Laiklik Halkoyuna Sunulamaz

Albayrak

Can Feda
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
4,439
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Aydınlığın karanlıkla savaşından...
Türk ulusunu ümmet anlayışından ulus anlayışına geçiren bir düşüncedir. Ve Türk devrimi açısından bir ideolojidir. Türk ulusunun çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için benimsenen bir davranış biçimidir.

Siyasal iktidar, yeni ve renksiz bir anayasa yapmak düşüncesindedir. Bunun için gerekli hazırlıklar başlatılmış, ısmarlama taslaklar ortaya konulmuştur. İktidar partisi ileri gelenleri, bir yandan anayasanın değişmez üç maddesini değiştirmeyeceklerini belirtmekte, ama öte yandan da üniversitelerde türban yasağının kaldırılacağını söylemektedirler. Bunu nasıl yapacaklarını kendileri de bilmemektedir.

Bilindiği gibi Osmanlı döneminde yasaların şeriata uygunluk koşutu aranmasına karşın, Atatürk devrimiyle akla, bilime ve toplumsal gerçeklere uygunluk koşulu aranmaya başlanmıştır. Bu düşünce biçimi, laiklik ilkesinin bir ürünüdür. Cumhuriyet yasalarının ve kuruluşlarının odak noktası laikliktir. Cumhuriyet, laik düşünceden doğmuştur. Atatürk devriminin ideolojisi ve Türk ulusunun çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için benimsenen bir düşünce dizgesidir. Cumhuriyet hukukunun esin kaynağı, Türk devriminin temel direğidir. Bu temelin sarsılması, cumhuriyet yasalarının, cumhuriyet kuruluşlarının boşlukta kalması demektir.

Ne var ki Adalet ve Kalkınma Partisi, öteden beri "Devlet laik olur, insan laik olmaz" türküsünü söylemektedir. Bu arada "Müslümanlıkla laikliğin bir arada olamayacağını" da gündeme getirmiştir. Hiç kuşkusuz bu düşünce yandaşlarının tümü, laikliğin ne olduğunu bilmeyen din sömürücüleri ve din devleti özlemcileridir.

Bir din devleti özlemcisi olan AKP, "Türkiye Cumhuriyeti... demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" biçimindeki değiştirilmesi olanaksız ikinci maddeye dokunmayacağını söylemiştir. Ama 24. maddede yer alan laikliğin tanımını yeniden yapmak suretiyle, onu sulandırmaya çalışmaktadır. Bu, hukuk hilesinden başka bir şey değildir. Ayrıca türbanı da üniversitelerde serbest bırakmak düşüncesindedir. Bundan önceki iktidarlar nasıl anayasa ile yapamayacakları değişiklikleri Milli Eğitim Temel Yasası'nı değiştirerek, Öğretim Birliği'ni delik deşik etmek suretiyle imam hatip okullarını akıl almaz biçimde çoğaltabildilerse, şimdi de AKP iktidarı, istediği değişiklikleri anayasanın değiştirilebilir maddelerine serpiştirmek suretiyle, hukuksal bir aldatmacayla amacına ulaşmak istemektedir. Ayrıca siyasal iktidar, Türk mahkemelerinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ülkemizdeki türban yasağını laiklik ilkesine dayandırdığını da görmezlikten gelmektedir..

Bunların yanında yapılacak yeni anayasanın renksiz olacağı söylenmektedir. Oysa dünyadaki tüm anayasaların bir rengi ve ideolojisi vardır. Rengi olmayan bir anayasa yoktur. Bugüne değin çıkarılan tüm anayasalara renk veren Atatürk ilkeleri ve ideolojisidir. Şimdi ise AKP iktidarı Atatürk sözcüğünü ve Atatürk'ün getirdiği laiklik uygulamasını değiştirmeye çalışmaktadır.

