Ülkü Şehidi A.Bülent Orkan

sehitlik tartışması bitti şimdide şiirlerlermi atışmaya başladınız ???
birerde bağlama alın bari elinizede tam olsun
veya yeni bi bölüm açalım serbest kürsü şiirleri diye tam osun
 
Uzun lafın kısası şehid olmadığını idda edenler bunu ispatlayamadıkları ve siyasi cephesinden dolayı kin ve kıskançlık duyguları yüzünden şehidler bölümünde bulunmasını arzu etmeyenlerin maskeleri düşmüşdür.

Gelinen son noktada yönetici arkadaşlarımızından ricamız şehidimizin şehidler bölümüne alınmasını, bu tip saçma tartışmaların konusu yapılmamasını rica ediyoruz.

ŞEHİDİMİZİN AZİZ HATIRASI ŞEHİDLER BÖLÜMÜNDE ANILMALIDIR...YÖNETİCİ ARKADAŞLARA DUYURULUR...
 
daha nasıl ıspatlansın.millet apacık sehitliğin tanımını yapmış işte ******************
 
Arkadaslar Sehİtlİk Üzerİnden Tartisma Olmaz Bİrİnİz Dİyor Kİ Sehİt Dİyerİ Hayir Degİl Ya Zaten Sehİt İnanci İslam Dİnİnİn Bİr Parcasidir Ve Allah Kendİ Katinda Sehİt Olanlari Bİlİr....bİz Sehİt De Desek Degİl De Desek Allah Katindakİ Gercek Degİsmez Mukafati Verecek Olan Verİr Bİzİm Tartismamiz Gereken Hangisinin Ne Kadar Dogru Ne Kadar Yanlis Oldugudur.....yillardir Avere Kasnak Gibi Kendi Etrafimizda DÖnÜp Duruyoruz Yok TÜrban Yok Laİklİk Yok İrtİca Bİde Sehİtlİgİ Eklemeyelİm.....arkadaslar Dagda Pkk İle Savasip Can Veren Askerlerİmİz Bİz Sehİt Dİye Tabİr Ederİz Ve Ona GÖre Saygi Duyariz Ama Allah Katinda Gercek Sehİtmİdİr İste Bunu Bİlemeyİz...dİmİ.....cÜnkÜ Nİyetİ Neydİ....bunu Bİzler Bİlemeyiz.....ama Benİm GÖzÜmde Vatani Icin Canindan Olmus İnsana Ben Sehİt GÖzÜyle Bakarim Ve Benİm GÖzÜmde Essİz Bİr Yerdedİr ÜlkÜcÜ Sehİtlerİme Ben Sehİt GÖzÜyle Bakarim....bu Benİm Fİkrİmdİr....kİmseyİde Baglamaz Ve HÜkmÜ Yoktur....sİz İse Denİz GezmİŞ E Sehİt GÖzÜyle Bakarsiniz Buda Sİzİn GÖrÜsÜnÜzdÜr Bİzİ Baglamaz....:) Sehİd İn Tanimini İse Dİnİ Olarak==allah Yolunda Canini Feda Edenler Anayasa Olarak==Ülkesİ İÇİn Hİzmet Ederken Vazİfe Basinda Canini Kaybeden KİŞİ :) Sİmdİ ÜlkÜcÜ Sehİt Bunlarin Hangisine Uyar Dersenİz Onun Tanimi Benİm Kalbİmde......sadece Benİm Ve Benİm Gİbİ DÜsÜnenlerİn Anayasasi Oda.....
 
Sehıtlık mertebesi kisiden kisiye konu ıcınde farklı yorumlara sahne olmasından ve gerek şiirlerle gerek sozlerle siyasi anlam katıldıgı ıcın konuya,şehitler bolumune tasınamaz.

Sevıyelı bı tartısma seklı ıcerısınde devam edebılırsınız.
 
türk ocağı' Alıntı:
************************* Evet şahadetin ülküsü, türküsü olmaz Ali Bülent Orkan ilay-ı Kelimetullah yolunda can vermiştir. İlay-ı Kelimetullah( Allahın adını yayma) ülküsü veya davası veya yolu sence yeterli değilmi?

Şehid: Allah yolunda öldürülen müslümana şehid denir.

Ülkücünün davası: İlay-ı Kelimetullah için nizam-ı alem. ( Allahın ismini yeryüzüne hakim kılmak amacıyla tüm aleme islam nizamını vermek)

Olduğunu izah ettik, “Her kim malı uğrunda öldürülürse o kimse şehittir. Kim canı uğrunda öldürülürse o kimse şehittir. Her kim dini uğrunda öldürülse o kimse şehittir. Her kim ırzı namuzu uğrunda öldürülürse o kimse şehittir. (Müslim, 2/7) Hadisi şerifi örnek verildi.

Dini için ölen bülent orkan gibi. Gerekli ayetlerde verildi. Bütün bunlara binaen Nizam-ı Alem, ilay-ı kelimetullah yolunda mücadele eden ve can veren insanlar şehiddir. Siyasi cephesine bakılmaksızın.
Orda 1 tane teşekkür butonu var ama bu mesaja 5 kere bile teşekkür edilir.
Ağzına sağlık ülküdaşım
 
ne önkuzular gitti bu ülke ve islam ülküsü icin ne orkanlar dahada gidicek ... Allah herkese şehitlik mertebesi nasip eder inşAllah...
 
