Servis aracında başörtülü avı

ayette benim gordugum basni ort diger yerlerini ortu ile ort var türban yoktur

Yok tabi, bunu İlahiyat Profesörleri bile bas bas bağırıyorlar. Ama insanlarımız tutturmuşlar burunlarının dikine gidiyorlar.

"Mümin kadınlara da söyle, bakışlarını sakınsınlar, ırzlarını ve namuslarını korusunlar. Görünmesi zarurî olan yerler dışında cinsel cazibelerini sergilemek için açılıp saçılmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar." (Nur; 24/31)
Bu tür ayetlerin o günkü Medine'de yaşanan "yürürlükteki duruma" cevap olarak geldiği unutulmamalıdır.
Demek ki o günkü toplumda;
1- Bakışlarını sakınmayan,
2- Irz ve namuslarını korumayan,
3- Görünmesi zarurî olan yerler dışındaki yerlerini de cinsel cazibelerini sergilemek için açıp saçan,
4- Başörtülerini yakalarının üzerine salmayan bir takım kadınlar vardır. Ayet "mümin" kadınlara bunlar gibi olmamaları çağrısında bulunuyor.
İlk üçü anlaşılabilir olduğu için dördüncüsünden başlayalım.
Ayette "başörtülerini" diye çevirdiğimiz "humuruhinne" kelimesi HAMR kökünden gelir ve tam anlamıyla "başörtüsü" manasına gelir.
Kelimenin kökünü biraz deşersek;
HAMR: Sözlükte " Örtmek, kapamak, mayalamak" demektir. Örtünmek, örtmek, kapanmak (ihtimâr), karışmak, alışmak (muhâmere), mayalamak, örtmek (tahmîr), mayalanmak, örtünmek, kapanmak (tahammür), başı döndürüp karıştıran, aklı örten, şarap, içki (hamr), baş döndüreni satan, şarapçı (hammâr), başı döndürme, aklı örtme yeri, şaraphane (hammâre), şarap rengi, koyu kırmızı (hamriyyun), hamurun içine örtülüp karışan, maya (hamîra), mayalı, örtülü, kapalı (mahammer), örtülmüş, mayalı, mayhoş, sarhoş (mahmur), içkinin verdiği baş ağrısı (humâr), başı beyaz koyun (muhammera mine'ş-şiyâh), başörtüsü, yemeni, eşarp (himâr) kelimeleri bu köktendir…
Görüldüğü gibi ayette geçen başörtüsü (hımâr) kelimesinin en önemli özelliği "baş" ile ilgili olmasıdır. Nitekim bu ayetler başı açıklığın yaygın olduğu bir topluma inmiş değildir. O günkü toplumda değil kadınlar erkekler bile, kimisi sıcaktan, kimisi Arap örfünden zaten başlarını bir şekilde örtmektedirler. Yani erkek kadın hemen hiç kimse "başı açık" dolaşmamaktadır. Sarık, kaftan, tül, renkli bez vs. başlarına bir şeyler dolayıp sararak veya alarak dışarı çıkmaktadırlar. On bin nüfuslu Medine'de yaşayan Yahudiler, Evs ve Haçreçliler, Muhacirler vs. dışarıdan bakıldığında üstlerinde "baş"larında bir takım örtüler olan insanlardır. Fakat özellikle kadınlarda bu örtü, örtünmek amacıyla değil, daha da çekici ve egzotik olmak amacıyla, "az aç-az kapa" tarzında olmaktadır.
Peki, öyleyse ayet ne demektedir?
Dikkat edilirse "Başörtüsü takın, başınızı örtün" denmiyor da "Başınıza aldığınız o örtüleri boyunlarınıza, omuzlarınızdan aşağıya da salın" deniyor. Bunun sebebi, o dönem kadınlarının başörtülerini arkadan bağlayarak, omuzlarını ve göğüslerine kadar boyunlarını açıkta bırakmalarıydı. Böyle daha çekici olacaklarını düşünüyor olmalılar…
Buradan "Başörtüsü değil, boyun örtüsü emrediliyor" diye bir sonuç çıkarmak, işi yokuşa sürmek ve anlamamak için diretmekten başka bir şey değildir.
Çünkü Kuran'ın çoğu emri zaten böyledir. Yani ayetler çoğunlukla "yürürlükteki durum" üzerine gelir ve onu düzene sokar.
Örneğin, "Cuma namazı kılın" demez de, "Zaten kılmakta olduğunuz o cuma namazı var ya, işte onun için çağrıldığınızda alışverişi bırakın" der.
Yine örneğin, "Namaz (salât) diye bir şey icat edin, kurban (nahr) diye bir uygulama başlatın" demez de, "O yapılmakta olan namaz (salat), kesilmekte olan kurban (nahr) var ya, işte onu siz Allah için yapın" der.
Yine örneğin, "Dörde kadar evlenin" demez de, "O onar, on beşer evlenip de geçindirmek için yetimin malına el uzatmaya kalktığınız eşleriniz var ya, işte onları dörde, üçe, ikiye, hatta bire indirerek evlenin, yetimlere haksızlık yapmaktan korkuyorsanız böylesi daha iyidir" der.
Demek ki bu tür ayetler yürürlükteki duruma müdahale etmek, yanlış taraflarını düzeltmek, ıslahat yapmak amacıyla gelmektedir. Düzelttiği şekliyle de kalıcı emre dönüştürmektedir.
Başörtüsünün de böyle olduğunu düşünürsek, denmek istenen; "O zaten takmakta olduğunuz başörtüleriniz var ya, işte onları aşağıya doğru da salın, başınıza toplayıp da boynunuzu, omuzunuzu, göğsünüzü, sırtınızı açıkta bırakmayın" demek olur…
İlginçtir, kadınların o günkü giyim tarzı bugün Fransızca'dan Türkçe'ye geçen "dekolte" kelimesi ile aynı manayı çağrıştırmaktadır.
Çünkü dekolte Fransızca'da boynu açıkta bırakan giysi (decollete) demek. Bu sözcüğün kökü Latince'de boyun (col, collum) kelimesinden geliyor. Türkçe'ye de geçen, boyunda taşınan (koli), boyna sarılan (kaşkol), boyuna takılan (kolye) kelimeleri de bu kökten…
Anlaşılan o günkü kadınlar saçlarını arkadan bağlayacak şekilde başörtüsü ile örtüyorlar, omuzlarını, göğüslerine kadar boyun kısımlarını gayet "dekolte" bir kıyafetle açıkta bırakıyorlardı. Bugünün tabirleri ile "derin göğüs ve sırt dekoltesi" ile dolaşıyorlardı. İşte ayette bu tarz örtünmenin bir anlamının olmadığı beyan ediliyor. "Örtünecekseniz doğru dürüst örtünün. O başlarınıza taktığınız başörtüsünü sırt ve göğüs dekoltenizi tamamlayan bir aksesuar olarak değil, örtünmenin mantıkî sonucu olarak iyice aşağıya salın, boynunuzu, göğsünüzü, sırtınızı örtecek şekilde yakalarınızın üzerinden salın ki örtünmüş olasınız…" denmek isteniyor.

bilmem ne anladınız kimi öernek aldığınızda belli sen yaşar nuri öztürk,beyaz hocaların peşinden git kardeşim ya bize ne.....kimileri yaşadığına inanır,kimileri inandığı gibi yaşar......
 
De git şeytanın hizmetkarı ! Peygamberimizin karikütürlerini yaparlar gıkınız çıkmaz. Irak'ta müslüman kadınlara tecavüz ederler, küçücük çocukları zevk için öldürürler, en önemlisi Kur'an-ı Kerim'i hedef tahtası yaparlar gıkınız çıkmaz. Vatanın altın yumurtlayan tesisleri ölmüş eşek fiyatına satılır. Vatan toprakları satılır, gıkınız çıkmaz. Her türlü ibadetin yapılabildiği ve herkesin özgürce hareket ettiği Cumhuriyet'e düşman kesilir, Fransız icadı ve dayatması bir metrekarelik bez parçası için çıkınızı yırtarsınız. NE AYAKSINIZ SİZLER YA ?

he dostum sende haklısın kendi çapında eğlen işte boyle..tutturmuşsunuz bir filistin ırak diye susmak bilmiyorsunuz solermisin sizler naptnız bizim yaptıklarımızın yarsını bile yapmadığınıza eminim ole oturduğun yerden boş boş konuşma icraatta bulun arkadaşım icraatta...
 