Özgürlüğün ne olduğu henüz bilinmeyen dönemlerde Paskal din adına, Montaigne ahlak adına, Molière ise hem din hem ahlak adına aforoz edilmiştir. Bugün Atatürk ve Atatürkçü düşünce neyin adına aforoz edilmek istenmektedir, belli değildir. Atatürk'ü yok etmek isteyen bu zavallılar bilmezler ki, Atatürk'ü "ölüm bile öldürememiştir". Belirsizlik içinde bocalamakta ve yağmur dualarıyla ülkeyi yönetmeye çalışmaktadırlar. Yağmur duacılarının başında bulunan Tayyip Erdoğan 'la nereye kadar gidileceği de kuşkuludur. Çünkü şıhların, mollaların ve tarikat şeyhlerinin dualarıyla bir yere gidilemez. İsa'nın eşeğini Mekke'ye de götürseler, döndüğü zaman yine eşek olarak dönecektir. Dünya yüzünde şimdiye değin bir eşeğin Mekke'den insan olarak döndüğü görülmemiştir. AKP iktidarının ideolojiden korktuğu anlaşılmaktadır. Oysa ideoloji, korkulacak bir düşünce biçimi değildir. Atatürkçü laiklik de bir ideoloji olarak Türk Devleti'nin onsuz olmaz ilkesi, Türk devriminin temel taşıdır. 1952 yılında La Haye'de toplanan bir siyasal kongrede, ideolojiler, "bir düşünler ve inançlar, ya da inanç haline gelmiş düşünceler bütünü" olarak tanımlanmıştır. İdeal ile ideoloji arasında büyük fark vardır. Ulusal Savaş, idealist kişilerin çabalarıyla kazanılmıştır. Savaş yıllarında Türk ulusu için bir ideolojiden çok, bir ideal söz konusudur. Çünkü o yıllarda ilk ve en yüce amaç, vatanın kurtarılmasıdır. Bilim nasıl ilk kuşkudan doğduysa, "bir kitlenin, bir topluluğun kaderi önünde fışkıran ilk acıdan da ideal doğmuştur".

Özgür düşünceyi kısıtlayan boş inançlar, kör inanç haline gelmiş dinsel kurallar vardır. Ülkeyi yıllar yılı geri bırakan din bezirgânları, din sömürücüleri vardır. Bu nedenle Türk ulusunu bu gericilerden kurtarmak, tam bağımsız ve uygar bir toplum haline getirmek için gerçekçi bir ideolojiye gereksinim vardır. İdealin metafizik bir yanı olmasına karşın, ideolojide böyle metafizik yan yoktur. Ve ideoloji, sözlük anlamı ile "Belirli bir düşüncenin siyasal bir amaca ulaşma aracı olarak kullanılmasıdır".

Siyasal iktidar, laikliği örselemekle yetinmemekte, yepyeni bir anayasa yapmak amacıyla onu zedeleyerek tanınmaz hale getirmeye de çalışmaktadır. Hemen belirtelim ki yeni bir anayasa yapmak kurulmuş iktidarların değil, kurucu iktidarların görevidir. Bu nedenle 22 Temmuz seçimlerinden sonra oluşturulan Meclis, sivil ve renksiz bir anayasa yapamaz. Çünkü Türk ulusu tarafından kendisine böyle bir yetki verilmemiştir. Yepyeni bir anayasayı, ancak böyle bir yetkiyle donatılmış "Kurucu Meclis" yapabilir. Hele laik sistemle yıllar yılı çatışmış bir iktidarın, yeni bir anayasa yapmaya kalkışması eşyanın doğasına da aykırıdır.

Laiklik, evrensel bir kavramdır. Çağdaşlık ve uygarlıktır. Türk ulusunu ümmet anlayışından ulus anlayışına geçiren bir düşüncedir. Ve Türk devrimi açısından bir ideolojidir. Türk ulusunun çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için benimsenen bir davranış biçimidir. Tayyip Erdoğa n son konuşmalarıyla okullarda türbanlı kızlarla türbansızların birlikte okuyacağından söz etmektedir. Ayrıca "ülkede öyle konular gündeme gelecek ki, artık bu konuları sahibine götüreceğiz. Bu konuların sahibi millettir. Konuları millet çözecek. Buna alışmamız lazım" biçiminde konuşmak suretiyle yeni anayasada halkoylamasının genişletileceğini gündeme getirmektedir. Oysa demokrasilerde her şey halkoyuna sunulamaz. Bunun kuralları anayasalarda yer alır. Çağdaşlık ve uygarlık nasıl halkoyuna sunulamazsa, laiklik de oy sorunu yapılamaz. Bu nedenle halkoyuna sunulamayacak olan laiklik ilkesine dayandırılan türban yasağı da halkoylamasına götürülemez.