Öncelikle şehit anlamını somut almak çok yanlış..Şehitlik Allah adına ölmektir burası tamam ama Allah adına ölmekten kasıt geniş bir yelpaze içerisindedir..Mesela bir insan Allah korkusu yüzünden yalan söylememek için direnişteyken ölse şehit olması olasıdır...Aynı şekilde doğruluğu ve adaleti arayan kimse de Allah korkusu için bu yönde çaba harcıyor ise o vakit gene aynı durum söz konusudur...Binaleyn Türkiye Cumhuriyeti devleti Görev verdiği hiçbir ere, veyahut komutana cihat amaçlı veya Allah yolunda bir çaba için istikamet belirlemez...Ordunun ve devletin asıl amacı bekasını sürdürmek gayesiyle koruma ve istiflenmedir..Ancak Askerimizin vatanını koruma isteği, kendine ait olan toprakları savunma çabası; bir ar, ırz meselesinden farksız olup bize ait olan bir emaneti koruma çabasında farksızdır...Bu bağlamda yapılan her çaba sonucu ölenler şehit olma mertebesine ulaşabilir..Tabiki en doğrusunu Allah bilir..Kimin şehit olduğunu bizim seçmemiz yanlış bir fiildir...

Aynı şekilde eğer Deniz Gezmiş Allah korkusu ile adaleti aramış ve bu yolda eziyete, haksızlığa uğramış ve can vermiş ise Deniz Gezmiş de şehittir...Ancak Kalbini Allah bilir...

Buna Paralel, A.Bülent Orkan Allah yolunda ve Allah korkusundan dolayı bazı şeylerin mücadelesini verdiğini söylerken bunu inkar etmemiz ve görmezden gelmemiz adil olmaz...

Bir kişinin Şehit olmadığını söyleyebilmemiz için o kişinin kalbini bilmek gerekir...Aynı şekide şehitliğini körü körüne savunmak da yanlış olur...

Allah herkezin içine şehitlik arzusu koysun vesselam..
 
Allah cc. Şehadetini kabul buyursun..

Yalnız dikkatimi çeken bi şey var elais düşüncelerini Ayetlere ve Hadislere dayandırarak tanımadığın bir kişi hakkında şehit değildir diyebiliyorsun.Büyük cesaret o kadar ayet okuyup bunu söyleyebilmen gerçekten çok büyük cesaret. Kesin eminmisin o kişinin Allah yolunda ölmediğine ki eminsen istediğin şeyi söyle yalnız emin değilsen bence bu vebali yüklenme

Türkocağı Konu şehitler bölümünde alınsın diye bence ısrar etmekten vazgeç Orda vatani görevini yaparken şehit olmuş kardeşlerimiz kalsın sadece..
Neden diye soracak olursan bu mantıkla bu konu şehitler bölümüne açılırsa yarın bi başkası gidip deniz gezmişi şehit ilan etmezmi
O gibi kişilerin adını şehitler bölümünde görmek düşünmek bile istemediğimiz bir şeydir sende biliyosun
 
Vatani görev?Askeri bir misyonu olsa idi zevkle kabul ederdim ama..Hiç sanmıyorum.
 
Şehitler bölümü kuralları:

KuraLLar...

Bu vatan için, bizlerin refahı için hayatlarını kaybetmiş kardeşlerimizin bölümü.

Başta Kahraman Türk Ordusu (Türk Silahlı Kuvvetleri) olmak üzere ulusal çizgisini muhafaza etmiş mevcut güvenlik kurumlarına, yargı organlarına; bu devlete, bu millete herhangi bir şekilde emeği geçmiş yurttaşlara, devlet görevlilerine, subaylara, Bağımsızlık ve Cumhuriyet için kanını akıtmış Şehit ve Gazilerimize, dolaylı olarak ya da alenen iftira ve hakaretlerde bulunmak, iyi niyet sınırları dışında sitemde bulunmak

Provakasyon amaçlı; tehdit edici, küfürlü, Milli Değerlerimize karşı, nefret dolu ya da çok miktarlarda istenmeyen mesajlar göndermek; din, dil, ırk, mezhep gibi unsurları kullanıp artniyetli sataşma ve tartışmaya yönelik iletiler göndermek ve materyaller kullanmak; forum yöneticilerini ve kullanıcılarını küçümser davranışlar sergilemek

Yukarıda Belirtmiş oLdugumuz davranışları sergileyen kişiler..Forumdan sınırsız uzaklaştırılıcaktır...


