Erbakanın gerçek yüzü.

erbakan iyidir ama bu servetini garibanlarin beyinlerine hükmederek yapti tonlarca altin su bu asmis siniri olmayan mal varligi nereden geliyor
benim eski is yerinde bile aylik ödeme yapan müslümanlar vardi
iste bu iscilerin sayesinde parayi kapti hala inanan ve ödeyen insanlar var arkadaslar yazik yazik insanlari kullaniyorlar
 
erbakanmı kaldı piyasada :D
cumhuriyet ve laiklik erbakanı yedi bitirdi:D
sıra erdoğanda .....
 
Erbakan için ;

"Bu memleket bir tane adam yetiştirdi o da dinci çıktı ."
İsmet İnönü (CHP Lideri)

:durdurun
 
Es-Selamünaleyküm...

Nicedir hackhela girmiyorum, bir göz atayım dedim, kaç sene evvel açtığım bir konuyla alakalı kardeşlerimin serzenişleriyle karşılaştım. Canları sağolsun, meselenin iç yüzünü bilmediklerindendir bu serzenişleri eminim.

Efendim mevzu bir seçim arefesinde cereyan eder. Herkes kendi ideolojisiyle alakalı siyasi partinin propogandasını yapmakla meşguldür bu bölümde... E ne var bunda diyeceksiniz. Evet elbette bunda birşey yok, ancak bir kaç SP yandaşı kardeşimiz bu işi siyasi parti propogandasından çıkarıp "islam davası lideri " gibi bir kutsamaya getirdi ki bu durum bardağı taşıran son damla oldu. Bu ülkede İslam davasını gönlüne nakşeden bir çok kişi sayın erbakanı " islam davasının lideri" olarak görmemekte. Öyleyse bu anlamsız tutum nedendir diyerek sayın erbakanın bizim gözümüzde lidermi, üstadın deyimiyle davanın harcayıcısımı olduğunu izah edelim dedik. Maksadımız Erbakanı küçük düşürmek veya aşağılamak değil, partizanlıktan gözleri dönmüş bazı kardeşlerimizi haddimiz olmayarak uyarmaktı.

Mücahid, davasını uğruna kellesini vermeye hazır müslümanların sıfatıdır, 28 şubatta zinde güçlere boyun eğip, inançlarına zıt programa imza atanların değil. İyi siyasetçi, mühendis, siyasi parti lideri olmak başka "mücahid" olmak başkadır. Müslümanı en zor anında imtahan eden rabbe hamd-ü senalar olsun. Allah, küfrün ateşine bir damla su taşıyan, bayrağı, cephesi belli müminlerin yar ve yardımcısı olsun. İstikbal İSLAMINDIR...
 
erbakan hoca iyidir ama maaslari isvilerden hala topluyor kendine avrupadaki iscilerden
erbakanin cebine hala maas gönderen cokkkk
 
aleyküm selam türk ocagı kardeşi,28 şubatta Necmettin Erbakanın tutumunu eleştirmişsinde acaba senin tarafını tuttuğun parti veya görüş bugüne kadar ideolojisine zıt biçok karara imza atmadımı? tabanındaki eleştirilerden kaçmak içinde savunduğu şuydu miletimizin ve devletimizin bekası!!!!!!!!tabi taban ve millet bunu yemediği için bi sonraki seçimlerde barajın altında kaldınız.çuvaldızı kendine iğneyi başkasına batır bence bi daha yorum yaparken bölece daha objektif olursun,28 şubata gelirsek bugün istanbul başsavcılığı tarafından açılan bir soruşturma neticesinde ortya çıkan duruma iyi bakmak gerekir gözaltına alınan hapse atılan rütbeli askerlerin hepsi 28 şubatta bir orduya hükmediyolardı ve senaryosunu yazdıkları darbe planlarını bugün dehşetle okuyoruz,bugün sadece okuduğumuzda dehşete kapıldımız planlar 28 şubatta erbakanın sağduyusu ve evet bi lider için nekadar acıdırki savunduğu düşünceleri koruyamamak fakat sizin şu devletin ve milletin bekası gerekçeniz yokmu,asıl o zaman geçerli olan bu düşüncesinden dolayı kendini feda ederek tehlikede olan bi halkı korumak adına erbakan geri adım attı,şimdi böle atıp tutmakla olmuyo bu iş azizim,zamanında koltuktakini eleştiren zat gün geldiğinde o koltuğa oturunca yav devlet işleri burdan daha bi başka görünüyo diyerek yüzde doksan dönmedimi,solcu geçinen kominist örğütler hep ufukta doğacak kızıl güneşin ufkumuzdaki gülleri yeşerteceği gibi sloganlar ve sölemlerle zihinleri bulandırıken sizlerde aynı onlar gibi islam dinimizi milliyetçilik emellerinizle harmanlayıp aynı türden sloganları savuruyosunuz ne tuhaf halkı sömürmek için kullandığınız silah aynı,rahmetli toprağım muhsin yazıcıoğlunun 12 eylül sonrası dediği gibi dışarda bi ülkeyi paylaşamazken şimdi 6 metrelik yeri paylaşıyoruz sözü ne anlamlıdır sizlere ibret olsun,bu millet perişan olmuş yeter be yeter ne kadar sağcı solcu oracı buracı varsa çekin ellerinizi üzerimizden
 
Değerli kardeşim rumuzdan siyasi kimlik tayin etme konusunda maharetinize hayran kaldım. Bende size "meksikalı" diyebilirmiyim? Siz bana "MHP" li damgası yapıştırdığınıza göre. Haklısınız tabi rumuzu "türk ocağı" olan bir şahsın MHP li olmayacağı düşünülebilir mi?

Aslında düşünülür ocakcılık bir etiketse eğer tüm zamanların ülkü ocakları ebedi başkanı şehid Muhsin Yazıcıoğlu MHP li miydi diye sorarım size? Toğrağınız olduğuna göre yeterli bilgiye sahipsinizdir. Hatta 28 şubatta takındığı tavrında yabancısı olacağınızı zannetmem. Hani o Muhsin Başkan DYP tayfasını hazetmediği halde " müslümanların iktidarına engel oldu deditrmem" diyerek mecliste gürlediği ve öldürmekle tehtid edenlere gülüp geçerek Erbakan hükümetine destek verdiği günleri anımsarsınız sanıyorum.

