Kitaplardan Hoşunuza Giden Alıntılar

Anlatsam inanmazlar oğul masal derler.
Masala inanmazlar,masalı yalnızca dinlerler sanki hakikati bilirmiş gibi,sanki hakikatin sırrına ermiş gibi masala inanmayan gerçeğe inanır mı?

Murathan Mungan - Lal Masallar
 
Nicola Tesla eşsiz bir bilim insanıydı. Meslek hayatının zirvesindeyken yoğun bir ilgiyle izleniyordu ancak özel hayatı hakkında kimse birşey bilmiyordu. Tek başına çalışmayı ve yalnızlığı seven müzmin bir bekardı. Arkadaş ortamları dışında pek ortalıkta görünmezdi. Özel hayatı yabancılara kapalıydı.

Alanında bu kadar iyi olan birinin bu derece münzevi bir yaşam seçmiş olması, biyografisini yazacak kişinin işini bayağı zorlaştırıyordu. Tesla'nın 1943 yılında seksen altı yaşındayken ölmesinin ardından New York Herald Tribune'ün bilim editörü John J.O'Neill'in yazdığı Prodigal Genius(Anlaşılamayan Deha) adlı biyografisi piyasaya çıktı. Uzun yıllar boyunca bu kitap Tesla üzerine yazılmış tek biyografi olarak kaldı.

Zamanın Ötesindeki Deha TESLA - Margaret Cheney
 
Yaşlandıkça daha çok iyilik yapmak istemesine rağmen , yaşlandığı için bütün bildiklerini unutuyordu.
Hayatla kendısı arasındakı zamanlamayı kuramamış mutsuzlardandı. Hayat bir peri için bile çok acımasızdı.
Üstelik yerıne hiçkimseyı yetıstırememıstı .
Şimdilerde kimse iyilik perisi olmak istemıyordu. ....





Murathan Mungan - Kırk Oda
 
Şimdi tek istediğim nefes alabilmek, ötesinde yok gözüm.
Kaçmak da mümkün buradan elbette ama benim istediğim kaçmak değil ki.
Ne varmayı arzuladığım bir öte diyar,
ne de bir yerlerde bıraktığım kayıp bir cennetim var.
Sadece çıkmak istiyorum.
Çıkmak da değil, çıkabilmek. Ben o ihtimali seviyorum.
Seçeneğim olmasını, kapının aralık kalmasını…
Durmuşum bir eşikte, ne bir adım geri, ne bir adım ileri, uzatmışım kafamı aralıktan dışarı, sırtımı dönmüşüm o cehennem sıcağına, mutlu mesut, çocuk çocuk soluklanıyorum serinlikten, ötesi gerisi ne gam
MedCezir - Elif Şafak
 
Amerika ve Avrupa'da telgraflar tıkırdamaya başlamıştı. Transatlantik kablo hattı döşenmişti. Alexander Graham Bell'in telefonları hızla tüm kıtaya yayılmaya başlamıştı ki 1881 yılında Budapeşte'de de bir santral kurulacağı haberi duyuldu. Bu şehir, Thomas Alva Edison'un şubesi olma şerefine ulaşacak dört Avrupa şehrinden biriydi.
Tesla o yıl ocak ayında Budapeşte'ye doğru yola çıktı. Amcasının sözü geçen bir arkadaşı sayesinde Macaristan Merkez Telgraf Ofisi'nde bir iş bulmuştu kendisine. Elbette ki oldukça düşük ücretli bir görevli olarak çalışmak genç mühendisin hayallerini süslemiyordu. Ama bu işe de büyük mutlulukla sarılacaktı.
Kısa bir süre sonra, doktorların başka şekilde açıklayamadıkları için sinir bozukluğu adını verdikleri bir hastalığa yakalanacaktı.
Tesla'nın hisleri oldukça kuvvetliydi. Birçok kere alevler çatırdamaya başlar başlamaz uykusundan uyanarak komşularını kendi evlerinde çıkmak üzere olan yangınlardan kurtarmıştı. Kırk yaşlarında, Colorado'da bir şimşek deneyi üzerinde çalışırken neredeyse bin kilometre ötedeki gök gürlemelerini duyduğunu iddia etmişti, asistanları ise ancak üç yüz kilometre uzaklıktakileri duyabiliyordu.

