Bu konunun öncesi aslında insanın neden yaratıldığıdır. Allah sonsuz güç sahibi.. Bu gücüne şahit olan melekler var ve bu melekler Allah için sürekli ibadet ediyorlar, onun varlığına secde ediyorlar. Ancak Allah bilinmek ve varlığına şahitlik edecek ÖZGÜR İRADEye sahip bir varlık yaratmak istiyor. Ve insanı yaratıyor. Sonsuz kudrete sahip Allah, yarattığı insanların nasıl yaşayacaklarını, neler yapacaklarını, cennete mi cehenneme mi gideceklerini önceden biliyor. İşte bu noktada cüzi iradeye sahip insanın kafası karışıyor. İnsan hayatını sorguluyor, çünkü Allah onu özgür yaratmış ve düşünebilmesine kesinlikle karışmamıştır. İnsan kendisine şu soruyu soruyor; ''Madem Allah sevap ya da günah işleyeceğimizi biliyor, o halde dünyada yaşamamızın anlamı ne? Neden burada imtihandayız?''
Ne kadar açıklarsak açıklayalım bu sorunun kesin bir cevabı yoktur. Aslında var ama 'sınırlı irade'yle yaratılan insan her şeyi kavrayabilecek yetiye sahip değildir. Bilim adamları bile insanın aklının % 2'sini 3'ünü kullandığını ispatlamışlardır. Yani biz bu dünyadayken anlayamayacağımız şeyler vardır ki aslında en başında aklımıza gelmesi gereken soru Allah'ın varlığıdır. Biz Allah'ın varlığını ispatlayamayız, ancak yinede inanırız.
Bütün bunlara rağmen bu konuyu aklımın yettiği ölçüde (!) anlatmaya çalışayım; Allah insanı yarattıktan sonra, kimin cehennemlik, kimin cennetlik olduğunu biliyor. Ve buna göre bazılarımızı cennete, bazılarımızı cehenneme koydu diyelim. Ancak burada düşünebilme yetisine sahip olan insan itiraz eder. Cehenneme girmiş olan biri diyelim örneğin. Allah'a zekaya sahip olduğunu ve yaşamamış olduğu bir hayattan sorumlu tutulamayacağını söyleyebilir. Öyle değil midir ki? İnsan her şeyin farkına deneme yanılma yoluyla varabilir? Bu dünyada yaşamadan cehenneme gitmek haksızlık olur. Bu sebeple bu dünyada yaşıyoruz ve verdiğimiz her kararımızda tamamen özgürüz. Yani yapacağımız her şeyi biz belirliyoruz, çünkü özgür iradeye sahibiz. Ancak yine de Allah sonsz bilen olduğu için hangi kararı vereceğimizi önceden biliyor. O halde kaderin tanımı şu oluyor; bizim özgür irademizle verdiğimiz kararları Allahın önceden bilmesi. Burada ''biliyorsa neden yaşıyoruz?'' sorusu tekrar akla gelebilir. O zaman size bu sorunun cevabının bu paragrafın başında olduğunu söylerim. Yani bu soru cevabıyla birlikte bir kısırdöngüdür aslında. soruyu sorarız, cevaplarız; ancak cevapladığımız zaman aynı soru tekrar ortaya çıkar.
Birde Matrix Reloaded filminde geçen bir diyalogla konuya örnek vereyim:
Kahin: - Şeker ister misin?
Neo: - Seçimimin ne olacağını biliyor musun?
Kahin: - Elbette. Bilmesem kahin olmazdım değil mi?
Neo: - Peki sen zaten biliyorsan ben nasıl seçim yapıcam?
Kahin: - Çünkü buraya seçim yapmak için gelmedin. Sen seçimini çoktan yaptın. Buraya neden bu seçimi yaptığını anlamaya geldin.
Neo: - Neden burdasın?
Kahin: - Aynı nedenden. Şekeri çok seviyorum.
Neo: - Neden yardım ediyorsun?
Kahin: - Çünkü hepimiz yapmamız gerekeni yapmak için buradayız.
Bu diyaloğu konuyla alakalandırabilirsek büyük bir açığı kapatmş oluruz aslında. Hepimiz yapmamız gerekeni yapmak için buradayız. Allah'a ibadet etmek için, onun varlığını özgür irademizle kabul etmek için buradayız. Bizim bu hayatı yaşama sebebimiz nasıl seçimler verdiğimizi ve neden bu seçimleri yaptığımızı anlamaya çalışmaktır. Yaşamadığmız bir dünyadan sorumlu tutalamayacağımızdan dolayı yaşıyoruz. Allah'ın varlığını, istediğimiz gibi düşünebilme yetisne sahip olduğumuz halde, kabul etmemiz için buradayız. O'nun bizim geçmişimizi de geleceğimizi de bildiğini bilmek için buradayız.
İstediğimiz kararları verebiliriz. Bu konuda gayet özgürüz. Ancak özgür irademizi Allah yarattığına göre, aslında O'na karşı -karar verebilme konusunda özgür olsak bile- sorumluyuz. Yani özgür olduğumuz için burda değiliz, özgür olmadığımız için burdayız.
Kusura bakmayın arkadaşlar kendimi kaptırdım.

Aklıma yeni şeyler gelirse devam ederim.