( Fethullah Gülen İle İlgili Konular 1 )

anLayamıyorum sizLeri...

burası hangi böLüm?? siyaset yada tartısma böLümü deiL...

buraya biLqi amacLı bi konu acıLmıs... tmm fetuLLah GüLeni sevmeyebilirsiniz karşı oLabiLirsiniz... ona sayqınız da oLmayabilir... Ama bazı sayqı kuraLLarı vardır... Nezaketen uyuLur... hadi bunu da geçtim konuyu açana da mı sayqınız yok?

şimdi sen nediosun gibi şeyLer söyLemeyin bu forumda fetuLLah güLenden benim kadar nefret eden yoktur... ona saqı da duymam nezaketen oLsa biLe... ama konuyu açan arkadasa sayqınız oLsun çünkü burası siyasi kürsü böLümü, günceL böLümü yada tartısma böLümü deiL ; )

Lütfen uzatmayın bazı şeyLeri... kimin ne oLduqunu herkes bilio...

ßırakın Kim nasıL İstiyorsa öLe İnansın. . .
Zaten Konu ßiLgi AmaçLı cehenneminde Dedii Gißi. . .
O Yüzden Tartı$ma Çıkarmanın ßir AnLamı Yok. . .
 
bu ülkede düşünen insan çok az yetişiyor herkez birilerinden bir şey öğrenme çabasında
ideoloji fikirler hep birilerinin yönlendirmesiyle oluyor din Türklük demokrasi özgürlük hep dirilerinin kalıplaştırdığı şekilde kimse kendi çıkarı olmadıkça birşey yapmıyor o fikirleri verenler lüks içinde yaşarken aşıladıkları sadece maşa oluyor ve birşeyleri savunduklarını zannediyorlar Allah akıl fikir vermiş sadece düşünün ama iyi yönde kendi aklınızla
 
konunun açılma sebebi Teşekkür almak

çünkü Fettullah'ın konusu artık baydı yani

açılan tüm konular tartışma yüzünden kapanıyor sonunda bu da kapanır

konuyu İslam bölümüne açmak İslama hakerettir.


Ilımlı İslam meraklılarına uşak olan birinin İslam la ne alakası var
 
Kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş..


Fethullah Gülen olmasa dünyanın Türkçe'den haberi olmayacak ..


Ve İslam konularının başlığı altında açılan bir konu olmasına rağmen bazı iyi niyetli tartışmak isteyen arkadaşlarımız (!) hemen laf atmaya başlıyorlar..


Tekrar söylettirmeyin ama ..

Nasıl muamele görmek istiyorsanız öyle muamele ediniz ..

ha bir de Ergenekoncuların suçluluğunu ispatlayın diyen arkadaşlar var..

Bin sayfayı aşan dosyalar var..Üşenmeden okuyabilirsiniz google'den bulup ..


Fethullah Gülen ne kadar İslam diye çırpındıysa içinize o kadar da hançer battığından bu acınızı anlayabiliyoruz ..
 
Kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş..


Fethullah Gülen olmasa dünyanın Türkçe'den haberi olmayacak ..


Ve İslam konularının başlığı altında açılan bir konu olmasına rağmen bazı iyi niyetli tartışmak isteyen arkadaşlarımız (!) hemen laf atmaya başlıyorlar..


Tekrar söylettirmeyin ama ..

Nasıl muamele görmek istiyorsanız öyle muamele ediniz ..

ha bir de Ergenekoncuların suçluluğunu ispatlayın diyen arkadaşlar var..

Bin sayfayı aşan dosyalar var..Üşenmeden okuyabilirsiniz google'den bulup ..


Fethullah Gülen ne kadar İslam diye çırpındıysa içinize o kadar da hançer battığından bu acınızı anlayabiliyoruz ..

teşekkürler arkadaşım ben türkçenin ve TÜRKLÜĞÜN milattan önce var olduğunu zannediyordum
 
teşekkürler arkadaşım ben türkçenin ve TÜRKLÜĞÜN milattan önce var olduğunu zannediyordum



Türklük ve Türkçe miladdan önce vardı ..


Dünya Türklerin olduğunu biliyordu ... zaten akıllarına kazımıştık ama

Türkçe'yi öğrenemiyorlardı veya öğrenmiyorlardı..

Şimdi Fethullah Gülen'in cemaati Türkiye'de dünyanın dört bir yanında açılan okullardan getirdiği öğrencileri üstelik bunlar yabancı, ülkemize getirip Türkçe konuşturuyor ..


Türklüğe laf attığımı düşünüyorsan Hakan kardeşim..

Kimin haddine düşmüş bu ?
 
