( Türkan Saylan'ı Kaybettik Tek Başlık )

Türkan Saylan'a Kafir Diyenler...

Çağlayan mitinginin organizatörlerinden Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Genel Başkanı Türkan Saylan'ın bir fotoğrafı ortaya çıktı.

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan bu fotoğrafı köşesinde yayınladı. Türkan Saylan'a dair üç not aktaran Hakan şu ilginç satırları not düştü;

"1983 yılında bilimsel bir sempozyum için Cidde’ye gittiğinde Kábe’yi tavaf edip umre yaptığını biliyor muydunuz? Orada baştan ayağa örtünerek "Türbanlı bir Türkan Saylan" fotoğrafı verdiğini biliyor muydunuz? O halde işte fotoğraf: Umre hatırası... Saylan’ın yanındaki kadın, Çapa’dan ihtisaslı Ürdünlü bir doktor. (Kaynak: Güneş Umuttan Şimdi Doğar, Türkan Saylan Kitabı, İş Bankası Kültür Yayınları.)"
-------------------------------------------------------------------------------------
“Herhangi bir kimse, din kardeşine “Ey kafir!” derse, bu tekfir sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner. Eğer o kimse dediği gibi ise ne ala. Aksi takdirde sözü kendi aleyhine döner.”

Şimdi bir soru.Acaba Türkan Saylan ı kafir ilan edenlerin durumu ne ???






2a9cv4h.jpg



Kaynak
 
Sırf örtündü diye kişi müslümanda olmaz kafirde olmaz. Ancak kişi alenen allahı inkar ederse ona kafir diyebiliriz dış görünüşüyle kimseyi yargılayamayız... Yaptığı iş ve söylediği sözlere bakamak gerek Hakikatı ve gerçeği ancak allah biliri...
 
Bir insanı kafir ilan etmek kafirliğin ta kendisi değil mi zaten
 
“Herhangi bir kimse, din kardeşine “Ey kafir!” derse, bu tekfir sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner. Eğer o kimse dediği gibi ise ne ala. Aksi takdirde sözü kendi aleyhine döner.”

Şimdi bir soru.Acaba Türkan Saylan ı kafir ilan edenlerin durumu ne ???

Zaten bazı kesimlerin diline doladığı hadisi şerif de bu.Bir kişi diğerine kafir derse, mutlaka ikisinden biri kafirdir.Allah herşeyin usulünü Kuranı Kerimde açıkca belirtmiş.

Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fasıklar inkâr eder.
(BAKARA suresi 99. ayet)


Allah ayetleri inkar edenin kafir olacağını kitapta bildiriyor.Daha sonra bu kadın çıkıp Allah'ın Kuran-ı Kerimde 70 yerde emrettiği namazı inkar ediyor.Bu kadın kafir değilde nedir ey düşünen müslümanlar.!!!

Para ile imanın kimde olduğu belli olmazmış!!! tamamen safsatadan ibaret bir yahudi uydurması söz.Sen ömrünün sonuna kadar İslamla savaş.Allahın emrine uyan başörtülü kardeşlerimize zulüm et.Ondan sonra bu kadın kafirdir deyince ''efendim iman etmediğini nerden biliyorsun? '' derler.İslamı bu kadar ucuzlaştırmayın.Bu bazı kesimlerin namaz kılmıyoruz ama kalbimiz temiz deyişinden başka bişey değildir.Lütfen düşünelim , düşmanımızı dostumuzu iyi tanıyalım!!
 
Tekrardan yazıyorum;
ölmüş bir kadının müslüman mı? kafir mi? olduğunu tartışmanın siyaset ve politika ile alakası nedir?

Yoksa siz hala siyaseti öğrenemediniz mi?
 
İslam İnancında bi yorum vardır demi... Hacca Gidersen Ve Tam Anlamıyla Yaparsan Günahlarından Arınırsın Diye..

Her Hacca giden hacı olsaydı ooooo :)
Sen şimdi bu kadın hacca gitmiştir ve günahlarından arınmıştır dersen;
Ben de derim ki bu resimler ne ayak? Sayın Genel Kurmay Başkanımız ibrani asıllı mıdır?









Düz mantıkla gidersek;
Hacca giden herkes = Müslüman
Ağlama duvarında zkir yapan herkes = Yahudi
Böyle mi düşünmemiz lazım? Bu mudur yani?


Sabetay Sevi'nin 18 Emri'nin 16. maddesi

Türkler'in (Müslümanların) adetlerine, onların gözlerini örtmek maksadı ile dikkat edilsin.
Ramazan orucunu tatbik için sıkıntı gösterilmesin ve aynı şey kurban için de yapılsın.
Gözün gördüğü her şey ifâ edilmelidir.

Anlayana...
 
melek derken şeytanda bir melek onu kastettin heralde...

