FaZıL SaY'LaR NeDeN GiTMeK İsTiYoR ?

Gitmek veya kalmak

Fazıl Say için en güzel yazılardan birini dün Mehmet Barlas yazdı. Küçük bir bölümünü sizlerle paylaşayım:


Fazıl Say’a kızıp “gidersen git” demek çok yanlıştır... Doğru olan “Fethullah Gülen neden Türkiye’de değil ve onun anti-tezi olan Fazıl Say da kendini Türkiye’de neden rahat hissetmiyor” sorusuna cevap aramaktır.

***

Siyasetten öte başka sebepler de var.

Mesela trafikten bunalıp “yaşanmaz bu ülkede” diye bağırdığımız anlar yok mu?

Arabayla çukura düşünce ya da dere kenarındaki evleri sel basınca “nerde bu devlet” diye sormuyor muyuz?

Uzun beyaz donlular sahilleri bastığı zaman ya da hanzolar piknik ateşiyle yangın çıkarınca acaba hangi duygulara kapılıyoruz? Maçlardaki çirkin görüntüler bizi kahretmiyor mu? Dünya

çapındaki cerrahımız Gazi Yaşargil, sanki sırf askerlik yapmamak için mi yıllarca İsviçre’de kaldı? Bu mümkün mü?

***

Yâni, hadise yüzde 70 / yüzde 30 meselesi değildir. Hadise yüzde 47 / yüzde 53 meselesi de değildir.

Esasen irtica görüntüleriyle alaturkalık birbirine karışmıştır. Apronda deve kestiren adam görevden niye alındığını hâlâ anlayamıyor. Çünkü o, iyi bir iş yaptığına inanıyor... Öyle ki, deve kesilirken fotoğrafları bizzat kendi çektirip Basın’a dağıtıyor. Badem bıyık / beyaz çorap / ve gevrek ses, aynı kategoride değerlendirilmesi gereken bir alâmet-i farika oldu.

Ne yapalım?

Vaktiyle Stalin Bıyık / Parka dönemi de yaşadık.

***

Bu da geçer.

Yeter ki Fazıl Say’lar çoğalsın. Hepsi piyanist olmasa bile birer medeni insan olsun.

Olsun ki çıta yükselsin.

Eminim ki Fazıl Say’ı çıldırtan şeylerden biri de televizyonlarda “Sanat adına” sergilenen rezilliklerdir. Yâni çok sebep var.

Bu durumda ona “ya sev, ya terk et” diyemeyiz. Ama asla bizi terk etmeyeceğini biliriz.

Çünkü biz, yağmur ve toprak kokan bu memlekete mecburuz. Aynı zamanda meftunuz.

Güzellikleri o kadar çok ki.


( RauF TamEr 18 Aralık 2007 )

Bu Ülkeyi TerK Etmek

Başbakan Tayyip Erdoğan, ‘son vatan haini’ ilan edilen Fazıl Say’a kucaklayıcı (!) bir yanıt verdi: ‘Güçlü bir Türkiye olacağız muhakkak. Bu ülkenin sanatçısı, bu ülkeyi terk etmez. Bu ülkenin topraklarında doğan, bu ülkenin topraklarında kalır.’

Hatırlarsanız; Bekir Coşkun’a da benzer bir çıkış yapmıştı.

Bu mantığa göre Orhan Pamuk, bu topraklarda ölmesi zorunlu olan bir yazar!..

Tersten bakalım: Başbakan’ın gözünde, yurtdışında yaşamaya hak kazanan Türkler de var... Dünya Bankası’nda çalışan Bilal Erdoğan gibi. Genç Erdoğan, istese bu ülkede kariyer yapabilirdi. Ömer Tayyip de Washington’da dünyaya geldi. Torun Erdoğan, bu topraklarda doğmadığına göre, onun da Türkiye’de yaşama zorunluluğu yok.

Coca-Cola’nın en tepesine getirilen ve Başbakan’ın bizzat tebrik ettiği Muhtar Kent, bir başka örnek... O da kariyerine 1978’de, Atlanta’da başladı.