Türklük ve Türkçe miladdan önce vardı ..


Dünya Türklerin olduğunu biliyordu ... zaten akıllarına kazımıştık ama

Türkçe'yi öğrenemiyorlardı veya öğrenmiyorlardı..

Şimdi Fethullah Gülen'in cemaati Türkiye'de dünyanın dört bir yanında açılan okullardan getirdiği öğrencileri üstelik bunlar yabancı, ülkemize getirip Türkçe konuşturuyor ..


Türklüğe laf attığımı düşünüyorsan Hakan kardeşim..

Kimin haddine düşmüş bu ?

türklükle falan alaları yok bunların amaç göz boyamak biraz araştır kardeşim
 
hakan karde$im, yukaridaki insandan bozma senin dediklerini anlayabilseydi feto! nun kim oldugunu anlardi.



Kişisel polemiğe girmek istemiyorum ama ..

Neden nezaketçe yanlış düşündüğün bir şeyi ..

Hakan kardeşimiz gibi bana söylemiyorsun ?

Neden direk insandan bozma lafını filan kullanıyorsun..

İlk önce içindeki nefreti dışarı vurma ..

Ve lütfen ağzındaki kiri temizle ...
 
agzimin bekcisimisin ben cok ban yedim uygunsuz uslupten. hala akillanmadiysam bu sizlere olan nefretimdedir. feto$.



Banlanman ya da uslubün beni ilgilendirmez..

Fakat şahsıma veya başka birisine sırf düşüncesinden dolayı böyle edepsizce laf söylüyorsan bu uslübündan çok kişiliğinle alakalıdır ..

Ve ister Fethullah Gülen'i savunayım ister Türkan Saylan'ı savunayım ..
Görüşümün beni insan olduğumu değiştirmez..

Bir söz vardı .. karşınızdaki kişiye bakıyorsanız kendinizi görürsünüz..
 
konunun yeri neresidir bilmem bu bölüm modalrının işi, gereksizse kapatılır gerekirse taşınır.. ancak işi zıvanadan çıkaran ağzından çıkanı kulağı duymayan bir kaç kendini yenileyip gelenden herzamanki sataşma üslubu ve seviyesiz laf uçuşmuş ortaya, ben onlara sadece ''göğe tükürenin tükrüğü kendi alnına yapışır'' diyorum.. alınan alınsın.
 
мυѕтαƒαƒв;4348261' Alıntı:
i$te Karde$im ßizde ßunu söyLemeye ÇaLı$ıyoruz. . .
Herkesin Kendi Görü$ü Var. . .


Ve bu görüşler karşı tarafı insandan saymama durumunu oluşturmuyor ama oluşturanlar var..
 
Fettullah geldin gidersin
Hastasın, ölmedesin
Fetullah seni tanımasam
Sanırım peygambersin

Hassan Sabah mubarek
Karpuzların hep kelek
Nasıl uyuttun bunları
Afyondan olsa gerek

CIA FBI Mossad
Fettullah yan gel cebe at
Papanın elini öptün
Kabağına da dil at

Fetttulaha nefretin sanatsal hali

sanatıma mudahale etmeyiniz lütfen
bu şiirde herhangi bir iki tartışma unsuru ve açıksaçık laflar yoktur.
 
zombi yaratır uzak durunuz....

yahu sen esprimi yaptın şimdi.sen kesin kendini laik atatükçü diye tanımlarsın belkide. avatarın bile efes pilsen senin. bumu atatürkçülük. işte atatürkçülüğü bu kadar aşağılayan kişiler yüzünden bazı kişiler dolaylı olrak atatürk düşmanı ilan ediliyor.neymiş fethullah gülen cia ymiş. 5 yaşındaki çocuk güler buna.komünizmi atatürkçülükle bağdaşlaştırıyorsunuz sonra adam antikominist olduğu için cumhuriyet düşmanı ilan ediliyor.burdaki sözümün hepsi sana deil. bazıları sana.nedense atatürkçü veya laik diye kendini tanımlayan kişiler aşırı sigara ve aşırı alkol düşkünü,bir kısmı zina yapan,bir kısmı obar senın bu bar benım dolaşan bır kısmı extazi içen vs. vs. vs.
atatürkçülük bu kadar basite indirgenmemeli.atatürkki kuranı kerimin türkce meali için caba sarfeden birisi.simdiki atatürkçülerin evlerinde seccade varmı acaba. ama nedense cüzdanda müslüman yazar ve ben cok atatürkçü gecinen biliyorum fatiha okumasını bilmez.cenabet cenabet dolaşır ortalıkta.o kişilere dinden bahsettiğin zaman yüzü asılır.atatürkük bu milleti genclere emanet etti ama genclerin ahlaklı olmaları,cevik olmaları temenisinde bulundu.
 
papayamektup9fw.png



Dinlerarası Diyalog Aldatmacası
“Dinlerarası diyalog ve hoşgörü” sloganlarıyla dünyayı Hıristiyanlaştırma ve Batının ayrılmaz köleleri haline sokma projesi planlandığı gibi adım adım uygulanmak istenmektedir. Papa II.John Paul'un 2000 yılına girerken (24 Aralık1999’da) yayınladığı tarihi mesajdan da bu acı gerçeği görmek mümkündür.

