Said Nursi şan şöhret peşinde koşan biri olsaydı Diyanet İşleri Başkanlıgında ki görevini bırakıp kuru ekmek ve 40 yamalı cüppeye tenezzül etmezdi. Burdaki yazılar tamamen safsatadan ibaret. Said Nursi (r.a)'nın bir kitabını okumayanın yorum yazması bile yanlış. Her okudugunuz her gördüğünüz şeye bence inanmayın.
ve ondan çok güzel bir kaç söz
"Hakiki ve elemsiz lezzet yalnız imanda ve iman ile olabilir."
"Dünya bütün şaaşasıyla ahirete nisbeten bir zindan hükmündedir."
"Allah'ı (c.c) tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. O'nu unutan saraylarda dahi olsa zindandadır, bedbahttır."
"Vermek istemeseydi, istemek vermezdi."
"Cenab-ı Hakkı bulan neyi kaybeder? Ve O'nu kaybeden neyi kazanır? yani O'nu bulan herşeyi bulur. O'nu bulmayan hiçbir şeyi bulmaz, bulsada başına bela bulur"
"Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası. İhya-i dinle olur, şu milletin ihyası."
"Ala külli hal öleceksin. Azaba dayanabileceğin kadar günah işle"
Tevhid
Tevhid, en ehemmiyetli ve en halavetli ve en yüksel bir vazife-i kudsiye ve bir
fariza-i fitriye ve bir ibadet-i imaniyedir.
Insan bir yolcudur. Sen burada misafirsin. Ve buradan da diger bir yere
gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce getiremedigi birseye kalbini baglamaz.
Bu menzilden ayrildigin gibi, bu sehirden de çikacaksin. Ve keza, bu fani
dünyadan da çikacaksin. Öyle ise aziz olarak çikmaya çalis.
Insan ve vazifesi
Kendini basibos zannetme. Zira su misafirhane-i dünyada nazar-i hikmetle
baksan; hiçbir seyi gayesiz, nizamsiz göremezsin. Nasil sen nizamsiz, gayesiz
olabilirsin.
Insan ebed için yaratilmistir. Onun hakiki lezzetleri, ancak marifetullah,
muhabbetullah, ilim gibi umur-u edebiyedir.
Dünya hayati
Hayatin lezzetini, zevkini isterseniz hayatinizi imanla hayatlandiriniz ve feraizle
ziynetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.
Gençlik
Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eger siz daire-i mesruada kalmazsaniz, o
gençlik zayi olup basiniza hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette kendi
lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek. Eger terbiye-i Islamiye ile
o gençlik nimetine karsi bir sükür olarak iffet ve namusluluk ve taatte sarf
etseniz, o gençlik manen baki kalacak ve edebi bir gençlik kazanmasina vesile
olacak.
Dünyada gençlige muhabbet, yani ibadette gençlik kuvvetini sarf etmenin
neticesi: dar-i saadette edebi bir gençliktir.
Yalnizca Allah'a dayanip güvenmek
Ey insan! Eger yalniz Ona abd olsan, bütün mahlukat üstünde bir mevki
kazanirsin. Eger ubudiyetten istinkaf etsen, aciz mahlukata zelil bir abd
olursun.
Her kim kendisini Allah'a malederse, bütün esya onun lehinde olur. Ve kim
Allah'a mal olmasa, bütün esya onun aleyhinde olur. Allah'a mal olmak ise,
bütün esyayi terk ve her seyin Ondan oldugunu ve Ona rücu edecegini bilmekle
olur.
Allah'a hakiki abd olan, baskalarina abd olamaz.
Madem her yer misafirhanedir. Eger misafirhane sahibinin rahmeti yar ise,
herkes yardir, her yer yarar. Eger yar degilse, her yer kalbe bardir ve herkes
düsmandir.
Imanin kazandirdiklari
Ey insan! Senin nokta-i istinadir ancak ve ancak Allah'a olan imandir. Ruhuna,
vicdanina nokta-i istimdad ise ancak ahirete olan imandir. Binaenaleyh bu her
iki noktadan haberi olmayan bir insanin kalbi, ruhu tavahhus eder; vicdani
daima muazzeb olur.
Imana gel ki, elemden emin olasin. Kadere teslim ol ki selamette kalasin.
