Ihanet-i nur
İHANET-İ NUR
3 -
İHANET-İ NUR
“Biliniz ki, bizi yanlış yola sevkeden habisler çok kere din perdesine bürünmüşlerdir.
Saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz,
dinleyiniz; görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din
kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
- 4 -
NURCULUK NEDİR?
Nurculuk, İngiliz istihbaratının, ülkemizde üretip türettiği bir tarikattır. Bahailiğin Türkiye
şartlarına uyarlanmasıyla meydana getirilen bu yapı için seçilen kişi ise Bitlis’in Hizan
ilçesinin Nurs köyünden Saidi Kürdi’dir. Kürtçülük propagandası ve Saidi Kürdi adıyla
taraftar toplayamayınca, İngiliz istihbaratı, bilinen yöntemlerine başvurarak, kürt Said’i din
maskesine büründürüp “Saidi Nursi”ye dönüştürmüştür. 1
Bu sözde İslami akımın kurucusu Saidi Nursi olduğuna göre öncelikle işin köküne inerek
Saidi Nursi’nin nasıl biri olduğunu aziz Türk Milleti’ne anlatmak isteriz:
SAİDİ NURSİ CAHİLDİR !
Kendisinden asrın harikası "Bedîüzzaman" olarak bahseden Sait, bir risalesinde radyodan
bahsederken dünyanın bir ucundan söylenen bir sözün kilometrelerce uzaklıktaki bir kutudan
duyulmasını kutudaki meleklerle açıklamaktadır. Günümüzde beş yaşında bir çocuğa kendini
güldürecek iddiaları ve tarihi vesikalar ile sabit olduğu üzere az okur ama yazamaz, imla
bilmez2 biri için “cahillik” herhalde ağır bir itham olmasa gerek.
Kendisi ile bir dönem mesai yapmış Laik düzen ve Cumhuriyete karşı olan ve hatta Din ve
Milliyet adlı makalesinde din adına Türkçe’den vazgeçmekten bahsedecek kadar koyu bir
siyasal İslamcı olan son Osmanlı Şeyhülislamı Mustafa Sabri ‘nin “Kürd Said’in Mezhebi
Hakkında Reddiye Armağanı” adlı kitabında Saidi Nursi’den şöyle bahsetmektedir.
Bismillah, Hamdele, Salvele.. Saidi Kürdi meselesini tetkik ederken başlıca iki nokta üzerinde
durmak icabeder. Birincisi; Müridlerinin SAİDİ i’zam edeceğiz diye küfre kadar varan
sözleridir. İkincisi ise; SAİD’in izharı keramet etmesi ve sureyi Nurun asıl muhatabının
kendisi olduğu hakkındaki zu’mu batılı.. Belki de bu sözleri iğfalatı şeytaniyeyi, ilhamatı
hakikiye zannedecek kadar ihtiyar ve mağşuş olmasındandır.
Müritlerinin sözleri mücmelen şunlardır : Sait layuhitidir, hatasızdır, yanılmaz ve günah
işlemez. Resulü Ekremden sonra Alemi İslamda böyle büyük bir adam gelmemiştir.. Sözleri
aynen Kur’andır.. Beşeriyeti, Risaleyi Nur ve Sait kurtaracaktır.. Dünyada iki milyon kadar
nurcu vardır. Bu insanlar dünyanın hakiki Müslümanları ve Müslümanlığı yegane anlayan
insanlardır.. Bu zata dil uzatanlar kafirler ve masonlardır.. Sait’in kitabını bir dinsiz okusa
itiraz edemez.. vesaire..
Sait ise müritlerinin hilafına kendisi için iki şahsiyet tanır. Birincisi : Eski Sait’tir. Kürtçülük
meselesiyle uğraşmış ve siyasete dalmış Saiti Muhti’dir. (Yani günahkar Sait’tir.) Diğeri de
Lahuyti, (günahsız), ikinci veya yeni Sait’tir. Kendisine göre sureyi Nurdaki manalar bu asra
göre ve kendisi için nazil olmuştur. Keramet ehli, siyasetle meşgul olmıyan ve bu Asra
zamanın kutbu olarak bakan bir insandır. Sureyi Nur’daki bu meseleyi ebced hesabı ile Mısır
(?) uleması bulup Said’e haber vermişler.. Yani Said’in Cebraili ebcedci alimler oluyor.
(Asayı Musa ve Zülfikar adlı kitaplara bakılsın..)
Şu iki kısaltmada görüldüğü gibi Saidi kürdi, Müritlerinden daha insaflıdır. Hiç değilse
yaşadığı ömrün bir kısmı için hata kabul ediyor.. Müritleri ise onun tırnaklarını ve saçını
saklayarak her şeyine bir kudsiyet izafe ediyorlar. Malumatı diniyyeye, esasatı şeriyyeye vakıf
olmayan bu insanlar çok büyük hatalara düşüyorlar. Biz hem onları, hem de sair
Müslümanları fıkhı müdevven haricinde (dinin belirli hükümleri dışında) teşekkül etmiş veya
1 Ergün Poyraz, “Tarikat, Siyaset, Ticaret ve Cinayet - Masonlarla El Ele”, Togan Yayıncılık, s. 281
2 Kürd Said’in Mezhebi Hakkında Reddiye Armağanı Son Osmanlı Şeyhülislamı Mustafa Sabri
- 5 -
etmek istidadında bulunan bilumum nevpeyde (yeni çıkan) mezhep ve cereyanlara karşı
müteyakkız (uyanık) bulunmaları için bu satırları yazdık.
