Yalan rüzgárları
Böyle bir yazıyı benim yazmak zorunda kalışım ilahiyatçılar, din bilginleri açısından utanç verici. Aptal yerine konulmaktan hoşlanmadığım, ayrıca meraklı biri olduğum için işin aslını araştırdım. Şansım yaver gitti, birkaç okurum gereksinim duyduğum bazı bilgileri ulaştırdılar bana.
Nûr Suresi 31. Ayet'in birçok çevirisini, Fransızca, İngilizce ve Almanca çevirilerini karşılaştırdım. Bu karşılaştırmanın sonucunda 31. Ayet'in Türkçe çevirisinin aslına uygun yapılmadığı sonucuna vardım. Bu sonuca varmamda, Paris üniversitelerinin birinde Arap Edebiyatı ve Kültür Tarihi öğreten bir şair ve filozof, Tunuslu arkadaşımın büyük yardımları oldu. Arkadaşım, bu ayetin çok önemli üç sözcüğünün kesin anlamlarını araştırarak bana bilgi verdi. Buna göre, Nûr Suresi 31. Ayet'te üç önemli sözcüğün Türkçe anlamını yazıyorum:
Farj (tekil); Furuj (çoğul): (Sözlük adıyla): Erkek ve kadın cinsel organı.
Jayb (tekil); Juyub (çoğul : (Sözlük adıyla): Meme, göğüs.
Himar (tekil), Humur (Çoğul): İslam öncesi dönemde Arapların giydiği giysinin bir parçası (dokuma, bez parçası). (Başörtüsü ile kesinlikle ilişkisi yok.)
MEMELERİ ÖRTSÜNLER
Buna göre daha önce de yazmış olduğum gibi Nûr Suresi 31. Ayet'i şöyle çevirmek gerekiyor:
"Söyle inanan kadınlara: Harama bakmaktan sakınsınlar ve cinsel organlarını saklasınlar? Örtülerini göğüsleri (memeleri) üzerine vursunlar?"
Bir okurumun yazdığına göre, söz konusu ayetin örtmekle ilgili bölümünün Arapçası şöyle:
"Vel yadrıbne bihumûrihinne alá juyubihinne" (en doğrusu ki örtülerini göğüsleri (memeleri) üzerine vursunlar).
HİMARI ÇİZDİRİN
Tunuslu filozof ve şair arkadaşımın belirttiği gibi örtünün (himarın) başörtüsü ile herhangi bir ilişkisi yok, giysinin bir parçası. Arapların Müslüman olmadan önce giydikleri giysinin nasıl olduğunu, bu giysilerin parçası olan "himar"ın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. Bilmek zorunda da değilim. Sadece üzerime düşen sorumluluk gereği Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ve bağımsız ilahiyatçıların bu giysinin ve parçası himarın çizimini bulup, yaptırıp yayınlamaları zorunlu bir görev. Bu görev ve sorumluluktan kaçamazlar.
ORGANİZMANIN PARÇASI
Bu konuda yazmaya başladığımdan bu yana, her fırsatta bana şirretçe saldıranlar, suçüstü yakalandıkları için, susmaktan başka bir şey yapamıyorlar. Türban tapıncı tek başına değil. Büyük bir organizmanın önemli parçalarından biri. Eğer imam hatip okulları mezunları, üniversitelere bir lise mezunu gibi girmek hakkını yasal olarak elde edemezlerse, türban "delirium"u epeyce zaman alsa da yavaş yavaş tavsar. Ama tersi olup imam hatip mezunları, lise mezunlarının hakkına sahip olarak üniversitelere girebilirlerse türbanın yükselişini kimse engelleyemez. İslam'dan giderek daha da kopacak olan Türbaniye Dini, Türbanistan'ı kurar!
Tıssssssssssssssssss!
EH artık şu işi (bir) sonuca bağlayalım. Türkiye'de düşünceyi açıklama ve tartışma özgürlüğü olanağını gerektiği zaman kullanma bilinci bilinçsizlik düzeyinde! Kullanan yok! Türkiye'de gerçeğin şimşekleri, düşüncelerin çarpışmalarından çıkmıyor. Onun yerine elektronik çakmaklarla tutuşturulan havai fişekler kullanılıyor.
