Bediüzzaman değil Belaüzzaman

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
neyin peşindesiniz siz ya kuranı kerim ve hadisler neyinize yetmiyo
ama hayatını dine adamış bir adam hakkında bilip bilmeden konuşmak iyi değil
REHBERİMİZ KURAN HEDEFİMİZ TURAN
 

Belaüzzaman'dır O Zat.
Deccale Süfyana Şeytana Masona Hırlıya hırsıza yalancıya bozguncuya bölücüye sahtekara Bedüizzaman zamanın belasıdır kafirler için zalimler alöaklar it kopuk için
bütün münfıkların cehennemlerine vesil olmuştur.
Mü'minler için veli nimet ekmek nurdur ışıktır Allah'ın rahmeti ve ereketidir.
Son derece insanları seven Türk milletini elmas kılnıç olarak gören ve şu sözüde meşhurdur.
"Kahraman ordu ve imanlı millet"
Kürtçü hareketlere ve bölücülüğe şiddetle karşı tavır almıştır.
Her türlü ayaklanmalarda yatıştırıcı fitneyi ortadan kaldırıcı tavır takınmıştır.
Bölünmeyi ve Kürtçülüğü fitne olarakgörmüş ve asla kabul etmemiştir.
Türk milletine muhabbetini ispat een çok sözü vardır alın kitabını okuyun yoksa ben burdayım.
Bedüizzaman'ın ne olduğunu şimdi değil 10 yıl sonra tam anlaşılacaktır onu bize Hz.Mehdi(as) söyleyecek ve tabi Hz.İsa(as) ile birlikte inşaAllah.
Tekrar söylüyorum konu yerindedir ama biraz dili sürşmüş biraderin.
Belaüzzaman dır o birçok insanın kahpe kafirlerin ateistlerin markxistlerin üçkağıtçıların cehennemine vesile olmuştur benimde cehennemime vesile olsa bende böyle derdim.
Onun dışında tekrar söylüyorum KİM Allah'ın gazabından kaçabilir.Bir tane isim verin bende sizinle birlikte gıybet etmeye can-ı gönülden hazırım.


Said-i Nursi"nin Türk düşmanlığı
“Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün”

Bu Söyleyen Bir Adam Bana Göre Ne Bir Din Adam'ıdır Ne Bir Din Yolcusudur... Bire Bir Vatan Hainidir.. Kürtçü hareketlere ve bölücülüğe şiddetle karşı tavır almıştır. Çürütmüş Oldum... Kürt Teali Cemiyetini Deccal Kurmuştur Değil mi ???

Verdiğim Linkteki Vural Savaş'ın O Yunus Emre Ve Onlar Gibiler İçin Verdiği Siz Bişeyden Anlamıyorsunuz Sözleri Ortada Zaten.... :goz:

bırak Bana Anlatma Vatan Hainlerini.. :goz:

Herkes Yer Burada Ben Yemem.. Ben Adnan Okkarcı Fetullahçı ismailağacı Değilim :goz:
 
Said-i Nursi"nin Türk düşmanlığı
“Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün”

Bu Söyleyen Bir Adam Bana Göre Ne Bir Din Adam'ıdır Ne Bir Din Yolcusudur... Bire Bir Vatan Hainidir.. Kürtçü hareketlere ve bölücülüğe şiddetle karşı tavır almıştır. Çürütmüş Oldum... Kürt Teali Cemiyetini Deccal Kurmuştur Değil mi ???

Verdiğim Linkteki Vural Savaş'ın O Yunus Emre Ve Onlar Gibiler İçin Verdiği Siz Bişeyden Anlamıyorsunuz Sözleri Ortada Zaten.... :goz:

bırak Bana Anlatma Vatan Hainlerini.. :goz:

Herkes Yer Burada Ben Yemem.. Ben Adnan Okkarcı Fetullahçı ismailağacı Değilim :goz:

Heh işte buna sen değil evvela Allah karar veriyor ve bunu Ehl-i Beyte bildiriyor.
İşte tam olarak anatmak istediğim bu.Buna biz değil Allah dostları karar verir.
EyvaAllah.
 
Çoluğa çocuğa Hackhell.com gibi büyük bir forumda söz hakkı verirseniz olacağı budur...

Düşünce özgürlüğü denilen safsatanın meyvelerini görüyorsunuz değil mi.Anne baba eğitimini almayanların gösterdiği davranış bozukluklarını yazılarından bir bir analiz ettim kardeşim...

Allah Seni de Hidayete erenlerden nasib eylesin İnşallah...
 
neyin peşindesiniz siz ya kuranı kerim ve hadisler neyinize yetmiyo
ama hayatını dine adamış bir adam hakkında bilip bilmeden konuşmak iyi değil
REHBERİMİZ KURAN HEDEFİMİZ TURAN

Günde kaç defa Kur'an'ı açıp okuyosun, sorabilir miyim acaba..?

Hadi günü geçtim, haftada kaç defa okuyosunn???

Böyle zatlardan bahsedilince başlarsınız hadis var, Kur'an var diye. Sonra hadisten bahsedilince Kur'an neye yetmiyo diye kendi kendinizi baltalarsınız..!

Kur'an'da ALLAH her seferinde Resulüme itaat Bana itaattir der.

Peki ALLAH'ın Resulü ne diyor..?

"Her yüzyılda bir müceddid(rehber) gönderilir."

Eee..? Sizler neyin tartışmasını yapıyorsunuz böyle..?

Ağzınızı açınca "Okuyun okuyun! Cahil kalmayın koyun sürüleri!" dersiniz ama cahilde ortada koyun sürüleride...
 
O kadar cahil insan var ki;din imajı veren biri gördüğü zaman hemen onu savunuyor.Bir ülkeyi bitirmek için önce dinini sonra dilini yok etmek gerekir.Bunlarda onu yapıyor, ama görecek göz anlayacak zeka lazım.Her gördüğünüz kavukluya inanmayın! Bu öldü şimdi Fetullah baş gösterdi.Siz eşek olursanız semer vuran çok olur...
 
bu zat-ı muhtarem e inanlar(hatta inanmakla kalmayıp tamamiyle baglı olanlar) arasında ibda-c ve pkk terör örgütü var ve hala bu zat hayırlı bi kişilik ölemi????

atatürk ile ilgili bahsederken terbiyesizligin vefasızlıgın nankörlügün en üst seviyesinde bulunarak kendisine süfyan deccal gibi benzetmelerde bulunan bu zat cok muhtarem ölemi...!!!

saçma sapan konuşma.Konuştuğun zat hakkında 1 kelime bilgi bile bilmiyorsun.Bediüzzaman müceddiddir ve dedikleri güne gününe çıkmıştır.PKK belasının çıkıcağını bile belirtmiştir.Medresetü´z-Zehra yı açtırmak istemiştir.Eğer açılmasına izin verselerdi bugün pkk diye birşey olmayacaktı.Pkk gençlerin beynini ateizmle yıkamışlar sen pkkdan bağlı kişilerin olduğunu söylüyorsun.Bediüzzaman'ın herhangi kitabını hatta kitabıda geçtim her hangi bir cümlesini oku.Okuyunca saçmaladığını anlarsın(inşaallah)
 
Müceddidin kim olduğuna bir tek Allah karar verir, geri kalan sadece fikir yürütebilir. Şu kişi yada kişiler kesin müceddidir demek ne kadar doğru olur tartışılır. Ancak asıl mesele Allahın seçmediği bir kişiye bilmeden mücediddir demenin islami yönden sakıncaları. Öyle değilmidir çok bilmiş müslüman dostlarım???
 
Müceddidin kim olduğuna bir tek Allah karar verir, geri kalan sadece fikir yürütebilir. Şu kişi yada kişiler kesin müceddidir demek ne kadar doğru olur tartışılır. Ancak asıl mesele Allahın seçmediği bir kişiye bilmeden mücediddir demenin islami yönden sakıncaları. Öyle değilmidir çok bilmiş müslüman dostlarım???


mücdedit denen şeyin islamla bir alakası yokkiiiii, bunlar hristiyanlıktan bize bulaşmış hurafelerdir , hristiyanların hurafelerini din yapmışız islam sanıyoruz nerde andik kundik adam varsa bulup ona kul köle olup tapıyoruz, yok harun mahya yok belayiüzzaman yok fetoş yok irecep ivedik yok mercümek yok ustaovlu ismali yok iskikli atıflısı yok bilmem nesi...insan düşündükçe SigorTaa ları atıyor etrafa KıviLcım saçıyor...
 
Ne aklı kıt insanlar var ya her konuda yazmaktan ben yoruldum artık bi metin belgesi hazırlayıp ondan kopyalıcam hep bu mesajı...

