Sewdiğim Şiirler ve Yazılar ( barbazula )

Sevgiye dair

--------------------------------------------------------------------------------

Sessiz sevdaların bitiremediği, sözcüklerin ifade edemediği, bahar aylarının
varlığını kıskandığı...

Sen... Sen içimin ince büyük derin sızısı..! Seni Seviyorum...

"Seni seviyorum" derken eriyorum, her eriyişimde bir kez daha "seni seviyorum"
diyorum.

Hepsi bu; "Seni seviyorum"...

SEVGİNE İHTİYACIM VAR, bana yaklaşan durağanlaşmış beyninde ki düşüncelerin
nokta bitişlerine. Uzaklarda olduğumu düşlediğinde, senden bir nebze
uzaklaşmadan, senli dünlerde ayakta kalma çabalarıma inanmana, parmak uçlarımda
ki hislerimden, acılarına sebebiyet verenlere olan nefretimin büyümesine olan
engelleme çabalarına sahip çıkamayan beynimin, aslında kendine verdiği
sızılardan vazgeçme gayretleriyle cebelleşip duruyorken, bakışlarındaki ışığa
ihtiyacım var. Benliğimde bastırdığım sana olan vazgeçilmez hislerimi beyninde
açığa çıkarma duygularımın, yüreğimdeki fırtınanın dinmediğini, cümlelerimin
arasına sıkıştırılmış göğsümün o ince sızısından, göğsünün sol yarısına akan
hislerimi anlamana ihtiyacım var. "Seni sevdiğimi daha önce söylemiş miydim?"
cümlesinin dudaklarından çıkarken "hayır" diye anlamsız bir cümle kurup
sesindeki sevgiyi defalarca duymak isteyen "ben" in sana ihtiyacı var. Yanan
kalemime dokunmadan sevdalı kalemimin ucundan dökülen yazıların sana ait
olduğunu bilmene ihtiyacım var. "Sen"i kaybetmekten her adımda korkan benim
sevdanı bilmeye ihtiyacı var...

Ağla! Ben de ağlarım, göz yaşlarım özlemine az kalır, buralarda nem var! Nem
varsa sende kalır daha çağırırken beni anı bile kalmaya tenezzül etmeyen o dağ
dorukları... Sömürgem yaslar durur sesime kırgın ayrılıkları... Ağla sömürgem...
Belki dönemem; oralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır, kış yanar,
düş üşür yüreğimde... Ağlarım göz yaşlarım yine beyaz kalır.

Bir tür gurur bu... Bir gün nasılsa ve hiç olmadık bir anda alınıp
kopartılmadan, kendi ellerimizle onu yok etmek bizim gibilerin mutluluğuna
tahammül edemeyen bu hayata bu hayatın zorba kurallarına bir tür baş kaldırış...

Yağmur yağacak az sonra, hep ağlamaklı olurum yağmur yağdığında. Yüreğim üşür,
gözlerim üşür, içimdeki kuşlar uçar gider...
 
