Sewdiğim Şiirler ve Yazılar ( barbazula )

BANA GÖZYAŞI BORCUN VAR !



Adam genç kadına seslendi:
- Bana gözyaşı borcun var!

Genç kadın sordu:
- Nasıl öderim?

Adam gözlerini kırptı;
- Haydi gülümse!

Gülümsedi genç kadın. Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi.
Ve mendilini özenle katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu.

Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde.
İkisi de bahar kokuyordu...
Biri ilkbahar, diğeri güz.

Adam, seslendi yine;
- Bana mutluluk borcun var!

Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu:
-Nasıl ödeyebilirim?

Heyecanlandı adam
- Haydi yat dizlerime!

Genç kadın bir kedi uysallığında, yattı dizlerine usulca.
Adam, şefkatle saçlarını taramaya başladı kadının.
Saçları, güneşe ve yağmurlara hasret hiç yaşanmamış baharlara benziyordu.
Çaresizliğini ördü sırasıra.
Sonra saçının her teline, mutluluğun çığlıklarını bağladı adam.
Yetmedi, gizli düğüm attı... Ağladı.
Hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu delice.
Adam, sürekli borç defterlerini kurcalıyordu.

Genç kadının gözlerinin içine baktı;
- Bana yürek borcun var!

Borcunun farkındaydı sanki genç kadın, şaşırmadı.
- Bu borcumu nasıl ödeyebilirim?

Adam kollarını uzattı
- Haydi tut ellerimi!

Sümbül kokusu sinmiş ellerini uzattı genç kadın.
Elleri öyle sıcaktı ki, eriyiverdi bütün borcu avuçlarının içinde.
Genç kadın gitmek üzereydi.

Adam son kez seslendi;
- Bana can borcun var!

Kadın irkildi;
- Can mı?

Sigarasından derin bir nefes çekti adam;
- Evet... Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni!

Hoşuna gitti sözler kadının
- Peki bu borcumu nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsun?

Adam, biraz daha yaklaştı;
- Yum gözlerini!

Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini.
Adam da yumdu gözlerini, masumca bir öpücük kondurdu
kadının titreyen dudaklarına.

- Bu ne şimdi yaptığın? diyerek çattı kaslarını kadın...

Adam, pişmanlıkla, memnunluk arasında gidip geldi. Kekeledi;
- Hayat öpücüğüydü!

Kısa bir sessizliğin ardından bu kez kadın öptü adamı şehvetle...

Adam, şaşırdı;
- Ya senin bu yaptığın neydi?

Genç kadın kapıya yöneldi;
- Veda öpücüğü!

Kalan borçlarına karşılık, yürek dolusu çaresizlik
ve bir de mor sümbüllerini masanın üzerine rehin bırakıp gitti genç kadın.


Adam koştu peşinden sümbülleri geri verdi kadına.
- Ne olur iyi bak umut çiçeklerime, solmasınlar...

Genç kadın sümbülleri aldı:
- Merak etme, gün aşırı sularım çiçeklerini!

Adam sevindi:
- Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter!

Kadın gözden kaybolurken haykırdı adam,
- Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun!

Haykırışı yağmura karıştı.
Kadın, yağmuru hissetmeyen kalabalığa...
 
ÜÇÜncÜ Şahsin Şİİrİ


GÖzlerİn GÖzlerİme DeĞİnce
Felaketİm Olurdu AĞlardim
Benİ Sevmİyordun Bİlİrdİm
Bİr SevdİĞİn Vardi Duyardim


ÇÖp Gİbİ Bİr OĞlandi İpİnce
Hayirsizin Bİrİydİ Fİkrİmce
Na Vakİt KarŞimda GÖrsem
ÖldÜreceĞİmden Korkardim
Felaketİm Olurdu AĞlardim

Atİlla İlhan
 
Sağlıklı İlişki

İşte sağlıklı bir ilişki sürdürmenin 5 püf noktası:
1. Sadık olun. Sağlıklı ve mutluluk verici bir ilişkinin temeli bağlılığa dayanır. Yakınlaşmaktan korktuğunuz için sevdiğinizden uzaklaşmak isteseniz de, sadakat sayesinde ona bağlı kalırsınız. Sadakat, sorumluluk almak, korkuları kontrol etmek ve duygusal olarak hazır olmak demektir. Eğer iki taraf da gereken sadakati gösterirse, sağlıklı bir ilişki için ilk adım atılmış olacaktır.

2. Kişisel sorumluluklar alın: İnsan, olgunlaştıkça kendi sorumluluklarını öğrenir ve bu sorumluluklar çerçevesinde hareket eder. Ancak bazı sorumluluklar vardır ki, bunlar başkasına karşıdır. Partnerinizi olduğu gibi kabul edin. Bu ilişkinin sadece sizin değil, ikinizin duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için olduğunu unutmayın.

3. Kendinize iyi bakın. Hiç kimsenin sizin mutluluğunuzu ‘sağlamasını’ beklemeyin. Eğer kendinize iyi bakar, ihtiyaçlarını karşılarsanız, ilişkinizin daha dengeli olmasını sağlarsınız. Partneriniz için her şeyi siz yapmayın. Unutmayın ki, onun ‘kendisine’ iyi bakmayı öğrenmesi gerekiyor

4. Dürüst olun. Kafanızı karıştıran, sizi üzen konuları, ihtiyaçlarınızı, isteklerinizi, duygularınızı ve sınırlarınızı dürüstçe ve açık olarak ifade edin. Doğruları söyleyip söylememe çelişkisine düşmeyin. Doğruları, ilişkinizi zedelemeyecek biçimde söylemeye dikkat ederseniz, mutlu olursunuz.

5. Kendinize düşen görevi yapın. Sağlıklı ve mutluluk verici bir ilişki çaba gerektirir. Elinizden geldiği kadar ‘canlı’ yaşamaya çalışın, duygusal sorunlarınıza çözüm arayın, herşeyi yönetmeye çalışmayın, geçmişinizdeki sorunlarla yüzleşin ve korkularınızı yenin. Böylece ‘sağlıklı bir ilişki’ için kapasitenizi arttırmış olacaksınız!
 
Aşkta yarın yoktur sevgili

--------------------------------------------------------------------------------

Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler,iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...

Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında. Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...

Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan... Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...

Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da.... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır... Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara...

Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi... İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi,umutsuzluğumuzu... Birazdan sabah olacak... Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım... Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek... Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak... Aşkta yarın yoktur sevgili...
 
İsminizin ilk harfi çok şeyinizi ele veriyor olabilir. Özellikle aşk ve cinsel hayatınızda nasıl biri olduğunuzu merak ediyorsanız aşağıdaki bilgiler sizin için faideli bir eser denilebilir. Tabii aşk yaşamını merak ettiğiniz belli kişiler de olabilir. Onların sadece ismini bilmeniz, merakınızı gidermek için yeterli.