Tek kaynak Kur'an dır niye anlamak istemiyonuz gidip onun bunun kitabınla ne işiniz var Adam resmen kendine din yaratmış müslümanlık adı altında yediriyo nurculuk ta ne?Müslümanlığa faydalı bi iş yapcak olsa zaten nurculuk diye yeni bi oluşum yaratıp insanları ayırmaz daha cok butun insanları bi araya toplamaya calısır zaten gelen gecen inci cinci hoca bi tarikat kuruyo insanları sömürüyo en önemlisi bölüyo.....Kim bela dediyse doğru demiş onun kitabı benide ilgilendirmiyo Ben Kur'an ımı okurum yoluma bakarım...


EN’AM 114. (De ki): Allah’dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab’ı açık olarak indiren O’dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur’an’ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!
 
mücdedit denen şeyin islamla bir alakası yokkiiiii, bunlar hristiyanlıktan bize bulaşmış hurafelerdir , hristiyanların hurafelerini din yapmışız islam sanıyoruz nerde andik kundik adam varsa bulup ona kul köle olup tapıyoruz, yok harun mahya yok belayiüzzaman yok fetoş yok irecep ivedik yok mercümek yok ustaovlu ismali yok bilmem nesi...insan düşündükçe SigorTaa ları atıyor etrafa KıviLcım saçıyor...

Yok dostum islamiyette müceddid vardır. Bunun hakkında hadiste vardır. Ha hadisin doğruluğu tartışılır o ayrı.

Ama kimse çıkıpta ben müceddidim diyemez veya kesin olarak şu bu müceddidir diyemez. Allah müceddidi seçer ve Allah kimseye şu adam müceddidir demez. Ha ne olur millet tahmin eder ama yinede kesin konuşamaz varsayım olarak konuşur anca. İslami yönden sakıncalıdır. Allaha şirk koşmak gibi bişey olur heralde.

Ancak bakıyorumda millet şu belaüzzaman denen adamı müceddid ilan etmiş, kesin konuşuyorlar. Ya bunların inancına göre farzedelim öldüler Allahta bunlara sordu "siz benim seçmediğim adama hangi kafayla kesin mücediddir dersiniz?" dese verecek cevapları olamaz, üstüne "ula sen benmisin de müceddid seçiosun" dese yerin dibine girerler.

Onun için birşey iddia edilecekse sadece Allahın bildiği birşey hakkında kesin konuşmamak lazım, madem müslümansınız öyle değilmi?(ElekTrik bunu sana demiyorum senin müslümanlığın şüpheli bence:lol:)
 
Ya yapmayın allahaşkına.Hadi Said-i nursi kürt sait değil bu kadar tarihçi buna iftira atıyor adam kendi kendine de mi iftira atıyor.Aşağıda o pek beğendiğiniz risalelerinden alıntılar var.Bunlarda mı yalan sayfa numaralarıyla veriyorum.Araştırın inanmayanlar....

SAID-I KURDI'NIN IBRETLIK SOZLERINI OKUYUNUZ !!!


"Ey ahali, savaşı kaybettik. Kaderimize razı olmak zorundayız. Aman ha sakın İngilizleri ve Yunanları kızdırmayın. Uslu uslu gidip onlara teslim olun. Mücadele edecekseniz onlara karşı değil, Mustafa Kemal'e ve Kuvayı Milliyeciler'e karşı mücadele edin. Hatta Mustafa Kemal'in kellesini getirip İngilizlere ve Yunanlara teslim edin!"…



Kürt Said'de "meziyet" çok! Hepsine sırayla değineceğiz…

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; Nurculuk, İngiliz istihbaratının, ülkemizde üretip türettiği bir tarikattır. Bahailiğin Türkiye şartlarına uyarlanmasıyla meydana getirilen bu yapı için seçilen kişi ise Bitlis'in Hizan ilçesinin Nurs köyünden Saidi Kürdi'dir. Kürtçülük propagandası ve Saidi Kürdi adıyla taraftar toplayamayınca, İngiliz istihbaratı, bilinen yöntemlerine baş vurarak, kürt Said'i din maskesine büründürüp "Saidi Nursi"ye dönüştürmüştür. (Ergün Poyraz, "Tarikat, Siyaset, Ticaret ve Cinayet - Masonlarla El Ele", Togan Yayıncılık, s. 281)

"Bediüzzaman" yani "zamanın harikası" sıfatını, kokuşmuş bir kürde yakıştırıp, sonra da bu zatın peşinden koşan kafasızlara duyurulur:

Saidi Kürdi(Nursi), risalelerinde, Ye'cüc Me'cüc denen ve dünyayı yok edecek olan korkunç yaratıkların Özbek, Tatar ve Kırgız gibi Türk boyları olduğunu iddia etmekte ve soydaşlarımızı "Şeytanın dölü vahşi kavimler" olarak tanımlamaktadır.

Aynı zamanda raporlu deli de olan kürt Said, İngilizlerin desteğiyle kurulan ve Ulusal Kurtuluş Savaşımız sırasında insanlarımızı sırtından vuran Kürt Teali Cemiyetinin ve Kürt Maarifi Neşri Derneğinin kurucusudur.

İsterseniz biraz da "ulema"ya kulak verelim, başbakanımızın da dediği gibi…

Bakınız Osmanlı Şeyhülislamlarından Mustafa Sabri, "Kürd Said'in Mezhebi Hakkında Reddiye Armağanı" adlı kitabında, Saidi Kürdi için neler diyor:

"Bu kadar büyütülen Saidi Kürdi kimdir :

Sait, kürt cemaatından, şafii mezhepli, nakşi tarikatlı, okur fakat yazmaz, imla bilmez, seksen sene içinde yaşadığı millet olan Türk'ün lisanına hakkıyla vakıf olamamış, felaketten felakete sürüklenmiş, bir hapishaneden diğerine sürülmüş ve bugün seksen yaşını geçmiş ihtiyar bir adamdır.

Sait, Kürdistan Azmi Kavi Cemiyetinin arzusu üzerine mahalli Kürt kıyafeti ile, boynunda dürbün, belinde tabanca ve kama, ayağında lapçin ve başında poşu olduğu halde İstanbul'a gelmiş ve büyük bir cüretle Cuma selamlığında Padişaha cemiyetin "Sait" imzası altında yazdığı ve esası kürtçe tedrisat yapacak mektepler açmaya dayanan arizayı takdim etti. Memleketin ve milleti islamiyenin ittihadını bozmak gayesine matuf olan bu hareketi canianesinden dolayı haklı olarak tımarhaneyi boyladı.

Damarında bir damla Türk kanı olan her Müslümana, bu adamın Mason ve Komünist kadar tehlikeli olduğunu ehemmiyetle hatırlatırım."

"Ulema" da kesmediyse, kürt Said'in kendi "eser"lerinden seçme sözler de derledik sizin için:

"Ölmüş gitmiş, dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis–i Şerif'in ihbariyle Kur'an'a zararlı bir adam çıkacak demiştim. Sonra Mustafa Kemal'in o adam olduğunu zaman gösterdi." (Emirdağ Lahikası, I/278,Yirmiyedinci mektuptan Sabık Reis–i Cumhur'a ve üç makama gönderilen istida)

"Atatürk idaresi hadislerde gösterilmiş bulunan dehşetli ahirzamandır. Dinsizlik, kanunsuzluk, ifsat komitelerinin faaliyet yıllarıdır."
(Said-i Nursi, Sözler,1957, Sayfa:143)

"Türkiye genel olarak ezan-ı Muhammedi'nin yasak edildiği, bidadların zorla topluma kabul ettirildiği bir dönem yaşamıştır. Devrim kanunları muvakkattır ve hıristiyan kanunlarıdır." (Said-i Nursi, Tiryak, Sayfa: 65)

"Türkiye'nin siyasi rejimi Nur saadetini söndürmeye çalışmaktadır. Kemalistler seviyesiz, anarşist kimselerdir." (Said-i Nursi, Münazarat Sayfa: 17)

"Müslümanlara Kur'an dışında bir Anayasa lazım değildir. 1347(Hicri) tarihinde felsefenin tahakkümü ile bu dindar millet ehemmiyetli tahavvüllere düçar kılınmış ve anayasadan devletinin dininin İslam dini olduğu yolundaki hükmü kaldırılmıştır. Kur'an, Cumhuriyet Anayasası gibi birkaç kişinin iradesi değil ilahi bir iradenin sonucudur." (Said-i Nursi, Zülfikar-ı Mücizat-ı İslamiye ve Kur'aniye, Sayfa:191-193)

"İslam Devleti için tek milliyet İslam milliyetidir. İslam devleti sonunda bütün dünyayı hakimiyeti altına alacak ve İslam yapacaktır. Bu dünya milleti hayatı maneviyeye dayanacaktır. Bu İslam Devleti de hamiyeti İslamiye ve milliye altında İttihad-ı Muhammedi davasında olan Şeyh-i Risalei Nur sayesinde kurulacaktır." (Said-i Nursi, Münazarat, Sayfa: 90-100)

"İslam Dini'nde inkılap yapmak, şeriat aleyhtarlığı yapmak olduğu için, İslamiyet'in Desatirine aykırı, devrimler de İslamiyete aykırıdır." (Said-i Nursi, Mektubat, Sayfa: 403)

"Çok kadın ile evlenmek İslami olduğu için caiz ve şarttır." (Said-i Nursi, Hanımlar Rehberi, Sayfa: 57).

