başlık ne? içerik ne?
XeonV' Alıntı:
Aslında Bir erkek olarak Hackhell Girls bölümünde ne işim var hala anlamadım ama neyse ben soruma geçeyim?
Ben Fen Lisesinde okuyorum ve bir kıza aşığım ama ona bir türlü söyleyemiyorum çünkü ben onunda beni sevmesini istiyorum. Yani bir nevi onu etkilemek istiyorum
Bunu duygusallık bölümüne de yazabilirdim ama konunun uzmanı sizler olduğunuz için buraya yazdım şimdiden teşekkür ederim...
nereden başlamalı ya da gerçekten başlamalı mı yoksa; anlaşılmayacağını peşinen kabul edip vazmı geçmeli? bence vazgeçmemeli ve vazgeçmiyorum. peşinen söylemek lazım söyleyeceklerim uzun, çok girintili çıkıntılı ve tartışma götürecek cinsten. bununla beraber özel olarak kimseyi karşıt almıyorum, muhattabım genel düşünceler ve bu düşüncelerden ivmelenen yaşamdır.
ilk sıraya başlığı ve bu başlığın açılmasına sebep olan durumu ele alalım ve açabildiğimiz kadar açalım.
başlık ne? "kızlar nelerden etkilenir?" şimdi bu sorunun mutlak bir cevabı yok. sonsuz sayıda cevabı var. sonsuz sayıda cevabı olan soru cevapsızdır. neden sonsuz sayıda onuda açalım. soruya net cevap vermek için hangi parametrelere ihtiyacımız var.
1) dünya nüfusunun ne kadarı kadın/kız/bayan
2) bunların ne kadarının sosyal yaşamı var
3) bunların ne kadarının tahsili ne
4) bunların kültürel oranları ne
5)
6)
7)
.
.
.
.
.... sonsuza kadar giden yada dünyadaki kadın nüfusu ile orantılı artan bir parametre yada istatistik veri var. şimdi bu verilerle orantılı bir genelleme yapılıp tek bir cevap bulunsa dahi bulunan bu cevabın doğruluğu tartışılır. buna daha ilerde tekrar dönceğim. ama şimdi bu soruyu sormaya iten duruma gelelim.
şimdi bundaki parametrelere bakalım.
Ben Fen Lisesinde okuyorum ve bir kıza aşığım ama ona bir türlü söyleyemiyorum çünkü ben onunda beni sevmesini istiyorum. Yani bir nevi onu etkilemek istiyorum
şimdi bu cümleyi açalım. biri bir kıza aşık olduğunu ve aşık olduğunu da kıza söyleyemediğini söylüyor. burada bir virgül koyalım ve olayın sadece bu kısmı ile alakadar olalım. şimdi kıza aşık mı? aşık olduğunu sanıyormu? aşk denen karmaşık olay onun için ne ifade ediyor. ben bu cümleden şunu anlıyorum ki burada ki kişi aşkın ne olduğunu bilmiyor ve kıza aşık olduğunu sanıyor.
1) kız hakkında bilgi sahibi değil.
2) kızın hakkında bilgi sahibi olmadığı gibi kendini de tam tanımıyor.
3) kızın değerleri ile kendi değerlerinin çakışması ile karşılaşacağı durumu hiç hesap etmemiş.
4) içinden gelen bir dürtüyle kıza aşık olduğuna kendince inanmış. kendine hiç sormamış ben bu kızın nesine aşık oldum? yemek yemesine mi? yürümesine mi? konuşmasına mı? fiziğine mi? aklına mı? yaşamına mı? nesine nesine vs...
5) bunları kendine sormaması kızı insan yerine koymadığı anlamını taşır ya da insanın ne olduğunu bilmediği anlamına gelir. bu da nerden çıktı diyenler olur diye bunu da biraz açalım. burada yanlış anlaşılma olmaması için olayın baş karakteri olarak kendimi koyuyorum. ve kendi kendimle konuşuyorum, kendime sorular soruyorum.