Bakın değerli kardeşim biz başkanımızdan şunu öğrendik müslümanlarlar kardeştir ve kardeşlik bir hukuk gerektirir. Bu mihvalde hiçbir dini camiayla kötü olmayacağız, destek verselerde vermeselerde... Belki başkanımızın bu düşüncesi siyasi başarısızlığımızın da temelini oluşturmuş olabilir. Şehid genel başkanım bir defasında " İstesem MHP ninde FP ninde sıkar suyunu çırarırım ama tabanlarına saygım var susuyorum" demiştir. Biz Muhsin Yazıcıoğlu'nun öğrencileri onun prensiplerine uymayı görev addediyoruz ancak haddi aşanlarada elbette muhalefetimiz ve lafımız mutlaka olacaktır.

28 şubata gelince... Reel politiğin gereklerinden dem vurmuşsunuz şöyle yapsaydı böyle olurdu v.s v.s . Bazı hadiseler ateşlendikçe, kavruldukça olgunlaşır üstünü kapatmakla, el sıkışmakla, boyun eğmekle daha faydalı olunduğuna inanıyorsanız ve bu tavrı reel politik manevra olarak görüyorsanız o halde mevcut hükümeti neden eleştirmektesiniz? Şİmdi çıkıp bir AKP li size bizde şimdiki reel politiğe göre siyasi manevramızı yapmaktayız, aslında dava adamıyız dese ne cevap vereceksiniz? Kıymetli hocanız değilmiydi tuncay özkan gibi bir adamla seçim arefesinde program yapan? Bu konuyu kapatın deştikçe birbirimizi kırarız o Muhsin Başkana bile bir helallik borcu vardır Erbakan hocanızın... Muhsin Başkan ordunun baskıları karşısında terleyen hükümetinize bizide hükümete dahil edin askeri baskıları bize yönlendirin savunma bakanlığını bize verin demişti. Pek mucahid(!) Erbakan hocamız meseleye sıcak bakan partinin yetkililerine BBP en nihayetinde ülkücüdür yani statükocudur, statükoculara güven olmaz demiştir. Ülkücülüğü statükoculuk olarak gören ve bilhassa bu sıfatı " Türkiye İran olmaz ama Suriye olmasınada biz müsaade etmeyeceğiz" diyen, Namlusunu millete çevirmiş tanka selam durmam" diyen şehid genel başkanım Muhsin Yazıcıoğluna takmakta bir beis görmemektedir. Siz bu rezaleti hakettinizde olan cennet vatanıma, öksüz milletime, mağdur ve mağlup müslüman kardeşime oldu.

Allaha hamdolsun kurulduğu 1992 den bu güne kadar inançlarına zıt hiçbir düşüncenin, programın görüşün altına imza atmadık, el kaldırmadık, başımız dik, anlımız açık, yüreğimiz çelik, bileğimiz estergon demirindendir.

Boynunda tasma izi taşıyan kurt kahrolsun... KANIMIZ AKSADA ZAFER İSLAMIN...
 
Değerli kardeşim rumuzdan siyasi kimlik tayin etme konusunda maharetinize hayran kaldım. Bende size "meksikalı" diyebilirmiyim? Siz bana "MHP" li damgası yapıştırdığınıza göre. Haklısınız tabi rumuzu "türk ocağı" olan bir şahsın MHP li olmayacağı düşünülebilir mi?

Aslında düşünülür ocakcılık bir etiketse eğer tüm zamanların ülkü ocakları ebedi başkanı şehid Muhsin Yazıcıoğlu MHP li miydi diye sorarım size? Toğrağınız olduğuna göre yeterli bilgiye sahipsinizdir. Hatta 28 şubatta takındığı tavrında yabancısı olacağınızı zannetmem. Hani o Muhsin Başkan DYP tayfasını hazetmediği halde " müslümanların iktidarına engel oldu deditrmem" diyerek mecliste gürlediği ve öldürmekle tehtid edenlere gülüp geçerek Erbakan hükümetine destek verdiği günleri anımsarsınız sanıyorum.

Bakın değerli kardeşim biz başkanımızdan şunu öğrendik müslümanlarlar kardeştir ve kardeşlik bir hukuk gerektirir. Bu mihvalde hiçbir dini camiayla kötü olmayacağız, destek verselerde vermeselerde... Belki başkanımızın bu düşüncesi siyasi başarısızlığımızın da temelini oluşturmuş olabilir. Şehid genel başkanım bir defasında " İstesem MHP ninde FP ninde sıkar suyunu çırarırım ama tabanlarına saygım var susuyorum" demiştir. Biz Muhsin Yazıcıoğlu'nun öğrencileri onun prensiplerine uymayı görev addediyoruz ancak haddi aşanlarada elbette muhalefetimiz ve lafımız mutlaka olacaktır.

28 şubata gelince... Reel politiğin gereklerinden dem vurmuşsunuz şöyle yapsaydı böyle olurdu v.s v.s . Bazı hadiseler ateşlendikçe, kavruldukça olgunlaşır üstünü kapatmakla, el sıkışmakla, boyun eğmekle daha faydalı olunduğuna inanıyorsanız ve bu tavrı reel politik manevra olarak görüyorsanız o halde mevcut hükümeti neden eleştirmektesiniz? Şİmdi çıkıp bir AKP li size bizde şimdiki reel politiğe göre siyasi manevramızı yapmaktayız, aslında dava adamıyız dese ne cevap vereceksiniz? Kıymetli hocanız değilmiydi tuncay özkan gibi bir adamla seçim arefesinde program yapan? Bu konuyu kapatın deştikçe birbirimizi kırarız o Muhsin Başkana bile bir helallik borcu vardır Erbakan hocanızın... Muhsin Başkan ordunun baskıları karşısında terleyen hükümetinize bizide hükümete dahil edin askeri baskıları bize yönlendirin savunma bakanlığını bize verin demişti. Pek mucahid(!) Erbakan hocamız meseleye sıcak bakan partinin yetkililerine BBP en nihayetinde ülkücüdür yani statükocudur, statükoculara güven olmaz demiştir. Ülkücülüğü statükoculuk olarak gören ve bilhassa bu sıfatı " Türkiye İran olmaz ama Suriye olmasınada biz müsaade etmeyeceğiz" diyen, Namlusunu millete çevirmiş tanka selam durmam" diyen şehid genel başkanım Muhsin Yazıcıoğluna takmakta bir beis görmemektedir. Siz bu rezaleti hakettinizde olan cennet vatanıma, öksüz milletime, mağdur ve mağlup müslüman kardeşime oldu.

Allaha hamdolsun kurulduğu 1992 den bu güne kadar inançlarına zıt hiçbir düşüncenin, programın görüşün altına imza atmadık, el kaldırmadık, başımız dik, anlımız açık, yüreğimiz çelik, bileğimiz estergon demirindendir.

