Kürt halkının tarihinde "ilk cahş" olarak anılan İdris-i Bitlisi, Osmanlı’nın, Kürdistan’daki sağ kolu durumundadır. Yoğun çabaları sonucunda birçok aşiret Osmanlı egemenliğini tanır. Çaldıran savaşı sonrasında İdris-i Bitlisi’nin girişimleri ile Yavuz Sultan Selim ile 23 Kürt beyliği arasında bir anlaşma imzalanır. Bu anlaşmaya göre;
1- Osmanlı yönetimine bağlı olarak Kürt emirliklerinin özerklikleri korunacak,
2- Kürt emirliklerinde de yönetim babadan oğula geçerek sürecek, eskiden beri yürümekte olan yönetim yürürlükte kalacak ve bu konuda ferman padişahtan çıkacak,
3- Kürtler, Türkler'e bütün savaşlarda yardım edecekler,
4- Türkler de, Kürtler(i bütün dış saldırılardan koruyacaklar,
5- Kürtler devlete verilmesi gereken her türlü vergiyi ödeyecekler,
Bu anlaşma Sultan Selim ile ona boyun eğen Kürt emirlikleri arasında yapılmıştır. (M.Emin Zeki, Kürdistan Tarihi Sayfa:83)
Bu anlaşma ile Kürdistan’daki Osmanlı egemenliği perçinlenir. Osmanlılar anlaşma sonrasında bölgede yeni bir düzenlemeye giderler. Çeşitli kategorilerde küçük beylikler oluşturulur ve böylelikle Kürt beylikleri birbirinden yalıtılır. Bu yeni yapılanmanın mimarı Yavuz’un Kürdistan’daki sağ kolu, Osmanlı’nın sadık kulu İdris-i Bitlisi’den başkası değildir. (3)
İdris-i Bitlisi işbirlikçiliğin karşılığını alır. Çaldıran seferine çıkarken 40.000 Aleviyi katletmesi nedeniyle -bunların arasında çok sayıda Kürt Alevisi de vardır - "Yavuz" namını alan Sultan Süleyman’ın sevgi ve güvenini kazanır. İdris-i Bitlisi tarafından Kürdistan’da oluşturulan idari yapılanmayla Kürt beylikleri Osmanlı’nın elindeki güçlü bir silaha dönüşürler. Osmanlı’nın bir nevi özerklik bahşettikleri beylikler, Kürdistan ve Anadolu’daki katliamlarda başrollerden birisini oynarlar. (4)
Çaldıran savaşı sonrasında Kürtler, yüzyıllardır yaşadıkları aşiret yapılanması üzerine feodal üretim ilişkilerini oturtmuşlardır. Kürtlerdeki bu aşiret yapılanması Osmanlı’nın 19. Yüzyıldaki saldırılarıyla beyliklerin askeri zorla dağıtılmasına karşın varlığını korur.