Fethullahçı Ihaneti
FETHULLAHÇI İHANETİ
4.2. Reklam ve Imaj Faktoru: Fethullahcilar takiyyeyi bir koz olarak kullanirken, reklam tekniklerinden de sonuna kadar -hatta adice- faydalaniyorlar. Reklam islerini Turkiye'nin en etkili ve deneyimli ajansina verirken son derecede profesyonel davraniyorlar. Turk yasalarina gore "Hocaefendi" gibi unvanlarin kullanilmasi yasakken, resmi torenlerde devletin en yuksek gorevlileri tarafindan telaffuz edilmesine ozel bir çaba harciyorlar.
Kendilerine yakin olan ya da olabilecek kisilere "hosgoru odulleri" dagitarak gonul çelmesini biliyorlar. Kendi holdinglerinin reklamlarini, medya kuruluslarina Fethullah Gulen'in tanitimi karsiliginda bir nevi rusvet olarak kullaniyorlar. Milli Egitim standartlari açisindan dogru durust herhangi bir egitimi bulunmayan Fethullah Gulen'in hayati, gorusleri (!) , her yil en buyuk gazetelerde, milyarlarca liralik reklam duyurulari ile desteklenerek yayinlaniyor ve arkasindan da luks baskili kitaplara donusturulerek kitapcilarin vitrinleri dolduruluyor. Sirf kamuoyunun gundemine girebilmek için sik sik uluslararasi organizasyonlar duzenleyip, diger dinlerin ust duzey ruhbanlarinin karsisina, Islamiyetin temsilcisi olarak Fethullah Gulen'i lanse ve muhatap ediyorlar. Kisaca, hic kimse çikip da bu devlet uyuyor mu demiyor, diyemiyor. Ornegin, Turk Ortodoks Patrikhanesi Baspatrigi Dr. Selcuk Erenerol, Fener Patrikhanesi Baspatriginin Turkiye aleyhindeki tum girisimlerini lanetle kinayip Yunanistan, Yugoslavya, Ermenistan ve Rusya gibi Turkiye'ye ve Turkluge dusmanca tavir koyan ulkelerle mucadele ederken; Fethullah Gulen, onlarin ruhanileri ile elele hosgoru resimleri çektiriyor. Ne gariptir ki, bir tek Islamci çikip da kendisinden hesap sormuyor, soramiyor. Fethullahcilarin reklaminda bu ulkenin Cumhurbaskanindan Demokratik Sol çizgideki Basbakan Yardimcisi olmak uzere pekçok kisi rol aliyor. Fethullah Gulen'in elinden odul alan Sayin Cumhurbaskanina, sunucu, hem de kameralarin onunde,"iste devletle din baristi" mealinde sözler soyluyor ve Cankaya'dan hiçbir tepki almiyor. Iste parayla satin alabileceginiz reklamin gücü!.. Bu gücü Fethullahcilar kuralina uygun bicimde sonuna kadar kullaniyorlar... Ya cagimizin bu en etkili silahi olan reklama para vermek yerine sessiz sedasiz cikar-takdir ve odul beklemeksizin calisanlar?!. Ornegin, Prof.Dr. Turan Yazgan'in yonetimindeki Turk Dunyasi Arastirmalari Vakfi, Orta Asya ve diger Turk yurtlarinda, Turkluk bilincini vermeyi onplanda tutan çok sayida kaliteli egitim veren okula sahip. Ayni vakif, Turk Dunyasinin kulturel ve tarihi birikimini ortaya cikarmaya yönelik olarak bilimsel periyodikler, CD'ler, filmler ve de yuzlerce kitap yayinladi. Ama bu adsiz idealistleri kamuoyunda acaba kac kisi taniyor? Ayni sekilde, Fethullahci propagandistler, insanlarin, kulturlerin, kurumlarin kisaca herseyin surekli degisim icinde oldugunu bir kenara birakarak, kendilerinin modern "alp-eren" olduklarini israrla vurguluyorlar. Bir baska ifadeyle, cemaatlerine biraz "Turkluk" imaji katarak "milli tarikat" olduklarina iliskin mesajlar veriyorlar. Bazen, propagandanin dozunu fazlasiyla kacirarak, kendilerinin bir N.G.O. yani "Sivil Toplum Orgutu" olduklarini iddia ettikten sonra literatürü altust edecek sacmaliklari kamuoyuna yutturmaya calisiyorlar. Ornek mi? Iste kargalari bile güldürecek bir sacma ornek: "Fethullahcilik bir tarikat degil, sadece bir SIVIL
