ATATÜRK KÖŞESİ

dostum eğer bakarsan bu bölümde Atatür köşesi var eğer bu konuları oraya açarsan iyi olur..ve bu fotoların bazıları verilmişti..biraz daha dikkatli olalım..
 
dostum bu sanki biraz kronolojik gidiyordu onun için ben dokunmadım ve 2 tanesının verilmiş oldugunu gördüm
ayrıca bıraz görüldükten sonra tasınabılecegını düşünmüştüm...
 
bugün 10 kasım:( huzur içinde yat ATAM
ATA'ma söylemek istediğim ilk söz şudur bence ''Özür dilerim.Biliyorum olacak iş değil ama özür dilerim;Özür dilerim çünkü emanetini iyi koruyamıyorum.Özür dilerim çünkü vatanı satmaya kalkışanlara engel olamıyorum.Özür dilerim çünkü senin Bursa Nutku'nda söylediğin gibi dewrimlerin ve cumhuriyetin bekçiliğini yapamıyorum.Özür dilerim ATAM yılacak değilim çünkü ben gencim yorulmam ama yenildim be ATAM Özürdilerim.
 
Sen Yerinde rahat uyu ATAM kurmuş olduğun Devlet Yaşatmış olduğun Millet Bizlere Emanet...
 
Evet, bugün 10 Kasım.
Sabah evden apar-topar çıkıp, bindim otobüse. Yavaşdan ilerliyorduk... trafik felaketti. Herkes bir yerlere dalıp gitmişti. Zaman yavaş yavaş ilerliyordu.
Saatime baktım, dokuzu beş geçiyordu. Sağa sola bakındım kimsede tık yok. Kulağıma sren sesi falan da gelmiyor. Allah'tan ayaktayım, olduğum yerde öylece durdum... Beyfendiler yerlerinden kalkma zahmetine bile girmiyor. Hanımefendiler dünyadan bihaber...
Bir grup Balat'ta yolları kesmiş; SOL, SOL diye bağırınıyor! İçlerindeki zehri akıtmak için Paşamın ölüm günü fırsat bilmişler!
Bunca uğraş boşa gitmiş...
Bunca uğraş boşa gitmemiş...
Birincisi sen bul, ikincisini ben söyliyeyim;
Bunca uğraş boşa gitmedi düşman! Sevin hadi, bugün zafer günlerinden biri. Etrafımıza sardığınız Koca Kafalar, çevrelerini sindirip atıyor. Herkesi kendine benzetiyor.
Sevin düşman, artık bu Millet Atasını hatırlamıyor! Ben evleniyorumun Ata'sına bile daha çok sevgi gösteriyor!
Sevin düşman, artık analar Mustafa Kemaller doğurmuyor.
Sevin düşman, artık bu Millet seni "kurtuluş" olarak görüyor.
Sevin düşman...
Huzur içinde yat Paşam... Biz gençler olarak o huzuru sana veremiyoruz... Çanakkale'de Ölmeyi emrettiğin ŞEHİTLERİNİN verdiği huzurla yat paşam...
 
Büyük önder Atatürk'ü Saygi Ve Minnetle Aniyoruz

imagesearch1bd.jpg
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikalinin 67. yıldönümünde Anıtkabir'de düzenlenen devlet töreniyle anıldı.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer başkanlığındaki devlet erkanı, Atatürk'ün kabrine çelenk koyarak, manevi huzurunda saygı duruşunda bulundu.

Anıtkabir'deki tören, saat 08.50'de devlet erkanının Aslanlı Yol'dan yürüyüşüyle başladı.

Cumhurbaşkanı Sezer başkanlığındaki kortejde TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ile Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya, bakanlar kurulunun bazı üyeleri, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Fevzi Türkeri, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, ANAVATAN Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, bazı siyasi partilerin temsilcileri, bazı milletvekilleri, YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, bürokratlar ve diğer devlet erkanı yer aldı.

Cumhurbaşkanı Sezer, üzerinde 'Cumhurbaşkanı' yazılı kırmızı-beyaz karanfillerden oluşan çelengi Büyük Önder'in kabrine koydu.

Atatürk'ün 67 yıl önce ebediyete intikal ettiği saat 09.05'te 'ti' sesi ve sirenler eşliğinde saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu.

