Demokratik Açılım [ Tek Başlık ]

Hakan arkadasimiza hep ayni soru soruluyor,arkadasimiz her seferinde meclisteki oylama sonuclarini yaziyor ama sanirim hala anlayamayan var.acaba kimler apo kopeginin yanina adam gonderiyor.benim anlamadigim diger ulkelerde terorist diye yakalananlar agzini acamazken bu apo konustugu,orgutu yonettigi yetmiyor birde Turkiye Cumhuriyeti Hukumeti'ne akil vermeye kalkiyor.allah sonumuzu hayretsin.bunlar cok kudurdu bunlarin sonu cok kotu olacak.
 
cuvallar ile kacirilip yakilan oy pusulalarini hesaba katarsan ve secimde hukumet tarafindan verilen secmen listelerindeki bos arsadaki hayali ev ve aileleri de saymazsan zaten akp kazanamazdi :=) simdi dicekler nerden biliosun haberlerde adamlar acik acik yakilip gomulmus oy pusulalarini gosterdiler.. arti secmen listelerindeki adress leride ;)
 
insanların düşünce we oy kullanma özgürlüklerine hakaret boyutuna taşımayalım işi ..
 
bu kutu boooooş

bu paket booooş

ne var içinde


HİİİİİİİİİİÇ
 
'Ordu PKK'yı yenemeyeceğini anladı'

2din5uq.jpg

Henry Barkey

'Kürt açılımı' konusunda Öcalan'ın 'sessiz aktör' olduğunu söyleyen ABD'li Türkiye uzmanı Barkey, açılımın 'Ordunun PKK'yı yenemeyeceğini idrak ettiği için' yapıldığını savunuyor.

14.08.2009 17
Kürt sorununda çözümün anahatları belli: Vatandaşlık tanımını daha kapsayıcı kılmak, kültürel reform ve bir miktar ademi merkeziyetçilik. Öcalan silah bırakılması gerektiğini söylerse, PKK'yı silahsızlandırmak ve anlamlı bir af çıkarmak kolaylaşır. Ankara onun söylediklerini görmezden gelecek ama kullanacak. Fakat tüm bu adımlar Anayasa Mahkemesi'nden dönebilir.

Türkiye uzmanı Henry Barkey’nin Kürt açılımı üzerine söyleşisi:

Türkiye hükümeti, ülkenin güneydoğusundaki ayrılıkçı çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan açılımının ayrıntılarını henüz açıklamadı. Fakat planın muhtemelen neyi içereceği veya başarılı olması için neyi içermesi gerektiğine dair bolca spekülasyon yapılıyor. Böyle bir planın bazı esaslı noktaları ne olabilir?

İlk önce anayasada, vatandaşlık tanımını daha kapsayıcı hale getirecek biçimde bazı revizyonlar yapılması mevcut anayasa sadece Türkleri işaret ediyor. Sorun (ve çok zor olmasının sebebi) bunun tam da Türk devletinin kurucusu (Mustafa Kemal Atatürk) tarafından belirlenmiş tanımına aykırı düşmesi. Kurucunun söylediği her şeyin kutsal ve değiştirilemez olduğunu, buna dokunamayacağınızı düşünen epey geniş bir kesim söz konusu.

İkincisi kültürel reformlarla ilgili olmak zorunda. Yani Kürtçe’nin günlük hayatta çok daha kabul edilebilir kılınması, televizyon, radyo ve gazete sahibi bireylere devletin müdahalesi, hükmü veya sansürü olmaksızın (Kürtçe) yayın izninin verilmesi ve Kürtçe’nin öğretilmesi. Ayrıca Kürtçe’nin bazı devlet faaliyetlerinde kullanılması. Sözgelimi siyasetçilerin Kürtlerin yaşadığı bölgelerde Kürtçe siyasi konuşma yapabilmesi. Şu an bu yasadışı ve
derhal hapisle cezalandırılıyor.