" ben x aşığım. iyide ben xin neyini kendime yakın buldum da aşık oldum? birincisi çok güzel biri. iyi güzelde onun güzel olması benim ona aşık olmam için yeterli bir sebep mi? bir çok güzel kız var neden o? güzellikten başka şeylerde olmalı. iyi kalpli duyarlı bir insan. tamam o da güzel iyi kalpli ve duyarlı ama bu şekilde de bir çok kişi var neden sadece o? bu şekilde x in bütün olumlu yönlerini sayabilirim. çünkü içten gelen duygu bana o diyor. peki içten gelen duygumun x in içinden gelen duygularından haberi var mı? bu aşamada yok. olmadığı gibi ilgilenmiyorda. içten gelen duygu bana o kıza aşık olduğumu ve onunla olmam gerektiğini söylüyor. onunla olmalıyım o benim olmalı. iyi güzel şimdi ben onunla olmak içine ne yapmalıyım. "
burada da bir virgül koyuyorum buraya tekrar döneceğiz. şimdi bir boyut atlayalım ve ben aşık olduğum x ile beraber olduğumu varsayalım. bir şekilde kıza duygularımı açmışım o da duygularımı anlamış bana kendi duyguları ile karşılık vermiş. (ileride x in bana olan duygularınada değineceğiz) şimdi tekrar kendimle konuşuyorum.
"x arkadaşlık teklifimi kabul etti çok mutluyum. hergün onun hakkında yeni şeyler öğreniyorum. yemek zevkimiz aynı, beni sıkmıyor, onunla beraberken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorum, onunla zaman geçirmeyi çok seviyorum, keşke hiç ayrılmasak bu dünyada sadece ben ve o olsak, biz ikimiz kendimize ait bir dünya istiyoruz, vs... uzar gider. beraberliğimiz devam ediyor bugün x le görüşemedim annesi ile filanca yere gittiler, keşke gitmeselerdi ne güzel buluşacaktık. x le ilişkimiz tüm hızı ile sürüyor ama bu hafta çok nadir görüşebildik benim derslerim çok yoruluyorum vaktim çok az. x le tartıştık beni anlamıyor. sanıyor ki ben her zaman onun yanında olabilirim. bende onunla beraber olmak istiyorum ama olmuyor işte dersler sınavlar işlerim yüzünden vaktim olmuyor. sadece onunla değil ki diğer arkadaşlarımlada görüşemiyorum. "
burada örnekleri çoğaltmak münkün ama çoğaltmayacağım bunlar günlük bütün ilişkilerimizde karşılarştığımız şeyler, bunlar kendi isteklerimizle yada genellersek yaşamımızla başkasının yaşamının çakışması ile ortaya çıkan durumlar. bu çakışmaların sonuçları iyi olabileceği gibi kötüde olabilir. bu çakışmaların sonuçlarının iyi çıkması benim içinde karşı taraf içinde iyi bu tartışılmaz. ama bu çakışmaların kötü seyir etmesi her iki taraf içinde iyi sonuçlar doğurmaz. bunda da örnekler vermek ve örnekleri çoğaltmak mümkün ama örneklemeye girmeyeceğim. en zararsızı basit bir ayrılık olur ki o bile ne kadar az acı versede zarardır. iyi başlayan ama ayrılıkla biten bir yaşanmışlık vardır ve bitmiştir. bitmesinin sebebi yaşananlar yaşanamaz/yaşatamaz hale gelmiştir ve tezahüründe bitmiştir. her son bir kayıptır. şimdi yeniden başlamak lazım yeniden örmek yeniden emek harcamak lazım. biten yaşam için kayıp bir zaman vardır. sen zamanını kaybetmişsindir, sadece zaman mı o zaman zarfında ki emeklerinde gitmiştir. hayallerin, umutların o yaşama ait ne varsa hepsi gitmiştir. şimdi önünde başka bir yaşam var. peki bu yaşam neden gitti. bunun sebepleri nedir? sebep