Bu saatte tüm yurtta Atatürk'e saygının ifadesi olarak sirenler çalındı. Vatandaşlar da 2 dakika süreyle saygı duruşunda bulundu. Bütün resmi kurum ve kuruluşlardaki bayraklar yarıya indirildi.

Cumhurbaşkanı Sezer ve protokolde yer alan devlet erkanı, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Misak-ı Milli Kulesi'ne geçti.

Cumhurbaşkanı Sezer, burada Anıtkabir Özel Defteri'ne şunları yazdı:

'Yüce Atatürk, aramızdan ayrılışının 67'inci yıldönümünde sevgimizi ve saygımızı sunmak, ilke ve devrimlerinize bağlılığımızı yinelemek için huzurundayız. Ulusumuz sizi her gün artan bir gönül borcuyla anmakta, size olan özlemini ortak duygu ve düşüncelerle dile getirmekte, aydınlık yarınlara ulaşmak için çabalarını kararlılıkla sürdürmektedir. Türk Ulusu büyük bedeller ödenerek kurulan laik ve demokratik cumhuriyetimizi ödün vermeden sonsuza kadar yaşatmak ve yeni eserlerle güçlendirmek için ant içmiştir.

Ülkemizi karanlıktan aydınlığa çıkaran, toplumumuzu çağdaş yaşam biçimine kavuşturan ölümsüz önderimiz olarak gönüllerdeki erişilmez yeriniz değişmeyecek. Size olan sevgimiz, saygımız ve inancımız artarak sürecektir. Yüksek anınız önünde eğiliyor ve şükranlarımızı sunuyoruz.'

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Büyük Önder Atatürk'ün ölümünün 67. yılı nedeniyle yayınladığı mesajda, 'Cumhuriyetimizin kurucusu, yurdumuzun kurtarıcısı, büyük komutan, devrimci ve devlet adamı Atatürk'ün gönüllerdeki erişilmez yeri değişmeyecek, O'na duyulan sevgi ve saygı hiç eksilmeyecektir' dedi. Sezer, Türk ulusunun Yüce Önderi'ne, kurduğu Cumhuriyet'e, ilke ve devrimlerine ve Atatürkçü düşünce sistemine her zaman sahip çıkacağını kaydetti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da yayımladığı mesajda, 'Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü sonsuza uğurladığımız bu günü, O'nun ileri görüşlülüğü, bilim, kültür ve sanata bakışını anlayarak geçirmek en doğru anma biçimi olacaktır' dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, 'Bugün bizlere düşen görevin, Atatürk'ü her yönüyle daha iyi analiz ederek onun düşünce sistemini anlamak ve bilgi çağının parametreleri doğrultusunda onun düşüncelerini günümüze taşıyarak irdelemek, sonuçlarını genç nesillere anlatmak ve uygulatmak olduğunu' söyledi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da yayımladığı mesajda, Ulu Önder Atatürk'ün, 'toplum olarak sahip çıkılması gereken temel ulusal simge olduğunu' vurgulayarak, 'O'nun ortaya koyduğu Türkiye modeli, temel sentezleri, vatandaşlık anlayışı, inançlara saygı ama devleti, siyaseti inançların dışında düzenleme kararlılığı dünün gerçği, bugünümüzün de güvencesidir' dedi.
 
Yakin Tarihten Anilar ( Atatürk'ün Soförü)

Atatürk'ün 10 yıl şoförlüğünü yapan Seyfettin Yağız, tarihi sarsacak anılar ile ortaya çıktı. Anlatılanlar, Ata'nın ne kadar büyük bir devlet adamı olduğunun en güzel kanıt

Atatürk'ün şoförü Seyfettin bey bugün 100 yaşında. Anlattıkları Atatürk ile ilgili gizli kalmış tüm bilgileri ortaya seriyor. Atatürk'ün ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile yaşamı boyunca aralarının açık olduğunu ve bunun nedenlerini açıklıyor. Bilinen bir çok tarihi gerçeklerin küçük farklılar taşıdığını anlatıyor. Ancak bu anlatım o olayın bilinen seyrini değiştiriyor. Seyfettin bey Atatürk'ün 10 Kasım'dan
önce öldüğünü bunu İsmet İnönü'nün bunu sakladığını öne sürüyor. Atatürk'ün İtalyan elçisine verdiği cevap ise oldukça ilginç.