Üçüncüsü, iktidarın bir kısmı yerel yönetimlere devredilmeli. Şu an Türkiye dünyadaki en merkeziyetçi devletlerden biri. Bütün kararlar Ankara’da alınmak zorunda. En küçük köydeki bir öğretmenin bile Ankara tarafından, merkezden atanması gerekiyor. Diğer sorun elbette asayişi sağlamakla görevli olanların da merkezden atanma zorunluluğu, ki (taşraya) ve bilhassa Kürt bölgelerine gidenler her zaman
en iyileri olmuyor, çünkü buralar zahmetli görev bölgeleri sayılıyor.

Tabii bir de dördüncü var. Hükümetin herkesi içine katıp buna rağmen açılıma siyasi destek kazanmakta en çok zorlanacağı nokta da bu: Silah bırakması için PKK’ya yönelik bir tür af veya başka bir açılım ortaya konması. Gelen haberlere bakılırsa hükümetle ordu arasında böyle bir önerinin biçimine dair bir çalışma söz konusu ve bunun nasıl bir şey olacağını kestiremiyoruz.

Peki birçok kişi bir affı niye zorunlu görüyor?

İnsanların köylerine ve evlerine dönmesine, yanı sıra hapisteki çok sayıda insanın bırakılmasına imkân vermek için adam gibi bir af çıkarmanız lazım. Çok sayıda siyasi mahkum var, esasen siyasi faaliyetlerinden dolayı yasadışı örgüt üyeliğiyle suçlanıp 17 yıldır, 19 yıldır içeride olan insanlar var.

AKP liderliğindeki hükümet, açılımı meclise getirmeden önce başlıca muhalefet partileriyle görüşmeyi istiyor. Fakat CHP planın ayrıntıları kamuoyuna açıklanana dek bekleyeceğini söylüyor. Milliyetçi MHP’yse ‘Kürt açılımı’ konusundaki (olumsuz) fikirlerinin zaten bilindiğini belirtiyor. Bu da karışık bir başlangıca neden oluyor. Fakat hükümet meclis çoğunluğunu elde ederse bunlara gerek var mı? Ya da onun ötesinde de engeller çıkar mı?

Büyük tehlike, bu değişikliklerin birçoğunun Anayasa Mahkemesi’nden dönebilecek olması. Anayasa Mahkemesi gerçekten bağımsız bir kurum değil. AKP’nin yaptıkları aleyhinde davranmaya eğilimli olan ideolojik bir kurum gerekenleri meclisten geçirseniz bile Anayasa Mahkemesi’nden geri dönmesi gayet beklenebilir bir durum.

Birçok gözlemci Anayasa Mahkemesi’nin, kendisini ülkenin laik anayasasının ve Atatürk’ün ülkeyi kurma vizyonunun koruyucusu olarak gören ordunun hassasiyetlerini hesaba kattığı kanısında. Bu gelişmeler dahilinde ordunun konumunu nasıl nitelendiriyorsunuz?

Ordunun nihayet PKK’yla veya Kürtlerle 25 yıldır süren bu savaşı kazanamayacağını idrak eder noktaya geldiğini söylemeliyim. Türkiye tarihi boyunca çok sayıda isyan patlak verdi, fakat bu en uzun olanı ve hâlâ sürüyor. 25 yıl önce dağda kaç kişi varsa, bugün de neredeyse o kadar var. O yüzden en nihayetinde, bu savaşın sona ermeyeceği ve bitmesinin tek yolunun bir tür siyasi çözüm olduğu sonucuna vardılar. Fakat ordu için siyasi çözüm, Türk devletinin temel ilkelerinden ve öğretilerinden en azını vermek anlamına geliyor. Yani hükümeti son derece zorlu bir kavga bekliyor ve dürüst olmak gerekirse, (hükümet) belli reformlar konusunda kararlı olsa da, bunun ne kadar derin ve kalıcı olduğu konusunda biraz kuşkuluyum. Eğer bu da yapay bir reform girişimiyse, hiçbir yere varmayacaktır.
Bu açılım, Türkiye’nin Kuzey Irak’taki üslerinden saldıran PKK’yla savaşa devam ettiği bir dönemde gündeme geliyor. Ankara Iraklı Kürt yetkilileri PKK’nın üzerine gitmeye ikna etmek için büyük gayret sarf etti, zira bunun PKK’yı ayağa kalkamayacak biçimde zayıflatabile-ceği umuluyor. ABD’nin de desteğini alan bölgesel yaklaşım iyi gidiyor gibi.

