ATATÜRK KÖŞESİ

Bu Kadar EmeĞe Sonsuz Saygilar
 
dostum dogru sozdu dogru yerlere ulastıralım en onemlısı dıyanet işlerine ornek alırlar inşaallah.emegine saglık diyorum.TEBRİK EDİYORUM CANI GÖNULDEN
 
Atatürk'ten Hatıralar

Tarihimiz sayisiz savaslarla doludur. Biz bu savaslardan baskaldirip ne memleketi imar edebilmisiz, ne de kendimiz refaha kavusmusuzdur. Bunun sebebi, bizim suçumuzda oldugu kadar düsmanlarimizdadir da. Çünkü basta moskoflar olmak üzere düsmanlarimiz hep söyle düsünürlerdi :

- Türklere rahat vermemeli ki, baska sahalarda ilerleyemesinler...

Bunun için de sik sik basimiza belalar çikarirlar, savaslar açarlar, Balkan milletlerini istiklal diye kiskirtirlardi.

Biz böyle durmadan savasirken de o zamanlar askere alinmayan gayri müslimler durmadan zenginlesirlerdi.

Onlarin neden zengin, bizim neden fakir kaldigimizi bir köylü, Atatürk'e verdigi kisa bir cevap ile gayet veciz olarak izah etmistir.

Atatürk, mMersin'e yaptigi seyahatlerden birinde, sehirde gördügü büyük binalari isaret ederek sormus :

- bu kösk kimin ?
- kirkor'un...
- ya su koca bina ?
- yargo'nun
- ya su ?
- salomon'un...
Atatürk biraz sinirlenerek sormus :

- onlar bu binalari yaparken ya siz nerede idiniz ? Toplananlarin arkalarindan bir köylünün sesi duyulur :

- biz mi nerede idik ? Biz Yemen'de, Tuna boylarinda, Balkanlarda Arnavutluk daglarinda, Kafkaslar'da, Çanakkale'de, Sakarya'da savasiyorduk pasam...

Atatürk bu hatirasini naklederken :

- hayatimda cevap veremedigim yegane insan bu ak sakalli ihtiyar olmustur, der dururdu.

Atatürk'ün nükteleri-fikralari-hatiralari, sh 18
 
Atatürk'ten Hatıralar

Muallimler ankara'da bir içtima yapmislar, içtimaa iki üç muallim hanim da istirak ederek salonda ayri bir yere oturmuslardi.

Muallim hanimlarin içtimaa gitmelerini hos görmeyen meclis'in sariklilari gaziye sikayete gidiyorlar.

Gazi kizarak :
- "kimmis muallimler cemiyeti reisi ? Çagirin onu !"

Ve Mazhar Müfit birkaç dakika sonra içeri girinci gürleyen bir sesle çikisiyor :
-"siz muallimler içtimamda ne yapmissiniz ? Ne ayip sey bu ?"

Mazhar Müfit sasakalir. Gaziden bu hareket mi beklenirdi ? Sariklilar muzaffer bir besaretle gülüyor. Sariklilar nes'e içinde gazinin sesi hep ayni tonda devam ediyor.

- "olur sey degil olur sey degil !"

Mazhar Müfit hala ayakta ve hala ne diyecegini sasirmis bir halde cevap vermeye çalisiyor :
-"efendim vallahi... "

- "birak birak ben hepsini biliyorum; içtimaa muallime hanimlarida çagirdiniz. Fakat onlari niye ayri siralara oturttunuz ? Sizin kendinize mi itimadiniz yok, türk haniminin faziletine mi ? Bir daha öyle ayrilik gayrilik görmeyeyim, anladiniz mi ?