Zamanın Ötesindeki Deha TESLA - Margaret Cheney
 
Tesla, yüksek frekanslı alternatif akım bombardımanının dokularda yarattığı ısının, kireçlenme gibi birçok rahatsızlığı iyileştirdiğini bulan ilk kişi olarak(1891 yılında) tarihe geçtiyse de, yöntemin adı “D’arsonval Tedavisi” olarak geçecekti tıp literatürüne. Radyasyonun tıbbi tedavilerde kullanılması hızla yaygınlaştı ve –başlarda diatermi, şimdilerde ise hipertermia adı ile anılan- bu tedavi X ışınlarının, mikro dalgaların ve radyo dalgalarının kullanılması ile kanserin tedavisinde de uygulanmaya başlandı. Kemik ve doku tedavilerinde de bu yönteme başvurulacaktı.


Zamanı Ötesindeki Deha TESLA – Margaret Cheney
 
Mucit elektrikli anestezinin de mümkün olduğunu düşünüyordu. Dersleri anlamada güçlük çeken öğrencileri etkilemesi için sınıfların altından yüksek voltaj kablolarının geçirilmesini de önerecekti. New York sahnesinde oyuncuların sahneye çıkmadan önce duygularını kamçılamak için yüksek gerilimli soyunma odaları hazırlayacaktı.


Zamanın Ötesindeki Deha TESLA – Margaret Cheney
 
Adı Edison veya Marconi kadar bilinmese de Nikola Tesla gelmiş geçmiş en büyük mucitlerden biri, hatta birincisi kabul ediliyor. Sırp asıllı, Hırvatistan doğumlu ve ABD vatandaşı olan bu dahi sayesinde bugün ışıl ışıl aydınlanan kentlerde yaşıyoruz. Ama insanlığın Tesla'ya borçlu olduğu şey bununla sınırlı değil tabii. Gerçekten zamanının çok ilerisinde yaşayan bir bilim insanı olan Tesla patentinin Marconi'ye değil kendisine ait olduğunu ancak ABD Yüksek Mahkemesi kararıyla kanıtlayabildiği radyodan televizyona, robotlardan telsiz haberleşmesine, bilgisayardan füzelere kadar bugün gündelik yaşamımızda yer alan pek çok şeyin mucidi veya fikir babasıdır.

Zamanın Ötesindeki Deha TESLA – Margaret Cheney
 
"Söylesene" diyorum, "neden insanlar,
bilhassa kadınlar kimi zaman ansızın melankoliğe yakalanırlar?

Biyolojik mi bunun sebebi?

Kültürel mi?

Mistik mi?

Ekonomik mi?

Hormonlarımız mı?

bunu yapan, toplumsal koşullanmışlıklarımız mı?

Nedir ansısızın kadınlara gelen hüzün dalgalarının sebebi?"

Diyor ki bana: "Erkek genellikle güneş gibidir.
Ya batar ya çıkar. İktidar peşinde,
ya kazanır ya tepetaklak yuvarlanır.
Net, berrak, sade ve yalın.

Kadın ise ayın halleri gibidir.
Parlarken bile bir yanı karanlıkta kalır.
En görünür olduğu zamanlarda bile bir parçası bulutların ardında...
Kadın muammadır."


Elif Şafak/ firarperest
 
"Sakın," dedi kendine, "korkma." Bir hafta önceydi, anlamıştı. İnsan çok yalnızken, bir tane daha kendinden doğuruyordu içinde, "Korkma," desin diye..



Ece Temelkuran - Muz Sesleri
 


Bir kuşun kanadını taşıyacak gücüm bile yok bugün.

Öyleyse hayat niye inatla, boş bulduğu tek yer benmişim gibi gelip ruhuma kuruluyor ?



Ali Ayçil / Kovulmuşların Evi
 
İnsan demek, kırıklık demektir.Her türlü kırıklık.Düş kırıklığı.Kalp kırıklığı.
Yaşamanız gerektiğine inandığınız şeyleri yaşamadığınızın, olmanız gereken yerde olamadığınızın,
sahip olmak isteyip de olamadıklarınızın kırıklığı ve bu kırıklığın doğurduğu hüzün.

Mustafa Ulusoy / Giderken Bana Bir Şeyler Söyle
 
Hepimize aynı yağmurlar yağar;
kimimizi ıslatır, kimimizi ıslatmaz


Ahmet Şerif İzgören / Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır
 
Ne olursa olsun hayatını durdurma!
Durup hayata bakmaya başladığın zaman yaşamak zordur.





Kürşat Başar / Başucumda Müzik
 
Sefil düşünceler ve küçüklükler arasında kaybolup, hayattaki büyük sırrı çözemedik, soru da cevapsız ve acımasız kalakaldı..
Nasıl yaşadın, neden öyle yaşadın, neyi yapabilecekken yapmadın, başka bir yol, başka bir anlam arıyordun, yanlış zilleri, yanlış kapıları çaldın, yanlış yollara saptın, yanlış insanları sevdin, yanlış yataklarda uyudun, yanlış evlerde yaşadın. Neden hayal ettiklerini, düşündüklerini bu kadar küçümsüyorsun?"

Kızıla Boyalı Saçlar / Kostas Mourselas
 
O denli ustune dusmesi cocugunu cok sevdiginden degil, onu sevememesini gizlemek istemesindendir.





Sevme Sanati - Erich Fromm
 
Ancak Benzerim Öldürebilir Beni-Cezmi Ersöz

Artık daha fazla böyle yaşayamazdı. İçindeki o sadece ve sadece kendisine ait olan özü ortaya çıkarmak ve onu yaşatmak istiyordu. Çünkü böyle, birden fazla ve kendisinin olmayan ve gerçek mi sahte mi olduğunun ayırdına varamadığı kişilikleri taşıyordu, sıkıntılı bir yük gibi... Peki, gerçek ve sadece ona ait bir özü var mıydı onun? Varsa neredeydi ve kimdi o? Öylesine çok maske kullanmış, öylesine çok değişik kalıplara girmiş, şekil değiştirmek zorunda kalmıştı ki, gerçek niteliğini yitirmiş olarak duruyordu. Belki de hiç olmadığı korkusuna kapılıyordu arada bir. Sık sık o gerçek özünü bulabilmek, ona ulaşabilmek için eve kapanıyor, günlerce hiçbir arkadaşını, yakınını aramıyordu. Kendisine yeni bir koza örmeliydi ve gerçek özünü bulduğunu sanıp, `artık insanların içine çıkabilirim, onları gerçek kişiliğimle görüp, hissedebilirim` diye düşünüyor, yanlarına sevgi ve hasretle koşuyor, ama biraz konuştuktan sonra, konuşmanın yine kendisine ait bir öz olmadığını görüyordu. Bir başkasıydı sanki o. Ya da kimseye ait olmayan birinin özüydü taşıdığı. Unutulmuş, tesadüfen bulunmuş ya da korkudan, kaygıdan alelacele oluşturulmuş yapma bir şeydi. O ânı kotarması için, ilişkileri geçiştirebilmek, kendini orada o an için var edebilmek için yarattığı sahte bir kişilikti sanki...
 
Gogol 1809 yılı martında Ukrayna'da orta büyüklükte bir çiftlikte doğdu. Büyükbabası bir aydın, babası da bir yazardı. Çocukluğu babasının çiftliğinde geçti. Çiftliğin yöresinde köyler, çiftlikler, kasabalar vardı. Çiftliğin köylülerle, çiftliklerle, çiftliklerin beyleriyle ilişkileri vardı. Yöredeki çiftlik sahipleri birbirlerine gidip gelirler, kasabalarda buluşurlar, birbirleriyle dostluk kurarlardı. Toprakları sanıldığı gibi çıplak bozkırlar değildi. Ormanlık, bahçelik, verimli yerleri de vardı. O bölgede Ukrayna halkının türkücüleri, destancıları köy köy, çiftlik çiftlik dolaşır, türkülerini söylerler, destanlarını anlatırlardı. Masalcı kadınlar masallarını çocuklara söyledikleri gibi büyüklerden de esirgemezlerdi. Beyler, köylüler dindarlardılar.

Binbir Çiçekli Bahçe - Yaşar KEMAL
 
Ölü Canlar'ın konusunu Gogol yakın arkadaşı Puşkin vermiştir. Müfettişin konusunu verdiği gibi. Romanın yazılması 1835'te olabilir. Bu sıralar Gogol yakın arkadaşı Puşkin'e bir mektubunda şöyle yazmıştır(7 Ocak 1836): "Ölü Canlar'ı yazmaya başladım. Kurgusu çok uzun bir romanı gerektirecek şekilde genişledi. Ve bence bir hayli eğlendirici olacak. Ancak şimdilik üçüncü bölümde bıraktım. Yakınlaşabileceğim iyi bir dolandırıcı arıyorum. Bu romanda Rusya'nın tamamını tek bir bakış açısıyla da olsa göstermek istiyorum"

Binbir Çiçekli Bahçe - Yaşar KEMAL
 
Bazı umutlar başka zamanlarındır.




ÜÇ AYNALI KIRK ODA - Murathan Mungan
 
Geri
Üst