"Kur'an kadına üçte bir hisse vermektedir; medeniyetin kadına erkek kadar hisse vermesi ahlaksızlıktır." (Said-i Nursi, Zülfikar 1945, sayfa 38,39)

"Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i ilahiye ve Hakaik-i İslamiye dairesinde mahkemeler açmazsa maddi ve manevi kıyametler başlarına kopacak, anarşistlere, yecüc mecüclere teslimi silah edilecektir. " (Said-i Nursi Hutbe-i Şamiye)

Kürt Said'e göre, yazdığı Risale-i Nur kitaplarına hizmet etmek, vatan için askerlik yapmaktan bile daha üstün bir görevdir!.. Bakın bu görüşünü ve "nurcu gençleri askerden kurtarma" fikrini nasıl dile getiriyor Lem'alar Risalesi adlı kitabında:

"Risale-i Nur öyle değerli bir kitaptır ki, Kuran'ın onda yansıyan nurlarına hizmet etmek, askerlikten ve kutsal savaştan bile üstündür. Benim elimde fırsat ve param olsa, Risale-i Nur hizmetinde olan değerli kardeşlerimi askerlikten kurtarmak için, bin lira karşılığında bile olsa bedeli öder ve kurtarırım onları…"

Vatani hizmet de neymiş "Risale-i Nur hizmeti" dururken!.. Kürd Said için askere gitmemek bir "kurtuluş"!.. Oysa Türk gençleri, bayrama gider gibi gider asker ocağına. Ne demek "askerlikten kurtulmak" ?.. Böyle bir şeyi düşünse düşünse, kürtlüğünden dolayı genlerine korkaklık ve hainlik işlemiş olan Saidi Kürdi ve soydaşları düşünebilir ancak. Bir de onun peşinden koşan "Risale-i Nur hizmetindekiler"…
İşte yıllardır "bediüzzaman" yani "zamanın harikası" diye tanıtılan zatın, Türklüğe, Türkiye Cumhuriyeti'ne ve onun kurucusu yüce Atatürk'e kin kusan satırlarını okudunuz... Kadınları nasıl aşağıladığını da gördünüz. Böyle bir mahlukun, kimlere göre "zamanın harikası" olduğu da ortadadır. Dahili ve harici bedhahlar için kim Saidi Kürdi'den daha "harika" olabilir ki?..

Bakalım Saidi Kürdi kimlere göre "zamanın harikası"ymış:

Recep Tayip Erdoğan, 3.Uluslararası Saidi Nursi Semineri'nde yaptığı konuşmada der ki; "Saidi Nursi keşfedilmeyi bekleyen bir hazinedir!"…

Aynı seminerde konuşan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de başbakanından aşağı kalmaz; "Eğer Cumhuriyetin başlarında, Bediüzzaman resmi makamlarca dinlenseydi, bugün ülkenin durumu hiç şüphe yok ki böyle olmazdı!"…

Başımızı taşlara mı vursak ne yapsak, kürt Said gibi bir "keşfedilmeyi bekleyen hazine"yi dinlemediğimiz için?!. Şimdi "Ah kürt Said ahh! Anlayamadık seni, değerini bilemedik!" diye ne kadar yakınsak da boş!.. Son pişmanlık fayda etmiyor!..

Bizim ve Cumhuriyetin resmi makamlarının dinlemediği ve keşfedemediği Saidi Kürdi "hazine"sini, İBDA-C terör örgütü de çoktan keşfetmiş!.. Bakın neler yazıyor bu örgütün yayın organlarından olan "Özgür Ülke" adlı gazetede:

"Özgür Kürdistan İçin Savaş

Saidi Nursi'nin rüyası, İBDA-C'nin elinde gerçekleşecektir. Saidi Kürdi, Kürt ve İslam tarihinde yetişen dahi bir ulemadır….. Saidi Kürdi zindandan çıktıktan sonra İstanbul'u terk eder. Vapurla Tiflis üzerinden Kürdistan'ın Xuy kentine geçer. Van ve Bitlis Kürt beylik aşiretlerine ulaşır. Buralarda Kürdistan'ın kurtuluşu için ilim, irfan, plan ve proje yolları arar. Tiflis'teyken bir tepenin başına çıkar. Kafasındaki özgür Kürdistan ve Birleşik İslam alemi projesini tasarlarken birisi ile Saidi Kürdi arasında şu konuşma geçer:

'Nerelisin?'

'Bitlisliyim.'

'Ne yapıyorsun burada?'

'Ben müstakbel Kürdistan'ın ve İslam aleminin plan ve projesini çiziyorum. Benim kafamdaki plan ve proje bu. Planım er geç gerçekleşecek. İslam aleminin kalbinde müstakil bir Kürdistan'ın kurulması ile İslam alemi o merkez etrafında dönerek bir araya gelecek ve büyük federatif İslam devleti kurulacaktır.'

Gerçekten Saidi Kürdi'nin hayali, gayesi olan, İslam aleminin kalbini teşkil eden, birleşik ve özgür bir Kürdistan temeli atılmaya başlamış ve bu gayeye yönelik özgürlük mücadelesi başarı ile ilerliyor.…..


Saidi Kürdi'nin, 'Ey Asuriler ve Ciyaniler, cihangirlik zamanında peşidar kahraman kahraman askerleri olan Kürtler, beş yüz senedir yattınız, yeter artık uyanınız, sabahtır' şeklindeki çağrısı, bugün Kürt halkı tarafından yerine getiriliyor. Ve onun tabiriyle, Kürt halkı artık gafletten uyanıyor.

Saidi Kürdi, 'Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün' şeklindeki vasiyetini şimdilik şehitlerin kanında açan kırmızı bir gül destesini ithaf etmekle yerine getiriyor, o büyük ruhun hoşnut olmasını niyaz ediyoruz…"

İBDA-C terör örgütünün başka bir yayın organı olan "Taraf" dergisi ise, "Özgür Ülke" gazetesinden bu alıntıyı yaptıktan sonra şunları ekliyordu:

"Yiğit Kürt halkı 70 yıldır faaliyet gösteren Deccal rejimine karşı varını yoğunu ortaya koyarak mücadele ediyor. Bu uğurda İzzet Beyleri, Hacı Musaları, Şeyh Saidleri, Seyyid Rızaları, Said Nursileri şehit verdi. Ve bugün, Said Nursi'nin rüyasını gördüğü, uğrunda şehitler vererek, kan ve can vererek yılmadan mücadele ediyor. Birleşik İslam Devleti için Kürdistan'ı kurmaya kararlı, inatçı, inançlı.

…… Müslüman Kürt halkının mücadelesi, Anadolu merkezli Bağımsız Birleşik İslam Devleti'nin yapı taşıdır.

Kumandan Mirzabeyoğlu dedi ki: 'Gayet açık olarak söylüyorum. Bugün İBDA, Said Nursi Hazretlerinin rüyasını gördüğü bir temsil planındadır'…"
(Aktaran: Ergün Poyraz, "Fethullah'ın Gerçek Yüzü")

İslamcılar ve nurcular, "Birleşik İslam Devleti" için bağımsız bir Kürdistan'ın kurulmasını isterken, -rastlantı(!) olsa gerek- siyonist Yahudiler ve evanjelist Hıristiyanlar da "Büyük İsrail" için bir Kürdistan devletinin kurulması için uğraşıyorlar. Şu ittifaka bakın; kürtçüler-nurcular-İslamcılar-siyonistler-evanjelistler aynı cephede!.. Amaç; bir kürt devleti kurmak, ortak düşman; Türkiye Cumhuriyeti ve Türklük!
__________________
 
Yok dostum islamiyette müceddid vardır. Bunun hakkında hadiste vardır. Ha hadisin doğruluğu tartışılır o ayrı.

Ama kimse çıkıpta ben müceddidim diyemez veya kesin olarak şu bu müceddidir diyemez. Allah müceddidi seçer ve Allah kimseye şu adam müceddidir demez. Ha ne olur millet tahmin eder ama yinede kesin konuşamaz varsayım olarak konuşur anca. İslami yönden sakıncalıdır. Allaha şirk koşmak gibi bişey olur heralde.

Ancak bakıyorumda millet şu belaüzzaman denen adamı müceddid ilan etmiş, kesin konuşuyorlar. Ya bunların inancına göre farzedelim öldüler Allahta bunlara sordu "siz benim seçmediğim adama hangi kafayla kesin mücediddir dersiniz?" dese verecek cevapları olamaz, üstüne "ula sen benmisin de müceddid seçiosun" dese yerin dibine girerler.