Kimi zaman, Atatürk bir şoför amir ilişkisini de geçerek dost masaları kurduklarını söyleyen Seyfettin Yağız 'ın en ilginç anektodu ise "Ben bu millete uşaklık yapmayı öğretemedim" sözüyle ilgili. İşte Seyfettin beyin anlatımıyla o meşhur olay. "Ürdün Kralı Abdullah ile Sayanora yatındayız. Kahveyi götürmesi için garson aradık bulamadık. Ben Kahveyi götürmek için Atatürk'ten izin aldım. Kahveyi götürürken ayağım takıldı. Kahveyle beraber kralın üstün düştüm. Bana tek kelime birşey demedi. Sonra Arapça, 'Yazık! Atatürk'ün etrafında terbiyeli kimse kalmadı' demiş. Bunun üzerine Atatürk, 'Ben Türk milletine her şeyi alıştırdım ama uşaklığa alıştıramadım' dedi.

4 bin askerle Roma'ya girerim

Seyfettin bey İtalyan sefiri ile Atatürk arasında İtalyanca tercümanlık da yapmış. Konuşmaların bir kısmını mükemmel bir İtalyanca ile anlattı. "Mussoloni bütün dünyaya meydan okuyordu. Rodos adasına 40 bin asker yığmış. İzmir'i istiyor bizden. İtalyan sefiri Povli Atatürk'ün yanına geldi. Atatürk gece adamıydı. Bana 'Sor bakalım niye geldi?' dedi. O da 'Eğer 4 ay içinde İzmir'i bize vermezsen, zorla alacağız' diye cevap verdi. Atatürk, 'Ben yarın cevap vereceğim' dedi. Ben İtalyan sefirine, 'Yarın sabah 9'da gel. Atatürk cevabını o zaman verecek' dedim. İtalyan sefiri ertesi gün sabah 9'u çeyrek geçe geldi. Atatürk işaret parmağını kaldırarak İtalyan sefirine 'söyle o koca herife, o 40 bin askerle İzmir'i alamaz ama ben 4 bin mehmetcikle Roma'ya girerim.' dedi..

"Bir gecede İskenderun'u tak diye aldık. Bak şimdi Kıbrıs'ı alamıyoruz" diyen Seyfettin Bey, anlattıklarıyla beni hayrete düşüren Seyfettin Yağız'ın bundan sonra okuyacağınız anıları dudak uçuklatacak cinsten. Bu yüzden noktasına virgülüne dokunmadan tarihçilerin bilgisine sunuyorum.

İzmir suikastının iç yüzü

"Bunlar o vakit Kazım Karabekir'in evinde toplanıyorlar. Başlarında Laz Ziya Hurşit var. Kazım Karabekir'in Atatürk'e suikast yapıldığından haberi yok. Onun için evini açıyor. İstiklal Mahkemesi Başkanı ve onun yaveri Ali Kılıç, Hüsnü Bey, Avni Bey, Nüri Bey. Bunlar itiraf etti. Kazım Karabekir 'in evinde toplandık dediler. Atatürk ile Kazım Karabekir 'i düşman etmek için. Atatürk bunun üzerine Karabekir'i Moda 'da bir eve hapsetti. İdam ettirmedi. Kazım bey orada sürekli kitap yazdı."

"Marif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Necati Bey vardı. Atatürk onu çok severdi. Necati bey ölünce İsmet paşa, Atatürk'e danışmadan Adnan Kotan'ı maarif vekili yaptı. Birgün Dolmabahçe Sarayı'ndayız. İri yarı şişman bir adam elinde tavuk, oturuyor. Atatürk dedi ki, 'Git bak bakalım bu adam kim?' Bende adamın yanına gidip, 'Beyefendi siz kimsiniz' diye sordum. Beni azarladı. Bak dedim beni azarlama. O zaman onu masaya çağırdılar. Atatürk ona, 'Marif vekili olmak için ne lazım' diye sordu. Adnan bey de, 'Efendim talebeler olmaz ama.....' Atatürk ona imza attırdı. Onu meclise sokmadı. İsmet Paşa geceleyin geldiğinde şövalye kılıcıyla, 'Paşam paşam ben başvekil olmak istiyorum' dedi. Atatürk de onu halef yaptı. Celal Bayar'ı da selef yaptı.