Ankara’yla Kürt Bölgesel Yönetimi arasında doğmakta olan ittifak ne kadar güçlü ve arkasında ne var?

Türkler sonunda Iraklı Kürtlerin bir tehdit olmadığını kavramaya başladı. Aslında tam tersine, Iraklı Kürtler birçok açıdan Türklerin Irak’taki en iyi dostu ve Türkiye’nin kendi içindeki Kürt sorununun üstesinden gelmesi noktasında potansiyel bir müttefik. Çünkü Iraklı Kürtler Ankara’yla güçlü ilişkiye büyük önem atfediyor ve zaten uzun zamandır da bunun sinyallerini veriyor. Iraklı Kürtlerin gözünde Türkler, bütün komşuları arasında en ileri, en güvenilir olanı ve Batı’nın da bir parçası. Türkiye NATO üyesi, AB adayı.

Bu bilhassa Türkler için beklenmedik bir gelişme, zira Irak savaşı başladığı ve Irak’ın federal bir devlet haline geldiği anda Türkler, “Bu bizim Kürtlere de örnek olacak ve onlar da Türkiye’de bir federasyon veya özerklik peşine düşecek” demişti. Ve Türkler bu meselede bir noktaya dek adeta çılgına döndü ve Irak Kürdistanı’na karşı çok sert tavır sergiledi. Fakat zamanla gerçekte olan bitenin bu olmadığını ve Irak Kürdistanı’nın kendilerine yardım edebileceğini anladılar. Ve Türkiye hükümeti, övgüye değer olduğunu söylemem gereken bir tutumla, bir yıl önce politikalarını neredeyse 180 derece değiştirdi ve sertlik yanlısı, Irak Kürdistanı karşıtı yaklaşım bugün işbirliği yapma noktasına geldi.

Hakkında konuşmadığımız tek aktör PKK’nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan. Kürt meselesinin çözümü için, PKK’nın silahlı eylemlerini başlattığı 15 Ağustos’ta kendi ‘yol haritasını’ açıklayacağını söyledi. Erdoğan’ın açılımını destekliyor mu, karşı mı çıkıyor, belli değil henüz. Öcalan’ın görüşleri şu noktada ne kadar önemli?

Öcalan’ın görüşleri meseleyle hem alakalı hem de alakasız. Hükümet söz konusu olduğunda alakasız. Hükümet Öcalan’la temas içinde görünemez, çünkü herhangi bir reform girişimini bu tek başına batırır. Türkler arasında Öcalan’a yönelik çok yoğun bir nefret var. Elbette Kürtler için tam tersine, hâlâ bir kahraman. Demem o ki, birçok Kürt için, hatta PKK’yı, onun taktiklerini veya ideolojisini sevmeyen Kürtler için PKK onları bugünlere getiren kurum. Kürtlere göre PKK olmasaydı, Türkler bugün bir reform paketiyle tasarlıyor olmazdı.
Öcalan silahlı mücadelenin bırakılması gerektiğini söylerse, PKK’yı silahsızlandırmak ve anlamlı bir af yasası çıkarmak çok daha kolay olacaktır. Yani Ankara onun söylediklerini görmezden gelecek, ama aynı zamanda kullanacak.

PKK bugün savaşmaya devam ederken, yaygın olarak onunla bağlantılı addedilen siyasetçiler güneydoğudaki seçimlerden çok iyi sonuçla çıktı ve şimdi çatışmaya yönelik nihai bir siyasi çözümün parçası konumunda görünüyorlar. Türkiyeli Kürtlerin Erdoğan’ın ortaya koyduğu açılım (siyasi bir çözüm) karşısındaki ruh halleri nedir?