öncelikle gamalı haç dini bi simge değildir.2. side gamalı haçla ünive rahatça girebilirsin normal haçlada girebilirsin (gözlerimle gördüm kimse engellemeye çalışmadı çatır çatır girdi derslere). sunduğun fikirler ise tamamen saçmalık. hangi ülkede sorun olmuş bu?her ülkede serbest ve hiçi sorun çıkmıyor.mahkeme de siyai bi karar verdi.

İlk olarak sende üzerinde allah yazan bir takıyla yada o tarz bir şeyle girebilirsin arkadaşım denedinmi hiç?
Ve her ülkede serbestmi?İstersen sana bunun kanıtlarınıda sunayım bakalım her ülkede serbestmiymiş?
SUUDİ Arabistan’da tıp öğrenimini tamamlayan türbanlı bir öğrenci, mastır yapma hakkı kazandığı Fransa’da, dini sembol kullandığı gerekçesiyle üniversiteye devam edemeyeceğini öğrenince, yetkililerden yardım istedi.

Arab News sitesine göre, adını Abdulhadi olarak veren kız öğrenci, "Dinim benim için herşeyden önemli ve kapanmamı emrediyor. Yetkililer bu sorunumu çözsün" diyerek topu Suudilere atarken, Fransız yetkililer, tıp öğrenimi yapan bir öğrencinin, kız olsun, erkek olsun dini sembollerle hastanelere giremeyeceğini belirterek, "Hastanelere başı örtülü bir kişi giremez. Dışarıda ise istediğini giyer." diye konuştular. Bunun üzerine kız öğrenci, Fransa’ya gitmekten vazgeçti.

İngiltere'de yeni kurallar gereği, sürücü testine girmek isteyen tesettürlü Müslüman kadınlar sınav öncesinde kimlik tespiti yapılabilmesi için yüzlerini açmak zorunda olacak

İngiltere Sürücü Standartları Ajansı (DSA) tarafından uygulanmaya başlanan bu yeni kurala gerekçe olarak "Yüzleri tam olarak tanınmıyordu. Bu yüzden başkalarını sınava sokanlar oluyordu. Geçen yıl 260 vaka yaşandı. 250 vaka da soruşturuluyor" denildi.

İsvicre'nin Cenevre Kantonu'nda Müslüman olan İsvicreli bir ilkokul ögretmeninin uzun bol bir kiyafet ve türbanla derslere girmek istemesi Lozan'daki Yüksek Mahkeme tarafindan reddedildi.

Verilen bilgiye göre, Cenevre Kantonu Egitim Dairesi gecen yilin ekim ayinda ögretmenin derslerde türban takmasini yasakladi. Bu karar Kanton Hükümeti tarafindan da onaylandi. Türban konusunda israrli davranan Müslüman ögretmenin bu kez Yüksek Mahkeme'ye yaptigi itiraz da reddedildi.

İsvicreli ögretmen yüksek mahkemede yaptigi savunmada, kiyafetinin dini bir sembol olmayip batili modacilarin dizayni 'sivil' bir kiyafet oldugunu öne sürdü. Ancak, bu tezi gecerli bulmayan yüksek mahkemenin kararinda, ögretmenin dini zorunluluk olarak öne sürdügü bir kurali yerine getirmek icin bilerek söz konusu kiyafeti giydigi belirtildi. Kararda, kisilerin din ve düsünce özgürlügünün anayasa ile güvence altina alindigi ancak diger taraftan anayasa uyarinca egitimin de dini acidan tarafsiz olmasi gerektigi hatirlatildi. Bu yüzden belirli bir dinin sembolü olarak görülen kiyafeti derslerde giyemeyecegi, bu durumu da ögretmen olarak calismak isteyen birinin önceden bilmesi gerektigi kaydedildi

Fransiz mahkemesi, okulda türban takmayi "yasalara ve düzene acikca meydan okumak" sayarak yasak etti.

Belcika'nin Beringen Bölgesi'nde belediye, iki Türk kadininin kimlik belgelerinde türbanli fotograf kullanmalarina izin vermedi.Belediye idaresini mahkemeye veren Türk kadinlar, adli makamlarca haksiz bulundu

STUTTGART - Baden-Wurttemberg Egitim Bakanligi, turbanla derse girmek isteyen ogretmene gorev vermeme karari aldi. Turbanini cikarmadan derslere girmekte israr eden Afgan asilli Musluman ogretmen Fereza Ludin 'in bu istegi bakanlikca reddedildi. Bir yil sureyle deneme amacli pratik yapmasina izin verilen turbanli kadin ogretmen, derslerde turbanini cikarmayi kabul etmezse gelecek yildan itibaren derslere giremeyecek.

Eeee yazayımmı daha sana o bahsettiğin serbestliği?

Bunu yazan arkadaş müslümanım diye ortada dolaşmıyordur umarım..İmanından şüphe ederim yemin olsun...Bide arkadaşlar daha Kur'an ı kerimi bilmeden anlamadan yok Kur2an da yok böyle bişey tamamen şeriatin getirdiği bi kanundur diyip bilir aptallık yapmasınlar.BU KADAR CAHİLLİK ANCA OKUMAYLA OLUR beyler.Sakınırım ki bildiğini zanneden cahillerden.

Buyrun KUR'AN-I KERİM de yok diyenler dikkatle okusunlar anlasınlar;;
وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاء وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz."(NUR -31-)

Gözünüz görsün de sesiniz kesilsin..Surenin hepsini araştırın bi okuyun bakalım ne diyor Allah'u teala bizler için..Araştıramam diyorsanız ben koyarım hepsini yine..

Offff hep aynı şeyi yapıyorsunuz alta bi tane türkçe çevrilmişini yazıyorsunuz hop ondan sonra var diye geliyorsunuz...
Sen bana açıkla bakalım o arapça kelimeleri orda hımar yazar şu yazar ama hop balıklama bi türkçe meal yazıyorsunuz oda yobazların yazdıgı meal oluyor...
Bize türkçe meal değil araştırma lazım anlatma lazım
 
senin bacına kimse başını tamamen aç demiyor kardeşim... okulda kamuda açıcaksın diyor... olayı daha başka yerlere çekmeyelim lütfen...
sen gördünmü her insanın kullanım alanlarında başörtüsü yasağı? ben görmedim duymadım...
yasa senin yaşaman için şekillenmiş en azından düzenli yaşaman için... sen utanmadan yasanındaa diyorsun...
bu hale getiren kim? sen dersen ki 'velevki siyasi simge olarak kullanılır' olacağı bu

tartışılana bak hey Allahım türkiye bu gidişatla biyere gelemez...

Laiklik ilkesini biliyorsun herhalde, ne anlama geldiğini yazmama gerek yoktur sanırım. Laik aile de, büyüklerinin; yani anne ve babanın laik, Kemalist düşünceli olup, çocuğunu da o şekilde yetiştirmiş ailedir. Başka özel soru??


MUSTAFAKEMEL ATATÜRK ne demiş
Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr olunamaz.» Kuralı adlî politikamızın temelidir.
1922.

«Hiç bir millet yoktur ki, ahlâk esaslarına dayanmadan ilerlesin …»
24. 12. 1919., Kırşehir Gençler Derneğindeki Hitabe.
«Tehdit esasına dayanan ahlâk, bir fazilet olmadıktan başka güvene de lâyık değildir.…»
25. 08. 1924, Muallimler Birliği Kongresi Üyelerine.

AİLE HAYATI
«…Medeniyetin esası, gelişme ve gücün temeli aile hayatındadır. Bu hayatta fenalık, muhakkak sosyal, ekonomik, siyasal güçsüzlüğe sebep olur. Aileyi teşkil eden kadın ve erkek unsurların doğal haklarına sahip olmaları, aile görevlerini başaracak güçte olmaları gereklidir.»
30. 08. 1924, Dumlupınar’da Konuşma.
« Efendiler, sosyal hayatın kökeni, aile hayatıdır. Aile, açıklamaya gerek yoktur ki, kadın ve erkekten oluşur…»

«… Aydın sınıfı ile halkın anlayış ve hedefi arasında doğal bir uygunluk olması lazımdır. Yani aydın sınıfın halka telkin edeceği fikirler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır…»
20.03.1923, Konya Gençleriyle Konuşma.
28. 08. 1925, İnebolu’da Bir Konuşma.