basit kendi yaşamımla karşımdakinin yaşamı uyuşamadı. peki suçlu kim? kader mi? karşımdakinin beni anlamaması mı? iyi de ben onu ne kadar anladım ki? anlayışlı olmak farklı şey anlamak farklı şey. suçlu lazım suçlu benim. neden? çünkü içimden gelen duyguyu dinledim. karşımdakini tanımadan onun yaşamına dair verileri bilmeden, onun yaşamı ile kendi yaşamımın çakışmasından ola bilecek durumları düşünmeden onunla bir yaşam kurmaya karar verdim. bu yaşamı kurdum ama bu yaşam sakat çıktı ve yaşamadı. peki ben neden bu yaşamı kurdum? beni bu yaşamı kurmaya iten nedir? bu benim kendimi tanımamam. içimden gelen duyguyu sorgulamamam. peki ben neden kendi duygumu sorgulamıyorum? bu kişiden kişiye değişir. ama en genelleme cevap toplumsal baskıdır. çevremizdeki herkes bir ilişki yaşıyor bende bir ilişki yaşamalıyım baskısını öyle içselleştirmişiz ki kendimizi ilişki yaşayacak biri olup olmadığımızı sorgulamıyoruz. nasıl olsa herkes yaşıyor bende yaşarım düz mantığı bilinçsiz şekilde bizi bu duruma sürüklüyor. bilinçsiz diyorum çünkü öyle etrafımızda gördüğümüz ilişkileri normal olarak karşılıyoruz ve kendi ilişkilerimizi de aynı normallik düzeyinde yaşıyoruz. oysa bilimsel bir gerçek var. başlangıcı yanlış olanın doğru gitmesi mümkün değildir denecek kadar zordur. ve etrafımızdaki ilişkiler normal değil. etrafımızdakilerde ilişkilerini inişli çıkışlı yaşatmaya çalışıyor. kimi yitiyor kimi bitiyor. tamamen şans. oysa bu durum şansa bırakılmayacak kadar önemli bir durum. çünkü bu benin yaşamım. bu durum benim yaşamıma birinin ortak olması benimde onun yaşamına ortak olmam durumu ve bu ortaklıktan yeni bir yaşam ortaya çıkması. aslında durum ilişki kurmak değil durum yeni bir yaşam kurmak. ben hayatımı neden şansa bırakayım. bunu şekillendirmek benim ellerimde bunu bilipte oluruna bırakamam. ama bilmeyenler bırakıyor. sonuçlarına gelince şanslı olanlar için mutlu bir aile iyi bir yaşam olabilir ya şansı olmayanların ki; ayrılık, ihanet, intihar, cinayet, biten yaşamlar, yetim/öksüz kalan çocuklar, kırılan kalpler, kavgalar, mahkemler vs. uzayıp gidiyor.
peki şimdi neden bu bilinçsilik var onu inceleyelim. bu incelemyi yaparken de daha önce virgül koyup atladığımız konularıda içine alalım. çünkü o konuların cevapları bu incelemenin içinde. tekrar tekrar dönmeye gerek yok.
şimdi bilinçsizliğin var olduğunun kanıtı "kızlar nelerden etkilenir" sorusu ve bu soruyu ciddiye alıp liste yapılması. sorunun cevabı olan listeye bakalım. ne denmiş para, dürüstlük, kendin olma hali???, güldürebilme kabiliyeti??, romantiklik, ciddiyet, falan filan bir sürü safsata. hepsini at çöpe gitsin hepsi yalan. hepsi kişinin kendine söylediği yalanlar. bilinçsizliğini saklamak için kendi kendine uydurduğu yalanlar. çünkü erkeğin bilinçsiz olduğu gibi kızda bilinçsiz. ne istediğini kendide bilmiyor. aynı şekilde erkeğinde kendinden ne istediğini bilmediği gibi. ve bu durumda her iki tarafta saçmalamaya başlıyor. ve ortaya (bu sefer bilinçsiz demiyorum çünkü bundan sonrası bilinçsizlik değil) beyinsiz kız modeli ile beyinsiz erkek modeli çıkıyor. peki bu beyinsizler neler yapıyor.