Türkiye’deki Kürt siyasetinin çok daha güçlü ve çok daha dirençli hale geldiğine çoktandır tanık oluyoruz. Güneydoğudaki belediyeleri kontrollerinde tutuyorlar (Türkiye’deki yerel yönetim yasaları nedeniyle belediye başkanlarının gücü çok az olsa da), fakat kaderlerini bir nebze de olsa tayin edebilmek siyasetin belli kazanımlar sağlayacağını ve artık silahlı mücadeleye ihtiyaçları olmadığını idrak etmelerine de yol açtı. Silahlı mücadeleyle ulaşmaları gereken noktaya halihazırda ulaşmış durumdalar.

(Soğuk Savaş’ta Doğu Bloku’na yayın yapmak için kurulan uluslararası yayın kuruluşu, Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda misafir öğretim üyesi, Lehigh Üniversitesi’nde profesör, 12 Ağustos 2009)
Radikal
Alıntı kaynağı:haber1.com
 
adamın dediklerini okumadım ama başlığa yorum yapacam sadece suriye iran ve türkiye orduları mı 5bin kişiyi yenemeyecek ne kadar mantıksız ama aklıma da bazen şu soru da geliyor yabancı muhabirler gidip pkk liderleriyle röportaj yapıyorlar demek ki adamların yeri belli neden bunca yıl o dağlardan temizlenemediler ? bilgim yok diye bu soruyu soruyorum
 
adamın dediklerini okumadım ama başlığa yorum yapacam sadece suriye iran ve türkiye orduları mı 5bin kişiyi yenemeyecek ne kadar mantıksız ama aklıma da bazen şu soru da geliyor yabancı muhabirler gidip pkk liderleriyle röportaj yapıyorlar demek ki adamların yeri belli neden bunca yıl o dağlardan temizlenemediler ? bilgim yok diye bu soruyu soruyorum

benim de yıllardır aklımı bu sorular kurcalıyor. acaba neden bulunamıyor bu itler merak ediyorum
 
büyükanıt genelkurmay başkanı iken Irak'a girildiğinde ABD'nin baskılarına boyun eğmeseydik bugün dağdaki pkk'lılar bitmişti.
 
Abd Kürtler’den Ne Istiyor?

Kurgulanmış gerçek-yaşanan gerçek

Güneydoğu sorunu, Kürt sorunu, Kürtçülük sorunu…adını ne koyarsanız koyun, bu sorunu doğru değerlendirmek istediğimizde, yaşadığımız yüzyılın bir gerçeğiyle çok sık karşılaşıyoruz.Zaten.genel anlamda çeşitli nedenlerle ve pek çok konuda, kitlelere sunulan kurgulanmış, yapay gerçeklerle yaşanan gerçekler arasındaki makas çok fazla açılıyor. Bu durum “Kürt açılımı” konusunda kendisini iyiden iyiye hissettiriyor. Şimdi çarpıtılan gerçeklerle yaşanan gerçekleri sıralayarak genel fotoğrafı ortaya koymaya çalışalım.