Onun için birşey iddia edilecekse sadece Allahın bildiği birşey hakkında kesin konuşmamak lazım, madem müslümansınız öyle değilmi?(ElekTrik bunu sana demiyorum senin müslümanlığın şüpheli bence:lol:)

İslamı bir Müslümana karşı savunmana şaşırmıyorum zira körle yatan şaşı kalkar, şu evrim konusunda bayağı bir körle muhattap oldun gözlerin şaşı oldu haliyle.

Benim müslümanlığım HAKİKİDİR, Allahtan başka Dost edinmem Kurandan başka Rehber edinmem kendime heleekii antik kundik adamları hiç bir şekilde dost edinmem ne idiğü belirsiz külliyatlar risaleleri tuvaletimde bile kullanmam...

(Aklıma gelmişken söyliyeyim : Dikkatini çeken Avatarım silindi, rencide ediyormuş, moralim sıfır nazarmı deydi cinmi çarptı anlamadım. )
 
Belanızı arıyorsunuz bu kadar söyleyebilirim ...
Rabbim sizleri affetsin İnşallah
 
Böyle yalan olmaz.

Adam yazıyor; "Atatürk deccaldir" kaynak "said nursi"
Kaynağa bak hizaya gel.
Birincisi Deccal Atatürk olsa onu kimse Bedüizzaman'ın elinden alamaz.Çünkü Deccalin öleceğini biliyoruz.
Böyle bişi tamamen asılsıuz ve iftiradır zaten Deccal tipi asla Atatürk le örtüşmez hem fiziki hem kişiliği.Atatürk dürüsttür ama Deccal dünyanın en büyük yalancısıdır.
İkincisi Deccal kişilikten öte fikir akımıdır Allahu Alem kişiiğide vardır ama önemli olan yaydığı akımdır.Deccal Atatürk'ten hemen önce doğmuştur ve bu yıllarda ölecektir ki ben öldüğüne inanıyorum.Öldüren Hz.Mehdi(as) ın dünyada oluşudur Mesih Deccal i de Hz.İSa(as) öldürecektir ama Mesih Deccal mühim değildir.
Lütfen bilip bilmeden bişileri ortaa atmayalım...
Yine de en doğrusunu Allah bilir.



Bir Karşı Devrim Hareketi Olarak Nurculuk


İslamcılarla emperyalizm arasında dünya çapında bir ittifak vardır. Emperyalizm halkı müslüman olan ülkeleri pençeleri arasında tutabilmek için feodal güçleri kendine bağlar. Etnisiteyi kışkırtır. Dinsel fanatizmi azdırır.
Türkiye bu ittifaktan olumsuz etkilenen ülkelerin başında gelir.

Kemalizm yıllarında yer altına inen tarikatlar çok partili rejime geçtikten sonra hızla yaygınlaştılar. DP ve AP dönemlerinde cami yaptırma, yurt ve kuran kursu dernekleri yurdumuzun en ücra yerlerine kadar yayıldı 1980 cuntası ve arkasından başlayan ANAP dönemlerinde devlet kadrolarının tarikatlar tarafından istila edildiğini görmekteyiz. 1950’lerden beri hükümette bakan düzeyinde temsil edilen siyasi dincilik Özal’la birlikte tek başına hükümet kurmaya başladı.

Şu anda özellikle nakşibendiler ve nurcular devlet kadrolarında etkin durumdadırlar. Hükümet ele geçirilmiş, parlamentoda büyük bir ağırlık elde edilmiştir. AKP’nin başında bulunanlar Türkiye’deki nakşibendiliğin en önemli kolları olan İskenderpaşa ve İsmailağa cemaatlerine bağlıdır.

Cumhuriyet döneminin en büyük karşıdevrim hareketlerini nakşibendililer ve nurcular örgütlemişlerdir. Nakşibendiler cumhuriyet döneminin ilk yıllarındaki isyanlara imza atarken, nurculuğun en yeni gösterimi olan FG cemaati ise 1980’li yılların başından itibaren ABD desteğiyle beslenmiş ve son yıllarda Nakşibendilerle kol kola vererek Türkiye’nin siyasal rejimini değiştirmeye soyunmuştur…

FG cemaatine ilişkin çok sayıda yayın var. Güncel siyasi gelişmelerde sürekli adı geçtiği için okuduğunu anlayabilen herkes bu konuda bir fikir sahibidir. Genelde cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı ile tanınır. Cemaatin amacı devleti ele geçirip siyasi rejimi emperyalizme bağlı dinsel bir yapıya dönüştürmektir.…

FG Nurcudur…Bizim konumuz da nurculuktur…

Nurculuk tarikatının kurucusu olan Said-i Nursî tutarsız, hezeyan dolu, akıl sağlığı sorunlu ve cahildir. Yazıp dağıttırdığı “nur risaleleri” ise akla da, bilime de, İslâm’ın temel kaynaklarına da aykırıdır…

Ve böyle bir akım milyonlarca insan üzerinde etkilidir.

Bu şaşırtıcı durum nasıl oluyor?





Cahil kitlelerin dinin gizemli dünyasına kapılmaları, mucizelere inanmaları, kurtuluşu onlardan beklemeleri son derecede kolay olmaktadır. Yoksul, aç, cahil kitleler gerçek yaşam içinde hep ezilmektedirler. Kendilerine güvenleri ve gelecekten beklentileri yoktur. Onlar için kurtuluş mucizelere ve öteki dünyaya kalmıştır. Din adına, Allah adına her söylenene kapılmaları çok kolay olmaktadır. Din-iman tacirlerinin sömürü alanı çoğunluğu oluşturan bu kitlelerdir.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının –üniversite mezunları dahil- yüzde yetmişi cinlere, büyülere, fallara, astronomiye, türbe ve yatırlara inanıyorsa; bu konularda medyada bol bol propaganda programları varsa başka bir sonuç beklenebilir mi ?!...

Not:Bu paragrafta bahsedilen inanış: cinlerin, falların, astronominin, türbe, ve yatırların olup olmadığına yönelik bir inanış değildir .Bu paragraftaki inanıştan kasıt: Türbeden , büyülerden,fallardan,astronomiden ,cinlerden,şeytanlardan tavşanlardan medet umma inanışıdır. Umarım anlama zaafiyeti yaşayabilecek arkadaşlar için aydınlatıcı olmuşumdur

Elbette ki bu acı durumun sorumlusu en başta siyasi iktidarlardır…



Türkiye için büyük ve derin bir tehlike olarak Nurculuk konusunda her yurttaşın bilgi sahibi olması bu sapkınlığın engellenmesi açısından önem taşımaktadır. Bu konuda edindiğim bilgileri, deneyimlerimi ve araştırarak öğrenebildiğim gerçekleri sizinle paylaşmayı bir görev sayıyorum.

Bu konuda yazılanların ezici çoğunluğu propaganda niteliğindedir. Binlerce yayın, onlarca internet sitesi, tv, radyo, yurtlar, kurslar, evler, camiler, imamlar ve okullar vardır… Tarikatlar her alanda pervasızca at oynatmaktadırlar.

Devlet yönetiminin aymazlık, sapkınlık içindeki görevlileri bu karşıdevrimci hareketi engelleme yerine duruma uyum sağlama eğilimindedir. Görevli kurumlar ve organlar iktidardan çekinmektedirler. Ve her gün insanların saçından tırnağına, yediğinden içtiğine kadar her hareketine fetva veren ilahiyatçılar, Kuran’a ve peygamberin sünnetine aykırı olan tarikat konularında asla konuşmuyorlar. Korkuyorlar. Çünkü meczubun biri (!) Allah adına (!) işe koyulup, silahlanır ve kendilerini cezalandırabilir !..

Sayısız meczup olayının yanında oldukça profesyonel olarak işlenen Turan Dursun ve Bahriye Üçok cinayetleri de bu cezalandırmalara tipik örneklerdir….

Bu yüzden tarikatları eleştiren yayınlar, destekleyen yayınlara oranla devede kulaktır.



said-i nursi ve nur risaleleri

Said-i Nursi (1873-1960) Vahiy yoluyla Kuran’ın açıklanmasıyla görevlendirildiğini söyler. Fakat, Kuran’da belirtilmiş olan iman ve ibadet esasları dışına çıkar.

“Risale” denilen anlaşılmaz, özentili, bozuk bir Osmanlıca ile yazdırdığı broşürleri gizlice dağıtarak taraftar toplamıştır. Cumhuriyet rejimine karşı çıktığı için izlendi, kovuşturuldu, sürüldü.

130 dolayında “risale” (kitapçık) yazdı, yazdırdı ve “nur şakirtleri” dediği öğrencilerine çoğalttırarak dağıttırdı. Şakirtler zamanla o kadar fanatikleşti ki; dilinin bozuk ve anlaşılmaz olması bile onun büyüklüğü sayıldı. O bozuk anlatımda gizli anlamlar arandı. Kendisi de “Nur Meyveleri” adlı risalesinde “bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan; bu zamanın mühim, hakikatli bir alimi olabilir” demektedir !.. (yerseniz, kendisi de zaten birkaç haftada bütün ilimlere sahip olduğunu iddia eder !..)

