Kitaplardan Hoşunuza Giden Alıntılar

'Bana bak, beni terk edersen suratını doğrarım' dedi 'dinime imanıma keserim suratını!' Aynen böyle dedi. 'Sen zahmet etme ben yaparım' dedim. Biliyorum inanmayacaksın. Bende inanmıyorum kendime. Bilmiyorum niye öyle konuştum, nasıl yaptım. 17 yaşındaydım. Ama hâlâ olur bana böyle. Canım yandığında düşünmeden böyle şey...ler yaparım bazen, zararım dokunur kendime. Kasıtlı değil. Yaptıktan sonra hayret ederim, yahu ben bunu nasıl yapmışım diye. Ama yaparken bir şey düşünmem. Anlıyor musun? düşünsem yapmam heralde, değil mi?

Elif Şafak-Bit Palas..
 
"Ben ne aşklar, Tanrım, ne aşklar yaşadım hayallerimde bu güzel ve yüksek şeylere sığınmakla. Yeryüzündeki hiçbir varlıkla ilişkisi olmayan, bu tümüyle hayal olan güçlü aşklarım ruhumu o denli cömertçe dolduruyordu ki sonradan gerçek bir aşka en ufak bir gereksinme duymuyordum. Doğrusu, gerçekte var olan birini sevmek benim için oldukça lüks olurdu. “

Yeraltından Notlar- Dostoyevskyi
 
Tıpkı senin, kitabın ilk sayfasına yazdığın ve anlamının içinde nereye gideceğimi şaşırdığım, koccaman bir cümlede olduğu gibi sorguya-soruya-tepkiye yer vermeyiş: Seni seviyorsam bundan sana ne ki?

Paulo Coelho, Simyacı
 
"Burada soluyorsun saydam çiçek... bir masal kahramanının bu duvarların ötesine götürmesini bekliyorsun seni..."

(Oğuz Atay Tutunamayanlar)
 
"Hepimiz kendi kaderimizden çok bir başkasının kaderi üstünde etkili oluyoruz, ne garip değil mi, bazen düşünüyorum da, başkalarının müdahale edemediği bir hayatı ve kaderi yaşayabilseydik herhalde hepimizin hayat hikayesi çok değişik olurdu ama ne yazık ki bu mümkün değil, Yaradan sanki hepimizi birbirimize bağlamış, birimiz kıpırdayınca hepimiz kıpırdıyoruz."

(Ahmet Altan İsyan Günlerinde Aşk)
 
Sevmek, uyuşturucu almak gibidir. Başlangıçta kendini iyi hissedersin, bütünüyle verirsin. Henüz zehirlenmemiş, o duygudan hoşlanmamışsındır ve onun üzerindeki egemenliğini sürdürebileceğini sanırsın. Sevdiğin kişiyi iki dakika düşünür, sonraki üç saat boyun...ca unutursun.

Ama yavaş yavaş onun varlığına alışır, önce bütünüyle bağımlı hale gelirsin. Böylece onu üç saat düşünüp, iki dakika unutmaya başlarsın. Yakınında değilse, bağımlıların uyuşturucu bulamadıkları zaman hissettikleri şeyi hissedersin. Uyuşturucu bağımlılarının, gerek duydukları şeyi bulamayıp hırsızlık yaptıkları, kendilerini aşağıladıkları gibi, aşk için herşeyi yapmaya sen de hazırsındır...

Paulo Coelho, Piedro Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım.
 
İnsanlar ileri sürdüğünüz nedenlere, içtenliğinize, çektiğiniz acıların ağırlığına ancak siz öldükten sonra inanırlar. yaşadığınız sürece durumunuz şüphelidir, çok çok, sizden şüphe ederler, bu kadarına hak kazanabilirsiniz.


