alperenccc
Banned
- Katılım
- 23 Ara 2006
- Mesajlar
- 182
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Son günlerde şehit cenazelerinde ortaya çıkan ve MHP’li olduklarını işaretlerinden anladığımız, partinin de “Bizimle ilgisi yok” diyemediği gruplar, işi TBMM Başkanı’na hakarete kadar vardırdı.
Cenazeye gitmeseniz, “Niye gelmiyorlar” diye başlayıp, onlarca hakarete muhatap oluyorsunuz.
Cenazeye gidiyorsunuz, yüzünüze karşı hakaretler ediliyor!
Tasvip edemem ama, milletvekillerinin, belki bakanların bu tür hakaretlere maruz kalması bir derece...
Ya TBMM Başkanı?
Milletin temsilcisi noktasındaki TBMM’nin Başkanı’na, cenazeye gelmiş ve cenaze namazını seyretmeyip, cemaatle birlikte namazı kılan, Anayasa’nın Cumhurbaşkanı vekili dediği insana siz nasıl hakaret edersiniz?
Kimbilir, kabahat bizdedir. Onlar her şeyi tozpembe görüyorlar.. Kendilerini oraya gönderenlerin, bu terörde hiç sorumlulukları olmadığını düşünüyorlardır.
Biz geçmişi anlatamadık. Ders alınması gereken ibretlik olayları yeterince kamuoyuna duyuramadık. Onlar da, kendilerince iktidara yürüyen partilerine oy akışı sağlamak için, bu pervasızlıkları sergiliyorlar..
O zaman iyiniyetli MHP’li kardeşlerimize, yeni nesile birazcık yardımcı olalım.. Unutanlara hatırlatalım.
Tarihlerden 12 Ocak 2000..
Ankara Başbakanlık binasının eski ikinci katında devletin tepesi toplanmış..
Başbakan Bülent Ecevit’ten Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’ye, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ve diğer bakanlara kadar herkes yuvarlak masanın etrafında..
Konu: Apo’nun idam dosyası ne olacak?
Hemen dosyanın o güne kadarki gelişimini aktarayım.. Teröristbaşı Apo, Türkiye’ye getirildikten sonra, İmralı’da yargılanarak, idam cezasına çarptırıldı... Karar temyiz edildi... Yargıtay 9. Ceza Dairesi, temyiz incelemesini yaptı ve itirazları reddederek, kararı onadı...
Yani Apo’nun idam cezası kesinleşti.
Haksızlık etmeyelim, prosedürü tam olarak aktaralım. Bu arada, teröristbaşı Apo’nun avukatları AİHM’e müracaat etti ve hemen birkaç günde idam kararının infazının durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini sağladılar. Tarih: 30 Kasım 1999!.
Ama böyle bir karar, daha önce sıklıkla karşılanmış bir durum değil. Türkiye’nin binlerce insan hakkı ihlali sanığı olarak dosyaları AİHM’de zaten yürüyor.
Bu da; o binlerce dosyaya, bir tane daha ilave edilmesinden başka bir anlamı olmayan, ama esasta Türkiye’nin yerden göğe kadar haklı olduğu, insan hakkı ihlali ile ilgisi olmayan bir dosya..
O tarihte, AİHMkararlarının, Türk yargısının verdiği kararları etkisiz kılacak bir fonksiyonu da yok..
Yani AİHMkararı, sadece bir tavsiye kararından ibaret.
Dolayısı ile, tavsiyeye uymayıp, kesinleşmiş idam kararını TBMM’ye sevketme, ilgili yasal prosedürün devam etmesi en tabii hakkımız.
Bundan sonraki prosedür de, yasal olarak şöyle gelişecek: İdam cezasını içeren mahkeme kararı, infazı için TBMM’ye gönderilecek.. İlgili savcılık, Adalet Bakanlığı eliyle Başbakanlığa, Başbakanlık da TBMM’ye gönderecek.
Savcılıktan Bakanlığa, Bakanlıktan Başbakanlığa gelinceye kadar herhangi bir sıkıntı ile karşılaşılmıyor. Başbakanlığa dosya geldikten sonra, Bülent Ecevit’in solculuğu depreşiyor ve dosyayı TBMM’ye göndermemek için koalisyon ortaklarını ve ilgili bakanları Başbakanlık’ta topluyor.
İşte geldik 12 Ocak 2000’e..
Burasını iyi okusun MHP’li kardeşlerimiz.
Ecevit’e hoşgörülü, Tayyip Erdoğan’a, Bülent Arınç’a, Abdullah Gül’e, burada tekrarlayamayacağım sıfatları kullanan MHP’li kardeşlerimiz iyi okusunlar..
