Kitaplardan Hoşunuza Giden Alıntılar

Onların ekmekleri çöplerin yanında.Çöp yiyorlar aslında.Ama onlara bunu anlatamayacak kadar bitkinim.Yaşlandım artık. Hem söyle bana , ihtiyar olmayıp genç olsam ne yapacağım?İnsanların çöpten topladıgı ekmegıde elındne almak ister gibiyiz.
Solcuları öyle görüyorlar.
Onlara diyoruz ki:
koy o ekmegı geri.Biz sana daha onurlu , daha eşit ekmek vaat ediyoruz.'
Niye inansın?İnsanlık tarihinde bir kere bile eşit dağıtılmıs mı bu ekmek? Dağıtanı sağ bırakmıslar mı?Niye bu acaip hayal için yiyebildiği ekmeği bıraksın?
Ne yapıyorlar şimdi?Şurdaki müslümanlara dikkat et!Hiç eşitlik demezler. Onlar ''adalet'' isterAdalet istiyorlar durmadan.Ne olduugnu Allah bilir.
Eşitlik isteyemezler çünkü eşitlik isterlerse ekmek meselesı çıkar ortaya.Dikkat et!













Ece Temelkuran - Muz Sesleri
 
photo,beauty,dirt,hard,human,kid-ed125a0e0a267ee8f5d74eb140902422_h.jpg

Gülümse kaderine,gülümse geleceğe
Ağlamayı çıkart hayatından sadece gülümse
Umudunu yitirme,yeni tohumlar ek yureğine
Unutma sakın ne olursa olsun sadece gülümse

Ağlama,kurut gözlerinin pınarını
Eksik etme gülen yüzünden tebessümü
Saklama gamzelerinin güzelliğini
mutluyken değil,hüzünlüykende gülümse

Sen güldükce kaderin gülecektir
Her tebessümünde geleceğin güzelleşecektir
Umut tohumların yeşerecek,adın ölümsüzleşecektir
Unutma her an herşeye sadece gülümse
 
Bu toprakta kadınlar bu yüzden mutsuz.Çünkü her gün yağmalanıyorlar ve kendılerını korumak için hergün sertleşiyorlar .Onlar da lanet olası çok kıymetlı bir şey var ve ele geçirildikten sonra anlamsız olduklarını bildikleri için kendılerını kapatıyorlar. Bu karşılıklı bir anlaşma Filipina. İki tarafta birbirinin yarasını biliyor .İki tarafta da birbirinin yarasına iyi gelecek birşey yok. Herkes durmadan birbirinin yarasını azdırıyor . Ama acı bize en tanıdık şey olduğu için bunu sevmek sanıyoruz. Biribirimizin kabuklarını kaldıra kaldıra , kanata kanata tanışıyoruz , sevişiyoruz , sonra büsbütün merhemsiz kalıp birbirimizi dövüyoruz.
Kadınları çoğu zamn anlamıyorum Filipina.Onlara öyle şeylr yapıyoruz ki , niye hala bizi sevdiklerine , koyunlarına aldıklarınaher gün şaşırıyorum.Sanırım her seferınde yaralı bir köpek gibi bakmayı başarabildiğimiz için.Çünkü kadınlar şefkat göstermezlerse ölürler.




Ece Temelkuran - Muz Sesleri
 
En başta, gülleri kulağımızla değil, ancak kalbimizle duyabileceğimizi iyi anlamamız lâzım. Her insanın kalbi doğuştan bu yetiye sahiptir aslında. Ama kalpler zamanla sağır olur ve gülleri duyamaz hâle gelir. Güllerin şarkı söyleyişlerine tanık olmak isteyen bir kimse, önce, büyürken kaybettiği bu yetiyi geri kazanmalıdır.

Gülleri duymak kolaydır. Çok kolay. Tek yapman gereken, ya unuttuklarını hatırlamak ya da öğrendiklerini unutmak.

Serdar Özkan – Kayıp Gül
 
Kelime cömerdi, duygu cimrisi bugünün insanı.
Konuşmaya gelince açıyor ağzını, duygulanmaya gelince tutuyor kendini.

Zaman yok ya,

Hep bir telaş halindeyiz ya,

Bunca koşuşturma arasında kimsenin durup da
Duygulanmaya vakti yok.


Elif Şafak/ Firarperest
 
Sendeki çocuklarn sayısı bendeki delilerden fazla.Sendeki ilkbaharların sayısı bendeki sonbaharlardan fazla.Sendeki yazlarla bendeki kışların sayısı eşit.Sendeki zirvelerle bendeki sahillerin sayısı da. Sendeki yanlışların sayısı bendeki kabahatlerle nerdeyse aynı. Sendeki güzelliklerden bendeki çirkinlikleri çıkartsak geriye sıfır kalıyor. Sendeki sıfırlardan bendeki eksileri çıkartsak hep artı.
Böyle bir şeyiz biz seninle.

Dün Geceki Rüyalarım Sana Hediye/Küçük İskender
 
“Görünenle yetinirsen eğer sadece tırtılı bilirsin.

Çirkindir ya tırtıl, gönlünü çelmez.

Görünenin ötesine geçmek istersen eğer,

aradan örtüyü kaldırıp da gönül gözü ile bakarsan, kelebeği bulursun karşında.

Güzeldir ya kelebek, gönlün ona akar.

Lakin gönül gözünle görürsen eğer, kelebeğe değil tırtıla sevdalanırsın.”



Elif Şafak - Pinhan
 
Anadolu, 1071 yılında girilen bir yurt değildir... Ya da İstanbul 1453... Bu tarihlerden öncesi de bizimdir. Çünkü bizler, bu tpraklarda kiracı değil, ev sahibiyiz. 1071'i ya da 1453'ü kira kontrat tarihleri gibi gösterirsek, ev sahibi bize "oğlum evleniyor, çıkın" diyecektir.






Sunay Akın - Ay Hırsızı
 
İnsan nasıl ezberler kendini?
insan bilmedigi kendisini böylesine korku ve nefretle salar mi baskalarının üstüne?
kötülük yapmadan evine dondugu icin neden kutlar kendisini?
kimseyi öldürmedigi icin neden sımartır insan kalbini?






Beni Asıl Hayat Aldattı - Cezmi Ersöz
 
Evet çıkalım.
Nilay uyansın,biz de gidelim.Kızdan evin anahtarını da alayım.O kapıcıyı görürsek , dövelim.Ama sadece görürsek.
Yani dövülmek onun kaderi olmalı.Eğer karşımıza çıkarsa alnına yazılmış demektir.Eğer ortalarda yoksa evinin kapısını kırıp girmek yok..

Hakan Günday - Piç
 
Dilini bilmediği bir yerde ağlamak fenadır. Çünkü seni , senin dilinde susturacak kimse yoktur .




Ece TemelKuran - Muz Sesleri
 
Kendimi defalarca buldum, defalarca kaybettim.Gerçek adımı hatırlamıyorum.Kimliğimi bir çocuğa sattım.Çirkinleşmek için çok uğraştım.İsteyene ruhumu kiraladım.Vücudumdaki dikiş sayısını artık bilmiyorum.Hayatımı diktiler.Oysa yırtmak için çok uğraşmıştım.Bir psikiyatra tecavüz ettim,isminin ve unvanının üzerinde yazdığı,massındaki mermer parçasıyla.Hapse girdim çıktım.Hayat bitmedi.Piyano çaldım.Sattım.Benim adım deacn moriarty.140’ı geçince direksiyonun üzerine yattım.Bagajına ceset sığdırabileceğim arabayı seçtim.Nargileyle sevişenleri seyrettim.Beş bin film seyrettim.Herşeyin farkına vardım.Farkına varılacak bişey kalmayınca da “sıradaki hayat gelsin” dedim.Ne gelen var nede giden sadece kinyas ve ben…Kendimi tanıyamadım.Zamanım olmadı.Binlerce dilim pizza yedim.Pepperonni ve siyah zeytinli.Benim adım miss piggy.Bütün hayatım boyunca kaçtım.Önüme okyanus çıktı.Daha ileri gidemedim.İçinde boğulmak istedim.Gözlerimi sahilde açtım…

Kinyas ve Kayra
Hakan Günday
 
"Ben ne aşklar, Tanrım, ne aşklar yaşadım hayallerimde bu güzel ve yüksek şeylere sığınmakla. Yeryüzündeki hiçbir varlıkla ilişkisi olmayan, bu tümüyle hayal olan güçlü aşklarım ruhumu o denli cömertçe dolduruyordu ki sonradan gerçek bir aşka en ufak bir gereksinme duymuyordum. Doğrusu, gerçekte var olan birini sevmek benim için oldukça lüks olurdu. “