Insan eger kesrete dalip kainat içinde bogulup dünyanin muhabbetiyle sersem
olarak fanilerin tebessümlerine aldansa, onlarin kucaklarina atilsa, elbette
nihayetsiz bir hasarete düser. Hem fena, hem fani, hem ademe düser. Hem
manen kendini idam eder. Eger insan-i Kuran'dan kalb kulagiyla iman derslerini
isitip basini kaldirsa, vahdete müteveccih olsa, ubudiyetin miraciyle ars-i
kemalata çikabilir. Baki bir insan olur.
Dine hizmet
Dine hizmet ederken müspet hareket etmek ve menfi hareketlerden
kaçinmaktir.
Bizim vazifemiz müspet hareket etmektir, menfi hareket degildir. Riza-i Ilahiye
karismamaktir. Bizler asayisi muhafazasi netice veren müspet iman hizmeti
içinde her yil bir sikintiya karsi sabirla, sükürle mükellefiz. Kardeslerim!
Hastaligim pek siddetli, belki yakinda ölecegim veyahut bütün bütün
konusmaktan, bazen men olundugum gibi men edilecegim. Onun için benim nur
ahiret kardeslerim, ehven-ü ser deyip bazi biçare yanlisçilarin hatalarina hüçum
etmesinler. Daima müspet hareket etsinler. Menfice hareket vazifemiz degil .
cünkü dahilde hareket menfice olamaz.
Nefis
Ey nefsim! Deme 'zaman degismis, asir baskalasmis, herkes dünyaya dalmis,
hayata perestis eder. Derd-i maisetle sarhostur.' Çünkü ölüm degismiyor. Firak,
bekaya kalbolup baskalasmiyor. Acz-i beseri, fakr-i insani degismiyor,
ziyadelesiyor. Beser yolculugu kesilmiyor, sürat peyda ediyor.
Seytanin mühim bir sinsi plani, insana kusurunu itiraf ettirmektir, ta ki
bagislanma ve Allah'a siginma yolunu kapasin. Hem nefsi insaniyetinin
enaniyetini tahrik edip, ta ki nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin, adeta
kusur ve günahlarindan takdis etsin..
Nefsini suçlayan kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, bagislanma diler.
Bagislanma dileyen Allah'a siginir. Allah'a siginan seytanin serrinden kurtulur.
Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu görse,
o kusur kusurluktan çikar. Itiraf etse affa müstehak olur.
Güzel ahlak
Iste tahmin ederim ki, nasihlerin nasihatlari su zamanda tesirsiz kaldiginin bir
sebebi sudur ki: Ahlaksiz insanlara derler: "Hased etme! Hirs gösterme! Adavet
etme! Inad etme! Dünyayi sevme!" Yani, fitratini degistir gibi zahiren onlarca
malayutak bir teklifte bulunurlar. Eger deseler ki: "Bunlarin yüzlerini hayirli
seylere çeviriniz, mecralarini degistiriniz." Hem nasihat tesir eder, hem daire-i
ihtiyarlarinda bir emr-i teklif olur."
Insanin fitratindaki siddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehsetli hirs ve
inadli taleb ve hakeza sedid hissiyatlar, umûr-u uhreviyeyi kazanmak için
verilmistir. O hissiyati, siddetli bir surette fani umûr-u dünyeviyeye tevcih
etmek, fani ve kirilacak siselere, baki elmas fiatlarini vermek demektir.
Hem gizli düsmanlarim, hem nefsim; seytanin telkiniyle zaif bir damarimi
ariyorlar ki, beni onunla yakalayip Nurlara tam ihlas ile hizmetime zarar gelsin.
En zaif damar ve dehsetli mani', hastalik damaridir. Hastaliga ehemmiyet
verdikçe, hiss-i nefs-i cisim galebe eder; zarurettir, mecburiyet var der, ruh ve
kalbi susturur; doktoru müstebid bir hakim gibi yapar ve tavsiyelerine ve
gösterdigi ilaçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise fedakarane, ihlasla hizmete
zarar verir. Hem gizli düsmanlarim da bu zaif damarimdan istifadeye çalismislar
ve çalisiyorlar. Nasilki korku ve tama' ve san ü seref cihetinde çalisiyorlar.
Çünki insanin en zaif damari olan korku cihetinde bir halt edemediler, i'damlarina
bes para vermedigimizi anladilar.
İsteyenler daha çok bilgiyi araştırarak bulabilir
Gerçekleri görmek istemeyen sadece gündüzü kendine gece yapar.
Ön yargı ve iftira ile hareket etmeyelim lütfen.