Papa diyor ki;

"Birinci bin yılda Avrupa, ikinci bir yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı. Şimdi ise Üçüncü bin yılda ise Asya'yı Hıristiyanlaştıracağız."

Papalığın bu bin yıldaki hedefleri büyüktür. Hedef dünya nüfusunun yarısından çoğunu üzerinde bulunduran Asya’dır. Ve İlk hedef doğal olarak Asya’nın giriş kapısını tutan Türkiye’dir. Bu gafil papazlar Türkleri Müslüman dünyasının güneşi gibi görmekte ve bu toplumdan kazanacakları her Hıristiyan’ın diğer Müslümanlara da örnek olacağı fikriyle hareket etmeyi prensip olarak kabul etmişlerdir...

Bunların gerçek yüzleri Kurban Bayramı arifesinde yapılan “Ceviz Kabuğu” programında bir kere daha ortaya çıkmıştır. Halkımız olayları bütün çıplaklığı ile görmüş ve bu kara cübbeli münafıklardan iğrenmiştir. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Bayraktar Bayraklı ile programa katılan St. Antuan Kilisesi Cemaati Sorumlusu Konstantino Çedolini arasında hak din ve peygamber tartışması yaşanmıştır. Çedolini isimli kara cübbeli cahil bir beyin; gözlerimizin içine baka baka Hz. Muhammet’in peygamberliğini kabul etmediklerini, Kuran’ı Kerim ile İslam dinini yok saydıklarını üzerine bastırarak ifade etmiştir.


Bu gafil adamın programa katılmasına izin verilmesi dahi tipik bir hoşgörü örneğidir. Hiç bir Hıristiyan memleketinde, hiçbir Müslüman din adamı; “ Ben sizi tanımıyorum. Ama siz bizimle diyalog kurmak zorundasınız” diye konuşamaz. Çünkü buna müsaade etmezler. Buna demokrasinin beşiği dedikleri ABD ve AB ülkeleri dahildir. Ama bu Efendi çıkıyor. Yetmiş Milyon Müslüman Türk’e “Ben sizi tanımıyorum. Ve ben seni Hıristiyanlaştırmak gibi kutsal bire görevi yerine getiriyorum” diyebiliyor.


Diyalog, birbiri ile eşit ve birbirini tanıyan unsurlar arasında olur. Adam bizi yok sayıyor ve sonra da bizleri “ Niye kendisi ile diyalog kurmuyoruz” diye suçluyor. Gerek Bayraktar Hoca ve Gerekse Cevizoğlu bu cahil ve yobaz papaza hadlerini edep dahilinde bildirdiler.

Bayraktar Hoca Çedolini’ye;
“Ben Hz İsa’ya inanıyorum. Sen Hz. Muhammed’e inanmıyorsun. Ondan sonra dinler arası diyalogdan bahsedeceksin. Böyle şey olmaz. Benim seninle konuşacak senin de yatacak yerin yok. Bu diyalog bitmiştir”dedi.

Hulki Cevizoğlu ;
“Dinler arası diyalog nasıl yapılacak hala anlamış değilim. Sen Hz. Muhammed’i son peygamber olarak kabul etmeyeceksin İslam dinini hak din olarak kabul etmeyeceksin. Sonra da dinler arası diyalogdan bahsedeceksin. Böyle şey olmaz. İşte Avrupa’nın gerçek yüzü. Aslında onlara teşekkür ediyorum. Gerçekleri bu kadar açık söylüyorlar.” diyerek kendilerini dinleyen kitlelerin yüreklerine su serptiler.

Özetleyecek olursak
“Dinler arası diyalog”; Katolik Kilisesi'nin bütün insanları Kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır. Bu misyon aslında Mesih'i ve İncil'i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir. Onların inancına göre Tanrı (Allah); Mesih vasıtasıyla bütün insanları kendine çağırmakta, vahyinin ve sevgisinin mükemmelliğini onlarla paylaşmak istemektedir...