«… Aydınlarımız içinde çok iyi düşünenler vardır. Fakat genellikle şu hatamız vardır ki, araştırma ve çalışmamıza zemin olarak çok vakit kendi memleketimizi, kendi tarihimizi, kendi geleneklerimizi, kendi özelliklerimizi ve ihtiyaçlarımızı almalıyız. Aydınlarımız belki bütün dünyayı, bütün diğer milletleri tanır, ama kendimizi bilmeyiz.»
20.03.1923, Konya Gençleriyle Konuşma.

Biz cahil dediğimiz vakit, mutlaka mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğim ilim, hakikatı bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de hakikatı gören hakiki âlimler çıkar.»
18. 03. 1923, Tarsus’ta Çiftçilerle Konuşması.

atatürk dilinden sana cvp verdim din dilinden anlamadığınız içindi bu cvplar isterseniz dini olarakta verebilirim siz isteyin yeter



Baş örtüsü yasağı ile ilgilenenler,yasağın herhangi bir kurumun uygulaması olarak ortaya çıktığı kamaatini taşımaktadırlar.

Tarihin derinliklerine inildiğinde gerçek ortaya çıkmaktadır.Başörtüsü düşmanlığının temeli Asr-ı
Saadet'e kadar uzanmaktadır.
Hz.Peygamber (SAV),Hicret ten sonra Medine yerlileri ile bir anlaşma yapmış ve dünya hukuk tarihinde Medine Vesikası olarak bilinen belgeyi imzalamıştır.
Medine Vesikası çerçevesinde,Hz Peygamber (SAV),müşrik araplarla savaşı tercih ederek onları
yola getirmiş,yahudilerle ise barışı tercih etmiştir.
Medine yahudilerinin tüm kışkırtmalarına rağmen diplamatik,barışçıl bir ilişki sürdürme yolunu seç
miştir.
Medine yahudileriyle Müslümanlar arasındaki barış ortamı ve ilişkiler ,Beni Kayyuka Muharebesi'ne
kadar sürmüştür.Beni Kayyuka,Medine'de yaşayan üç yahudi kabilesinden birisidir..Kayyuka yahudileri
özellikle ticaretle,kuyumculuk ve ziraatla uğraşıyorlardı.Ve Medinede bu adla anılan bir kuyumcu çarşısı vardı.
Hz.Peygamber'in Medine yahudileriyle ilişkileri Bedir Muharebesinden yaklaşık dokuz ay sonrasına kadar sürdü.Hadise hicri ikinci yılın Şevval ayında meydana geldi.İslam tarihinde Beni Kayyuka Muharebesi olarak anılan savaş,Bir Müslüman hanımın başörtüsünün Yahudi bir kuyumcu tarafından zorla açılması sebebi ile çıkmıştır .
Öğle namazından sonra,Mescid'de sahabeleri ile sohbet eden Hz.Peygambere Benı kayyuka çarşısında sipariş vermek isteyen bir Müslüman hanımın,yahudiler tarafından tacize uğradığı ve zorla başının açıldığı haberi gelince hemen savaş kararı alınmış ve uygulanmıştır.
Ve ilginçtir ki Hz Peygamber'in hayatında ilk defa ikindi namazı bu savaş nedeni ile kazaya kalmıştır.
Ayrıca
Hz.Peygamber,öteki muharebelerde istişare ile karar verdiği halde bu savaşta istişareye gerek görmemiştir.
Beni Kayyuka Savaşı sonrasında yahudiler Medine'den çıkarılarak küzeye sürülmüşlerdir.
Bugün Başörtüsüne karşı sürdürülen kin,husumet ve dayatmanın temelinde Beni Kayyukanın
intikamı yahut rövanşımı yatıyor.
Başörtüsü yasağı ile öğrenim hakları ellerinden alınan ve hayatları karartılan,cehaletin kör karanlığında hücre hapsine mahküm yüzlerce genç kızımızın durumlarının başka izahı varmı?
İslam da başörtüsü varmı yokmu gibi saçmalıklara en güzel cevap Beni Kayyuka Muharebesi'dir.
Başörtüsü ise uğrunda mücadele verilecek kadar önemli,değerli ve kutsaldır.

Başörtülülere izin çıktığında bundan kimseye zarar gelmez tezine katılmıyorum. Başörtüsü bir sadece bir dinin sembolü değil bir ayrımın da sembolüdür.
Başörtülü kızları okula aldığında başını örtmeyen kızları baskı altına almış olursun.
Çünkü o başını örtmeyen kızların da %99 u müslüman.
Başını örten iyi müslüman örtmeyen kötü müslüman ayrımını yaptığınız sürece, başı örtülü olanları üniversitelere sokmak için siyasi karşı devriminize devam ettiğiniz sürece yasak devam eder.
30 senede kafasını anadolu şekli ile örtmeyi terkedip türban denilen zımbırtıyı islamın emri olarak sayanlarla da sonuna kadar mücadele ederiz.
Kitapta örtünün yazar.
Türbana girin, çarşafa girin yazmaz.

Bu ülkenin kızları başlarını bir Türk kızı gibi değil de arap kızı gibi bağlamaya devam ettiği sürece, ve sünni milliyetçi arap emperyalizmi din ümmet diye dayatıldığı sürece türban yasak kalacaktır.

Zaten türban ve başörtüsü arasındaki fark budur.
Benim anneannem babaannemin başında baş örtüsü var,
Üniversite önünde eylem yapanların, başbakanın karısının ve cumhurbaşkanının karısının başında TÜRBAN var.
Ama hala islamiyet kapan demiş isteyen istediği gibi kapanır diyenleriniz çıkacaktır.

İsteyen istediği gibi kapansın, Ama Kamusal alanda kendi islami siyasetinin propogandasını yaparak değil.

