Kitaplardan Hoşunuza Giden Alıntılar

''Bırak bütün insanlar seni tanısın; ama hiç kimse seni tam olarak tanımasın. İnsanlar, sığ yerini gördükleri dereyi kolay geçerler''

Benjamin Franklin
 
“Ama bir gün kahvaltıdan sonra gelmezsen, bir gün seni bir aynada, belki bir başkasının ardından bakarken görürsem, telefon senin boş odanda çınlar çınlarsa, ondan sonra ben, anlatılmaz acılardan sonra ben -çünkü insan yüreğinin çılgınlıklarına sınır yoktur- bir başkasını arayacağım, bir başka sen bulacağım. Bu arada, gel, zaman saatinin tik-taklarını bir vuruşta susturalım. Yaklaş.”

(Dalgalar - Virginia Woolf )
 
"Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin.." dedi tilki.."İnsanlarınsa hiç bir şeyi anlayacak vakitleri yoktur..Her şeyi dükkandan hazır alırlar..Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de, hiç arkadaşları olmaz..Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!" "Ne yapmam gerekiyor peki?" diye sordu Küçük Prens.. "Çok sabırlı olman gerekiyor..Önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın..Ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiç bir şey söylemeyeceksin..Sözcükler yanlış anlamaya neden olurlar..Ama her gün biraz daha yakına gelebilirsin.." Küçük Prens
 
'' Sahiplerine , onların bütün arkadaşlarına , örneğin Safinaz ın , Kısmet in , Artur un ,Gece nin , geçende ilk kez mektup aldığı yoldaş ın sahiplerine acıdı birden . Kedi gözleri buğulandı . '' Her şeyi zorlaştırıyorlar kendi kendilerine . Hayatı olduğu gibi , neyse öyle yaşamayı beceremiyorlar . Çok soru soruyorlar , çok acı çekıyorlar . ( Kedi Mektupları )
 
'' Bana benzıyor mu bılmem,ama aykırı ve cesur oldugu doğru. Biliyor musun , şu cadoloz komşunun köpeğine aşık . Camdan yolunu gözleye gözleye bir hal oluyor . İlk sokağa çıktığı gün , gidip yakalamasaydım , köpeğe sürünüp yaltaklanmak üzereydi . '' - '' Otto ya aşık mıyım ? Daha neler ! ...'' İçine bir kurt düştü sonra : '' Sakın doğru olmasın hanımımın düşündüğü ! Ne de olsa bu işleri benden iyi bilir . Ama , yok canım ! ....Peki niye olmasın ? '' Kedi Mektupları ''
 
Kedilere benzeyebilseydik keşke.Öyle diyesim geliyor sık sık, bu son yıllarda. Yaşadıkları anın iyicene farkındalar gibi. Bir şey bekliyorlarsa bir deliğin başında, onları oyalayıp oradan uzaklaştırmak pek güç. Bildikleri bir yerde bildikleri bir iş görülürken, her gün seyrettikleri, kendilerince katıldıkları (anlayamadığımız, bakarak da bir işe katılınabilirliğidir) , o işe sanki ilk kez bakacaklarmış gibi, uyuklamakta oldukları yerden kalkmaya üşenmeden gidip seyrederler yapılanları... Uykularının hangi katındalarsa, o katın uykusunu yaşarlar.

Karasu
 
'' İlk çekingenlikler ne kadar tatlıdır. Oysa insan, bu beceriksizlikleri bir an önce yenmeye çalışır. Bütün gücüyle büyüyü bozmak, buzları kırmak için uğraşır. Birlikte yapılan her yeni hareket de, istenmediği halde bu büyüyü geri getirir: insana yeni bir fırsat verir. Turgut da, bu sefer acele etmedi. Yemek seçmekteki kararsızlıkların, tabaklara uzanmaktaki çekimserliğin, her duruma uygun söz bulma güçsüzlüğünün ayrı ayrı tadına vardı. Kendini bıraktı: uzun sessizlikleri bozmak için çaba göstermedi. Gözlerini Aysel’in bakışlarından kaçırmadı. Dalgaların üstünde oynaşan güneş ışınlarına daldığı zaman söylenen sözleri duymadığı için üzülmedi. Zamanı unuttu: oraya gelmeden başından neler geçtiğini, ayrıldığı zaman neler geleceğini düşünmedi. Selim’den bahsetmek istediği sırada da, acaba şimdi konuşmasam daha mı iyi olur diye bir endişeye kapılmadı. ''

Oğuz Atay - Tutunamayanlar
 
- Peki öyleyse, yavrum, dinle beni. Kızlar, çoğunlukla, kendi kendilerine insanın içine baygınlık verici, birtakım yüksek hayaller kurarlar, ancak kafada yaşayan birtakım yüzler yaratırlar, insanlar, duygular, dünya üzerinde masalımsı düşünceler uydururlar. Sonra da , hayal ettikleri bulunmaz özellikleri oldukça aptalcasına , birinin üzerine konduruverirler, sonra buna kendileri de inanırlar. Seçtikleri adamda onların sevdiği işte bu hayali yaratıktır.Gelgelelim daha sonra, iş işten geçip de felaketin içine gömüldüler mi, öylesine süsledikleri o aldatıcı görünüş, ilk tapındıkları put iğrenç bir iskelet oluverir.