ürkan Saylan''a ''şeytana benziyor'' diyen kişilikler, Allah''ın adını anmadan önce Allah''ın yarattığı kula saygılı davramayı öğrenmeniz gerekiyor. Türkan Saylan 19 yıldır meme kanseriyle boğuşuyor. Bu hastalığın fiziksel belirtilerinden o hamlaşmış beyinleriniz haberdar mı bilemem ama değilse de anlayabilmeniz açısından söylemekte fayda var, 19 yıl kanserle mücadele halinde iseniz son fotoğrafnız işte böyle oluyor. Türkan Saylan ''ben bir eğitim misyoneriyim'' diyor. Mecaz bir cümleyi anlayamadığınız için Kur''andan ayetler döktürmüşsünüz buralara. İşte bu kadın da bunun için uğraştı hayatı boyunca, sizin gibilere mecaz cümleler anlayabilme özelliği katmak, eğitim vermek için. Yapabilecek yüzünüz ve araştırabilecek bir haliniz olduğunu sanmamakla beraber, Saylan''ın yaşamı boyunca yurt içi ve yurt dışında aldığı ödüllere bir bakın. O ödülleri veren herkes dinsiz bir siz dindarsınız öyle mi ? ''baş örtülülere asla karşı değilim, baş örtülü olan burs verdiğimiz öğrencilerimiz de var'' diyor o şeytana benzettiğiniz kadın. Ve siz siz olun bu mantıkla gittiğiniz sürece şeytanı çok uzaklarda aramayın. Aynalar size yardımcı olacaktır.
 
Saylan, İHL mezunu olduğumu öğrenince çılgına döndü!..'






‘Saylan, İHL mezunu olduğumu öğrenince çılgına döndü!..'


Vakit, Saylan'ın sağkolu Adnan Zencir ile konuştu: Adnan Zencir, ÇYDD'de bağışların nereye gittiğini, dernek başkan ve yöneticilerinin ibadet ve inanca bakış açılarını, ÇYDD'lilerin mağdur ve yoksul başörtülüler hakkındaki düşüncelerini ve yaşadığı daha birçok çarpıcı olayları tüm yönleriyle vakit'e anlattı.


MEHMET NEDİM ASLAN'ın haberi...

Ergenekon soruşturması kapsamında evi arandıktan sonra bir anda Türkiye'nin gündemine oturan ve 18 Mayıs'ta vefat eden Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanı Türkan Saylan ile ilgili hiç bilinmeyenleri Vakit açıklıyor. Evi arandıktan sonra ulusalcı-Kemalist çevrelerce ‘ulusal kahraman' ilan edilen Türkan Saylan, vefat ettikten sonra da bazı basın-yayın organlarında ve televizyonlarda ‘İyilik meleği', ‘özgürlükçü', ‘fakir kızları okutan iyiliksever bir kadın', ‘kendini eğitime adamış çağdaş Türk kadını' gibi sıfatlarla kamuoyuna sunuldu.
Ulusal-Kemalist çevrelerin ‘iyilik meleği' Türkan Saylan ile ilgili olarak Vakit, Saylan'ı ‘en iyi kendilerinin tanıdıklarını' söyleyenlerden daha fazla tanıyan bir isimle konuştu. O isim, Türkan Saylan ile ilgili tüm gerçekleri bize anlattı.

ZENCİR'İN İLGİNÇ HİKÂYESİ

Küçük yaşta anne-babasını kaybetmiş ve Ardahan İmam Hatip Lisesi'nde okumuş olan Adnan Zencir, 1997'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni kazandığında, buruk bir mutluluk yaşamıştı. Çok sevdiği bir bölümde okuyacak olmasının verdiği sevince rağmen, içinde bulunduğu ekonomik şartların kötü olması, bu sevinci yarıda bırakıyordu. Türkiye'nin en doğusundaki illerden biri olan Ardahan'dan İstanbul'a gelmiş olan Zencir, İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu ve Türkan Saylan tarafından üniversiteye ‘jurnalcilik' için yerleştirildiğini söylediği İ.O. isimli kadınla tanışır. İ.O. ile tanıştıktan kısa bir süre sonra Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nden burs almaya başlayan Zencir, ÇYDD'nin en çok güvendiği kişilerden biri olur. İşte hikayenin bundan sonraki bölümünü Adnan Zencir'in kendi ağzından veriyoruz.

“VİCDANIMIN SESİNE KULAK VEREREK KONUŞMAYA KARAR VERDİM”

Zencir, Saylan'ı en iyi tanıyan üç kişiden biri olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Ülkeyi ÇYDD ve Saylan'ın sürüklediği yeri çok iyi takip ediyordum. Vicdan azabı çekiyordum. Ülkede son yaşanan olayları görünce, özellikle devlet erkanından bazı kimselerin Türkan Saylan'ın cenazesine katılarak, Saylan'ı bir ‘milli kahraman' olarak değerlendirmesi beni çok üzmüştür. Ben Türkan Saylan'ı, medyada yazan çizerlerden çok daha iyi tanıyorum. Çünkü Saylan'ın en yakınında bulunmuş üç kişiden biriyim. Her şeyden önce yok olup giden, özbenliğinden koparılmaya çalışılan Türk gençliği için vicdanımın sesini duyarak konuşmaya karar verdim.”