saygılar




İNSAN NASIL DİNDEN ÇIKAR

1- Allahın varlığı hakkında insanda meydana gelecek en ufak bir şüphe ve tereddüt.
2- Allahın cisim olduğunu düşünmek ve hayalinde canlandırmak.
3- Cenab’ı Hakkın sıfatlarından herhangi birini insanların sıfatlarına benzetmek. (Mesela Cenabı Hakk’a dil ve ağız gibi mahlukatın hassalarından olan azalar hayal etmek)
4- Allah’ı bir şeye hulûl etmiş olarak kabul etmek.
5- Cenab’ı Hakka analık, babalık veya oğulluk isnad etmek. Haşa "Allah Baba" demek veya "Her şeyi yaratan Allah ama Allah’ı yaratan kim" (!) gibi sözler söylemek veya bunları kalbinden geçirmek. (Cenabı Hak Yaratan varlıktır. Yaratılan varlık değildir)
6- Peygamberlere yalancılık isnadında bulunmak
7- Peygamberlerden herhangi birini inkar etmek.
8- Peygamberlere günah isnadında bulunmak
9- Peygamberlerin yüksek terbiye ve ilimlerini Allah’ın yetiştirmesiyle değil de, bir insanın yetiştirmesiyle olduğunu sanmak.
10- Meleklerden her hangi birini inkar etmek.
11- Meleklere erkeklik dişilik isnadında bulunmak.
12- Hakkında ayet olan herhangi bir mücizeyi inkar etmek
13- Tevatur yoluyla sabit olan ayın yarılması ve mirac hadisesi gibi mücizeleri inkar etmek.
14- Kur’an-ı Kerim’in bir ayet veya bir cümlesini inkar etmek.
15- Kur’an-ı Kerim’de en ufak bir noksanlık düşünmek ve "kifayetsizdir" diye bir fikre sahip olmak.
16- Kur’an-ı Kerim’in hükümlerinden ve kanunlarından daha üstün kanun ve hükümler olduğunu iddia etmek veya düşünmek, veya hutta ileri bir zamanda böyle bir fikre sahip olabilirim diye düşünmek.
17- Kabir sualini ve azabını, öldükten sonra dirilmeyi inkar etmek veya şüphe ile karşılamak.
18- Hesap gününü, sıratı, mizanı, cennet ve cehennemi inkar etmek.
19- Cennet nimetleri veya Cehennemin azabı hakkında şüphede bulunmak, inkar etmek "Allah hiçbir kuluna azap etmez" demek.
20- mü’minlerin ebediyyen Cehennemde kalacağını söylemek.
21- Her hangi bir farzın bir cüz’ünü veya tamamını inkar etmek, Mesela: "5 vakit namazdan öğle veya ikindi namazları bu devirde kılınmaz, farz olamaz" demek veya düşünmek.
22- Faizi, insan öldürmeyi, günah ve haram kabul etmemek.
23- İslam dinini mühimsememek ve hor görmek.
24- Herhangi bir kâfiri mü’minden üstün görmek.
25- Haramlardan birini helâl adetmek veya ayetle sabit bir haramı inkar etmek.
26- Sahabelerden her hangi biri hakkında münafık, mürai (iki yüzlü), kâfir diye düşünmek.
27- Bir mü’mini imanından dolayı hakir görmek veya bir kâfiri küfründen dolayı üstün görmek.
28- İslamiyetin dünya saadetine engel olan bir din olduğunu söylemek veya düşünmek.
29- Bir mü’mini küfürle suçlamak.
30- Küfrü icap ettiren her hangi bir şeyi kendi isteğiyle hatırından geçirmek.
31- Üzerinde ayet yazılı her hangi bir şeyi kasten kirletmek veya pisliğe tutmak.
32- "Müzik aletlerinden birini çalarak Kur’an okumak"
33- "O adam peygamber olsa gene inanmam"demek.
34- "Peygamber gelse gene kabul etmem" demek.
35- "Allah olsan ne yapabilirsin sen bana" demek.
36- "Allah’ ımı inkar edeyim bu böyle" demek.
37- "Ne olur şu güzelim şarap haram olmasaydı" demek.
38- "Namaz kılmam, kılmayacağım" demek.
39- Allahın emir ve yasaklarından ve kanunlarından biriyle alay etmek, (mesela alaylı alaylı : Hırsızlık mı yaptın uzat kolunu, adam mı öldürdün uzat boynunu" diyerek istihza etmek veya istihza edenin gülmesine gülerek mukabelede bulunmak.
40- Küfrü icabettiren bir söz söylendiğinde onu gülerek karşılamak.
41- "İslam dini efsane ve hurafeden ibarettir" demek.
42- Ruhların kalıptan kalıba geçtiklerine inanmak.
43- Peygamberimizden sonraki hiristiyan ve yahudileri mü’min kabul etme, onların da dini haktır diye itikat etmek.
44- Kur’anın kanunlarını Allahın kelamı diye değil de akla, mantığa, ilme ve felsefeye uygundur diye kabul etmek.
45- Bir kâfire karşı muhabbet etmek. (Bu hususa bilhassa taassup derecesinde her hangi bir fıkraya fikren angaje olan kimseler dikkat etmelidir. Hele hele her şeyin sahtesinin çıkktığı günümüzde pek öyle zahire ve elfaza kapılarak hemen. "iyidir, aradığımız ve beklediğimiz olsa olsa budur" diye körü körüne birine sevgi beslememek lazımdır. Çünkü dış memleketlerden konmuş casuslar bir memleketin en yüksek idari mevkilerini işgal edebiliyorlar ve yükselebiliyorlar. Bu türlü bir sevgi dahi kişinin imanını götürür.)
46- Uzun müddet küfre hizmet etmiş ve müslümanlığa zararı dokunmuş birisini sevmek, onu desteklemek ve hakkında Allah razı olsun diye dua etmek.
47- Ölmüş bir kâfire veya İslam dinine kötülüğü dokunmuş birine "Allah rahmet eylesin" demek.
48- Kafirlerin öteden beri kendilerini müslümanlardan ayırmak için kullandıkları Haç, zünnar (v.s) gibi alameti küfür olan şeyleri takmak veya giymek.
49- Allah’ın ve dininin düşmanlarını taklit etmek, onların hallerini, tavırlarını kendisine örnek ittihaz etmek.
50- İbadetlerinde Cenabı Hakkın rızasından başkalarının hoşnutluğunu gözetmek ve başkalarının görmeleri için kulluk etmek.
51- Kendisi veli olmadığı halde velilik iddiasında bulunmak.
52- "Bu gün Kur’an-ı Kerimle dünya idare edilemez" demek veya diyen birine "doğru söylüyor" demek.
53- Allah’a (cc) peygemberimize ve peygamberlerden herhangi birine, dine veya kitaba sövmek, hakaret etmek veya söven, hakaret eden birine sevgi beslemek o anda onun yüzüne gülmek.
54- Ağıza veya göze sövmek, küfretmek.
55- Nazar değmesin diye bir şeye boncuk takmak (Allah’tan gayri bir şeyden ümit beklemek)
56- Allah dostlarından her hangi bir veli’ye düşmanlık etmek, çalışmalarını baltalamak.
57- Şeriat, dini aykırılıkları bulunmayan ve Allah’ın dinini yaymağa çalışan bir topluluğa, Kur’an’ın şeriatın öğretildiği bir müesseseye düşmanlık etmek ve onların çalışmalarını baltalamak.
58- Bir kâfirin dünyalık bir iyiliğinden dolayı cennete gireceğine kail olmak ve mesela "insanlığa bu kadar iyiliği dokunup da cennete giremiyecek olursa ben de cennet’e girmem" demek.
59- Her hangi bir sünneti ittihaz etmiş bir mü’mine "sana hiç yakışmamış" demek. (Mesela sakal ve bıyık)
60- Hakkında nas (Ayet-Hadis) olduğu açıkça bilinen, ayrıca icma ve selefi salihiyn efendilerimizin, Şah’ı Nakşi Bendi Abdulhaliki Gucduvani, İmamı Rabbani ve daha binlerce İslam büyüklerinin kail oldukları, kabul ettikleri Rabıta hakkında ileri geri laf etmek ve küfürdür, demek.
61- "Peygamber gelse kararımdan beni caydıramaz" demek.
62- "Bu işin inşAllahı maaşAllahı yok artık" demek.
63- "İşte küfrün adını günah koymuşlar. böylelerine küfür sevaptır" demek.
64- "Oruç tutup namaz kılmak neye yarar benim kalbim temiz" demek ve farzları hafife almak.
65- "İslam dini dünya işlerini geriletmiştir" demek.
66- Melaike-i kiramdan herhangi birine günah isnadında bulunmak (Harut ve Marut gibi)
67- Hastalanmıyan birisine: "Seni Allah unuttu" demek.
68- Gelecekten haber verdiğini iddia eden kimseyi tasdik etmek doğru söylüyor demek.
69- "Eğer bu işi ben yapmış isem kâfirim" demek.
70- Yalan olduğunu bildiği halde "Allah biliyor ki seni oğlumdan daha çok seviyorum" demek.
71- "Allahım! rahmetini bana vermekle cimrilik etme" demek.
72- "Allah’ın hiç işi kalmamışta bu gibi şeyleri mi yaratıyor" demek.
73- "Allah falan kuluna şu kadar veriyor bana ise şu kadar veriyor. Bu adalet midir" demek.
74- "Ben bu kadar iyilikte ve hayırda bulunuyorum bütün belalar yine bana geliyor. Falan kimse ise her çeşit kötülüğü yapıyor paşa gibi yaşıyor; bu nasıl adalet" demek.
75- "Cinleri olacakları biliyor" demek.
76- "Eğer ahirette Allah hakkı ile hükmederse senden hakkımı alırım" demek.
77- "Falan kimse peygamber olsa idi ben iman etmezdim" demek.
78- "Eğer Adem Aleyhisselam buğdaydan yemese idi biz eşkiya olmazdık" demek.
79- "Falan kimse peygamber olsa idi yine de yalan konuşurdu" demek.
80- Birisini döverken "dövme" denilse o da "Gökten dövme diye ses gelse yine bırakmam" demek.
81- Kur’anın Arapça olmayıp başka bir lisanla olduğunu iddia etmek.
82- Kur’anın bazı ayetlerini alaya almak ve mesela "Ben namazımı yalnız kılarım. Çünkü Allah ’İnnessalate tenhâ’ buyurur" demek.
83- Namaz kıl diyen kimseye: "Sabret Ramazan gelsin kılarız" demek.
84- Zikirlerle alay etmek.
85- Bir günahı işlerken besmele çekmek.
86- Abdestsiz olarak bilerek namaz kılmak.