O kadar ileri gider ki; “eski medreselerde beş on seneye mukabil, inşallah nur medreseleri beş on haftada aynı neticeyi temin edecek” diyerek akla ve bilime zarar sözler etmektedir.( sikke-i tasdiki gaybi)



Nurs köyünden olması nedeniyle kendisi için söylenen Nursî sanının önce Kuran’dan tarikatın adına, sonra da kendisine geçtiğini söyleyerek tevil yoluna sapar.. Yani, her şeyi kendi amacına uygun duruma getirir…

Dindar olmayı ancak nurculukta görür. Risaleleri tek ilim kaynağı sayar. İslam dinini kendi tekelinde tutmak ister. “Fihrist” kitapçığında “nurcu” olmayanları Müslüman saymadığını anlatmaya çalışır !..

“Cennete gitmek için Nur risalelerini yazmak, yazdırmak, yayılmasına yardım etmek” şakirtlerinin inancıdır. Ne kadar yayarlarsa o kadar cennetlik olduklarına inanırlar. Üstad böyle demektedir.(Barla hayatı,19)

Nurcular risalelerin Kuran-ı Kerimin biricik tefsiri olduğunu, şeyhlerine ilham (!) gelerek yazdırıldığını iddia ederler. Said-i Nursî’nin sayısız mucize gösterdiğine inanırlar. Hapishanedeyken camide namaz kılması, kapıları kendiliğinden açması,, gaybı bilmesi gibi…O kadar ileri gidilir ki; “Zulfükâr” adlı kitapçıkta hayvanların bile risale-i nurlara hayran kaldıkları (!) anlatılır.. (Neda Armaner, Nurculuk, sf 16)

Nucular, Risalelerdeki duaların her derde deva olacağını anlatılırlar. Bu yüzden ne olduğu bilinmeyen, bozuk Türkçe ve Arapça dualar fırsatçıların elinde halkın kandırılmasına şu anda da hizmet etmektedir…

Meczup saçmalıkları nur risalelerinin ana özelliğidir.


Hüseyin Nihal ATSIZ

Nihal Atsız, Nurcular için şöyle diyor:

“..Nur risalesi talebeleri de Saîd-i Nursî'nin o çetrefil ve cahil Kürt Türkçesiyle yazdığı risaleleri atom fiziği ve Einstein nazariyesi okur gibi toplanıp okuyan bir yığın zavallıdır.

…kimse bir şey anlamaz. Anlamadığı için de, onda gizli hikmetler, yüksek gerçekler olduğu kuruntusuna kapılır.”



Herkesi Kuran’ı ve sünneti öğrettiğine inandırmıştır. Ama kendisi bunlara pek uymaz. okuma-yazma bildiği halde “ümmiyim” der. Cuma namazlarını kılmaz. Kendini “mehdi“ sayar. Oysa kuran ve sünnet anlayışında mehdilik yoktur. “densiz çocuklar yetişir” diye evlenmez. Evlenmeyi müritlerine önermez. v.b…

Ama doğu Anadolu’daki insanlara evlenmeyi ve çok eşliliği önerir.Çünkü orada yaşanan gerçekliğe selam durarak propagandasına devam edip yandaş kazanabileceğini bilir…



Emperyalizmle kol kola

Said-i Nursî Sovyetlere karşı Müslüman-hristiyan ittifakını savunur:

"Misyonerler ve Hristiyan ruhanileri, hem nurcular çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünkü herhalde şimal cereyanı, İslam ve İsevi dininin hücumuna karşı kendini müdafaa etme fikriyle İslam ve misyonerlerin ittifakını bozmaya çalışacak." (Lem'alar,111,141)

“Sikke-i tasdiki gaybi” kitapçığında -dolaylı olarak-mehdilik iddiasında bulunur. Ve mehdinin en önemli üçüncü görevinden birinin de “İslam dünyasını hilafetle birleştirmek ve İsevi ruhaniyatla anlaşarak islâm dinine hizmet etmek,” olarak tanımlar…

“Savaşta ve felaketlerde ölen masum ve mazlum hristiyanlar da şehit sayılır. Ve ahrette mükâfatları vardır. Hatta kâfir bile olsalar… “ (Kastamonu layihası, s. 75)



Nurcular, Said-i Nursî öldükten sonra “okuyucu” ve “yazıcı” olarak ikiye ayrılmışlardır. Bölünme daha sonra da sürmüştür. Diyanet işleri başkanlığına göre nurculuğun başlıca kolları 1)Yeni Asya grubu 2) Şura grubu (M. Kırkıncı) 3) F. Gülen Grubu 4) Med-Zehra Grubu’dur..

Başta nurcular olmak üzere islâmi denilen tarikat ve cemaatlerle emperyalizm arasındaki ittifak sürmektedir, sürecektir de… FG cemaatinin “medeniyetler ittifakı” teraneleri bunun en güzel kanıtıdır… AKP iktidarı bu görüşe sıkıca sarılmıştır. Zaten dünyadaki bütün islâmcı rejimler emperyalizmin emrindedir. Türkiye’deki bütün cemaat ve tarikatlar de aynı kaynaklardan beslenir. Ama en çarpıcı örnek Nurcu Fetullah cemaatidir. Cemaati doğrudan doğruya ABD yönetir…




Sait nursinin atatürk ve cumhuriyet düşmanlığı

Said-î Nursî’nin Kemalist rejime düşmanlığı Türkiye Cumhuriyeti’nin o yıllardaki bağımsız dış politikası ve devrim hareketleri ile her alanda yaptığı atılımların, aydınlanmanın tarikatlar için, varlık- yokluk sorunu olmasındandır…

Saidi Nursi bu yüzden Atatürk’ün ve Kemalizm’in en büyük düşmanı olmuştur.

Atatürk'e açıkça “Deccal” ilan ederek Millet-i İslam'ı Protestan yapmak istediğini söylüyordu. Oysa nurculuk yolundan gidenlerin en büyük dayanakları da emperyalizmdir...

“1880 (yılı) son asırların putunun doğumu olup, onun temsil ettiği dalâlete… risale-i Nur meydan okur…” (Tılsımlar, 195)

Kuran’da geçen “leyatğa” (azmış kâfir) sözcüğünün “islâm deccaline” (Atatürk’e) uygun olduğunu söyler.

“Mehdinin nur’lu cemiyeti rejimin bidatlarını (sonradan ortaya çıkan uydurmalar, kötülükler, yalanlar vb) tamir ederek sünneti seniyyeyi tamir edecektir…” (mektubat )



Saidi Nursi’nin Atatürk ve Kemalizm düşmanlığına örnek çoktur:

"Tek gözlü Deccal, ya iman et, ya bütün Dünyanın maskarası olacaksın." (Barla mektupları sf,53)

"Türkiye'nin siyasi rejimi Nur saadetini söndürmeye çalışmaktadır. Kemalistler seviyesiz, anarşist kimselerdir" ( tiryak, sf.65)

"Ölmüş gitmiş dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis-i Şerif'in ihbarıyla Kur'an'a zararlı bir adam çıkacak demiştim. Mustafa Kemal'in o adam olduğunu zaman gösterdi. (Emirdağ Lahikası )

"Ayasofya Camiini puthaneye, meşihat makamını kızlar lisesine çeviren bu adamı sevmemenin bir suç olması imkanı var mı?" (sönmez, 21-22)

Ve çarpıcı bir kehanet:

"Atatürk Nur Risalelerinin tokadı sonucu ölmüştür !.." .



"Müslümanlara Kur'an dışında bir Anayasa lazım değildir.” (Mucize-i Kuraniye 191-192)

"İslam dininde inkılap yapmak, şeriat aleyhtarlığı olduðu için, islamiyet dairesine aykırı, inkılaplar da islamiyete aykırıdır." (mektubat, 403)

"Türkiye kuruluşu itibariyle dinden uzak kalmış ve dine karşıdır. Laiklik ile dinsizlik arasında hiçbir fark yoktur. Reform hıristiyanlıkta mümkündür. Türk inkılapları dahi hıristiyan reformlarının taklidinden ibarettir. Zira islamiyet hiçbir reforma ihtiyaç göstermeyecek kadar mükemmeldir" .(mektubat, 401)

"Müslümanlara Kur'an dışında bir Anayasa lazım değildir. …Halbuki Kur'an, Cumhuriyet Anayasası gibi birkaç kişinin iradesi değil, ilahi bir iradenin sonucudur.. “



1909 yılında bastırdığı kitapçıkta Kürtlere şöyle sesleniyor: “Ey Asurîler ve Keyânîlerin cihangirlik zamanından pişdar, kahraman askerleri olan arslan Kürtler!... Beşyüz sene yattınız. Yeter artık. Uyanınız. (İki Mekteb-i Musîbetin Şahâdetnâmesi)

Kürt Teali Cemiyeti üyesidir.