Bir de Fethullah Gülen var, bu ülkenin topraklarında doğup Utah’ta yaşayan. Onun durumu ayrı tabii, zorunluluktan.

Unutmadan: Türbanla üniversiteye gidemediği ‘bu ülkenin topraklarında’ yaşa(ya)mayanlar da var. Gariptir, pek çoğu üniversiteyi bitirdikten sonra da oralarda kalmayı tercih ediyor. Ama bu hanımlar, sanatçı değil. Dolayısıyla Başbakan’ın gözünde, bu toprakları terk etmelerinde mahsur yok herhalde.

Koşullar farklı olsa da kimsenin kimseye ‘bu toprakları terk edemezsin, burada kalmak zorundasın’ demeye hakkı yok. Hele demokrasiyle yönetilen, hoşgörü, inanç ve fikir özgürlüğünün olduğu söylenen bir ülkede, siyasi liderler kimin, nerede yaşayacağına karar veremez!

İster sanatçı olsun, ister öğrenci, ister köylü...


İKİYÜZLÜLÜK

Başbakan’ı eleştirirken, Say’ın çıkışını da masaya yatıralım. Say gibi, AKP iktidarından ve bununla birlikte ortaya çıkan kültürden rahatsız bir kesim var. Bu tepkiyi ayıplamak değil, anlamaya çalışmak gerekir.

Garip olan, ‘laik’ kesimin Say’ı ‘kendi ülkesine hıyanet etmedi, satmadı’ diye övmesi. ‘Rejim değişiyor, herkes türbanlı oluyor’ deyince mübah oluyor da, Türkiye’de milliyetçiliği, hukuku, insan haklarını eleştirince ne oluyor? Eğer Say, ‘sanatçı duyarlılığıyla’ çıkıp ‘bu ülkede hür düşünceye ve inanca saygı kalmadı, bu yüzden kaçıyorum’ deseydi, acaba nasıl tepki alacaktı?

Bir kesimin yaşam tarzının değişmesinden çok daha vahim sorunlar ve olaylar önümüzde.

Peş peşe sıralayalım:

1.5 Şubat 2006. Trabzon’da Rahip Santoro kilisesinde vuruldu. Sanık O.A. (17), 18 yıl, 10 ay hapse mahkum edildi. Cinayeti tezgahlayanlar ise sır.

2.19 Ocak 2007. Yazar Hrant Dink, Şişli’de öldürüldü. Tetikçi O.S (17) hapiste. Cinayetin öncesi ve sonrasında, güvenlik görevlilerinin görevi suiistimal, ihmal ve delilleri gizleme suçlarını işlediği iddiaları ise ‘araştırılıyor’. Dink cinayetinin, Santoro cinayetiyle bağlantısı olduğu iddiası havada kaldı.

3.18 Nisan 2007. Malatya’da 3 misyoner, zanlının ifadesine göre ‘hatur hutur’ kesildi. Katliamda ihmal ve suiistimal iddiaları konuşuluyor. Dava dosyasından çıkan bilgiler, Dink cinayetiyle büyük benzerlikleri ortaya koydu.

4.16 Aralık 2007. İzmir’de pazar ayini sırasında Rahip Franchini, yine 19’luk bir genç tarafından bıçaklanarak yaralandı.

Son saldırı, münferit bir vak’a gibi dursa da gerçek şu: O çok övündüğümüz hoşgörüden eser kalmadı. Din adamlarının, farklı görüşleri olan insanların hayatının tehlikede olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Taşralılaşmadan, muhafazakârlaşmaktan çok daha korkunç ve bu ülkeyi ‘terk edilesi’ kılan, bu olaylardır.

Yok, yok.... Güçlü bir Türkiye olacağız, orası muhakkak...


( Mehveş Evin 18 Aralık 2007 )
 
güle güle gidişin olsunda dönüşün olmasın..
 
bence fazıl say olayı fazla büyüdü. mehmet akif veya nazım hikmet bile bu kadar tartışılmadı herhalde. herkes özgürdür ayrılıp ayrılmamaya ama vatanseverler ayrılmamalı vatan için!
 