Sevgiliye Mektup

--------------------------------------------------------------------------------

Aşkımı verdim sana, yüreğimi verdim. Aşk sendin, sen yüreğimdin. Her atışı senin
iki hecelik ismini fısıldardı. Kimse anlamazdı ama sen duyardın. hak etmiş
miydin bunu? Böyle derin bir aşkla sevilmeyi hak etmiş miydin? geç kalmış bir
soru bu... Nasıl hissettiysem öyle yaşadım ben aşkımı. Yüreğimi teslim etmemiş
olsaydım sana, aşk olmazdı onun adı. Böyle yaşadım ben hep, sen beğensen de
beğenmesen de... Hesaplı aşklar bana göre değil. "Ne verirsem ne alırım?"
sorusunu soranlardan olmadım. Senin için attı yüreğim, bunu söylemekten de
gocunmadım.
Umutlarımı verdim sana, hayallerimi verdim. Bir gelecek düşledim seninle hata
mıydı? yarım aşkları, kaç-kovala oyunlarını, göstermelik dargınlıklları bırakıp
bir kenara, bu günü dolu dolu yaşarken, yarına dair umutlar besledim. Hepsinde
sen vardın, sensiz olmayacaktım. Bugünü de, yarını da seninle yaşayacaktım. Bu
hayatta ne olacaksa iyi ya da kötü birlikte karşılayacaktık. Bazen bir türk
filmi tadında, bazen gerçeğin tam ortasında yaşayacaktık. Birbirimize güç
verecektik, hayata karşı direnme gücünü birbirimizden alacaktık.
Ruhumu verdim sana, bedenimi verdim. Olmadığın zamanlarda ruhumu bıraktım sana,
yalnız kalmayasın diye. Çünkü sensiz olamazdı benim ruhum. İçimi sıkıntılar
basardı. Müebbete mahküm bir hükümlü gibi bedenime tünel kazıp firar etmeyi
düşündürdü hep. Bu yüzden özgür bırakırdım onu. Ve ruhumun gideceği tek yer her
zaman senin yanındı. Ya bedenim? Gözlerim gördüğü hiçbir şeyi ayıramazdı
sensizken. Ellerim sdokunmazdı hiçbir şeye. Yürümezdi bacaklarım senin olmadığın
yollarda. Oysa sana her dokunuşum, yeniden doğuşu olurdu bedenimin. Yenilenir,
arınır çıkardı karşına her zaman. Sevişmelerimiz bir ayindi benim için. Varsa
bir sevda tanrısı, ona sunulmuş en güzel adaktın.
Hayatımı verdim sana. "Can" deseydin onuda alırdın benden. Gözümü bile
kırpmazdım. Zaten aşk bu değil midir? Sevgiliye dokunduğun anda, "Ölsem umrumda
bile olmaz" demek değil midir aşk? Bunu demiyorsan eğer neden yaşıyasın aşkı?
Bütün bunlar yetmedi sana biliyorum. Yetseydi eğer, şimdi bunları yazıyor
olmazdım zaten.İsyan sanma bunları, ben hayatı kendimde arıyorum. Belkide
küçücük birşey yeterli olacaktı herşey için.
Gönüllüydüm yoldan çıkmaya, çıktımda. Senin için değil kendim için yaptım
bunları, sonunda acı olsada... Şimdi bir tek *mavi* kaldı bende. Bir tek onu
vermedim sana...
 
senin beni sevmeni istedim....

--------------------------------------------------------------------------------

Bir kırmızı kadehin içinde boğuldum yalnızlığımla.Adaklar adamadım
kavuşmaların uğruna.Çünkü sen kadar sensizliği de istedim ben aşkın tadına
doyasıya varabilmek adına. Özlemek istedim seni, gecelerce uykusuz kalan bir
kadının gözünü kapatıp rüyalara teslim olmasını istemesi gibi. Havai
fişekler patlamalıydı gözlerimde seni yeniden gördüğümde...Kavuşmanın
lezzetini sağlayan özlem değil miydi? Özlenmeyen bir yürekte aşk barınabilir mi?

Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda elin elimde sarılmak istemedim
yağmurlara. Yokluğunu yüklenip sırtıma, şeffaflığında hissedebilmek istedim
seni umarsızca.Kolaydı ıslanmak sırılsıklam saçakların altında, zor olanı
istedim; yağmurla değil, varlığının kattığı yoklukla yıkanmak...Başardım
canözüm, az önce okşarken saçımın her bir telini bir sağanak, özleminle
sırılsıklamdım sensizliği her bir hücremde anlayarak...