Şehidler bölümü kuralları yukarıda yazılanlardan ibarettir, " Bu vatan için, bizlerin refahı için hayatlarını kaybetmiş kardeşlerimizin bölümü. " diye belirtilen bir ibare bulunmaktadır buradan hareketle A.Bülent Orkan ağabeyimiz başka bir vatan için değil, başka bir milletin refahı için değil türk vatanı ve türk milletinin refahı için hayatını kaybetmiştir.
Şehidler Bölümü sadece üniformalılar için geçerlidir ibaresine rastlayamadım, kaldıki vatan müdafasında, üniforma aramadan savaşa hazır bir ecdadın torunlarıyız. Şahadetimizi üniforma belirlemez. Hepimiz asker, hepimiz mehmetçiğiz.
Bölüm kurallarına binaen sivil vatan müdafacılarının şahadetini anmamızda herhangi bir engel bulunmamaktadır, en tabi hakkımızdır, sadece hakkımızı istedik.
Ancak heyhatki o mübarek insanlar tüm dünyanın zulmüne kafa tutarak onurlu, şerefli bir hayatın mücadelesini verip, ölümlerin en güzeliyle ay-yıldızlı al bayrağın gölgesinde şahadet şerbetini içerek rablerine kavuşurken, bizler aziz hatıralarını neşredemiyoruz gücümüz buna bile yetmiyor.
Daha bir vech ile sarıldık o altın mücahidlerin mücadelesine, cumhuriyet tarihinin en parlak nesli yaşadıklarıyla, inandıklarıyla yolumuza ışık tutacak mehmet akifin deyimiyle hakkı tutup kaldıracak nesl-i asımın evlatlarına karşı sorumluluğumuzun farkındayız, varsın taraf oldukları, bayrak taşıdıkları, cephe oluşturdukları için, siyasi sivil güç oldukları için gene o malum "denge" edebiyatı yüzünden tanıtamayalım, uğruna mücadele ettiğiniz milletin evlatlarına anlatamayalım, varsın sizi layıkıyla anamayalım, biz inanıyoruz ki Allahu Tealanın(c.c) sizlere bahşettiği cennetinde çektiğiniz çilenin ödülünü alıyorsunuz.
Namert sürünmektense, erkekçe öldünüz sizleri dualarla, tekbirlerle anacağız, arkanızdan; güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler diyeceğiz ve Allahın izniyle davanızın takipçisi, intikamınızın memuru olacağız.
Ruhunuz şad... mekanınız cennet olsun...


aborkan.jpg


"ŞEHİDLERİN YOLCULUKLARINA TANIK OLANLARA MUTİ OLUN-DİNLEYİN!"

Beklediği an geldi, çattı, içi içine sığmıyor. Ahiret yurdunun merakı ve sırrı onu heyecana boğmuştur...
Merkez Kapalı Cezaevi'nin avlusunda yanan ampullerin şavkı bet ve nurdan nasipsiz... Bir adım ötesine ışık uzatmaktan aciz ampuller...
Uzun boy, geniş omuzlar, esmer ten, mutedil bir kalp.
Yürüyor silahlar arasında...
Dünü düşünüyor., dünün mutlu, mutsuz anlarını, vakalarını, insanlarını...
Bu mapus damında nice müslümanlar çile doldurdular.
Ve nice iman sahipleri inançları yüzünden urganda sallandılar... iskilipli Atıf Hocalar, Maşallahlar, imamlar, Memetler, Memetler... illâ da Memetler
Karanlık bir oda. Bir köşesine büzülmüş, ayakları karnına çekilmiş, nefes almakta güçlük çekiyor. Harap bir hane. Ev atadan yadigar. Duvarlarda, tavanlarda, halılarda kan var, şehidlerin kanı. Öyle hoppadan omuz vermedi bugünlere bu yapı. Ne simalar, ne rüzgarlar, ne yağmurlar, dolular gördü...
Evin dört yanı çevrilmiş. Yılanlar, çıyanlar, sıçanlar sıra sıra...
Bu zararlı mahlukatı izale etmek gerek. Aksi takdirde ev evlikten çıkacak, içindekiler kılık değiştirecek, hayvanlaşacaklar...
Kafası bulutların orta yerinde günlerce düşündü, aklı, görünüyordu...
Önünde, arkasında, yanında, yönünde zıplayan, çağıran, zehir akıtan mahlukatı göre göre tefekkür kapısında gözyaşları döktü.
Sonra da vardı bir karara: Teslim olmayacak, savaşacaktı...
Geçerli silahlarla ölüm dirim savaşma girdi. Vurdu, vuruldu, düştü, kalktı, süründü...
Netice: "Hayvanları Besleyenler Derneği" onu suçlu ilan etti.
Sandalyelere kurulu, kurul toplandı. Sonunda karar "saptandı."
HANÇER SAPLANACAKTI MAZLUMUN KALBİNE!
Kan aktı. Kanı hayvanatlar şarap sanıp kadehlere doldurdular ve şerefe kadeh kaldırdılar...
- Son bir arzun? Görevli soruyor.
O gülüyor, gözleri sonbaharın ilk turfandası olan üzüm tanesinin berraklığı ve parlaklığında...
Görevli kızdı:
- Arzunu sordum, sen gülüyorsun! Cevabı:
- Beni öldü bileceklere gülüyorum. Temizim, pakım,
Allah'ıma kavuşuyorum. Daha ne isteyeceğim? Hazırım ben.
Son sözün de mi yok? Yani annene, babana ve...
Kafası dik, göğsü çıkık, ağzı yarım açık:
- Vazifemizi yaptığımıza inanıyoruz. Ülkücünün kadirve kıymeti ve ülkücünün nişanı pek yakındır Bu hakikati bütün insanlığa duyurunuz. İstediğim bu!
Bütün kafaların içinde dumanı kovuyor. Böylesi laflar da neyin sesi? Ölüme giden bir insan bu kadar metin, bu kadar serbest olabilir mi? Bu insana bu kuvveti veren kimdir, nerdedir?
Kafalardaki sual bu!
Karar yüzüne karşı okundu. Emir verildi:
- Girin kollarına!
Aniden geri döndü. Kızgın bir yüzü, çakmak çakmak gözleri ...
- Lüzum yoktur. Düğünüme gidecek kadar güçlüyüm, kuvvetliyim.
Durmuş kalpler, kar yağıyor lapa lapa. Rüzgarın uğultusu keşfi güç nağmeler türetti.
Korkunun yerini merak ve şaşkınlık almış. Kalplerde tekdir duygusu...
Allah'ın ayeti her yerde: "Allah yolunda ölenlere cennet vaadedilmiştir..."
Ağlayanlar var. Yüzünü başka yönlere çevirenler var.
Kalpleri kütük kütük yananlar var. Vakarlı duruşu ile onlara haykırıyor, Ali Bülent:
AĞLAMAYIN, BEN YENİDEN DOĞUYORUM!
Bu denli soğukkanlılık, bu denli itidal ve cesaret görülmüş şey değil.
Boynunda ip, ağzında imanı tasdik:
"EŞHEDÜ ENLA İLAHE İLLALLAH VE EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDEN ABDUHU VE RASULULLAH"
Bir yıldız kaydı gökyüzünden, diğer yıldızlar titreşimde.
Gökyüzünde bir tek parça bulut dahi yok. Lakin gökyüzü gürül gürül gürüldemekte. Ayın peçesi açılmış, ay kızgın!
Ağladı yıldızlar, sızladı ay!
Raporu tanzim eden eller titriyor, bir yıldızın, kayan bir şehidin cesaretinden...
Korkmuşlar.
Hikmeti istikbalde.
Gözlerinizi ileriye dikin. Şayet gözler yaşarmamışsa, derim ki, herkes akıttığı yaşların diyetini ödesin!
Ödemeli!
Başka bir yol yok. Felaha kavuşmanın yolu BİR Kurtuluş BİR de...
Naaşı, maaşlı ellerde. Onlar bile korkuyorlar... Toprağa değil, ahiret yurduna göçtü Ali Bülent...
 