Olay ayrılıp ayrılmama meselesi değildir. Olay ülkemizin içinde bulunduğu vahim (kimi zihniyeti bazı kalıplasmıs kavramlarla dolu ve salt okunur olan insanlar bunu dusunemez) kadrolasmıs, İran'a yakın bir rejim sürecinde duraklamasına neden olan olaylar bütününün dünyaca ünlü sanatcımızın agzından belki bir fayda görmesi acısından seslenme biçimidir. Fazıl Say'ın (bu düsüncesi yukarda belirtilen kişilerce) vatan haini sayılması Mehmet Akif Ersoy'un da vatan haini olmasını gerektirmez mi ? Sorun bu
 
Fazıl Say’a son mektup - Ahmet HAKAN

Fazıl Say’a son mektup


Sevgili Fazıl... İlk mektubumda "Senin kafaya taktığın sorun dincilik sorunu değil, köylülük sorunudur" demiştim ya...

Aman yanlış anlama!

"Köylüleri niçin öldürmeliyiz?" türünden bir gaddarlık peşinde değilim...

Sadece şunu söylemek istiyorum:

Seni isyana sürükleyen temel arıza, "köy kültürü"nün, olduğu gibi şehre taşınma girişiminden kaynaklanmaktadır.

Sevgili Fazıl...

İstersen ne demek istediğimi bir parça açıklamaya çalışayım:

Sen de bilirsin ki...

Köyün ritmi düşüktür... İçe kapalıdır köy... Çerçevesi hayli dardır... Sadedir... Fazlasıyla yereldir.

Buna karşın şehir karmaşıktır... Ritmi yüksektir... Çerçevesi geniştir... Müreffehtir... Kozmopolittir... Farklılıklar barındırır...

Sakın bu saptamaları bir "köy aşağılaması" olarak algılama dostum!

Çünkü ben köyün bir "iç tutarlılığı" olduğu bilgisini ihmal etmiyorum.

Köyün sadelik içinden üretilmiş erdemlerinin ya da sadelik içinden üretilmiş estetik değerlerinin farkındayım.

Yani "köylü düşmanı" falan değiliz dostum!

Öyle olsa...

Sen Aşık Veysel’in "Kara Toprak" adlı güzelim türküsünden esinlenerek o harika besteyi yapabilir miydin?

Öyle olsa...

Ben Neşet Ertaş Usta’nın "Acem Kızı" ya da "Gönül Dağı" türkülerine meftun olur muydum?

* * *

Sevgili dostum...

Seni isyana sevk eden "temel arıza", köy çerçevesinden çıkan insanların, şehre geldiklerinde birden bire bombardımana uğramalarıyla başlıyor.

"Köylü", ne kendine özgü değerleri şehre taşımayı başarabiliyor, ne de şehre ait değerlere ve kültüre tam olarak adapte olabiliyor.

Ve ortaya tam anlamıyla bir "kültürel yozlaşma" çıkıyor.

Senin "dincilik" sandığın "arıza", işte bu yozlaşmanın ürünüdür dostum...

Unutma ki: "İslamcılar" dediğimiz kesim, büyük ölçüde arızanın mayalandığı kırsal kökenden geliyor.

Sen ve senin gibiler, "dincilik" falan diyerek aslında, bu insanların hızlı ve iddialı burjuvalaşma çabalarına itiraz ediyorsunuz... Bir "alternatif kültür" yaratma girişimlerinden rahatsız oluyorsunuz... "Kırsal kültürü"nü bir kısa devre yaratarak "alternatif kültür"müş gibi takdim etmelerine gıcık oluyorsunuz...

Dediğim gibi isyanınızda haklısınız ama teşhisinizde yanılıyorsunuz dostum...

Bunun dincilikle bir ilgisi yok!

* * *

Bir örnek vermeme izin ver dostum...

Mesela AKP hükümetinin atadığı Merkez Bankası Başkanı’nın oturduğu evin kapısına bırakılmış ayakkabıları anımsıyor musun?

O konu tartışılırken...

Biz "Apartman kapısına ayakkabı bırakılmaz" dediğimizde...