kız erkeği etkilemek için dekolte, makyaj, düşük bel vs. kullanarak cinselliğini ve görselliğini ön plana çıkarıyor. beyin yok. düşünce yok. sadece cinselliği ve görselliği var. peki erkek ne yapıyor. dialektiktik olarak buna cevap veriyor. lüks araba, marka giysiler, saç sakal tipi, aynı yol üzerinden görsellik ve günün değer eden maddelerini kullanıyor. aynı şekilde beyin yok. beyinsiz bir karının peşinde koşan beyinsiz bir erkek. peki bu iki beyinsizin birleşmesinden ne çıkıyor ortaya. beyinsiz bir ilişki. ama yaşam değil. çünkü beyinsiz, cansız, duygusuz neden mi? ilişki yaşayan kendileri değil. birinin araba ile kazandığı kişiliği diğerin cinsellik konan kişiliği yaşıyor ilişkiyi. içinden insan denen yaratığın beynini çıkar geriye kalan araba, makyaj malzemeleri, düşükbel ve dekolte giysiler, marka elbileser, toplumda bunlardan ivmelenmiş bir kariyer, ve bunları üzerinde taşıyan kendine insan diyen ama benim gözümde sadece et, kemik, kan vs den oluşmuş vitrin mankeninden tek farkı canlı olması olan beyinsiz malukatlar yaşıyor. işin kötüsü bu malukatlar bu şekilde kendilerini diğerlerinden üstün bir insan olduklarını sanıyorlar. oysa zavallı bir yaratık olduğunu bilmeden. çok mu ağır oldu. galiba biraz ağır oldu. ama dediğim gibi kimseyi kast almıyorum bu benim kendi gözlerimle etrafımda gördüklerim.
peki şimdi biraz geriye dönelim ve virgül koyduğumuz bir olayı ele alalım. aşık olduğum kızın benimle olmasını nasıl sağlayacağım diye bir sorunumuz vardı.
burada iki yol izleyeceğiz.
1) kıza aşığım kendimi de sorgulamıyorum ne yapacağım. bu durumda içimdeki duygu bana diyor ki o kızı istiyorum. ben ne yapıyorum o kızı elde etmek için strateji geliştirmem gerekiyor. ve başlıyorum saçmalamaya örnekler yukarıda.
ne yapıyorum kendim oluyorum; kendim olmak ne demek onu bilmeden.
dürüst oluyorum; kendime bile dürüst değilken.
günün değer kazanmış hertürlü olguyu kendime yüklemeye çalışıyorum; ne olduklarını bilmeden.
2) kıza aşık olup olmadığımı sorguluyorum. peki bu sorgulama bana ne kazandırıyor. bu sorgulama bana kendimi ve kızı tanıtıyor. ben kıza aşığım ama neden sorusun cevabı bulmanın tek yolu var kızı tanımak. kızı tanıdığım zaman onun bütün değer yargılarını düşüncelerini bildiğim zaman onun nesine aşık olduğunu çözebilirim. yada ona aşık olup olmadığımı anlarım. peki bunu nasıl anlayacağız bunda strateji yok mu? bu tamamen insanın kendisiyle alakalı bir durum. öncelikle bu kişi ile arkadaş olmalıyım. onun yaşamını bilmeliyim, aynı şekilde kendi yaşamımı da ona tanıtmalıyım. burada kendine dürüstsen ve bunu çözmüşsen mesele yok zaten herşey kendiliğinden gelişir. ama kendine dürüst değilsen amacın hem kızı tanıyıp hemde onu elde etme çabası ise ve ona olan duygularını sorgulamıyorsan. stratejiye ihtiyacın olacak. peki o strateji ne mi? onun cevabı kızda saklı.
neyse biraz uzun ve ağır oldu galiba ama gerçekler acıdır ve biber değildir.
bu kadar şey yazdık konuyu açan arkadaşında derdine bakalım. vallah dostum yukarıda bir çok şey yazdım cevaplar içinde senin yaşadığın durum şu kıza vurgunsun ama neden bilmiyorsun, kaldı ki aşk mı değil mi belirsizlik var elde etme isteğide olabilir, sahiplenmede olabilir. bunu ona söyleyememenin sebebi onu kaybetme korkun. iyide o senin değil ki ve hiç bir zamanda olmayacak. o nedenle kaybedeceğin bir şey yok. o senin gibi bir insan ve ikinizin yaşamından bir yaşam türeyecek. seni kabul etmezse ne olur ortak yaşamınız türmez bu da kötü bir şey değil, olamayan bir şey kayıp değildir.
saygılar...