M. İskender ÖZTURANLI
Cumhuriyet
 
Terörün Silahsız Gücü

Güneydoğu illerinden birisinde ilköğretim sınıf öğretmenliği yapmakta olan bir arkadaşım bir gün sınıfında karşılaştığı bir durumu anlattığında pek şaşırmamıştım açıkcası.Arkadaşım sınıfındaki öğrencilerden birini ayağa kaldırarak bir soru sorar.

Aldığı yanıt şaşırtmıştır.Sorduğu soru Türkiye'ye komşu bir ülkeyi söylemesini istemesidir.Öğrenci ''Diyarbakır'' cevabını verir.10 yaşındaki bir çocuğun bu cevabı vermesinin ardında yatanlar pek de içaçıcı değildir.

Günümüzde bölücü yapılanmaların tek bir yüzü düşünülüyor ya da göz önünde bulunduruluyor.O da silahlı güç yani ''Terör''.Örneğin bölücü bir örgüt olan PKK'nın tek çalışma sistemi terör değildir.En temelde 3 çalışma prensibi ve amacı vardır.

1-)Yurt içinde silahlı eylemler gerçekleştirerek devletin ekonomik ve askeri gücünü zayıflatmak,millet içinde umutsuzluk yaratmak.

2-)Çoğunluğu Yurt dışı olmak üzere başta uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile kendisine ekonomik gelir sağlamak.

3-)Kürdistan hayalinde oldukları topraklara sahip devletlerde bürokrasiyi kontrol altına almak ve devleti ele geçirmektir.

1. maddeyi irdelersek eğer bölücü örgütün silahlı gücü devletin kendi silahlı gücü sayesinde istenildiği zaman bitirilebilir.Yapılamayacak birşey değildir.

2. maddeyi irdelersek eğer devletlerin çeşitli güvenlik güçlerinin ortak çalışmasıyla bu durumda bitirilebilir ya da büyük oranda azaltılabilir.
Ancak 3. madde ortadan kalmadığı zaman bunların hepsi sadece geçici olacaktır.Zaten 3. madde gerçekleştikten sonra diğerlerine de pek gerek kalmayacaktır.Olaylara sadece tek yönden bakmaktayız maalesef.İşin ciddi boyutunu düşünmeli ve bölücülüğün sadece silahlı eylemler olmadığının ve 10 yaşındaki bir çocuğun komşu ülkemiz sorusuna Diyarbakır cevabını vermesin sebebleri düşünülmeli ve ona göre hareket edilmelidir.Küçüklükten belli bir ideolojiyi benimsemiş insanların kafasından o ideolojiyi silmek neredeyse imkansızdır.Yurt içinde terör bitse de günden günde artmakta olan bu tür ideolojiler bitmediği sürece,iyiye doğru döndüğümüzü zannedip halbuki içine girdiğimiz tehlikenin farkında olmayız.Önce bu topraklarda yaşayan herkesin bir köken geçmişi ve ortak tarihi olduğu irdelenerek herkesin kardeş olduğu düşüncesi yayılmalıdır.Toplumun herkesimi bu düşünceyi benimsemeli ve bunu gerektiğinde belirtmekten çekinmemelidir.Yapılacak her türlü yayınla bunlar belirtilmelidir.Birbirimizi yemek yerine birlik ve beraberlik içinde olup geleceğe dönük projeler gerçekleştirmeliyiz.En önemlisi ırkçılığı bu milletin kafasından silmeliyiz.Terör örgütüyle uzaktan yakından ilgili olmadığı halde teröristmiş toplumda muamele gören kişi bir noktada sabredemeyerek gerçekten terörist olursa bunun sorumlusu kimdir acaba?Bunların dışında devletin çeşitli kurumlarında önemli güvenlik önlemleri alınmalı,devletin gerçekten çok iyi çalışan istihbarat kurumlarının sağladığı istihbaratlar tam olarak dikkate alınmalı ve saydıklarımla birlikte bu 3. maddeye son verilmesi gerekmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi : '' Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem.O işe neler engel olur diye düşünürüm.Engelleri kaldırdın mı sorun da kendiliğinden çözülür.''