Bu yazının atış menzilinde sadece sürekli müşteriler (İslamcılar, Neoliberaller, İkinci Cumhuriyetçiler) değil has cumhuriyetçiler ve turfanda demokratlar da yer alıyor!
Nûr Suresi 31. Ayet hakkında yazdığım yazılar sanki yazılmamış muamelesi gördü. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın deyişi ile sükût konspirasyonu (fesadı, komplosu) ile karşılandı. Sürekli hedef tahtaları, karşı çıkacak bir şey bulamadıkları için sustular diyelim, peki şu "Has" cumhuriyetçiler ve demokrasiciler neden sustular? Ellerine somut kanıt vermedik mi?
BİLMEDEN MÜSLÜMAN!
Şöyle bir sonuç çıkardım: Kuran'ın Türkçe'ye çevirilerinden yüzde 99'una güvenilmez. (Yüzde 1'ler kusura bakmasınlar!) Peki bu güvenilmez çevirilerle Arapça bilmeyen Müslümanlar nasıl Müslüman olacaklar? Sahi, aralarında ilahiyat Prof. Dr.'ları da olmak üzere kaç kişi klasik Arapça'yı gerçekten bilmektedir? İmam hatiplileri saymıyorum. İslam onlara emanet edilmeyecek kadar ciddi bir bilgi alanı: Türkiye'de lise mezunları ne kadar İngilizce, Fransızca, Almanca bilmekteyseler onlar da o kadar Lisan-ı Arabi bilmekteler.
Yapılması gereken: Diyanet İşleri Başkanlığı başta Nûr Suresi 31. Ayet olmak üzere kendi yayınladığı Kuran çevirisinin doğruluğunu ciddi bir denetimden geçirecek! Ya da Muhammed bin Hamza'nın 15. yüzyılda yaptığı çeviriyi günümüz Türkçe'sine uyarlatacak.
BİR KERE DAHA
Bu türban tartışmasında beni asıl şaşırtan cumhuriyetçi demokratların tavrı. Benim 22, 23, 29 Ocak ve 2 Şubat tarihli yazılarımdan ve özellikle de Doç. Dr. Şahin Filiz'in "Bireysel Dindarlık mı, Kamusal Dinsellik mi? Başörtüsü Söyleminin Dinsel Temelsizliği ve İslam Felsefesi Açısından Eleştirisi" (Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları) adlı teolojik-sosyolojik-felsefi kitabının yayımlanmasından sonra ellerinde derin araştırmalara dayalı bilimsel kanıtlar vardı. Ruhat Mengi dışında onlar da sustular. Susmalarının nedenini bilmiyorum, kuşkusuz kendileri biliyorlardır. İşte Nûr Suresi 31. Ayet'in Türkçe'ye yapılabilecek tek doğru çevirisini bir kez daha yazıyorum:
"Söyle inanan kadınlara: Harama bakmaktan sakınsınlar ve cinsel organlarını saklasınlar? Örtülerini göğüsleri (memeleri) üzerine vursunlar?"
KİMSE GÜCENMESİN
Gazeteciliğin ve gazete yazıcılığının meslek etiği (deontolojisi), Doç. Dr. Şahin Filiz ile benim iddialarımızın doğru olup olmadığını araştırmak ve doğru ise sonuna kadar bizim iddiamıza sahip çıkmaktır. Gerçeklere ve doğrulara sahip çıkmadan laik, demokrat, cumhuriyetçi, hukuk ve adalet sevdalısı olmayı bir yana bırakın, herhangi bir şey de olmak da mümkün değildir. Benden söylemesi, kimse alınmasın, kimse gücenmesin. Biz üzerimize düşeni, her şeyi göze alarak onurumuzla yaptık!
* * *
İsmet Berkan'a özel not: "31. Ayet'in doğru ya da yanlış tercüme edilmesi beni ilgilendirmez!" (03.02.08) diyorsun. Peki, doğruyu savunmayacaksan neden yazı yazıyorsun?
Yalanla pazarlık olmaz!