Eylül'ün kırdığı güller...

O şehitler ki; hayatın her karesini besmeleyle fethetmek için yola çıktılar… Zihinlerde Türk Milliyetçiliği meşâlesini sönmemek üzere yaktılar… Dünya Türklüğünün Bağımsızlık Mücâdelesi’nin ve Tûran ideâlinin fikir çilesini çektiler… Türk- İslâm Ülküsü’nü; yüzde yüz yerli, millî ve İslâmî bir düşünce tarzı olduğu için yürekten benimsediler... Ülkücülüğü Anadolu’nun bağrından çıkmış millî bir mukâvemet harekâtı olarak serlevhâ ettiler... Millîliği reddeden bir mâneviyatçılık ile, mânevî değerlere göre şekillenmeyen bir milliyetçiliğe aslâ gönül vermediler…

O şehitler ki; hiçbir silahın, yüreğini namlu yapan bir ülkücü kadar güçlü olmadığını hayatlarını ortaya koyarak gösterdiler… Onlar, hep ateşle imtihan oldular… Örs ve çekiç arasında şekillendiler…Vatan diyerek, millet diyerek, devlet diyerek mücâdele ettiler... “Kanımız aksa da zafer İslâm’ın” sloganını sâdece söz olarak söylemediler, kuvveden fiile geçirdiler... Bir kötülüğü düzeltmek yolunda îmânlarının gereğini ifâ ederken, kalbî buğuzla ya da dilleriyle değil, canları pahasına elleriyle müdâhale ettiler... Çünkü onların amellerinde noksanlık olsa bile, sîneleri serâpa îman doluydu …

O şehitler ki; gonca iken açtılar, “din ü devlet mülk ü millet” için kanatlanıp ötelere uçtular, vatan için serden geçtiler, şahâdet muştusunu gül şerbeti yudumlar gibi kana kana içtiler, “bir Hilâl uğruna” gurûb ederek “gökkubbede bir hoş sadâ” olup bu dünyadan göçtüler… Onlar, Türk-İslâm Ülküsü’nü; kanlarıyla yazıp, canlarıyla mühürlediler… Yayın eğri olması, hiçbir zaman okun doğru gitmesine mânî olamadı... Devlet babaları “İbrâhim” olmasa da, onlar “kırk kere İsmâil” oldular... Tarihe “kara bir leke” olarak geçen 12 Eylül Dönemi’nde soldurulan ve ülkücü yürekler için “ hüzünlü bir mısra” olan “kırılan güller”, urganlı şafaklardan nurlu basamaklara yol buldular... Hayatın ve ölümün yorumunu Mâverâ aşkıyla yaptıkları için ölümü cana minnet bildiler... Ve hep “Ulubatlı Hasan Ağabeylerinin yanında” kaldılar...