87- "Eğer Allah Cenneti bana verse, sensiz girmem" demek.
88- "Falan adamla Cennete bile girmem" demek.
89- "Falan kimse kıble olsa o tarafa yüzümü çevirmem" demek.
90- Hırıstiyan veya Yahudi, yahut başka din üzere ölenlerin azab göreceklerine inanmamak.
91- "Ramazan bitti artık namazı rafa koydum" demek.
92- Alim kıyafetine bürünüp yüksek bir yere çıkarak alay tariki ile konuşma yapmak veya böyle yapan kimsenin hareketlerine gülmek.
93- Boşanma hakkında : "Ben talak malak bilmem" demek.
94- "Hırıstiyanlık Yahudilikten daha hayırlıdır" demek.
95- Yakını ölen kimsenin. "Ey Allahım! Biz şimdi ne yapacağız sen niçin böyle yaptın" diyerek sitemde bulunmak.
96- Meşru bir sebep olmadığı halde bir kimse için "Şu adamın kanı helaldir ve mübahtır" demek.
97- "Allahü Teâlâ falan kimseyi vaktinden evvel öldürdü ve vakitsiz gitti" demek.
98- Yabancı bir kadına bakıpta : "Güzele bakmak sevaptır" demek.
99- Ahiretten bahseden kimseye . "Ordan haber veren kim? Oraya gidip gelen var mı?" demek. Günah işleyen bir kimseye "Tövbe et" denildiğinde "Ben ne yaptımda tövbe edeyim" demek

ne diyeyim allah ıslah etsin sizleri
 
İlk olarak sende üzerinde allah yazan bir takıyla yada o tarz bir şeyle girebilirsin arkadaşım denedinmi hiç?
Ve her ülkede serbestmi?İstersen sana bunun kanıtlarınıda sunayım bakalım her ülkede serbestmiymiş?
SUUDİ Arabistan’da tıp öğrenimini tamamlayan türbanlı bir öğrenci, mastır yapma hakkı kazandığı Fransa’da, dini sembol kullandığı gerekçesiyle üniversiteye devam edemeyeceğini öğrenince, yetkililerden yardım istedi.

Arab News sitesine göre, adını Abdulhadi olarak veren kız öğrenci, "Dinim benim için herşeyden önemli ve kapanmamı emrediyor. Yetkililer bu sorunumu çözsün" diyerek topu Suudilere atarken, Fransız yetkililer, tıp öğrenimi yapan bir öğrencinin, kız olsun, erkek olsun dini sembollerle hastanelere giremeyeceğini belirterek, "Hastanelere başı örtülü bir kişi giremez. Dışarıda ise istediğini giyer." diye konuştular. Bunun üzerine kız öğrenci, Fransa’ya gitmekten vazgeçti.

İngiltere'de yeni kurallar gereği, sürücü testine girmek isteyen tesettürlü Müslüman kadınlar sınav öncesinde kimlik tespiti yapılabilmesi için yüzlerini açmak zorunda olacak

İngiltere Sürücü Standartları Ajansı (DSA) tarafından uygulanmaya başlanan bu yeni kurala gerekçe olarak "Yüzleri tam olarak tanınmıyordu. Bu yüzden başkalarını sınava sokanlar oluyordu. Geçen yıl 260 vaka yaşandı. 250 vaka da soruşturuluyor" denildi.

İsvicre'nin Cenevre Kantonu'nda Müslüman olan İsvicreli bir ilkokul ögretmeninin uzun bol bir kiyafet ve türbanla derslere girmek istemesi Lozan'daki Yüksek Mahkeme tarafindan reddedildi.

Verilen bilgiye göre, Cenevre Kantonu Egitim Dairesi gecen yilin ekim ayinda ögretmenin derslerde türban takmasini yasakladi. Bu karar Kanton Hükümeti tarafindan da onaylandi. Türban konusunda israrli davranan Müslüman ögretmenin bu kez Yüksek Mahkeme'ye yaptigi itiraz da reddedildi.

İsvicreli ögretmen yüksek mahkemede yaptigi savunmada, kiyafetinin dini bir sembol olmayip batili modacilarin dizayni 'sivil' bir kiyafet oldugunu öne sürdü. Ancak, bu tezi gecerli bulmayan yüksek mahkemenin kararinda, ögretmenin dini zorunluluk olarak öne sürdügü bir kurali yerine getirmek icin bilerek söz konusu kiyafeti giydigi belirtildi. Kararda, kisilerin din ve düsünce özgürlügünün anayasa ile güvence altina alindigi ancak diger taraftan anayasa uyarinca egitimin de dini acidan tarafsiz olmasi gerektigi hatirlatildi. Bu yüzden belirli bir dinin sembolü olarak görülen kiyafeti derslerde giyemeyecegi, bu durumu da ögretmen olarak calismak isteyen birinin önceden bilmesi gerektigi kaydedildi

Fransiz mahkemesi, okulda türban takmayi "yasalara ve düzene acikca meydan okumak" sayarak yasak etti.

Belcika'nin Beringen Bölgesi'nde belediye, iki Türk kadininin kimlik belgelerinde türbanli fotograf kullanmalarina izin vermedi.Belediye idaresini mahkemeye veren Türk kadinlar, adli makamlarca haksiz bulundu

STUTTGART - Baden-Wurttemberg Egitim Bakanligi, turbanla derse girmek isteyen ogretmene gorev vermeme karari aldi. Turbanini cikarmadan derslere girmekte israr eden Afgan asilli Musluman ogretmen Fereza Ludin 'in bu istegi bakanlikca reddedildi. Bir yil sureyle deneme amacli pratik yapmasina izin verilen turbanli kadin ogretmen, derslerde turbanini cikarmayi kabul etmezse gelecek yildan itibaren derslere giremeyecek.

Eeee yazayımmı daha sana o bahsettiğin serbestliği?



Offff hep aynı şeyi yapıyorsunuz alta bi tane türkçe çevrilmişini yazıyorsunuz hop ondan sonra var diye geliyorsunuz...
Sen bana açıkla bakalım o arapça kelimeleri orda hımar yazar şu yazar ama hop balıklama bi türkçe meal yazıyorsunuz oda yobazların yazdıgı meal oluyor...
Bize türkçe meal değil araştırma lazım anlatma lazım

o olayları iyi araştır bence.oralarda ünive türbanla "girilebiliyor" senin dediğin "peçe" için geçerli.bilmem anlatabildimmi?peçe dediğimiz olay yüzü kapatır.başörtüsü ise saçı.

ayrıca kendi yazdığın yazıyı bile okumuyosun sanırım"Yüzleri tam olarak tanınmıyordu" demişsin kendi yazında yazıyor bu peçe dir.başörütsü değil.ayrıca o ingilterede başörtüsü ile ünive girilebiliyor.almanyada girilebiliyor.fransa da 1-2 sorun olduki ordada "girilebiliyor".yani sen şimdi bilinçli bi şekildemi yalan söylüyosunnnn yoksa bilmediğin ve baykal ağzıyla konuştuğun içinmi(iftira diyoruz biz buna) gerçekleri gizliyosun? öyle cımbızla ayıklayıp " sürücü kursu" gibi uyduruk şeyleri çıkartmaya çalışma bence.
 
o olayları iyi araştır bence.oralarda ünive türbanla "girilebiliyor" senin dediğin "peçe" için geçerli.bilmem anlatabildimmi?peçe dediğimiz olay yüzü kapatır.başörtüsü ise saçı.

ayrıca kendi yazdığın yazıyı bile okumuyosun sanırım"Yüzleri tam olarak tanınmıyordu" demişsin kendi yazında yazıyor bu peçe dir.başörütsü değil.ayrıca o ingilterede başörtüsü ile ünive girilebiliyor.almanyada girilebiliyor.fransa da 1-2 sorun olduki ordada "girilebiliyor".yani sen şimdi bilinçli bi şekildemi yalan söylüyosunnnn yoksa bilmediğin ve baykal ağzıyla konuştuğun içinmi(iftira diyoruz biz buna) gerçekleri gizliyosun? öyle cımbızla ayıklayıp " sürücü kursu" gibi uyduruk şeyleri çıkartmaya çalışma bence.