"Atatürk hastalanıp yatağa düştüğünde İsmet Paşa 'ya haber verdim. 'Paşam Atatürk çok hasta gel.' Gelmedi, 'Geleyim de beni öldürsün değil mi?' dedi. Araları maarif vekili Adnan Kotan yüzünden
bozuktu. Bir de son zamanlarda İsmet Paşa, Atatürk'e karşı tavır aldı. Şapkasını çıkarmamaya başladı. Karşısında ayak ayak üstüne attı. 4 defa çağırdım gelmedi. Bir de Serbet Fırka vardı. Bu olaydan sonra tamamen araları açıldı."

Atatürk en çok kuru fasulyeyi ve nohutu severdi. Et yemezdi. Sakız leblebisiyle rakı içerdi. Yenice sigarası içerdi. Bana da kocaoğlan derdi. Birgün 'Kocaoğlan ben ölürsem bu memleket felakete gider. Bu sağır (İsmet Paşa'ya sağır derdi) memleketi yok edecek' dedi.

Birgün bir kadın geldi. 35 yaşlarında. Ben üstünü aramaya kalktım Atatürk kızdı, 'Kadın aranmaz' dedi. Kadın Atatürk'ün kulağına birşey söyledi ve gitti. O gittikten sonra Atatürk, 'O sağırı bul, hemen yanıma gelsin.' İsmet Paşa geldi. 'İzmir'de bir kambur Kemal varmış. (Kambur Kemal de İsmet Paşa'nın abisi.)Söyle o Kambur Kemal'e aklını başına toplasın. Gider o kamburunu düzeltirim' diye konuştu Atatürk.

"Birine kızdığı vakit katiyyen yüzüne vurmazdı. Birgün İngiltere Kralı Edward geldi. Dolmabahçe Sarayı'ndan içeri girerken ayağı kaydı düştü. Benden mendil istedi. Atatürk bana, "Söyle o krala burası Türkiye. Taşı toprağı altın gibi tertemizdir . Mendil istemez" dedi.

İnönü'yü sevmemesi için 3 neden

"Atatürk'ün en çok sevdiği insan Celal Bayar ve Mareşal Fevzi Çakmak 'dı. Hiç sevmediği kimse ise İsmet Paşa idi. İsmet Paşa ile aralarının bozuk olmasının sebebi, üç şeye dayanıyor. Birincisi İzmir suikastı, ikincisi serbest Fırka. Üçüncüsü Nuri Conker.î İzmir suikastını düzenleyen kimdi?
"Kazım Karabekir 'in suikastten haberi yoktu.Laz Ziya Hurşit, Avni bey, Nuri Bey, Sait bey ve Rüştü bey. Biz izmir'e giderken güzergah belli. Isısız bir yerde bombayı atacaklar ve Atatürk'ü öldürecekler. Fakat İzmir Valisi Kazım Paşa haber alıyor ve Atatürk'e telgraf çekiyor. Biz de Atatürk ile İzmir'e doğru hareket ediyoruz. Telgraf geldi 'Paşam İzmir'e gelmeyin.' Bunun üzerine Atatürk, 'Sür Kocaoğlan İzmir'e' dedi. Tam gaz İzmir'e girdik.î Ata 'nın ölümünü gizledi "Onu çok özlüyorum. O olsaydı ben buralarda olur muydum? Atatürk 10 Kasım'da ölmedi. Söylersem tarihi şaşırtıyorsun diyorlar. Atatürk öldükten sonra beni Dolmabahçe'ye kapattılar. Dışarı çıkmamı istemediler."

1 İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde, oğlu Ömer İnönü'nün gerek talebelik , gerekse daha sonraki yıllarda Dolmabahçe Sarayı'nı ikametgah olarak kullanıp, yattığı bir oda için bütün sarayın kaloriflerleri yaktırmıs, sarayda gece alemleri düzenlemiştir.

Bu olay dönemin millet meclisinde ciddi tartışmalara neden olmuştur. (Ahmet Gürkan, İsmet Paşanın beytülmalı)


2 27 Ağustos 1919'da Kazım Karabekir Paşaya yazdıgı mektupta Amerikan mandasına girmenin en doğru karar olacağını savunmuştur. (Feridun Kandemir, İkinci adam masalı)

3 Kapatılan Mason dernekleri İsmet İnönünün Cumhurbaşkanlığı devrinde serbest bırakılarak eski malları iade edilmiştir. ( Aynı uygulama Türk Ocaklarına yapılmamıştır).