Atatürk'ün nükteleri-fikralari-hatiralari sh 59
 
Bu Sayfayi AÇan Ve Sayfaya Katkida Bulunan TÜm ArkadaŞlara Sonsuz Saygilar.benİ Okadar Mutlu Ettİnİz Kİ Tarİf Edemem.bu Memlekette Halen Benİm DÜŞÜncemde Gazİ Mustafa Kemal AtatÜrk E Ve Onun DÜŞÜncelerİne Saygi GÖsteren İnsanlar OlduĞunu HatirlattiĞiniz Ve Benİ Bu Fİkİrlerle Yanliz BirakmadiĞiniz İÇİn Hepİnİze Sonsuz TeŞekkÜrler..İnancim Odur Kİ Bu Mİllet Tekrar Bİr Araya Gelİp TÜm DÜŞmanlarini İÇten Ve DiŞtan Temİzleyecek Ve Mustafa Kemal Gİbİ DÜŞÜnce Fİkİrlere Sahİp Olacaktir..hepİnİze ÖmÜr Boyu Mutluluklar.......son Efe
 
27124.jpg


Atatürk ve milli değerlerimizle ilgili bir başvuru programı. Atatürk , yaşamı , yaptıkları nutuk hitapları gibi geniş ve kapsamlı bir bütün . Atatürk , Bayrak ve Yakın tarihimize ilgi ihtiyaç duyanlara , Atatürkle yada yakın tarihimizle ilgili bilgilerden faydalanmak istiyenlere öğrencilere herzaman gerekli olabilecek bir kaynak program. Ufak bir Atatürk Ansiklopedi programı da denebilir


http://www.agspro.com/ata/ataturk.zip
 
paylaşım için saol arkadaş
 
"ATATÜRK" e Saygısız Etmeyelim Please...!!!
KosKoca İSTANBUL u ÇANAKKALE yi vb... O Kurtardı Yoksa Biz Nsl Yaşayacaktık :(
 
""ATATÜRK" e Saygısız Etmeyelim Please...!!!"""

Bu ne demek şimdi.. Lütfen kelimesini öğretmediler mi ilkokulda. ne günlere kaldık yarabbim. Sağol sen çok saygılısın..
 
Şanlı Türk Bayrağımızın Tarihçesi

Türk Bayrağı

Türk Bayrağının Ölçüleri

200px-Turk_bayragi_buyuk1.png


Bakanlar Kurulunun, 25 Ocak 1985 tarih ve 85/9034 nolu "Türk Bayrağı Tüzüğü" kararının 4. maddesinde, bayrağın boyutları şöyle belirlenmiştir:

Bayrağın standartları:
Madde 4 - Bayrak, aşağıda gösterilen standartlara göre yapılır: (Ek:1)

1. Bayrağın boyu, eninin bir buçuk katıdır,
2. Ay ve yıldızın meydana getirilmesi için çizilen çemberlerin merkezleri eksen üzerinde bulunur.
3. Ay, iç ve dış çemberlerinin birbirini kesmesinden meydana gelir,
4. Ayın dış çemberinin çapı, Bayrak eninin yarısına eşittir, merkezi,uçkurluğun iç kenarından Bayrak eninin yarısına eşit uzaklıktadır,
5. Ayın iç çemberinin çapı, Bayrak eninin onda dördüne eşittir, merkezi, dış çember merkezinden uçum yönüne doğru Bayrak eninin 0.0625 katı uzaklıktadır,
6. Ayın ağzı uçum yönüne bakar,
7. Yıldız, çapı Bayrak eninin dörtte birine eşit olan ve beş eşit parçaya bölündüğü farzedilen bir çemberin bölüşme noktaları birer atlanarak meydana getirilir, yıldızın uçlarından biri, Bayrak ekseniyle ayın iki ucundan geçtiği farzedilen çizginin kesiştikleri nokta üzerindedir, bu noktaya iç çemberin ekseni kestiği nokta arasındaki uzaklık, Bayrak eninin üçte birine eşittir,
8. Uçkurluğun genişliği, Bayrak eninin otuzda biridir.

Türk Bayrağı Tarihi
Bilinen efsaneye göre, 1. Kosova Savaşı sonrasında; Türk askerlerin kanının bir çukurda toplanması sonucunda; Ay ve Yıldız'ın yan yana gelmesi ile oluştuğu söylenmektedir. Yapılan tüm varsayımlar arasında, 1. Kosova Savaşı'nın sebep olması en büyük imkanlardan biridir, lakin bu savaş tarihinin akşamında gökyüzünde Jüpiter ve Ay yan yana nadir anlarından birini yaşamıştır. Bu savaş sonunda ele geçirilen bir Sırp askeri, dönemin padişahı Murat Hüdavendigar'a Sırp savaş planlarını vereceği taahhütü ile yaklaşmış; hançeri ile Osmanlı İmparatorluğu galibiyeti ile sonuçlanan savaş sonrasında şehit edilmiştir. Yerine büyük oğlu Yıldırım Beyazıt geçmiştir.