ALEMDAROĞLU VE SAYLAN'IN ÜNİVERSİTEYE YERLEŞTİRDİĞİ İ.O. İSİMLİ KADIN

Zencir, Saylan ile tanışma sürecine giden yolun İstanbul'da başladığını belirterek, “Ben aslen Ardahanlıyım. Annemi ve babamı çok küçük yaşta kaybettim. İlk ve orta öğretimi kendi çabamla tamamladım. Ortaöğretimi Ardahan İmam Hatip'te okudum. Sonra İstanbul'a gittim ve üniversiteyi kazandım. Maddi sıkıntı içerisindeydim. Birkaç arkadaşımın tavsiyesiyle İ.O. isimli bir bayanla tanıştım. Bu bayan zamanla beni çok sevdi. Sırp kökenli bir bayandı. Kendisi bizatihi Kemal Alemdaroğlu ve Türkan Saylan tarafından Edebiyat Fakültesi'ne konuşlandırılmış, kamu çalışanı olup olmadığı belli değildir. Kendisine bir oda verilmiş. Tek bir misyonu vardı bu bayanın.. Örtülü öğrencileri yoldan çıkarmak, onları özünden çıkarmaktan başka hiçbir işi yoktu. Onların başından o örtüyü çıkarmak için bir savaş veriyordu. Aynı zamanda inançlı gençleri, inançlarından uzaklaştırmaya çalışıyordu. Hiçbir akademik unvanı yoktu. Araştırmalarım sonucu bu bayanın, aynı zamanda hoşuna giden gençlerle birlikte olduğunu gördüm” diye konuştu.

“BENİM KİTAP KURDUM SENSİN ÇYDD BİR YANA, SEN BİR YANA”


Zencir, Saylan'la tanışmasını ise şöyle anlattı: “Ben İ.O. sayesinde Türkan Saylan'la tanıştım. Benim çok parlak bir geleceğim olacağını söyledi ve bana burs sağladı. 1999'da Türkan Saylan ile tanıştım. Saylan ile kısa zamanda bir yakınlık oldu. Beni çok sevdi. Paylaşmadığı birçok şeyi benimle paylaşırdı. Bana zaman içerisinde Hıristiyanlık mucizeleriyle ilgili, Batılılaşmayla ilgili kitaplar verdi.”

“DEPREM İÇİN GELEN BAĞIŞLAR, PKK'LILARA VERİLDİ”

Zencir, 1999 depremi dolayısıyla gelen bağışlar konusunda ise şu çarpıcı açıklamalarda bulundu: “1999 depremiydi. Saylan beni aradı ve ÇYDD merkezine gittim. Bunu yaşamım boyunca hiç unutmayacağım. Anadolu'dan ve Avrupa'dan çok fazla bağış geliyordu. Saylan, birçok kişiye benim elimle para verdi ve bu paraların hiçbir kaydı yoktu. Bu para verilen kişiler ise DHKP-C ve PKK sempatizanı kişilerdi. Bu beni çok etkilemişti. Gelen bağışların hiçbir kaydı yoktu. Buna çok içerledim. Çünkü burs verilen kişiler, polisle sürekli çatışan, ellerinde satırlarla dolaşan sabıkalı kişilerdi.”

“GİT SANA TALİBAN BURS VERSİN”


“Yine hiç unutmayacağım bir an var ki; her düşündüğümde vicdan azabı çekiyorum. Türkan Saylan'ın odasında konuşurken, örtülü bir bayan içeri girdi. Ben bayanı tanıyordum, Edebiyat Fakültesi'nden bir bayandı. Annesi-babası yoktu, çok yoksul bir öğrenciydi. Saylan'ı görür görmez ağlamaya başladı, kendisinden burs istedi, aç olduğunu söyledi. Hiç unutmuyorum. Saylan ona dedi ki; ‘Eğer açsan, git Taliban sana para versin, sana ekmek versin..' Kızcağız o odadan ağlaya ağlaya çıktı. O an benim aklımdan hiç silinmiyor. Zihnime kazınmış bir şekilde duruyor. Kendi kendime o zaman şunu düşündüm. “Nerede o hümanist kadın. Nerede bu gördüğüm kadın.”

“SEN ÇYDD'NİN BAŞINDA OLACAKSIN”

Zencir, ifşaatlarına şöyle devam etti:
“Saylan'la dostluğumuz ilerlerken, bana kendisinin yanımda olmamı, yakın bir zamanda ÇYDD'nin başında olmamı istedi. Benim bu yüzden derneğin tam karşısındaki bir eve yerleşmemi istedi. Saylan'ın beni yerleştirdiği evde, Karl Marx, Che Guevara ve Lenin posterleri vardı.”

“POLİSLE ÇATIŞANLAR BİZİM EVE SIĞINIYORDU”

“Bu öğrencilerle yaşamaya başladıktan sonra yemeklerimizi Pera Palas Oteli'nden yemeye başladık. Bu kişilerden biri PKK sempatizanıydı, diğeri ise DHKP-C'liydi. Çünkü bu kişilerle 8 ay beraber yaşadım. 1 Mayıslarda, marjinal solun önemli günlerinde molotof kokteyli atanlar, o eve sığınıyordu ve ben tedirgin oluyordum. Bu yüzden korkmaya başladım.”