3. maddede ortadan kaldığı zaman terör de dönmemek üzere biter.Aksi halde devletin güvenlik güçleri terör kamplarını dağıtsa da tüm teröristleri etkisiz hale getirse de yeniden aynı amaç için örgütlenen gruplar yüzünden maalesef terörden ve onun zararlarından kurtulamayız.Bir yandan terör var diye ortalığı aya kaldırırken burnumuzun dibinde ne olaylar döner de farkına vardığımızda iş işten geçmiş olur.


Hasan Ulubatlı
Araştırmacı Yazar
 
Yönetenler cesaretli olmalı

Demirel, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinin (KSÜ) yeni akademik yılı töreninden sonra gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Türkiye’nin başında bir terör belası olduğunu, bu belayla mücadelenin cesaret ve kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini söyledi.
Teröre karşı tüm önlemlerin alınması gerektiğini belirten Demirel, Türkiye’nin 1984 yılından bu yana mücadele etmek zorunda kaldığı terörün "etnik milliyetçiliğe" dayanan, "bölücü" ve "ayrımcı" olduğunu ifade etti.

Demirel, Türkiye Cumhuriyeti devletini bölme, parçalama çabalarının sonuçsuz kalacağını vurgulayarak, "Buna kimse razı olmaz. Herkes aklını başına devşirmeli. Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Türk Milletini mağlup etmek mümkün değildir. Yapılanlar densizliktir" diye konuştu.

Terörle mücadeleden kısa sürede sonuç alınmasının mümkün olmadığına dikkati çeken Demirel, şunları anlattı:

"Şehit olan çocuklarımız hepimizi üzüyor. Türkiye’nin güvenlik güçleri, kahraman ordusu, polisi, idarecileri terörle mücadeleyi sürdürüyor.

Milletimiz de güvenlik güçlerimizin, askerimizin, polisimizin, hükümetimizin yanında. Alınan tedbirler öyle sabahtan akşama bizi neticeye götürmeyebilir. Ama her tedbiri almak lazımdır.

Akan kan durmalıdır. Kanın durması neyi gerektiriyorsa onu yapmalıyız.

’Akan kanın durmasını sağlayacak bir tedbir var da biz bunu yapamıyoruz’u kabul etmeyiz, devletimiz için zaaf olur. Zaten kimse de bize ’kanın durmasını önleyecek tedbirleri niye alıyorsunuz’ diyemez." Demirel, alınacak tedbirler ve atılacak adımların ne ölçüde çare olacağını güvenlik makamlarının bileceğini ifade ederek, Genelkurmay Başkanlığının önereceği tüm tedbirlerin alınması gerektiğini, bu tedbirleri almayanların vebal altında kalacaklarını kaydetti.

Demirel, Irak’ın kuzeyine gerçekleştirilecek bir operasyonun terörle mücadelede fayda sağlayıp sağlamayacağına ilişkin soruyu, "Güvenlik güçlerimiz epey bir zamandan beri böyle bir tedbirin alınmasının yanında" diyerek yanıtladı.

Terörün bitirilmesinin tüm dünyanın görevi olduğunu ifade eden Demirel, Türkiye’deki terörü bitirmenin de Türkiye’nin görevi olduğunu belirtti.

Demirel, bir başka soru üzerine, vatandaşları 21 Ekimde yapılacak referandumda oy kullanmaya çağırdı. "Sandığa ters dönülerek bir yere varılamaz" diyen Demirel, vatandaşa sandığa sahip çıkmasını, sandığa gitmesini tavsiye ettiğini bildirdi.

Milliyet
 
konuları birleştirdim..

mossat35

siyaset ve politika bölümüne günlük konu açma ikidir..
 
ne demiş recep tayyip erdoğan zorla laik olunmaz
BIRAK HERKES KENDİSİ KARAR VERSİN LAİK OLUP OLMAYACAĞINA
 
Laiklik halk oyuna sunulamaz.

Evet laiklik getirilirken halk oyuna sunulmadığı gibi kaldırılırkende sunulamaz nasıl geldiyse öyle gider.

Türk ulusunu ümmet anlayışından ulus anlayışına geçiren bir düşüncedir. Ve Türk devrimi açısından bir ideolojidir. Türk ulusunun çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için benimsenen bir davranış biçimidir.