ABD sonrası dünya

Öncelikle ABD’nin 2011 sonrasında, Irak’tan çekilme sürecinin ardından ortaya çıkacak durumu düzenlemeye çabaladığını belirtelim. Bunun için Kürt özerk bölgesinin Türkiye tarafından korunmasını istediğini altını çizerek vurgulayalım. Bu nedenle, kısa ve orta erimli gelecekte Kandil’i gözden çıkardığını, BOP’u -belirsiz bir süre için-tasfiye etmek zorunda kaldığını da bir kenara kaydedelim. Burada bütün sorun, Irak serüveni sonrasında ABD’nin gücünün ne olacağında. ABD kuyruğu dik tutmak için çabalıyor. Oysa ekonomisinin nasıl bir çöküntü içinde olduğunu gizlemesi –artık- olanaksız hâle geliyor. Dünyanın başat gücü olarak kalabilmek için –deyim yerindeyse-son mermilerini kullanıyor, Afganistan için 65 milyar, Kuzey ırak için 61 Milyar Dolar ayırıyor ama bunların yeterli olacağına acaba kendisi ne kadar inanıyor. Bölgeden ayrıldıktan sonra Kuzey Irak muhafızlığını Türkiye’ye yıkmanın yanı sıra Orta Doğu’yu kan gölüne çevirmek için bölgenin her yerinde ve özellikle Irak’ta Sünnî-Şiî gerilimini tırmandırma politikası uyguluyor. Bundan sonra Irak’tan daha fazla Sünnî-Şiî çatışma haberleri gelirse, bunların ABD provokasyonları olduğunu düşünmek hiç de abartılı bir değerlendirme olmaz. Bu noktada Şiî ve Sünnîlerin bir lraklılık, Araplık ortak ulus bilinci içinde birleşip, yurt bütünlüklerini savunmayı mı, yoksa ABD’nin istediği üzere birbirlerini boğazlamayı mı tercih edeceklerini zaman gösterecek. ABD’nin bu kanlı kaos politikasının en uç noktadaki beklentisi ise bir İran-Türkiye çatışmasıdır. Ancak ne Türkiye ne de İran’ın bu oyuna gelmeleri beklenebilir. Türkiye’de bütün bir Cumhuriyet tarihinin ABD’ye en yakın hükümetinin olması da ABD’nin bu isteğini gerçekleştirmeye yetmez.

Bu dev ülkenin güç kaybı öylesine gizlenemez durumda ki Amerikalı liberallerin dergisi NPQ’nun Türkiye versiyonunun 2009 kış sayısı başlığı “Amerika Sonrası Dünya” idi. Kishore Mahbubani, Ferid Zekeriya, Narthan Gardles gibi siyaset bilimciler geçen kış bu zayıflama sürecini enine boyuna tartışmışlardı. Durum bu kadar açık ve ciddi boyutlardaydı.



PKK bu kadar güçlü mü?

İkinci bir yapay gerçek, Kürt açılımı diye masaya otururken, bunun PKK’nın başarısı gibi gösterilmeye çalışması. Böylelikle Türk ordusunun burada yetersiz kaldığı ima ediliyor. Oysa Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yıllarında, Batı kışkırtmalarıyla çıkarılan yirmi dört isyanı en etkili biçimde bastırmayı bilmişti. Üstelik de o günün yetersizlikleri ve ulaşım zorlukları içinde bunları başarmıştı. Özellikle 1925 Şeyh Sait İsyanı ile 1937 Dersim Ayaklanması çok büyük çaplı isyanlardı ve devlet devlet olduğu, kararlı davrandığı için sorunun güvenlik boyutu çözümlenmişti. Türkiye bu zaman diliminde, daha sonra da sık sık karşılaşacağı emperyalizm-şeriatçı-ayrılıkçı ittifakını çok iyi tanımıştı… O kadar öteye gitmeye gerek yok aslında.1984’ten 1991’e kadar Özal’ın başbakanlığı ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde bir türlü önü alınamayan terör, 1991’de DYP-SHP Koalisyonu ile Demirel’in başbakanlığı ve Erdal İnönü’nün başbakan yardımcılığında, etkisiz kılınmış,-neredeyse- bitme noktasına getirilmişti. Bu yaklaşık dört yıllık bir zaman almıştı. Zafiyet AKP yönetimi ile Hilmi Özkök genelkurmay başkanlığı döneminde yeniden ortaya çıkmıştı. Sorun belliydi, Türkiye ayrılıkçı terörle, ABD’nin izin verdiği ölçüler içinde mücadele etmekteydi artık...Bu gelişmeler ışığında son yaşananlar,PKK’nın Türkiye’yi masaya oturmak zorunda bıraktığı izlenimini uyandırıyordu.Buna bir de bugüne kadar DTP ile görüşmeyen Başbakanın,kendilerine AKP genel başkanı sıfatıyla randevu vermesi eklenince,Türkiye’nin geri adım attığı düşüncesi yaygınlaşıyordu.Böylelikle güç dengeleri alt üst edilerek sunuluyor,ortaya ABD ve Kürt ayrılıkçılarını hoşnut edecek görüntüler çıkıyor,kitleler bu doğrultuda yönlendiriliyordu.Böylelikle rüzgârı arkalarına alarak tartışmaya başlayan ayrılıkçılar,demokratikleşme adı altında da PKK affını gündeme getiriyor,örgütü yasallaştırmanın zeminini araştırıyorlardı.Çok uzaklarda tutulan gerçek ise-yukarıda da belirttiğim üzere- ABD’nin “Ben Kandil’ boşaltıyorum,sen de ben buradan ayrıldıktan sonra bölgeye sahip çık” pazarlığının masaya getirilmesinden başka bir şey değildi.Hatta bu arada Kerkük-Musul’un Türkiye’ye bırakılacağı balonları da uçuruluyordu.Bu çok ciddi ve ayrıca ele alınması gereken tehlikeli bir konu,şimdilik geçmekte yarar var.



