T
Banned
- Katılım
- 8 May 2006
- Mesajlar
- 3,665
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Geçtiğimiz haftaya yıllarca hafızalarda yer edecek ve tarihe geçecek iki önemli olay damgasını vurdu.
Tarihe not düşülecek bu iki önemli olaydan birincisi; 17 şehit verdiğimiz Aktütün baskını sonrası “ödeneksizlikten dolayı karakolların tadilatının yapılamadığını” ileri süren Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın, askerî helikopterle pikniğe gitmesini fotoğraflarla ortaya koyan Vakit gazetesinin haberiydi.
İkinci önemli olay ise Lice kırsalında teröristlerle çıkan çatışmada şehit düşen Jandarma Er İsmail Uygun'un annesi Sultan Uygun’un "Vatan sağ olsun demeyeceğim! Oğlum namaz kıldığı için komutanı tepki gösteriyormuş. Diğer kısa dönem askerler masa başında otururken 3 aylık er olan İsmailim günde 7 saat nöbet tutuyormuş. Oğlum komutanına söyleyemiyordu; ama bunları telefonda bize söylüyordu” yürek burkan feryadıydı.
Vakit gazetesinde yayınlanan o fotoğraflar bir anda şok etkisi yaptı ve haklı olarak bir sorgulama başladı.
Henüz hafızalarda tazeliğini koruyor: O gün Iğsız Paşa, Aktütün baskınında 17 Mehmetçiğimizin şahadetinin ardından ödenek yokluğu sebebiyle sınır karakollarının onarılamadığından yakınmıştı.
Aynı Paşa’nın şimdi ortaya çıkan askerî helikopterle devletin kasasından yaptığı gezi, ister istemez şok etkisi yapıyor. Vicdanları rahatsız ediyor. TSK idarecilerinin eylem ve söylemlerindeki tutarsızlık sorgulanıyor.
Öyle ki; helikopter kiralama firmalarından edinilen bilgilere göre Iğsız Paşa’nın ailesiyle birlikte Artvin Karagöl’de doğa gezisine gittiği Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait 12301 kuyruk numaralı askerî helikopterin fiyatı yaklaşık 10 milyon dolar. Yani 16 milyon 650 bin YTL.
2004 model AS350B3 tipi bir helikopterin günlük kira bedeli 10 bin Euro, yani 20 bin 950 YTL. Orgeneral Iğsız bu geziyi sivil bir helikopter kiralayarak yapsaydı, 4 aylık maaşının tamamını buna yatırmak zorunda kalacaktı. Bir orgeneralin maaşı bugün 5 bin 74 YTL.
İşte bizim ülkemizde hiçbir vatan evladının karşılaşmak istemediği içler acısı tablo.
Elbette bu tablo en çok, vatanı için milleti için gözünü kırpmadan seve seve canını, malını feda edecek vatanperver insanımızı rencide etmiş, adeta duygularda ve gönüllerde travmalara yol açmıştır.
Bunun en açık delili henüz 2 yaşında yetim kalan torunu Beyza'yı kucağına alarak gözyaşları döken acılı şehit annesinin “artık vatan sağ olsun demeyeceğim” feryadıdır.
Yaşanan bu iki dramatik olay, bardağı taşıran son damlalar olmuş ve TSK idarecilerinin ülkenin sağduyulu aydınları tarafından bir kez daha yüksek sesle sorgulanmasına neden olmuştur.
“…Bir avuç çapulcu eşkıya 25 yıldır bu ülkeye kan kusturuyor, bir türlü teröristin hakkından gelinemiyorsa onun da bir sebebi vardır. İşte Vakit gazetesinde yayınlanan o fotoğraf, sebebin ne olduğunu gayet açık bir şekilde ortaya koymaktadır. O resim Iğsız paşanın resmi değildir. O helikopterli piknik resmi PKK’nın niye bitirilemediğinin resmidir...” sorgulamalarına neden oluyor.
Tarihi kayıtlara baktığımız zaman kazanılan zaferlerin parayla pulla olmadığı, gerçek manada vatan, millet, inanç ve tarih şuurunun her şeye bedel olduğu gün yüzü gibi ortaya çıkıyor.
Kurtuluş Savaşı’nı milletle birlikte bizzat yaşayan, cephede düşmana karşı mücadele veren vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı birinciliğinden dolayı kendisine zorla verilen 500 lirayı, fakr-u zaruret içinde olmasına rağmen, fakir kadın ve çocuklara bir maişet temin etmek üzere kurulmuş olan "Darü'i Mesai"ye bağışlamıştı. Kurtuluş Savaşı işte böyle bir hassasiyet, iman ve inançla yapıldı.
İstiklal Marşı kabul edildiğinde, Mehmet Akif'in cebinde, Zonguldak milletvekili Hayri Bey'den borç aldığı iki lirası vardı. Millî Marş için 500 lira teklif edildiği günlerde 140 lira ile Ankara'da bir çiftlik satın alınabiliyordu. Paltosu dahi olmadığı için kışın bile ceketle dolaşan bu idealist İstiklâl şairi, çok soğuk günlerde, arkadaşı Baytar Şefik (Kolaylı)'dan muşambasını ödünç olarak kullanıyordu...
Baytar Şefik'in bir gün: Akif Bey, hiç olmazsa kendine bir palto alsaydın" demesi üzerine, ona darılıp iki ay konuşmamıştı.
Çok ötelere giderek; tarihte altın harflerle yerini alan hem devlet başkanı hem de ordusunun başında kumandan olarak seferlere katılan Sultan Alparslan’ın, Osman Gazi’nin, Sultan Yavuz’un, Sultan Fatih’in ve daha nice kumandanların sergiledikleri o destansı duruşlarına bakmamıza gerek yok.
Daha yüz yıl önce haksız eleştiri ve karalamalara maruz kalan Sultan Mehmet Reşat’ın bile, ordusunun başında kumandan olarak seferdeyken şehzade Ziyaeddin Efendi'nin doğum müjdesini aldığı zaman sevineceği yerde:
"Memleketin başına bir masraf kapısı daha açılması hoş değil..." diyecek kadar devlete yük olmaktan üzüntü duyması ve Osmanlı askerinin, sefere çıktıkları yol güzergâhında, ağaçlardan kopardıkları meyveler için mendil içinde para bırakan bir hassasiyet ne kadar anlam yüklü ise, 70 milyonun vatan için ödediği vergilerle helikopterli piknik sefası yapılması ve 17 Mehmetçiğin şehadet haberinin alınmasına rağmen golf oynamaya devam eden bir davranış tarzı da bir o kadar izaha muhtaçtır.
İşte bunun için bugünkü TSK idarecilerinin aynaya bir kez daha çok iyi bakması lazım.
Çünkü aynada ki şanlı tarihimizle bağdaşmayan; o golflü, skorskyli “nahoş görüntüler” bu milletin vicdanını ziyadesiyle rahatsız ediyor
Kaynak:http://habervaktim.com/yazar/9202/osmanli_askeri_ve_gunumuz_pasasi.html