Türk Devrimi !!! Türk devrimi henüz gerçekleşmedi, Allahın izniyle gerçekleştiğinde kaçacak delik arayacaksınız, siz ülkeyi sabatayistlere peşkeş çekenler ve sabatayistleri koruyan sistemi müdafa etmeye çalışanlar.

Siyasal iktidar, yeni ve renksiz bir anayasa yapmak düşüncesindedir. Bunun için gerekli hazırlıklar başlatılmış, ısmarlama taslaklar ortaya konulmuştur. İktidar partisi ileri gelenleri, bir yandan anayasanın değişmez üç maddesini değiştirmeyeceklerini belirtmekte, ama öte yandan da üniversitelerde türban yasağının kaldırılacağını söylemektedirler. Bunu nasıl yapacaklarını kendileri de bilmemektedir.

Kemalizm den ve laiklikten yoksun anayasa bazı çevrelere göre renksizdir. Bu arkadaşların aklına renk deyince haki yeşili gelir tek renkleri budur. Ellerinden gelse boyarlar ülkeyi komple haki yeşile çünkü taptıkları haki yeşil giyen zümredir. Türban yasağına hiç girmeyeceğim cehennem gereksiz değil...

Bilindiği gibi Osmanlı döneminde yasaların şeriata uygunluk koşutu aranmasına karşın, Atatürk devrimiyle akla, bilime ve toplumsal gerçeklere uygunluk koşulu aranmaya başlanmıştır. Bu düşünce biçimi, laiklik ilkesinin bir ürünüdür. Cumhuriyet yasalarının ve kuruluşlarının odak noktası laikliktir. Cumhuriyet, laik düşünceden doğmuştur. Atatürk devriminin ideolojisi ve Türk ulusunun çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için benimsenen bir düşünce dizgesidir. Cumhuriyet hukukunun esin kaynağı, Türk devriminin temel direğidir. Bu temelin sarsılması, cumhuriyet yasalarının, cumhuriyet kuruluşlarının boşlukta kalması demektir.

Ne alakası var? Koskoca cumhuriyet laikliklemi ayakta duruyor, cumhuriyet millet içindir. Millet kabul etmiyorsa paşa paşa değişir o kurallar. Allahın ayeti değilya. Yıllardır milletin elinde bir pranga var üstünde de egemenlik milletindir yazılı, prangayı görenler çoğaldıkça etekler tutuşuyor, zaman hayırlara gebe inşallah...

Ne var ki Adalet ve Kalkınma Partisi, öteden beri "Devlet laik olur, insan laik olmaz" türküsünü söylemektedir. Bu arada "Müslümanlıkla laikliğin bir arada olamayacağını" da gündeme getirmiştir. Hiç kuşkusuz bu düşünce yandaşlarının tümü, laikliğin ne olduğunu bilmeyen din sömürücüleri ve din devleti özlemcileridir.

Laikliğin çoğu literatürde karşılığı sekülerizm dir yani din dışılık, dinden ayrı olma... İslama göre ne insan din dışı olabilir ne devlet... Süsleyip püsleyip tanımlamaya çalıştığınız laikliğin hiç bir tanımı müslüman-türk milletinin kalıbına oturmamaktadır. Nefesler boşa tüketilmektedir. Şanlı Peygamberimizde din devleti kurdu, şanlı ecdadımızda ve laikliğin ne olduğunu bilmediler kayıpları nedir? Her kusurdan ve günahtan münezzeh peygamber ne kaybetmiştir İskender Özturanlı?

Bir din devleti özlemcisi olan AKP, "Türkiye Cumhuriyeti... demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" biçimindeki değiştirilmesi olanaksız ikinci maddeye dokunmayacağını söylemiştir. Ama 24. maddede yer alan laikliğin tanımını yeniden yapmak suretiyle, onu sulandırmaya çalışmaktadır. Bu, hukuk hilesinden başka bir şey değildir. Ayrıca türbanı da üniversitelerde serbest bırakmak düşüncesindedir. Bundan önceki iktidarlar nasıl anayasa ile yapamayacakları değişiklikleri Milli Eğitim Temel Yasası'nı değiştirerek, Öğretim Birliği'ni delik deşik etmek suretiyle imam hatip okullarını akıl almaz biçimde çoğaltabildilerse, şimdi de AKP iktidarı, istediği değişiklikleri anayasanın değiştirilebilir maddelerine serpiştirmek suretiyle, hukuksal bir aldatmacayla amacına ulaşmak istemektedir. Ayrıca siyasal iktidar, Türk mahkemelerinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ülkemizdeki türban yasağını laiklik ilkesine dayandırdığını da görmezlikten gelmektedir..

