Ata Kızı'nın Karalama Defteri

İnsafsız kokuyor artık bu dünya.....
 
Korkunç sızılar içindeyim aslında .Yüreğim umutsuz ..Beynim düşünmekten yorgun.
Susturmak istiyorum ama yok, kafamı denetim altında tutamıyorum .
Kahpeliğin , vicdansızlıgın , şerefsizliğin dönekliğin sebebini arıyorum . Bırak diyorum düşünme sebebi yok onlar öyle..
Susmuyor yine de saat gibi işliyor beynım..
Rahata ermek için gözlerimi kapasam yeter diyorum..

Ama pes etmez ki kolay kolay bu inatçı keçi..
 
(( Kafamda kurulu bir makine vardı ve bu makine, durmadan, ara vermeden düşünceler izlenimler sıralıyordu. Bu makinenin idaresi benim elimde olsaydı, yalnız istediğim şeyleri, istediğim sırada düşünebilseydm neler başarmış olacaktım. Kafamda bir sürü süprüntü düşünce olmasaydı, bazen benim bile beğendiğim düşüncelerle... dolu olsaydı beynim...Kaybediyorum; düzensizlik ve duruma hakim olamamak yüzünden kaybediyorum." ))
 
Şu an da bir amasya elmasını haklamaktayım..Ne açım ne de tok ..Yorgunlugum desen hiç yok ..Bugün bir uçurtmanın peşine takılıp gidecek bir çocuk kadar sevimliyim ..
 
İstanbul ..İstanbul ..Hem sevip hem sevmeyip ayrılmak istediğim sevgili gibisin...Ne seninle oluyor , ne sensiz....
Çekip gitmek istiyorum hep ama olmuyor yapışmıssın yakama..Yada ben iliklerime kadar alışkanlık duyuyorum sana.
Büyük şehirlerin çoşkusu büyük olurmuş ama ağrısı da...
Senınle her ne kadar anlaşamasakta ,bu kadar kenetlenmısken birbirimize neden hep yetim gibi hissediyorum kendımı senın koynunda?
Yüksek binalar , topraksız soğuk sokaklar kibirli kibirli bakıyor bana ...Biliyorlar ben hep yabancıyım onlara...


Yüreğimin ağrıyan yanlarına merhem olamadın daha çok yaraya basılan tuz oldun yıllarca. belki de o yüzden hep bir yanım düşman sana...

 
Birgün daha bitti Semam...Emanetını uğurladık Ankara ya...Polis olmayı istedi çok ama olamadı o da senın gıbı...Üzülme ..
belki Polıs olamadı ama ilerde çok başarılı bir televizyoncu olacak biliyorum. O senden miras aldıgı ışıl ışıl gülen gözlerı ve güzel yüreği olduktan sonra : )
Ona baktıkça seni görüyorum...Aynı anda hem sevinç hem müthiş bir acı nasıl duyar ınsan şaşıyorum...
Seni hatırlıyorum demıyorum .....Unutmadan hatırlamaz ki insan biliyorum....
 
Küçük çocukların bebeklerini uykusunda bile olsa yanından ayırmadıklarını görüp gülümserdim eskiden...Şimdi düşününce anlıyorum...Sen terketmedıkçe o bebeği seni terketmiyor , yalnız bırakmıyor ...Bu yüzden çocukların , bebeklere o sımsıkı sarılması...




Büyümek....

Tutunmaya çalıştığın her dalın seni önce sarıp sarmalayıp sonra boşluğa itmesi değil mi?
 
''Gitsem...ayrılık olur kalsam çöl gidersem bende hasret olur ve belki beni sevenlerde özler ama anladımki özlemden hiç kimse ölmüyor ama ben ölüyorum''
 
Bir kadın çok sevdiği bir adama şiirler yazıyordu.Sonra o adam ansızın onu terk etti.Kadın Adamın ardından şiirler yazmaya devam etti.Daha çok yazdı.Ve günün birinde çok ünlü bir Şair oldu.Yıllar sonra adamn yaşadığı kente gitti ve büyük bir şiir dinletisi sundu.Dinleti bittiginde adam kolunda karısı ile çıkışa geldi ve kadına
''merhaba'' dedi. Kadın ona sıradan bir insana bakar gibi baktı. Adam,''beni tanıdın mı ''dedi. Kadın, ''hayır tanımadım'' dedi.''Nasıl tanımazsın!Uğruna şiirler yazdığın adamım ben. Seni şair yapan kadın''dedi adam . Kadın adamın gözlerine baktı ve şöyle dedi:
''Keramet sende olsaydı,kolundaki de şair olurdu...''
 