Otuzunda Kadın - Balzac
 
"Birileri bana yaşıma uygun davranmam gerektiğini söylediğinde canım sıkılır. Bazen yaşıma göre olgun davrandığım da olur -ciddi söylüyorum- ama buna kimse dikkat etmez. İnsanlar hiçbir şeye dikkat etmiyorlar zaten." (sf. 14)

Çavdar Tarlasında Çocuklar - Jerome David Salinger
 
Hani, hevesini aldıktan sonra ufaktan tüymeyi planlayanlar, hani, ''seni hiç hak-etmiyorum, benden daha iyilerine layıksın'' gibi bahanelerin ardına saklanıp, gizliden gizliye kendine başka yol çizenler, işte onlar; yaşadıkları süre boyunca hiç kimseye ne gerçekten layık olurlar ne de hiç kimseyi hak-ederler. Bir sürüngen gibi, hayatın sillesinden arta kalanlardan otlanarak ömürlerini tüketirler.

//Savaş Yıldırak//
 
Nasıl da insanları birbirlerine düşman etmeyi başarıyorlardı büyük kentlerde, politika adamları. Nasıl bu memleketlerde oturan yabancılar, el ulaklarıyla bizi birbirimizden soğutup çıkarlarını sürdürmesini başarıyorlardı? Bir gün onların da kazınacaktı kökleri. Ama kavga gene de sürüp gidecekti. Kavganın sürüp gitmesi zenginlerin zenginliklerini sürdürebilmeleri için gerekliydi, yalnız bizde değil, bütün yeryüzünde.*

Rıfat Ilgaz / Sarı Yazma
 
'' Ağlamıyordum. Kötü birgün geçirdim.Kötü bir gün daha.Kötü günler silsilesinden bir gün daha. Şikayet etmıyorum. Kötü günler benım ilgi alanım. Ancak çok zaman alıyorlar ve ben meşgul bir kızım '' Ağaçkakan
 
Amacım aşkı anlamak olmasına, her gönül verdiğimin canımı yakmasına rağmen, ruhuma dokunanların bedenimi uyandırmayı başaramadıklarını, bedenime dokunanların ise ruhuma ulaşamadıklarını görüyorum.

Paulo Coelho
 
'' Ne zaman vaktin var ? Her zaman. Ona bu sözü söylemedim tabi. Her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz. "Yarın" dedim, "Hemen" diyeceğime ve bu sözümden, daha söylerken pişmanlık duydum. Yarına kadar ne yapacağım Allahım ? ''
 
'' Siz aklıma gelince , hayatım birşeye benzeyecek ama neye diye düşünüyorum. Lütfen bir yere gitmeyin ; film makınesının başında öylece kalın ! El fenerinin ışığında aydınlanan yüzünüzü her gece seyredeyim.... '''


Mino nun Kara Gülü
 
“Seni gördüm düşümde bu sabah yine. Yanyana oturuyoruz. Sen itiyorsun beni, ama kızmadan, gülerek. Üzülüyorum, ittiğin için değil, seni itmeye zorlayan davranışıma üzülüyorum. Sızlanmayan, yakınmayan, herhangi bir kadına davranır gibi davranıyorum sana; sessizliğinin ardındaki sesi -hem de bana seslenen sesi- duymadığıma üzülüyorum. Duyamadım mı dersin? Duymuş da olsam, karşılık veremedim ya.”

- Franz Kafka, Milena'ya Mektuplar
 
Büyük tutkularım, sınırsız düşlerim oldu -ama o kadarı çıraklarda, terzi kızlarda da vardır,çünkü bütün dünya hayal kurar: Bizi birbirimizden ayıran şey, o hayalleri gerçekleştirecek gücümüzün ya da kendiliğinden gerçekleştiklerini görecek kadar şansımızın olup olmamasıdır. (...)
Belki de sonsuza kadar muhasebeci kalmak benim kaderimdir; şiir ve edebiyat ise alnıma konmuş bir kelebektir belki; parlak güzelliğiyle gülünecek halimi iyice ortaya çıkaran kelebek.

( Fernando Pessoa - Huzursuzluğun Kitabı )
 
'' Bana benzıyor mu bılmem,ama aykırı ve cesur oldugu doğru. Biliyor musun , şu cadoloz komşunun köpeğine aşık . Camdan yolunu gözleye gözleye bir hal oluyor . İlk sokağa çıktığı gün , gidip yakalamasaydım , köpeğe sürünüp yaltaklanmak üzereydi . '' - '' Otto ya aşık mıyım ? Daha neler ! ...'' İçine bir kurt düştü sonra : '' Sakın doğru olmasın hanımımın düşündüğü ! Ne de olsa bu işleri benden iyi bilir . Ama , yok canım ! ....Peki niye olmasın ? '' Kedi Mektupları ''
 
"bu kalbin, birini sevmeye ihtiyacı vardı. ve sen bunu anlamadın. ve bana eziyet ettin. ve eziyet ettiğini bilmedin..."

Oguz Atay- Tehlikeli Oyunlar
 
"Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız..
Hepimiz ömrümüzün kısalıgından şikayet ederiz, fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız.."









Ahmet Hamdi Tanpınar
 
Geri
Üst