1. Kosova Savaşı sırasındaki, Kosova'da gökyüzündeki görüntüye ulaşmak için örnek resimlerde Stellarium isimli ücretsiz planetarium programı kullanılmıştır. Planetarium programımızı 1. Kosova Savaşı tarihine (28 Temmuz 1389), ve Kosova koordinatlarına (Lat: 43.41 , Long: 25.65) alırsak ; gökyüzündeki Ay ve Yıldız'ın aslında Ay ve Jüpiter olduğu ortaya çıkar.

14. yüzyılda, Astronomi konusunda dünyaca ilerleyememiş olmamız; halen dünyanın yuvarlak olamaması gibi vahim sorunlar yüzünden, kan çukurunda gözüken yıldıza benzeyen parıltı da doğal olarak yıldıza benzetilmiştir. Jüpiter her ne kadar eski zamanlardan beri bilinmesine rağmen, ilk olarak 1610 yılında Galilei tarafından Jüpiter'e ait 4 Ay keşfedilmiştir. Jüpiter'in gözükebilen 4 ay'ının da etrafında kısmen parlaması (basit bir teleskopla gözükebilir, ancak çıplak gözle en iyi ihtimal Jüpiter'e yakın bir parıltı gözükür); büyük bir ihtimal Jupiter'i köşeli bir yıldıza benzetilmesini sağlamıştır. Lakin, Güneş'in herhangi bir gezegen üzerindeki yansımasının Dünya'daki insanlar tarafından parlak bir yıldıza benzetilerek de izlenebilir. Uranüs gezegeni de, bu süre içerisinde Jüpiter'e olan yakınlığı (her ne kadar çıplak gözle gözükmesi çok zor olsa da, küçük bir parıltı olarak gözükebilir); Jupiter etrafında farkedilebilir 5 köşe gözükmesine sebebiyet verir.

Eğer ki bu yansımayı, olası bir kan çukuru üzerinde düşünürsek de; bize Türk Bayrağı'nın şu anki hali gözükür. Bunun için gece yarısı saatlerindeki gökyüzü görüntüsünü, dikey ve yatay olarak tersine çevirirsek (Ayı arkanıza alarak kan çukuru üzerindeki yansımayı izlemek isterseniz) karşımıza aşağıdaki resimdeki gibi bir görüntü çıkar, ve Türk Bayrağı ile arasında müthiş bir benzerlik vardır.
 
Atatürk'ten insanlığa yol gösteren sözler

Milliyetçilik

Türk milletinin kuruluşunda etkili olduğu görülen tabiî gerçekler şunlardır: a) Siyasî varlıkta birlik. B) Dil birliği. C) Yurt birliği. D) Irk ve menşe birliği. E) Tarihî karabet. F) Ahlâkî karabet.
1930

Türk milletinin teşekkülünde mevcut olan bu şartlar diğer milletlerde hepsi birden yok gibidir. Daha umumî bir tarif yapabilmek için diyelim ki; bir topluma millet diyebilmek için bu şartlar, aynı zamanda bütün olarak veya kısmen, bir arada bulunmak lâzımdır. Bütün milletler tamamen aynı şartlar altında teşekkül etmemiş olduklarına göre Türk milletinde yaptığımız gibi, diğer her millet ayrı olarak mütalâa edilmedikçe, milliyet fikrini umumî ve ilmî olarak tarif etmek güçtür.
1930

Türk milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve beynelmilel temas ve münasebetlerde, bütün muasır milletlere muvazi ve onlarla bir ahenkte yürümekle beraber, Türk içtimaî heyetinin hususî seciyelerini ve başlı başına müstakil hüviyetini mahfuz tutmaktır.
1930

Memleketin, fikrî ve ekonomik gelişmede, yüksek ilerleme sahası olmasına çalışmak, idealimizdir. Fakat bu gelişmenin, medenî ve millî sınırlar haricinde cereyan almasını prensiplerimize uygun bulamayız.
1929

Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.
1930

Milliyetin çok bariz vasıflarından biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, herşeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.
1930

Türk milleti, millî hissi; dinî hisle değil, fakat insanî hisle yanyana düşünmekten zevk alır. Vicdanında millî hissin yanında, insanî hissin şerefli yerini daima muhafaza etmekle övünür. Çünkü Türk milleti bilir ki, bugün medeniyetin yolunda bağımsız ve fakat kendileriyle paralel yürüdüğü umum medenî milletlerle karşılıklı insanî ve medenî münasebet, elbette gelişmemize devam için lâzımdır ve yine malûmdur ki; Türk milleti, her medenî millet gibi, mazinin bütün devirlerinde keşifleriyle, yeni buluşlariyle medeniyet âlemine hizmet etmiş insanların, milletlerin kıymetini takdir ve hâtıralarını hürmetle muhafaza eder. Türk milleti, insaniyet âleminin samimî bir alisedir.
1930

Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir.
1921

Gerektiği zaman vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük istikbale lâyık ve namzet olan bir millettir.
1927

Yurt toprağı! Sana herşey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk milletini ebedî hayatta yaşatmak için feyizli kalacaksın. Türk toprağı! Sen, seni seven Türk milletinin mezarı değilsin. Türk milleti için yaratıcılığını göster.
1930

Millet için ve milletçe yapılan işlerin hâtırası her türlü hâtıraların üstünde tutulmazsa millî tarih mefhumunun kıymetini takdir etmek mümkün olamaz.
1931

Millî seciyeyi derin tarihimizin ilham ettiği yüksek derecelere çıkarmak heyecanla takip ettiğimiz büyük emellerimizdendir.
1931

Ne mutlu Türküm diyene
1933

Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk Milleti ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir.
1920

Bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.
1920

Bir milletin ruhu zaptolunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur. Halbuki asırların yarattığı millî bir ruha, kuvvetli ve daimi bir millî iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz.
1.9.1924

Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, herşeyden evvel Türkiye'nin istikbaline, kendi benliğine, millî an'anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.
1922

Milletin varlığını devam ettirmek için fertleri arasında düşündüğü müşterek bağ, asırlardan beri gelen şekil ve mahiyetini değiştirmiş, yani millet, dinî ve mezhebî bağlar yerine Türk milliyeti bağı ile fertlerini toplamıştır.
Kasım 1925

Bir fert için olduğu gibi, millet için de kudret ve kabiliyetini fiilî eseriyle gösterip ispat etmedikçe, itibar ve ehemmiyet beklemek beyhudedir. Kudret ve kabiliyetten mahrum olanlara iltifat olunmaz. İnsanlık, adalet, mürüvet icaplarını, bütün bu vasıfları haiz olduğunu gösterenler talep edebilir.

Esas kıymeti kendine veren ve mensup olduğu millet ve memleketi ancak şahsiyeti ile kaim gören adamlar, milletlerinin saadetine hizmet etmiş sayılmazlar. Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler, milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkânlarına nail ederler. Kendi gidince ilerleme ve hareket durur zannetmek bir gaflettir.
17 Mart 1937

Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür.
Ekim 1933

Başarılarda gururu yenmek, felâketlerde ümitsizliğe karşı gelmek lâzımdır.
1930

Türk... Öğün, çalış, güven.

Tarihi, vukuat, hâdisat ve müşahadat hep insanlar ve milletler arasında, hep milletin hâkim olduğunu göstermiştir. Milliyet prensibi aleyhindeki büyük mikyasta fiilî tecrübelere rağmen, yine milliyet hissinin öldürülemediği ve gene kuvvetle yaşadığı görülmektedir. Tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez.
Temmuz 1919

(Türk) Tarih tezi olgunlaştı. Onun üzerinde yürümek, durmadan çalışmak lâzımdır. Bazı imansızlar olabilir. Bunlar yol kesenlere benzeyebilir, aldırmayınız.
1938

Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
1924

Milletimiz, kuvvetli karakter, sarsılmaz sistem, ateşli milliyetçilik, iktisadî muvaffakiyetlerden doğup çoğalacak imkânlarla da kuvvetlendirilmelidir.
1924

Milletin toplumsal düzen ve sükûnu, hal ve istikbalde refahı, saadeti, selâmeti ve masumiyeti, medeniyette ilerleme ve yükselmesi için insanlardan, her hususta alâka, gayret, nefsin feragatini ve icabettiği zaman seve seve nefsinin fedasını talep eden, millî ahlâktır. Mükemmel bir millette, millî ahlâkiyet icapları, o millet fertleri tarafından âdeta muhakeme edilmeksizin vicdanî, hissî bir şevkle yapılır. En büyük millî heyecan işte budur.