Boynunda tasma izi taşıyan kurt kahrolsun... KANIMIZ AKSADA ZAFER İSLAMIN...

ben bu sözleri ayakta alkışlarım
 
kimse mükemmel değildir ... yazık oldu
 
Necip Fazıl Kısakürek MİLLİ GAZETE'DE yazardı unutmayalım...!
 
Saçma sapan kaynağı belirsiz yazılar yazmayın. Bir insan hakkında birşeyler söyleyecekseniz adam gibi araştırma yapıp öyle söyleyin. Aksi taktirde İFTİRA etmiş olursunuz ki, iftiranın ne büyük bir günah olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
 
Vallahi konunun tarihine bende bakmamışım.Hoş,güzel kardeşim ne yazarsa bildiği vardır diyerek başladım okumaya.Siyasi hararetin arefesinde ,sonrasını ne oldu yada olacak diye düşünmeden ve farklı yorumlara mahal olacak bir yazı olmuş.Ama ana temasına sadık kalmış yorumlarında.İslam'a önder adresi olarak her hangi bir şahsı göstermek gayet yanlış bir uygulamadır.Ancak bu adresin gösterilmesini
Hoca mı istemiştir?Kişiliğini tartışmak gereksiz.Hoca gelmiş-geçmiş en zeki siyasilerdendir.Şu dolarları iç etme olayında bende arada atıf yapsamda,amaç ve gayem Hoca'ya değildir.Bu işin bu şekilde oluştuğuna ben pek inanmış değilim.Zaten Hoca o parayı tamamen iç etseydi durum bu gün farklı olurdu.Yine derin devletlik işlerdir deyip,kesip attım.
Şimdi;
o günlerde Hoca'yı (her ne kadar makalenin içeriğini kvramış olsamda) doyasıya eleştiren kişilerin,günümüzde kendilerinin İslam lideri olarak gösterdikleri şahıs ve onun vasisinide aynı şekilde eleştirmesini beklerim.
Ülküdaşımın dünyamıza nur yağdıran cemaat ve liderleri hakkındaki düşüncelerinide okumak isterim.

Zafer elbet İslam'ın olacaktır.Kıyamete herkes Müslüman gidecektir.Ama yüce Rabb'im bu şerefin yanında Türklüğümüzüde esirgemezse ,belki hayal gözüken Türk-İslam ülküsünü (komik geliyor değil mi?ama işin özünü kavrayana acıdır) kıyamete varmadan yeşertmek gelecek kuşakların mirası olacaktır.
Unutmayın;
Vatan ve milletin yoksa,toprağın,bayrağın,dilin senin değilse,
sanma ki dinini yaşayabilesin.

Allah cümlemizi ıslah eyleye...

Dün beraber aynı ülküyü paylaştıklarım,bu gün bana düşman bakıyorsa,önce aynaya baksın isterim.Ama bizde ne kırılmak,nede darılmak yoktur.Başın öfkesini kuyruktan çıkarmak,gövdeye ancak zarar verir.
 
lafa bak ''islam lideri'' islamın liderimi olur ? böyle bir yetkiyi kim kime veriyor?

islamı ne sanıyor neye benzetiyorsanız hristiyanlıktan bir farkı yok...

islamda makam mevki varmı? ruhbanlığın islamda yeri varmı?

Gelelim necmettin erbakan mevzusuna: Neymiş erbakanın islam lideri gibi görülmesi yanlışmış mışşş ,bunu diyenler doğru olsa bari .

fetonun alternatif cephesi erbakana saldırıya geçmiş saldırırkende islamı kullanıyor gerçi her türlü pisliklerini islam ile örtbas ediyorlar ya ....

fetocular erbakana neden saldırıyor asıl sorun bu:
-asıl sebep erbakan amerikancı avrupacı vatikancı ılımlı islamcı değil ...
 
Bir yönetici ben müslümanım derse o adamdan uzak duracaksın.Çünkü Müslümanlık lafla değil yaptıklarıyla olur.Herkes müslüman, kimi az kimi çok.Senin bir çıkarın olmasa neden böyle sözler sarfedesin ki! Her söylenene inanmamak lazım...
 
Necmettin Erbakanın bazı arkadaşlar tarafından islam lideri olarak lanse edilmesi konusunda Türkiyede islam liderliğinin kime veya hangi camiaya daha yakın olduğunun muhafazakar arkadaşlarım tarafından bilinmesinde zaruret görüyorum.
Yüce dinimize olan hizmette, hizmetin Allah(c:c) rızasından ziyade çıkar amaçlı kullanımının nelere yolaçtığını ve müslümanların üzerindeki etkisinin bırakmış olduğu menfi düşüncelerin nelere malolduğunu, Türk siyasi hayatında İslamiyetin fikir bazında keskin bir kalemi olmuş, üstad Necip Fazıl Kısakürek yıllar önce açıklık getirmiş aziz milletimizi uyarmıştır. Üstadın sözlerine kulak verelim ve erbakan ve avanesini islamın lideri olarak lanse ederek oy toplama çabasındaki arkadaşlarımızı bu mesnetsiz yakıştırmalardan uzak durmalarını temine gayret etmiş olalım.

NECMETTİN ERBAKAN VE
MİLLÎ SELÂMET PARTİSİ


Millî Selâmet Partisi meselesi aydın müslümanlar katında bir hâiledir. Zira mutlaka kat'î zafere götürülmesi, böyle olmadıkça hiçbir tavize yanaştırılmaması gereken bir hareketin iflâsa vardırılmış olması teşebbüsünden ibaret kalmıştır. Ve yine zira, o, hareket şekliyle, bizim iman banknotumuzun sahtesi olmuştur. Küfür bizim manevî naktimizi kıymetten düşürmek için elinden geleni yapmaya, parasını değerlendirmeye bakar; fakat taklide yeltenmez. Bizimkinde hilâl onunkinde istavroz vardır. Ama Millî Selâmet Partisi'nin amblemi, şekilde ve yaftada hilâl olduğu halde esasta ve iş ölçüsünde hilâlin hakkını vermekten çok uzaktır. Karşılıksız paralar gibi... İslâmî kıymetlerin eşya ve hâdiselere bakış zaviyesini bozucu ve Şehadet Kelimesinden başka bir şey bilmeyen, bildiğinin de ürpertisini çekmeyen gafilleri kandırıcıdır.