Bu kadar büyütülen Saidi Kürdi kimdir :
Sait, kürt cemaatından, şafii mezhepli, nakşi tarikatlı, okur fakat yazmaz, imla bilmez,
seksen sene içinde yaşadığı millet olan Türk’ün lisanına hakkıyla vakıf olamamış,
felaketten felakete sürüklenmiş, bir hapishaneden diğerine sürülmüş ve bugün seksen
yaşını geçmiş ihtiyar bir adamdır.
Devletin büyük makamlarını uzun bir zaman ellerinde tutan bir zümre, bu adamcağızı
lüzumsuz yere mahkemeden mahkemeye ve hapisten hapise sürükleyerek kahramanlaştırdılar
ve zamanın müçtehidi mübeşşiri haline getirdiler. Halbuki Deli Said’in ilim ve diyanetle ne
alakası var? Halk, üzerinde bu kadar ısrarla durulan bu şahısta bir şeyler var zannile
büyüttükçe büyütmüş ve bu güne kadar gelmiştir. İşte bu idare zümresinin milletin başına
sardığı belalardan birisi de budur. İ’zam etmeyi bu gençlik onlardan öğrendi. Bu da antitez
olarak böylece doğdu.
Hayatı ömrünün üçte birini hapishanelerde, polis ve jandarma nezaretinde geçiren bu şahsın
akibetini, Sultan Abdulhamit Han’a dil uzatan insanların çektiği ve düçar olduğu azap ve
felaket muvacehesinde görüyoruz.
Elmalılı Hamdi ve benzerleri gibi selahiyetli din adamlarının nedametleri Mason Cemiyetinin
reisi olan Rıza Tevfik’i bile intibaha getirmiş ve nedametini izhar etmiştir. Sait’te buna ait bir
satır yazıya rastlamak hala mümkün olamamıştır. Hatta, baştan başa Sultan Abdulhamit
Han’a hücum eden “İki mektebi musibetin Şehadetnamesi” isimli kitabı yeniden basılmış ve
mahkemede hürriyet aşıkı ve kahramanı olduğuna delil gösterilmek istenilmiştir.
Sait, Kürdistan Azmi Kavi Cemiyetinin arzusu üzerine mahalli Kürt kıyafeti ile, boynunda
dürbün, belinde tabanca ve kama, ayağında lapçin ve başında poşu olduğu halde
İstanbul’a gelmiş ve büyük bir cüretle Cuma selamlığında Padişaha cemiyetin “Sait”
imzası altında yazdığı ve esası kürtçe tedrisat yapacak mektepler açmaya dayanan arizayı
takdim etti. Memleketin ve milleti islamiyenin ittihadını bozmak gayesine matuf olan bu
hareketi canianesinden dolayı haklı olarak tımarhaneyi boyladı. Sonra affolup
memleketine yollandı.
Kürtçülük uğrunda kendi padişahına sövecek kadar akıl ve iymandan bi behre (nasipsiz) Sait,
bugün sahneye müçtehidi mübeşşir veya kutbu azam olarak çıkmış görünüyor ve cehelei nas
da bu delinin etrafında haleleniyor. Kendini Kuranı aziymmüşşanın müdafii gibi gösteren
Sait bizzat kendisi Kuranı aziymüşşana muhalefet etmektedir. Gaybı yalnız Allah’ın
bileceğini, Kuranı Keriymin kaç kere tekrar etmiş olmasına rağmen Sait, Hazreti Ali’nin
Celcelutiyye kasidesinde risalei Nur ve Siracünnur’un geçtiğini, bunu keşfettiğine bizi
inandırmak ister (İkinci Şua, Sahife 53).
İnsanın aklına öyle geliyor ki; “Acaba ben de Risalei Nur adlı bir kitap yazsam o zaman
kasidedeki siracünnur kastı acaba hangimizin kitabı olur?” diyorum.
Risalelerin yazılışı da pek acayiptir. Bilmem kaçıncı Lem’anın kaçıncı şuasının şu meyvesi
zühre yıldızından gelmiş beşinci noktası olarak yazılıyor. Sonra bunlar birleşerek Kuran
cüzlerine imtisal derecesine, Lemaat, Şuaat, Mektubat vs. Olacakmış.. Sözleri de “Sözcat”
olmasa bari.
İşbu reddiyeyi, hasreti ile yandığım vatanıma ve uğrunda bir ömür çürüttüğüm dinime ihaneti
düşünen gerillacı asi Said’e son ihtar olarak yazdım. Damarında bir damla Türk kanı olan
her Müslümana, bu adamın Mason ve Komünist kadar tehlikeli olduğunu ehemmiyetle
hatırlatırım. Ve selamü aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü.3
3 Tuhfetür Reddiye Ala Mezhebi Saiydil Kürdiyye, Mustafa Sabri, s. 3-14
- 6 -
SAİDİ NURSİ TÜRK DÜŞMANIDIR!