“Siyaset yoluyla dine hizmet hissini taşıyordum. Fakat bu andan itibaren dünyadan tamamen yüz çevirdim ve kendi ıstılahıma göre "Eski Said"i gömdüm.” (Emirdağ Lahikası, s. 337)

Hayır, o yine eski Kürt sait’tir.

Gerek Nursi’nin broşürleri gerekse FG vaazları dikkatle incelendiğinde siyasi gelişmelere koşut oldukları, konuların ona göre seçildiği ve amacın siyasi mücadele olduğu görülecektir.

Buradan da anlaşılacağı gibi nurculuk dini kılıf olarak kullanan bir siyasi mücadele aracıdır!..



kürtçü, İslamcı, anarşist, gizli …

Said-i Nursî “aziz sıddık kardeşlerim” diye başladığı broşürde Nurcuları takip edenleri kömünistlikle, zındıklıkla suçlar. Nura (öğretisine) ilişenlere anarşist der. Öte yandan risalelerin rejime muhalif olduğunu yazar..

Bir başka tebliğde ise nurculuğun “gizli ve anarşist bir teşkilat” olduğunu söyler.. (Kuran şakirtlerinin (öğrencilerinin) hizmet rehberi)

Günümüz nurcuları bu yargıları benimsemekte, hatta daha da ileri gitmektedirler…

Tutarsız, dayanaksız, bilimsiz, hezeyan içinde…

Saidi Nursî kendisinin vahiy alarak Kuran’ı açıklamak üzere gönderildiğini, sözleriyle insanları nurlandırdığını söylemiş ve dolaylı olarak Kuran’daki “son kitap ve son peygamber” hükmüne aykırı olarak peygamberliğini ilan etmiştir…

Ve müritlerini de inandırmıştır… Kendisinden sonra ikiye ve sonra da 3-5 kola ayrılan nurcular birbirleriyle anlaşamasalar da Türkiye Cumhuriyeti konusunda ittifak halindedirler.

Amaçları islamcı bir rejim kurmaktır…

Kuran kurslarındaki yemini yeniden anımsayalım:

“Ben, Muhammed Müslüman ümmetindenim. ... Türkiye, dinsiz, lâik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı, Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime; Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime; kısa zamanda ümmet esasına dayanan şeriat devletinin kurulması için devlet idaresinde söz sahibi olacak mevkilere gelmek üzere çalışacağıma dinim, Allahım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim.”



Söylenecek başka söz yoktur…

Ama ne yazık ki; Said-i Nursî’nin devlet tarafından izlenmesi bile “zulüm” olarak tanımlanmıştır…

Bu gerici koro iki yıldır suçunu bilmeden kapatılan “Silivri tutukluları” içinse “oh olsun” demektedir…


Sağ İktidarlar ve Nurculuk
Said-i Nursi, Demokrat partiye müzahir olduklarını, CHP döneminin sapık bir devir olduğunu, Milli Mücadele yıllarında Ankara hükümetinin hedef tutulduğunu itiraf etmiştir !..

Tutarsız ve çelişkilidir… DP dönemini hiç eleştirmemiştir. Destek vermiş ve destek görmüştür. Nur risaleleri yasak olmasına karşın - çoğu kez- DP’nin propaganda yazıları arasında dağıtılmıştır..

Said-i Nursî ve nurcular siyaset yapmadıklarını söylerler. Ama yukarıda görüldüğü gibi yaptıkları siyasi dincilikten başka bir şey değildir…

Süleyman Demirel, “Said Nursi büyük alimdir.Büyük alim değildir diyenin alnını karışlarım" "Atatürk'ün kurduğu devlet, laik devlet değildir. İslam devletidir",diyerek onlarla içli-dışlı bir siyaseti benimsemişti.

Turgut Özal’ı anlatmaya gerek var mı?..

Nurcular ve özellikle FG hareketi AKP iktidarının dayandığı en önemli tabandır.

Nurculuk giderek etkisiz kalacak yerde artan bir taraftar bulmaktadır. Buna şaşılmaması gerekir. Eğitim-öğretim birliğinin bozulması, okullar, yurtlar, kurslar, camiler, dergahlar, yayınlar yoluyla küçük yaştaki çocukların kazanılması, siyasi iktidarın desteği ve emperyalizmin olanakları arkalarındadır…



engeller kaldırıldı

TCK’nın “Türklüğü, cumhuriyeti, TBMM’yi… “ tahkir ve tezyif etmeyi yasaklayan 159. maddesi ile “ dini siyasete alet etmeyi yasaklayan 163. maddesi kaldırıldı. 1991 yılındaki bu değişiklikten sonra Atatürk’e, cumhuriyete, laikliğe saldırılar açıkça yapılır oldu. Siyaset meydanlarında dinci meczuplar çoğaldı. Akla gelmedik karalamalar, sövgüler yapıldı. İftiralar atıldı. İslami rejim çığırtkanları ayrık otu gibi yayıldılar.

Ve 1995 seçimlerinde RP en çok oyu alarak koalisyonun büyük ortağı oldu..

Siyasal islâmın önündeki yasal engellerin ortadan kalkmasıyla dinci cemaatler, tarikatlar, vakıflar iyice çoğaldı. Son yıllarda dinci vakıfların önündeki bütün engeller de kaldırıldı. (Yabancı vakıflara da büyük özgürlükler sunuldu. Toplum Hıristiyanlık ve Musevilikle ilgili vakıflara sıcak bakmasa da yasal düzenlemelerle bütün dinci oluşumların önü sonuna kadar açıldı.)

Bugün AKP’nin oy oranı %40 dolayındadır…

Halk yalanla, hileyle, sadakayla kandırılmaktadır. Ama ilginçtir ki; halk çoğunluğu iktidarın İslami şeriatı hedeflediğine inanmamaktadır. Çünkü; görüntüde Müslüman olanların gerçekte öyle olmadığı, seçenek olmadığı için Türkiye’yi yönetecek en iyi kadro olduğu kanısındadır. Yağma, talan ve yolsuzluklara da – belki geçmişten beri şerbetli olduğu için - duyarlı değildir..

İstikrar adına atılan oylar AKP’de toplanmaktadır..



Taşlar bağlandı köpekler saldırıyor

Tarih boyunca kutsal din duyguları dünya siyasetinde büyük rol oynamıştır. En kanlı ve en uzun savaşlar din ve mezhep savaşlarıdır.
Bu savaşların da temelinde ekonomik çıkarlar yatmaktadır. Her çağda halkın saf inancını sömüren sapkın akımlar olmuş ve insanları peşlerine takabilmişlerdir. İslamiyet Kuran ve Hz Muhammed’e bağlılıkla şekillenmiştir. Hal böyleyken çeşitli dönemlerde yüzlerce tarikatın ortaya çıkması, dini daha iyi yaşamak ve tanrıya daha yakın olmak için değildir. Doğrudan dünyevi çıkarlar söz konusudur.
Türkiye’de de görülen budur…
Türkiye bir karşıdevrim hareketi yaşamaktadır.
Emperyalist projeler yaşama geçirilmektedir.
Siyasi iktidar taşları bağlamış ve köpekleri salmıştır.
Atatürkçülerin, cumhuriyetçilerin, laiklerin, gerçek demokratların, aydınların bu korkunç saldırılara karşı kendilerini savunma hakkı bile ellerinden alınmıştır…
Ve halkın doğru haber alma hakkı da…

Bu durumda öncelikli görev, halka doğru haberi ve bilgiyi mutlaka ulaştırmak olmalıdır..…
Sonra da “bütün ulusalcı ve cumhuriyetçi güçlerin bir yerde toplanmaları” kesin bir zorunluluktur. Atatürk’ün bize gösterdiği çözüm yolu budur…
Geleceğin aydınlık olmasını gerçekten istiyorsak Atatürk’ün gösterdiği yolda buluşmaktan başka umar var mıdır?...


Kaynakça:
Nurculuk; Neda Armaner,( cumhuriyet Kitapları 1998)
Turan Dursun, Müslümanlık ve Nurculuk. Kaynak Yayınları
Nihal Atsız, Nurculuk Denen sayıklama. Ötüken,sayı:109
İsa Tatlıcan. Nurculuk Hareketi ve İslamcı Siyaset (8sutun.com)
Nur Cemaati - Vikipedi
Nurculuk Fethullah Gülen’in Gerçek Yüzü

Hakimiyet-i Milliye Gazetesi - Bir Karşı Devrim Hareketi Olarak Nurculuk - Altan ARISOY




”Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün” Said-i Kürdi (Nursi)
________________________________________
”Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün” Said-i Kürdi (Nursi)

1876 yılında Bitlis’in Nurs köyünde dünyaya gelen Said-i Nursi bağımsız Kürdistan çalışmalarına II. Abdülhamit zamanında başlar. Bu zamanlar, Türk topraklarının birer birer elden çıktığı zamanlardır.