A

İlla da ilişkilerinizde romantizm diye tutturduğunuz söylenemez! Daha çok aksiyonla ilgilisiniz. Hareket lazım size, hareket. Üstelik uğraştığınız her şeyde. Flört edecek kadar sabırlı değilsiniz. Ama dobralığınıza söyleyecek hiçbir şey yok. Eşiniz çok cekici olmalı.Özellikle fiziksel yönden. Çünkü bir şehvet düşkünü olarak siz buna çok önem verirsiniz.

B

Duygusallık ve romantizm sizin özelliğiniz. Mum ışığında yemek, ay ışığında yürümek sizin için ideal. Sevgiliniz size hediye almak zorunda çünkü bu tür numaralardan hoslaniyorsunuz. Iradeniz cokkuvvetli.Özellikle seks konusunda. Ama sevginizi ifade etme kabiliyetin muazzam.

C

Sosyallik paçalarınızdan akıyor. Siz flörtsüz de duramazsınız. Sevgiliniz yandı her an yanınızda olmak zorunda. Tamam duygulu ve duyarlısınız ama seks de önemli değil mi? Biraz bencilsiniz, ne ayıp, sanki eşsiniz, sevgiliniz size tapmak zorunda! Seksi sevmenize rağmen çok uzun süre hayatınızda seks olmadan yaşayabilirsiniz.

D

Kafaya takmaya görün! Onu mutlaka elde edersiniz. İmkansız olsa bile kolay kolay vazgeçmezsiniz. Yardımseverliğin bu kadarı da fazla.Popülerliğinizin kaynağı da bu. Sıfatlarınız şunlar: Seksi, sadık, kıskanç ve bencil.

E

Seks sizin için zevkten daha öte bir şey! İş, stres, para, dış etkenler seks hayatınızı olumsuz yönde kolayca etkileyebiliyor. Ama her şeye rağmen asla seks duygunuzu tamamen kaybetmiyorsunuz. İhtiyaciniz sürekli ilgi.Allah kolaylık versin.

F

İdeal sevgili, ideal romantik. Sevgilinizi ilahlaştırıyorsunuz. Üstelik bundan zevk alıyorsunuz. Dışarıdan gösteriş düşkünü olarak görülebilirsiniz ama içinizde sıcak ve romantik bir insan var.Umarım peşinde koştuğunuz ideal sevgiliye ulaşırsınız.

G

Sizin için söylenecek iki sözcük: Müskülpesent ve ayrıntıcı. Biraz özentisiniz. Statüsü sizden yüksek insanlarla ilişki kurmaya bayılıyorsunuz. Ayrıca bir özelliğiniz daha var, erotizmin zirvesine nasıl ulaşabileceğinizi iyi biliyorsunuz.

H

Sürekli bir arayış içindesiniz. Üstelik ne aradığınız da biliyorsunuz:Sizi her yönden zenginleştirecek bir partner. Onun için her şeyi yapabilirsiniz. Ama buna yatırım gözüyle yapmanız iyi değil. İtiraf edin bazen yapıyorsunuz!

I

Sevilmek için yaratılmış birisiniz. Sevgilinizin size tapması için her şeyi yaparsınız. Ama unuttuğunuz bir şey var, her şeyi hep ondan bekliyorsunuz. Bu kadar cabuk kirilmanizin nedeni bu. Sizin icinaslolan güven duygusudur. Seks ise sadece doyurulması gereken bir ihtiyaç.

J

Müthiş bir fiziksel enerjiniz var. Sevişirken hiçbir güç sizi durduramaz. Partnerinizin yorulması hariç! Sizin için karşı cinsle ilişki bir meydan o kuma. Romantik olduğunuz söylenebilir ama sizi asıl ilgilendiren baştan çıkarmak. İdeal aşka inanıyorsunuz. İşiniz kolay değil.

K

Ketum ve utangacmis gibi gorunuyorsunuz ama son derece sehvetli ve duyarlı bir insansınız. Ama bunu kimseye çaktırmıyorsunuz. Ticarı kabiliyetlerinize maşallah. Bu işin bütün ayrıntılarına hakimsiniz.Ciddi görüntünüz insanlarda çekingenlik yaratıyor. Aldatmaktan ve aldatılmaktan nefret edersiniz.

L

Aşk sizin için tutkuyla eşdeğer. Sevilmekten çok sevmeye önem veriyorsunuz. Birine bağlanmak sizin için çok değerli. Aşk konusundaher alanda başarı garanti. Bu yüzden biraz maymun iştahlısınız. Yenitatlar deneme potansiyeline sahipsiniz. Tuzlu mu, tatlı mı, ekşi mi?Sevgilinizin işi zor çünkü entelektüel olmak zorunda.

M

Çok duygusalsınız. Çok ama. Bir ilişkiye girdiğinizde tüm benliğiniz eriyip gidiyor. Seks özgürlüğüne inanıyor gibi görünseniz de, lafta, doğru değil. Fantezileriniz ve seksüel enerjiniz tükenecekmiş gibi durmuyor. Birlikte olduğunuz insanı çocuk gibi koruyup, kolluyorsunuz.Ama onun bundan sıkılabileceğini hiç düşünmüyorsunuz.

N

Sizi yakından tanıyanların asla inanmadığı iki sifatınız var: Masum ve çekingen. Bu sadece dış görünüşünüz. Son derece aldatıcı. Seks konusunda çok yeteneklisiniz. Sekste tekdüzeliğe asla tahammülünüz yoktur.Maalesef mükemmeliyetçisiniz bu yüzden de sizin standartlarınıza uygun birini bulmanız çok zor oluyor.

O

Oooo sekse çok düşkünsünüz! Ama biraz da çekingensiniz. Enerjinizi başka alanlara yönlendirmeniz bu yüzden. Para ve güç sizin için çıkış yolu. Düşkün olmanıza rağmen seksi ciddi bir iş gibi görüyorsunuz, karşınızdakini de seksüel bir obje gibi. Bu yüzden itirazlar geliyor.

P

Sizin için hayatın anlamı sosyal statü. Biriyle birlikte olabilmeniz zor. Çünkü eli yüzü düzgün olmayan biri sizin statünüzü düşürür.Üstelik çok da zeki olmalı çünkü siz tartışmadan duramazsınız. Bu sizin için bir ihtiyaç!

R

Birlikte olmak icçin en iyisi kendinizi kopyalamanız olurdu. Çünkü sizin tıpkı kendiniz gibi birine ihtiyacınız var: Entelektüel ve zeki.Akıl sizin için fiziksel güzellikten daha önemli. Ama bu seksin önemsiz olduğu anlamına gelmiyor. Eşiniz yatakta etkili değilse, öğretmekten zevk alırsınız.

