choper
New member
- Katılım
- 30 Nis 2006
- Mesajlar
- 41
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Nasıl Olsa...
Şeker fabrikasına ne gerek var! Nasıl olsa dışardan alırız.
Linyiti kullanmaya ne gerek! Nasıl olsa dışarıdan gaz alırız.
Türk halısı mı? Nasıl olsa Çin’den alırız.
Demir, çelik, metal levha…
Daha neler neler alırız…
Hem içerde üretince maliyeti çok yüksek oluyor. Fabrikalar bizim neyimize… Biz nasıl olsa tüccar milletiz. Enayiler üretir biz satarız…
‘Nasıl olsa alırız’ın sonu yok!
Buğday tarlalarına ne gerek var? Hele hele pamuk tarlalarına, meyve bahçelerine…
Hem maliyetler yüksek hem kalite düşük…
Yakarız tarlaları, bahçeleri… Alırız IMF izniyle bankerlerden borç; gökdelenler dikeriz, siteler kurarız yüzme havuzlu!
Altımızda, IMF izniyle alınmış borçlarla ithal edilmiş gıcır gıcır arabalar, cirit atarız siteler arası yollarda.
Ya savunma sanayi kurmak isteyenlere ne demeli?! Akıllarını peynir ekmekle yemiş olmalılar.
Şunun şurasında stratejik müttefikimiz, o olmazsa Avrupa’nın bin yıllık sömürgeci devletleri…
Onlar da olmazsa, Batı’nın açık ya da örtülü ortağı petrol şeyhleri durup dururken, bizi pek güzel koruyabileceklerken…
Jet met, top mop, roket moket, tüfek müfek…
Nasıl olsa dışardan alırız…
Bağımsızlık-istiklal, hakimiyet-i milli-egemenlik, onur-şeref…
Çok kolay, çok!
Başlarız kaç devlet kurduğumuzdan, yürürüz mehterle; gireriz koynuna pasifizmin, ağlarız mezar başlarında, sallanırız zikirlerde…
Abarttım mı?
Ne abartması?!.
Okumadınız mı Işık Kansu’yu geçen hafta?
Vali yardımcıları, kaymakamlar eğitilmekteymiş İngiliz Büyükelçiliğinin ‘sponsorluğunda.’
Sponsor ne demek mi?
Elinkiyle gerdeğe girmenin, gâvurcası!
Yurttaşlar ve Cumhuriyetimizin en büyük makamlarında oturanlar!
Sızlanmayın siz! İşin kolayını bulmuşuz bir kere.
Maymunlar gibi dolanıyoruz kafeslerimizde, arada bir içeri kabuklu atsınlar diye efendilerimize sırıtıp duruyoruz…
Peki, ama yeni Cumhurbaşkanının kim olacağını aylar evvelden konuşup durmak ne oluyor?
Ne oluyor birlik arayışları…
Yanıtı mı?
Yaşlı Hanımlar, Beyler selam çakıyorlar, kafesin dışındaki efendilere… “Biz buradayız bak!” diyorlar.
Bunların bir teki bile işgalcilere “Defol!” diyebiliyor mu?
Olmaz olsun bu dışardan koordine çok partililik!
Demokrasiyi de dışarıdan alırız nasıl olsa!
Mustafa YILDIRIM
Türk Gençliğine büyük görev düşüyor
Atatürk'ün Bursa Nutkunu Hatırlayalım
Hatırlayalım ki Bunları yapanlara bu ülkenin sahipsiz olmadığını gösterelim
BURSA NUTKU
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Mustafa Kemal ATATÜRK
Şeker fabrikasına ne gerek var! Nasıl olsa dışardan alırız.
Linyiti kullanmaya ne gerek! Nasıl olsa dışarıdan gaz alırız.
Türk halısı mı? Nasıl olsa Çin’den alırız.
Demir, çelik, metal levha…
Daha neler neler alırız…
Hem içerde üretince maliyeti çok yüksek oluyor. Fabrikalar bizim neyimize… Biz nasıl olsa tüccar milletiz. Enayiler üretir biz satarız…
‘Nasıl olsa alırız’ın sonu yok!
Buğday tarlalarına ne gerek var? Hele hele pamuk tarlalarına, meyve bahçelerine…
Hem maliyetler yüksek hem kalite düşük…
Yakarız tarlaları, bahçeleri… Alırız IMF izniyle bankerlerden borç; gökdelenler dikeriz, siteler kurarız yüzme havuzlu!
Altımızda, IMF izniyle alınmış borçlarla ithal edilmiş gıcır gıcır arabalar, cirit atarız siteler arası yollarda.
Ya savunma sanayi kurmak isteyenlere ne demeli?! Akıllarını peynir ekmekle yemiş olmalılar.
Şunun şurasında stratejik müttefikimiz, o olmazsa Avrupa’nın bin yıllık sömürgeci devletleri…
Onlar da olmazsa, Batı’nın açık ya da örtülü ortağı petrol şeyhleri durup dururken, bizi pek güzel koruyabileceklerken…
Jet met, top mop, roket moket, tüfek müfek…
Nasıl olsa dışardan alırız…
Bağımsızlık-istiklal, hakimiyet-i milli-egemenlik, onur-şeref…
Çok kolay, çok!
Başlarız kaç devlet kurduğumuzdan, yürürüz mehterle; gireriz koynuna pasifizmin, ağlarız mezar başlarında, sallanırız zikirlerde…
Abarttım mı?
Ne abartması?!.
Okumadınız mı Işık Kansu’yu geçen hafta?
Vali yardımcıları, kaymakamlar eğitilmekteymiş İngiliz Büyükelçiliğinin ‘sponsorluğunda.’
Sponsor ne demek mi?
Elinkiyle gerdeğe girmenin, gâvurcası!
Yurttaşlar ve Cumhuriyetimizin en büyük makamlarında oturanlar!
Sızlanmayın siz! İşin kolayını bulmuşuz bir kere.
Maymunlar gibi dolanıyoruz kafeslerimizde, arada bir içeri kabuklu atsınlar diye efendilerimize sırıtıp duruyoruz…
Peki, ama yeni Cumhurbaşkanının kim olacağını aylar evvelden konuşup durmak ne oluyor?
Ne oluyor birlik arayışları…
Yanıtı mı?
Yaşlı Hanımlar, Beyler selam çakıyorlar, kafesin dışındaki efendilere… “Biz buradayız bak!” diyorlar.
Bunların bir teki bile işgalcilere “Defol!” diyebiliyor mu?
Olmaz olsun bu dışardan koordine çok partililik!
Demokrasiyi de dışarıdan alırız nasıl olsa!
Mustafa YILDIRIM
Türk Gençliğine büyük görev düşüyor
Atatürk'ün Bursa Nutkunu Hatırlayalım
Hatırlayalım ki Bunları yapanlara bu ülkenin sahipsiz olmadığını gösterelim
BURSA NUTKU
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Mustafa Kemal ATATÜRK