1964 yılında 2nci Vatikan Konsili sırasında Papa VI.Paul'ün direktifleri ile 'Hıristiyan Olmayanlar Sekreterliği’ kurulmuştur. 1973 yılında sekreterlik görevine getirilen Pietro Rossano, Sekreterliğin yayın organı Bulletin' deki bir yazısında, diyalogdan ne kastettiğini şöyle açıklamıştır.


“Diyalogdan söz ettiğimizde, açıktır ki bu faaliyeti, Kilise şartları çerçevesinde misyoner ve İncil'i öğreten bir cemaat olarak yapıyoruz. Kilisenin bütün faaliyetleri, üzerinde taşıdığı şeyleri yani Mesih'in sevgisini ve Mesih'in sözlerini nakletmeye yöneliktir. Bu sebeple diyalog, Kilisenin İncil'i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer almaktadır.” Yani bu görevin sahibi biziz demektedir.


“Hıristiyan Olmayanlar Sekreteryası"nın 1984 yılından beri başkanlığını yapan Kardinal Francis Arinze ise, geçmişten bugüne gelinen noktayı anlatırken; "Papa VI Paul'ün vizyonu gerçekleşmektedir. Çünkü dinler arası diyalog, kilise misyonunun normal bir parçası olarak görülmektedir"(x) diyerek gerçek niyetlerini açıklamıştır.

Bizde birkaç yıldır başlatılan “Dinler arası Diyalog” çalışmalarının başını Fethullah Gülen Cemaati çekmektedir. Bu cemaat yanlılarının kurduğu “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı” tarafından her yıl düzenlenen“Abant Toplantıları” ile periyodik takvime sokulan faaliyetler serisi son günlerde kilise kurma çalışmaları yürüten misyonerler eliyle çok yoğunlaşmıştır.

Fethullah Gülen’in Vatikan ziyareti de bu amaca yönelik faaliyetlerden biridir. Gülen’in Papaya yazdığı mektuptaki şu ifadelerde konuyu bütün yönleri ile ortaya koymaktadır.

“Papa Altıncı Paul Hazretleri tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler Arası Diyalog İçin Papalık Konseyi / PCID misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik..." (M. Fethullah Gülen / Rabbin aciz kulu. ZAMAN Gazetesi, 10 Şubat 1998).

Görüldüğü gibi Papalık kendi emellerine hizmet edebilecek güçlü bir cemaati de yanına almış bulunmaktadır.
Diyalog kavramının savunucu din adamları tarafından Müslümanlık bütünüyle yok farz ediliyor. Oysa Müslüman Türkler asırlarca tebaası durumunda bulunan Hıristiyanların kilise ile ilgili iç işlerine, Protestanların veya Süryanilerin dini vecibelerini yapmalarına, Musevilerin şeriatlarını uygulamalarına hiç karışmamıştır. Biz onlara tam bir dini özgürlük getiriyoruz. Ama onlar tanımadıkları İslâm'a ve Müslümanlara daima karışıyorlar. Bu konuda Vatikan başta olmak üzere yıllardan beri kapalı kapılar ardında pek çok gizli toplantılar yapılıyor, şer planlar ve programlar hazırlanıyor, insanlar görevlendiriliyor, çok ciddi meblağlara ulaşan paralar harcanıyor. Kendilerine yardımcı olabilecek kişi ve kuruluşlar için her türlü desteği vermekten kaçınılmıyor.


Hıristiyan ve Musevileri bütün bu faaliyetleri İslâm ülkelerinin ve Müslüman halkın yararına yapmadıkları kesin. Çünkü onlar bizim dinimizi kabul etmiyorlar ki bizim iyiliğimizi istesinler. Bizimle diyalog kurmak ve halklarımız arasında hoşgörü sağlamak istesinler. Biz onların dinini, peygamberini, kitabını aynen kabul ediyoruz. Hak dini olarak kendilerine saygı gösteriyoruz. Çünkü Kur’an böyle emrediyor. Aslında onlar,HOŞGÖRÜ adı altında kendilerinin bizi Hıristiyanlaştırmak için yaptıkları çalışmaları hoş görmemizi, gözlerimizi kapamamızı, onların çalışmalarına diyalog adı altında yardımcı olmamızı istiyorlar.


Biz Müslümanlar hem Hazret-i Musa'ya, ve hem de Hazret-i İsa'ya iman ediyoruz, peygamber olarak kendilerine inanıyoruz. Ama onlar bizim Peygamberimizi tanımıyorlar. Böyle bir inkâr ortamında ne dinler arası diyalog ve nede hoşgörü olur. Hoşgörü zaten Müslüman olmanın en önemli vasıflarından biri.


