Uğurlar Olsun...

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

facetoface

Altın Üye
Katılım
16 Ocak 2006
Mesajlar
4,161
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
αŋcуяα
Bugün 23 ocak, güle güle Hrant Dink... Yarın 24 Ocak, seni çok özledik Uğur Mumcu...

Faşist ve haince saldırıyla kaybettiğimiz gazetececi-yazar Uğur Mumcu'nun katledilişinin 14. yılında bu yürekli insanı bir kez daha saygıyla anıyoruz... Uğurlar olsun...

24ocaksol2b.jpg




bir pazar sabahıydı
ankara kar altında
zemheri ayazıydı
yaz güneşi koynunda
ucuz can pazarıydı
kalemim düştü kana

zalımlar pusudaydı
bedenim paramparça
ucuz can pazarıydı
kalemim düştü kana

uğurlar olsun, uğurlar olsun
hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
bir keskin kalem, bir kırık gözlük
yürekli yiğitlere hatıran olsun

çevirdim anahtarı
apansız bir ölüme
şarapnel parçaları
saplandı ciğerime
ucuz can pazarıydı
kan doldu gözlerime
isimsiz korkuları katmadım yüreğime
bembeyaz doğruları yaşadım ölümüne

uğurlar olsun, uğurlar olsun
hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
bir keskin kalem, bir kırık gözlük
yürekli yiğitlere hatıran olsun


ugur_mumcu.jpg

 
hrant ile birlikte 1909'dan bugüne kadar öldürülen gazeteci sayısı türkiyede 62 oldu hafızam beni yanıltmıyorsa..

bugün olduğu gibi bu olaylara karşı dil,din gözetmeden birlik olup dur demek sadece bizlerin elinde

eyv konu için

uğur mumcu'yu saygıyla anıyorum
 
bu hırant dink kim öldürüd niye öldürdü...
 
Namus sözleri unutuldu
Mumcu suikastı 'failsiz' yedinci yılını doldurdu. Sekiz hükümet, suç duyurularına kulak asmadı. Namus sözü verenler terfi etti, cinayetin üzerindeki perdeyi aralamaya çalışanlar cezalandırıldı
GÜNEŞ G. ILICAK

ANKARA - Faili meçhul cinayetlerin sayısı her geçen gün katlanarak artarken, devletin gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun öldürülmesinin ardından verdiği, ancak tutmadığı 'namus' sözü, bugün yedinci yılını dolduruyor. Uğur Mumcu suikastı 'asli faili' bulunmadan yeni bir yıla girerken, TBMM'nin faili meçhuller konusunda yaptığı suç duyurularına kulak asmayan hükümet sayısı da sekize yükseldi. TBMM tarafından görevini savsaklayanlar hakkında yapılan suç duyuruları, hâlâ tozlu raflardan indirilmeyi bekliyor.

Savcının önlenemeyen yükselişi
24 Ocak 1993'te bombalı bir suikast sonucu yaşamını yitiren Mumcu'nun ölümünün ardından olayın aydınlatılacağı konusunda namus ve şeref sözü veren siyasiler ve bürokratlar çeşitli makamlara terfi ederken, cinayetin üzerindeki sis perdesini aralamaya çalışanlar siyaset sahnesinden silinerek cezalandırıldı. Suikast tarihinde başbakan olan Süleyman Demirel bugün görev süresinin uzatılmasını beklerken, soruşturmayı savsaklayan dönemin DGM Savcısı Ülkü Coşkun, hakkındaki ceza istemleri göz ardı edilerek terfi ettirildi. TBMM'de kurulan ve olayı sorgulayan komisyonda görev alan bazı milletvekilleri ise, seçimlerde kendi parti liderlerince listelere alınmayarak cezalandırıldı. Cinayetin ardından ortaya çıkan tanıklar 'yalancı' diye nitelendirilip susturulurken, olaya karıştığını ileri süren tek sanık da 'deli' ilan edildi. Olaydan bu yana geçen yedi yıllık dönemde Mumcu adına tahammül edemeyenler, cadde ve sokaklarda isim değiştirerek intikam alırken, ailenin idare hakkında açtığı tazminat davalarının bir kısmı da hâlâ sonuçlanmadı.