O şehitler ki; “Allah(cc)’a, tarihe ve millete” hesap verebilmenin dışında hiçbir şeyi önemsemediler... “Milletlerinin saadetlerini, devletlerinin yücelmesini, bayraklarının dünya durdukça hep öyle nazlı nazlı dalgalanmasını hayatlarının gâyesi saydılar…” Ay-Yıldızlı bayrağımızın mukaddes kan rengini soldurmamak için, binlerce defa kanlarıyla bayrağı al renge boyadılar… Zâten “O delikanlılardan her biri ‘burçlara bayrak olacak kumaştan” idiler…”

O şehitler ki, inandıkları değerler için nefsânî arzularından, şahsî çıkarlarından, gelecek endişelerinden sıyrıldılar ve her birisi Nebî Gönüllü Bir Hamza oldular... İkindi güneşi gibi gölgeleri uzun ve yaygın olsa da, dünyayı erken terk ettiler… Hayatlarının baharında, kimi arkasında anasını-babasını, kimi karısını-çocuğunu, kimi nişanlısını, kimisi de can gardaşlarını gözü yaşlı bırakarak göçüp gittiler… Ve her biri yüreğimizden bir parçayı alıp götürdüler....
Bütün bu sebeplerden dolayı gençliğin ve gelecek nesillerin; ülkücü şehitleri ve onların cihanşümûl ülkülerini, ideâlist yaklaşımlarını, fedâkâr tutumlarını, aksiyoner tavırlarını çok iyi tanıması ve “ölmeden yaşayanların” izinden yürümesi gerektiğine inanıyorum… Çünkü onlar, ömürlerinin her ânına; bir örnek tavır, mücâdele, hâl ve davranış sığdırmış insanlardı... Onlar, asırlık gecelere yeni bir güneşin doğacağının muştusunu haber vermek için kendilerini fedâ etmişlerdi... Îmân, ihlâs ve yiğitlik âbidesi olan ülkücü şehitler; bizlerin ne vasıfta insanlar olduğunun hem delili, hem de olmamız gereken “İdeâl Ülkücü Tipi”nin en güzel numûne-i imtisâliydi... Ne hazindir ki, bu örnekleri günümüz gençlerine öğretemediğimizden olsa gerek, varlık içinde yokluğa düştük… “Örnek insan”, “model şahsiyet” fukaralığı çeker hâle geldik... Ne yazık ki, gençlerimiz; “Yusuf İmamoğlu”nu veyâ “Dursun Önkuzu”yu değil de “Polat Alemdar”ı “idol” olarak görmeye, “ideâlist” hâlet-i rûhiye yerine, “artist” tavırlarla rol kesmeye başladılar... Oysa, ülkücü şehitlerin mefkûrelerinde şahlanan hâlet-i ruhiye, milletimizin mayasını oluşturan İslâm ruhuydu.... Bu ruh; dinin, vatanın, milletin, namusun, bayrağın, kısaca bizi “Biz” yapan değerler manzûmesinin en zor şartlarda bile fedâ edilemeyeceğini, bunlar için her türlü fedâkârlığın yapılabileceğini Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Kıbrıs’ta ortaya koymuş ve en son ülkücü şehitlerin şanlı mücâdelesinde tebellür etmişti... İnanıyorum ki bu ruhu yaşattığımız zaman; ulaşamayacağımız hiçbir hedef, başaramayacağımız hiçbir iş, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir mesele, çözemeyeceğimiz hiçbir problem kalmayacaktır...
Dr. Mehmet GÜNEŞ
 
sedapinar' Alıntı:
Ülkü şehitliği değil.Arkadaşımızda böyle birşey demedi zaten .Türk-İslam ülküsü dedik.Ülkü genel bir kavramdır.Oysaki Türk-islam ülküsü Türklüğün gururuyla islamın faziletini birleştiren birleştiren bir sentezdir.Bu düşünceyi egemen kılıp yarınlara taşımayı hedefler.Ve doğrudur.Bu ideal için kapitalist düzene köle olmaktansa can vermeyi göze alan bu kardeşimiz diğer kardeşlerimiz gibi şehidimizdir.Bizler onları o gözle gördük yüreklerimizde öyle yaşayacaklar.Allahın rahmeti hepsinin üstüne olsun.Haklarını bizlere helal etsinler.

Türk-İslam diyorsunuz o zaman Kürtlerin veya başka ırkların sizin aranızda işi yok öyle mi?
Ya bunun adına ırkçılık denir
İnnemel müminune ihvetun.Bu ayeti iyi öğrenin

Allah Türkü korusun demek de ırkçılığınızın ispatı.Ya müslüman Türk değilse ne olacak?O zaman teziniz çürük demektir.Allah müslümanı korusun.İslam dini inananlar ve inanmayanlar olarak tefrike müsade eder.Onun dışında Türk,Kürt aynıdır imandaysa.Türkle Yunan aynıdır eğer küfürdeyse

Ülkü şehidi yaptıysanız yarın birgün İbrahim Tatlıses ölür ona da türkü şehidi derler.Kavramları kafanıza göre ayarlamayın

Şehadet şehadettir
 
Vatan icin ölen biri eğer müslüman ise ŞEHİTTİR.