S

Gevezesiniz. En büyük zevkiniz konuşmak. Eşiniz dinlemekten hoşlanmıyorsa yandınız. Eş değiştirmek zorundasınız. Çünkü konuşmak sizin için bir ihtiyaç. Hayatınızdaki her şey derli toplu olmalı. Uyumsuzluk ve karmaşadan nefret ediyorsunuz. Siz her şeyi kontrol etmek istiyorsunuz. Çok flört ediyorsunuz. Sizin için flört seksten önemli. Ama bir kere kalbinizi kaptırmaya görün, dunyanın en sadık insanı oluverirsiniz.Size uygun sevgili bulamazsanız, iyi bir kitapla da idare edebilirsiniz.

T

Tam bir romantik. Aşka düşkünsünüz. Flört için ideal bir tipsiniz. Aşık olduğunuzda romantiksiniz ve bu yüzden de kırılgansınız.Ufak biraksilik ayaklarınızın yere basmasını sağlar. Anında gerçekçi olursunuz.

U

Tam bir paradoks. Aşık olduğunda gerçekci, aşık olmadığı zamanlarda aşka aşık bir tip. Her zaman değer verecek birini arar. Sevmek için yaratılmıştır. Sevgilisini her şeyin üzerinde tutar.

V

Sizden adam olmaz, her zaman özgürlük ve heyecan peşindesiniz, üstelik gizemli insanlar ilginizi çekmek ne kelime, sizi büyüler. Ya yaşça büyük ya da küçük insanların peşinde koşarsınız. Bu yüzden bütün ilişkileriniz tehlikelidir.

Y

Bağımsızlık, sloganınızdır. Biriyle olmanız zor, haliyle. Her zaman kendinizi ispatlamak zorundasınız. Özellikle sevgilinize karşı. Ya o da kendini ispatlamaya kalkarsa? Ama Allah için son derece açık ve çekici bir insansınız. Sekse önem veriyorsunuz. Ama para daha önemli. Ne ayıp!

Z

Aşkın acı çekmek olduğunu artık biliyorsunuz. Samimi, hassas, duygusal ve hayalperestsiniz. Başı dertte olan insanlar için, sizden daha iyi biri bulunamaz. Üstelik her zaman da sevgilinizin kurtarıcısısınız.Ama paylaşmaktan çok hoşlanmıyorsunuz. Özel hayatınızı, sırlarınızı kendinize saklıyorsunuz. Belli olmasa da seksi seviyorsunuz. Evlenmek zorundasınız yoksa yapamazsınız.
 
Aşk

Aşk cesaret ister, kocaman bir
yürek ister. Aşk hayata karşı işlenilen en doğru suç ortaklığıdır,
Aşk hayatın tekdüzeliğine, bütün sıradanlığına en soylu başkaldırıdır. Ondan korkup kaçmak hiç kimseye yakışmaz.
Ve elbette Aşkı suçlamak, yargılamak, karalamak inkar etmek de
asla yakışık olmaz.
Niçin aşk? Nedir bu aşk denilen şey, elle tutulmaz gözle görülmez bir
şeyse nedir bu yaşanan somut acılar, güzellikler?
Tek başına aşkı tanımlamak herşeyden soyutlamak mümkün mü?
Hayır ! Aşk bugünlerde bazılarına göre plastikten bile yeniden yapıldı. Dünyada yaşanan suniliğe doğru gidiş aşkın etrafını sardı.
Nedir şu aşk...? Aşk hayatın bize hazırladığı en güzel sürprizdir,
bu yüzden de kalpleri ne zaman ele geçireceği hiç belli değildir.
Daha ne olduğunu bile anlayamadan onun hükümdarlığına giriverirsiniz. Aşk; en yalın biçimde anlatılan tek kavramdır o, adı kendisidir zaten. Onu anlatmak için sonu gelmez cümleler kurmanıza gerek yoktur,
"Aşık oldum"
dediğiniz an akan sular durur, küçücük çocuk bile sizi rahatlıkla
anlayabilir, çünkü aşkın dili tektir.
Aşkın zamanını biz ayarlayabilseydik eğer ve kime neden aşık olduğumuzu anlayabilseydik, aşkın sırrını da çözerdik herhalde.
Ama o zaman da aşkın insanı alıp götüren büyüsü tamamen kaybolurdu.

Bu önce haksızlık, kendinize saygısızlık olur. İnsan sonuna kadar savunmalı aşkını, karşılık görmesede, acı çekeceğini hissetsede,
yarın terkedileceğini bilsede, ailesini karşısına alacağını bilsede taviz
vermemeli aşkından, "Seni Seviyorum" diyebilmeli göğsünü gere gere.
Aşk işte o zaman aşktır. Ve bunun dogrusu yanlışı yoktur, zaten aşkın
kendisi doğrudur, kime karşı duyuluyorsa bu aşk,
doğru insanda işte odur.
Aşkın zamanı yoktur, hep hazırlıksız yakalar insanı.
Evli olmanız, sevgilinizin olması, bir ayrılığın taze yaralarını
kurutmaya çalışmanız, bağlılıktan korkmanız, ailenizden çekinmeniz, hatta sevilenin hapse girmesi bile onun hiç mi hiç umrunda değildir.
İşte aşk bütün bunlara tek başınıza karşı gelebilme yürekliliğidir, belkide yeni hayata geçebilme yolu...
Aşkın ne zaman gelebileceği belli olmadığı gibi, ne zaman gideceği de
hiç belli değildir. Fazla vakti yoktur onun, uzun süre beklemeye ve
bekletilmeye tahammülü de yoktur.
Bir başka göze bakmaya, bir başka tene
dokunmaya başlaması o kadar da zor değildir...
Aşktan değil, onun kaçmasından korkun ve doğruluğuna yanlışlığına bakmadan sonuna kadar savunun aşkınızı.
Biliyor musunuz, hayat zaten kocaman bir yalan, bu kadar sahteliğin
içinde gerçek ve doğru olan tek güzellik AŞK.!!.
Lütfen ona haksızlık etmeyelim
 
Eğer(Can Yücel)

--------------------------------------------------------------------------------

O kadar önemli değildir bırakıp gitmeler.
Arkasında doldurması mümkün olmayan boşluklar
bırakılmasaydı eğer

Dayanılması okadar zor olmazdı
Büyük ayrılıklar bile en güzel yerde
Başlatılsaydı eğer

Utanılacak birşey değildir ağlamak
Yürekten süzülüp geliyorsa
Gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık
Çalınan birinin kalbi ise eğer

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların
Insan bütün derilerden
Soyunabilseydi eğer