Seni tüm bencilliğimle sevdim...Sevilme ihtiyacımın cevabıydın sen...Aşkın
sendeki yansımalarıydı beni çeken. Yankılanan sesimdi, sesindeki. Ben
sevmenin bana ait olan kısmını sevdim. Deniz dibinin büyüleyici evreninden
çıkıp, vurgun yiyen yanını sevdim. Dingin doğanın içine kattığım fırtınayı
sevdim...Belki seni değil, seni sevmeyi; belki seni değil, senin beni
sevmeni sevdim...
 
BENiMLE GEL

Buz gibi geldi karsisindakinin solugu yüzüne dogru. Kiskirtici bakislarinin altindaki bu sogukluk, insani sasirtmaktan öteye gitmiyordu. Gülümsemesin diye tanriya yalvarmaya baslamisti.
Ne olur tanrim gülümsemesin.
Eminim senin gülüsün onunkinin yaninda çok daha güzeldir. Ama onun gülüsünü engellemezsen sana karsi günah isleyecegim ve kendime hakim olamayip ona teslim olacagim.
Zamanin hiç bir önemi kalmamisti. Acaba kendini ona çoktan teslim mi etmisti. Etmemis olsa tahrik olmazdi. Bedeni testesteron maddesiyle dolmaz ve bütün benligini bu denli sarmazdi. Neredeyse oldugu yerde uygunsuz bir seyler yapacakti.
Tanrim ne olur gülümsemesin.
Ama o gülümsemeye baslamisti bile. Soguk nefesi karanligi aydinlatmis, bakislari bir el gibi kalbini himayesine almisti. Bundan sonra tanri izin vermese bile ona teslim olacakti. Çünkü bunu istiyor, arzuluyor hatta bunun için sehvet duyuyordu.
- Artik seninim.
Biraz önce arabasina aldigi kadin bu sözleri duyunca, yari zafer yari kizginlik dolu bir sekilde kaslarini çatti. Dudaklarinin kivrimi da tipki kaslari gibiydi.
-Al beni.
Artik nefesindeki sogukluga kötü bir koku eklenmisti. Ama her sey kendisi için çok güzeldi ve güzel olacakti.
Tanrim çok güzel gülüyor. Ben onun olmaliyim. Her seyim onun olmali.
Ve ilk kez kadin konustu.
Kaslari bir tanriçaninki gibi doga disi kivrilmaya baslayan kadinin gözleri, olanaksiz ve mükemmel bir sekilde parildiyordu. Dudaklari çok az insanin görebilecegi bir biçimde kipirdiyordu. Kadinin teni sanki kendisini çagiriyordu. Gel diyordu, içime gir burada sana çok sey var. Gel ve onlari sonsuza kadar al. Burasi senin huzur bahçen.
-Benimle gel. Ses hayallerindeki en tatli noktalardan akan bir fisilti gibiydi. Bir sey sirtina dogru yükselen huzuru tatli bir yorgunluga çeviriyor ve bunu öylesine sissi yapiyordu ki, beyni çoktan karsisindaki kadinin olmustu.
-Seninle gelmek istiyorum.
-Benimle gel.
Kadinin sesi artik kulagini tamamen doldurdugu için arabanin disindan gelen korna seslerini duyamiyordu. Zaten direksiyonu çoktan birakmisti.
-Benimle gel.
-Seninle gelmek istiyorum.

Olay yerine gelen polis, agzina kadar kumas yüklü tirin altinda kalan otomobilin içinden çikarttiklari adamin yüzündeki mutlu gülümsemeye çok sasirmislardi. Bir insan böylesi feci bir kazada nasil olurda böylesi tarifsiz bir gülümseyis içinde olurdu.
Otomobilin içinde yalniz ölen adamin gülümseyisi gömüldügünde bile silinmemisti.
Onunla gitmisti.
 
Sevgiliye...