Çünkü;

vatan devlet ve millet icin ölmek ile Allah icin ölmek arasinda zerre kadar fark yoktur zaten, vatan icin ölmek Allah icin ölmek demektir.
Vatanini koruyan, namusunu, devletini ve milletini korumakla kalmaz, Allah'in dininide korumus olur.
Bizde diyoruz ki Vatan sevgisi hem imandan, hemde izandandir. Vatan derken devleti ve milleti ayri tutanlarda art niyetlilerdir, vatan hem devlettir, vatan hem millettir, vatan hemde dindir.


Bülent Orkan'ı Tanımak gerekir. Tanımayanlar laga luga ile dil uzatmaya kalkışmasın. Eğer sizin bu dil uzatmalarınız devam ederse cevaplar çok daha fazla sertleşecektir.

Herkes Haddini Bilsin.

Varsın olsun Siz Şehit Bilmeyin. Varsın olsun siz Bülent Orkan'ı tanımayın....

Yaradan Herşeyi Bilmekte ve Görmekte...


Bu zamana kadar Hiç bıkmadan Söyledik söylemeyede Devam Edeceğiz...

ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ....
-------------------------------------------------------------

Şehit : Kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölen kimse
(Türk Dil Kurumuda benim gibi düşünüyo TDK)

Ha şimdi dersiniz tdk kim. ALLAH bilir. Onu söyledim bende. Sadece Ek bilgi olarak verdim. Bişi söyleyecekseniz bu şey hakkında söylemeyin ! Ultra Rica.
 
Üslubunu niye sertleştiriyorsun aslanım?

Güzelce konuşuyoruz burada.Senin gibi düşünmeyenlere söversen eğer bu senin diyecek sözünün olmadığı anlamına gelir.

Ben şunu diyorum,şehadet aynı senin dediğin gibi Allah için vatan için olursa şehadettir
Bu şahsın durumunu Allah(c.c) bilir ama siz ülkü şehidi diyemezsiniz

Ülkü,türkü vb şehadeti olmaz

TDK nın tanımına gelince Hristiyanın inancı da kendine göre kutsal.Şimdi onlara da mı şehid diyeceğiz
 
yehovan' Alıntı:
Bülent Orkan'ı Tanımak gerekir. Tanımayanlar laga luga ile dil uzatmaya kalkışmasın. Eğer sizin bu dil uzatmalarınız devam ederse cevaplar çok daha fazla sertleşecektir.
Herkes Haddini Bilsin.

Tamam sövmüyorsun ama cevaplar sertleşecektir diyorsun

Yani kelime oyunu yapmanın alemi yok birader
 
Kimsenin kimseye dil uzattığı yok. Şehitlik meselesine gelince onu ancak Allah bilir kimin şehit olacağı kimin cennete kimin ebedi cehenneme gireceğini. Biz çok sevdiğimiz kişi için dua ederiz ve gerçekten ona rahmet okuruz. Ve son y.y. da çıkarılan şeylerin anlamını anlamış değilim Türk İslam ülküsü, Kürt islam ülküsü ılımlı islam gibi.... Bunlar çıktığı zaman ayrımcılık başlar. Mumin müminin kardeşidir. Dünya da bizim için 2 tür halk vardır. Müslüman olanlar diğerleridir. Bizim için dini ayrım budur.
 
Elais' Alıntı:
Kimsenin kimseye dil uzattığı yok. Şehitlik meselesine gelince onu ancak Allah bilir kimin şehit olacağı kimin cennete kimin ebedi cehenneme gireceğini. Biz çok sevdiğimiz kişi için dua ederiz ve gerçekten ona rahmet okuruz. Ve son y.y. da çıkarılan şeylerin anlamını anlamış değilim Türk İslam ülküsü, Kürt islam ülküsü ılımlı islam gibi.... Bunlar çıktığı zaman ayrımcılık başlar. Mumin müminin kardeşidir. Dünya da bizim için 2 tür halk vardır. Müslüman olanlar diğerleridir. Bizim için dini ayrım budur.

Eyvallah kardeşim olay budur itirazı olan yoktur varsada kendi saflığına yansın haybeye itiraz etmesin
 