Ne oldu o gün Başbakanlık binasında?
Kısa keselim; Ecevit, “Ben zaten idam cezasına karşıyım. Bu dosyayı Başbakanlık’ta bekletelim” dedi. Mesut Yılmaz, AB ile uzun yıllar süren ilişkilerin bozulmaması için, dosyanın bekletilmesine destek verdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise, “Öneri yasal değil. Hatta Anayasal suçtur. Dosyanın TBMM’ye sevki gerekir” dedi ve dosyasını toplayıp odayı terketti.
Her şey çok güzel, bu ülkenin 35 bin insanının ölümüne sebeb olan terörist Apo da, yaptıklarının karşılığını canı ile ödeyecek diye bekliyoruz.
Buraya kadar görünen öyle. Ama hemen akabinde, Devlet Bahçeli ile Mesut Yılmaz başbaşa görüşmeye başlıyorlar. Ne görüşüldü, ne konuşuldu kendileri bilir. Ama bu ikili görüşmeden sonra, Ecevit-Bahçeli-Yılmaz üçlüsünün imzaladığı ortak kararda, şöye deniliyordu:
Genel başkanlar, hukuka saygı içinde aldıkları bu kararın, terör örgütü ve yandaşı çevrelerce milleti ve devleti ile Türkiye’nin yüksek menfaatleri aleyhine kullanılmak istendiğinin değerlendirilmesi halinde, erteleme süreci kesilerek infaz sürecine derhal geçilmesi hususunda görüş birliğine varmışlardır.”
İfade biraz dolaylı.
Ben size zorluk çekmemeniz için türkçesini söyleyeyim. Bahçeli, “Dosya TBMM’ye sevkedilsin” kararından vazgeçmiş ve şu karara imza atmış: “Apo’nun idam dosyası, TBMM’ye şimdilik gönderilmeyecektir.”
O göndermeme kararı, MHP’nin de koalisyon ortağı olduğu 2002 yılının Kasım ayına kadar da, Anayasal suç işlenerek Başbakanlık’ta bekletilmeye devam edilmiştir.
Şimdi MHP işareti ile cenazelerde boy gösterenler buyursun söylesin: Bulunduğunuz saf, biraz problemli bir saf değil mi?
Apo’yu idam ettirmeyenlerin yanında durup, bu ülkenin Başbakanı’na, bakanlarına, TBMMBaşkanı’na yaptıklarınız biraz problemli tepkiler değil mi?
İhsan Karahasanoğlu Vakit Gazetesi
Cenazeye gitmeseniz, “Niye gelmiyorlar” diye başlayıp, onlarca hakarete muhatap oluyorsunuz.
Cenazeye gidiyorsunuz, yüzünüze karşı hakaretler ediliyor!
Tasvip edemem ama, milletvekillerinin, belki bakanların bu tür hakaretlere maruz kalması bir derece...
Ya TBMM Başkanı?
Milletin temsilcisi noktasındaki TBMM’nin Başkanı’na, cenazeye gelmiş ve cenaze namazını seyretmeyip, cemaatle birlikte namazı kılan, Anayasa’nın Cumhurbaşkanı vekili dediği insana siz nasıl hakaret edersiniz?
Kimbilir, kabahat bizdedir. Onlar her şeyi tozpembe görüyorlar.. Kendilerini oraya gönderenlerin, bu terörde hiç sorumlulukları olmadığını düşünüyorlardır.
Biz geçmişi anlatamadık. Ders alınması gereken ibretlik olayları yeterince kamuoyuna duyuramadık. Onlar da, kendilerince iktidara yürüyen partilerine oy akışı sağlamak için, bu pervasızlıkları sergiliyorlar..
O zaman iyiniyetli MHP’li kardeşlerimize, yeni nesile birazcık yardımcı olalım.. Unutanlara hatırlatalım.
Tarihlerden 12 Ocak 2000..
Ankara Başbakanlık binasının eski ikinci katında devletin tepesi toplanmış..
Başbakan Bülent Ecevit’ten Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’ye, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ve diğer bakanlara kadar herkes yuvarlak masanın etrafında..
Konu: Apo’nun idam dosyası ne olacak?
Hemen dosyanın o güne kadarki gelişimini aktarayım.. Teröristbaşı Apo, Türkiye’ye getirildikten sonra, İmralı’da yargılanarak, idam cezasına çarptırıldı... Karar temyiz edildi... Yargıtay 9. Ceza Dairesi, temyiz incelemesini yaptı ve itirazları reddederek, kararı onadı...
Yani Apo’nun idam cezası kesinleşti.