--------------------------------------------------------------------------------

Ne lüks arabalar ne sporlar...
Sadece bisiklete binmek istiyorum seninle, neşeli çığlıklarını duyarak ha düştük ha düşeceğiz diye...
Ünlü bir şarkıcı olup, herkesin beni dinlemesini değil,taşlı bir kıyıda, ateşin önünde, fısıldamak istiyorum şarkımı sana makamlı makamsız..
Lüks lokantalar, vitrinde yemek gibi geliyor bana.İnan arabesk değil, yarim ekmek kaşar üstü kola paylaşmak
istiyorum seninle...
Tüm kitapları okuyup, yazarlarıyla tartışmak değil, Gece yatağımızda sarmaş dolaş, okuyup tartışmak bir kitabı. Senin fikirlerinle benimkilerle yoğurmak, benimkilerle seninkileri...
Bir sır vereyim sana, insanlar bilmiyorlar ama; ruh sevişir bedenden önce.
Geceler bizim.Ne su yatağı, ne mobilya, yatak odasında aşk ...
Yer yatağı sıcak gelir hep bana, ve çiçek, aldırma odayı oksijensiz bırakır çiçek diyenlere.
Onlarca yastık istiyorum aşk, yatak odamıza rengarenk, aldırma zevksiz olur diyenlere, Zevkli, içten duygu anlatımıysa, herhangi bir konuda; zevksiz bir şey yapamayız...
O kadar yoğunki duygularım sana....
Ne lüks villalar istiyorum onlarca odalı, ne dev malikane, ne yalı Duvarı olsun yeter metrekaresi önemli değil...
Bak bir sır daha sana, Eşlerin mutluluklarını, huzursuzluklarını, karakterlerini,geçmişlerini bir evin duvarı anlatır.
Bomboşsa duvarlar, ruh yoktur ikisinde de... Sadece yetmiş seksen yıl yasayacaklardır zaten.

Bizim, fotoğraflarımız olacak en sevgili anlarımızda çekilmiş,mutlaka gülerken.
Senin bana, benim sana hediyelerimiz olacak asılan, çirkinde olsa kendi elimiz değmiş resimler, Belki alçı kalpler, belki bir senin bir benim boyalı ellerimizle kaplayacağız duvarımızı rengarenk..
En güzel aşk şiirleri sana olacak
Duvarlarımız yalan söylemeyecek, buram buram yaşam sevgisi kokacak...
İnsanlar mutsuzlar sevgili, her şeye açlar ve doyumsuzlar...
Bense, bir tek seni istiyorum, bir tek seni aşk ...
Çünkü, sen benim her şeyimsin aşk, aşkım SEN BENİM HERŞEYİMSİN
 
Kum Taneleri

--------------------------------------------------------------------------------

Deniz kenarında oturuyordu genç kız.Oturduğu kumsalda kimsecikler yoktu. Yalnızdı..Yapayalnızdı.. Gecenin bir yarısı beynindeki tüm düşüncelerden arınabilmek için midir bilinmez kumları sayıyordu kendince.

“Burada kaç tane kum tanesi vardır acaba?”

Diyordu içinden, dalmıştı iyice belliydi.Tam o sırada,

“Kumları sayıyorsanız on milyondan fazla.Ben de bir ara sayıyordum onları ya on milyondan sonrasına dayanamadım.”

Sesiyle kaldırdı kafasını. Yaşlı bir amca gülümseyerek bakıyordu ona.Genç kız birden gözlerinden akan yaşları sildi telaşla.

“Güzel kızım bırak aksınlar içindeki karanlıklar.Elleme gözyaşı olup çıksınlar ruhundan.”

Dedi bu sefer yaşlı adam.Garip bir huzur veriyordu insanın içine. Gözlerindeki huzur karşısındaki insanın yüreğine işliyordu da tüm bedenine yayılıyordu… Genç kız bunun üzerine bıraktı kendini, gözyaşları hıçkırıklarına karıştı.Sahilde bir o vardı…Bir yaşlı adam…Dalga seslerine karışıyordu genç kızın ağlaması.

“Ben..” Dedi adamın gözlerine bakarak,

“Ben bine gelene kadar sıkılıyorum.Acaba,acaba düşünmüyor mu beni.Acaba gittiği yerde görmüyor mu yüreğimi?”

Dedi,acı çektiği belliydi.Belliydi ki özlüyordu birini. Yanıyordu canı hiç yanmadığı kadar, ruhu gece kadar karanlıktı genç kızın da gözlerindeki hüzünden belli ediyordu üzüntüsünü.

“Ne alakası var canım kızım.Ben on milyon saydım diye mi,denize kapılan sevdiğim düşünüyor beni.Ne yani yüreğimi duyamayacak kadar az mı sevdi beni?”

Genç kız bu laf üzerine zor da olsa gülümsedi.

“Bak biz ayrılalı tam yirmi sene oldu sevdiğimle ve her gece yarısı ben buraya gelirim.Burasıdır bizim buluşma yerimiz.Kumları sayardım dedim ya sana.İşte o dönemler bende senin gibi düşünürdüm, ne kadar çok sayarsam o da o kadar çok görüyor beni derdim.O kadar çok seviyor.O kadar kaptırmıştım ki kendimi , o kadar yitip gitmiştim ki onun yokluğuyla… Her gece ben buradayken onun da geldiğini fark etmem çok zor oldu bu yüzden. O beni izleyip, kum tanelerini saymayı bırakmam ve onu görmem için dua ederken; ben inatla dünyadan nefret ederdim, bizi ayıran denize kötü sözler savururdum durmadan.Ve inatla saymaya çalışırdım kum tanelerini.Tıpkı şu anda senin yaptığın gibi.”

“Nasıl yani.Ne yapmalıyım peki?..”

“Denizi izle, karanlığın içinde parlayan yıldızları.Gönül gözünü aç yavrum.Sevdiğin o zaman gelecektir yamacına.Ve sen o zaman anlayacaksın sevginin kum tanelerine bağlı olmadığını.”

Denize daldı genç kızın gözleri, yaşlı adam konuşurken.Tekrar kendine geldiğinde yoktu yaşlı adam.Onun yerinde başka biri konuşuyordu ve bu ses çok tanıdık geliyordu.

“ Seni özledim, hep beni görmeni bekledim.”

Genç kız bakamıyordu yanına.Bu ses..Ağlıyordu, dinen gözyaşları akmaya başladı iyice.

“Senin bir gözyaşına dayanamaz yüreğim.Sil onları, acı çektirme bana sevdiğim.Dön bak mühür gözlüm.Dön bak bana, dön bak da ruhumda oluşan özlemin biraz olsun hafiflesin.Biraz olsun ruhum huzur bulsun onlarla.”

Genç kız yavaş yavaş döndü yanına. İki ay önce tamamen kaybettiği sevdiği bakıyordu ona.Ah ne çok özlemişti, ah ne çok seviyordu onu. Denizin dalgaları getirmişti onu ve yaşlı adam sayesinde açılmıştı da gönül gözü sevdiği duruyordu şimdi yanında.

“Sen gittin ya beni yalnız bırakıp uzaklara.. Bir çocuk düştü yere, acı bir çığlık duyuldu düşüşüyle..Ahh..Dedi acı acı arkandan.Duydun mu onun çığlığını bilmiyorum, bilmiyorum hissettin mi? Düştü minik çocuk senin gidişinle, bu sefer her zamankinden farklıydı düşüşü,fenaydı..Acıydı… Sonra, sonra yalnızlık çöktü düşüşünün üstüne sevdiğim ve o mıhlanıp kaldı kanayan diziyle düştüğü yerde.Aslında senin arkandan gelmek istiyordu, onu bırakma istiyordu ama bağlandı ayakları gelemedi peşinden.Dili tutuldu seslenemedi sadece ağladı..Durmadan ağladı..Güçlü görünüyordu ama değildi, hatta o kadar güçsüz kalmıştı ki senin gidişinle yitip gitmeye başladı ardından.”