Musul referandumu ne oldu, bilen var mı?

Gerçek çoğu kez farklılaştırılarak sunulduğu gibi kimi zaman da gözlerden ırak tutulmaya çalışılıyordu…Kürt ayrılıkçıları için Musul referandumunun ne kadar önemli olduğunu konuyu yakından izleyenler bilirler. Kuzey Irak Kürtleri ABD işgalinden sonra Türkmenlere ağır baskılar uygulayarak bölgenin nüfus yapısını büyük ölçüde kendi lehlerine çevirmişlerdi .Amaç referandum sonrasında bölge petrolünden akacak Dolarların aslan payına el koymaktı.Böylelikle bugüne kadar haraçlarla,silah ve uyuşturucu kaçakçılığıyla elde edilen mütevazı kaynaklarla desteklenen ayrılıkçı terör,bundan sonra petrol zengini bir ülke tarafından finanse edilecekti.Bu durumun bütün bölge dengelerini allak bullak edeceği kesindi. Türkiye’nin, İran’ın hatta Suriye’nin buna tepkisiz kalması olacak şey değildi. Dahası ABD’nin de bu duruma ne kadar göz yumacağı çok kuşkuluydu. Malum,kendisi petrol zenginlerinden az çekmemişti.Suûdî Arabistan ve Körfez Emirlikleri dışında kalan petrol ihracatçısı ülkeler, hepsi ciddi biçimde başını ağrıtmışlardı.Eski Irak, günümüzde de İran ve Venezüella örnekleri ortadaydı.Yani ABD’nin de bölgesel Kürt yönetimine önemli bir petrol geliri bırakmak konusunda istekli olduğu çok kuşkuluydu.Kürt yönetimi ise bu referandumun bir an önce yapılmasında ısrarlıydı,çünkü ABD bölgeden çekildikten sonra bunu gerçekleştirmesinin mümkün olmadığının farkındaydı Geçtiğimiz günlerde Merkezî Irak yönetimi ile Kuzey Irak yetkilileri bu konuyu görüşmek için bir araya gelmişlerdi.Ancak bu toplantılar sonuç vermiyor,referandum yıllardır yapılamıyor,-kendi adlarına- sorun bir türlü çözülemiyordu.Bu onlar için son derece önemliydi ve çok can sıkıcı bir durumdu.O zaman yapılacak şey belliydi.Sorunu gündemden uzak tutmak,yandaşların moralinin bozulmasını önlemekti.İşte kitle iletişim araçları burada bunun için kullanılıyordu.