TOPLUM CEMAATI"...Hepsi bu kadar mi? Elbetteki hayir!.. Fethullahcilar tarafindan sik sik reklam amacli turlar duzenleniyor. Magazin basininda ve televizyonlarda gorunebilmek icin her turlu yolu deneyen, cogu sanat yasaminin sonunda bulunan; tercihan az egitimli ve solcu bilinen bazi ses ve sinema sanatcilari ucaklara dolduruluyor ve yurtdisindaki okullara ziyarete gonderiliyor. Bu turun sonunda agirlama faslindan memnun kalanlar, sanki egitim mufettisi birikimine ve deneyimine sahipmiscesine uzatilan mikrofonlara yaklasik benzer demecleri veriyorlar: "Biz Hocaefendiyi boyle bilmezdik... Bize yanlis anlatmislar... Okullarda Ataturk'un resimleri asili... Turk Bayragini gorduk çok duygulandik... Kim demis ki bunlar ickiye karsi diye, ucakta bize icki ikrami yapildi... v.s. v.s." Sonra, yine reklam ugruna magazin basininda yer alabilmek ugruna, Fethullahci bilinen, yasi bu is icin oldukca ileri olan, ustelik kabul edilebilir bir estetik yonu de bulunmayan bir kadin yazara, "Aktuel"in kapagi için carpici(!) pozlar bile verdiriliyor. Mesajin gidecegi adres bellidir: "Fethullahcilarin türban diye bir sorunu yok, hatta isteyen serbestce soyunabilir"... Takiyyeleriyle ve cifte standartlariyla algilama sahibi her insana "pes" dedirten Fethullahcilara gore, amaca ulasmak icin takiyye mubah; reklamin her turlusu de hak ve helaldir...
4.3. Kadrolasma Faktoru: Bugun Fethullahcilarin en onemli kadrolasma ussu, Milli Egitim, Icisleri ve Adalet Bakanligi olup bunu diger Bakanliklar, Diyanet Isleri Baskanligi, Universiteler ve Polis Akademisi izliyor.
Kendilerine bagli isadamlarinin devletle olan is baglantilarinin cozumlendigi kamu kurumlari da ilgi alanlari icinde. Bunca ugrasa ragmen sizamadiklari, sizmayi basaramadiklari tek yer ise Askeri Liseler, Harb Okulu, Harb Akademileri, kisaca Turk Ordusu. Ancak, danismanliklar yoluyla kendi cemaatleri dairesi icindeki bazi ogretim uyelerini Askeri kurumlarda istihdam ettirdikleri biliniyor. Ozellikle de Milli Güvenlik Kurulu'na bagli TIB gibi birimlerde. Ayni cabalari M.I.T. için de sozkonusu; baglantilar yoluyla yonlendirme calismasi yapiliyor. Kendi içinde astsubay düzeyine kadar titizlik gosteren Genel Kurmayin (MGK ve Bati Calisma Grubu'nun), Samanyolu TV'nin ve "Zaman" gazetesinin arsivindeki tum kayitlari geriye donuk olarak izlemesi, periyodik olarak bu televizyonlara çikan, gazete ve dergilerinde yazi yazanlari saptamasi, sonra da bunlari Askeri Kurumlardan dislamasi gerekiyor. Ornegin, bu açidan BILKENT Universitesi'nin "Uluslararasi Iliskiler Bolumu'nun buyutec altina alinmasi oneriliyor. Ayni duyarliligin, M.I.T. ve özellikle de Polis Akademisi'nden geriye dogru en az 25 yil önce mezun olanlar dahil, Akademinin ogretim uyesi kadrosunun gözden gecirilmesi kacinilmaz goruluyor.Fethullahcilari tanimak için once iki daireden olusan cemaat yapisini bilmek gerek. Merkez dairede bulunmak için, "rahle-i tedristen gecmis", en azindan "Isik Evleri"nde nurlandirilmis (!) olmak sart. Dis dairede ise satin alabildikleri, gorev, konum ve statusunden yararlanabildikleri, bir baska ifadeyle "vitrinde pirildiyan" kisiler yer aliyor. Bunlarin onemli bir bolumu, ogretim uyesi. Danismanlik adi altinda yuksek miktarlarda maas, telif ucreti, yolluk ve program-konferans bedeli oduyorlar. Bu dairede yer alanlarin bir bolumu inanc ve yasamiyla seriatcilikla ilgili gorunmeyen, hatta Ataturkcu ya da salt laik izlenimi verenler. Kesinlikle mason ayirimi yapmiyorlar, cikar saglayarak satin alabildiklerini bu daire icine kabul ediyorlar. Bunlarin bir bolumu ise "donek sol" diye tanimlanan eski marksist-leninist aydinlar. Bir de demokrat gorunme ugruna bu ulkeyi seve seve Sevr benzeri batakliga atma konusunda kosullanmis II. Cumhuriyetçiler. Fethullahcilarin ikinci dairesinde yani vitrininde yeralanlar kisaca bunlar. Bu acidan, Devlet, seriatci kadrolarin tasfiyesinde, merkez dairenin yanisira isbirlikcilerin yeraldigi bu ikinci daireyi de dikkate almak zorunda.
4.4. Politika Faktoru: Fethullahcilar, ic politikada tabanin bolunmesini onlemek için asla bir tek partiyi desteklemiyorlar. Bir baska ifadeyle, cemaati oy tercihinde serbest birakiyorlar. Onumuzdeki secimler için Fethullahcilar stratejilerini coktan belirlemisler: Vitrinlerindeki isimlerin tum sag ve sol partilerden aday olmalarini saglayip destek verecekler. Pek cok ogretim uyesi, su siralar Fethullahcilarla temas kurma pesinde. Bu beklenti, Fethullahcilari daha farkli bir cazibe merkezi haline getirmekte. Oy ugruna Fethullahcilardan beklentisi olan politikacilar, hiç suphesiz, Ataturk'un deyimi ile "gaflet, dalalet ve ihanet" içinde. Fethullahcilarin gercek oy potansiyelinin F.P. disinda bir partiye kaymasi, esyanin tabiatina aykiri. ANAP'in BBP'yi TBMM'ne tasimasinin sonuclari ortada. Bu isbirligi beklentisinin en önemli faturasini DSP ve MHP'nin odeyecegine ise kusku yok. DSP'den Meclise girecek vitrindeki ortulu Fethullahcilarin, bu partinin tabaninda kopmalara yol acmamasi dusunulemez. Cifte standartci Fethullahcilar, M.H.P.'de daha once Kadirilerin, Naksibendilerin yaptiklarini yapiyorlar: Kendilerini "alp-erenlerin torunu" olarak nitelendiriyorlar. Bayrak temasini isliyorlar. "Nizam-i alem"den, "din-u devlet, mulk-u millet"den soz ediyorlar.
Kisaca, M.H.P.'nin tabanini oymayi amacliyorlar. Alpaslan Turkes'in aymazligi ve basit oy hesaplari yüzünden, bu partinin tabaninin, -sloganlar açisindan bakildiginda- B.B.P.'lilerden, Turkluk ve Turkiye dusmani Hizbullahcilardan, Dar-ul Harpcilerden, M.G.V. militanlarindan hiçbir farki yok; bu yüzden de bu parti sürekli erozyona ugruyor, kan kaybediyor. Yeni M.H.P.'nin, tarihi misyonuna sahip cikarak, elbette Islamdan degil ama din tacirlerinden, dis odakli tarikat ve cemaatlardan kendini soyutlamasi gerekiyor...
4.5. Dis Turkler Faktoru: Fethullahcilarin bugune kadar Turkiye disindaki (eski Rusya sinirlari içinde ve Balkanlarda) Turklere yonelik bir zarari yok, aksine sagladigi egitim hizmeti ile buyuk yararlari var. Buralarda çok guc kosullarda egitim hizmeti veren Fethullahcilara elbette ki kisa vadede tesekkur etmek gerekir. Ancak, bu fedakar insanlarimizin, mensubu olduklari cemaatin hangi dis odak tarafindan kullanildiginin farkinda ve bilincinde olmadiklarini da kaydetmek sart. Buralara okullari, dergileri, gazete ve televizyonu ile gelen Fethullahcilar, bununla da yetinmeyerek simdi ellerini diasporaya uzatmis bulunuyorlar. Bir baska ifadeyle, daha once Turkiye, Avrupa ve A.B.D.'ne goc etmis bulunanlara. Bu ulkelerdeki Dis Turk Dernekleri ile yakindan ilgilenmeye basladiklari bilinmekte. Fethullahcilar, A.B.D., Almanya, Fransa gibi ülkelerde yasayan "Dis Turk" kokenlilerden, milliyetçilik ve dini duygularini istismar ederek büyük çapli para topluyorlar. Turkiye'deki sozkonusu dernekleri ise ellerine geçirmek ya da gudum alanina sokma cabasini göstermekteler. Ornegin, en son, Turkiye'deki Kirim Turklerinin yogun biçimde yasadiklari Eskisehir, Bursa, Ankara gibi illerdeki derneklerde etkili olduklari gozlenmekte. Kirim Turkleri, tarihleri boyunca mezhep ve tarikatlarin yikici tesirlerinden uzak kalmis; gercek muslumanligi kohnemis dindisi hurafelerden ayirmasini bilmis; Gaspirali Ismail Bey gibi çagdas reformcular yetistirmis aydinlik bir topluluktur. Bu tür sizmalara karsi uyanik olunmasi, bu baglamda da özellikle Eskisehir ve Bursa'daki Dernek Baskanlarinin bir açiklama yapmalari ya da onurlu bir biçimde görevlerini birakmalari; aksi taktirde, fethullahcilikla iliskisi bulunmayan diger aydin uyelerin acilen organize olmalari ve uzerlerine düseni yapmalari gerekmektedir. Daha da önemlisi, bu tür derneklerin, fethullahci ve benzeri seriatci tarikat, cemaat ya da radikal gruplarlarla ilgili olarak uyelerini acilen bilgilendirmesi bir yurttaslik ve Turkluk gorevidir.
SONUÇ: Fethullahci ve benzeri seriatci tarikat, cemaat ve radikal gruplarla ilgili sonucu tam 70 kusur yil once Ataturk soylemis... Ancak, Ataturk'ün bu uyari ve degerlendirmeleri, bizleri yonetenler tarafindan kasden hayata geçirilmemis, unutturulmus!.. Fethullahcilarla ilgili bu profil çikarma denemesinin sonsozunu buyuk Ataturk'e birakiyorum:
· Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayidir ki, son din olmustur. Bir dinin tabii olmasi icin akla, fenne, ilme ve mantiga uymasi lazimdir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Muslumanlarin toplumsal hayatinda, hic kimsenin ozel bir sinif halinde mevcudiyetini muhafazaya hakki yoktur. Kendilerinde boyle bir hak gorenler, dini emirlere uygun harekette bulunmus olmazlar. Bizde ruhbanlik yoktur, hepimiz esitiz ve dinimizin hukumlerini esit olarak ogrenmeye mecburuz. Her fert dinini, din duygusunu, imanini ögrenmek icin bir yere muhtactir. Orasi da mekteptir. (1923).
· Bizim dinimiz için herkesin elinde bir miyar (ayirac) vardir. Bu miyar ile hangi seyin bu dine muvafik (uygun) olup olmadigini kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi sey ki akla, mantiga, menfaat-i ammeye (kamu yararina) muvafiktir; biliniz ki o bizim dinimize de muvafiktir. Bir sey akil ve mantiga, milletin menfaatine, Islamin menfaatine muvafiksa, kimseye sormayin. O sey dinidir. Eger bizim dinimiz aklin, mantigin tetabuk ettigi (uydugu) bir din olmasaydi ekmel olmazdi, ahir (son) din olmazdi. (1923).
· Laiklik asla dinsizlik olmadigi gibi, sahte dindarlik ve buyuculukle mucadele kapisini actigi icin hakiki dindarligin gelismesi imkanini temin etmistir. Laikligi dinsizlikle karistirmak isteyenler, terakkinin ve canliligin dusmanlari ile gözlerinden perde kalkmamis sark kavimlerinin fanatiklerinden baska kimse olamaz. (1930).
· Bir de Turkiye Cumhuriyeti dahilinde, bilumum tekkeler ve zaviyeler ve turbeler kanunla set edilmistir. Tarikatlar lagv olunmustur. Seyhlik, dervislik, celebilik, halifelik, falcilik, buyuculuk, turbedarlik vesaire memnudur (yasaklanmistir). Cunku bunlar irtica membalari ve cehalet damgalaridir. Turk milleti, boyle müesseselere ve onlarin mensuplarina tahammul edemezdi ve etmedi. (1930).
· TURKIYE CUMHURIYETI SEYHLER, DERVISLER, MURITLER VE MECZUPLAR MEMLEKETI OLAMAZ; EN DOGRU, EN HAKIKI TARIKAT, TARIKAT-I MEDENIYEDIR; MEDENIYETIN EMIR VE TALEP ETTIGINI YAPMAK, INSAN OLMAK IÇIN KAFIDIR. (1925).
· ARTIK TURKIYE, DIN VE SERIAT OYUNLARINA SAHNE OLMAKTAN ÇOK YUKSEKTIR. BU GIBI OYUNCULAR VARSA, KENDILERINE BASKA TARAFLARDA SAHNE ARASINLAR. (1924).
(NECIP HABLEMITOGLU'NU SAYGI VE RAHMETLE ANIYORUZ)