Gerçek iman ve itikatlılarına toz konduramam. Onları dışlarından mümin görür ve içlerinden de böyle oldukları kanaatiyle kalblerini Allah'a havale ederim. Fakat bu kalblerin aşk, vecd, hikmet, irfan ve hamle sermayesi olarak hiçbir nasibe mâlik bulunmadıklarını bir laboratuar katiyetiyle iddia edebilirim. Bu teşhis onun masum müslümanlar tabanına değil, güdücüler tavanına aittir ve bu güdücülerin âdi kır çiçekleri halinde şekillendirdiği buketin ortasında, her mesuliyeti nefsinde cemeden, mağrur ve mütehakkim br gül vardır. Prof. Dr. Gen. Başkan ve sırasına göre imkân buldukça da Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Necmeddin Erbakan...
Yorumun devamı:
NFK
Yine Üstad Necip Fazılın Necmettin Erbakana göndermiş olduğu telgrafa bir göz atalım:

8.4.1977

Necmeddin Bey;

İslâm'da hak ihtar 3 ise size aziz gaye uğrunda en aşağı 300 kere baş vurmuş olan fikir babanız mevkiindeki bu adama, en son, Adalet Bakanı Müftüoğlu'nun evindeki nihaî toplantıdan sonra takındığınız daimî ve cibillî "boş verme" tavrından, artık bu dâvayı kurtarmak değil, harcama yolunda olduğunuza inanıyor; ve dâvanın gerçek kurtuluşunu, onu yanlış ve kötü temsil edenlerden kurtulmakta buluyorum.

Umumî efkâr karşısına çıkmadan bu kısa mektubumu, veda mahiyetinde size göndermeyi fikir namusu gereği bilir ve herşeyi Hakkın takdirine havale ederim.

Necip Fazıl


Refah Partisi gençlik kolları olan milli gençlik vakfının düzenlemiş olduğu gecelerde üstad necip fazıla ait olan meşhur sakarya şiiri okunur ancak değiştirilerek:

ASLI:
Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur;
Sırtına sakaryanın Türk tarihi vurulur.

MGV DE OKUNURKEN:
Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur;
Sırtına sakaryanın İslam tarihi vurulur.


Güya bu arkadaşlar Üstad Necip Fazıldan yüce davamızı daha iyi biliyorlarda akıllarınca yazmış olduğu şiirin kelimesini değiştirerek iş yaptıklarının zannediyorlar. Üstadın aziz hatırasına saygısızlıkta behis görmüyorlar. İslama önder gençlik bumudur?
''Türküm'' demeyi kendisine ve yetiştirdiği talebelerine yakıştıramayan bir siyasetçinin türk milletine ne vereceğide bir soru işaretidir. Milli Birliğin önemini kavrayamadan güneydoğudaki oy hesapları yüzünden aslını inkar etmek haramzadelik değil de nedir?
Değerli arkadaşlar ülkenin sorunlarına proje üretmek başka, İslam davasına lider olmak başkadır. Saadet partili arkadaşlar projelerini paylaşmakta serbesttir ancak islam davasının tek temsilcisi ve tek adresi olduklarını beyan ederken iyi düşünmelerini temenni ediyoruz zira islam davası tüm müslümanların ortak davasıdır.

Ademoğlu önce müslüman doğar ... Bütün insanlık ırkında bu böyledir ... Hristiyanın çocuğuda musevininkide budistinkid yahudininkide ... Erbakanın yorumunda bi anormallik göremiyorum.. Yukarda yazılanlar tamamen siyasi maksatlı dır .. Artık bu yazılar miğdemi bulandırıyor ... Siyasetçilerin ağzından duyduğumuz yetmez gibi bide burda duyuyoruz ...
Neden bu kadar banelleştirirsiniz anlamam ... İslamı yüceltmek size bu kadar mı ürkütücü itici geliyor ??

BENDE SÖLÜYORUM O HALDE ÖNCE ELHAMDULİLLAH MÜSLÜMANIM SONRA TÜRKOĞLUTÜRKÜM .. Ve benim gibi düşünen milyonlarcası ...

Allah a emanet olunuz .. böyle saçma işlerin peşinide bırakınız artık
 
Ademoğlu önce müslüman doğar ... Bütün insanlık ırkında bu böyledir ... Hristiyanın çocuğuda musevininkide budistinkid yahudininkide ... Erbakanın yorumunda bi anormallik göremiyorum.. Yukarda yazılanlar tamamen siyasi maksatlı dır .. Artık bu yazılar miğdemi bulandırıyor ... Siyasetçilerin ağzından duyduğumuz yetmez gibi bide burda duyuyoruz ...
Neden bu kadar banelleştirirsiniz anlamam ... İslamı yüceltmek size bu kadar mı ürkütücü itici geliyor ??

BENDE SÖLÜYORUM O HALDE ÖNCE ELHAMDULİLLAH MÜSLÜMANIM SONRA TÜRKOĞLUTÜRKÜM .. Ve benim gibi düşünen milyonlarcası ...

Allah a emanet olunuz .. böyle saçma işlerin peşinide bırakınız artık

Olur hocam bidaha böyle saçma sapan işlerle uğraşmayız, konu açacağımız zaman size danışırız caizmi değilmi ona göre açarız konuyu inşallah... Ha bu arada başta belirttiğiniz o müthiş tespitide kocaman yazdırıp baş köşeye asacağım " Ademoğlu önce müslüman doğar ... Bütün insanlık ırkında bu böyledir ..." vay be..
Ha bu arada tövbe yahu islam yücelecek diye irkiliyorduk hata etmişiz.
 
Milli Görüş'e ve Erbakana atılan İftiralar ve Analizi

1. Erbakan Hocaya atılan en bariz iftira içki içti iftirası...

Sahtekar dindar profili çizip bazı kesimleri toplum nezinde gözden düşürme operasyonları bu ülkede hiç bitmedi. İşte ibretamiz bir haber:

Erbakan'dan hukuk savaşı
Erbakan'ın, hakkında içki içtiği iddiasında bulunan Show-TV aleyhine hem 20 milyar liralık tazminat davası açacağı, hem de kanalı RTÜK'e şikayet edeceği bildirildi

ANKARA- Kapatılan RP'nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan'a 30 yıl önce Elazığ'da katıldığı bir toplantıda içki içtiği yönünde atılan iftira mahkemelik oluyor. Erbakan'ın hukuki yollara müracaat edeceği açıklandı. Necmettin Erbakan, Show-TV'den yapılan yayınları 'kuru iftira' olarak değerlendirerek avukatlarına konuyla ilgili gerekli girişimlerin yapılması talimatını verdi. Erbakan'ın Show-TV'de yayınlanan fotoğraflarla ilgili olarak yakın çevresine yaptığı değerlendirmede 'Bunların hepsi kuru iftiradan ibaret. Biz bu tür iftiralarla çok karşılaştık. Ama sonunda haklı olduğumuz ortaya çıktı" dediği öğrenildi.