Bak bakalım orda peçemi diyor?
Kardeşim ne delil sunsak bi yerden bişey sallıyorsunuz
Ve uğraşamıcam senle çünkü delillere bile çamur atıyorsun neyse sen bak dalgana devam et...
 
çamur ha? :D sıkıştın salla bakalım.ünivlere girmeyle sürücü kursunu kıyasladıktan sonra senden daha iyi bi cevap beklenemez ztn.
 
çamur ha? :D sıkıştın salla bakalım.ünivlere girmeyle sürücü kursunu kıyasladıktan sonra senden daha iyi bi cevap beklenemez ztn.

Hmm madem sürücü kurslarıyla yaşadığın sorunların var buyur...
Ayrıca o sürücü kursu değil biraz daha okursan yani hemen yalanlamaya başlamassan
İngiltere'de yeni kurallar gereği, sürücü testine girmek isteyen tesettürlü Müslüman kadınlar diyor bu bizdeki gibi öyle sürücü kursları değil....

Bu yıl Avrupalılar, ya eski sömürgelerinden gelen ya da işgücü olarak çağırdıkları Müslümanların yeni kuşaklarla artan nüfusunun başörtüsü talepleri karşısında, takkeyi önlerine koyup düşüncelere daldı. 5 milyonluk Müslüman cemaatiyle en kalabalık Müslüman nüfusa sahip Avrupa ülkesi olan Fransa'da, yasakçı zihniyetin ağır basacağı kesinleşti. Fransa hükümeti, Türkiye'yle birlikte anayasanın ilk maddesinde laiklik yazan tek ülke olmaya dayanarak, 'devlet okulları ve kamu kuruluşlarında başörtüsü' tartışmasında, 'takılmaz' görüşüne vardı. Fransız hükümetinde başörtüsü yasağına karşı çıkan isimler var. Ama yasağı destekleyen Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, 20 uzmandan oluşan bir Laiklik Komisyonu oluşturdu. Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, din adamları, öğretmenler, sosyologlar gibi çeşitli kesimlerle görüşen komisyonun, 11 Aralık'ta sunduğu rapor, yasaktan yana çıktı. Raporda, devlet okullarında gösteriş amaçlı siyasi ve dini simgelerin yasayla yasaklanması tavsiye edilirken, "Bu artık vicdan özgürlüğü değil, kamu düzeni sorunudur" dedi. Buna göre yasak başörtüsüyle birlikte Yahudilerin taktığı kippaları ve Hıristiyanların taktığı büyük haçları da kapsıyor, ancak ufak tefek dini simgelerin kimsenin görmeyeceği şekilde taşınmasına izin veriliyor.

'Laiklik güçlendirilecek'
Fransız seçmenlerin son dönemde aşırı sağcılara gösterdiği ilgiyi de hesaba katan Chirac, yasak kararını destekledi. 17 Aralık'ta başbakan, bakanlar kurulu, parlamento, senato üyeleri, siyasi parti ve dini cemaat liderlerinden oluşan bir grup önünde açıklama yapan Chirac, "İslami başörtüsü -her ne isim veriyorsak- kippa ve haç inancın çarpıcı biçimde ifade edilmesidir. Bunların devlet okullarında yeri yoktur. Devlet okulları laik kalacaktır. Bu yüzden bu konuda bir yasa çıkarılması gerekli" dedi. Fransa Cumhurbaşkanı, "Laiklik bu cumhuriyetin en büyük kazanımıdır. Sosyal barışımız ve ulusal uyumumuzun temelidir. Zayıflatılmasına izin veremeyiz. Güçlendirmeliyiz" vurgusu yaptı.
Chirac'ın savunmasında yer almayan unsurlar ise akıllara takıldı. Fransa'da kalabalık bir Yuhudi nüfusu olmadığından ve Katoliklerin de genelde haç kolyeleri takmakla yetinmelerinden ötürü, özellikle başörtüsü takan kalabalık bir cemaat kamu mekânlarından dışlanacak. Zaten ayrımcılığa uğrayan Müslümanların eğitim ve iş sorunlarına çözüm bulunamazken, başörtüsü yasağı ayrımcılığı iyice keskinleştirecek. Müslümanların Avrupa'yla bütünleşmesi projesinin hiçbir zaman mutlu sona
ulaşamayacağı kaygılarını artıracak.

İsvicre'nin Cenevre Kantonu'nda Müslüman olan İsvicreli bir ilkokul ögretmeninin uzun bol bir kiyafet ve türbanla derslere girmek istemesi Lozan'daki Yüksek Mahkeme tarafindan reddedildi.
İsvicreli ögretmen yüksek mahkemede yaptigi savunmada, kiyafetinin dini bir sembol olmayip batili modacilarin dizayni 'sivil' bir kiyafet oldugunu öne sürdü. Ancak, bu tezi gecerli bulmayan yüksek mahkemenin kararinda, ögretmenin dini zorunluluk olarak öne sürdügü bir kurali yerine getirmek icin bilerek söz konusu kiyafeti giydigi belirtildi. Kararda, kisilerin din ve düsünce özgürlügünün anayasa ile güvence altina alindigi ancak diger taraftan anayasa uyarinca egitimin de dini acidan tarafsiz olmasi gerektigi hatirlatildi. Bu yüzden belirli bir dinin sembolü olarak görülen kiyafeti derslerde giyemeyecegi, bu durumu da ögretmen olarak calismak isteyen birinin önceden bilmesi gerektigi kaydedildi

Fransiz mahkemesi, okulda türban takmayi "yasalara ve düzene acikca meydan okumak" sayarak yasak etti.

STUTTGART - Baden-Wurttemberg Egitim Bakanligi, turbanla derse girmek isteyen ogretmene gorev vermeme karari aldi. Turbanini cikarmadan derslere girmekte israr eden Afgan asilli Musluman ogretmen Fereza Ludin 'in bu istegi bakanlikca reddedildi. Bir yil sureyle deneme amacli pratik yapmasina izin verilen turbanli kadin ogretmen, derslerde turbanini cikarmayi kabul etmezse gelecek yildan itibaren derslere giremeyecek.



Al bak bu sefer sürücü falanda yazmadım şimdi ne dicen gene yalan falan diyip çamurmu atacan?
 
İngiltere'de yeni kurallar gereği, sürücü testine girmek isteyen tesettürlü Müslüman kadınlar sınav öncesinde kimlik tespiti yapılabilmesi için yüzlerini açmak zorunda olacak

İngiltere Sürücü Standartları Ajansı (DSA) tarafından uygulanmaya başlanan bu yeni kurala gerekçe olarak "Yüzleri tam olarak tanınmıyordu. Bu yüzden başkalarını sınava sokanlar oluyordu. Geçen yıl 260 vaka yaşandı. 250 vaka da soruşturuluyor" denildi.

Sizin yaptiginiz tespitler sonucu Ingilterede Sürücü testine girmek icin ''Yüzlerini acmalari gerekiyor'' deniliyor...Simdi bu tespit bizim Konuyla alakalimi degilmi?

Biz Basörtü konusunda cözüm yolu bulmaya calisiyoruz(tartisiyoruz) ama Konumuzun Yüz kapatmakla bir alakasi yok...Bizi bu (gereksiz) hale Sokan kisilerin tabiki Allah katinda bir yeri yoktur...Dine saygi ve Inanc bitmis bir Ülkeyi,''Müslüman bir Ülkedir''tabirini kullanmak Tam bir saygisizlik...Elbetteki Ülkemizde Dinine saygili ve inanclarimiz dogrultusunda davranan ve bu gidisata saskinlikla ve nefretle bakan Müslüman kardeslerimiz var...Ama buna saygi duymayan Mahlukatlar maalesef ''Gavur'un elinde oyuncak olmus''...