Albert Camus-Düşüş
 
Onu selamlayıp ne yaptığını sordum.
‘’Bekliyorum kızım,’’dedi.
‘’Neyi bekliyorsun amca?’’dedim.
Sanki yıllardan beri baktığı boşluktan gözlerini çevirip bana baktı,
soruma şaşırmış gibi,
’’Neyi bekleyeceğim,’’dedi,’’günün bitmesini…

‘’Huzur’’ sözcüğü bana hep orada öylece oturup günün bitmesini bekleyen
o yaşlı adamı hatırlatır.
Hayatını bir göz dalgınlığına indirgemiş o yaşlı adamı…

Kürşat Başar/başucumdaki müzik(sayfa62)
 
Tam tamına yirmi beş yıl boyunca- senin bu dünyada mutlu olmayı hakettiğini savundum, kendine ait olan şeyi savunma yetisinden yoksun olmakla suçladım seni, sonra Paris ve Viyana barikatlarındaki kanlı çarpışmalarda, Amerika'daki köleliğin kaldırılması savaşında yada Rus devrimi'nde elde ettiklerine sahip çıkamamakla suçladım.

Paris'teki savaşının sonu Pétain ve Laval'e, Viyana savaşının sonu Hitler'e, Rusya'daki savaşının sonuysa Stalin'e vardı, Amerika'daki savaşının sonuysa Ku-Klux-Klan yönetimine varabildi.

Özgürlüğü, kendin ve başkaları adına korumak, ona bekçilik etmektense kazanmak gerektiğini ve de bunu sağlamanın yolunu pekala bilirdin sen.



Dinle Küçük Adam - Wilhelm Reich




 
''şöyle der adam pilar'ın dinlediği ilk konuşmasında: 'kendini tehlikeye atmaktan korkan insana ne yazık! çünkü o kişi belki de hiç düş kırıklığına uğramayacak ve peşinden koşacak bir düşü olanlar kadar acı çekmeyecek. ama dönüp de arkaya baktığında - çünkü her zaman, sonunda dönüp arkamıza bakarız- yüreğinden şu sözcüklerin döküldüğünü duyacak: tanrının, yaşadığının her güne ektiği mucize tohumlarını ne yaptın? yaradanın sana bağışladığı yetenekleri ne yaptın? hepsini bir çukura gömdün, çünkü onları yitirmekten korkuyordun. işte, şimdi elinde kalan: yaşamını yitirmiş olmanın kesinliği... adamın yaptığı her konuşma, söylediği her söz kadının kendini sorgulamasına neden olur. pilar'ın içinde bir iç savaş başlar. ya yaşadığı hayata dönecektir yada yaşamın kendine...''

piedra ırmağının kıyısında oturdum ağladım (paulo coelho)
 
kendin olmayı yeniden öğrenmen gerek. yıllar yılı unuttun onu yalnızca
bunu da "koşullar"a, "hayatın akışı"na, "sorumlulukların"a falan bağlamaya kalkışma ..
bahane bulmağa çalışma: sendin, sendeki asıl senin anlamını, önemini, değerini gözardı eden korkaklıkla işin kolayına kaçan...
o işte şimdi hesabını soruyor o sahici senin, senden
ne yaptın sen sana?!..

oruç aruoba(hani)
 
Elbette ezberimde.
Bütün yazdıkları gibi… Bütün buluşmalar gibi… Bütün tarihler, bütün yerler, bütün telefonlar gibi…

Kadınlar unutmaz.

Ve gerçekten de bazı rastlantılar alınyazımdan, hayatın bize beklenmedik bir hediyesinden başka ne olabilir?
Bilemeyeceğimiz, asla anlayamayacağımız şey, yazgımızın neden böyle olduğu, neden bizi bambaşka bir yere taşıyabilecekken, tam olarak bilemediğimiz küçük bir ayrıntının, beklenmedik bir sürprizin, kaderin küçük oyununun bizi hiç ummadığımız bir yere atı verdiği… O birkaç saniyelik hayat diliminin bütün bir ömrü nasıl belirlediği…

Ne garip bir oyun!