Millî ahlâkımız, medenî esaslarla ve hür fikirlerle beslenmeli ve takviye olunmalıdır. Bu çok mühimdir; bilhassa dikkatinizi çekerim. Tehdit esasına dayanan ahlâk, bir fazilet olmadıktan başka itimada da lâyık değildir.
1924

Türk milleti kurtuluş savaşından beri, hattâ bu savaşa atılırken bile mahkûm milletlerin hürriyet ve bağımsızlık dâvalariyle ilgilenmeyi, o dâvalara yardım etmeyi benimsemiştir. Böyle olunca kendi soydaşlarının hürriyet ve bağımsızlıklarına kayıtsız davranması elbette uygun görülemez. Fakat milliyet dâvası şuursuz ve ölçüsüz bir dâva şeklinde mütalâa ve müdafaa edilmemelidir. Milliyet dâvası siyasî bir mücadele konusu olmadan önce şuurlu bir ülkü meselesidir. Şuurlu ülkü demek, müsbet ilme, ilmî usullere dayandırılmış bir hedef ve gaye demektir. O halde propagandalarda müsbet usullere müracaat etmek şarttır. Hareketlerin imkân sınırları ve sıraları mutlaka hesaba katılmalıdır. Türkiye dışında kalmış olan Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler. Nitekim biz Türklük dâvasını böyle bir müsbet ölçüde ele almış bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz.
 
ellerine sğlık güzel bi calışma olmuş :)
 
ATATÜRK ün Kurduğu Kurum Ve KuruluşLar

Anadolu ajansı
Ankara Hukuk Fakültesi
Ankara Orman Çiftliği
Bursa Merinos Halı Fabrikası
Çocuk Esirgeme Kurumu
Demiryolları ve Limanlar Genel Müdürlüğü
Devlet Hava Yolları
Devlet İstatistik Enstitüsü
Elektrik İşleri Etüt İdaresi
Etibank
Halkevleri
Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA)
Merkez Bankası
Merkez Hıfzısıha Enstitüsü
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı
Sanayi ve Maadin Bankası
Sümerbank
Türk Dil Kurumu
Türk Kuşu
Türk Tarih Kurumu
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası
Türkiye Şeker Fabrikaları
Uluslararası İzmir Fuarı
İş Bankası
Ziraat Okulları ve Yüksek Ziraat Enstitüsü
 
ATAMIZIN ölmeden önce orduya son mesajı...

"Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk ordusu!
Memleketini, en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmışsan, Cumhuriyet'in bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtalarıyla mücehhez olduğun halde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.
Bugün, Cumhuriyet'in 15. yılını mütemadiyen artan büyük bir refah ve kudret içinde idrak eden büyük Türk milletinin huzurunda kahraman ordu, sana kalbî şükranlarımı beyan ve ifade ederken, büyük ulusumuzun iftihar hislerine de tercüman oluyorum.
Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini dahilî ve haricî her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve âmade olduğuna, benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır. Büyük ulusumuzun orduya bahşettiği en son sistem fabikalar ve silahlarla bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir feragat-i nefs ve istihkâr-ı hayatla her türlü vazifeyi ifaya müheyya olduğunuza eminim. Bu kanaatle kara, deniz, hava ordularımızın kahraman ve tecrübeli komutanları ile subay ve eratını selamlar ve takdirlerimi bütün ulusun muvacehesinde beyan ederim.
Cumhuriyet Bayramı'nın 15. yıldönümü hakkınızda kutlu olsun..."
Mustafa Kemal ATATÜRK
 
ATATÜRK Ün Sivas Kongresini Açış Konuşmasından

Sivas Kongresinde Kongre Başkanı Mustafa Kemal Paşa Tarafından Yapılan Açış Konuşmasından, 4 Eylül 1919

Sayın Baylar;
Yurdun ve ulusun, kurtuluşunu amaçlayan zorunlu nedenler, sizleri, bunca zahmet ve engellere karşın, Sivas’ta topladı; yiğit dayancınızı kutlar ve sizlere hoş geldiniz demekle mutlu olduğumu bildiririm.