20 milyarlık dava
Show-TV'de yapılan iftira yayını ile ilgili olarak Necmettin Erbakan, bu televizyon aleyhine 20 milyar liralık manevi tazminat davası açacak. Erbakan'ın yayınla ilgili kasetleri RTÜK'ten istettiği öğrenilirken, kasetlerin incelenmesinden sonra dava dilekçesinin mahkemeye verileceği bildirildi. Erbakan'ın avukatı Yaşar Gürkan, tazminat davası ile birlikte yayın hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi. Gürkan, yapılan yayının suç unsuru taşıdığını belirterek, "Yayınların iftira niteliğinde olduğu açık açık görülmektedir. TCK'ya göre iftira atmak suç olarak düzenlenmiştir" dedi.
RTÜK'e şikayet

Show-TV'de yapılan yayın ile ilgili olarak RTÜK'e de müracaat edecek olan Erbakan, RTÜK Kanunu'nun 4. maddesi gereğince bu televizyon kanalının cezalandırılmasını isteyecek. İftira yayını ile ilgili olarak Basın Konseyi'ne müracaat edilerek Show-TV'nin kınanması istenecek. Show-TV'deki yayın ile ilgili olarak vatandaşlar tarafından Alo RTÜK-178 hattına çok sayıda müracaatın yapıldığı bildirildi.

2.Bazı cemaatlerin Erbakan Hocaya sağı bölüyor iftirası...
Bir nurcu abinin itirafı(Hani erbakanı oyları bölmek için asker getirmişti...)
Bu grupların aralarındaki ilişkiler her zaman pozitif olmadı. Rekabet oldu, ithamlar oldu. Said Nursi bugün yaşasaydı ne derdi sizlere, parmağını sallar mıydı yüzünüze?

(Tebessüm ediyor) Türkiye'deki siyasi anafor yol açtı buna. Abdullah abilerle kopmamızda bizim CHP karşısında Adalet Partisi'ni böldürmeme düşüncesiyle hareket etmemiz etkili oldu. Önce Demokrat Parti, sonra Adalet Partisi'ni fazla iltizam ettik. Erbakan kendi siyasi çizgisiyle ortaya çıkınca, biz bunun yanlışlığını ifade ettik, yani ‘bölmeyin' dedik. Bölününce Halk Partisi iktidara gelecek düşüncesiyle biraz da ifrat ettik yani.

Bu itirafı duymak ne hoş!.. Bana göre de en büyük suçunuz, siyasi partilerle fazla haşır neşir olmanız. İman meseleleri neyinize yetmiyordu?

(Tebessüm ediyor) Çok doğru. O esnada Ecevit umuttu. Bediüüzzaman'ın “Komünist kuvveti o partinin altında bu vatana hakim olur. Buna karşı Demokrat Parti'yi böldürmemek lazım.” diye mektupları var. 1977 seçimlerinde öyle bir rüzgarla geldi ki Karaoğlan. Ve hakikaten bütün sosyalist ve komünist gruplar Halk Partisi içinde çöreklendi.

Ve siz dinî bir grup olarak politikaya bulaştınız!

Politikaya bulaştık; ama oradan bir menfaat elde etmek için değil.

Yapmayın. Hiç mi menfaat elde edilmedi sizin grupta?

Hiçbir surette. Yalnız şöyle. Arkadaşlar umumiyetle öğretmendi. Milli Eğitim bakanlarından, öğretmenliğe tayin hususunda istifade ettik.

Erbakan’ı destekleseydik İran ve Kaddafi damgası yerdik

Demirel, sizin kendisi için yaptıklarınızı sadece tayinlerle mi ödedi ?

Zaten arkadaşlar “Hem Demirel'e gidip köle oluyorsunuz, hem de ondan hiçbir şey istifade etmiyorsunuz” diye bize kızıyorlar. Bizim amacımız Demirel değil, Halk Partisi'nin iktidara gelmemesiydi. Çünkü o gelince her şey hakikaten allak bullak oluyor. Nitekim 77'de Milliyetçi Cephe bozuldu. Ecevit 11 milletvekilinin desteğini alıp kabineyi kurdu. 18 ayda memleket yangın yerine döndü. Biz bunu engellemek istemiştik.

Siyasete elini veren kolunu kaptırır. Yani bir kirlilik akmadı mı politikadan size?

Zarar vermedi değil. Ama mesela şu anda imam hatipleri kapatmak için her türlü tedbiri alıyorlar. Biz milli eğitim bakanlarından hep müspet insanları tayin ettirme hususunda istifade ettik. İmam hatiplerin artmasını temin etmek sadedinde Demirel'in dindarlar tarafında söz söylemesini temin ettik. En küçük bir yanlış konuşma olunca, Demirel'i ikaz ediyorduk.

Şu anda Nur Talebelerinin Demirel ile ilişkileri nasıl?

Hemen hemen hiç kimsenin yok. Sadece Mehmet Kutlular müdafaa ediyordu. Demirel, ‘Kızlarını Suudi Arabistan'a göndersinler.' deyince o da çekildi. Adeta bir devir kapanmış oldu.

Demirel'i değil de Erbakan'ı destekleseydiniz ne olurdu?

Erbakan'ın tarafına geçseydik biz de onun anlayışında olmuş olacaktık. Halbuki biz sosyal İslam'ız. Erbakan ile beraber olsaydık, İran veya Kaddafi damgasını yerdik. Erbakan'ın gölgesi altında kalırdık. Biz Erbakan'ın şemsiyesi altına girmek istemedik. Çünkü siyasal İslam'ı Bediüzzaman kabul etmiyor.

Demirel'in tarafında yer alınca sosyal, Erbakan'ın tarafında olunca siyasi İslam oluyor öyle mi?

(Gülmeler) Ama biz Adalet Partisi'nde aktif siyaset yapmadık. Sadece bir baskı grubu olarak destek verdik. Erbakan o günlerde bizim bilfiil politikaya girmemizi istiyordu. ‘Mademki Müslüman'sınız, partiye üye olacaksınız' diyordu, dışarıdan desteği yeterli bulmuyordu.

Said Nursi yaşasaydı bu konuda sigaya çeker miydi sizi?

Çekerdi. Bazı şeylerde kızdı mıydı hiddet ederdi yani.(demirel gibi islam düşmanı bir kafire bilerek verdiğiniz destek türkiyeyi 100 yıl geriye götürdü...)

2.Bazı cemaatlerin Erbakan Hocaya sağı bölüyor iftirası...
Bir nurcu abinin itirafı(Hani erbakanı oyları bölmek için asker getirmişti...)
Bu grupların aralarındaki ilişkiler her zaman pozitif olmadı. Rekabet oldu, ithamlar oldu. Said Nursi bugün yaşasaydı ne derdi sizlere, parmağını sallar mıydı yüzünüze?