Türk halkı üzerindeki bu çeşit çalışmalar Osmanlı İmparatorluğunun gerileme dönemlerinden itibaren fiilen başlamıştır. Önce topraklarımızda gözü olan ülkelerin devlet politikaları olarak siyasiler tarafından faaliyetler planlanmış ve kiliseler devreye sokularak din adamları eliyle yoğunlaştırılmış, bilahare bu din adamlarının gözetiminde açılan okullar vasıtasıyla yurt sathını kapsayacak tarzda yaygınlaştırılmıştır.


Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile bütün misyoner okullarının devlet çatısı altına alınması ile Müslümanları Hıristiyanlaştırma faaliyeti yavaşlamıştır. Şimdi son zamanlarda Avrupa Birliğine girme adı altında batılılara verdiğimiz sınırsız tavizlerden ve kontrolsüzlükten adamlar işi yeniden gündemlerine almışlar ve her tarafımızı karınca gibi kaplamışlardır.


Ne yazık ki içimizdeki bazı safdiller ve fikir yoksunu garip cemaat üyeleri eliyle “Dinler arası diyalog ve hoşgörü"nün gönüllü havariliği yapılmaktadır. Bu şer güçlere yeni hareket alanları açılmakta ve korunup kollanmaktadır. Şimdi, milli ve manevi değerlerimizi hiçe sayan bu gafiller sürüsü ile etkin bir şekilde mücadele etmenin ve bunların maskesini yırtarak halkı bunlara karşı koymaya ve verilecek mücadelede saf tutmaya çağırmanın zamanı gelmiştir. Şimdi artık susma değil. Konuşma zamanıdır. Doğruları halka anlatma ve onları bu büyük tehlike karşısında uyarıp bilinçlendirme zamanıdır.


Haç ve Siyon yanlıları Türkiye'de ve İslâm dünyasında saf ve temiz Müslüman istemiyorlar. İslam’ı bütün sadeliği ilke yaşayan mütedeyyin çoğunluk onları rahatsız ediyor. Onlara nüfus kağıdında Müslüman yazan, domuz eti yiyen, içki içip kumar oynayan, İslam’ın yapılmasını menettiği her türlü günahı işleyen , ama hoşgörülü (!), kendilerine benzetilmiş, milli değerlerine yabancılaştırılmış sulandırılmış sahte fakat çağdaş görünen Müslüman kalabalıklar lazım. İşte şimdi bunu yaratmaya çalışıyorlar.


Sonuç olarak milletçe büyük bir tehdit ile karşı karşıya bulunuyoruz.
Milli benliğimizi oluşturan dini değerlerimiz planlı bir şekilde elimizden alınmaya çalışılıyor. Dinler arası diyalog, hoşgörü, dinleri birleştirme toplantıları artık sıkça ve saklanmadan yapılıyor. Müslümanlara şirin görünmek için Mevlana, Yunus Emre gibi din büyükleri arkasına saklanılıyor. Beş yıldızlı büyük otellerin gösterişli salonlarında günlerce süren toplantılar, yapılıyor. Su gibi paralar harcanıyor. Diyanet mensupları, Hristiyan misyonerleri, Masonlar, Rotaryenler, Lionsçular, Dr. Moon temsilcileri, Bahaîler, çeşitli tarikatlar ve mezheplere mensup kimseler bir araya getiriliyor.

Dr.Tahir Tamer Kumkale


İsterseniz dönüşümü belgeleyen Zaman manşetlerine şöyle bir göz atalım:

DEĞİŞİM ÖNCESİ :

"Papa yine sahnede...
(Zaman, 22 Nisan 1990).

"Vatikan ve İngiltere Tarsus'u ABD Patrikhane'yi Merkez yapmak istiyor".
(Zaman, 17 Haziran 1990).

"Patrikhane entrika peşinde ... İstanbul'a gelen Yunan milletvekilleri hezeyan kustu: "Patrikhane İstanbul'da mahpusmuş".
(Zaman, 18 Haziran 1991).

"Hıristiyan teşkilatlarının Müslümanlara yönelik çalışmaları endişe ile takıp ediliyor. İslam Dünyası'nda Hıristiyanlık atağı".
(Zaman, 31 Ekim 1991).

"...Bizans Hayali: "Bir yıl önce kararlaştırılan ve adım adım hayata geçirilen bu plana göre;
l- Ortodoks dinine mensup Sırp milletinin devleti olan Sırbistan kurulacak.
2- Hıristiyan halkların tarihlerinin, törenlerinin tanınmaları için yoğun faaliyetler yapılacak.
3- Son olarak güçlü bir Ortodoks-Hıristiyan ittifakı ile başkentin İstanbul olacağı... Büyük Bizans İmparatorluğu kurulacak".
(Zaman, Ekim 1991).