“GİZLİ GİZLİ NAMAZ KILAR, ORUÇ TUTARDIM”

“Ben bu kişilerle tartışmaya girdim. Düşünceleriyle hayat biçimleri konusunda tartıştım. Sonuçta ÇYDD'nin evinde kalıyorlardı. Ben gizli gizli namaz kılar ve oruç tutardım. Çünkü bu kişiler namaz ve oruca karşı nefret doluydular. ÇYDD, devletin sahibi olarak kendisini tanıtan bir vakıftı ama en önemli kişileri devletin altını oyan kişilerdi...”

“BANA KİTAB-I MUKADDES'İ HEDİYE ETMİŞTİ”

“Saylan bana birçok kitap hediye etmişti. Bunlardan biri de Kitab-ı Mukaddes idi. Bana Yehova Şahitleri'ni öğrenmemi ve bunu diğer öğrencilere anlatmamı söylerdi. Onun tek amacı, özellikle Anadolu'da geri kalmış dediği çocukları, ya da onun deyimiyle ‘dişi beyinleri' özünden kopararak, tam bir Batılı gibi yetiştirmekti. Bunun için benim Batılı din değerlerini çok iyi öğrenmemi tavsiye ederdi. Katıldığım toplantılarda Saylan'ın en çok üzerinde durduğu konulardan biri de Doğu ve Güneydoğu'dan gelmiş kız çocuklarına burs vererek, bunları Batılılaştırmak ve Kuleli Askeri Lisesi'nde okuyan öğrencilerle tanıştırmaktı. Bunu sık sık aralarında konuşuyorlardı.”

=====================

Defol git! Sana Taliban burs versin...

“Saylan, zaman içerisinde beni o eve yerleştikten sonra İngilizce kursuna gönderdi. Deniz Yıldızları diye bir programları vardı. Oraya katıldım. Emre Kongar sürekli ders verirdi. Zaman içerisinde İ.O. benden şüphelenmiş ve araştırma yapmış. Çünkü bu kişi Alemdaroğlu ve Saylan'ın muhbiriydi. ÇYDD'den kimlerin niçin para aldığını takip ediyordu. Ben Edebiyat Fakültesi'nde yapılan etkinliklere katılmayınca, benim hakkımda bir araştırma yapmış. İ.O. niçin oradaydı, kimse bilmiyordu o zaman. Arkasından Cumhuriyet gazetesinin birkaç yazarı ve yanımda kalan öğrenciler de benim hakkımda araştırma yapıp, rapor halinde Türkan Saylan'a vermişler. Bir gün DHKP-C'li olan kişi bana ‘Hoca seni Vakıf'tan istiyorlar' dedi ve ben de vakfın merkezine gittim.

“TARİKAT OKULUNDAN TANRI BİLE OLSA GÖRMEK İSTEMİYORUZ”

“İçeri girdiğimde Türkiye'nin etkili isimlerini gördüm, oradaydı. Cumhuriyet gazetesi yazarları, üniversitelerde ders veren akademisyenler, Türkan Saylan, herkes bana bakıyordu. Meğerse bunlar ÇYDD'nin mütevelli heyetiymiş. Türkan Saylan ise ayakta tir tir titriyor ve kıpkırmızı olmuştu. Cumhuriyet yazarı olan kişi bana ‘Sen nasıl aramıza girebilirsin. Sen yarın belki de ÇYDD'nin genel başkanı olacaktın. Sen İmam Hatip mezunusun, bize niye söylemedin' dedi. Ben de ‘İnsanlar Anadolu lisesinden mezun olduklarında da size söylüyorlar mı' diye cevap verdim. O ise ‘Sen tarikat okulundan mezun olmuşsun. Tarikat yuvası bir okuldan Tanrı bile olsa aramızda görmek istemiyoruz. Sen Nur cemaati içerisinde kalmışsın. Nurcuların dershanelerine gitmişsin. MİT'in mi, yoksa tarikatların mı ajanısın?' dedi. Ben de, ‘Siz milletin gözünde halkı seven aydın insanlar olarak görülüyorsunuz ama Anadolu'nun ücra köşesinden gelmiş annesiz-babasız büyümüş birini dışlıyorsunuz. Ben ne tarikat, ne de MİT'in ajanıyım. Ben mağdur bir öğrenciyim ve buradan da cüzi miktarda bir burs alıyorum' dedim.”

“SAYLAN KIPKIRMIZI KESİLMİŞ, TİR TİR TİTRİYORDU”


“Orada kıpkırmızı kesilmiş olan Saylan, beni başka bir odaya çağırdı. Saylan beni her zaman bir anne gibi sevmişti o ana kadar. Haftada üç gün yanına gitmesem sitem ederdi. Bana ‘Sen nasıl bu okuldan (İmam Hatip okulu) mezun olursun?' diye sorunca, ben de konumumu anlattım ve bu durumun çok bağnaz olduğunu, beni devletin, sistemin düşmanı olarak görürken, aynı zamanda da PKK'lılara burs verdiklerini söyleyerek, ‘Onlardan daha mı tehlikeliyim' diye sordum.”