Suçlamalar havada kaldı
Mumcu cinayeti soruşturmasında görevini kötüye kullanan kamu görevlileri hakkındaki suç duyuruları tozlu raflara kaldırıldı. Soruşturmanın savsaklanmasında birinci derecede rol oynadığı müfettişlerce saptanan ve hakkında disiplin cezası verilmesi istenen dönemin savcısı Ülkü Coşkun, terfi eden bürokratların başında yer aldı. Mumcu cinayetini 'devletin yaptığını, siyasi iktidarın isterse çözeceğini' ifade eden Hâkim Albay Ülkü Coşkun, hakkındaki suç duyuruları Milli Savunma Bakanlığı'nca 'görülen lüzum üzerine' işleme konulmadığı gibi, tetkik hâkimliğinden Askeri Yargıtay üyeliğine getirildi. Dönemin Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral ise emekli olduktan sonra MHP'den siyasete atıldı, ancak daha sonra partiden de uzaklaştırıldı.

Komisyon, savcıları suçladı
1993'te kurulan Meclis Araştırma Komisyonu tarafından, Demiral ile Coşkun hakkında, 'araştırma komisyonu'nun çalışmalarını engelleyip, hukuka aykırı olarak Emniyet Müdürlüğü'nün bilgi ve belge akışını kesmek' suçlamasıyla, Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulu'na suç duyurusunda bulunuldu. Bu suç duyurusu da işleme konmadı. Mumcu ailesinin şikâyeti üzerine 1995'te soruşturma başlatan Adalet Bakanlığı, 'disiplin cezası' verilmesini kararlaştırdı. Ancak asker savcı olan Coşkun hakkındaki bu işlem, Milli Savunma Bakanlığı'nca 'görülen lüzum üzerine' yerine getirilmedi.
1997'de kurulan Meclis Araştırma Komisyonu raporunda ise, Demiral ve Coşkun'a yöneltilen 'soruşturmayı savsaklama ve görev kusuru' suçlamalarının yanı sıra, hakkında soruşturma yapılması istenen kişiler şöyle sıralandı:
"Mumcu'yu koruma konusunda gerekli önlemleri almayan dönemin Ankara Valisi Erdoğan Şahinoğlu ile her kademede görev yapan ilgililer; TRT'de Perde Arkası Programı'na katılarak soruşturmanın gizliliğini ihlal eden kamu görevlileri; Ateş Hattı Programı'na tanık Ayhan Aydın'ı götürerek soruşturmanın gizliliğini ihlal eden kamu görevlileri; İslami Hareket Örgütü üyelerinin yakalanma tutanaklarında tahrifat yapan ve imha tutanakları düzenleyen İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polislerle diğer ilgili ve görevliler."

Savsaklamanın püf noktaları
Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu Raporu'na göre, savcılara yöneltilen suçlamalar şöyle özetleniyor:

* Soruşturmanın gizliliği ihlal edilmiştir. DGM savcılığı, soruşturmanın devam ettiği ve faillerin henüz belli olmadığı bu olayda en önemli delil sayılabilecek bu raporu, gizli tutulması gerektiği halde alenileştirerek olayı zora sokmuştur.
* Suikast tanığını iradesi dışında televizyon programına çıkartan polis yetkilileri hakkında hiçbir işlem yapılmamıştır. Savcılığın bu tavrı, söz konusu tanığın sindirilmesi olarak değerlendirilmiştir. Bu konularda birinci derecede sorumlu olan zamanın DGM Başsavcısı Demiral, hiçbir soruşturma ve dava açmamıştır. Komisyona bilgi vermekten kaçınan Demiral'ın, programın yayımlanmasından sonra sorumlular hakkında herhangi bir işlem yapmaması önemli bir eksikliktir.
* Mumcu'nun öldüğü tarihte numaraların istenmesi durumunda, geriye dönük altı aylık bir sürenin telefon numaralarının incelenmesinin mümkün olduğu anlaşılmıştır. Coşkun, 'Mumcu'nun telefonla konuştuğu numaraları PTT'den sormanın akıllarına gelmediğini, bu konuda bir tespit ve soruşturma, çalışma yapmadıklarını, bu konuda önemli bir tespitleri de olmadığından araştırma yapamadıklarını' ifade etmiştir. Bu konuda DGM savcılığının görev kusuru olduğu sonucuna varıldığından, ilgililer hakkında soruşturma açılmalıdır.