(Tebessüm ediyor) Türkiye'deki siyasi anafor yol açtı buna. Abdullah abilerle kopmamızda bizim CHP karşısında Adalet Partisi'ni böldürmeme düşüncesiyle hareket etmemiz etkili oldu. Önce Demokrat Parti, sonra Adalet Partisi'ni fazla iltizam ettik. Erbakan kendi siyasi çizgisiyle ortaya çıkınca, biz bunun yanlışlığını ifade ettik, yani ‘bölmeyin' dedik. Bölününce Halk Partisi iktidara gelecek düşüncesiyle biraz da ifrat ettik yani.

Bu itirafı duymak ne hoş!.. Bana göre de en büyük suçunuz, siyasi partilerle fazla haşır neşir olmanız. İman meseleleri neyinize yetmiyordu?

(Tebessüm ediyor) Çok doğru. O esnada Ecevit umuttu. Bediüüzzaman'ın “Komünist kuvveti o partinin altında bu vatana hakim olur. Buna karşı Demokrat Parti'yi böldürmemek lazım.” diye mektupları var. 1977 seçimlerinde öyle bir rüzgarla geldi ki Karaoğlan. Ve hakikaten bütün sosyalist ve komünist gruplar Halk Partisi içinde çöreklendi.

Ve siz dinî bir grup olarak politikaya bulaştınız!

Politikaya bulaştık; ama oradan bir menfaat elde etmek için değil.

Yapmayın. Hiç mi menfaat elde edilmedi sizin grupta?

Hiçbir surette. Yalnız şöyle. Arkadaşlar umumiyetle öğretmendi. Milli Eğitim bakanlarından, öğretmenliğe tayin hususunda istifade ettik.

Erbakan’ı destekleseydik İran ve Kaddafi damgası yerdik

Demirel, sizin kendisi için yaptıklarınızı sadece tayinlerle mi ödedi ?

Zaten arkadaşlar “Hem Demirel'e gidip köle oluyorsunuz, hem de ondan hiçbir şey istifade etmiyorsunuz” diye bize kızıyorlar. Bizim amacımız Demirel değil, Halk Partisi'nin iktidara gelmemesiydi. Çünkü o gelince her şey hakikaten allak bullak oluyor. Nitekim 77'de Milliyetçi Cephe bozuldu. Ecevit 11 milletvekilinin desteğini alıp kabineyi kurdu. 18 ayda memleket yangın yerine döndü. Biz bunu engellemek istemiştik.

Siyasete elini veren kolunu kaptırır. Yani bir kirlilik akmadı mı politikadan size?

Zarar vermedi değil. Ama mesela şu anda imam hatipleri kapatmak için her türlü tedbiri alıyorlar. Biz milli eğitim bakanlarından hep müspet insanları tayin ettirme hususunda istifade ettik. İmam hatiplerin artmasını temin etmek sadedinde Demirel'in dindarlar tarafında söz söylemesini temin ettik. En küçük bir yanlış konuşma olunca, Demirel'i ikaz ediyorduk.

Şu anda Nur Talebelerinin Demirel ile ilişkileri nasıl?

Hemen hemen hiç kimsenin yok. Sadece Mehmet Kutlular müdafaa ediyordu. Demirel, ‘Kızlarını Suudi Arabistan'a göndersinler.' deyince o da çekildi. Adeta bir devir kapanmış oldu.

Demirel'i değil de Erbakan'ı destekleseydiniz ne olurdu?

Erbakan'ın tarafına geçseydik biz de onun anlayışında olmuş olacaktık. Halbuki biz sosyal İslam'ız. Erbakan ile beraber olsaydık, İran veya Kaddafi damgasını yerdik. Erbakan'ın gölgesi altında kalırdık. Biz Erbakan'ın şemsiyesi altına girmek istemedik. Çünkü siyasal İslam'ı Bediüzzaman kabul etmiyor.

Demirel'in tarafında yer alınca sosyal, Erbakan'ın tarafında olunca siyasi İslam oluyor öyle mi?

(Gülmeler) Ama biz Adalet Partisi'nde aktif siyaset yapmadık. Sadece bir baskı grubu olarak destek verdik. Erbakan o günlerde bizim bilfiil politikaya girmemizi istiyordu. ‘Mademki Müslüman'sınız, partiye üye olacaksınız' diyordu, dışarıdan desteği yeterli bulmuyordu.

Said Nursi yaşasaydı bu konuda sigaya çeker miydi sizi?

Çekerdi. Bazı şeylerde kızdı mıydı hiddet ederdi yani.(demirel gibi islam düşmanı bir kafire bilerek verdiğiniz destek türkiyeyi 100 yıl geriye götürdü...)
 
3.Erbakan hoaya atfedilen İmam hatipler arka bahçem sözü iftirası...

Arka Bahçe’ açıklaması

Refah Partisi aleyhtarı olan kişiler tarafından kullanılan ve Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a mal edilmeye çalışılan “İmamHatipler bizim arka bahçemizdir” sözleri, aradan yıllar geçmesine rağmen yeniden gündeme taşınıyor.

Son olarak,Hürriyet gazetesi yazarlarından CüneytÜlsever, hiç bir araştırma yapmadan sadece duyumlara dayanarak aynı konuyu köşesinde yazdı. Prof. Dr.Necmettin Erbakan’ın, avukatı Muzaffer Önder aracılığıyla Ülsever’e gönderdiği açıklamada şöyle deniliyor:

“Sayın Cüneyt Ülsever,

Adres: Hürriyet Medya Towers Güneşli/İstanbul

Hürriyet Gazetesi'nin 21 Haziran 2004 tarihli nüshasının şahsınıza ait köşesinde "İmam Hatipler ve Erbakan" başlıklı yazınızda, hiçbir araştırma yapmadan, duyumlarınıza dayanarak bir kanaate sahip olup, yazınızı "İmam Hatipli gençlere en fazla zarar veren insan maalesef Necmettin Erbakan'dır" cümlesiyle bitirmeniz, kendisini son derece üzmüştür.

Sizi böyle bir kanaate iten sebep, sizinle konuşan insanların, "Necmettin Erbakan'ın İmam Hatip'liler için onlar bizim arka bahçemiz" demiş olmasıymış.

Sayın Ülsever,

Sayın Erbakan, siyasi hayatında hiçbir yerde, hiçbir özel ve genel toplantıda İmam Hatipler için "Onlar bizim arka bahçemizdir" sözünü söylememiştir. Tam tersine, İmam Hatip'lileri baş tacı olarak görmüş, bu okulları hep övmüş, oğlunu da bu okullarda okutmuştur.