"PKK Hıristiyan işbirliği..."
(Zaman, 25 Şubat 1992).

"Maddi vaatlerle diyalog kurdukları çocukların beyinlerini yıkamaya çalışıyorlar".
"İşte misyonerlerin merkezi".
(Zaman, 24 Temmuz 1992).

"Kiliseden sinsi tuzak; îslamî değerlere saygılı görünerek Müslümanlara Hıristiyanlığı anlatacaklar..."
(Zaman, 9 Haziran 1993).

"Patriğin cihan rüyası: Gazetemizin sempozyumu izlemesine yasak getiren Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos; "Rum Fener Patrikhanesi ekümeniktir dedi"
(Zaman, 25 Eylül 1995).

"Çift başlı kartal bulunan Bizans bayrakları ile süslenen Patmos Adası'ndaki kutlamalarda, Patrik Bartholomeos, Sırp Ortodoksları temsilcisi Eirineos'a plaket verdi".
(Zaman, 27 Eylül 1995).

"Patrikhane Lozan'ı zorluyor. Bartholomeos ve beraberindeki 13 patrik Türnepa Yön. Kur. Başkanı Rahmi Koç"un verdiği yemeğe katıldı".
(Zaman, 22 Eylül 1995).


DEĞİŞİM SONRASI :

"Vatikan'dan sıcak mesaj...
(Zaman/17 Nisan 1996).

"Patrik Bartholomoes ve F. Gülen Hocaefendi toplumsal barışın önemini vurgulayan konuşmalar yaptılar".
(Zaman, Ekim 1996).

"Medeniyetler arası diyalog için ilk adım; Fener Rum Patriği Bartholomoes konuşmasının ardından, F. Gülen'e bir hediye takdim etti".
(Zaman, 2 Ekim 1996).

"Vatikan'da uzlaşma zirvesi".
(Zaman, 9 Şubat 1998).

"F. Gülen Hocaefendi, İslam ve Hıristiyan dünyasını temsilen "Dinlerarası Diyalog" çerçevesinde Papa 2. Jean Paul ile yarım saat görüştü". Bartholomoes: "Bol ürün bekliyoruz".
(Zaman, 10 Şubat 1998).

"Yunanistan'dan gelen 45 delegenin iştirak ettiği toplantıya Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomoes de katıldı.
Patrikten hoşgörü mesajı".
(Zaman, 19 Şubat 1998).

"Ehl~i Kitap iftarda. İftara Rum Ortodoks Patriği Bartholomoes'un yanı sıra, Ermeni Ortodoks Patriği Mutafyan, İstanbul Musevi Hahambaşısı David Aseo... katıldı."
(Zaman, 24 Aralık 1998).

"F. Gülen'in başlattığı diyalog çalışmaları sürüyor. Gülen önceki gün İstanbul'da Yahudi Örgütleri Başkanları Konferans Heyetini kabul etti".
(Zaman 10 Mart 1998).

"F. Gülen ile Papa görüşmesi önemli bir olaydır".
(Zaman, 12 Nisan 1998).

"Zaman'a özel açıklamalarda bulunan Protestan Kiliseleri Birliği İslam Dünyası ile İlişkiler Başkanı..."
(Zaman, 30 Kasım 1998).

"Harran'da Semavi Dinleri bir araya getirecek İlahiyat Okulu açılmasının, hoşgörü ve uzlaşmaya katkı sağlayacağı vurgulandı".
(Zaman, 15 Şubat 1998).





AKS167.gif


İşte o mektup:

Pek muhterem Papa cenapları,

Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatıalilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız.

Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.

İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam'ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır.

Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkar etmiştir. Bilginin tamamı Allah'a aittir ve din Allah'tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinlerarası diyaloğa yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir.

Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hıristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz.

Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetlerarası barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Halihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinler arası diyalog konusunda Vatikan'ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz.

Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine müsamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hıristiyanlığın üçüncü bin yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu'daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlikler önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel'in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanları göstermeye davetini tekrarlamak için bir fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir. Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs'ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu mübarek şehri Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir.

Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile, ilki Washington DC'de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa'nın doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir.

Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançlı genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Öğrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti İbrahim'in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran'da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesi'ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şumullü bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir.

Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb'e şükürler olsun.