O kadar da yürek burkmazdı
Alışılmış bir ses,Hiç bir zaman
Duyulmasaydı eğer

Daha çabuk unuturdu su sızdırmayan
Sarılmalar,kara sevdaya sarıp
Sarmalanmasaydı eğer

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla
Belkide,öylesine delice bakmasaydı eğer

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı
Belkide,kalp gögüs kafesine o kadar
Yüklenmeseydi eğer

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
Son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer

Düşlere bile kar yağmazdı hiç bir zaman
Meydan savaşlarında korkular aşkı ağır yaralamasaydı eğer

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi
Duran zaman beklemeye deyecek olan gelecek ise sonunda eğer

O büyük o görkemli son ölüm bile anlamını yitirirdi
Yaşanılası herşey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar
Son umut ışığıda sönmemiş olsaydı eğer

Bu kadarda ısıtmazdı belkide bahar güneşleri
Her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer

Kahvatıldan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı
Belkide,dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer

Anılarda kalırdı zamanla ince bel
Namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belkide
Sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer

Böylesine yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler
Kulağına okunacak birisi olsaydı eğer

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine
Belkide, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci dereceden failidir denmeseydi eğer"

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar
ihanetinden onlarda payını almasaydı eğer

Issızlığa teslim olmazdı sahiller
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya
Kalkmış olmasaydın eğer

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım

Yalnız kalmaktan korkmuyorumda

Ya canım ellerini tutmak isterse

Evet sevgili ...

Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu

Kim uzanmak isterdi ince parmaklarına

Mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasaydı eğer...

Can Yücel
 
AŞk--tanri-- Korkmak-- Hastalik

--------------------------------------------------------------------------------

İnsanların sevgileri, aşkları apayrı... Aşkı aşk yapan nedir diye
soruyorum çoğu zaman kendime. Vazgeçilmez kılan nedir? Mazoşistçe,
sadistçe bir duygu değil mi aşk? Kanatmıyor mu? Acıtmıyor mu?

Ahmet Altan'ın "Kristal Denizaltı"sında bir hikâye
çarptı gözüme, bir soru; "İnsan hiç görmediği Tanrı'yı sever
gibi bir insanı sevebilir mi?" Sever... Bazen Tanrı'dan
çok sevmeyi bile becerebiliyor aslında insanoğlu bir başka insanı.

Aşk bir hastalıktır. Ona kapılmayı istediğiniz kadar istemezsiniz
de... O yokken onun için ağlanması bile büyülü gelir. Göklere bir
kadeh kaldırıp, şarkılarla ağlamanın, bir yüzü, bir dudağı anımsamanın
hazzı inanılmaz gelir.

Sevilmediğin ve sevemediğin bir dünya boşluk gibidir. İçi doldurulamayan
bir çukurda gibisinizdir. Oysa ne zaman aşk gelip kapıyı çalsa, şarkılar
hüzünleriyle geri gelseler, o zaman, düşleriniz korkutmaya başlar sizi. Ne
büyük bir egoistliktir bir insanın başka bir insanı her şeyiyle
istemesi... Tüm vücudunu, tüm duygularını, hayallerini, hayatını
istemek bir insandan, ne büyük bir bencilliktir...

Aşk geldiyse eğer sevişmek bile büyür gözlerde. Dokunabildiğiniz tüm eller
kolay ve acıklı olur bir anda. Aşkın hastalığına düşmemek için
savaşırsınız, aslında hasta olduğunuzu bilmeden. Başka bir kolda aşkınızı
acıtırsınız. Âşık olunanın yüzü gitmez gözlerinizin önünden. Bir
başkasının aşkını, kendi aşkınızla acıtırsınız.
Aslında ağladığınız kendinizdir. Sevdiğinizle rüyalarınızı yaşamaktan
korktuğunuz için başkasıylasınızdır. Nasıl olsa başkaları kolay kolay
üzemez, acıtamaz sizi. O başkaları için hiç ağlanmaz. Onların elleri hiç
düşlenmez. Omuzlarında uykulara dalınmaz. Onların sıradan bir sözü tüm
acılarınızı dindiremez.Onlar kaybedildiğinde ufak bir boşluk hissedersiniz
sadece. Oysa; aşkınız gitse, rüyalarınızı kaybedersiniz,en saf en temiz
hayallerinizi, yarınlarınızı, umutlarınızı... Hastalık sarmıştır tüm
bedeni ve tedavisizleşmiştir.Şimdi ne yapmak lazım? Gururunu ayaklar
altına alıp, "Aslında tek, bir tek seni seviyorum" demek
değiştirir mi bir şeyleri? Yada korktum demek anlatır mı karşımızdakine
en sade haliyle "seni sevdim aslında" yı ...

Ne zaman bir adama korkuyorum desem bu; " seni her şeyden fazla
istiyorum,herkesten çok seviyorum" dememin öbür yüzüdür. Hiçbir
zaman anlamaz sevilen neden korktuğumu...Böylesine kendine hakim
fütursuz bir kadın neden korkabilir ki? Tabi ki aşktan ! Oysa, "
korkma ben hep buradayım" dense dökülür yaşlar gözlerden...
Tutuşuverir eller... "Hiç kimseler sevmese de seni, ben yine de
tapabilirim sana" denir... Söze gerek yok aslında...
Korktuğum şeyin altında gizli en çok istediğim... Hayat bizi o kadar
çok aza tamaha alıştırdı ki ; unuttuk tutkuları, unuttuk sevdaları
.... Oysa aşk geldi mi tutkusuyla gelir. Dört bir yana yayar
kısmetlerini ...Daha bir başarılısındır işinde, daha bir istekli
okulunda, daha bir duyarlı dünyaya... Aşk, senin gözlerini kendinden
başka şeylere de döndürmeni sağlamıştır....

Yazdım işte aşkı ...peki ya gelsin mi ? Ben, " korkuyorum"
dedim bir adama. O anladı mı hiç bilmiyorum...Zaten anlamazsa anlamı
yok ki paylaşmanın ...Hiç görmeden de sevebilir, düşlenebilir...
Dokunamama yan etkili güçlü bir aşk ...Düşlerimden çıkıp yeniden bana
gelse, yeniden "korkuyorum" mu derdim? Sarılır mıydım
düşlerime? Korkardım herhalde... Ya hastalığa yakalanır ve ilaç
bulamazsam...Ya şarkılar yıllar boyu aynı yüze çevirirse
melodilerini... Ortada kalmak belki de en iyisi. Ben seçemedim henüz.
Siz seçin! Özgür bırakın sevginizi..Korkmak da ne demek!
 