Elais, İncubus84 ve neb34 açıkca söyleyin türk-islam ülküsü fikrinin islama aykırı olduğunumu söylüyorsunuz? Eğer bu düşüncede iseniz bu fikri siyasi görüş olarak tercih edenlerin günahına giriyorsunuz, suizan ediyorsunuz.
Eğer ülküden kasıt ilay-ı kelimetullahsa neden ülkü şehidi demeyelim? ilay-ı kelimetullah için ölenler şehid değilde nedir?
Gelelim türk-islam ülküsüne kısaca özetliyorum:
Allahın adını yeryüzüne yaymak ve tüm aleme islam nizamını getirmek maksadıyla türk milletinin öncü ve yönlendirici olması ülküsü. Misal osmanlı imparatorluğu.
Eğer başka bir millet mesela araplar bu hedefe öncü olarak varacaksa bize tabi olmak düşer bizim milliyetçiliğimiz alemşumul ümmetçiliğe karşı değildir.
Sadece türk kültür ve toplum yapısını, örf ve adetlerini, gelenek ve göreneklerini, dilini ve töresini koruma ve yaşatma arzusudur. Bunun islama zıt olan tarafı nedir?
Türk olmayı biz seçmedik Allahın takdiridir, ve Allah insanları kavim kavim yarattı ise bundada hikmetler vardır. Müslüman kavimlerin hayırda yarışmasında bir beis yoktur.
Mensubu olduğumuz milleti aslına rücu ettirmeye çalışmak yani islama hizmette öncü konumuna getirmek için uğraşmak islama zararmıdır yararmıdır?
Sizler bizi anlayamıyorsunuz mehmet akifi, necip fazılı, seyyid ahmed arvasiyide anlayamadınız, halbuki o mübarekler türklük denilen kavramın durması gereken yeri bizlere açıkca gösterdiler.
İçi alev alev müslüman,
Dışı pırıl pırıl türk,
İçi dışına hakim,
Dışı içine köle.
Necip Fazıl...

Türklük Bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur, ruhsuz beden bir cesettir. Alparslan Türkeş

Türkse türk, arapsan arap olduğunu ifade etmek yanlışmıdır? Yanlış olsaydı şanlı peygamberimiz arap olduğunu açıklarmıydı. Aslını inkar eden haramzade değilmidir? Türk lafını ağzınıza almaktan, türklükten bahsetmekten neden korkarsınız? Müslüman müslümanın kardeşidir ve üstünlük takvadadır. Bizim fikrimiz yerli ve islamidir. Fikrimizden rahatsız olanlar millet olma kavramına karşı olanlardırki buda yüce yaradana bizzat isyan etmektir. Mehmet akifinde dediği gibi islam tek millet, küfür tek millettir gerçeğininde elbette farkındayız.
Düzenledikleri gecelerde üstadın sakarya şiirinin " türk " olan yerlerini " islam " olarak değiştirme gafletinde bulunanlar acaba islam davasının cumhuriyet tarihindeki en büyük mücahidi olan üstad necip fazıldan dahamı sağlam yorumlamışlardır dinimizi?
Bilmezlermiki batıda türk denince islam, islam denince türk akla gelmektedir. İslamın kılıcı olmaya namzet bir millet olmak için çabalamak kimi neden rahatsız eder?
Müslüman şehidine sahip çıkmayarak ümmet ve müslümanların kardeşliği kavramlarının aslında sizlerde rucü etmediğini kanıtlamış oldunuz.


Neden Türk-İslam Ülküsü?

Neden, şu veya bu ad altında toplanmayı değil de "Türk-İslam Ülküsü" ne bağlanmayı savunuyoruz? Biz iddia ediyoruz ki, "Emperyalizm", Türk ve İslam dünyasını yutmak için en az iki asırdan beri korkunç bir tertibin içindedir. Bir taraftan kültür emperyalizmi ile "vatan çocuklarını" din ve milliyetine yabancılaştırarak kendi emellerine hizmet edecek kadrolar
hazırlamakta, diğer taraftan din ve milliyet duygularını, herşeye rağmen terk etmeyen çocuklarımızı da birbirine düşürmeyi planlamaktadır.

Bugün yeryüzünde iki somürgeci "blok" vardır. Bunlardan biri kara renkli "kapitalist emperyalizm" diğeri ise bütün fraksiyonu ile "kızıl emperyalizm". Birincisi "çok uluslu şirketlerin" paravanasında, "az gelişmiş veya gelişmekte olan halklara yardım etmek, özgürlük ve uygarlık götürmek" maskesi altında, ikincisi de "ezilen, sömürülen halklara bağımsızlık, özgürlük ve adalet götürmek" maskesi altında, "sınıfsal savaş"
sloganı ile "iç savaşlar" çıkartmakta ve "dünya proleterlerinin dayanışması" adı altında işgalini gerçekleştirmektedir.

Gerçekten de yer yüzünde ezilen ve sömürülen bir de "üçüncü dünya" vardır. Bu dünya, daha çok Asyalı, Afrikalı irili ufaklı devletlere ve devletçiklere, beyliklere, emirliklere,
federasyonlara bolünmüş milletlerden ibarettir. Esef edelim ki, bu insanların sayısı birbuçuk milyardan daha fazladır. İşin ızdırap veren diğer bir yanı da, bu nüfusun çoğunluğunu
müslümanlar teşkil etmektedir. Bunun yanında çok acı bir gerçeği daha belirtelim ki, bu ezilen ve sömürülen müslümanlar arasında Türk Milleti'nin çok önemli bir bölümü
bulunmaktadır.

1970 Yılında yapılan bir araştırmaya göre, yabancı boyunduruğunda tam bir sömürge hayatı yaşayan Türk nüfusunun sayısı, Türkiye'mizde bulunan genel nüfusumuzun tam
iki katıdır.