Bize, baska Ülkelerin ne yaptigi önemli degil.Önemli olan kendi Gerceklerimizi saklamamak,Onu bunu tartismamak.Güzel vede cok anlamli bir Sözümüz vardir ''Ne oldum degil, Ne olacagim diyeceksin''...Ama sunuda kabullenmek gerekir!Ülkemizdeki Din Adamlari sifatini kullanan bazi kisiler Kura'ni baska türlü yorumlayip kendi amaclari icin yorumluyorlar.Maalesefki buna inanan cok Kisi var ama hic biride akil edemeyip bir Sorusturmadi Kuran'da ne deniliyor bu konuda???...

Mantikli oldugunuz zaman, neyin Dogru neyin Yanlis oldugunu göreceksiniz...Ama maalesef Kendi Mantigini degilde sadece birinin Yaptigi aciklamalari söylemek herzaman dahada batmaniza sebep olacaktir.

''Sadece Düsünün ve Matikli olun''
 
Sizin yaptiginiz tespitler sonucu Ingilterede Sürücü testine girmek icin ''Yüzlerini acmalari gerekiyor'' deniliyor...Simdi bu tespit bizim Konuyla alakalimi degilmi?

Biz Basörtü konusunda cözüm yolu bulmaya calisiyoruz(tartisiyoruz) ama Konumuzun Yüz kapatmakla bir alakasi yok...Bizi bu (gereksiz) hale Sokan kisilerin tabiki Allah katinda bir yeri yoktur...Dine saygi ve Inanc bitmis bir Ülkeyi,''Müslüman bir Ülkedir''tabirini kullanmak Tam bir saygisizlik...Elbetteki Ülkemizde Dinine saygili ve inanclarimiz dogrultusunda davranan ve bu gidisata saskinlikla ve nefretle bakan Müslüman kardeslerimiz var...Ama buna saygi duymayan Mahlukatlar maalesef ''Gavur'un elinde oyuncak olmus''...

Bize, baska Ülkelerin ne yaptigi önemli degil.Önemli olan kendi Gerceklerimizi saklamamak,Onu bunu tartismamak.Güzel vede cok anlamli bir Sözümüz vardir ''Ne oldum degil, Ne olacagim diyeceksin''...Ama sunuda kabullenmek gerekir!Ülkemizdeki Din Adamlari sifatini kullanan bazi kisiler Kura'ni baska türlü yorumlayip kendi amaclari icin yorumluyorlar.Maalesefki buna inanan cok Kisi var ama hic biride akil edemeyip bir Sorusturmadi Kuran'da ne deniliyor bu konuda???...

Mantikli oldugunuz zaman, neyin Dogru neyin Yanlis oldugunu göreceksiniz...Ama maalesef Kendi Mantigini degilde sadece birinin Yaptigi aciklamalari söylemek herzaman dahada batmaniza sebep olacaktir.

''Sadece Düsünün ve Matikli olun''
Şimdi ilk olarak o kadar yazıdan sırf ona takılmanız kötü...
İkinci olarak ben arkadaşın cevabına cevap olarak yazdım kendisi avrupada türbanın özgür oldugun söylüyordu bende buyrun burdan yakın dedim
 
Şimdi ilk olarak o kadar yazıdan sırf ona takılmanız kötü...
İkinci olarak ben arkadaşın cevabına cevap olarak yazdım kendisi avrupada türbanın özgür oldugun söylüyordu bende buyrun burdan yakın dedim

Bir sayfadaki bir Kelime, sadece Tek bir Kelime Bütün yazinin anlamini degistirecek güctedir...

Almanyada Basörtü yasagi diye birsey yok...Ben kendim burda yasiyorum vede böyle bir yasagida hic görmedim...Cünkü Dine saygi duyan bir Devlet...
 
Bir sayfadaki bir Kelime, sadece Tek bir Kelime Bütün yazinin anlamini degistirecek güctedir...

Almanyada Basörtü yasagi diye birsey yok...Ben kendim burda yasiyorum vede böyle bir yasagida hic görmedim...Cünkü Dine saygi duyan bir Devlet...

Sen heralde aynı anda bütün almanyada yaşayanlardansın?,
Ben sana orda örnek verdim istersen araştırırsın sorun değil
Doğruluğun veya yanlışlıgını
 
Sen heralde aynı anda bütün almanyada yaşayanlardansın?,
Ben sana orda örnek verdim istersen araştırırsın sorun değil
Doğruluğun veya yanlışlıgını

Ben kendim Böyle bir yasagin oldugunu görmedim vede Haberim yok...O sizin yorumladiginiz bir demec...Benim Oturdugum yer Almanyanin büyük bir Sehridir,vede burda Her Konuma Basörtüyle girmek serbesttir..Sadece 2-3 Sehiri gösterip iste burda Basörtü yasaktir,burda böyle oldu gibi demecler, bütün Avrupayi kapsayan birsey degil.
 
Sarp Yokuşta Tesettürü ve Anlamını Korumak
Zeki SAVAŞ

İslam'ın kendi mensupları için va'z ettiği yükümlülüklerin, bir ahkâm ve adabı, bir de maksadı ve ruhu vardır. Ahkâm ve adap aynı zamanda ibadetlerin ve bazı yükümlülüklerin formunu da belirler. Namazın şartları, rükünleri ve müstehapları aynı zamanda namazın formunu da belirgin hale getirir.

Bütün şer'i yükümlülüklerde (tekâlif-i şer’iyede) asıl olan, maksattır, hedeftir. Bu hedef Allah'a itaat, O'na yakınlaşmak ve O'na karşı kulluk görevini yerine getirmektir. İtaat ve ibadetlerde niyet bunun için gereklidir. Niyet, fiilin ve yapılan işin hangi maksat ve hedefe doğru olduğunu gösterir. Niyet ile maksat arasında da uyum olmalıdır.

İslam'ın va'z ettiği yükümlülükleri yerine getirmek itaattir; niyetin, Allah'a bağlılık olduğu her itaat, aynı zamanda ibadettir. Maksadın, mananın ve ruhun korunduğu her ibadet, uhrevi ecre tekabül ettiği gibi, sahibinin dünyadaki yaşamı ve kişiliği üzerinde de somut etkiler bırakmaktadır. Örneğin, sözü edilen nitelikteki namaz, sahibini günah ve kötülüklerden alıkoyar. "Muhakkak ki, namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar." Namaz ile kötülük bir arada olmaz. Namaz kılan kötülük yapıyorsa, onun namazının içi boşalmış, anlamı yitirilmiştir. Onun namazı, namazın maksat ve manasından kopmuştur.

Bütün bağlılıklarımız ve ibadetlerimizde maksadı ve manayı gözetmediğimiz zaman, ibadet ve bağlılığımızın içi boşaltılmış, anlamı yitirilmiş olur.

Tesettür de ilahi bir emir olduğuna göre, ona bu amaçla riayet etmek, itaat ve ibadettir. Dolayısıyla tesettürün formunun da, bu amacı gerçekleştirecek nitelikte olması gerekir, niyet ile şeklin uyum içinde olması iktiza eder.

Tesettür ile ilgili ayetlerde örtünmenin maksadı ve hedefi üzerine düşünüldüğünde, bu maksadı gerçekleştirecek örtünün/elbisenin(sadece başörtüsünün değil) üç özelliğinden söz etmek mümkün. Bu üç özellik, örtünün kalınlığı, genişliği ve uzunluğuyla ilgilidir. Genel olarak tesettürün kalınlık, genişlik ve uzunluk bakımından örtünmenin maksadına uygun nitelikte olması gerekir.

Tesettürün şeklini ve modasını örf belirler. Her toplumun kendine özgü örfü ve geleneği vardır. İslam tesettürün şekliyle ilgilenmez. Önemli olan, hedeftir. Hangi şekilde olursa olsun, önemli olan tesettürün hedefi gerçekleştirecek nitelikte olmasıdır. Zikredilen üç özellik bakımından maksada uygun her örtünme şekli islamidir.

Batı ve modernizm menşeli örtünme ise, adı geçen özelliklerin aksinedir. Onun da üç özelliği vardır:

Dar

İnce

Kısa

Bu da batı dünyasının önerdiği elbisenin üç özelliğidir. Kendi amaçlarına uygun özelliklerdir. Kadını ticari ve cinsel meta olarak gören zihniyetin amacını gerçekleştirecek niteliktedir.