KİM ne yaparsa yapsın, Cumhuriyet yalanla, fesatla, kalpazanlıkla pazarlık yapmamak ve asla uzlaşmamak zorundadır! Türbanı dinsel açıdan meşrulaştıracak hiçbir dayanak yok!
Başbakan'ın dediği gibi "Velev ki var", Anayasa'nın önüne mi geçecek dinsel dayanak? O zaman Anayasa'yı da değiştirirler! Değiştirirler ama siyaseten gayri meşru olurlar. "Anayasa'yı tebdil ve tagyir etmek"le suçlanırlar. Nisyan ile malûl olmayan hafıza-i beşer bunu yazmak zorundadır! (Anayasa'yı değiştirmekle suçlanırlar. Unutuş illetine tutulmamış insan belleği bunu yazmak zorundadır!) Anlayacakları dilde: Kısasa kısas!
ALLAH, 'TÜRBANLA PAKETLEYİN' DEMİYOR
Allah'ın kelamına ihanet edenler Anayasa'ya da, halka da, millete de ihanet ederler!
Allah, "Söyle kadınlara: Başlarını Abdullah Gül'ün, Recep Tayip Erdoğan'ın eşleri gibi türbanla paketlesinler!" demiyor. "Söyle inanan kadınlara: Gözleriyle harama bakmaktan sakınsınlar ve cinsel organlarını saklasınlar!" diyor. Hem de cinsel organın Arapça adını (farj; furuj) doğrudan kullanarak. Ama Allah'ın kelamını saptırıyorlar, kalpazanlık ediyorlar, ellerine geçirseler mahpus damına tıkarlar.
Kuran'da baş örtmekle ilgili tek ayet yok. Nur Suresi'nin 30 ve 31. ayetlerinin tek doğru çevirisini de dünkü yazımda kanıtladığım gibi 15. yüzyılda Muhammed bin Hamza (Şeyhülislam Molla Fenari) yapmış: "Dakı eyit mu'mine avratlara: Örtsünler gözlerinin bir nicesin, dakı saklasınlar ferçlerini!" (Günümüz Türkçesiyle anlamını yukarda verdim.)
Nur Suresi'nin 30 ve 31. ayetlerine on kadar çeviride baktım. "Furuj" sözcüğünü çevirmemek için yedi dereden su getirmişler. Kimi "ırzlarını" diye çevirmiş, kimileri "iffetlerini" ya da "mahrem yerlerini" diye. "Mahrem yerlerini" de kabul edilebilir.
Klasik Arap edebiyatı hocalığı da yapmış olan din bilgini Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk dostumun çevirisine baktım: "Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar" (24:31) diye çevirmiş. Muhammed bin Hamza'ya yakın bir çeviri.
Prof. Öztürk'e, "Kuran'da cinsel organ anlamında furuj sözcüğü var mı?" diye sordum. "Var!" dedi. Bundan başka, dürüst çevirilerin hiçbirinde saçları türbanla paketlemek de yok!
"Tell the believing women to lower their eyes, guard their private part?and cover their bosoms with their veils?" (24:31. Ahmed Ali, Princetoh University Press)
Ahmed Ali İngilizce'ye Muhammed bin Hamza gibi çevirmiş ama "ferclerini" yerine "mahrem yerlerini" demiş. O da cinsel organ anlamına geliyor. Onun çevirisinde de saçları türban paketinin içine tıkıştırmak yok!
TÜRBANIN DAYANAĞI FESATÇI YORUMLARDIR
Türbanın yanlış çeviri ve fesatçı yorumlardan başka hiçbir dinsel dayanağı yok! Başbakan'ın itiraf ettiği gibi türban bir siyasal simge! Malumattıraşlar yazılarında, televizyon ekranlarında soruyorlar: "Hangi siyasetin simgesi!"
Cevap: "İslam devleti kurmak isteyen (az ya da çok şiddet yanlısı) her türden siyasal İslamcılığın ve suikastçı Müslüman Kardeşlerin simgesi!" Yeter mi?
Türban üniversitelerde serbest bırakılırsa mezun türbanlılar çalışmak için nereye gidecekler? Yalan ve fesatla uzlaşma olmaz! Olursa, inceldiği yerden kopar!
Özdemir İnce (Hürriyet Ocak-Şubat 2008)