Emperyalist güçler, fırsat buldukları zaman zorla, bulamadıkları zamanlar ise hile ile İslam ve Türk dünyasını ele geçirmiş, zenginliklerini yağmalamış, din ve milliyet duygu ve değerlerini tahrip etmiş, direnenleri lekeleme ve imha yoluna gitmiş, kendine uygun kadrolar yetiştirmiş, bu milletlerin uyanış, diriliş hamlelerini, milli eğitim ve kalkınma planlarını baltalamış ve bu ülkeleri, "ebedi sömürge" statüsüne mahkum etmek için elinden
geleni esirgememiştir.

Emperyalist güçler, korkunç bir kültür emperyalizmi programı ile millet çocuklarını milli tarihlerine, milli ve mukaddes kültür değerlerine, milli ülkülerine, milli menfaatlerine, hatta motif ve sembollerine düşman etmekle kalmazlar, kendi değerlerini "bir uygarlık ve ilericilik" unsuru biçiminde onların kafalarına ve vicdanlarına oturturlar. Böylece milli ve mukaddes değerlere bağlı milliyetçilerin karşısına, bu değerlere ters düşen "yabancılaşmış kadrolar" çıkarırlar. Bir ülkede, değerler "ikizleşince", kadroların da ikizleşmesi ve çatışması mukadder olur. İşte düşman, bu noktada aktivitesini arttırır. Ülkenin ve
milletin "parsellenmesi" için beynelminel güçleri harekete geçirir.

Ülke artık birbirinin gırtlağına sarılmaya hazır kadrolara bölünmüşse, düşman rahatlıkla at oynatabilecek vasatı bulmuş demektir.

Düşman, karşısındaki güçleri parçalayarak, onları birbirine düşürerek, kolay yutulur lokmalar durumuna sokmak ister. Mesela, sanki bir insan, hem 'dindar', hem 'milliyetçi', hem 'medeniyetçi' olamazmış gibi, bu değerleri birbirine zıt proğramlar durumuna sokarak, hiç yoktan 'çatışan güçler' meydana getirir. Bu oyunlarını, o kadar ustaca planlar ki,
tertiplerini anlamak için bazan olayların üzerinden elli veya yüz sene geçmesi gerekir. Mesela, Osmanlı Türk Devleti'nin parçalanması ve Orta-Doğu'nun sömürgeleştirilmesi için,
dinimizin ve milliyetimizin düşmanları, 'din' ile 'milliyetçilik' arasında zıddiyet ve düşmanlık duyguları doğurmayı planlamış olduklarını şimdi itiraf ediyorlar.

Serge Hutin adlı bir Fransız masonunun yazdığı 'Les Francs-Maçons' kitabının 127.nci sayfasında okuduğumuza göre İslam dünyasında masonlar Cemaleddin-i Afgani ve
Muhammed Abduh gibi 'din politikacılarını' localarına kaydederek onların eliyle 'Dini, milli yapılara göre reforme ederek' alemşumul İslam dinini bozmak, öte yandan Müslüman
Kardeşler (Freres Musulmans) hareketi ile de 'İslam'da milliyetçilik yoktur' propagandası ile milletleri çökertmek ve bu suretle -çok kahpece bir planlar- birbirine zıt 'İslamcı' ve
'Milliyetçi' sun'i düşman kamplar doğurmak istemişlerdir.

Emperyalizm, bizim dünyamızda bu 'paradoks'tan çok istifade ettiğini ayrıca yazmaktadır. Dinimizin ve milliyetimizin düşmanları, din ve milliyet gibi iki mukaddes varlığımızı,
birbirine düşman göstermek oyunundan kolay kolay vazgeçeceğe benzemiyor.

O halde, Türk Milliyetçisine düşen iş, bütün varlığı ile bu oyunu, herşeyden önce kendi yurdunda bozmak olmalıdır. Bu ülkede, sun'i olarak birbirine düşman 'güya Türkçü' ve 'güya İslamcı' cepheler meydana getirmek isteyen hain ve kahpe oyunların
karşısına, bir Müslüman-Türk olarak ve tarihine yaraşır bir biçimde çıkmalıdır.

Bunun için, Türk-İslam kültürüne, Türk-İslam medeniyetine, Türk-İslam ülküsüne bağlı, Türklük şuur ve vakarına, İslam iman, aşk, ahlak ve aksiyonuna sahip, Türklüğü bedeni,
İslamiyeti ruhu bilen, milletini teknolojik hamlelerle dünyanın bir numaralı devleti yapmak özlemi ile çırpınan, Dünya Türklüğünün, İslam dünyasının ve bütün mazlum milletlerin
ümidi olmaya namzet bir gençlik yetiştirmekten başka çaremiz yoktur.

Din ve milliyet, zıt değerler değildir. Bu sebepten, 'sentez', tez ile anti-tez arasında söz konusu olacağına göre, yıllardan beri kullandığımız 'Türk-İslam sentezi' yerine, 'Türk-İslam Ülküsü' sözü daha uygun olur düşüncesi ile kitabımızın adını, 'TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ' olarak seçtik. Bunu ısrarla kullanacağız.

seyyid ahmed ARVASİ
 
Geri
Üst