Tesettürün yaygınlaşmasına karşılık son yıllarda anlam kaybına uğradığı, maksadından ve ruhundan uzaklaştığı, batı menşeli giyim tarzına doğru savrulduğu yönünde bir gözlemden ve kanaatten söz etmek mümkün. Bu durumdan şikâyetçi olanların ve hatta tesettürdeki bu değişimi tesettürün yasaklanmasından daha çok önemseyenlerin kaygılarını ciddiye almak gerekiyor. Ancak bu önem atfı, bizim tesettür yasağını ikinci derecede görmemize neden olmamalı. Çünkü bu savrulmanın asıl nedeni tesettür yasağında aranmalıdır.

İslam'ın maksadına uygun örtünün, kendi sahiplerine anlamlı bir duruş, şahsiyet, vakar, ağırlık ve misyon kazandırdığı ancak örtünmedeki negatif değişimle bu özelliklerin de kaybolduğu yönündeki kaygılardan söz etmek de mümkün.

Öncelikle değişimin nedenlerini doğru anlamaya çalışmak lazım. Üç şey islami yaşam ve şekli üzerinde olumsuz etki bırakır:

Yasaklar

Zorlamalar

Çıkar

Bizi birinci derecede yasaklar ilgilendirmektedir. Çünkü Türkiye'de islami yaşama tümden olmasa bile, kısmen yasaklar getirilmektedir. Resmi kurumlarda örtünmenin ve bazılarında namazın yasaklanması gibi. Tesettürdeki negatif değişimin önemli nedenlerinden biri siyasi ve ideolojik simge gerekçesiyle tesettürün yasaklanması ve örtünenlerin baskı altına alınması, hatta düşman ilan edilmesidir. tesettürün siyasi simge olarak nitelendirilmesine karşı çıkmamın nedenlerinden biri buydu. Egemenlerin bu nitelemeyle tesettürün dinden kaynaklanmadığı, dini bir tavır olmadığı, sırf siyasi bir tutum ve muhalefet olduğu için yasaklandığını iddia ederek sırf dini bir emri yasaklamak istemeleridir. Onlar bu iddia ile dine karşı olmadıklarını bir şekilde ima ederek dinden neş'et eden bir vacibi yasaklama imkânını oluşturmaya çalışıyorlar. Oysaki örtünme bazı yerlerde geleneğe dönüşmüş olsa bile, menşei ilahidir ve dindir. Sırf siyasi tavır olsun diye kimse örtünmez ve örtünmenin zorluklarına katlanmaz.

Bir yandan siyasi simge adı altında tesettürle ilgili militarizm menşeli bir baskı uygulandı, öte taraftan modern örtü ve kıyafet adı altında Batı menşeli libasın özelliklerini(dar, kısa, ince)taşıyan nitelikteki örtünme tarzı teşvik edildi ve adeta modern örtünün İslam'dan kaynaklanmadığı, belki hoş ve güzel göründüğü veya geleneğin modernleşmesi olduğu imajı verilerek özendirildi. İslam'ın maksadına uygun örtünenlerin bir kısmı, üzerlerindeki baskıyı azaltmak, bu vesileyle örtünmelerini bir şekilde kabullendirmek ve tesettürü koruyabilmek için modern örtünmeyi çıkar yol olarak gördü. Doğal olarak örtünmeye inanan bir insan, açılmaktansa modern örtünmeyi tercih edecekti. Çünkü o, her ne şekilde olursa olsun, tesettürünü bir şekilde korumak istiyor; onu tümden yitirmektense, değişimine zorunlu rıza gösteriyor. Bu tercih, özgür bir ortamda irade ile değil baskı sonucu gerçekleşmektedir. Tesettürün bir şekline baskı, öteki şeklini teşvik ile zorunlu bir değişime zorlanıyor insanlar. Benimsenmediği halde zorunlu olarak yapılan tercihler, bir süre sonra yaşam biçimi haline gelebiliyor. Tesettürün önce şekil, sonra da anlam kaybına uğraması, büyük ölçüde bu baskının sonucudur.

İslam karşıtı güç merkezlerinin tesettüre karşı ikili bir strateji izlediği söylenebilir:

1-Baskı stratejisi.

2-Sahiplenerek saptırma stratejisi.

Bir şeyin içini boşaltmak, ruhsuz hale getirmek, saptırmak istiyorsanız ona karşı çıkarak değil, onu sahiplenerek saptırmalısınız şeklindeki yaklaşımın uygulandığına dair emareler var.

Psikolojik savaş merkezinin hizmetinde olan medya organlarının modern kıyafeti özendirmesi sonucu, islami kaygılardan tamamen uzak, sırf moda olsun veya olduğu için tesettüre yönelen ama yaşam biçimi olarak inanan bir müslüman bayanın vakarından, duruşundan, misyonundan uzak kimselerin sahneye çıkması da tesettürle ilgili negatif sürece hız kattı.

Kentleşme ve modernleşme sürecinin etkisi de önemli faktörlerden biridir. Çevreden merkeze, kırsaldan kentlere gelen geleneksel kesimin, geleneksel olan örtüsünü modernleşme sürecinde koruma çabaları, tesettürde inhirafa yol açmaktadır.

Geleneksel tesettür, dinden neş'et eden ancak zamanla dini arka planının zayıflaması veya unutulması sonucu örf ve âdete dönüşen örtünme şeklidir. Geleneksel olarak örtünen biri için örtünmemek ayıptır, günah değil. Oysaki dinde ayıp denen bir kavram yoktur. Din insan fiillerini haram, vacip mekruh, müstehap ve mübah diye tasnif eder. Din açısından örtünmek vaciptir, aksi haramdır. Gelenek açısından ise örtünmek adet, açılmak ayıptır.

Geleneksel olarak örtünenlerin kentleşme ve modernleşme sürecinde geleneklerini modern formda korumaya çalışmaları, tesettürde ciddi kırılmalara yol açmaktadır. Kaygı uyandıran görüntülerin önemli bir kısmı bu kesime aittir.

Bir yandan İslam'ın maksadına ve ruhuna mütenasip örtünme şeklinin yok edilmesi yönünde siyasal zor ve tezvirle karşılaşırken öte yanda İslam'a uygun örtünme şeklini olumsuz yönde etkileyen toplumsal gelişmelerle yüzleşme sürecini yaşıyoruz.

Önemli olan süreci doğru okumak ve kendi değerlerimizi koruyabilecek bilgi, bilinç, cesaret, metanet, sebat, direnç ve birliktelik üzerinde sabit kalabilmek, inancımıza göre yaşayabileceğimiz ve inancımızı ifade edebileceğimiz özgür ortamın oluşması için mücadele verebilmektir.

Hayat ve ondaki anlamlı yaşam, sarp bir yokuşa benzer. O yokuşu başarıyla aşabilmek, zaferin, gerçek kurtuluşun ta kendisidir.

"Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya kıtlıkta yakını olan bir yetimi veya aç açık bir yoksulu doyurmaktır; sonra da iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine merhameti tavsiye edenlerden olmaktır."

Hayat dağa tırmanmak gibidir. Hayat boyu iman ve salih amel üzere kalabilmek, salih insan olarak kalabilmek, müslümanca yaşayabilmek, buna sabredebilmek ve bu konuda sabrı birbirine tavsiye edebilmek dağa tırmanmak gibi meşakkatlidir, zorludur ama aynı zamanda yücelticidir. İnsan, tırmandıkça yükselir. Yokuşa direndikçe irtifa kaydeder. Yükseklere doğru mesafe kat etmenin kendine mahsus zevki vardır. Yükselmenin verdiği haz, sarp yokuşa tırmanışın meşakkatini rahatlıkla çekilir, katlanılır, tahammül edilir hale getirmektedir.

Ayette geçen iktiham, zorlu bir işe koyulmaktır. Akabe, sarp yokuşa, dağa tırmanmaktır. Bu yokuşu aşabilmek, yokuşta sırtımızdaki sorumluluklarımızı atmamak, yolda kalmamak, aşağıya doğru irtifa kaybetmemek, iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine merhameti tavsiye edenlerden olabilmek için hep birlikte gayret içinde olalım, sarp yokuşta tesettürü ve anlamını hep birlikte koruyalım.
 
Geri
Üst