Sensiz ama sen dolu bir sabah daha yayılıyor şehire

--------------------------------------------------------------------------------

Nerdesin hiç bilmedim, ne teninde battı, ne gözlerinde doğdu güneş. Oysa hep
göğsünün sıcaklığı vardı yanağımda. Ellerimi hiç başı boş bırakmadın.
Yalnızlığıma ortak oldun saatlerce, bilmedin.
Benim, seni bilmediğim gibi! Kimdin? ?

Kalabalık ve şarap kokusunda, tokuşan kahkahalara şimşek gibi çaktın - bir andı
- tok sesinin bir yumrukla boğazıma dayanması. Şaşkındım...hem de çok, ismin
nasıl estiyse kulağıma, o gün bu gündür hala üşür yüzüme bıraktığın alevler,
göğsümdeki kıvılcımlar hala uçuşur. Hiç gelmedi mi soluğuna seni sardığım tütün
kokusu?
Dumanımda kimimdin?

Sensiz ama sen dolu bir sabah daha yayılıyor şehirde.

Adımlar dökülürken caddelere, seni kovaladığım düşlerim çekiliyor ayak
izlerinde. Hangi kıyıda sus pussun şimdi?
Hangi balıkların izinde, yıldızlarla kalaylarsın yakamozları?

Deniz kenarından ne zaman geçsem, dalar giderim sebepsizce. Kıvrımlarında
derinleşir ya rengi, yutar ya şehri tepe taklak... boğulur sanki yalnızlığım.
Sen denizleri seversin, ben küçük balıkları. Ne ben balık oldum oltanda, ne sen
deniz, ayaklarımda.... yok yok yine de sen denizsin, tenine kulaç attığım.

Dün gece... söylemeden kimseye bir şey yaptım. Lacivert ipin ucunu çektim
hilalden ve mavi atlası kurtardım misinandaki iğneden. Bu sabah ağına dolaşmışsa
güneşin etekleri, livarından çıkarsa birkaç yorgun martı şaşırma, baş aşağı
getirdim maviyi.


Dün gece...dün gece sarhoştum ama ayık bir sevdaydı yüreğimde. Zik zaklar vardı
saman yolunda, yıldızlar da sarhoşmuş ben gibi. İzlerini sürdüm, sana geldi
balıkçı...ellerindeki pullar... bu pullar oltana takılan yıldızlardan mı?
Ben de bekler dururum o zaman dilek yıldızlarımı.

Bunun içinmiş, umudumdaki kırmızı lekeler.

Oysa, titrese de bitik mumun gölgesi dudağımda, söylemem gerekirdi seni
sevdiğimi, söyledim, iyi de ettim. Daha ne kadar saklardım ki üç noktaların
ardına arzularımı, yüzünü bilmeden hayalini nasıl çizerdim yastığımdayken.
Geceler hep göğsündü, başımı yasladığım. Düşlere düşerdim siyah saçlarında,
öpüşen balıkları kıskanır, küçük buseler kondururdum sinene. Sen bilmezdin,
deniz şahitti ellerimle sevişmeme.
Az saklamadım ki seni, az yazmadım, az çizmedim ki...azlarla, azar azar
çoğalttım seni, şimdilerde sen çoğaldın, ben azaldım bende.


Sensiz ama sen dolu bir şehir, nerdesin hiç bilmedim. Kalabalık ve şarap kokusu
sonrasında adımlar dökülürdü caddelere ve deniz kenarında buldum kendimi.
Kimseye söylemeden bir şey yaptım. Sarhoş ve tir tir titreyişlerimde, sevdiğin
bir renge buladım aşkı. Ne kırmızıydı, ne beyaz. Aşk lacivertti sende. Bana
gelmen için boşuna toplamadım akşamdan mavileri...


Bu kez de benim için çık sulara balıkçı. Benim için çevir misinayı başın
üstünde, hayallerimi sana bıraktım, nasılsa dönüştürürsün gerçeğe.

Bir gün ama bir gün teninde uyaracağım denizi.

Haydi şimdi rast gele.
 
Gurur üzerine..

--------------------------------------------------------------------------------

Hayatımıza geldiği gibi giden insanlar
vardır...

Geldiği gün bizi sevince;gittiği gün ise
hüzne boğar...

içimiz kararır,hayata küseriz

Fırtına öncesi sessizlik gibidir
aslında yaşadığımız...

Bir gölün yüzeyi gibi sakinizdir.Hatta dingin ve
umarsız...

Sonra yavaş yavaş dağılır
bulutlar,gün ışığı tekrar
içimizi ısıtmaya ve buz
tutmuş yüreklerimize işlemeye başlar...

Bu bir şanstır seven ve sevilen için,

Bir kısmet belkide bir daha bulunamayacak;

El ele tutuşmanın coşkusunu tekrar
yaşama şansı..

Belki;belki de bir hayal...Kurmanın bile
insanı mutlu ettiği,eskiyi yaşayıp
acı çekmeyi göze alabildiği,acı
çekmenin bile güzel geldiği....

HEPİMİZ HAYALLERİMİZ KADAR
VAROLURUZ;

VE HEPİMİZ SÖYLEDİĞİMİZ
KADAR DEĞİL,

HİSSETTİĞİMİZ KADAR
SEVERİZ...

Ve bir gün anlarsınız ki sevgilerde gurur
olmaz,gururun olduğu yerde zaten
sevgi barınamaz...
 
iNSAN BAZEN...

--------------------------------------------------------------------------------

İnsan gecenin bir vakti yatağından fırlayıp,
'Seni seviyorum 'diye bağırmalı;
İnsan sabah uyandığında,
Yatağının başucunda bir gül ile not bulmalı;
'Uyandırmaya kıyamadım..'
İnsan heyecan duymalı,
Yeni günün getirdiği ışıklar için;
İnsan biraz sinirlenmeli,kavga etmeli;
İnandığı değerler için...
İnsan bazen sarhoş olmalı,
Bir türkü tutturup sokakları arşınlamalı,
İnsan anlamsızca beklemeli,
Telefonun çalmasını 'belki arayan o'dur diye
İnsan ara ara kocaman olmalı;
Dünyalar kadar herkesi kucaklamalı.
İnsan bazen kendi olmalı,
Bazen herkesten bir parça,
İnsan bazen de aptal olmalı;
İnanmak istediği şeylere inanmalı!
İnsan gerçek olmalı,
Rüya görebilmek için.
Ve insan çekip gitmeli zamanı gelince;
Ama zamanı gelince....
 
şiiri çok seviyorsunuz herhalde
baya arşiv yapmışın
 
Sevmek..

--------------------------------------------------------------------------------

Sevmek,begenmektir. Sevmek, ozlemektir. Gormek
istemektir sevmek...

Ve sevmek, gormeden duramamaktir.Sevmek, israr
etmektir. Sevmek, vazgecmemektir.

Pes etmemektir sevmek...Sevmek, merak etmektir.
Sevmek, sevdigine "Sevgilim" diyebilmektir.