Genç adamın gözlerinin içine baktı ve devam etti.

“Ah ne çok özlemişim seni, ah ne çok seviyorum bir bilsen.”

Halbuki biliyordu genç adam.

“Senin gidişinin ardından kaybettim benliğimi,ne gülümseyen yüzüm gerçek artık ne de yaşamaya çalışan bedenim.Ruhum yok oldu, gölgem kayboldu bu deniz kıyısında.Her akşam sayarken kum tanelerini umutlarımı yaktım gecenin soğuğunda.Derken bedenim aramaya başladı ruhumu.Ruhumu bulursam seni de bulurum ümidiyle, aradı..Durmadan aradı; ama yok bulamadı, bir türlü bulamadı. Kişiliksiz kaldı bedenim de ruhum gibi kaybolmaya başladı… Buraya son bir ümitle geldim sevdiğim.Belki kaybolan ruhum çıkar karşıma, belki onunla birlikte bulurum sevdiğimi de diye düşünerek getirdi ayaklarım beni buraya.Ama kum tanelerini sayarken tükettim son umutlarımı da, göz yaşlarım çaresizlikten akmaya başladı.. Tam da tıpkı senin yok olduğun gibi yok olmayı planlarken mavi derinlikte..”

Genç adam sadece dinliyordu.

“Neyse..”

Dedi sarıldı sevdiğine genç kız. Denizi izlerken sevdiğinin kokusunu duyuyordu ve yüzü ilk kez gülüyordu. Göz yaşları akmaya devam ederken, burnunda sevdiğinin kokusu,

“Bak demiştim sana.Kum tanelerinin hiçbir önemi yok sevgili kızım.Onlar hep bizim yanımızdalar.Yeter ki görmesini bilelim.”

Dedi yaşlı adam.. Genç kız şaşırdı.Yaşlı adam gülümsedi hafiften.

“Onlar.”

Dedi, başını kaldırdı parlayan yıldızlara..

“Oralardan gözetliyorlar bizi.Asla unutma..Belki yoklar, belki uzaklar ama hep yüreğimizdeler, hep sevdiğimizler ve hep görüyorlar, hep düşünüyorlar..Asla şüpheye düşme.”

Gülümsedi genç kız,adamın başını kaldırmasıyla kaldırdı başını havaya, tam o sırada bir yıldız parladı havada.

“Evet.” Dedi..

“Onlar hep yanımızdalar.”

Yaşlı adama döndü sonra,

“teşekkür ede..”

Ama yaşlı adam yoktu.. Bir süre kaldı öyle genç kız.Kumlara baktı, bir an saymak istedi vazgeçti.Denize döndü yüzünü tekrar.Gelen her dalga sevdiğinin kokusunu getirirken ona, o artık biliyordu..

Gerçek sevgiler uzaklık ne olursa olsun devam ediyordu.Tıpkı yaşlı adamın sevdası gibi.Tıpkı sevdiği ve kendisi gibi…
 
Sevdigin kadar sevileceksin


Yerin seni çektigi kadar agirsin
Kanatlarin çirpindigi kadar hafif..
Kalbinin attigi kadar canlisin
Gözlerinin uzagi gördügü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kasin gözün
Karsindakinin gördügüdür rengin..
Yasadiklarini kar sayma:
Yasadigin kadar yakinsin sonuna;
Ne kadar yasarsan yasa,
Sevdigin kadardir ömrün..
Gülebildigin kadar mutlusun
Üzülme bil ki agladigin kadar güleceksin
Sakin bitti sanma her seyi,
Sevdigin kadar sevileceksin.
Günesin dogusundadir doganin sana verdigi deger
Ve karsindakine deger verdigin kadar insansin
Bir gün yalan söyleyeceksen eger
Birak karsindaki sana güvendigi kadar inansin.
Ay isigindadir sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldigin kadar ona yakinsin
Unutma yagmurun yagdigi kadar islaksin
Günesin seni isittigi kadar sicak.
Kendini yalniz hissetigin kadar yalnizsin
Ve güçlü hissettigin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettigin kadar güzelsin..
Iste budur hayat!
Iste budur yasamak bunu hatirladigin kadar yasarsin
Bunu unuttugunda aldigin her nefes kadar üsürsün
Ve karsindakini unuttugun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandigi kadar güzeldir
Kuslar ötebildigi kadar sevimli
Bebek agladigi kadar bebektir
Ve herseyi ögrendigin kadar bilirsin bunu da ögren,
Sevdigin kadar sevilirsin...