Alınan izinle 1948 de Tepebaşında "Türk Mason Derneği" adı altında mason derneği tekrar faliyete açılmıştır. (Mehmet Kafkas, Geçmişi Bilmek)

4 Mehmet Akif Ersoy'un dindarlığı sebebiyle, İstiklal Marşımıza karşı ilk saldırı İsmet inönü hükümeti zamanında Cumhuriyet halk partisi yayın organı gazeteler tarafından yapılmıştır. ( Muhittin Nalbantoğlu, İstiklal Marşımızın tarihi)


5 27 Mayıs 1960 darbesinden önce İsmet İnönünün verdiği bazı demeçler

-"Seçim güvenliği üzerinde ısrar edeceğiz. Vermezsen gideceksin, hemde çok fena gideceksin." (17 ekim 1958)
-"Biz ihtilal ve inkılap rejiminden geldik." (18 Ekim 1958)
-" Sabık başbakan olmaktan korkan zatın korktuğu en kısa zamanda başına gelecektir"(17 Ocak 1960)

1960'da mesajlarını ağırlaştırmış;

-"Biz ihitalal metodları izleriz"
-"Biz ihtilalden yetişmiş insanlarız"
-"Şartlar tamam olduğunda milletler için ihtilal meşru haktır."

27 Mayıs darbesinin liderlerinden Orhan Erkanlınında yıllar sonra hatıralarında bu olaya değindiğini ve ismet inönüden etkilendiklerini ve cesaret aldıklarını söylemiştir.
 
şiirlerle atatürk

KEMAL PAŞA'YA

Yüzünü görmek istedim
Selanik' te birşey sormadan
Kuyumcularla kebapçılara
Deniz kıyısına gittim
Sesin duyuluyordu
Liman boyunca
Bütün deniz kabuklarında
Bir vapurda
Dalgalanıyordu
Adının hayali
Ne güzel şey "Türk dostuyum " demek
Samsun' a çıkacağız yarın sabah

Ord.Prof.Dr.Anna Masala (İtalyan)

MUSTAFA KEMAL' İ DÜŞÜNÜYORUM

Mustafa Kemal' i düşünüyorum
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri
Mustafa Kemal' i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği,
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi.
Mustafa Kemal' i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere...
Mustafa Kemal' i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı!
Yine bizimle beraber biryerde,
Yaşıyor dört köşesinde vatanın.
Yaşıyor damar damar yüreklerde.
Mustafa Kemal' i düşünüyorum;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

BİR RESİMDE ATATÜRK

İzmir' e girişini Atatürk' ün
Bir kahve duvarındaki resimde gördüm
Bir ılık güz öğlesinde
Şanlı haki urbası üzerinde
Koymuştu kılıcını içine kınının
Yürüyordu arasına sevgili halkının
Ayağında Anadolu' dan getirdiği toz
Bir inanç gözlerinde tükenmez
Alabildiğine insan kalabalığı ardı
Bir aydınlık geleceğe bakıyordu
Işıktı sevinçti türküydü
Görseydiniz o resimde Atatürk' ü

Sabahattin Kudret Aksal
 
Atatürk' ün en sevdiği ve O'nu ağlatan arya: TOSCA

http://rapidshare.de/files/7578146/Tosca_Aria_of_Cavaradossi_E_Lucevan_le_Stelle.mp3.html