Said-i Nursi de bu durumdan yararlanmak için Abdülhamit’e bir dilekçe ile başvurur. Dilekçede Kürdistanın geleceği (!) için Kürdistan olarak adlandırdığı bölgede 3 tane medrese açılmasını ve bu burada Kürt gençlerinin eğitim görmesini ister.

II. Abdülhamit bunun altındaki sinsi planı hemen fark eder. Bu dilekçeden sonra Said-i Nursi’yi önce sürgüne göndermeyi düşünür fakat akli dengesinin yerinde olmadığını anladığından tımarhaneye kapatılması kararlaştırılır. Said, “Zalimler için yaşasın cehennem!” sözünü Abdülhamit için söyler......


Kürt Teali Cemiyeti
Isparta'daki sürgünden memleketine dönen Said-i Kürdi yine İngilizlerin işgal planına uygun olarak Doğu'da ve güneydoğuda İngiliz hükümeti destekli bir Kürdistan kurulması amacıyla "Kürt Teali Cemiyeti" kurucuları arasında yerini aldı.(kaynak: Marmara brifingi, 1971)

Bir yandan işgalcilerle mücadele eden Ankara hükümeti bir yandan da İngiliz destekli gerici isyanları bastırmakta başarılı olunca Said-i Kürdi bu sefer M. Kemal'le görüşmek için Ankara'ya gitti. Amacın şeriat devleti kurmak olmadığını, ulusal temele dayanan devlet kurmak olduğunu anlayınca bundan vazgeçti.

Bugün dahi Nurculukta cuma namazı kılınması farz kabul edilmez. Çünkü Said-i Kürdi'nin anlayışına göre ülke hala "müslüman" değildir. "Dar-ül harp"tir. Yani şeriatı getirmek için savaşılması geren topraklardır.

Bu anlayışa uygun olarak çıkan ve arkasında İngiliz desteği olduğu resmi belgelerle kanıtlanmış olan Şeyh Sait isyanına katıldığı için İstiklal Mahkemesince yargılandı ve birçok ilde sürgün yaşadı. İngiliz destekli bağımsız Kürdistan isteyen bu ayaklanma birçok şehrin yıkımına, ordunun büyük ölçüde kayıp vermesine ve misak-ı Milli sınırlarımız içinde olan Musul ve Kerkük'ün İngilizlere kalması ile sonuçlandı.

Nur cemaati'nde Atatürk'ün "Öküz aleyhisselam", "Beton Kemal", "Deccal" gibi isimlerle anılmasınınn arkasında bu şeriatçı ayaklanmaların uğradığı hezimetler yatmaktadır.

Risaleleri ve fikirleri

Said-i Nursi'nin yaşamı boyunca yazmış olduğu risalelerin tümüne "Risale-i Nur Külliyatı" denir.

Türkçe konuşan insanların %90'ının anlayamayacağı bir dil kullanan(ve kişisel düşünceme göre hiç de derin anlamı olmayan ve birbirinin tekrarı niteliğinde olan) bu eser, başlarda cifir'in İslam dışı olduğunu söylediği halde("cifir..., gaybı Allah'tan başkası bilmez ayetine karşı edep dışı bir davranıştır")(bkz. Lem'alar s. 39(yazıldığı tarih 1957) daha sonraki kitaplarında sık sık cifir kullanarak kendisinin ve yazdıklarının ne kadar yüce olduğunu anlatır. Buna örnek vermek gerekirse:

"-... İçlerinde bedbaht olanlar da said olanlar da vardır- anlamındaki ayetin cifir yyönünden sayı değeri 1303 eder. Hud Suresinde -Emrolunduğu gibi hareket et-, anlamında bir ayet olduğu gibi Şura suresinin 2. ayetinde de aynı anlamda bir ayet vardır. -Vav-la başlayan Şura suresindeki ayetin cifir yönünden sayı değeri de 1309 eder. Bu tarihte bütün muhataplar içinde özellikle birine Kur'an adına iltifat ediliyor, doğru olmak yolunda buyruk veriliyor. Birinci tarih(1303)de ise, Risale-i Nurlar müellifi(Said-i Nursi)nin ilim tahsiline başladığı tarihtir. İkinci ayetin tarihi ise O müellif(Said-i Nursi)nin harika bir şekilde pek az bir zamanda ilimce en son noktaya ulaştığı(!), tahsili bitirdikten sonra ders vermeğe başladığı ve 3 ayda, bir kış içinde, 15 senede ancak okunabilen 100'den çok kitap okuduğu ve o zamanın o muhitte en ünlü alimlerinin yanında o 3 ayın mahsulu fakat 15 yılın mahsulü kadar olan ilimleri kazandığı, ne kadar büyük bir alim olduğunu; hangi ilimden olursa olsun sorulan her soruya en doğru cevabı vermekle ispat ettiği tarihe rastlar."(Tasdik-i Gaybi, s. 61-62, yıl 1958)

Said–i Nursi’ye göre Atatürk Deccal’di

Said–i Nursi bir çok lahikasında Atatürk’e “Deccal” diye hakaret ediyordu.

Deccal, İslami literatürde en ağır hakaret sayılan ifadelerden biridir. Deccal; yalan söyleyen, aldatan, karıştıran kişi anlamına gelir. Deccalin ortaya çıkması kıyamet alametlerinden biri olarak da görülmüştür.

Deccal konusunda tarih boyunca ortaya atılan iddiaları gündeme getirecek değiliz. Ancak Said–i Nursi’nin şu satırlarını okuduğunuzda Deccal denilince kimin kastedildiğini çok iyi anlamış olacağız.

“Ben bir manevi alemde, İslam Deccalini gördüm. Yalnız bir tek gözünde teshirce bir manyetizma gözümle müşahade ettim ve onu bütün bir münkir bildim. İşte bu inkarı mutlaktan çıkan bir cüret ve cesaretle mukaddesata hücum eder.(...) Fakat kahraman ve mücahit ordunun ve dindar milletin ruhundaki nur–u iman ve Kur’an ışığıyla hakikat–i hal–i göreceği ve o kumandanın çok dehşetli tahribatını tamire çalışacağı rivayetlerden anlaşılıyor.” (Şualar458–459,Siracun Nur 247)

Saidi Nursi, başlangıçta şifreli olarak işaret ettiği Deccal’in kim olduğunu daha sonra şöyle anlatıyor:

“Ölmüş gitmiş dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis–i Şerif’in ihbariyle Kur’an’a zararlı bir adam çıkacak demiştim.Sonra Mustafa Kemal’in o adam olduğunu zaman gösterdi. (Emirdağ Lahikası I/278,Yirmiyedinci mektuptan Sabık Reis–i Cumhur’a ve üç makama gönderilen istida)

Saidi Nursi, Mustafa Kemal’e yönelik Deccal suçlamasında daha da ileri giderek şunları yazar:

“...Lozan Muahedesinde söz veren ve pek şiddetli ve dehşetli hücumlarına rağmen hiçbir hakiki Müslüman Türk’ü Protestan yapamayan ve Millet–i İslam için pek zararlı olduğunu ef’aliyle ispat eden ve Hadis– Şerif’in haber verdiği o müthiş şahıs kendisi olduğunu(yani Deccal, y.n) hayat ve mematiyle gösteren Mustafa Kemal’e bir mahrem eserde ‘din yıkıcı Süfyan’ dediğimizi (...)” (Emirdağ Lahikası I,50–51;Yirmiyedinci Mektuptan Mahkeme–i Kübra’ya Şekva ve Müdafaatın Bir Haşiyesi olan Parçanın Hülasasıdır, Ayrıca Müdafaalar, 226–227)

Saidi Nursi Atatürk’e açıkça Deccal diyor, Millet–i İslam’ı Protestan yapmak istediğinden bahsediyordu.

Oysa, Saidi Nursi’nin Deccal dediği Atatürk, İzmir Amerikan Koleji’nde misyoner faaliyette bulunuluyor diye bu okulu tamamen kapatmış, hayatta iken Bab–ı Ali’nin “Misyonerle Mücadele Teşkilatı” kurmasına destek vermiş, 3 Ocak 1922’de Meclis Başkanı iken yayınladığı bir muhtırada, İçişleri Bakanlığı’na çok sert çıkışarak, Amerikalıların Anadolu’da “Öksüzler Yurdu” altındaki yapılanma isteklerinin tamamen Hıristiyanlığı yaymak amacı taşıdığını vurgulayarak “bu talebin derhal reddedilmesini” istemişti.