Yeraltından Notlar- Dostoyevskyi
 
Amerika'nın her bir yanındaki sabahın üçü sarhoşları nihayet pes etmiş olarak duvarları seyrediyorlardı. Acı çekmek için ayyaş olmak, bir kadın tarafından sıfırlanmak gerekmiyordu, ama acı çekip ayyaş olunabilirdi. Bir süre, gençlikte özellikle, talihin senden yana olduğunu sanabilirdin. Bazen senden yanadır da gerçekten. Ama senin farkında bile olmadığın ve senin aleyhine işleyen birtakım hesaplar ve ortalama kanunlar vardır. Her şeyin yolunda gittiğini sandığın zamanlarda bile. Bir gece, sıcak bir salı gecesi o ayyaş sen oluverirsin, sensin o ucuz pansiyon odasında kalan, ve daha önce o odalarda olmuş olmanın da bir yararı olmaz, daha da kötüdür hatta, çünkü bir daha bu duruma düşmemeye karar vermişliğin vardır. Bir sigara daha yakmaktan, bir içki daha içmekten, o sıvası dökük duvarlarda bir çift göz, bir çift dudak aramaktan başka bir şey de gelmez elden...

Charles Bukowski|Sıcak Su Müziği
 
Göbek bağıyla yazılan kaderi değiştirmek için , insanın başına birşey gelmeliydi.Acayip birşey .Başka bir hayata çengel atıp , kendini iki hayat arasında bir halatta kaydırıp öteki tarafa geçebilmek için...
Bu şehirde insanın başına hiç acayip birşey gelemeyeceğini , bu yüzden de yaraların bu şehirde unutulamayacagını düşünürken ...Kapı çaldı.







Ece Temelkuran - Muz Sesleri
 
"Biraz tarihçeyle başlayalım. Radyoyu kimin bulduğunu bileniniz var mı?"

"Nicola Tesla," dedi sınıfın bilgici Jonah Hulse gururla.

"Rock grubu Tesla gibi mi yani?" diye sordu Winter.

"Aynen. Sanırım grup adını ondan almış," dedi Laszlo. Konu yine dağılmadan Winter'in gevezeliğini çabucak kesmişti. "Tesla, 10 Temmuz 1856 yılının tam gece yarısında Hırvatistan'da doğdu."
Bir tarih geçince defter sayfaları üstünde dolaşan kalemlerin hışırtısı duyuldu.

"Beş yaşındayken bir fırıldağa yapıştırdığı on yedi böcek tarafından döndürülen ilk motorunu tasarladı. Garip fikirlerin sadece başlangıcıydı bu; diğerleri arasında küresel yolculuğu kolaylaştırmak için dünyayı çevreleyen sabit bir halka ve posta ulaşımını hızlandırmak için Atlantik Okyanusu'nu geçecek hidrolik güçlü devasa bir tüpte vardı."

İlginin artık tamamen söylediklerine yoğunlaştığını gören Laszlo dudaklarında hafif bir gülümsemeyle devam etti:
"Tesla üniversite yıllarında gecede sadece bir ya da iki saat uyuyarak yaşıyor, günde yirmi saat çalışıyordu. İlk yılının sonunda dokuz dili akıcı şekilde konuşmaya başlamıştı. Ne yazık ki, babası vefat edince hayatını kazanmak için üniversiteden ayrılmak zorunda kaldı. Böylece Paris'deki Continental Edison Company'de mühendislik yapmaya başladı. Patronu ondan öylesine etkilenmişti ki, Thomas Edison ile tanışması için Amerika'ya gönderdi."

Sınıfta, "Bizim Edison bu," türünden mırıldanmalar oldu.

"Edison Tesla'yı derhal işe aldı ve kendi icadı olan doğru akım dinamolarını yeni baştan tasarlayabilirse 50.000 dolar ödemeye söz verdi. Tesla her ne kadar alternatif akımla çok daha fazla ilgileniyor idiyse de, kendi araştırma laboratuarını kurmak için paraya ihtiyacı olduğundan projeyi kabul etti. Bir yıl içinde yeni tasarımı başarıyla tamamladı, ama parasını isteyince Edison sözünden döndü."

"Çüş!" diye bağırdı Stephen Grimes. Sivilceleri neredeyse gözeneklerinden fırlayacaktı. "Yani Thomas Edison'un puştun teki olduğunu mu söylüyorsunuz?"

Laszlo sınıftakilerin gülüşmelerine katılarak, "Tarihe bakarsak, evet demek zorundayım," dedi.

Grimes yağlı eliyle burnunu silerek "Harika!" dedi. "Devam edebilirsiniz."

"Teşekkür ederim, Bay Grimes."

Bay Grimes sınıftaki en görgülü öğrenci değildi, ama iyi bir espri anlayışı ve sınıfın gözünde kahraman yapan bir dokunulmazlık havası vardı. Taşkınlıklarına hoşgörü gösteren tek öğretmen Laszlo olduğu için de, fen derslerinde özellikle cesurdu. Ayrıca Laszlo iki seçeneği olduğunu düşünüyordu: Ya espriye katıl ya da esprinin konusu ol. Birincisini yeğlemişti.

"Edison'dan ayrılan Tesla, birkaç yıl hendek kazıp, yol inşaatlarında amelelik yaptı. Ama neredeyse hiç uyumadığı için icatları üzerinde çalışmayı da sürdürdü. Genellikle kağıda dökmeden önce onları kafasında tümden tasarlıyordu. George Westinghouse 1888'de Tesla'ya alternatif akım konusunda patentleri için 60.000 dolar ödedi. Ülkeye elektrik dağıtımı için kullanıalcak sistemin akım türünü belirlemek için birlikte Thomas Edison'a karşı bir 'Akımlar Savaşı' başlattılar."

Birkaç saniye duralayıp notların alınmasına izin verdi.

"Doğru akım her zaman tek bir yönde akan sürekli bir elektriksel şarjdır. Alternatif akımsa, hem genliği, hem de yönü periyodik olarak değişen dalga şeklinde bir akımdır. Edison'un doğru akımı Tesla'nı alternatif akımından önce ortaya çıkmış olsa da, bir sorunu vardı. Doğru akım uzun mesafelerde aktarıldığında telleri eritiyordu. Dolayısıyla Edison kısa aralıklarla elektrik santralleri kurmak zorunda kalmıştı. Başka bir sorunsa daha alçak ya da üksek bir voltaja kolaylıkla dönüştürülememesiydi, yani değişik voltajlarda çalışan aygıtlar için ayrı elektrik hatları kurmak gerekiyordu."

Empati - Adam FAWER
 
Anadolu, 1071 yılında girilen bir yurt değildir... Ya da İstanbul 1453... Bu tarihlerden öncesi de bizimdir. Çünkü bizler, bu tpraklarda kiracı değil, ev sahibiyiz. 1071'i ya da 1453'ü kira kontrat tarihleri gibi gösterirsek, ev sahibi bize "oğlum evleniyor, çıkın" diyecektir.





Sunay Akın - Ay Hırsızı
 
Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü,kendilerini tekrar tekrar hatırlatmalarıdır. Bir kere kaybetmekle kurtulamadığımız şeylerdir.Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir. Hep, ama hep ... hatırlarız. Ne biçim kaybetmektir bu?

Murathan Mungan / Yüksek Topuklar
 
Satıyorlar , kapatıyorlar , adlarını değiştiriyorlar ;
Bürokratik dirençleri kırıyorlar , sermayenın mutlak egemenlıgını frenleyen her şeyi tasviye ediyorlar .Ve böylece 22 yenılıkçı , reformcu , hatta devrimci yaftasını kazanmaktan büyük sevk duyuyorlar . Yenilikçi görüntülerinin kökenınde kaskatı bir tutuculuk , hatta gericilik gizlidir .


Yeni Dünya Düzeni
Nereye?


Korkut Boratav
 
Emparyalızm yerıne küreselleşme dedıler .Amerıkan emparyalızmı acık acık ortaya çıkınca küreselleşme sözcüğü yetmedı , bunun yerıne Amerıkan İmparatorlugu dedıler .Bu yenı terımlerın amacı nedır ? Geçmişinde şanlı İmparatorluk tarıhlerı olan bizim gibi halklar için , emparyalızm ın kanlı ve vahşi yüzüne saygınlık kazandırma çabası değilmidir?
Şimdi de finans kapital ve rantıyeler yerıne pıyasa oyuncuları ve pıyasalar dıyorlar . Bılınen kavramların yerıne uydurulan terımler masum ve tarafsız değildir .
Uzun lafın kısası , çok yönlü bir ideolojık saldırıyla karşı karşıyayız . En azından durumu fark edelım ve uydurma terımlerle beynımıızn yıkanmasına karşı direnelim .


Yeni Dünya Düzeni
Nereye?


Korkut Boratav
 
Geri
Üst