Muhafazakár kesimden, "Vay! Sen bizim öz kültürümüzü mü aşağılıyorsun?" şeklinde tepkiler gelmişti...

Oysa...

Apartman kapısına ayakkabı bırakmak, bizim kültürümüz değil ki!

Buna geçiş kültürü diyebiliriz.

Ancak...

Muhafazakárlar, bu geçiş kültürünü, kendi yarattıkları bir alternatif kültür, dahası "Bizim öz kültürümüz" olarak takdim ediyorlar.

Onlar böyle yaptıkça...

Sen ve senin gibiler de "İslami kültür" ile "apartman kapısına bırakılan ayakkabılar" arasında daha kolay ilişki kuruyorsunuz...

Ve işin içinden çıkmak imkánsızlaşıyor.

* * *

Sevgili Fazıl...

Seni isyana sevk eden AKP iktidarı, aslına bir geçiş kültürünü, "bizim öz kültürümüz" olarak görüyor ve algılıyor.

Daha da fenası "Mademki iktidarım o halde haklıyım" havası da estiriyor.

Oysa kırsalın dar çerçevesinden dünyayı algılamak imkansızdır.

O dar çerçeveden ne şehrin karmaşası, ne de Türkiye’nin farklılıkları anlaşılır.

Sözün özü sorun burada gizlidir sevgili dostum...

Hadi son mektubumu Oğuz Atay’ın bir öyküsünü bitirdiği gibi bitireyim:

"Ekmek suyla undan ibarettir/Maruzatım bundan ibarettir."

Ahmet HAKAN
[email protected]
 
Fazıl Say çark etti !

Alman gazetesi Zeitung'da yayınlanan görüşleri ile gündeme gelen müzisyen Fazıl Say, açıklamalarının yanlış tercüme edildiğini iddia etti.




Can Dündar'ın NTV'de yayınlanan 'Neden' isimli programına telefonla bağlanan Say, politik kaygılarının devam ettiğini yinelerken, 'Ülkeyi terk ederim' şeklindeki sözlerinin yanlış yansıtıldığını dile getirdi. Say, "Türkiye'yi terk etmem. Yanlış tercümeler var orada. 'İnsanın içinden gitmek geliyor' demek 'Hemen terk ediyorum, Türkiye kötü bir yer' demek değildir." ifadelerini kullandı.

Fazıl Say, Paris'te bir keman sanatçısı ile Alman gazetesine röportaj verdiğini ve sadece müzik konuştuklarını söyledi. "Türkiye'nin yeni konumuyla ilgili kaygılarımızdan bahsettik" diyen Say, serzenişlerini dile getirdiğini ifade ederek şöyle konuştu:

"Benim ağzımdan çıkmış bir laf yoktur. Kemancı arkadaş sende gel İsviçre'de yaşa diye araya girdi. Malesef ağzımdan böyle serzenişler çıktı."

Programa katılan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise sanatçıların zaman zaman isyanları veya farklı çıkışlarının olabileceğini söyledi. Günay, "Duyarlı olan sanatçılar kırılgandır ve öfkelidir. Zaman zaman bu tür çıkışlar yaparlar." dedi.

boyuthaber
 
Aleviler'den Fazıl Say'a destek 19 Aralık 2007


ANKA

Alevilik Araştırmalar Merkezi Başkanı Ali Yıldırım, cumhuriyet, laiklik ve demokrasi ilkelerinin tehdit altında olduğunu ifade ederek, “Sanatçı Fazıl Say’ın ülkemizi karanlıkla boğmak isteyenlere yönelik çığlığı Alevi toplumunun da sesidir. Fazıl Say’a Alevi Toplumu sahip çıkacaktır” dedi.


Araştırmalar Merkezi Başkanı Ali Yıldırım yaptığı açıklamada, Piyanist Fazıl Say’ın Sivaz Madımak Oteli’nde hayatını kaybeden Metin Altıok adına bestelediği oratoryo ile Altıok’un şahsında tüm “Sivas şehitleri”ne sahip çıktığını kaydederek, “Oratoryo bu iktidarın kültür bakanı tarafından sansürlenmiştir. Fazıl Say Alevilerin kanayan yarasına yaptığı bestesiyle tüm Sivas Şehitlerine sahip çıkarak merhem olmaya çalışırken iktidar çevreleri bu yaranın daha da kanamasını istemişlerdir adeta” dedi.