İmam Hatip Liselerinden korkulmasındaki sebep dinini öğrenen insanların laiklik karşıtı olacağı fikrine dayanır. İnsanlar dininin öğrenmekten uzak kalmalıki köhne düzen ve bu düzenden nemalanan zümre yoluna devam etsin. İşte bu zümrenin uykularını kaçıran dinini bilen ve davasının peşine düşen imam-hatipli müslüman gençliktir. Yıllardır İslama bayraktarlık yapan bir milleti dinden soğutamayacağını anlayan zümrenin derin hezeyanlarıdır imam- hatip liseleri düşmanlığı.
Bu arada AKP yi AB yardakçılığıyla suçlayanların AİHM nin kararlarına sahip çıkması traji komik olmaktan öteye geçmemektedir.


Bunların yanında yapılacak yeni anayasanın renksiz olacağı söylenmektedir. Oysa dünyadaki tüm anayasaların bir rengi ve ideolojisi vardır. Rengi olmayan bir anayasa yoktur. Bugüne değin çıkarılan tüm anayasalara renk veren Atatürk ilkeleri ve ideolojisidir. Şimdi ise AKP iktidarı Atatürk sözcüğünü ve Atatürk'ün getirdiği laiklik uygulamasını değiştirmeye çalışmaktadır.

Zamanla ölen, ölmeye eskimeye mahkum olan ideolojiler... Ve bu ideleojilerin savunucusu sahte kahramanlar, Atatürk ilkelerinden sadece birini ele alalım "devletçilik" ne oldu 21. yüzyılda YALAN OLDU... Liberal ekonomik sistem devletçiliği sildi süpürdü geçmiş olsun, yarında başka bir ideloji çıkar liberalizmi siler süpürür, insanlık en doğruyu bulana kadar bu süreç devam eder, 1400 sene önce gelen tüm dertlerine çözüm olan sistemi keşfettiği gün bu süreç sona erer.

Özgürlüğün ne olduğu henüz bilinmeyen dönemlerde Paskal din adına, Montaigne ahlak adına, Molière ise hem din hem ahlak adına aforoz edilmiştir. Bugün Atatürk ve Atatürkçü düşünce neyin adına aforoz edilmek istenmektedir, belli değildir.

Özgürlük ve hürriyet sahte mabutlara değil sadece İslamiyete teslimiyettir hür insan İslama teslim olan insandır.

Atatürk'ü yok etmek isteyen bu zavallılar bilmezler ki, Atatürk'ü "ölüm bile öldürememiştir". Belirsizlik içinde bocalamakta ve yağmur dualarıyla ülkeyi yönetmeye çalışmaktadırlar. Yağmur duacılarının başında bulunan Tayyip Erdoğan 'la nereye kadar gidileceği de kuşkuludur. Çünkü şıhların, mollaların ve tarikat şeyhlerinin dualarıyla bir yere gidilemez. İsa'nın eşeğini Mekke'ye de götürseler, döndüğü zaman yine eşek olarak dönecektir. Dünya yüzünde şimdiye değin bir eşeğin Mekke'den insan olarak döndüğü görülmemiştir.

Dine menfi bakış açısının en korkunç tezahürlerinin kaleme alındığını görüyor, Allah ıslah etsin demekten ziyade sizi bir yere not düşüyoruz...

AKP iktidarının ideolojiden korktuğu anlaşılmaktadır. Oysa ideoloji, korkulacak bir düşünce biçimi değildir. Atatürkçü laiklik de bir ideoloji olarak Türk Devleti'nin onsuz olmaz ilkesi, Türk devriminin temel taşıdır. 1952 yılında La Haye'de toplanan bir siyasal kongrede, ideolojiler, "bir düşünler ve inançlar, ya da inanç haline gelmiş düşünceler bütünü" olarak tanımlanmıştır. İdeal ile ideoloji arasında büyük fark vardır. Ulusal Savaş, idealist kişilerin çabalarıyla kazanılmıştır. Savaş yıllarında Türk ulusu için bir ideolojiden çok, bir ideal söz konusudur. Çünkü o yıllarda ilk ve en yüce amaç, vatanın kurtarılmasıdır. Bilim nasıl ilk kuşkudan doğduysa, "bir kitlenin, bir topluluğun kaderi önünde fışkıran ilk acıdan da ideal doğmuştur".