Üstüne diyecek bişey yok çok güzel..
 











.......... Ben ve Ben .......



Oburum. Akşam oturayım televizyon karşısına… bir kanalı izlerken, öbüründekini merak ederim; orada da aşağı yukarı aynı şeyi göreceğimi adım gibi bilmeme rağmen…
Bir şehirde yaşarken, diğerindedir aklım; o şehirler ki, çok da farkı yok birbirinden…
Doymak bilmez bir çocuk gibiyim; yetinemiyorum. Islığım, bütün şarkıları aynı anda çalmak istiyor; uçurtmam, kainatın tüm semalarında kanat çırpmak… Gemlenmez bir merak duygusu, "Her yemeği tat", "Her çiçeği kokla" diye ha babam kamçılıyor beni…
telaştan ne tadını ayırt edebiliyorum yemeklerin, ne de kokusunu çiçeklerin…
Her akarsuya karışıp gitmek geliyor içimden; hangisine karışsam, gözüm ters akıntıda…
;halbuki her akarsu, aynı denize karışıyor sonunda…
Sinemadaysam, gelecek filmi, izleyeceğimden daha çok merak ediyorum; ki onun sonu da aynı, biliyorum. Hangi mektubu açsam, açılmayan için meraklanırım… Kulağım, çalacak telefonda; en sıkıldığım anda dahi telefon edenlerden…
Kış boyu yazı iple çekmişken…
…şimdi sonbaharı özlemek neden…?



* * *Çünkü yüreğimin iki yanına taht kurmuş ikizler, o ilk Haziran;dan beri durmaz, tepişir. "Kalk gidelim" derken biri, "Halt etme otur" diye eteğinden çeker diğeri… Biri karınca, öbürü ağustos böceği…
Hergele sokak çocuğuyla, evinin uysal erkeği;
Oysa yaş kemale erdi; "nihai tercih"in vakti geldi. Tepeleyeceğim birini; ama bilmem hangisini;
* * *Gördünüz değil mi: Kafaları birbirine yapışık İranlı siyam ikizleri Ladin;le Lale, yeni bir hayat umuduyla girdikleri ameliyathanede, eski hayatlarını da yitirdi. Önce Ladin;in ölüm haberi geldi; ;Lale yaşayacak; dendi. Sonra Ladin;in ölümüyle, Lale;nin de hayat bağları kesildi. Kimbilir belki de ikiz olmanın ilahi yasasıdır bu; Biri beslenir diğerinden;
İşte o yüzden ya ikizinizle varsınızdır, ya ikiniz de yok.
* * *Ah, İkizler için tercih böyledir işte; Bir yanını seçmek, otomatikman öbüründen de vazgeçmektir. Çünkü birini feda ettiniz mi, "ikiz" değilsinizdir artık… Oysa sizi siz yapan, içinizdeki tepişmedir. Değeriniz, "diğer"inizdedir. Bütün Haziran doğumlular bilir bunu…
O yüzden kıyamaz içinde tepişen ikizlerden birine…
;ne kahkaha saçan neşeye, ne ansızın bastıran hüzne…
ne iyimser güne, ne karamsar geceye…
ne ciddiye, ne muzibe…
ne çocuğa, ne büyüğe…
ne sadeliğe, ne debdebeye…
Kıyamaz bunlardan birini elleriyle öldürmeye…
Bilir ki, yazılmış nice yazıda, dizilmiş onca notada, boyanmış bunca tuvalde ve kimbilir söylenmiş kaç sözde, yakılmış kaç türküde o tepişmenin sancılanması vardır. Sancı durdu mu, ne ters akıntı kalır, ne de akarsu. Bir ölü denizde tek kürekle döner durursunuz.
* * *Dedim ya; oburum.
…ve bazen kızdırıyor sevdiklerimi bu huyum. Varsa bir kusurum; Haziran doğumluyum. Ne garip, şimdi bile, bir yanım bunları yazıp hicvederken bendenizi… .