Dokunmak istemektir sevmek.

Sevdigine yakin olmak istemektir. Soludugu havayi
solumaktir. Sevdiginin haliyle hallenmektir.

Ve sevmek, sevdigini yasamaktir. Sevmek, hissetmektir.

Sevmek, usumektir.

Titremektir sevmek, Sevgiliyi dusunerek...

Sevmek, temmuz gunesinde suyu, sicak collerde golgeyi
ozlemektir.

Sevmek, atese dusmektir. Kor olmaktir sevmek,
yanmaktir.

Sevmek, olmektir bazen, Sevgilisizligi dusunerek...

Sevgilinin olumsuzlugunu dusunmektir.

Sevmek, yok olmaktir Sevgilide...

Sevgilinin yureginde olmaktir. Yureiginde tasimaktir
Sevgiliyi...

Ve sevmek, belki bazen sevilmektir.

Sevmek, istemektir, hicbirsey beklememektir.

Hesaplamamaktir sevmek...

Sevmek, inanmaktir. Sevmek yasamaktir.

Sevdigini kendisi gibi, kendisinden de cok
duyumsamaktir.

Sevmek, sevdigi olmaktir. Sevdigi ile sevdigini
paylasmaktir. Sevdigi ile kalbini bolusmektir sevmek.
...Ki tek kalp olunsun.

Sevgide son yoktur. Biten sevgi yoktur. Bitmis gibi
gorunen sevgi vardir. Vazgecis de yoktur sevgide.

Yasadikca yasatilir sevilen. Vazgecmis gibi gorunmek
vardir bu yuzden.

Vazgecmek degil...

Sevmekte istemek yoktur. Sevgilinin oldugu yerde son
bulur istekler. Birsey varsa istedigin bu senin icin
degil sevdigin icindir.

Hatta o'dan o'nun adina istersin. o'nu daha sonsuz
sevebilmek icin istersin. Istersin ama birgun gelir bu
isteklerde son bulur. Kendinden istersin artik.

Sevgiliyi daha cok sevmek istersin kendinden. Sonsuz
kilmak istersin o'nu... Sonsuzluga goturmek, o'nunla
sonsuzluga varmak istersin. Bu yolda sevgili olur mu
olmaz mi. Sevgili bunu belirler sadece.

Sevmek, sevgiliden sevgiliyi istemeyi ogrenmektir.

Sevmek, sevgiliyi sevgili olmadan sevmektir.

Sevmek, sevmek istemektir.

Sevmek, beklememektir. Beklentilerin son buldugu bir
duraktir o...

Oyle ki, tum gercekler, tum dunya silinir gider. Ne
o'dan anlasilmayi beklersin, ne o'nu anlamayi...

Ne o'nun gelmesini beklersin, ne o'nun Leyla,
olmasini...

Bekledigin birsey yoktur. Sevmeyi, daha cok sevmeyi
becermenin disinda...

Sevmek, gucenmemektir. Sevmek, sevgilinin hicbir
sozune uzulmememeyi ogrenmek demektir. Sevgilinin olum
hancerine bile "hayir" dememektir sevmek. Sevgiliden
gelen her hareketi, her sozu kabullenmektir.

Ihanetlere, hainliklere bile uzulmemektir. Sevgiliden
gelen olum emrine, "olurum" diyebilmektir.

Sevmek, OLMEKTIR.

Sevmek, olmeyi bilmektir. Sevgili icin yasamaktir.

O'nun eli, gozu, kalbi olmaktir. Ama artik O'nun
birseyi olunmadigi zaman olmesini bilmektir.

Sevmek, vermektir. Almamaya yemin ederek vermektir

Ama almalar kurtaracaksa sevgiliyi, almasini da
bilmektir SEVMEK.

Sevmek, tukenmektir. Sevmekten olurken tekrar
varolmaktir o sevgiden.

Sevmek, sevgili olmaktir. Sevgilinin yuzundeki gulucuk
olmaktir. O'nu yasama dondurecek bir damla su
olmaktir. Sevmek sevgilinin limani olmaktir.

Sevdiginin cani olmaktir. Olumu istediginde verebilsin
diye olmeden...

Sevmek, guvenmektir. Sevmek, onaylamaktir.

Sevmek , sevgiliyi bir nefes gibi, bir ses
gibi yakin olmaktir.

Sevmek cok otelerde olsa bile yakin olmaktir.
Sevgiliye...

Sevgilisizken sevgiliyi sevmektir.

Sevmek, herseyi goze almaktir. Sevgilinin oldugu
cehenneme yuruyup olmadigi cennete girmemektir sevmek.

Sevmek, bir olmaktir.

Sevmek, sevmeyi haketmektir.

Sevmek, sevgilisiz gecen gecelerin sabahina varmaktir.

Sevgilisiz gecen gecelerde sevgiliyi yasamaktir.


ASK, BIR SEVMEKTIR. BIR KERE SEVMEKTIR.

VE SEVMEK,

BUNLARI GORMEDEN BILE HISSEDEBILMEKTIR.
 
yağmurlar kentinden....

--------------------------------------------------------------------------------

bu kente yağmur yağıyor bu sabah.... ortalık alabildiğine aydınlık, havanın
kapalı olmasına inat...ama benim içimdeki aydınlıkları alıp da gitmedinmi
sen?? benim yüreğim yaralı ey zalim yar...gözlerim ıslak.. çünkü kente
yağmurlar yağıyor ve sen apansız gidiyorsun...

şimdi çok uzaklardan yüreğimin devam eden acısıyla yazıyorum sana ..beni
bırakıp gittiğin o gün...senden saklamaya çalıştığım gözyaşlarımı, arabanla
köşeyi döner dönmez, öyle salıvermiştim kii....boğazımda düğümlenen acı
hıçkırıklar, yerini inleyen bir gönüle bırakmıştı...yüreğimde de bir şimşek
çaktı...gökyüzüne ağlayan gözlerle öyle içli baktım ki ...gökyüzü yüreğimin
acısına ortaklık etti sanki... gökler ağladı ben ağladım...

bu kente yağmurlar yağıyor bu sabah... gururlu ama mağrur bakışlarım yerde.
eve nasıl da atmıştım kendimi...sen beni değil, yüreğimi bıraktın bu kente..
hiç mi merhamet etmemiştin..."gözlerinle gitme kal" demeni bekledim...oysa
sen, gözlerime bile bakmadan apansız çektin ve gittin..

bu kente yağmular yağıyor bu sabah...gökler ağlıyor, ben ağlıyorum...söyle
bunu hakedecek napmıştım ben? "neden hep ben özveride bulunmak
zorundaydım"... ve neden adı iki kişilik olan bu birlikteliğin tüm yükü
benim omuzlarımda olmak zorundaydı.. sanki tüm suçlu benmişim gibi;
yalanlarınla yaşanan güzellikleri kirletmenin ne manası vardı??...

bu kente yağmurlar yağıyor bu sabah...tıpkı o sabah ki gibi.. ama bu sefer;
ben ağlamıyorum ve göklere sen terennüm ediyorsun, hissediyorum... ben bu
acıyı içime gömdüm..adını simsiyah çizgiyle yüreğime yazdım ve senin adını
"nefret", senin adını "ihanet", senin adını ALÇAK koydum... şimdi yaşadığın
yaşayacağın en güzel aşkın ve en saf sevgilinin yüreğindeki "ahh" larla sen
eşlik et yağan yağmurlara.....

bu kente yağmurlar yağıyor ve ben bir selam gönderiyorum göklere.......o da
ağlamıyor, bende... yağmurlar kentinden ömrünce ağlaman temennisiyle...
 
Bİr Kadini AĞlatmak...

--------------------------------------------------------------------------------

Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir
filme, bir şarkıya, bir yazıya... En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını
yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun
yüreğine ulaşmış demektir. Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan,
gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe!

İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes
alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra.
Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır
birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir
kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur
seli... Ve kadın ağlar; hem de çok!

Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan,
orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin
kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar.

Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın
yapar kadınları. Her damla bir derstir çünkü. Bazen kadınlar ağladığında çoğu
insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler. Bilmediklerindendir
böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler.
İçlerindeki zehirdir onları öldüren! Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o
irini temizlerler yaralarındaki! Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba
dönüşür yaraları. Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar.

Zaman geçer sonra. Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler,
yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da
yeni acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler
kendilerine sarılmayı...

Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her damla
olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği
onların gözünde küçülür. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine
sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden. Güçlü, yenilmez, mağrur ve
aşka inanmayan...

İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye; hepsi
kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar. Zamanında
yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! Artık
kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine
sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de
hiçbir zaman! Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların. E o zaman niye
sarılsınlar ki! Niye sarılalım ki!

Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur. Bilin ki,
gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. Bilin ki, artık aşkın olmadığına
inanmıştır. Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır. O da kim, ne diye
sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar
çünkü!
 
Kalbim Unut Bu Siiri

Uguldayan ve hep uguldayan
bir orman kadar usuyorum simdi
yanlis ruzgarlar esiyor dallarimda
yanlis ve zehirli cicekler aciyor
Kanimda kocaman gozleriyle bir ciglik

Su ve ses kadar bekledigim
ne kaldi geride,bilmiyorum
uzanip uyumak istiyorum golgeme
ve sarinmak o kocaman gozlerin
uguldayan ruzgarlarina

Bir aciyi yasarim be zehirden
cicekler uretirim komur karasi
ucurum kadar bir yalnizlik
yaratirim kendime,atlarim
Anisi yoktur kucuk ruzgarlarin

Yapraklarim yok artik kuslarim yok
busbutun viran oldu daglarim
exberimdeki turkuler de savrulup gitti
omrumun karsiligi kalmadi sesimde
sesimde yalniz ormanlarin gumburtusu

Yanlis.daha bastan yanlis
bir siirdi bu,biliyorum
ve belki omrumuzun yakin gecmisi
bu kadar dogruydu ancak,kimbilir
Kalbim unut bu siiri

AHMET TELLI
 
Mutsuzluk GerekÇesİ

--------------------------------------------------------------------------------

Sana ağlamamın değerini anlayamadın, kanayacaksın...!
Beni aldın, her şeyimi, tüm sakladıklarımı,
Kutsal bir amaçla sarıldım sana uzaktan,
Sonuç beklemeden,
Senden; "sevgin" den başka bir şey istemeden,
kimseye benzememe kuralımı yıkarak,
sen "mutlu ol" diye, istediğin insan olup,
özgürlüğümü dudaklarına teslim ederek,
şiirimden vazgeçip, tüm tuzaklarına düşerek,
sadece sen'den gelecek, sevgi için yaşadım...
Sana ağlamamın değerini anlayamadın...
Sen'de umutlandığımı hissediyorum,
Daha çocukken "mutsuz olmak" yolunu seçmeme rağmen
Kendi kurallarımı ezip geçerken, gururuma yenilirken, ilkel savaşımda,
Kimsenin, duymasına bile izin vermediğim göz yaşlarıma,
Saatlerce şahit oldun sen, ve içinden,
"İşte benim için ağlayan biri" diye,
Gizli bir sevinç ve çirkin bir ihtirasla gülümsedin kendine...
Ben görmeden,
Ağlamama dayanamadığını söylerken, kör bir tutkuyla sahiplenmeye çalıştın beni,
Acıyla boyadığım göz yaşlarımla, dilimden dökülürken tövbesiz sözcüklerim,
Seni ne kadar sevdiğimi bilmeni istedim, kaybetme korkumdan,
Beni mutlu etmeni istedim, hüzünden kurtarmanı, dertlerime ortak olmanı,
Suçluyum,
Ben çoktan mutsuzluğu seçmiştim, ben hüzün müptelasıydım,
ben dertlerimi yalnız çekerdim,
Suçluyum,
Sevginle değişmek istedim,
Ne büyük bir fedakârlıktı, tüm biriktirdiklerimden, kendimden vazgeçmek,
Anlayamadın,
Ben yalnız senin yanında ağladım,
Sana ağlamamın değerini anlayamadın...!
Sen'den uzaklaşıyorum,
Sana verdiğim sevgi için pişman değilim aslında,
Sadece bu kadar savunmasız olduğum için kendime kızgınım,
Ayrılıyorum, sen de ağla, sen de yan, sen de köle ol,
Kimsede bulamayacağın sevgime yalvar,
Gözlerindeki o hain gülümsemenin karşılığını böyle al,
Terk ediyorum seni, bir köle başkaldırıyor,
Sana değil, sevgiye, anlaşılamadığı için,
Sana kimsenin böyle ağlamayacağını bildiğin halde,
Değerini anlamadın göz yaşlarımın.
Dudakların artık sana hissettirmeyecek,
Terk edecekler, benim gibi,
Gözlerin yerlere düşecek, göremeyeceksin,
Tenin yanacak, cehennemi ölmeden yaşayacaksın,
Sahte bir dokunuşla, cesaretsizliğimi kemiren parmakların,
Diyetim olacak,
Benden gelecek tek nefese yalvaracak ciğerlerin,
Ayakların hep beni bulmaya zorlayacak seni,
Utanacaksın kendinden,
Ve bu utançla kanatacaksın kendini,
Çile olacaksın, öleceksin...
Sana ağlamamın değerini anlayamadın, Kanayacaksın...
Ben hüznümden "boy çukuru" yaptım kendime,
Mutsuzluğumla, çılgın okyanusa açıldım,
Senin sevmeni beklemekle hata yaptım, kabul,
Aşk için seveceğim artık, tekrar "karşılıksız" için seveceğim,
Kimseden benim gibi olmalarını isteme,
Ben bile yaptığım bir şeyi, tekrarlayamam...
Sana ağlamamın değerini anlayamadın işte bundan kaybettin.
Hoşça kal....
 
sadece sen...