Alıntıdır....
 
Yağmurlu bir eylül akşamı;

Yagmurlu bır eylul aksamıydı ....
Gözlerındekı buguya son kez asık oldugum ...
Hayellerımın otesınde gozlerınde kayboldugum ...
Yagmurlu bır eylul aksamıydı..
Son kez ellerını tuttugum...
Seni senden cok sewdim hayellerimde..
Seni sensiz yaşamaya isyan ettim gözlerinde..
Ellerinden kayıp giden güzelliğine yandım her gülüşünde..
hayellerımız vardı...
artık anılarıma gizlediğim ...
sözlerimiz vardı..
artık sessizliğimde ezdiğim ..
sewgimiz vardı..
artık kor ateşlerde pekiştirdiğim..
Ve unutma ki
seni senden çok sewdim ..
ve seni lanet olası...
o eylül aksamında kaybettim....

barbazula....
 
Bir Gün Düşün ... ( Ölüm Sebebim )

--------------------------------------------------------------------------------

bir gün düşün hayellerınde birlikte hatırlıyacagımız ..
bir gün düşün gözlerinde herdakikasını anılarımıza topliyacagımız....
bir gün düşün sadece senin ve benin olduğu....
ve bir gün düşün umutlarında son istanbul güneşini birlikte uğurliyacagımız...
hayellere mahkum olmak istemedim hiçbirzaman ...
seni bensiz yapayalnız bırakmak istemedim ...
ellerinin avuçlarımdan kaymasını da istemedim....
sen benim herzaman yarınlarım oldun .......
sen herzaman körelmiş kalbimdeki umut oldun ....
sen, sen öyle bi sewdin ki beni, bana can oldun...
bu şiir sadece sana sewdiğim, ellerim, kalbideki aşk meleğim....
bu duygular sadece sana sewdiğim, sözlerim, göz emeğim...
ve bu özlem sadece sana sewdiğim, canım, bir tanecik ölüm sebebim....!!!!


barbazula......
 
BEN SENİN MEZARINDAYIM


Beni kuru bir dal gibi yaktığın aşkın küllerinde arama
Ben senin ciğerlerine çektiğin sigaranın dumanındayım

Beni kayıp giden talihsiz kuyruklu yıldızlarda arama
Ben senin tuttuğun dileklerin satır başlarındayım

Beni mazide bırakılmış bir kaç hüzünlü anda arama
Ben senin unuttuğunu sandığın en güzel anılarındayım

Beni yırtık bir hatıra fotoğrafının parçalarında arama
Ben senin her gece gördüğün tozpembe rüyalarındayım

Beni en dokunaklı ayrılık şiirlerinin mısralarında arama
Ben senin okuduğun aşk romanlarının her satırındayım

Beni sararıp solmuş bir hüzün çiçeğinin dallarında arama
Ben senin kokladığın her kırmızı gülün yaprağındayım

Beni kaderin cilvesini, feleğin sillesini yemiş sahte aşklarda arama
Ben senin kalbine ellerinle kazıdığın, gözlerinle suladığın mezarındayım...



Alıntıdır..
 
tesadüf...



bir yazı yazacağım sana
içinde gece olacak
yanlızlık olacak
birde sen olacaksın

gece yanlızlığa bulaşmış olacak
yanlızlık yaldızlı karanlıklara
sen yaldızlı karanlıklarda
bir yıldız olacaksın

bir yazı yazacağım sana
içinde yaldızlara bulanmış
yanlız gecede sen parlayacaksın

bir yazı yazacağım sana
içinde gölge olacak
gerçek olacak
ve sen olacaksın

gölgeler hayatın kendisi olacak
gerçek gönül renginde kaf dağı...
sen kaf dağına varmadan
elde ettiğim en güzel tesadüf olacaksın

bir yazı yazacağım sana
içinde gölgeler kadar gerçek
hayatımın en güzel tesadüfü
sen olacaksın


Alıntıdır ....
 
BELKİ SEN YOKSUN



Belki de sahiden bırakacaksın beni.
belki de ben bırakılması elzem
en zararlı alışkanlığım.

Belki bir hata idi benle olmak
ve hayaller kurmak.

hayallerin hepsi de
işkembe-i kübradan sallanmış şeyler
ki sırf belki de sırf

senin ellerini tutmak
ve ensene arkadan

bir öpücük kondurmak için

belki de.

belki de dünya zaten dönmüyor,
ve Pakistan'da binlerce kişi ölmedi depremde

ve donmuyor kalanları.




Şırnak'ta sevgi yok belki de,

elleri ve yüreği olan bir sevgi.

belki de küre zaten yok

ve zaten ısınmamakta yüreği,

erimemekte buzulları,

yükselmemekte denizleri.



Telef edilmiş kuşlar,

ve hatta kuş gribi yok belki de.



Belki gökyüzü bile yok.


Belki sen yoksun,
belki de ben.
Belki ve belli ki
biz yokuz sade bu dünyada,
sevgi var bizden öte
öteden beri.



Abdullah ANAR
 
HaqLısın Çoq GüseL Ar$iv oLmu$ emegine sağLıq Araqada$ımızın...

Sende GünYüzüne Çıqardıgın İçin saoL Karizma...;)
 
Barbazula' Alıntı:
Sevdigin kadar sevileceksin


Yerin seni çektigi kadar agirsin
Kanatlarin çirpindigi kadar hafif..
Kalbinin attigi kadar canlisin
Gözlerinin uzagi gördügü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kasin gözün
Karsindakinin gördügüdür rengin..
Yasadiklarini kar sayma:
Yasadigin kadar yakinsin sonuna;
Ne kadar yasarsan yasa,
Sevdigin kadardir ömrün..
Gülebildigin kadar mutlusun
Üzülme bil ki agladigin kadar güleceksin
Sakin bitti sanma her seyi,
Sevdigin kadar sevileceksin.
Günesin dogusundadir doganin sana verdigi deger
Ve karsindakine deger verdigin kadar insansin
Bir gün yalan söyleyeceksen eger
Birak karsindaki sana güvendigi kadar inansin.
Ay isigindadir sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldigin kadar ona yakinsin
Unutma yagmurun yagdigi kadar islaksin
Günesin seni isittigi kadar sicak.
Kendini yalniz hissetigin kadar yalnizsin
Ve güçlü hissettigin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettigin kadar güzelsin..
Iste budur hayat!
Iste budur yasamak bunu hatirladigin kadar yasarsin
Bunu unuttugunda aldigin her nefes kadar üsürsün
Ve karsindakini unuttugun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandigi kadar güzeldir
Kuslar ötebildigi kadar sevimli
Bebek agladigi kadar bebektir
Ve herseyi ögrendigin kadar bilirsin bunu da ögren,
Sevdigin kadar sevilirsin...



Alıntıdır....
teşekkürler.. bi CAN YÜCEL şiiridir .. sevgiler)
 
gerçekten çok güzel bir arşiv olmuş... teşekkürler...
 
Geri
Üst