İslami Hareket Örgütü ile ilgili operasyon tutanaklarında tahrifat yapılmıştır. Delil toplama ve ifade almada gerekli özen gösterilmemiştir. Patlamanın hemen arkasından olay mahalli tam kontrol altına alınamamıştır. Gelenlerin siyaset adamları olması, bu ihmal için mazeret olamaz. Deliller ayaklar altında çiğnenmiştir. Görgü tanıklarının listesi ve delil tespit cetveli yapılmamıştır. Bazılarının ya ifadesi alınmamış ya da çok geç alınmıştır. Taksi şoförleri ile polis memurlarının ifadeleri tek tiptir. Burada bir yönlendirme olduğu konusunda kuşkular vardır. Olay sırasında fotoğraf çektiği ifade edilen zenciler ile ilgili bir araştırma yapılmamıştır. Mumcu'nun komşusu Ömer Çiftçi'nin ifadelerindeki çelişkiler DGM savcılığınca değerlendirilmelidir. Büyük otellerde bir araştırma yapılmamış olması, üzerinde durulması gereken bir eksikliktir.

daha fazla bilgi için http://www.belgenet.com/arsiv/suikast/mumcu02.html

bu ülkede uğur mumcular öldükçe çoğalır. mekanın cennet olsun
 
"Ben, Atatürkçüyüm.
Ben, Cumhuriyetçiyim.
Ben, laikim.
Ben, anti-emperyalistim.
Ben, tam bağımsız Türkiye'den yanayım.
Ben, özgürlükçüyüm.
Ben, insan hakları savunucusuyum.
Ben, terörün karşısındayım.
Ben; yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım.
Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiç bir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın! Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır!"

UĞUR MUMCU

"Daha az Uğur Mumcuyduk dün
Daha çok Uğur Mumcuyuz şimdi."

Daha çok Hasan Tahsin... Daha çok Kubilay... Daha çok Ümit Doğanay... Daha çok Cavit Orhan Tütengil... Daha çok Doğan Öz... Daha çok Bedrettin Cömert... Daha çok Cevat Yurdakul... Daha çok Turan Dursun... Daha çok Bahriye Üçok... Daha çok Muammer Aksoy... Daha çok Ahmet Taner Kışlalı... Daha çok Eşref Bitlis... Daha çok Gaffar Okkan... Daha çok Halil Helvacıoğlu... Daha çok Necip Hablemitoğlu... Daha çok...

Tüm bu Türk Devrim Şehitleri'nin önünde, sonsuza kadar saygıyla eğiliyoruz.
 
Uğurlar olsun, hüzünlü bulutlar yoldaşın Olsun.. Faili meçhul bu cinayetin hala aydınlatılamamış olması Türkiye Cumhuriyeti için bir utançtır !
 
Aslında onun amacını ve yaptıklarını, neden şehit edildiğini, yıllar önce yazdığı “Sesleniş” şiirindeki bir parça ortaya koyuyor.

Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım,
unutma bizi...
Bağımsızlık, Mustafa Kemal’den armağandı bize.
Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen
ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.


“Aydın”cık enflasyonunu yaşadığımız şu günlerde ne Hrantız ne Ermeniyiz, inatla..

Hepimiz TÜRKÜZ
Hepimiz MUSTAFA KEMALİZ
Hepimiz UĞUR MUMCUYUZ
Hepimiz A.TANER KIŞLALIYIZ
Hepimiz NECİP HABLEMİTOĞLUYUZ
Hepimiz MUAMMER AKSOYUZ
Hepimiz BAHRİYE ÜÇOKUZ
 
bırakın allah aşkına sanki dewlet bilmiyomu kimin öldürdüğünü bu insanları..
açıklamak işine gelmiyo...
neyse saygıyla anıyoruz...




 
Arkadaşlar Uğur mumcuyu saygıyla anıyoruz...Tamam ama Hrant Dink neden aynı kefeye konsun anlamadım..Dink'in çabaladığı alanlar başka alanlardı...O en başta bir Sözde Ermeni soykırımını savunan bir Ermeni sempatizanı hatta Ermeniydi...Vatanın üzerine titrediği Milli konularda hep karşı tarafta yer aldı ve bu yönde çaba gösterdi....

Doğrusu nerden geldiği nereli olduğu beni irdelemez...Vatanımda oyun çeviren ve hala o topraklarda kalıp o toprağı ekmeğini yiyen biri kahraman sayılırsa çok kahr verici olur benim için...Benim ve milyonlarca şehit soyları için...
 
DayWalkerr' Alıntı:
Arkadaşlar Uğur mumcuyu saygıyla anıyoruz...Tamam ama Hrant Dink neden aynı kefeye konsun anlamadım..Dink'in çabaladığı alanlar başka alanlardı...O en başta bir Sözde Ermeni soykırımını savunan bir Ermeni sempatizanı hatta Ermeniydi...Vatanın üzerine titrediği Milli konularda hep karşı tarafta yer aldı ve bu yönde çaba gösterdi....