M. Fethullah Gülen / Rabb'in aciz kulu / 9 Şubat 1998


http://arsiv.aksiyon.com.tr/arsiv/167/

Yunan medyası Gülen'i baş tacı yaptı


Fethullah Gülen'in portresine ve "Gülen Hareketi"ne ilişkin Stavru Ligeru imzalı makaleye, gazetenin birinci sayfasında yer verildi.


Gazetenin 15. sayfasının tamamı analize ayrılırken, Fethullah Gülen ve dünyadaki farklı Türk okullarından fotoğraflarla da haber zenginleştirilmiş.

DEVASA BİR DİNİ-TOPLUMSAL HAREKET



"Gülen'in Türkiye'de imam olarak başladığı hizmet hayatında, Türkiye sınırlarının çok ötelerine uzanan devasa bir dini-toplumsal hareket kurduğu" değerlendirmesinde bulunan Katimerini, hareketin eğitim, insani yardım kuruluşları, güçlü medya ağı, şirketleri ve bir bankayla çok geniş bir alanda etkili olduğunu belirtiliyor.



Gülen'in "yaşayan en büyük entelektüel" seçildiğinin hatırlatıldığı haberde, "entelektüel Gülen öğretilerinde, İslam'ı Batı değerleri ve pratikleriyle ilişkilendiriyor. Müslümanların çağdaş dünyaya ayak uydurmalarını ancak bunu geleneksel dini yaşam tarzlarını koruyarak yapmaları gerektiğini söylüyor." yorumu yapılıyor.



Gülen hareketinin, dinlerin diyalogu adına Ramazan'da toplantılar yapmayı adet haline getirdiği hatırlatılırken, bu bağlamda Gülen'in Fener Rum Patriği Bartholomeos, Papa, Ermeni Patriği ve Türkiye'nin Hahambaşısı'yla görüşmeler yaptığı hatırlatılıyor.



"RUHBAN OKULU'NUN AÇILMASINI DESTEKLİYOR"




İstanbul'daki Rum azınlığı ve Yunanistan için, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasının önemi kaydedilen makalede, "Gülen, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını destekledi." vurgusu yapılıyor. "Gülen'in farklı olana karşı hoşgörüyü, ihtilafları barışçıl yolla çözmeyi, hayırseverliği, alçak gönüllülüğü ve kültürlü olma ihtiyacını desteklediği" kaydediliyor.



Gülen hareketinin Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika'da büyüyerek yayılmasının, siyasî ve akademik çevrelerin büyük ilgisiyle karşılandığı belirtilen haberde, Ekim 2007'de School of Oriental, Afrikan Studies ve London School of Economics'in katılımı ve Lord'lar meclisinin himayesinde Londra'da gerçekleşen konferansa 50 entelektüelin katılması örnek gösteriliyor.



Konferanstan, "Gülen hareketinin tutucu ve uç noktalardaki Müslüman dünyasına karşı alternatif çözüm olduğu sonucunun çıktığı." belirtiliyor.

"Gülen modeli"nin AK Parti kurulmazdan çok önce kabul gördüğünün altı çizilirken, "Gülen'in gelenekleri muhafaza eden, orta yolcu, ve inançlı Müslüman profili anlayışının, Recep Tayyip Erdoğan ve partisinin siyasi ideolojisinin yönünü çok derinden etkilediği" yorumu yapılıyor. Haberde, Turgut Özal ve Bülent Ecevit gibi siyasilerin yanı sıra, Mehmet Ali Birant ve Mehmet Barlas gibi entelektüeller ile Sabancı, İshak Alaton gibi iş adamlarından destek gördüğü de ifade ediliyor.



GÜLEN İNSANLIĞA HİZMETİ ÖNERİYOR



Gülen'in sevenlerini, kültürlerini geliştirmeleri, İslam ve Türkiye'nin iyi birer elçisi olmalarını ve insanlığa hizmet etmeleri amacıyla İslam dünyasından Batı'ya göç etmelerini tavsiye ettiği kaydedilen haberde, Gülen'in öğretilerinin Batı'daki kültürlü Türk diasporasında büyük tesir yaptığına dikkat çekiliyor.

Türkiye'deki Kemalist elitin Gülen'in gizli gündemi olduğu iddiasıyla Gülen hareketiyle mücadele ettiği hatırlatılan haberde, Gülen'in hakkında açılan bütün davalardan aklanarak beraat ettiğinin altı çiziliyor.



Gülen hareketinin, dünyanın dört bir tarafından açtığı yüzlerce okula, ülkelerin önde gelen kişilerinin çocuklarının da gittiği hatırlatılıyor. Gülen hareketinin, Güneydoğu Asya ve Afrika'da açtıkları okullara her dini cemaatten öğrencinin devam ederek birlikte yaşama örneği sergiledikleri belirtiliyor.



