Çoban Yusuf'un Oyu
Ali İhsan Gürcihan
Bu ülkenin insanlarını tanımayanlar ve insan değeri bilmeyenler o kadar büyük hatalar yapıyorlar ki,ettikleri laflar karşılıklı güven ve dayanışmayı yıkmaktan,kısacası ortalığı karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Her ne hikmetse ve kamuoyuna ışık tutacak hangi birikimi varsa ulusal bir kanalda program yapan hanımefendinin
‘’ Dağdaki çobanla benim oyum aynı değerde mi ?’’
anlamında bir şeyler söylediğini öğrendik.
Hele bir de bu söylem ,ben Atatürkçü bir Cumhuriyet kadınıyım ve demokrasi aşığı biriyim mantığına sığınarak yapıldı ise,vay bizim halimize.
Bu Milletin efendisi olarak köylüyü esas alan ve Cumhuriyeti bize teslim eden Atatürk’ün kemiklerini sızlatacak acı bir söylem ve Laik Cumhuriyet karşıtlarına da güzel bir fırsat.
O hanım,insanlarımızı tanısa,bu ülke insanları ile gerçekten bütünleşmiş ve bu ülkenin kuruluş felsefesini de kavramış olsa acaba bu lafı eder miydi?
Acaba bizim vefalı,gariban çobanlarımızı,filmlerde izlediğimiz Amerikalı ve birçoğu eşkiya tipli kovboylarla mı karıştırdı da söyledi bu lafı. Her neyse ağızdan çıkan çıktı bir kere.
O televizyonu yönetenler dahil kimin payı varsa,hatalarını kabul edip özür dilemekten ve ders alıp tedbir geliştirmekten başka saygın bir çözüm var mı ?
Bence yok…
Ancak bizim çobanımızın kim olduğunu hatırlamakta da yarar var diye düşünüyorum.
Kırsal alanda yaşam ve üretim değerlerinin köylü aleyhine bozulmuş olması nedeni ile, bu dönem de çoban bulmak çok zor olsa da, biraz bizim çobanlarımızdan bahsederek televizyonda akıl verenler yerine en azından ben kendi adıma vicdanımı rahatlatmak istiyorum.
Çoban, merayı,tarlayı,fidanlığı,mezar yerini,su başını kısacası çevresini en iyi tanıyan,her birinin de kıymetini çok iyi bilen insandır.
Çoban,doğadan ve doğa olaylarından çok iyi anlayan,onu en iyi kullanan bir çevre üstadıdır.
Çoban,köylünün varını yoğunu teslim ettiği,saf, temiz ve güvenilir bir kimliğe sahiptir.
Çoban,kuru ekmek ve katığı ile karnını doyuran,hayvanını götürdüğü su başında kendi susuzluğunu da gideren kanaatkar bir insandır.
Dağda karşısına çıkan garibanlara yol gösteren,gerekirse bir yudum ekmeğini de onunla seve seve paylaşmasını bilen kuşkusuz bir konukseverdir.
Çoban,ıssız bölgelerde olup biten her şeyi sezebilen iyi bir gözlemcidir.
Çoban,yerine göre kaval çalıp,türkü çığırıp,gazel atıp,ağıt yakıp dağları yankılatan,kuşların ve hayvanların dinlediği alkışsız bir sanatçı ve tek kişilik bir konserdir.
Çoban,bir kangal köpeği ve bir sopa ile her türlü tehlikeyi göze alabilen korkusuz ve cesur bir insandır.
Çoban,insanları eğitmenin zor olduğu şu dünya da ne kadar basite alırsanız alın ,hayvanlara söz geçirmesini,onları gütme becerisini ve sabrını gösteren sabırlı bir hayvan eğiticisidir.
Daha saymakla bitmez ama, "çoban kim miş?" sorusuna cevap bulmak, onu tanımak ve anlamak için bu kadar yeter sanırım.
Hele bir de , dağda rastlayıp arkadaş olduğum çoban Yusuf’un bana verdiği tarih dersini şu köşeme sığdırıp bir anlatabilseydim,adama çoban deyip geçmenin ne kadar utandırıcı bir yanılgı ve demokrasi ayıbı olduğu çok daha iyi anlaşılırdı.
Kapıcının kat görevlisi,bekçinin güvenlik elemanı olarak ifade edildiği günümüz tanımlamalarına ayak uydurup, koyun güden çoban için ‘’ Küçük Baş Sürü Yöneticisi ‘’,
davar güden içinde ‘’ Büyük Baş Sürü Yöneticisi ‘’ dersek, çağdaş gözüken bu yeni meslek isimleri ile onlar da sessiz sedasız bir kitleyi yönettikleri için,en azından televizyonda program yönetenlerle eşit değerde bir oy hakkına sahip olma hakkını elde edebilirler mi acaba ?
Şaka bir yana,eğer bu ülkede çoban’ın oy hakkı gerçekten tartışılacak durumda ise,o zaman çobandan önce halen bu görüntüye sebebiyet vermiş olan bizlerin ve özellikle televizyonlarda ahkam keserek aydın geçinen kimselerin oy hakkı ve oylarının değeri daha ciddi bir tartışma konusu demektir.