Doğrusu nerden geldiği nereli olduğu beni irdelemez...Vatanımda oyun çeviren ve hala o topraklarda kalıp o toprağı ekmeğini yiyen biri kahraman sayılırsa çok kahr verici olur benim için...Benim ve milyonlarca şehit soyları için...

konuyu sabote etmeyin ayıptır... ne alakası var rahmetli Dink in bu konuda? ilk cumlemde Dink'e gule gule dedim cunku Dink suikasti gunceldi ve ikisi de suikast sonucu hayatlarını kaybetti..
yorumlarınıza dikkat edin.
ayrıca, köylüler değerlendirmeyi değil, dedikoduyu sever. birilerini de kahraman yapar. oysaki modern insanların kahraman olmaya hiç ihtiyacı olmaz.
neyse bırakın da Ugur Mumcu yu kavgasız gurultusuz analım..

texas82tr' Alıntı:
resimde dikkatimi çekti,uğur mumcunun ismi üzerine bişey mi karalanmış yoksa betondan kaynaklı bi sorun mu..

hayır, isminin harflerinin ustune zamanında mum iliştirilmiş o da boya rengini vermiş.. biraz eskimiş işte..
 
doğrudur 14 sene olmuş tabii zaten mumu hiç anlamam böyle günlerde neden konuldugunu bi yerde okumustum mumlar kiliseyi temsil ettiği için yabancılarda böyle bi gelenek warmış..
 
Sesleniş / Uğur Mumcu

Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız,
sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı.
Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini
yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler
takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez.
İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren
birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik,
doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız,
arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı.
Yaşamımızın en güzel yıllarını birer taze çiçek gibi
verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir
şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında,
yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin
acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük
yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi,
taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven
gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar
erkekliklerinden.
Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...
Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti.
Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin
elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin
ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş
kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı
gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık
sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi
dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla
kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik
kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşımızdaki kızlarımızı
öksüz bırakmazdık. Önce, kolumuzu, omuz başından
keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak
fırlattık attık önlerine. Sonra da, otuz iki yaşında
bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Giresun’daki yoksul köylüler, sizin için öldük.
Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu’daki
topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul’daki,
Ankara’daki işçiler, sizin için öldük. Adana’da,
paramparça elleriyle ak pamuk toplayan işçiler, sizin
için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma
bizi...
Bağımsızlık, Mustafa Kemal’den armağandı bize.
Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen
ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.
Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli
emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek
istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın, dedik, sokak
ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım,
unutma bizi...
Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi
savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil
dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş
Savaşı’nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız
bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız.
Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak
istemediler.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline
değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile
almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga
vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam
sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz
titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı
gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
Asıldık ey halkım, unutma bizi...
Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında
vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu
düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da
susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün
bile, karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri
önünde, öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına,
demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri, bir
şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma
bizi...
Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey
halkım, unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep
birlikteyiz ey halkım, unutma bizi, unutma bizi,
unutma bizi...

seni hiç unutmadıkki...
 
facetoface' Alıntı:
konuyu sabote etmeyin ayıptır... ne alakası var rahmetli Dink in bu konuda? ilk cumlemde Dink'e gule gule dedim cunku Dink suikasti gunceldi ve ikisi de suikast sonucu hayatlarını kaybetti..
yorumlarınıza dikkat edin.
ayrıca, köylüler değerlendirmeyi değil, dedikoduyu sever. birilerini de kahraman yapar. oysaki modern insanların kahraman olmaya hiç ihtiyacı olmaz.
neyse bırakın da Ugur Mumcu yu kavgasız gurultusuz analım..

Saakin face...Eğer öle değilse söylersin..Ama yazdıklarından sanki onunda ardından yas tutar gibi olmuşş...Konuyu saptırdığım felan yok...;)..Yanlış anlamışım demekki..Ama kelimelere dikkat et derim..Böle yanlış anlaşılabiliyo çünkü..

Neyse madem kastetiğim gibi bişi yok diyosun..;)..Seni de kırdıysam kusura kalma...Ama bu Hrant Dink'den gına geldii..nereyi açsam onla ilgili haber ve suçlamar ki suç sanki Türkienin miş gibi gösterilmeye çalışılıyo...Sanırım bu konuda biraz hassaslaştımm..;)..Dediğim gibi kusura bakma..

Bu arada beni sabote eden ara bozan biri olarak nitelendirdiğin için saolasın ne diyimm........
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst