Konuyla ilgili bir kürdün savunması.... Artık inanın sizin için kaynak üretemem.
ya kardeş alıntı yaptığın yer aksiyon dergisi .yani eşittir fethullah gülen .sen fethullah gülen tayfasıyla ne zaman barıştın da onların sitelerinden alıntı yapar oldun :durdurun
neyse gelelim mevzunun özetine ;
aksiyon dergisinde demişki kürtler cin yani çinlilerden geliyor .yani onların soyundan . öyleyse türkler neden peygamberimize islama geçtiklerini bildirmek için bir çinli yolluyor . verdiğin 3 maddede kendi içinde birbiriyle çelişkili .
neden kürtlerin gözleri çekik değil :durdurun
ayrıca peygamberimiz hayatı boyunca bir kez bilemedin 2 kez beddua etmiş .beddua etmezdi pek .şerefnamede kürtlere beddua ettiği yazıyor . buda saçma
yani bi daha son kez yazıyorum aynı şeyi ;
Şerefnâme’den nakledilen “Oğuz Han, Medine’ye Hz. Peygamber’e bir heyet gönderdi. Bu heyetin başında da, Kürt büyüklerinden ve ileri gelenlerinden Büğdüz adlı bir kişi’de bu heyette idi. Çirkin görünüşlü, iri yapılı bu elçi, Hz. Peygamber’in (sav) gözüne görününce Peygamber’in canı sıkıldı ve ondan nefret etti. Elçiye, kabilesi ve mensup olduğu soy sorulunca, Kürt topluluğundan olduğu cevabını verdi. İşte o zaman Hz. Peygamber (sav) Kürtler’e beddua ederek şöyle dedi: Yüce Allah bu topluluğu, kendi arasında ittifaka ve birleşmeye muvaffak etmesin" şeklindeki bilgiler, bilimsel olmaktan oldukça uzaktır ve tamamen kulaktan dolma rivayetlere dayanmaktadır. Öncelikle söylemem gerekirse; rivayette adı geçen Oğuz Han kimdir? Eğer Oğuz Han’dan maksat, Hun İmparatoru Oğuz Kağan, yani Mete Han ise, bu imkânsızdır. Zira Oğuz Kağan ile Hz. Peygamber arasında yaklaşık 8 asırlık bir zaman farkı vardır. Çünkü yaygın görüşe göre; Oğuz Kağan, M.Ö. 209-174 yılları arasında yaşamışken, Hz. Peygamber, M.S.570(571)-632 yılları arasında yaşamıştır. Ayrıca, Hz. Peygamber’e gönderilen elçilik heyetinin başındaki Büğdüz isimli kişinin Kürt olduğu söyleniyor ki; bu ismin Kürt olması mümkün değildir. Zira Büğdüz, Prof. Dr. M. Saffet Sarıkaya’nın da belirttiği gibi bir Türk boyunun ismidir. Ve bugün Anadolu’da Büğdüz adını taşıyan birçok köy vardır. Hatta bu köylerden birisi bugün Esenboğa Hava limanı yakınlarında olup, muhtemelen Ankara’nın Çubuk ilçesine bağlıdır.
Şeref Han’ın yaptığı gibi, Büğdüz’ün Kürt olduğunu kabul etsek bile, Türk elçilik heyetinin başına bula bula bir Kürd’ün bulunması, oldukça enteresandır! Aslında Bitlisli Şeref Han demek istiyor ki; “Bu Türkler var ya; kaba saba insanlardır. Nerede nasıl konuşulacağını bilmezler. Diplomasiden de hiç çakmazlar! Bu sebeple vaktiyle Oğuz Han, Hz. Peygamber’e göndermiş olduğu heyetin başına Büğdüz isimli bir Kürt’ü atamıştır!..”. Bu durum, olsa olsa Bitlisli bir Kürt olduğu anlaşılan Şeref Han’ın uydurmasıdır. Kimse kusura bakmasın ama ben, “Şeref Han Bitlîsî” isminden tamamen bunu anlıyorum. Bu tavır, tam tamına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden koparak ayrı bir devlet kurmayı kendilerine politik hedef olarak seçenlerin, şerefli geçmişlerini araştırırken, kendilerini, Türk komutan ve hükümdarı Selahattin Eyyûbi’ye dayandırdıkları tavrı hatırlatmaktadır(5). Şeref Han’ın 1543 yılında doğduğunu, Şerefnâme’yi ise 1597 yılında tamamladığını düşünürsek, bu konuda fazla abartma yapmadığımız ortaya çıkar. Mâlum, 16. yüzyıl, Osmanlı Ordusu’nun Doğu ve Güney’e seferler yaptığı, fetihler gerçekleştirdiği ve dolayısıyla Osmanlı’ya karşı bölgedeki bazı halklar üzerinde hissedilir derecede antipatilerin oluştuğu bir yüzyıl olmuştur. Şerefnâme, işte bu duygu ve düşüncelerin etkisinde kaleme alınmış bir eser olmalıdır...
Üstelik, Şerefnâme’de bulunan “Çirkin görünüşlü, iri yapılı bu elçi, Hz. Peygamber’in (sav) gözüne görününce Peygamber’in canı sıkıldı ve ondan nefret etti.” şeklindeki cümle, tamamen Hz. Peygamber’e iftira niteliğindedir! Zira, Veda Hutbesi’nde bile "Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır.”diyen bir Peygamber’in, değil sıradan bir insana, bir başka devleti temsilen kendisiyle görüşmek üzere gelen bir sefire böyle davranması insani ve İslami olmaktan uzaktır.
Bu itibarla; bazı düzmece rivayetleri, “Esasen menkıbevî bir hüviyete sahip iki rivayette yer alan bilgiler tarihî vakıalara uygundur.” deyip geçiştirmek, sanırım doğru ve bilimsel bir yaklaşım değildir. “Çünkü tarihî kayıtlar, Türklerin VI. yy’da Anadolu’da göründüklerini, daha sonra gelen Hazar Türklerinin de bölgedeki hâkimiyetlerini haber verir. Nitekim Müslüman Arap orduları Mâverâunnehr cephesinden önce, Hazar Türkleriyle Anadolu cephesinde karşılaşmışlardır.” şeklindeki izahatlar da bu yanlışlığı ortadan kaldırmaya yetmemektedir.
görüldüğü gibi pekde mantıklı şeyler değil bunlar .fazla itibar edilmemeli bu şerefnoktasındaşüphelinameye .
kürtler çinli minli değildir .bi çinli olmadıkları kalmıştı .oda oldu .türk değilde ne olursa olsun umrumda değil diyosun öylemi :durdurun
peki kardeşim sen savunma . ben kürtlerin türk olduğuna inanıyorum ve bu vatana hizmet eden bu vatanı seven bütün kürtleri ve bütün diğer etnik grupları kardeş olarak görüyorum. sen görmemekde serbestsin . ama ülkemize ne getirir ne götürür iyi hesabını yapın . ülkeye menfaati olmayan hiç bir adımı atmayın .
bugünkü son mesajımdır saygılar