Erzurum Kongresi’nin bildiri ve tüzüğü dışında alınmış ve gizli kalmış hiç bir kararı yoktur. Yalnız Sadrazam Ferit Paşanın Paris gezisi dönüşünde, Anadolu’da kargaşa olduğu yolundaki genelgesi Kongrede büyük üzüntülerle okunmuş, gerçeğe aykırı ve ülke ve ulus çıkarları için zararlı bir aymazca bildirinin hemen yalanlanması kendisinden kesinlikle istenmiştir. Bir de mebus seçimlerinin çabuklaştırılması istenmiştir. Erzurum Kongresi yalnız Doğu Anadolu delegelerinden oluşmuş bulunduğundan, yetkisini bu çevreyle sınırlamak zorunluluğunu göz önünde tutmuştur. Ancak Batı Anadolu ve Rumeli delegelerinin katılmasıyla belirebilecek geniş ve kapsamlı yetkinin kullanılmasına saygıdeğer kurulunuzun toplanması koşuluna bağlı görmüştür. Hatta bu nedenledir ki, Doğu Anadolu’daki Ulusal Derneklerin birleşmesinden oluşan topuluğa ad verirken “Doğu Anadolu” sınırlaması konuldu. Doğrudan doğruya “Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” veya “Anadolu – Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” genel adını kullanmak ve bütün ulusun halkları adına kendi kendine yetki vermek doğru olamazdı. Böyle olsaydı, İstanbul’da olduğu gibi, beş on kişinin bir araya gelip bütün ulusun yetkili vekilleriymişçesine tek yönlü ve gerçek yetki sahibi ulusla bağlantısız bir girişim niteliğinde kalabilirdi. Bununla birlikte Baylar, Erzurum Kongresi, “Bütün ülkenin ve ulusun elbirliği etmesi noktasında Doğu Anadolu illerinin, öbür illerle her bakımdan çalışma ortaklığı sağlanması konusundaki isteği kesindir” ilkesini kabul etmiştir. Doğal olarak sizlerin katılmanızla kurulan işbu Sivas Kongremizde vatanımızın bir bütün, ulusumuzun tek vücut olduğunu gereği gibi belirtecek ve kanıtlayacak ilkeler konulur.
 
ATATÜRKten kadın kıyafeti ve örtünme üzerine açıklama...

KADIN KIYAFETI VE ÖRTÜNME

Atatürk, 31 Ocak 1923 tarihinde Izmir Eski Gümrük binasinda halk ile yaptigi konusmada sunlari belirtmektedir :

"Kasaba ve sehirlerde yabancilarin dikkati ençok örtünme sekli üzerinde toplaniyor. Buna bakanlar kadinlarimizin hiçbirsey görmediklerini saniyor. Bununla beraber din geregi olan örtünme, kisaca belirtmek gerekirse, denebilir ki; kadinlarin sikinti çekmesine yol açmayacak ve adaba aykiri olmayacak sekilde basit olmalidir. Örtünme sekli kadini hayatindan, varligindan tecrit edecek bir sekilde olmamalidir."Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, II. Cilt,s. 87

21 Mart 1923 tarihinde Konya Hilaliahmer Kadinlar Subesi'nin tertip ettigi çay ziyafetinde söyle söylüyor:

*** "Muhterem Hanimlar, düsmanlarimizi aldatan bu dis görüntü bilhassa kadinlarimizin seklinden, giyim tarzindan ve örtünme seklinden kaynaklaniyor. Onlarin aldanmalarina yol açan diger bir nokta da yabancilarla temas edebilecek mevkide bulunan kadinlarimizin tavir ve hareketlerinin millî tavir ve hareketlerimizin timsali olmayip, belki Avrupa tavir ve hareketlerinin taklitçisi olarak görülmesidir. Filhakika, memleketimizin bazi yerlerinde, en ziyade büyük sehirlerinde giyim tarzimiz, kiyafetimiz bizim olmaktan çikmistir. Sehirlerdeki kadinlarimizin giyim tarzi ve örtünmesinde iki sekil tecelli ediyor; ya ifrat, ya tefrit görülüyor. Yani ya ne oldugu bilinemiyen, çok kapali, çok karanlik bir dis görünüm gösteren bir kiyafet, - veyahut Avrupanm en serbest balolarinda bile dis kiyafet olarak arzedilemiyecek kadar açik bir giyim. Bunun her ikisi de seriatin tavsiyesi, dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz kadini o tefritten de, bu ifrattan da tenzih eder. 0 sekiller dinimizin muktezasi degil, muhalifidir. Dinimizin tavsiye ettigi tesettür hem hayata, hem fazilete uygundur. Kadinlarimiz seriatin tavsiyesi, dinin emri mucibince örtünselerdi, ne o kadar kapanacaklar, ne o kadar açilacaklardi. Dînî örtünme, kadinlar için zorluk çikarmayacak, kadinlarin toplum hayatinda, ekonomik hayatta, çalisma hayatinda ve ilim hayatinda erkeklerle ortak çalismalar yapmasina mani bulunmayacak bir normal sekildedir. Bu normal sekil, toplumumuzun ahlak ve terbiyesine aykiri degildir."

"Giyim tarzimizi ifrata vardiranlar, kiyafetlerinde aynen Avrupa kadinini taklit edenler düsünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, kendine mahsus adetleri, kendine göre millî hususiyetleri vardir. Hiçbir millet aynen diger bir milletin mukallidi olmamalidir. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettigi milletin ayni olabilir, ne kendi milliyeti dahilinde kalabilir. Bunun neticesi süphesiz ki hüsrandir."

"Bizim örtünme meselesinde nazari itibare alacagimiz sey, bir yandan milletin ruhunu, diger yandan hayatin icabatini düsünmektir. Örtünmedeki ifrat ve tefritten kurtulmakla bu iki ihtiyaci da temin etmis olacagiz. Giyim tarzimizda milletin ruhi ihtiyacini tatmin için, Islam ve Türk hayatini baslangiçtan bugüne kadar layikiyle tetkik ve etrafiyle açiklamamiz lazimdir. Bunu yaparsak görürüz ki, simdiki giyim tarzimiz ve kiyafetimiz onlardan baskadir, lakin onlardan daha iyidir diyemeyiz. Bizim kadin hayatimizda, kadinin giyim tarzinda yenilik yapmak söz konusu degildir. Milletimize bu hususta yeni seyleri bellettirmek mecburiyeti karsisinda degiliz. Belki ancak dinimizde, milliyetimizde, tarihimizde zaten mevcut olan begenilir adetlere uygunlugu saglamak mevzübahs olabilir. Biz baslibasina ferden her türlü sekilleri tatbik edebilir, kendi zevkimize, kendi arzumuza, kendi terbiye ve seviyemize göre istedigimiz kiyafeti seçebiliriz. Ancak bütün milletin sayani kabul görecegi sekilleri, bütün milletin hayatinda uygulanmasi mümkün olan kiyafetleri herhalde genel temayülde aramak ve o sekillerin gerçeklesmesini de genel temayüle uygunlukta görmek lazimdir. Bazi milletlerin zevk alemlerini memleketimizde tatbike kalkmak süphesiz ki hatadir. Bu yol toplum hayatimizi feyz ve fazilete ulastirmaz."

"Daha selametle, daha dürüst olarak yürüyecegimiz yol vardir. Büyük Türk kadinini mesaimizde müsterek kilmak, hayatimizi onunla birlikte yürütmek, Türk kadinini ilmi, ahlakî, içtimai, iktisadi hayatta erkegin ortagi, arkadasi, yardimcisi ve destekçisi yapmak yoludur. Eger kadinlarimiz dinin tavsiye ve emrettigi bir kiyafetle, faziletin icabettirdigi hareket tarziyla içimizde bulunur; milletin ilim, sanat, içtimaiyat hareketlerine istirak ederse bu hali, emin olunuz; milletin en mutaassibi daha takdir etmekten geri duramaz. Bilakis o halin aleyhinde söylenecek sözlere karsi, belki onun mütesebbislerinden daha fazla savunucusu olur."Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 11. Cilt, s. 149-151

*** "Gezilerim sirasinda köylerde degil özellikle kasaba ve sehirlerde kadin arkadaslarimizin yüzlerini ve gözlerini çok siki ve özenle kapatmakta olduklarini gördüm. Özellikle bu sicak mevsimde bu durumun kendileri için mutlaka iskence ve istirap nedeni oldugunu tahmin ediyorum. Erkek arkadaslar bu biraz bizim bencilligimizin eseridir. Çok namuslu ve dikkatli oldugumuzun geregidir. Fakat saygideger arkadaslar, kadinlarimiz da, bizim gibi anlayisli ve düsünceli insanlardir. Onlara ahlakla ilgili kutsal kavramlari asilamak, millî ahlakimizi anlatmak ve onlarin beynini isikla, temizlikle donatmak esasi üzerinde bulunduktan sonra fazla bencillige gerek kalmaz. Onlar yüzlerini dünyaya göstersinler. Ve gözleriyle dünyayi dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak bir sey yoktur."Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, II. Cilt, s. 211.

*** "Bazi yerlerde kadinlar görüyorum ki basina bir bez veya bir pestemal veya buna benzer bir seyler atarak yüzünü gözünü gizler ve yanindan geçen erkeklere karsi ya arkasini çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrin anlami ve isareti nedir? Baylar uygar bir millet anasi, millet kizi bu garip sekle, bu vahsi duruma girer mi? Bu durum, milleti çok gülünç gösteren bir görüntüdür. Derhal düzeltilmesi gerekir."Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, II. Cilt, s. 217
*** "Bizim kadinlarimiz, bazi yerlerde Avrupa kadinlarini bile giptaya sevkedecek kadar ilerlemislerdir ve eger kadinlarimiz yalniz bu yönü düsünür ve yalniz siklikta, zerafette Avrupa kadinlarini bile geçmeyi amaç kabul ederse kadinlik hayatinda, dolayisiyla bütün milletin hayatinda varmak istedigimiz mutlu inkilaba ulasmakta kolaylik saglayamayiz."
"Kadinlik meselesinde dis görünüs ve kiyafet ikinci derecededir. Asil mücadele alani, kadinlarimiz için görünüs ve kiyafette basaridan daha çok, asil basarili olunmasi gereken alan isikla, kültürle, gerçek faziletle süslenmek ve donanmaktir. Ben saygideger hanimlarimizin Avrupa kadinlarindan daha asagida kalmayacak, tersine pek çok yönlerde onlarin üstüne çikacak isik ve kültürle donanacaklarina kesinlikle kusku duymayan ve buna kesinlikle emin olanlardanim."Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, II. Cilt, s. 151 - 153.
 
Kardesim harikasın mukemmelsin tek kelimeyle süpersin.Boyle gurur verici bu konuyu bizimle paylastıgın için seni saygıyla selamlıyor tesekkürşerimi sunuyorum...
 
Ataturk'ün İtalyanlara CeVabı!!!!!

Birgün italyan Büyükelçisi Ata ile görüşmek ister ve
huzura kabul edilir. O zamanın muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında
konuşulduktan sonra, büyükelçi "Ekselans, dün Roma ile yapmış oldugum bir
görüşmede hükümetimizin Hatay'ı almak istediği kararını size iletmem
söylendi" der.
Odada buz gibi bir hava eser. Ata, büyükelçiye birşeyler daha ikram
eder ve iki dakikalığına odadan ayrılır. Döndüğünde ayağında çizmeleri,
üzerinde mareşal üniforması, belinde tabancası vardır. Doğruca masasına
gider, manyetolu telefondan Mareşal Fevzi Çakmak'ın bağlanmasını ister ve
Çakmak'a: " Paşa, İtalyan dostlarımız Hatay'a gelmek istiyorlarmış. Hazır
mıyız" der. Fevzi Çakmak durmu anlar ve "Biz hazırız Paşam" diye
yanıtlar...Ata büyükelçiye döner ve: "Biz hazırmışız. Hükümetinize
söyleyin, isterlerse gelip Hatay'ı alabilirler" der.......
 
Geri
Üst