Haksızlık etmeyelim, prosedürü tam olarak aktaralım. Bu arada, teröristbaşı Apo’nun avukatları AİHM’e müracaat etti ve hemen birkaç günde idam kararının infazının durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini sağladılar. Tarih: 30 Kasım 1999!.
Ama böyle bir karar, daha önce sıklıkla karşılanmış bir durum değil. Türkiye’nin binlerce insan hakkı ihlali sanığı olarak dosyaları AİHM’de zaten yürüyor.
Bu da; o binlerce dosyaya, bir tane daha ilave edilmesinden başka bir anlamı olmayan, ama esasta Türkiye’nin yerden göğe kadar haklı olduğu, insan hakkı ihlali ile ilgisi olmayan bir dosya..
O tarihte, AİHMkararlarının, Türk yargısının verdiği kararları etkisiz kılacak bir fonksiyonu da yok..
Yani AİHMkararı, sadece bir tavsiye kararından ibaret.
Dolayısı ile, tavsiyeye uymayıp, kesinleşmiş idam kararını TBMM’ye sevketme, ilgili yasal prosedürün devam etmesi en tabii hakkımız.
Bundan sonraki prosedür de, yasal olarak şöyle gelişecek: İdam cezasını içeren mahkeme kararı, infazı için TBMM’ye gönderilecek.. İlgili savcılık, Adalet Bakanlığı eliyle Başbakanlığa, Başbakanlık da TBMM’ye gönderecek.
Savcılıktan Bakanlığa, Bakanlıktan Başbakanlığa gelinceye kadar herhangi bir sıkıntı ile karşılaşılmıyor. Başbakanlığa dosya geldikten sonra, Bülent Ecevit’in solculuğu depreşiyor ve dosyayı TBMM’ye göndermemek için koalisyon ortaklarını ve ilgili bakanları Başbakanlık’ta topluyor.
İşte geldik 12 Ocak 2000’e..
Burasını iyi okusun MHP’li kardeşlerimiz.
Ecevit’e hoşgörülü, Tayyip Erdoğan’a, Bülent Arınç’a, Abdullah Gül’e, burada tekrarlayamayacağım sıfatları kullanan MHP’li kardeşlerimiz iyi okusunlar..
Ne oldu o gün Başbakanlık binasında?
Kısa keselim; Ecevit, “Ben zaten idam cezasına karşıyım. Bu dosyayı Başbakanlık’ta bekletelim” dedi. Mesut Yılmaz, AB ile uzun yıllar süren ilişkilerin bozulmaması için, dosyanın bekletilmesine destek verdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise, “Öneri yasal değil. Hatta Anayasal suçtur. Dosyanın TBMM’ye sevki gerekir” dedi ve dosyasını toplayıp odayı terketti.
Her şey çok güzel, bu ülkenin 35 bin insanının ölümüne sebeb olan terörist Apo da, yaptıklarının karşılığını canı ile ödeyecek diye bekliyoruz.
Buraya kadar görünen öyle. Ama hemen akabinde, Devlet Bahçeli ile Mesut Yılmaz başbaşa görüşmeye başlıyorlar. Ne görüşüldü, ne konuşuldu kendileri bilir. Ama bu ikili görüşmeden sonra, Ecevit-Bahçeli-Yılmaz üçlüsünün imzaladığı ortak kararda, şöye deniliyordu:
Genel başkanlar, hukuka saygı içinde aldıkları bu kararın, terör örgütü ve yandaşı çevrelerce milleti ve devleti ile Türkiye’nin yüksek menfaatleri aleyhine kullanılmak istendiğinin değerlendirilmesi halinde, erteleme süreci kesilerek infaz sürecine derhal geçilmesi hususunda görüş birliğine varmışlardır.”
İfade biraz dolaylı.
Ben size zorluk çekmemeniz için türkçesini söyleyeyim. Bahçeli, “Dosya TBMM’ye sevkedilsin” kararından vazgeçmiş ve şu karara imza atmış: “Apo’nun idam dosyası, TBMM’ye şimdilik gönderilmeyecektir.”
O göndermeme kararı, MHP’nin de koalisyon ortağı olduğu 2002 yılının Kasım ayına kadar da, Anayasal suç işlenerek Başbakanlık’ta bekletilmeye devam edilmiştir.
Şimdi MHP işareti ile cenazelerde boy gösterenler buyursun söylesin: Bulunduğunuz saf, biraz problemli bir saf değil mi?
Apo’yu idam ettirmeyenlerin yanında durup, bu ülkenin Başbakanı’na, bakanlarına, TBMMBaşkanı’na yaptıklarınız biraz problemli tepkiler değil mi?
İhsan Karahasanoğlu Vakit Gazetesi