Çok önemli bir sorun

Kürt sorununun hiç kuşkusuz çeşitli boyutları var. Bölgenin feodal yapısı bu sorunların-kuşkusuz-en önemlisi. Bütün ülkede olduğu gibi Güneydoğu’da da çok ciddi ekonomik sıkıntılar var. Bir türlü engellenemeyen nüfus bir başka büyük dert…Elbette en temel sorun, her zaman olduğu gibi dış dinamikler, yani Batı emperyalizmi…Ancak bunlara eklenecek.,doğrudan bu anlattıklarımla ilgili çok önemli bir sorun daha var.Kürt kanaat önderlerinin kendi insanlarına doğruları anlatmaları,onları aydınlatmaları gerekiyor.Yani aydın sorumluluğunu yerine getirmeleri zorunlu oluyor.Dünyayı doğru okuyabilmek için de nesnel olmaları ve en önemlisi Batı’nın emperyal çehresini tanımaları olağanüstü önem kazanıyor. Ayrıca seksen beş yıldır Batı’dan aldıkları fişlerle düşünüp konuşmanın kendilerine ne sağladığının muhasebesini yapmalarında sayısız yarar var. Birlikte yaşadıkları insanları saf yerine koymaları hiç doğru değil.Eli kanlı teröristleri “Bunlar bölücü değil” diyerek sahiplenmek barışa katkı sağlamıyor… En önemlisi, yukarıdaki manipülasyonlara karşı kendi insanlarını aydınlatmaları gerekirken, kendileri bunlara tutsak oluyorlarsa ortada çok ciddi bir sorun var demektir. O sorun, Kürt aydının sınırlılığıdır.


Dr. Vakur Kayador
15 Ağustos 2009

kaynak
 
DTP: Öcalan Kürtlerin temsilcisidir

DTP Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, Kürt sorununun çözümü konusunda Abdullah Öcalan’ın açıklayacağı “Yol haritası” konusunda, “Sadece halkın temsilcileriyle görüşürüm” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, “Hükümetin Kürt halkının, ‘temsilcim’ dediği kişilerle görüşmesi gerekir. 3,5 milyon Kürt, Öcalan’ı siyasi irade olarak görüyor. Görüşlerini dikkate almak zorundasınız” diye seslendi.
Hükümetin, “Kardeşlik, huzur ve barış projesi” olarak nitelendirdiği “Kürt açılımı” ile ilgili tartışmalar sürerken, DTP de Öcalan’ın dikkate alınması yönünde ısrarını sürdürüyor. Erdoğan’ın, “Sadece halkın temsilcileriyle görüşürüm” diyerek, Öcalan’ın hazırlayacağı yol haritasını dikkate almayacağı sinyalini vermesi, DTP’de tepki yarattı.

canım ülkem için utanç kaynağı olan konuya bakınız.
biz bu tip insanlara açilim yapiyoruz yazık.....

http://www.korsanhaber.com/haber/56897/DTP_calan_Krtlerin_temsilcisidir
 
2zp4huf.gif


Bizim Askerimiz Tüm Dünyaya Bedel Bee.Dağdaki şerefsizler vız gelir.
 