“ÇATALI YERE FIRLATARAK ‘DEFOL GİT' DİYE BAĞIRDI”

“O anda çok kızan Saylan, ‘Git tarikatlar sana burs versin. Evi de hemen terk ediyorsun. Bir daha yanıma gelmeni ve görmeni de istemiyorum' dedi. Ertesi gün evden ayrılacaktım ama öncesinde kahvaltı yapacaktım. Benimle birlikte kalanlar okula gitmişti. Kahvaltı edeceğim sırada Türkan Saylan geldi. Ben ağzıma zeytin alacakken, elimdeki çatalı alıp yere fırlattı ve ‘Defol git Taliban' diye bağırdı. O ana kadar beni çocuğu gibi seven ve bana birçok kitap hediye etmiş insanın bir anda bana karşı nasıl bu kadar kinlendiğini görmek, beni kötü etkiledi. Oysa ben ülkemi, milletimi seven, değerlerine bağlı, Atatürk'e büyük saygı duyan ve ona bağlı bir insandım, hala da öyleyim.”


http://www.habervaktim.com/haber/73253/saylan_ihl_mezunu_oldugumu_ogrenince_cilgina_dondu.html
 





‘Saylan, İHL mezunu olduğumu öğrenince çılgına döndü!..'




“TARİKAT OKULUNDAN TANRI BİLE OLSA GÖRMEK İSTEMİYORUZ”

“İçeri girdiğimde Türkiye'nin etkili isimlerini gördüm, oradaydı. Cumhuriyet gazetesi yazarları, üniversitelerde ders veren akademisyenler, Türkan Saylan, herkes bana bakıyordu. Meğerse bunlar ÇYDD'nin mütevelli heyetiymiş. Türkan Saylan ise ayakta tir tir titriyor ve kıpkırmızı olmuştu. Cumhuriyet yazarı olan kişi bana ‘Sen nasıl aramıza girebilirsin. Sen yarın belki de ÇYDD'nin genel başkanı olacaktın. Sen İmam Hatip mezunusun, bize niye söylemedin' dedi. Ben de ‘İnsanlar Anadolu lisesinden mezun olduklarında da size söylüyorlar mı' diye cevap verdim. O ise ‘Sen tarikat okulundan mezun olmuşsun. Tarikat yuvası bir okuldan Tanrı bile olsa aramızda görmek istemiyoruz. Sen Nur cemaati içerisinde kalmışsın. Nurcuların dershanelerine gitmişsin. MİT'in mi, yoksa tarikatların mı ajanısın?' dedi. Ben de, ‘Siz milletin gözünde halkı seven aydın insanlar olarak görülüyorsunuz ama Anadolu'nun ücra köşesinden gelmiş annesiz-babasız büyümüş birini dışlıyorsunuz. Ben ne tarikat, ne de MİT'in ajanıyım. Ben mağdur bir öğrenciyim ve buradan da cüzi miktarda bir burs alıyorum' dedim.”

“SAYLAN KIPKIRMIZI KESİLMİŞ, TİR TİR TİTRİYORDU”


“Orada kıpkırmızı kesilmiş olan Saylan, beni başka bir odaya çağırdı. Saylan beni her zaman bir anne gibi sevmişti o ana kadar. Haftada üç gün yanına gitmesem sitem ederdi. Bana ‘Sen nasıl bu okuldan (İmam Hatip okulu) mezun olursun?' diye sorunca, ben de konumumu anlattım ve bu durumun çok bağnaz olduğunu, beni devletin, sistemin düşmanı olarak görürken, aynı zamanda da PKK'lılara burs verdiklerini söyleyerek, ‘Onlardan daha mı tehlikeliyim' diye sordum.”

“ÇATALI YERE FIRLATARAK ‘DEFOL GİT' DİYE BAĞIRDI”

“O anda çok kızan Saylan, ‘Git tarikatlar sana burs versin. Evi de hemen terk ediyorsun. Bir daha yanıma gelmeni ve görmeni de istemiyorum' dedi. Ertesi gün evden ayrılacaktım ama öncesinde kahvaltı yapacaktım. Benimle birlikte kalanlar okula gitmişti. Kahvaltı edeceğim sırada Türkan Saylan geldi. Ben ağzıma zeytin alacakken, elimdeki çatalı alıp yere fırlattı ve ‘Defol git Taliban' diye bağırdı. O ana kadar beni çocuğu gibi seven ve bana birçok kitap hediye etmiş insanın bir anda bana karşı nasıl bu kadar kinlendiğini görmek, beni kötü etkiledi. Oysa ben ülkemi, milletimi seven, değerlerine bağlı, Atatürk'e büyük saygı duyan ve ona bağlı bir insandım, hala da öyleyim.”


http://www.habervaktim.com/haber/73253/saylan_ihl_mezunu_oldugumu_ogrenince_cilgina_dondu.html

Adnan Zencir adlı yalancı,bu insanlar sana burs verirken özgeçmişini kontrol ederler. hangi lisedesin diye bakarlar. ayrca gizli gizli oruç tutmak heleki bunu yıllarca yapabilmek imkansızdır. Hem yine siz değilmiydiniz ÇYDD ne yapılan burs başvurularında başvuruyu yapan öğrencinin yakınlarına kadar araştırıldığını değil imam hatiplinin yakınları arasında türbanlı bulunan öğren cinin dahi burs alamadığını iddia eden.Vakit gazetesinin öyle gözü dönmüşki artık kendileriyle bile çelişmekten sakınmıyorlar.mide bulandırıyor bu iftiralar.....
 