Atatürk’ün çok duygulu olduğu bir akşamdı. Bir şeye içlenmiş olduğu belliydi. Tosca Operası’ndan Cavaradossi’nin ünlü aryasını çok severdi ve bana birçok kez çaldırmıştı. O gece de biliyordum ki sıra Tosca’ya da gelecek. ‘Hatta bir yanlış yapmayım’ diye aryanın notalarını bile yazmıştım ve cebimde hazır bulunduruyordum. Nihayet bana döndü, ‘Çal bakalım şu Tosca’yı’ dedi. Ben notayı çıkarttım. ‘Hayır, hayır öyle değil. Notayı bırak, notasız çal.’
Notayı bıraktım, gözlerimi kapadım, konsantre oldum, başladım çalmaya. Henüz bir iki nota çalmıştım ki, ‘Hayır olmadı, bana dön, bana çal. Benim gözlerime bak öyle çal’ dedi.
Masada oturuyordu. O’na döndüm ve çalmaya başladım. ‘Gene olmadı, bana daha yaklaş’ dedi. Yaklaştım, çok yaklaştım. Belliydi ki çok uzak bir anısının içine gömülmek istiyor ve içinden çok eski zamanlara ait birşeyler taşıyor, fışkırıyor, fışkırıyordu. İçinde kopan fırtınayı dindiremiyordu bir türlü... Sonunda, ‘Kemanın sapını omuzuma dayayacaksın ve öyle çalacaksın’ dedi.
“Bir an için gözünüzün önüne getirin; tarihimizde yaşamış, yaşayacak en büyük Türk, bir sanatçıya ‘Kemanının sapını omuzuma daya ve o şekilde en sevdiğim melodiyi çal’ diyor. Ben de, ibadet eder gibi, huşu içinde Cavaradossi’nin aryasını çalmaya başladım. Atatürk, gözleri kapalı, biraz madeni ahenkli, biraz kısık, çok tatlı, çok anlamlı sesiyle melodiyi söylerken, gözlerinden sicim gibi yaşlar akıyordu. Aryayı belki onbeş kez tekrarladım.

Prof. Dr. Remzi Atak
 
masanin krali

Masada 32 Kral, 62 Cumhurbaskani var... Ama dikkati kim cekiyor...







`i` yi ekleyene allah razi olsun
 
atamızın bilgisayar ile renklenmiş resimleri

















 
bundan sonra Atatürkle ilgili konuları Atatürk köşesine açarsan sevinirim arkadaşım..eline koluna sağlık güzel çalışma..
 
"İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!"

1881
Gümrük kolcusu Ali Rıza Bey ile Zübeyde Hanım'ın oğlu olarak Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu.

1893
Mustafa Selanik'teki Askeri Hazırlık Okuluna başlar ve burada öğretmeni tarafından kendisine ikinci ismi "Kemal" verilir.


1895
Mustafa Kemal Manastırdaki Askeri Liseye (Askeri Rüştiye) başlar.

1899
Mustafa Kemal İstanbul'da Harbiye'nin hazırlık sınıfına başlar.

1902
Mustafa Kemal Harbiye'den mezun olur ve buradan sonra Harp Akademisine (Erkan-ı Harbiye) devam eder.

11 Ocak 1905
Mustafa Kemal Harp Akademisinden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olur ve Şam'da bulunan Beşinci Orduda görev almak üzere Şam'a gönderilir.

Ekim 1906
Mustafa Kemal ve arkadaşları Şam'da "Vatan ve Hürriyet" adıyla gizli bir dernek kurarlar.

1907
Askeri rütbesi kolağası olur ve yine aynı yıl içinde görevi Makedonya'daki 3. Orduya tayin edilir ve Selanik'e gönderilir, Cemiyetinin Merkezi Selanik'te İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşir

23 Temmuz 1908
Yukarıdaki gizli ve siyasi faaliyetlerinin sonucu 2. Meşrutiyetin, padişah Abdulhamit'e kabul ve ilan ettirilmesi

13 Nisan 1909
İstibdat taraftarları yeni rejime karşı ayaklanır, Rumeli'den bunları bastırmak için yola çıkan Hareket Ordusunun Kurmay Yüzbaşkanlığına deruhte etmesi ve bu ayaklanmada önemli bastırıcı rol oynar


1911
Trablusgarb savaşına iştirak eder ve oradaki kuvvetlerimizin Kurmaylığını üzerine alır. Bu arada rütbesi binbaşılığa yükseltilir.

13 Eylül 1911
Mustafa Kemal İstanbul'daki Genel Kurmaya tayin edilir.

9 Ocak 1912
Mustafa Kemal Libya'daki Tobruk taarruzunu başarılı bir şekilde yönetir.

24 Ekim 1912
Balkan Savaşının başlaması üzerine İstanbul'a döner ve Bolayır'da toplanmış olan kuvvetlerimizin hareket şubesi müdürlüğüne tayin edilir

25 Kasım 1912
Mustafa Kemal Hareket Başkanı olarak Akdeniz Boğazları özel Kuvvetlerine atanır.

27 Ekim 1913
Mustafa Kemal Sofya'ya Askeri Ataşe olarak atanır.


2 Şubat 1915
Tekirdağ'da kurulması kararlaştırılan yeni bir tümenin komutanlığına tayin edilir. Onun teşkil ettiği ve 19. Tümen adını alan bu tümen Çanakkale savaşlarında parlak başarılar göstermiştir

25 Nisan 1915
İttifak Devletleri Arıburnuna çıkarma yaparlar ve Mustafa Kemal Tümeni ile ilerlemelerini durdurur.

1 Haziran 1915
Çanakkale savaşlarında gösterdiği büyük başarılardan dolayı rütbesi albaylığa yükseltilir

9 Ağustos 1915
Mustafa Kemal Anafartalar Grup Kumandanlığına getirilir.

1 Nisan 1916
Çanakkale savaşları zaferlerimizle bittiğinden Diyarbakır'daki kolordunun komutanlığına tayin edilmiştir. Oraya giderken Tuğgeneralliğe terfi eder.

6-7 Ağustos 1916
Mustafa Kemal Bitlis ve Muş'u düşmandan geri alır. Bu başarısı üzerine 2. Ordu komutanlığına atandı.

31 Ekim 1918
Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Grup Kumandanı olur.

30 Nisan 1919
Mustafa Kemal Erzurum'da bulunan Dokuzuncu Orduya geniş yetkilerle Müfettiş olarak atanır.

16 Mayıs 1919
Mustafa Kemal İstanbul'u terkeder. İstanbul'dan 3. Ordu Müfettişliği göreviyle Bandırma vapuruyla gider.

19 Mayıs 1919
Mustafa Kemal Samsun'a ayak basar.

21 Mayıs 1919
Erzurum'daki 15.Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile temas eder

23 Mayıs 1919
Ankara'daki 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ile temas eder

28 Mayıs 1919
Türk Milletini işgallere protesto için mitingler yapmaya davet eder

3 Haziran 1919
Doğu vilayetlerinde bir Ermeni Hükümetinin kurulması ve İngiliz himayesi fikirlerine karşı olduğunu beyan eder

21 Haziran 1919
Yurdun bağımsızlığını kurmak için Türk Milletini kendisiyle birlikte çalışmaya davet eden tarihi beyannameyi yayınlar

8 Temmuz 1919
Mustafa Kemal gerek Üçüncü Ordu Müfettişliği görevinden gerekse ordudan istifa eder.

23 Temmuz 1919
Mustafa Kemal Erzurum Kongresi Başkanlığına getirilir. Erzurum Kongresinde millet iradesine dayanan bir millet meclisiyle kuvvetini, gene millet iradesiyle oluşan bir hükümetin kurulması lüzumunu ilk hedef olarak ilan eder


4 Eylül 1919
Mustafa Kemal Sivas Kongresi Başkanlığına getirilir. Sivas Kongresinde yurdun muhtelif bölgelerinde kurulmuş olan müdafaa cemiyetlerini Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirip bütün millet kuvvetlerini bir elde idare etmek imkanını sağlar.

11 Eylül 1919
Çalışmalarını bitiren Sivas Kongresi delegeleri tarafından seçilen Temsil Heyeti Başkanlığına getirilir

15 Eylül 1919
Temsil Heyeti, Türk Milletinin yetkili makamı olarak ilan edilir

7 Aralık 1920
Temsil Heyeti ile birlikte Ankara'ya yerleşir ve bu şehri milli harekatın merkezi yapar

27 Aralık 1919
Mustafa Kemal İcra Heyeti ile Ankara'ya gelir.

23 Nisan 1920
Mustafa Kemal Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisini açar ve bu meclise başkan seçilir.

11 Mayıs 1920
Mustafa Kemal İstanbul hükümeti tarafından ölüme mahkum edilir.

5 Ağustos 1921
Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi tarafından Başkumandan olarak atanır.

23 Ağustos 1921
Türk birliklerinin Mustafa Kemal tarafından yönetildiği Sakarya savaşı başlar.

19 Eylül 1921
Sakarya Zaferinden altı gün sonra Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ile Gazi ünvanını verir.


26 Ağustos 1922
Gazi Mustafa Kemal Büyük Taarruzu Kocatepe'den yönetmeye başlar.

30 Ağustos 1922
Gazi Mustafa Kemal Paşa Dumlupınar savaşını kazanır.

1 Eylül 1922
Türk Ordularına "İlk hedefiniz Akdeniz'dir, İleri!" emrini verir

10 Eylül 1922
Gazi Mustafa Kemal İzmir'e girer.

1 Kasım 1922
Büyük Millet Meclisi, Gazi Mustafa Kemal'in Hilafetin kaldırılması Yönündeki önerisini kabul eder.

14 Ocak 1923
Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım İzmir'de vefat eder.

29 Ekim 1923
Türkiye Cumhuriyetinin ilan edilmesi ve Gazi Mustafa Kemal'in ilk Cumhurbaşkanı seçilmesi.

24 Ağustos 1924
Gazi Mustafa Kemal İstanbul Sarayburnu'nda ilk kez şapka giyer.


9 Ağustos 1928
Gazi Mustafa Kemal Sarayburnu'nda yeni Türk Alfabesi ile ilgili konuşma yapar.


3 Mart 1924
Cumhuriyet rejiminin Türkiye'de kökleşip yerleşmesi için şart olan hilafetin kaldırılmasını sağlamıştır. Aynı yıl içerisinde medreseleri kapattırarak milli eğitim alanındaki birliği sağlama yolunu açmıştır. Gene bu suretle laik ve modern esaslara göre eğitim ve öğretim yapan müesseselerin kurulmasına zemin hazırlamıştır.

1 Mayıs 1924
Orta Çağın dini hukuk geleneklerine göre çalışan Şer'iye mahkemelerini kaldırdı

26 Ağustos 1924
Milli sermayeyi çoğaltmak özel teşebbüsleri teşvik ederek kurmak ve Türk bankacılığını geliştirmek amacıyla İş Bankasını kurdu.

5 Mayıs 1925
Memlekette modern çiftçiliği geliştirmek maksadıyla yapılacak teşebbüslere bir örnek olmak üzere kendi parasıyla bir Orman Çiftliğini kurdurdu

1925
Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması ile ilgili kanun kabul edilerek batıl inanç ve taassup yatakları ortadan kaldırıldı

25 Aralık 1925
Medeni kıyafeti getirdi

26 Aralık 1925
Miladi takvim ve modern saat ölçüsünü değiştiren kanun kabul edildi

17 Şubat 1926
Türk Medeni Kanununun kabul edilmesiyle Türk milleti ümmet devrinden çağdaş medeniyete geçirildi


1 Kasım 1928
Çıkarılan bir kanunla Türk Milletinin kolayca okuyup yazmasını temin edecek olan yeni Türk alfabesi kabul edildi.

12 Nisan 1931
Gazi Mustafa Kemal Türk Tarih Kurumunu kurar.

12 Temmuz 1932
Gazi Mustafa Kemal Türk Dil Kurumunu kurar.

29 Ekim 1933
Cumhuriyet'in 10.yıl nutkunu yazar ve okur

16 Haziran 1934
Büyük Millet Meclisi bir yasa geçirerek Gazi Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadını verme kararı alır.

1934
Kasım ayında Türk kadınına siyasi hakları tanıyan yasa çıkarıldı. Avrupa'da baş gösteren siyasi buhran karşısında Balkan Antantının kurulmasında en önemli rolü oynadı.

1936
Montrö Antlaşması ile boğazların tahkiminin sağlanmasını temin etti. Sadabat Paktıyla memleketimiz için gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmasında nazım rol oynadı.

4 Temmuz 1938
Türkiye'nin ayrılmaz bir parçası olan Hatay'ın bağımsız bir Türk devleti olmasını sağlamıştı ki bu vatan parçası ölümlerinden sonra Anavatan'a katılmak imkanını bu sayede buldu.

10 Kasım 1938


19 Kasım 1938
Cenazesi ulusal egemenliğin simgesi olarak kurduğu başkent Ankara�ya getirildi.

21 Kasım 1938
Türkiye�nin her yerinden Ankara�ya koşan halk ulu önderin cenazesini büyük bir törenle Etnoğrafya Müzesi�nde hazırlanan geçici kabrine uğurladı.

10 Kasım 1953
Ölümünün on beşinci yılında da, büyük bir törenle Anıtkabir'e aktarıldı.






Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927
 
Arkadaşlar hepinize sonsuz teşekkür ederim. Gerek resimler olsun gerekse yazılar hepsi mükemmel. Süper bi paylaşım olmuş. Çok şey öğrendim..
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"
 
Geri
Üst