Şevket Kazan'ın Refah Gerçeği kitabının 3. cildinin 395. sayfasında da açıkça ifade edildiği gibi "İmam Hatip Okullarının Refah Partisi'nin arka bahçesi" olduğu iddiasını ilk defa ortaya atan kişi Milliyet Gazetesi yazarlarından Yalçın Doğan'dır. (13.11.1996 Milliyet)

Mesut Yılmaz'dan 20 gün sonra aynı üslubu kullanan siyasi lider ise Bülent Ecevit'tir. (24.04.1997 Basın)

Şimdi size her üçünün bu konuda yazdıklarını ve söylediklerini kısaca aktarıyorum.

Yalçın Doğan (13.11.1996 Milliyet):

"İmam Hatip mezunları üniversitelerde genellikle hukuk ve kamu yönetimini tercih ediyor. Oradan İçişleri, Emniyet ve Adalet birimlerine yerleşiyor. Refah Partisi'nin kadroları buralarda oluşuyor. İmam Hatipler gerçekte RP'nin arka bahçesi...!"

Mesut Yılmaz (03.04.1997 Hürriyet):

"Türkiye'de iki zihniyet savaş halindedir. Bu iki zihniyetin bir kutbu CHP çizgisi, diğeri ise RP çizgisidir. Biri ister ki okullar dinsiz ve milliyetsiz bir nesil yetiştirsin. Diğeri İmam Hatipler onların arka bahçesi, mücahitleri olsun."

Bülent Ecevit (24.04.1997 Basın)

"Kesintisiz 8 yıllık eğitim rejim için önemlidir. İki ayrı kuşak yetiştiriliyor. Erbakan İmam Hatip Okulları'nı kendi fidanlığı gibi görüyor. Bu okullar Refah Partisi'nin arka bahçesi olmamalı."

İşte görüldüğü gibi, tamamen Erbakan'ın dışında ve Refah Partisi aleyhtarı olan kişilerin kullandığı bu sözler siyasi platformda estirilen rüzgarlarla sanki Erbakan tarafından söylenmiş gibi propaganda edilmiştir.

Bu gerçeği böylece tespit ettikten sonra Meslek Lisesi mezunlarının mağduriyetlerine sahip çıkan bir köşe yazarı olarak, bu açıklamamıza sütununuzda yer vereceğinizi ümit eder, saygılar sunarım. 22.06.2004

Prof. Dr. Necmettin Erbakan Vekili
Av. Muzaffer Önder”

4.Erbakan Refahyol hükümetinde, İsrail İle Anlaşma Yaptı mı?
Türkiye'nin 1949 yılında İsrail'i resmen tanımasından bugüne kadar, İsrail ile sürekli anlaşmalar yapılmıştır. Sadece 1996 Haziran ayı ile 1997 Temmuz ayları arasında, Erbakan Hükümeti döneminde hiçbir anlaşma imzalanmamış ve daha önce yapılan bütün anlaşmalar dondurulmuştur.

Refahyol Koalisyonu döneminde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin teklifi üze¬rine 60 adet Fantom uçağının yenilenmesi tarihi gelince ABD, Türkiye'yi İsrail'e muhtaç etmek için "ben bu uçakların yenilenmesi teknolojisini İsrail'e verdim, bu yenilenmeyi ben yapmayacağım İsrail'e yaptırın" dediği için 60 adet Fantom uçağının yenilenmesi işlemi mecburen, başka çare olmadığı için Amerika'ya verilecek olan yenilenme bedeli İsrail'e ödenmek üzere 60 adet Fantom uçağının yenilenmesinin sağlanması yo¬luna gidilmiştir.
Bu zorunlu bir alış-veriştir. Yoksa Türkiye-İsrail arasında siyasi bir anlaşma ile uzaktan yakından bir alakası yoktur.

İsrail bu alış-veriş anlaşmasını propaganda maksadı ile kullanarak Türkiye ile anlaşma yaptığını ileri sürmüş ve bölgede bu propagandayı ya¬yarak kendi lehine kullanmıştır.
Burada, Necmettin ERBAKAN'ın Büyük Türkiye Projesi içinde yar alan Milli Harp Sanayi ile Ağır ve Yaygın Sanayi Hamlelerini başlatmasındaki gerekliliği, çok net bir biçimde görebiliriz.

5.BANA OY VERMEYEN PATATES DİNİNDEN iftirası

Sn Erbakan’a atfedilen patatesli cümle yanlış biliniyor.Biraz araştırma yaptığınızda bunu da göreceksiniz. Erbakan Hoca Söylediği cümlede tüm;
-izm’leri saymış ve bunlarla birlikte patates dinini de saymıştır. Ayrıca bana oy vermeyen patates dinindendir gibi bir sözü olmamıştır. Tıpkı Mesut Yılmaz’ın Rize Çay TV’ye çıktığında “İmam-Hatipler bunların arka bahçesidir” sözünü evirip çevirip Erbakan Hocaya yamayarak Hoca; “İmam-Hatipler bunların arka bahçemizdir” dedi iftirasını attıkları gibi..
Aşağıda belgenetten savcılığın iddiasının alıntısı var.Okuyunca yazılanın Erbakan Hoca nın sözlerimi yoksa konusmadaki cümlelerin keslip biçilmesiyle artarda sıralanmıs algılayıs eksikliğinden kaynaklanan iddialarmı olduğunu cok rahat anlayabilirsiniz:

4-Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın 13.1.1991 günü Sivas'ın Sıcak Çermik ilçesinde Refah Partisinin Eğitim Seminerinde yaptığı..iddia edilen konuşmada(Ek 2);

(...sen Refah Partisi’ne hizmet etmezsen hiçbir ibadetin kabul olmaz. Çünkü başka türlü müslamanlık olmaz. Başka türlü kurtuluş yok... Refah bu ordudur. Bütün gücünle bu ordunun büyümesi için çalışacaksın. Çalışmaz isen patates dinindensin... Bu parti İslami cihad ordusudur. Kendi kendine CİHAD ediyorum diye faaliyette bulunamazsın. Karargaha bağlı olmak zorundasın, her faaliyette karargaha bağlı olmak zorundayız. Karargaha danışılmadan yapılan faaliyetler tefrikadır. Çalışacaksan, burada çalışacaksın. Müslüman mısın? Bu orduda asker olmaya mecbursun...Cihada para vermeden müslüman olunmaz. Kişinin müslümanlığı, cihada verdiği para ile ölçülür. Bir müslüman, zekatını götürüp fakire veremez. Zekatını beytülmale, cihad ordusunun karargahına, ilçe teşkilatının başkanlığına verecektir. Biz müslümanız. Biz Kur'anı hakim kılmak isteyene gideceğiz. Hepimiz Refahçı olmaya mecburuz, çünkü cihad ediyoruz... Şuurla Refaha çalışan cennete gidiyor. Neden? Çünkü Refah demek Kur'an nizamını hakim kılmak için çalışmak demektir)
 
6. Erbakan’ın Kaddafi görüşmesi

Hani bir söz vardır: Yalancı, aşağı mahallede bir yalan uydurur; yukarı mahallede de bu yalanın yayıldığını görünce, kendisi de, kendi yalanına inanmaya başlar. Bazı basın organlarının tavrı, bu örneğe benziyor. 6 sene önce, Libya gezisiyle ilgili olarak, Erbakan hakkında bir yalan uydurdular, şimdi kendileri de inanmaya başladılar. Değilse, her fırsatta ısıtıp ısıtıp servise sunmanın ne anlamı olabilir?