Alevi toplumunun varoluşlarının güvencesi olarak gördükleri cumhuriyet, laiklik ve demokrasi ilkelerinin bugün ciddi bir tehdit altında bulunduğunu vurgulayan Yıldırım, şu ifadelere yer verdi:

“Ülkemizi ortaçağ karanlığına götürmek isteyen güçler kendi dışlarındaki hiçbir inanç ve kültüre yaşam hakkı tanımak istemeyen bir ruh haliyle hareket etmekte, bu anlayışları doğrultusunda kamuda yoğun bir kadrolaşma faaliyeti içerisinde bulunmaktadırlar. Son zamanlarda alevi öğrencilerin nazarında Alevi inanç ve kültürüne yönelik baskılar gözle görülür bir biçimde artış göstermektedir. Sanatçı Fazıl Say’ın ülkemizi karanlıkla boğmak isteyenlere yönelik çığlığı Alevi toplumunun da sesidir. Fazıl Say’ın sahip çıktığı değerler Alevi toplumunun da vazgeçemeyeceği değerlerdir. Bu ortak insanlık değerlerine sahip çıkan Fazıl Say’a Alevi Toplumu da sahip çıkacaktır.”



Sen değerlerine sahip çıkmazsan, Başkaları sahip çıkarak senin elinden alır.
 
Hürriyetten Dev Anket:Fazıl Say haklı mı?

Türkiye yine çok önemli bir tartışmayı yaşıyor.
Fazıl Say…
Dünyaca ünlü bir sanatçı açıkça şöyle diyor:
-Türkiye’de İslamcılar kazandı. Ben artık gidiyorum.
Gerekçeleri var.
Bu iktidarın bilinçli olarak müzik öğretmenlerini tayin etmediğini söylüyor.
Sanatçıya tavır alındığını söylüyor. İktidarın sanatçıyı bilinçli olarak devre dışı bırakmaya çalıştığını öne sürüyor.
Bütün bunlar Say’ın gerekçeleri…
Bir anlamda, “batılı” olmanın kaybettiğini iddia ediyor.
Ve bütün bu gerekçeler yüzünden Türkiye’den gideceğini açıklıyor.
Bunun üzerine Türkiye’de birçok yazar yazı yazdı. Dernekler açıklama yaptı.
Bütün bu iddialara ise başta Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik olmak üzere Hükümet ve Cumhurbaşkanlığı cevaplar verdi.
Ünlü sanatçımızın yaptığı bu çıkışla Türkiye bir tartışmanın içine düştü…
Ahmet Hakan, “Kazanan İslamcılar değil köylülüktür” diyerek bir başka açı getirdi.
Fazıl Say haklı mıdır?
Evet, haklıdır....

Hayır, haksız....




Haklıysa Türkiye’den gitmesi doğru mudur?
Evet, gitmesi doğrudur...

Hayır, gitmesi doğru değildir...




Hıncal Uluç, “Fazıl say haklıdır. Gelişmeleri görüyor ancak bir şey yapamıyorum. 30 yaş genç olsam ben de giderdim” diyor.
Karşı taraftan yazarlar ise Say’ın bu çıkışını eleştiriyor.
Sevgili okurlar…
Çok iyi biliyorsunuz ki, hurriyet.com.tr toplumun tartıştığı olayları, farklı görüşleri, Türkiye’nin en geniş tartışma platformu olarak sizlerin görüşlerinize ve oylarınıza açmayı ilke edindi.
Çünkü bu “yeniçağın dijital gazetecilik anlayışı”dır….
Bu ilke artık bir “demokrasi platformu” olarak yerleşmiştir.
Fazıl Say gibi bir sanatçının bu çıkışı bir kenara atılamaz.
Bu nedenle tartışmayı size getiriyoruz.
Bilgisayar ekranlarınıza taşıyoruz.
Tartışmanın iki ana sorusu var.
1)Fazıl Say haklı mıdır?
2)Haklıysa Türkiye’den gitmesi doğru mudur?
Evet bu iki soruya cevap verebilir ve yorumlarınızı gönderebilirsiniz.
İşte “dijital demokrasi” budur…
Bu arada;