üniversiteye benim kardeşlerimi sadece başına baş örtüsü takıyor diye vede sadece inancı geregi yaptıgından ötürü yasaklama koyan kişilerin başında olan bir insana ne olursa olsun yolu acık olsun gidecegi yer zülmetmeyi insanları hakir görmeyi sevenelerin gidecegi yer olamyacagından inancım geregi şüpheliyim...

saygılar
 
'Türkan Saylan, üstadınızdan bir adım önde'

Obama'yı bile Müslüman yaptınız, Saylan'ı dinsiz. Saylan'ın Kabe'deki görüntüleri yayınlandı. Peki sizin hocaefendiniz neden hacca gitmedi?'

25.05.2009 12:34:00
Geçtiğimiz hafta hayatını kaybeden ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan hakkındaki tartışmalar bitmiyor. Uzun süredir bazı medya oganları ve belli cemaatler tarafında hedef gösterilen ve hakkında "Hristiyan", "misyoner" gibi iddialar ortaya atılan Saylan'ın cenazesinin İslami kurallara göre kaldırılması da tartışamları bitirmedi.

CEMAATİ KIZDIRACAK YAZI

İslami ve Milli konulardaki duyarlılığı ile bilinen Yeni Mesaj gazetesi yazarı Muharrem Bayraktar, bugün yazdığı yazıda Türkan Saylan hakkındaki iddiaları ve bu iddiaların sahiplerini karşılaştırdı. Bayraktar, "Gülen Cemaati" kaynaklı bu iddialara cevap verirken, cemaati kızdıracak sorular da soruyor.

İşte Yeni Mesaj yazarı Muharrem Bayraktar'ın o yazısı..


Türkan Saylan Müslüman mıydı?

ÇYDD Başkanı Türkan Saylan öleli beri, “Saylan yanlıları ” ave karşıtlarırasında yoğun bir savaş başladı. Bu savaş “Saylan’ın” dini ile ilgili idi. Medyada neredeyse her gün bu savaşın değişik yansımalarını görüyoruz.

Ekranlarda “Saylan içerikli” ,bardakların havada uçuştuğu tartışma programları yayınlanıyor.

Kendilerinden başka Müslüman tanımayanlara göre Saylan dinsiz

Kendilerinden başka “Müslüman” tanımayan, kendi kriterleri dışındaki Müslümanları sadece siyasi tercihlerine göre yaftalayıp rahatlıkla “dinsiz” ilan eden malum güruha göre “Saylan” dinsizdi.
“Saylancılara” göre ise, hanımefendinin annesi her ne kadar Hıristiyan asıllı ise de daha sonra din değiştirip Müslüman olmuş bir aile idiler. Zaten vasiyeti üzerine de İslami usullere göre defnedildi, cenazesini eski bir müftü kıldırdı.

İşin doğrusu ne?

1. Bu konuda İslamın hükmü açık. Kelime-i Şahadet getiren yani Allahın varlığına, birliğine, Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna inanan herkes mümindir, Müslüman’dır. Bir kişi, geçmişte ister Hristiyan olsun, ister Musevi, ister putperest eğer Allah’ın varlığını ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini dil ile ikrar edip kalp ile tasdik ediyorsa, o kişi mümindir. Mümin birine “kafir” diyen kişi dinden çıkar!

2. Ben, Türkan Saylan’ın yukarıdaki anlamda imanına bireysel olarak şahit değilim. Ama annesi Lilimina Reiman’ın 28 Haziran 1935’de Beyoğlu Müftülüğü’ne giderek (9/154) sayılı kararla Hristiyanlığı terk edip Müslümanlığa geçtiğinin belgesi var. Kızı Türkan Saylan’ın da annesinin yeni dinine yani İslam dinine inandığı söyleniyor.

3. Hatta bunu ispatlamak için, Saylan’ın umreye gittiği görüntüler, Kabe’yi ziyaret ettiği fotoğraflar yayınlandı. Kaderin cilvesine bakın “Saylan’a dinsiz diyenler arasında yer alan bir cemaatin, ne üstadları ne de hoca efendileri” Kabe’ye gidip hacı olma şerefine nail olabildi!” Yani “dinsiz” denilen Saylan bu manada üstaddan da bir adım önde!

4. Türkan Saylan’ın ÇYDD başkanlığı döneminde burs vereceği öğrencileri “başörtülerine” göre belirlemesi ise hiçbir şekilde tasvip edilmeyecek bir yanlış. Bunun adı ayrımcılıktı. “Örten gitsin, örtmeyen” gelsin anlayışı ne demokrasiye ne çağdaş yaşam denilen kriter uyar. Bu sadece Saylan’ın değil başta CHP olmak üzere bütün türbanlıları hasım gören bir zihniyetin hatalı tatbikatı idi ve bu tatbikat kimden gelirse gelsin yanlıştı.