yazıyı okudum bizim hükümetin politikasını çözmeye çabalamış ama hatalı
 
Kürt açılımı diye masaya otururken, bunun PKK’nın başarısı gibi gösterilmeye çalışması. Böylelikle Türk ordusunun burada yetersiz kaldığı ima ediliyor. Oysa Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yıllarında, Batı kışkırtmalarıyla çıkarılan yirmi dört isyanı en etkili biçimde bastırmayı bilmişti. Üstelik de o günün yetersizlikleri ve ulaşım zorlukları içinde bunları başarmıştı. Özellikle 1925 Şeyh Sait İsyanı ile 1937 Dersim Ayaklanması çok büyük çaplı isyanlardı ve devlet devlet olduğu, kararlı davrandığı için sorunun güvenlik boyutu çözümlenmişti. Türkiye bu zaman diliminde, daha sonra da sık sık karşılaşacağı emperyalizm-şeriatçı-ayrılıkçı ittifakını çok iyi tanımıştı… O kadar öteye gitmeye gerek yok aslında.1984’ten 1991’e kadar Özal’ın başbakanlığı ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde bir türlü önü alınamayan terör, 1991’de DYP-SHP Koalisyonu ile Demirel’in başbakanlığı ve Erdal İnönü’nün başbakan yardımcılığında, etkisiz kılınmış,-neredeyse- bitme noktasına getirilmişti. Bu yaklaşık dört yıllık bir zaman almıştı. Zafiyet AKP yönetimi ile Hilmi Özkök genelkurmay başkanlığı döneminde yeniden ortaya çıkmıştı. Sorun belliydi, Türkiye ayrılıkçı terörle, ABD’nin izin verdiği ölçüler içinde mücadele etmekteydi artık...Bu gelişmeler ışığında son yaşananlar,PKK’nın Türkiye’yi masaya oturmak zorunda bıraktığı izlenimini uyandırıyordu.Buna bir de bugüne kadar DTP ile görüşmeyen Başbakanın,kendilerine AKP genel başkanı sıfatıyla randevu vermesi eklenince,Türkiye’nin geri adım attığı düşüncesi yaygınlaşıyordu.Böylelikle güç dengeleri alt üst edilerek sunuluyor,ortaya ABD ve Kürt ayrılıkçılarını hoşnut edecek görüntüler çıkıyor,kitleler bu doğrultuda yönlendiriliyordu.Böylelikle rüzgârı arkalarına alarak tartışmaya başlayan ayrılıkçılar,demokratikleşme adı altında da PKK affını gündeme getiriyor,örgütü yasallaştırmanın zeminini araştırıyorlardı.Çok uzaklarda tutulan gerçek ise-yukarıda da belirttiğim üzere- ABD’nin “Ben Kandil’ boşaltıyorum,sen de ben buradan ayrıldıktan sonra bölgeye sahip çık” pazarlığının masaya getirilmesinden başka bir şey değildi.
 
Pkk bunca yıldır ülkemizde yapılan yanlış siyaseti kullanarak ülkedeki hemen hemen bütün kürtleri yandaşı yaptı Kavgalarında doğruluk payı olduğunu BU HÜKÜMETLE TASTİKLEDİ[kürtler herzaman kardeşimizdir ben pkk ve silahlı eylemlerinden bahsediyorum]

kürt açılımı yanlış yerde yanlış zamanda yapılan bir açılımdır. Ve bir okadarda geç kalmış bir stratejidir

Bu halkka pkk şöyle ,işte kanalı roj tivi böyle, filan sanatçı böyle dendiğizamanlarda Bizler uydu alıcasının ne olduğunu bilmediğimiz zamanlarda,doğuda millet roj tv de kürtçe şarkılar dinliyordu proğramlar izliyordu ve bunun yanında PKK YI ve PKK lıların ne yaptıklarını izliyorlardı . NETİCEDE BU ZAMAN ZARFINDA BÜTÜN KÜRTLR PKK LKI OLDU AMA BİZDEN KİMSE YAVV BİZ NERDE YANLIŞ YAPIYORUZ DEMEDİ

ŞİMDİ ŞEHİT HABERLERİNİN ARDINDAN KÜRT AÇILIMI KONUSU AÇILIYOR

HELAL OLSUN HÜKÜMET ORDUYUDA BİİTİRDİN

BENİM GÖZÜMDE SANA OY VEREN HERKEZ VATAN HAİNİDİR
 
İçeriden Sözde Ergenekon Size Göre Hatta Ordunun 1. Ordu Komutanlığını yapmış Hurşit Tolon Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur Ordunun İçinden Pkkyı Doyurdular Bu Yüzden Bitmedi Demi İyi Okuyun ORDUNUN iÇİNDEN (ÇOK KOMİKSİNİZ YA ERGENEKONMUŞ..).. Dışarıdan Amerika İngiltere Rusya Vs Desteğiyle bitmeyen bir olay.. kürt açılımıyla neymiş küçük çocuklar ceza almıcakmış... sen kalkacan diyarbakırı vs bi ton şehir'i yakacan yıkcan Polis Elini Bile Kaldırmıcak Kürt Açılımı Ya sıradan bi öğretmen ve öğrenci eyleminde Affedersiniz Eşekten Gelen'e kadar Dövecen Kürt Açılımı Ama Olur Mu Öyle Şey...
 
Geri
Üst