Kürşat Başar – Başucumdaki Müzik​
 
Ne oldu sana Santiago ? ''
( Santiago'nun son sözleri şu olur; )
'' Beni Öldürdüler !! ''


Gabriel Garcia Marquez - Kırmızı Pazartesi
 
Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür, bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. Ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam :"bu köprüyü geçip bana gelir misin?" İşte o anda artık bunu istemeyiverirsin, sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın. O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer,bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız.
Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın.

.
İnsanca pek insanca ~ F. Nietzsche
 
"...'Satranç hayat gibidir David,' demişti babası. 'her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işine yarar, bazılarıysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu. Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir. Kazanmak için yapman gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamlarını iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek.' olasılıksız adam fawer
 
"Amerika'daki en büyük piyangoyu, Powerball'ı, kazanabilme olasılığı 120.000.000'da 1'dir. Powerball'ın ilk oynanmaya başlandığı 1997'den beri, elliden fazla insan, bu olasılığı alt üst ederek, büyük ikramiyeyi kazanmıştır. Onlar, bu gezegendeki en şanslı, en zengin insanlar arasındadır. Onlardan nefret ederim. Ama konumuz bu değil. Şimdi de düşük olasılıklı bir olaydan söz edelim: Dünyaya dev bir gök taşı çarpacak ve uygarlık yok olacak. Jeofizikçilere göre, her yıl bunun olma olasılığı milyonda bir. İnsanoğlunun atalarını da hesaba katarsak, yedi milyon yılı aşkın bir süredir bu gezegende varlığımızı sürdürdüğümüze göre, bir gök taşının bugüne kadar bizi yok etmiş olma olasılığı yüzde yedi yüz. Yani anlayacağınız, bir kere değil, yedi kere ölmüş olmalıydık şimdiye. Ama çoğumuzun bildiği gibi, insanoğlunun yazılı tarihinden bu yana yok olmadık. Ne demeye çalışıyorum sizce? Bir gök taşı bizi yok edecek demeye çalışmıyorum. Düşük olasılıklı olaylar hakkında bir yorumda bulunmaya çalışıyorum, kıssadan hisse şudur: Her an her şey olabilir!"


- David T. Caine'in istatistik dersinden alıntı.

Olasılıksız Adam Fawer
 
Mitolojide içgörü ve tanrısal güçler sağlayan sihirli kelimeler geleneği vardır. Çocuklar bugün bile, yok olan bir şeyi var etmek ümidiyle 'abrakadabra' diye bağırırlar. Elbette bugün artık bu kelimenin oyun tekerlemesi olmadığını unuttuk; kökleri eski Arami gizemciliğine dayanır. Avrah KaDabra, 'konuştuğum sırada yaratıyorum' anlamına gelir."
 
Ölüm gibi bir şey hayata küsmek. Hatta ölümde bir başka hayata geçiş umudu bile taşıyabiliyor insan, yaşarken yaşamdan vazgeçmek... üstesinden gelinir gibi değil

FÜREYA - Ayşe Kulin
 
Güzelsiniz ama boşsunuz, diye ekledi. Kimse sizin için canını vermez. Buradan geçen herhangi bir yolcu benim gülümün size benzediğini sansa bile, o tek başına topunuzdan önemlidir. Çünkü üstünü fanusla örttüğüm odur, rüzgardan koruduğum odur, kelebek olsunlar diye bıraktığımız birkaç tanenin dışında bütün tırtılları uğruna öldürdüğüm odur. Yakınmasına, böbürlenmesine, hatta susmasına kulak verdiğim odur. Çünkü benim gülümdür o..."



Küçük Prens~Antonie de Saint Exupery
 
"Eğer insan bir çiçeği seviyorsa ve milyonlarca yıldızın üzerinde bu çiçekten yalnızca bir tanecik varsa, yıldızlara uzaktan bakmak bile bu insanı mutlu etmeye yeter. Çünkü insan kendi kendine 'işte benim çiçeğim oralarda bir yerde' diyebilir."




Küçük Prens~Antonie de Saint Exupery
 
Geri
Üst