5. Ama, mesela, benim de bir burs veren bir derneğim olsaydı ve televizyonlara çıkıp “keşke bu ülkeyi İngilizler yönetseydi, keşke onlar olsaydı, o zaman haklarım daha geniş olacaktı” diyen başörtülü Nuray Bezirgan benden burs isteseydi ben de zırnık vermezdim. “Git, İngilizlerden iste” derdim.

6. Türkan Saylan ve etrafındakiler, burs verirken sadece “bu ülkeye ihanet etmeyecek, vatanını milletini seven herkese” kılık kıyafetine bakmadan burs verselerdi bu yazının muhtevası da kuşkusuz daha farkı olacaktı. O zaman onu ve etrafındakileri ayakta alkışlayacaktım. Ama böyle bir şey yok. Eğer bir kişi Müslüman ise, o dinin değerlerine saygı göstermeyi de bilmeli. Hayatı boyunca bu konuda güzel örnekler ortaya koymayanlar, öldüklerinde vakitçilere, tetikçilere ve Emevi İslam anlayışına mensup olanlara böyle malzeme veriyorlar.

7. Birden şuradan bakalım: Bu zevat, ABD’nin yeni başkanı Obama’nın sırf adındaki Hüseyin’den dolayı ve dedesi Müslüman’dı diye, Müslüman olduğunu iddia ediyorlar. Oysa Obama “Ben Hıristiyanım” diye bar bar bağırıyor. Kiliseye gidiyor, domuz eti yiyor, haç çıkartıyor. Ama bilhassa bizim nurcu zevat bin bir dereden su getirerek “Obama Müslüman!” diye yazılar döşüyor.

Peki soralım sırf dedesi Müslüman diye bugün apaçık Hıristiyan olan bir kişiyi Müslüman ilan etmek için çırpınıyorsunuz da, annesi Hıristiyan olan ama daha sonra İslam’a geçen bir aileye neden “dinsiz” yaftasını vurmakta beis görmüyorsunuz?

Türkan Saylan’ın bugün “ülkeyi bölmeye yönelik,bir takım faaliyetleri olduğuna dair” elinizde bilgiler olsaydı eminim, onun dinine imanına bakmayıp arkasından methiyeler düzecektiniz.

8. Çünkü bu kesimin yazar kadrosunda bir sürü Hristiyan, Musevi ve ateist var ama AB müttefikliğinde, Amerikan dostluğunda , liberal sömürüye ortak olmada ve Türk düşmanlığında ittifak ettikleri için gayet dostane yaşıyorlar.
Yani din u iman hikaye!

9. Saylan’ın Dünya Kilisler Birliği’nden para aldığına dair iddialar için lütfen Yeni Mesaj Gazetesi’nden 27.04.2008 tarihli yazımı okuyunuz.

10. Türkan Saylan günahlarıyla sevaplarıyla bugün Allah’a hesabını veriyor. Şöyle bir düşünün, son on yılda en çok kimler papazlarla, hahamlarla el ele kola, iftar sofralarında kucak kucağa göründü? Kimler Vatikan’ın bir parçası olduğuna dair mektuplar yazdı?
Kimlerin üstatlarının risalelerinde “misyonerlerle ittifak” yapın diyen satırlar var? Türkan Saylan’ın mı “öbürlerinin mi?”

Rusya’da kolej açıp Hıristiyanlara domuz eti servisi yapmayı hizmet kabul edenler ya da 28 Şubat’ta “Kuran Kurslarına yasak getirilmesi, İmam hatiplere girişin önünün kesilmesi, cami yapımına imar kısıtlaması getirilmesi kararlarını siyasi icraatın başı olarak imzalayanları sırf kendi yandaşı diye alkışlayanlar, bugün kimin daha çok Müslüman, kimin dinsiz olduğunu sorguluyorlar.

DOMUZ ETİ SATIŞINI DA SAYLAN MI SERBEST BIRAKTI?
Öyle ye bu ülkede domuz eti satışını da Saylan gerçekleştirdi, kimliklerden din hanesinin kaldırılmasını da Saylan sağladı, mahkemelerde Allah üzerine yemini de Saylan kaldırdı!
Olaya çift taraflı bakmayınca herkes kendi ideolojik şablonuna göre birbirini biçiyor.
Lütfen biraz farklı gözlükler kullanalım.


http://haber1.com/haberdetay.asp?Newsid=100109&Categoryid=6
 
Utanmasalar peygamber yapacaklar kadını ya. Bikere başkasının ayıbı bir diğerinin ayıbını örter mi ?

Kaldı ki F.Gülen 3 kez hacca gitmiştir.
 
Utanmasalar peygamber yapacaklar kadını ya. Bikere başkasının ayıbı bir diğerinin ayıbını örter mi ?

Kaldı ki F.Gülen 3 kez hacca gitmiştir.

Gülen hacca gitmedi.Sadece İzmir Müftülüğü görevli olarak göndermiş!.eğer öyle olsaydı bir zamanlar otobüs yolculuğu ile yapılan yolculuklarda şöförler, görevli kasaplar ve bilumum sağlık görevlileri de HACI olurdu..

. Aksini buyrun kanıtlayın.
 
Hacca gidip de hacı olmayan bir Diyanet Görevlisini de ilk kez senden duyuyorum.



Millet Arafat'ta şeytan taşlarken, Kabe'de vakfe yaparken kendisi kahveye mi gitti acaba ?

Ne için gitti oraya ?

Görevli olduğu için.

Görevi neydi ?

Türk müslümanların hac farizasını yerine getirmesine yardımcı olmak.

Sen aksini kanıtla bence.

Yapmadığını kanıtla.
 
Hacca gidip de hacı olmayan bir Diyanet Görevlisini de ilk kez senden duyuyorum.



Millet Arafat'ta şeytan taşlarken, Kabe'de vakfe yaparken kendisi kahveye mi gitti acaba ?

Ne için gitti oraya ?

Görevli olduğu için.

Görevi neydi ?

Türk müslümanların hac farizasını yerine getirmesine yardımcı olmak.

Sen aksini kanıtla bence.

Yapmadığını kanıtla.

Hac, hem bedensel, hem de mal ile yapılan bir ibadet türüdür. Bir mümin eğer gerekli koşullara sahipse hacca gitmesi de farzdır. Hem sağlık, hem de bu seyahati yapabilecek kadar mal varlığına sahip olmalıdır. Yani masrafları diyanet işleri başkanlığınca karşılanıp üstüne birde para kazanılarak hacca gidip birde hacı olduğunu iddia etmek ancak yalancılıktır.."
 
Parasını kendinin vermediğini nerden biliyosun ?

Diyanet göndermiş olabilir, diyanetten hiç para almadan da gitmiş olabilir.

Varsayım. Varsayım. Varsayım.
 
İbadet Allah iLe KuL Arasındadır.
Orda Burda Poz Veripde Şov Yapmanın Bir Manası Yok.
 
Parasını kendinin vermediğini nerden biliyosun ?

Diyanet göndermiş olabilir, diyanetten hiç para almadan da gitmiş olabilir.

Varsayım. Varsayım. Varsayım.

kendi söylediklerinden biliyorum:)İşte kanıtı;

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin hacca ilk defa gidişi ile ilgili hatıralarını bizzat kendisinden aktaralım:

1968 senesinde, Kestanepazarı'nda bulunuyordum. Hacca gidememek, Ravza-i Tahire'ye yüz sürememek benim için hicranların en ızdırap vericisiydi. O güne kadar niceleri hacca giderken hep onları gıpta ile seyretmiş ve bazen de tanıdıklarımın eline bir nâme tutuşturup bunu parmaklıkların arasından içeriye atmasını söylemiştim. Çünkü dayanamayacağım ölçüde özlemiştim. Ama imkanım olmadığı için de gidemiyordum. İçim cayır cayır yanıyordu. bazen kalbim duracak hale geliyordu. Hasretimi bir iki satırlık mektupla dile getirmeye çalışıyor ve Allah Resulü'nün hayatta olacağı mülâhazasıyla mektubumu ona gönderiyordum. Belki bana bir vesile eli uzanır ve beni de huzuruna kabul eder, diye ümitleniyordum.

O sene, şimdi ismini hatırlayamayacağım talebelerden biri (Büyük ihtimalle İbrahim Çalışkan olabilir) bana: "Hocam hacca gitmeyi düşünmüyor musunuz?" dedi. Yarama öyle bir tuz basmıştı ki dayanılacak gibi değildi. "Ben kim, oraları kim?" dedim ve ağlayarak sınıfı terkettim. Müdür odasında başımı masaya dayadım ve duygularımı masanın camına döktüm. Zaten camın altında Ravza-i Tahire'ye ait çeşitli resimler bulunuyordu. Ben de hicranımı doğrudan oraya anlatıyordum.

Aradan kaç saat geçti bilmiyorum. Bildiğim ve hatırladığım göz yaşlarımın bir türlü dinmek bilmeyişiydi. Ben bu vaziyette otururken idareci arkadaşlardan biri içeriye girdi ve "Hocam, sizi telefondan istiyorlar" dedi. "Kim" diye sordum. "Galiba Lütfi Doğan" cevabını verdi. Lütfi Doğan o sırada Diyanet İşleri Reis Muaviniydi. Reisliğe o vekalet ediyordu. Hemen telefona koştum. Karşıda hakikaten Lütfi Doğan vardı ve o tatlı, yumuşak sesiyle bana hitaben şöyle diyordu:

"Arkadaşlarla kararlaştırdık, bu sene, hacıların durumunu kontrol için Diyanet adına üç kişiyi hacca göndereceğiz. Biri Denizli Müftüsü İbrahim Değirmenci, İkincisi Eskişehir Müftüsü Ahmet Baltacı, üçüncüsü de siz."



Hemen Ankara'ya gidip muameleleri tamamladım. Orada anladım ki, bu mizanseni Yaşar Hocaefendi (Tunagür) hazırlamış. Ona da çok dua ettim.
http://tr.fgulen.com/content/view/16707/13/

Yani hac parasını kendisi vermemiş.....Her hacca giden müslümanlığın ehliyetini mi alıyor..Gitse ne olur,gitmese ne olur..?Gerçek bir müslüman,müslüman bir ülkede hareket gösterir.Hem de Abd karşıtı olarak..
.
 
Geri
Üst