Bizim basının bazı kronik hastalıkları var. Meselâ, çok verimli ve başarılı geçen Erbakan’ın Libya gezisini her fırsatta diline dolar, olayı çarpıtarak kamuoyunu manipüle eder. Bu konuyu çok sık gündeme getirdikleri için Libya’da yaşananları tahlil etmeye çalışalım.

Libya’da neler oldu?Muhterem Erbakan, 54. Hükümetin Başbakanı olarak, Ekim 1996’da Mısır, Libya ve Nijerya’yı kapsayan bir gezi programı düzenlemişti. Libya ziyaretinin amacı ise şuydu:Türkiyeli müteahhitlerin Libya’dan oldukça yüksek alacakları vardı.Bu para uzun süredir ödenmiyordu.Müteahhitlerin bu konuda istekleri vardı.Libya’daki Türk Müteahitler Birliği Başkanı Barlas Turan şöyle diyordu: “Refah-Yol hükümetinden çok umutluyum. Erbakan’ın Libya’daki itibarı sebebiyle, sorunlarımızı çözeceğine inanıyoruz.” (03.09.1996 tarihli gazeteler) Erbakan da bu paraların tahsili için Libya’yagitmişti.Erbakan Libya’da Kaddafi ile görüştü. Kaddafi’nin mizaç ve psikolojik yapısını bütün dünya biliyor. Görüşme sırasında Kaddafi, bazı patavatsızlıklar sergiledi. Erbakan Hoca Kaddafi’yi dinledi ve söyle diklerine cevap verdi,yanlışlarını düzeltti, susmadı, kendine güvenen üslupla Türkiye’ nin onurunu korudu.Müteahhitlerin haklarını gündeme getirdi,alacakları tahsil etti.O günlerde basında çıkan şu haber bunun ispatıydı:“Müteahhitler Libya’dan 15 milyar dolar kazan dı lar“Erbakan’ın Mısır,Libya ve Nijerya gezisi sayesinde Afrika ile köprü kuruldu.” (09.10.96)

Olay manipüle ediliyor
Bütün bu güzel gelişmeler dururken, basın Kaddafi’nin tutumuna kafayı takmış, bu olayı bahane ederek hükümete ve Erbakan’a yüklenmeye başlamıştı. Bu başarıyı görmeyip ayrıntıya takılmaktan başka nasıl izah edilirdi? Amaç ise hükümeti yıpratmaktı. İş adamları da basının bu tutumundan rahatsız olmuştu. Sakıp Sabancı konu ile ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “Hükümetin yıpratılmasını bekleyenler yanlış yapıyor.” (17.11.1996)
Mehmet Barlas da daha gezi öncesi başlatılan kampanya karşısında olayı “işin anasını unutup danasına takılmak” olarak nitelendirerek şunları yazıyordu:

“1974 sonrasında, Amerikan ambargosu yediğimiz zaman, Türk askerî uçaklarına yedek parçalar Libya’dan gelmedi mi?1980’lere girerken, Türkiye’nin ihracatçıları ve müteahhitleri, ilk provalarını Libya’da yapmadı mı?Hiç unutmayalım.” (Sabah,29.09.1996)

Erbakan, Libya gezisinde tam bir devlet adamı olgunluğu göstermiş, Kaddafi’ye kabadayı üslubuyla cevap verme hafifliğine düşmemiş, fakat susmayan, kendine güvenen ve ikna eden yaklaşımıyla devlet onurunu korumuştu. Aslında bu gerçekleri basın da biliyor. Fakat, gerek husumet, gerekse seviyesiz siyasi rekabet sebebiyle hakikati gizliyorlar. Hatta bu çevrelerin kendi aralarında, Erbakan’ın başarılarına iç geçirdiğini de görürsünüz. Daha kısa bir süre önce Yalçın Pekşen, “Gardrop Dinciliği” başlıklı yazısı içinde Erbakan’a yapılan haksızlık konusunda şöyle yazmıştı: “Kaddafi’nin çadırında yaşananlar ise, -hakkını yemeyelim- onun değil, Kaddafi’nin patavatsızlıklarıydı.” (Akşam, 27.1.2002)

Erbakan Türkiye’nin önünde gidiyor
Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Bener Karakartal, “Erbakan’ın başarıları ve devlet adamı olgunluğu”nu Afrika gezisi sonrası verdiği bir mülakatta şunları söylemişti:

“Erbakan Türkiye’nin bir adım önünde yürüyor. Türkiye’nin Erbakan’dan öğreneceği çok şey var. Türk demokrasisi şu anda Erbakan’ın gerisinde yürüyor.Siz hiç Erbakan’ın “kavgaya kavga ile cevap” verdiğini gördünüz mü? Sinirlilik ve hırçınlıkla bütün vaktini diğer parti liderlerine sataşarak geçirdiğini gördünüz mü? Türkiye’de siyasetin içine sürüklendiği tüm “sinirlilik ve gerginlik” ortamına rağmen Erbakan kavganın dışında ve üstünde yer almaktadır, polemiklere girmemektedir. Ve hepsinden önemlisi tebessümü ve güleryüzlülüğü ile Erbakan Türk siyasetçilerine demokrasi dersi vermektedir. İşte demokrasinin ta kendisi budur. (Millî Gz,30.11.96)Bütün bu gelişmeler ortada iken, bazı basın kuruluşlarının Erbakan aleyhinde yerli yersiz kampanya yürütmesi,hiçde anlaşılabilir bir tutum değildir.Sanki bu anlayıştaki basın için başarılı olmak suç.Türkiyemizin güzel günlere ulaşması için vargücüyle çalışmak affedilmez birşey!(Şakir Tarım,22.01.2003,MilliGz)
 
Geri
Üst