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/7889916.asp?gid=180&sz=2655

Yukardaki linke tıklayarak ankata katılabilirsiniz
 
Bence İslamcılar Demek Yanlış Olur...Ona Biz Devletin Şeklini Şeriat Yapmayı Hedefleyenler Diyelim...Çükü Çoğumuz Elhamdürillah İslam Dinine Mensubuz....Biz Bölünmez Bütünlümüzü Korudukça Ülkemizde Bayrakda İnmez Ezanımızda Susmaz....Onun İçin Vatan Sevgisi İle Din Sevgisini Beraber Yaşamalıyız.....Eğer Fazıl Say Gerçekten İslamcılar Dediyse Bence Çok Büyük Hata Etmiş...
İslamcılar Diyerek İslam Dinine Mensub Olan İnsanları Söylemişse Söylediğini Kınıyorum...Ama Dediğim Gibi Şeriat Bir Devlet Şekli Dediyse O Kendi Düşüncesidir Bende O Düşünceye Katılırım
 
cok da umrumda

fazıl say gitmiş gitmemiş cok umrumda ne diye büyütüyorlar bukadar adamlar zaten gitmeyi koymuş kafasına bahane uyduruyorlar.70 milyonun derdi bu sanki.bende kızıyorum iktidara ne olacak şimdi bende mi gideyim.bu elit zıpırlar biraz silkelenmesi lazım zaten
 
Yazilanlara SÖyle Bİ GÖzattim Hepsİnİ Okumadim, Ama BugÜn OkduĞum Bİr Yazidan Esİnlenerek Şunlari SÖyleye Bİlİrİm,

Marksit DeĞİlİm,
Ateist DeĞİlİm,
Sİyonİst DeĞİlİm,
Pİyon-İst DeĞİlİm,

%30 Bular Ve Benzerleri İse Veya Beyaz TÜrkler

%70 Olarak Herkes İstedİĞİnİ Yapabİlİr.

Zaten TÜrkİyede Toplam KaÇ Saat GeÇİrdİkİ Onu Bİr Sorgulamak Lazim.

Bence Kİm Olursa Olsun Kİmse Kendİ Ülkesİ Tarafindan DiŞlanmak İstemez Ne Kadar Sevmese De.

Bende Krİz Zamaninda Bİr Firsatini Bulsamda KaÇsam DemİŞtİm Buralardan
Ama Parasizliktan. Keyfİyetten DeĞİl.

Bence Ülkesİnİ Seven Ne Kadar ÜnlÜ Olursa Olsun Ülkemİzİn İyİ Reklamini Yapmasi Gerekİyor. KÖtÜ Reklam Yapiyorsa Zaten Kendİnİ Buraya Aİt Hİssetmİyor Demektİr. Buraya Aİt Olmayanin Zaten Burada İŞİ Yok.
 
Bence Ülkesİnİ Seven Ne Kadar ÜnlÜ Olursa Olsun Ülkemİzİn İyİ Reklamini Yapmasi Gerekİyor. ÇOK DOĞRU
KÖtÜ Reklam Yapiyorsa Zaten Kendİnİ Buraya Aİt Hİssetmİyor Demektİr. TARTIŞILABİLİR
Buraya Aİt Olmayanin Zaten Burada İŞİ Yok. AMA BU GİTSİN DİYE PROPAGANDA YAPMAMIZI GEREKTİRMEZ değil mi?


okuduğum en mantıklı mesajlardan birisiydi.emeğine sağlık
 
-konuyu kişiselleştirerek slogan peşinde koşan lara bravoo ancakk bu kadar olurr ...mesaj lara baktımm alakaya maydanozz mesajlar varr hehheeh apo asılsın gibisinden slogan varii bi mesaj ....al ben de alakaya yoğurt bi mesaj yazimmm papadupolos dangalos kıbrısı 15 dakkada alıcaını söölüyorr hehheheh bide slogan atiimm asker ölmez vatan bölünmezz hehhehehh...oldumu şimdi konu vatanın bölünmesimi yoksa aponun asılmasımı yoksa başka bişiimiydii hheheeheh

-öncelikle sorun fazıl say değil onun tepkisi yani burda annesinin acımasız demesininn çamur atmak karalamak amacıyla kasti yapılan hoş bişii değil ...annesinin ne alakası varr fazıl say ın tepkisindee annesini neden alet ediyorsunuzzz...

-bence fazıl sayy bu ülkeyii terk etmelii -değerli önderimizz Fettullah Gülen bu ülkeye geri dönebilmeli
şeyh saitin ve saiti nursi hazretlerinin itibarları geri iade edilmeli...
-anayasamız peygamberimizin hadisleri nden feyz alınarak hazırlanmalı tek kurtuluş şeriatt heheheh kanunları sulandırarak şeriata yol açılmalı ..cumhuriyette neymişşş ancak hedefe giden yolda amaç değil araç olurr.... hedefimiz şeriattırrr ilerüüüü .........
 
fazıl say hakkaten reklamını yaptı bence (reklamın iyisi kötüsü olmaz derler ya !)
 
ne Fazılmış be adam be adamın hainliği bile bi ton polimie neden oldu fazıl senin ....... :) :D :)
 
fazıl say aslında kendisine göre ½30 luk kesimin sözcüsüdür.½30luk kesimin hepsi bu ülkeden gidecektir..artık bu milleti sömürdükleri yetmez mi..ben siyonizme karşı şeriatıda destekleri,aşırı islamcıyıda desteklerim,solcuyuda,sağcıyıda,protestanı da desteklerim.yeter ki siyonist olmasın..
gitsin bakalım.orhan ağabeyciğinin yanına.erol simavi+dinç bilgin+cem uzan ağabeylerinin yanına..bunlara hakaret bile edilmez..
 
Bunu bizimkilere yapmayacaktın Nicolas Sarkozy...

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy Türkiye'yi sevmiyor. Türkiye'nin temsil ettiği değerlerle ciddi sorunları olduğu konuşmalarından anlaşılıyor. Bu sebeple Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine en ciddi itiraz Fransa'dan geliyor. Her dönüm noktasında Sarkozy'nin konuşmalarıyla Fransa'nın da tavırlarıyla Türkiye'ye zorluk çıkarmalarını kanıksadık. Zaten “Bizimkilere bunu yapmayacaktın” demem AB ile ilişkili değil; başka bir sebepten: Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy Vatikan'a kadar gidip Papa 16. Benedict'ten 'onursal piskopos' (honorary canon) unvanı almış...

İngiltere'nin kısa süre öncesine kadar başbakanlığını yapan Tony Blair devletin resmî mezhebi olan Anglikan Kilisesi'ne mensubiyetten uzaklaşmaktaydı; geçenlerde bir baktık, o da Katolik Dini'ne geçmemiş mi? Şimdiki başbakan ve solcu İşçi Partisi'nin lideri Gordon Brown İskoç bir papazın oğlu ve politikacılar arasında dindarlığıyla başı çekiyor. Almanya'nın bayan şansölyesi Angela Merkel'in de 'papaz kızı' olduğunu unutmayalım.

Daha henüz “Onlar yüzde 70, biz yüzde 30'uz; kızımı da alıp gidiyorum” sözleri üzerine kopan tartışmayı geride bırakamamışken, birdenbire Sarkozy'nin Vatikan'a kadar giderek 'onursal piskopos' unvanını alma niyeti gazetelere yansıyıverdi. Türkiye'deki gelişmelerden rahatsızlık duyanların Batı'da gidebileceği ülkeler de azalıyor mu, ne?