Gülen hareketinin kültürler arası ve dinler arası diyalog adına farklı faaliyetlerinin anlatıldığı haberde, Gülen'in 11 Eylül 2001 yılında gerçekleştirilen terör eylemini kınadığı ve "Gerçek İslam'da terör bulunmaz. Müslüman terörist olamaz. Bir terörist de Müslüman olamaz." açıklamasında bulunduğu aktarılıyor.


GÜLEN'e CIA'dan Açık Destek-27/06/2008

FETHULLAH Gülen, ABD’den Yeşil Kart alabilmek için açıp, kaybettiği davada Rumi Forum’un başkanı Ali Yurtsever’in yardımı ile önemli isimlerden referans mektupları topladı.

Hürriyet Gazetesi'nden Razi Canikligil'in haberine göre Gülen'in ABD'de kalmasına yardımcı olmak için eski politikacılardan CIA ajanlarına kadar pek çok isim seferber oldu.



İşte Gülen’e yeşil kart için kefil olan o isimler:

George Fidas
Gülen’in I-140 yeşil kart başvurusu için mahkemeye sunulan destek mektuplarının ilk sırasında yer alıyor. CIA’dan Analiz ve Prodüksüyon Direktörü olarak emekli oldu. CIA’nın Balkan politikaları uzmanı ve halen Washington Universitesi Uluslarası İlişkiler Bölümü’nde ders veriyor. Yunan asıllı, Joint Military Intelligence Council’de de görevli.



Graham Fuller

Eski CIA ajanı ve yine eski "National Intelligence Council" Başkan Yardımcısı. "RAND Corporation"’da danışmanlık hizmeti veriyor.



Alexander Karloutsos

Gülen için mahkemeye mektup gönderenler arasında ikinci sırada. Merkezi New York’ta bulunan Amerika Yunan-Ortodoks Başpiskoposluğu’nda rahip. Mektubunda Gülen’den övgü ile söz ediyor.



Morton Abramowitz

ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi, halen "The Century Foundation" da görevli.



Ermin Başer

Mektupta eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın başdanışmanı olarak gösteriliyor. Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Konseyi yürütme kurulunda yer aldığı belirtiliyor.



John Obert Voll

Georgetown Üniversitesi İslam Tarihi profesörlerinden.



Ralph ve Richard Lazarus

Dartmouth College Antropoloji bölümü profesörleri



Yıldırım Akbulut

Eski Türkiye başbakanı



Mehmet Sağlam

Eski Milli Eğitim Bakanı, AKP Kahramanmaraş Milletvekili ve Meclis Milli Eğitim Komisyonu Başkanı.


Bernadette Andrea

San Antonio’daki Teksas Üniversitesi İngilizce, Klasikler ve Felsefe Profesörü


Paul Parker

Elmhurst College teoloji ve Din Bölümü profesörü



Floyt M. Schoenhals

Amerika Evangelical Lutheran Kilisesi Arkansan-Oklahama Bölge Sorumlusu, Başpapaz.



Murat Saraylı

TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı. (TÜGİAD dün Hürriyet’e, "Murat Saraylı’nın görüşleri yönetim kurulumuzu bağlamaz" açıklaması gönderdi.)



Thomas Michel

Roman Katolik Kilisesi İsa Peygamber Dinlerarası Diyalog Sekreterliği Papazı.



Donald Senior

Catholic Theological Union Başkanı, Vatikan’ın atadığı papaz.



James Kenneth Echols

Chicago Lutheran School of Theology Başkanı



Jill Caroll

Profesör. Rice Üniversitesi Boniuk Merkezi Dini Hoşgörüde İlerleme çalışması idarecisi.



Lynn E. Mitchell

Houston Üniversitesi Dini çalışmalar Direktörü.


Sheryl L. santos

Texas Tech Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı.



David B. Capes

Houston Baptist Üniversitesi Hıristiyanlık ve Felsefe Profesörü



Terry Mathis

Universty of California, Riverside kampüsü papazı



Loye Ashton
Taugaloo College dini araştırmalar programı direktörü papazı Reverend)



Lawrence T. Geraty

La Sierra Üniversitesi



Ali Yurtsever
Rumi Forum



Kemal Öksüz
Niagara Vakfı



John L. Esposito

Profesör. Georgetown Üniversitesi kurucu Direktörlerinden. Mektubunda papaz ve eğitimci arasındaki farkı anlatıyor.


Mustafa Akyol

saol kardeş çok güzel bilgiler var burada tşk ettik
 
Geri
Üst