Said-i Nursi ve şehitlik

Şöyle diyor Said– Nursi:

“Birinci Dünya Savaşı’nda bizimle savaşmış da olsa, bir Hristiyan ölmüşse şehit sayılır, ahirette mükafatı vardır.” (Kastamonu Lahikası,s.45)

“Ne dinden olursa olsun bir nevi şehit hükmündedir. Mükafatı büyüktür, belki onu cehennemden kurtarır. Elbette şimdi fetret gibi karanlıkta kalan ve Hz. İsa’ya mensup Hristiyanların mazlumlarının çektikleri felaketler, onlar hakkında bir nevi şehadet denebilir.” (Kastamonu Lahikası,s.75)

“Hatta o mazlumlar kafir de olsa, ahirette kendilerine göre o dünyevi afattan çektikleri belalara mukabil rahmet–i ilahiyenin hazinesinden öyle mükafatları var ki, eğer perde–i gayb açılsa o mazlumlar haklarında büyük bir tezahürü rahmet görünüp, “Ya Rabbi şükür elhamdü lillah diyeceklerini bildim ve kati surette kanaat getirdim.” (Kastamonu Lahikası,s.45)

İslam tarihi boyunca kendini Müslüman olarak addeden hiçbir din adamı, Müslümanları ve İslamdaki şehitlik kavramını böylesine aşağılayan ifadeler kullanmadı. Bu cinayete ilk kez Said–i Nursi’de rastlıyoruz.

Şehitlik, Allah yolunda savaşan, vatanını savunan ve bu uğurda ölenlere verilen bir mükafattır. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’ya karşı savaşan “yedi düvel”, Haçlı dünyasının karşımıza çıkardığı küfür ordusuydu. Bu savaşta Ortadoğu’dan, Çanakkale’ye kadar bir çok cephede milyonlarca “Mehmedimiz” din uğruna, İlay–ı Kelimetullah uğruna, vatan uğruna, bu vatan üzerinde Ezan–ı Muhammedi ilelebet çınlasın diye şehit oldu.

Ama bir din adamı bozuntusu ortaya çıktı ve “ne dinden olursa olsun, Müslümanlara karşı savaşıp ölen kafirlerin de şehit olduğunu” ilan etti. Ve hatta hiç utanmadan yüzü kızarmadan Memedimizi katleden o kafirlere bir de “mazlum” dedi.

Dinlerarası Diyalog ve Said-i Nursi

Bu olayın ve “Vatikan’ın misyonunun bir parçası olmayı” kabullenmenin tarihsel bir altyapısı var mı sorusu kuşkusuz sizin de aklınıza geliyordur. Öyle ya bir insan durup dururken neden dünyadaki misyoner faaliyetlerin merkezi olan bir kurumun misyonun bir parçası olmayı kabul eder?

Bu sorunun cevabını bugünkü Nur cemaatinin faaliyetlerinde değil, Said–i Nursi’nin yazdığı risalelerde gösterdiği hedeflerde aramak lazım.

Saidi Nursi risalelerinde pek çok yerde Hristiyanlarla yakınlaşmayı, kaynaşmayı ve ittifakı şu şok edici sözlerle “emreder”: “Müslümanlık – Hristiyanlık ittifakını bozmaya çalışanlara karşı üç zümre; Nurcular, Hristiyan ruhaniler ve misyonerler uyanık olmalıdır.” (Emirdağ Lahikası I, s. 1712, Tarihçe–i Hayat, s.434’den nakleden Prof. Dr. Yumni Sezen, Dinlerarası Diyalog İhaneti, Kelam Yayınları)

“Misyonerler ve Hristiyan ruhanileri, hem nurcular çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünkü herhalde şimal cereyanı, İslam ve İsevi dininin hücumuna karşı kendini müdafaa etme fikriyle İslam ve misyonerlerin ittifakını bozmaya çalışacak.” (Lem’alar,111,141)

Saidi Nursi Müslüman ve Hristiyanlar arsındaki ittifakın bozulmaması için nurcu kardeşlerine çağrı yaparak misyonerlerle sürekli bir ve beraber, ittifak halinde olmalarını istiyor. Bu ifadelerde sadece Hristiyanlarla değil Hristiyanlığı yaymak için büyük paralarla Osmanlı topraklarında Hristiyanlaştırma faaliyetlerinde bulunan “Hristiyan misyonerlerin o dönemdeki uzantılarıyla de ittifak halinde olunmasını “emretmesi” insanı şaşırtıyor.

İyi de Saidi Nursi misyonerlerle neden böylesine sarmaş dolaş olunmasını istiyor? Nurculara neden “misyonerlerle ittifak halinde olun” diyor. Osmanlıyı o misyonerler ve onların işbirlikçileri parçalamadı mı? Saidi Nursi’nin bu misyoner aşkı neden?



Bunlar yalan mı ?
Bu şahıs kürt sait değil mi?
 
İslamı bir Müslümana karşı savunmana şaşırmıyorum zira körle yatan şaşı kalkar, şu evrim konusunda bayağı bir körle muhattap oldun gözlerin şaşı oldu haliyle.

Benim müslümanlığım HAKİKİDİR, Allahtan başka Dost edinmem Kurandan başka Rehber edinmem kendime heleekii antik kundik adamları hiç bir şekilde dost edinmem ne idiğü belirsiz külliyatlar risaleleri tuvaletimde bile kullanmam...

(Aklıma gelmişken söyliyeyim : Dikkatini çeken Avatarım silindi, rencide ediyormuş, moralim sıfır nazarmı deydi cinmi çarptı anlamadım. )



Ah be kanka ayıp ediosun sana bir lafım yoktu, sadece müceddidin islam kaynaklarında geçtiğini söylemek istemiştim. Harbidende geçer ama bunların dediği gibi değil sadece Allah bilir. Bunu belirtmek istemiştim sen beni sana laf attığımı zannettin. Harbi yanlış anladın.

Ama senin müslümanlığın konusundaki yorumum doğruydu. Bak bu kadar büyük konuşuyorum burdaki birçok insanla beraber siz müslüman değilsiniz. Bakın buna inanın siz müslüman değilsiniz.

Siz içinizdeki ilahi boşluğu doldurmak için kendinizi müslüman sayıyorsunuz ama işin aslı bu değil. Gerçek müslümanmı arıyorsunuz bakın Afkanistana, bakın İrana, bakın Arabistana işte bunlar gerçek müslümanlar. Ha içimizde yokmu bunlardan tabikide var, hani şu ATATÜRKÜ DÜŞMAN EDİNMİŞ, TSKYI DÜŞMAN EDİNMİŞ, ŞERİAT ŞERİAT ÇIĞLIKLARI ATAN cemaatler varya işte bunlar gerçek müslümanlar. Ha sitede de örneklerine sıkça rastlayabilirsin, hatta sık sık tartışmaya girersin bunlarla.

Ama siz bunlar gibi değilsiniz, siz Atatürkün ilkelerini benimsemek istiyorsunuz, şeriat değil adam gibi bir hukuk istiyorsunuz, kol bacak kesmek istemiyorsunuz, kadının eşit olmasını istiyorsunuz, 13 yaşındaki kız çocuğunun evlenmesini iğrenç olarak değerlendiriyorsunuz, çok eş istemiyorsunuz, belkide türbanı gereksiz birşey olduğunu savunuyorsunuz, medeniyet, insan hakları istiyorsunuz. Ancak iyice oku bakalım müslümanlığı senin isteklerini karşılayabiliyormu, veya başka bir din?

Sizin yaptığınız gerçek müslümanlık değildir, sizdeki islamiyetin doğru yönlerini bulup yaşamak, yanlışlarını değil... Ha bunuda sizi kötülüyorum falan olarakta algılamayın. Siz doğru olanı yapıyorsunuz, doğru olanı savunuyorsunuz. Ama gerçek müslümanlık böyle değil.

Yinede kimin neye inandığı veya ne savunduğu beni alakadar etmez yanlızca düşüncem siz kendinizi kandırıyorsunuz...
 
Dinim için iyi şeyler yapmıs alimlere zaatlara kurralara hiç bir zaman azımdan kötü bir söz çıkmamıştır.Aksine kalben dua etmişimdir.Kişisel din düşmanlığınızı burda vurupta kemalist olan kankalarımın kafasını bozmayın umarım msj gitmiştir.
Bu arada benim nurcu 50 tane kardesim var 50 liside milliyetçidir laflarınız genel kapsıyor kendinize gelin.
 
Konuyu açan Trafoo ya teşekkürler,Bu konular iyi oluyor.Türk islam birliğinin temellerini atan insana,bazı çıkar peşinde leş kargaları iftira atmaya çalışıyor=).Her alime iftiralar atılmıştır.Peygamberimizede onlarca iftira atılmıştır.Bunlar Türk-İslam birliğinin sesleridir,bu yüzden iftiraları görünce sinirlenip gaza gelmeyin müslüman kardeşlerim.Sonuçta şeytanıda deccal ide Allah görevlendirmiştir.Bu yüzden iftira atanlara kızmamak lazım sonuçta onlarda görevini yapıyor=)
 
Klişe ama gerçek;

İt ürür kervan yürür !



Bediüzzaman'ın Kürt & Türk halkı arasında birleştirici ve bütünleyici rol oynaması bazılarını geriyor. Konunun özeti budur. Ötesine gerek yoktur.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst