Mısır seferine gidilirken ordunun korkunç Sina Çölü'nden geçmesi gerekiyordu. Kum fırtınalarının etrafı kasıp kavurduğu gündüzleri dayanılmaz sıcaklara sahne olurken geceleri dondurucu soğukları davet eden bu çölü dünya- da hiç bir ordu geçememişti. Yavuz Sultan Selim ordusuna moral verici sözler söyledikten sonra atını çöle sürdü.
Herkes yanındaki suyu idareli kullanıyor namazlar teyemmüm yapılarak kılınıyordu. Yolculuk böyle sürüp giderken Yavuz Sultan Selim'in bir ara atından indiği ve saygılı bir halde yaya olarak yürüdüğü görüldü. Herkes şaşırmıştı ama kimse sebebini soramıyordu. Padişahın hiç yanından ayırmadığı Hasan Can durumu öğrenmekte gecikmedi. Padişah O'na şunları söylemişti:
"İki cihan sultanı Peygamber Efendimiz önümüzde yaya olarak yürürlerken biz nasıl at üstünde olabiliriz Hasan Can?"
Mısır'ın fethinden sonra esir Memluk kumandanlarından Kayıtbay Yavuz Sultan Selim'in huzuruna getirilmişti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:
"- Söyle bakalım Kayıtbay cesaret ve kahramanlığın ne işe yaradı?"
"- Cesaret ve kahramanlığım hâlâ var ey Sultan! Yalnız bize ne yaptıysa ordunuzdaki toplar yaptı!"
"- Anlamadım!.."
"- Berberilerden biri Venedik'ten top getirerek bize satmak istemişti de Peygamberimizin "ok ve kılıç kullanın" şeklindeki emrine aykırıdır diye satın almamıştık. O satıcı bize "Yaşayan görecektir ki memleketiniz top yüzünden elinizden çıkacaktır" demişti. Meğer doğruyu söylemişmiş!"
"- Din kaidelerine böylesine bağlı idiniz de Allah'ın "Düşmanın silahına aynı silahla karşılık veriniz" emrine neden uymadınız? Bilmez misiniz ki "Ok ve kılıç kullanın" demek "Başka silah kullanmayın" demek değildir. O zaman o silahlar varmış şimdi de bu silahlar var!"
Kayıtbay başını önüne eğdi ve sustu.
1517 yılında kazanılan Ridaniye zaferinden sonra kutsal topraklarda huzuru sağlayan Yavuz Sultan Selim ordusuyla birlikte İstanbul'a dönüyordu.
Yolculuk sırasında İbn-i Kemal adıyla tanınan Anadolu Kazaskeri ve ünlü bilgin Kemal Paşazade'nin atının ayağından sıçrayan çamurlar Padişah'ın kaftanını kirletti.
Kemal Paşazade mahçup oldu korktu ve ne diyeceğini şaşırdı.
O'nun bu halini gören Padişah tebessümlü bakışlarla süzdükten sonra şöyle teselli etti:
"Senin gibi bir bilginin atının ayağından sıçrayan çamur benim için şereftir. Vasiyetimdir ki öldüğüm zaman bu kaftan bu haliyle sandukamın üzerine konsun!"
Padişahın sırtından çıkardığı kaftanın çamurları temizlenmedi öylece saklandı ve vasiyetine uygun olarak ölümünden sonra sandukasının üzerine örtüldü
Herkes yanındaki suyu idareli kullanıyor namazlar teyemmüm yapılarak kılınıyordu. Yolculuk böyle sürüp giderken Yavuz Sultan Selim'in bir ara atından indiği ve saygılı bir halde yaya olarak yürüdüğü görüldü. Herkes şaşırmıştı ama kimse sebebini soramıyordu. Padişahın hiç yanından ayırmadığı Hasan Can durumu öğrenmekte gecikmedi. Padişah O'na şunları söylemişti:
"İki cihan sultanı Peygamber Efendimiz önümüzde yaya olarak yürürlerken biz nasıl at üstünde olabiliriz Hasan Can?"
Mısır'ın fethinden sonra esir Memluk kumandanlarından Kayıtbay Yavuz Sultan Selim'in huzuruna getirilmişti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:
"- Söyle bakalım Kayıtbay cesaret ve kahramanlığın ne işe yaradı?"
"- Cesaret ve kahramanlığım hâlâ var ey Sultan! Yalnız bize ne yaptıysa ordunuzdaki toplar yaptı!"
"- Anlamadım!.."
"- Berberilerden biri Venedik'ten top getirerek bize satmak istemişti de Peygamberimizin "ok ve kılıç kullanın" şeklindeki emrine aykırıdır diye satın almamıştık. O satıcı bize "Yaşayan görecektir ki memleketiniz top yüzünden elinizden çıkacaktır" demişti. Meğer doğruyu söylemişmiş!"
"- Din kaidelerine böylesine bağlı idiniz de Allah'ın "Düşmanın silahına aynı silahla karşılık veriniz" emrine neden uymadınız? Bilmez misiniz ki "Ok ve kılıç kullanın" demek "Başka silah kullanmayın" demek değildir. O zaman o silahlar varmış şimdi de bu silahlar var!"
Kayıtbay başını önüne eğdi ve sustu.

1517 yılında kazanılan Ridaniye zaferinden sonra kutsal topraklarda huzuru sağlayan Yavuz Sultan Selim ordusuyla birlikte İstanbul'a dönüyordu.
Yolculuk sırasında İbn-i Kemal adıyla tanınan Anadolu Kazaskeri ve ünlü bilgin Kemal Paşazade'nin atının ayağından sıçrayan çamurlar Padişah'ın kaftanını kirletti.
Kemal Paşazade mahçup oldu korktu ve ne diyeceğini şaşırdı.
O'nun bu halini gören Padişah tebessümlü bakışlarla süzdükten sonra şöyle teselli etti:
"Senin gibi bir bilginin atının ayağından sıçrayan çamur benim için şereftir. Vasiyetimdir ki öldüğüm zaman bu kaftan bu haliyle sandukamın üzerine konsun!"
Padişahın sırtından çıkardığı kaftanın çamurları temizlenmedi öylece saklandı ve vasiyetine uygun olarak ölümünden sonra sandukasının üzerine örtüldü