Kürt Sait risalelerinde Ye'cüc Me'cüc denen ve dünyayı yok edecek olan korkunç yaratıkların
Özbek, Tatar ve Kırgız gibi Türk boyları olduğunu söylemekte ve soydaşlarımızı
"akvâm-ı vahşiyye" (yani vahşi kavimler) olarak tabir etmektedir.
Ye'cüc ve Me'cüc kelimeleri Arapça’ya başka bir dilden girmiştir. Frenkler buna "Yagug ve
Magug" demişler, Şeytanın zürriyeti olduğuna inanmışlardır.
İslâm inancına göre ise, Ye'cüc ve Me'cüc, esrât-i saattan yani kıyametin kopacağına işaret
sayılan büyük alâmetlerdendir. Ye'cüc ve Me'cüc Kur'ân-ı Kerîm'de iki âyette geçer ve her
ikisinde de (Kehf, 18/94 , Enbiya, 21/96-97) yer yüzünde bozgunculuk yapan ve kıyamet
vakti ortaya çıkıp tüm insanlığa saldırarak dünyayı yakıp yıkacak kötü güçler olarak
anlatılmaktadır.
Görüldüğü üzere burada Sait gene din kisvesine sığınarak çarpık fikirlerini yaymaya
çalışmakta ve Türk’e düşmanlığını kusmaktadır.
SAİDİ NURSİ KOYU BİR KÜRTÇÜDÜR!
Saidi Nursi’nin 1327 ( 1909 ) yılında, İstanbul'da Vezir hanındaki İkbal-i Millet matbaasında
basılmış "İki Mekteb-i Musîbetin Şahâdetnâmesi Yahut Divan-i Harb-i Örfî ve Saîd-i Kürd-î"
adlı eserinde açıkça Kürtçülük yapmakta ve Kürtleri uyanmaya ve Kürt milliyetçiliği etrafında
birleşmeye davet etmektedir.
Yukarıda bahsettiğimiz kitapta Saidi Nursi aynen şöyle demektedir.
“Ey Asurîler ve Keyânîlerin cihangirlik zamanından pişdar, kahraman askerleri
olan arslan Kürtler!... Beşyüz sene yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa
sahrâ-i vahşette vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir.”4
Saidi Nursi, Kürdistan Azmi Kavi Cemiyetinin arzusu üzerine mahalli Kürt kıyafeti ile,
boynunda dürbün, belinde tabanca ve kama, ayağında lapçin ve başında poşu olduğu halde
İstanbul’a gelmiş ve büyük bir cüretle Padişaha cemiyetin “Sait” imzası altında yazdığı ve
esası kürtçe öğretim yapacak okullar açmaya dayanan dilekçeyi Padişaha sunmuştur. Saidi
Nursi bu hareketi neticesinde tımarhaneyi boylamıştır. Sait daha sonra affedilip memleketine
yollanmıştır.
Bugün Türk milliyetçisiyim diyen kişilerin tamamı ana dilde eğitim, yayın ve kültürel haklar
adı altında Türk devletinde gayrı Türk unsurların yürüttüğü faaliyetlere karşıdır. Bununla
beraber din kalkanı ile kendini saklamış olmasından olsa gerek aynı camiada maalesef
günümüzün Leyla Zana’sı ya da Öcalan’ından farkı olmayan ve daha farklı isteklerde
bulunmayan Saidi Nursi’ye sempati besleyenlerle karşılaşmak mümkündür. Bu kişilere
sormak gerekir: “Kürtçe eğitime karşısınız da neden Kürtçe eğitim istediği için tımarhaneye
atılan Saidi Nursi’ye karşı değilsiniz ?”
4 İki Mekteb-i Musîbetin Şahâdetnâmesi Yahut Divan-i Harb-i Örfî ve Saîd-i Kürd-î
- 7 -
Büyük Türk Milliyetçisi ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
değişiyle "Türkiye Cumhuriyeti şeyhler ve dervişler, müritler, meczuplar ülkesi olamaz. En
doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır."
Türk Milliyetçiliği, aziz Türk Milleti’ni dünyanın en ileri, en güçlü milleti yapma ülküsüdür.
Risalesinde radyodan bahsederken dünyanın bir ucundan söylenen bir sözün kilometrelerce
uzaklıktaki bir kutudan duyulmasını kutudaki meleklerle açıklayan birinin peşinden gidilerek
bu ülkü gerçekleştirilebilir mi?
Kürt Teali Derneği’nin 3 numaralı ve Kürt Maarifi Neşri Derneği’nin kurucusu, yazılarında
açıkça Kırgız, Özbek, Tatar gibi Türk boylarını Şeytan’ın zürriyeti manasına gelen “Ye'cüc
Me'cüc” olarak tanıtan Saidi Nursi’nin peşinden giderek nasıl Türk Milliyetçiliği
yapacaksınız?..
http://www.zevkli.org/ihanet-i-nur-t885039.html?