--------------------------------------------------------------------------------

Gelirsen piril piril bakislarinla gelmelisin ve mutlulugu asmalisin sol
omzuna. Bakislarina kan dökmemelisin, kinden, nefretten, her tür
tuzaktan arinarak çikmalisin yola. Hayati tasiyacak kadar yürekli olmali
küçük parmaklarin, avuçlarinin içiyse her dem islak olmali.

Gelirsen gözlerini getirmelisin, içlerinde bakmaya doyamayacagim umut
dolu gözbebeklerini de almalisin yanina. Bir ceylani bile kiskandiracak
o nefis yürüyüsünle gelmelisin bana. Yürek titreten gülüslerini de
almalisin yanina ve akmalisin yüregime daha ilk merhaba demek için
hazirlik yaptigim anda.

Ardinda biraktigin sözcüklerin tümünü silerek hafizandan, o öpmeye
kiyamadigim dudaklarinla gelmelisin. Günesi getirmelisin gelirken,
karanliklarin üzerine çullanmaliyiz seninle ve içimize gömmeliyiz karanligi.
Hayatla basa çikabilecek kadar sert, en küçük kirilmada parçalanacak
kadar yumusak bir yürekle gelmelisin bana gelirsen.

Minicik öykülerinle gelmelisin, bir kedi kadar sessiz, bir kaplan kadar
yirtici olmalisin yola çiktigin andan itibaren. Seni dinleme zevkini de
getirmelisin bana, dudaklarindan dökülen her sözcügü içmeliyim kana kana.

Ama neyse sen bana aldirma. Unut yukarida istediklerimin tümünü.

"Gelirsen Sadece Kendini Getir Bana ."
 
Adam

--------------------------------------------------------------------------------

Yaşananların hatrına,
Sıradan tek bir 'elveda'
Bırakmadan giden adam.....

Vefasızlık özünde,
Vedasızlık sözünde,
Yer etmiş bir kere, senin...

Bir de
'sevgi emek 'derdin?
Emeğe saygı beklerdim....
Ben olsaydım yerinde,
Ve sevseydim senin kadar...
Saygıda kusur etmezdim

'kadın' gibi ağlardım da,
ADAM gibi terk ederdim...


Alıntıdır....
 
Sevgİ Damlalari

--------------------------------------------------------------------------------

Yalnız yaşamayı da bilmeliyiz. Yine de öyle bir an gelir ki sığamaz olursun
kalıbına; işte o zaman tek yürek olabileceğin bir dost ararsın. Yorgunsan hele;
sığınabileceğin mavi bir koya demir atmak istersin.

Yelkenlerimi indirdim şimdi, ıssızlığına aksimi düşürdüm. Kendimi gördüm engin
sularında... Dostluğun güneş olup kuşattı beni çok uzaklardan...

Gün batımlarından sonra güvertemdeki ışıklarımla yakamoz olup ışıldadım. Hafif
bir meltem çıktı sonra, dans ettik gecenin sessizliğinde... Yıldızlar düşsün
üzerine ama sen beni sar, yüreğinin derinliklerinden gelen o sıcak sevginle...

Bir damla sevgiymişim en başından beri, fark etmek uzun zaman aldı. Oysa her
zaman güzel ve özelmişim, sadece farkında değilmişim. Şu madde boyutuna sıkışmış
insancıklar var ya; onlardan olamadım hiçbir zaman ve olamam da...

Şimdi benim de yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şeyler var: Ben her şeymişim...

Beyaz bir gül, bir kır çiçeği, güneş, ay, uçsuz bucaksız mavi bir okyanus...
Derin bir gök yüzüymüşüm... Siyahmışım, beyazmışım... Tüm sevdiklerim mişim,
senmişim, benmişim... Her seherde yeniden doğanmışım... Ölüm ve yaşammışım...

Ben her şey mişim...

Madem her şey bendim; o halde anlam olmalıydım yaşama... Mana vermeliydim
bakışlarıma ve ritim eklemeliydim adımlarıma... Yürüdüğüm yollar benden iz
taşımalıydı. Beni ben olarak yazmalıydı mazi, silemediğimiz sayfalarına...

Her kara kışın içinde baharlar bulmalıydık yaşamak için... Beyaz beyaz
çiçeklenip, lapa lapa yağmalıydık çıplak ağaçlara... Gelin olmalıydı, ince,
narin, bir sabah, penceremin önünden boy gösteren ağacım...

O dışarıda titrerken, ben sandalyemde oturup sıcak çayımı yudumlamalıydım.
Çayımın buğusu üşüyen yanaklarımı ısıtmalıydı ve ben ürpermeliydim bu
bahtiyarlıktan...

Güller ekmeliydik gönlümüzdeki bahçelere...

Gönlümüze sığdırmalıydık kainatı ve tüm yaratılmışları. Ve o kainatın mimari
olmalıydık, yüce mimarin bize verdiği o hislerle yeniden eskizleşmeliydik
duyarsız kalan yanlarımızı...

İçimizdeki tüm manalar kainatta madde olmalıydı. Örneğin; kuşun kanatları,
yaşama doğru yürümeyi öğrenen bir bebeğin ayakları, yaşı hayli ilerlemiş bir
ninenin yüzündeki tüm kıvrımlar, yahut bir ırgatın nasır tutmuş elleri... Sevgi
maddede şekillenmeliydi böylece... "Seni seviyorum" diye haykırmalıydık hayata
ve eko vermeliydi, aynı içtenlikle, sonsuza değin, yaşamın yalçın kayalıkları...
Umutlarımız tüm korkuların önüne bent olmalıydı...

Evet şimdi yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şeyler var:

Yürüdüğünü fark edebildiğinde, baktığını görebildiğinde gülüşünle insanları
yüreğindeki kainata hapsedebildiğinde yaşadığını anlarsın. Ve sevgiyse hayat
felsefen, sevdiğin müddetçe yaşarsın... Üçüncü boyuttan kurtulduğun an
ebedileşirsin. Bir damlayken, derin bir derya olup çıkarsın.

Şimdi bana uzaklardan uzattığın ellerinle ellerimi kenetliyorum. Yaşadığımız
vurdum duymaz dünyada dostluğun benim için çok önemli.

VE SEN BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİSİN.
 
Geri
Üst