Yalnız unvan almakla kalsa iyi, Fransa Cumhurbaşkanı bir de ülkesindeki lâiklik anlayışından mutlu olmadığını açıklamış... Kendisine 'onursal piskopos' unvanı verilen âyinin düzenlendiği Roma'daki St. John Lateran Kilisesi'nde yaptığı konuşmada, ülkesindeki lâikliği bir adım ileri götürüp 'pozitif lâiklik' aşamasına geçmekten söz etmiş Sarkozy. Dediği şu: “Bir millet hayatını ve düşüncesini derinden etkileyen tarihinin ahlâkî, manevî ve dinî mirasını göz ardı ederse, kültürüne, tarihine, vatanına, sanata ve geleneklerine karşı suç işlemiş olur.”
Sarkozy, 'pozitif lâiklik' anlayışına kavuşmakla Fransa'nın dinî geçmişiyle yüzleşeceğini ve bu yolla lâikliğinin de olgunlaşacağını söylemiş aynı konuşmasında. İstediği, bireylerin din ve vicdan özgürlüğünün de aynen fikir ve ifade özgürlüğü gibi 'dokunulmaz' olarak algılanması; devletin dine ve dinî yaşayışa müdahale etmemesi...

Bu gelişme bir yönüyle doğal karşılanabilir; Nicolas Sarkozy 'Amerikan değerler sistemi'ne hayranlığını hiçbir zaman gizlemedi. Türkçeye 'İtiraflarım' adıyla (Karakutu Yayınları) çevrilen kitabında yaptığı en büyük itiraf da buydu aslında. Şimdilerde Roma'ya kadar gidip Papa'nın da hazır bulunduğu törende “Lâikliğin son ve olgunluk çağı aşaması” olarak ilân ettiği 'pozitif lâiklik' anlayışı da, Amerikan-tarzı lâiklik zaten...

Ancak dindarlığını dışa vurması, ülkesindeki din-devlet ilişkilerini düzenleyen ilkenin yetersizliğini itiraf etmesi, Fransa'nın etkilediği türden lâiklik anlayışına sahip diğer ülkeleri de sarsacak bir gelişme...

Özellikle de Türkiye'yi...

Türkiye'de lâiklik üzerine kopan bütün tartışmalarda 'radikal lâiklik' olarak da tanımlanabilecek devletin dini etkisi altında tutmasını gerekli bulanlar ve bu anlayışı anayasadaki lâiklik ilkesinin tanımı olarak kabul edenler, gerekçelerini Fransız sisteminden devşiriyorlardı. Anglo-Saxon geleneğindeki 'din ve vicdan özgürlüğü' eksenli lâiklik (secularism) anlayışı ve uygulamalarına karşı, 'devletin emrinde din' anlamına gelen bir geleneği temsil ediyordu Fransa. Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin o anlayışı yetersiz bulması, dinin en önemli yeri işgal ettiği tarihî değerlere sahip çıkılmasını istemesi, üstelik bir de Roma'ya kadar gidip 'piskoposluk' pâyesini Papa'dan alması olağanüstü önemde bir olaydır.

Fransızlar bu durum karşısında ne yaparlar, onlara kalmış bir iş; ancak neredeyse bir asırdır 'lâiklik' tartışmalarına sahne olan ülkemizde Fransa'dan esinlenen ve bazılarının 'lâikçi' diye andığı tipler şimdi ne yapacak?

Bunu bizimkilere yapmayacaktın Nicolas Sarkozy...
 
inanın mesajları okuyup okuyup güldüm içimden yazık k igeçnliğe hala bu adamın neden gitmek istediğini anlamak istemesi yerine

BU ÜLKEYİ İSTEMEYEN BURDAN ÇEKİP GİTSin demeyi tercih etti PEKİ AMA NEDEN ?

türkiyemize türkçemize kattığı bunca şeyden sonra Ben söyleyim

gelecekte neler olucağını bildiği için ! tek gerçek bu
 
Bu adam piyanist deilmi ?
Aman kime ne faydası var bi çiftcinin bu ülkeden gidecem demesi daha önemlidir dur denir ama piyanist gitmiş bırakınız gitsin =)

Şimdi sanatseverler tarafından taşlanabiliriz hani bi söz varya ülkenin gelişmişliği sanatı ile belli olur die :D
 
Geri
Üst