.."Sil de ciddi bir şeyler yaz" diye yırtınıyor ikizi…


Can Dündar
 
Hayat:Doğum ile ölüm arasında kalan dayanıklılık testi,güzel söylemişler sanırım bu testten en zayıf notu alacaklardanım galiba :sigara:
 
Zaman akıp gidiyor . Saatin kaç olduğu hakkında hiçbir fikrim yok..Çünkü öğrenmek istemıyorum.Şu an tek istediğim Kahve+Sigara....sonra diğer tek isteklerımı düşünmeye başlayabilirim.
yarın ne olacak bılmıyorum...yarınlarda..dudaklarında kocaman bir gülümse olan İçimde, yüreğimin tam orta yerınde hiç kaybolmayan bir çocuk var...
Ne zaman baksam kendıme , yüreğime , herseyı unutup gülümsüyorum o gülüşü görünce ....

Yazar kafamı allk bullak etti iki dakıka önce.....
Suratıma tokat gibi çarptı cümleleri kitap...
Tam olarak aynı olmasa da sanıırm bende bunca güven sarsılmasından sonra insanlıktan bu kadar nefret ederken insanları nasıl böyle coşkuyla yine güvenerek sevıyorum anlam veremıyorum...
Ben den 2 tane ben var...evet bunu adım gibi bılıyorum.
Ama inatla seven polyanna daha ağır basıyor sanırım .....

 
Ben sana ne demiştim? Herkes seni sevıyor demiştin ya acıyla tebessüm etmiştim hani ..
Aslında beni kimse gerçekten sevmez küçük.Beni çok sevdiğini söyleyenler yahutta sevdığını sananlar bir gün olur çekip giderler.
Çünkü insanlar hep güzel şeyler duymak pohpohlanmak isterler.
Birinin bir hatasını söylersen , uyarırsan , kendıne bakıp hatalımıyım diye sormaz hiç bir zaman direk seni düşman seçer düşman beller.He birde taraf tutanlar vardır şu benım arkadasım şu sevgılım şu bılmemnem der adam ( kadın )
Sen onunla tartısırsın ötekı hıc dınlemez bıle senı ne de düşünür doğrusu hangisi ki?
Ne söylerse huraa yaşaa doğrusun falan gibilerinde öteki :001_cool:
O yüzden küçüğüm benim düşmanım çoktur aslında. Çünkü ben insanları severım ama sevgimle doğruları karıstırmam......
ne demiş Yunus Emre :Yaradılanı severız , yaradandan ötürü



Hadi bana eyvallah günlük :) Bugünlük bu kadar yeter hayatta görecek yaşayacak ve yazacak çokkkkkk şey var daha
 
İnsanın seneler sonra memleketıne dönmesı gibi bir sevınç,bır huzun ,bir heyecan ve coşku içindeyım..Derin bir nefes alıp içime cekıyorum yuvamın kokusunu...
Hastayım bugün..boğazlarım da bir ağrı...Ondan mıdır acaba bu keyıfsızlıgım , bu yorgunluğum , bu bıkkınlığım hayattan? Oysa ne zaman yorulsam bıksam daha güçlü kalktım hayata...Hayat mıdır insanı yoran sahi...?Neden hep suçu ona atarız ki? Hayatımıza giren , çıkan insanların hiç mi suçu yok?
Sesi çıkmıyor diye mi suçu hayata atmak kolayımıza gelıyor..
Bugun pek pozıtıf değilim sanırım idare et....ama hep haha hihi de olmaz ki dimi?Nasılsa yine düzelirim elbet az sonra..
En iyisi sadık dostum kahveyle bana bir mola , )


Mutlumuyum ? evet...Mutlu olmak ıstersem mutluyum demem ve gülmem yeterlı..sebep te bulabılırım bunun ıcın ıyı kötü..mutsuzum dersem mutsuz olurum..O nun ıcınde sebebım cok....ama mutluyum demeyı tercıh edıyorum...ki , mutlu olabıleyım..
. )
 
eline sağlık :)
 
Ne kadar çabuk geçmiş zaman...Dün gibiydi oysaki herşey....Ve dün gibi işte yine burdayım...Yine aynıyım...
Aynımıyım sahi?
Herşey aynı mı?
Zaman geçip gidiyor ama günler hep aynı ? aynı mı dedikleri gibi?
Yoksa aynı diyince daha mı az acır insan?
 
'' Gel birlikte çekilelim! Ritm bir mıknatıs, duyuyor musun içimden gelen sesi? Ve işte dans! Benzer ruhların canlanışı hem de hiç konuşmadan…''
 
Geri
Üst