Laiklik, Kurtuluş Savaşında vatanın müdafası için kahramanca çarpışan aziz Türk Milletinin ideleojisi DEĞİLDİR... Bu ideal kabul edilirken anadolunun müslüman-türk halkına danışılmamıştır, karşı çıkanlar sürgün edilmiş, idam edilmiştir, Frenk şapkalıyı yurdundan defeden Türk Milleti, kafasına frenk şapkası takamaz...

Özgür düşünceyi kısıtlayan boş inançlar, kör inanç haline gelmiş dinsel kurallar vardır. Ülkeyi yıllar yılı geri bırakan din bezirgânları, din sömürücüleri vardır. Bu nedenle Türk ulusunu bu gericilerden kurtarmak, tam bağımsız ve uygar bir toplum haline getirmek için gerçekçi bir ideolojiye gereksinim vardır. İdealin metafizik bir yanı olmasına karşın, ideolojide böyle metafizik yan yoktur. Ve ideoloji, sözlük anlamı ile "Belirli bir düşüncenin siyasal bir amaca ulaşma aracı olarak kullanılmasıdır".

Din bezirganlarına yoketmek için din yokedilmez. Bu resmen kolaycılıktır. Kör inançla gerçek inancı ayırd edip hükmünü koysaydınız madem neden topyekün düşman kesildiniz?

Siyasal iktidar, laikliği örselemekle yetinmemekte, yepyeni bir anayasa yapmak amacıyla onu zedeleyerek tanınmaz hale getirmeye de çalışmaktadır. Hemen belirtelim ki yeni bir anayasa yapmak kurulmuş iktidarların değil, kurucu iktidarların görevidir. Bu nedenle 22 Temmuz seçimlerinden sonra oluşturulan Meclis, sivil ve renksiz bir anayasa yapamaz. Çünkü Türk ulusu tarafından kendisine böyle bir yetki verilmemiştir. Yepyeni bir anayasayı, ancak böyle bir yetkiyle donatılmış "Kurucu Meclis" yapabilir. Hele laik sistemle yıllar yılı çatışmış bir iktidarın, yeni bir anayasa yapmaya kalkışması eşyanın doğasına da aykırıdır.

Eşyanın doğasına aykırıymış, yaşadığın alemin sahibi olana isyan etmek neyin doğasına aykırı o zaman? bi sorgula hele.

Laiklik, evrensel bir kavramdır. Çağdaşlık ve uygarlıktır. Türk ulusunu ümmet anlayışından ulus anlayışına geçiren bir düşüncedir. Ve Türk devrimi açısından bir ideolojidir. Türk ulusunun çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için benimsenen bir davranış biçimidir. Tayyip Erdoğa n son konuşmalarıyla okullarda türbanlı kızlarla türbansızların birlikte okuyacağından söz etmektedir. Ayrıca "ülkede öyle konular gündeme gelecek ki, artık bu konuları sahibine götüreceğiz. Bu konuların sahibi millettir. Konuları millet çözecek. Buna alışmamız lazım" biçiminde konuşmak suretiyle yeni anayasada halkoylamasının genişletileceğini gündeme getirmektedir. Oysa demokrasilerde her şey halkoyuna sunulamaz. Bunun kuralları anayasalarda yer alır. Çağdaşlık ve uygarlık nasıl halkoyuna sunulamazsa, laiklik de oy sorunu yapılamaz. Bu nedenle halkoyuna sunulamayacak olan laiklik ilkesine dayandırılan türban yasağı da halkoylamasına götürülemez.

M. İskender ÖZTURANLI
Cumhuriyet

İşte bu! Tebrik ederim dayatmanın, halka rağmen halk için proje üretmenin dayanılmaz hafifliği.. Bu aklı evvellere göre halk cahildir, anlamaz bu ülkenin anayasasını yazanlar ne lazımsa yapar halka bırakmaz, halka bırakırlarsa halk yıllardır sömürüldüğünün hesabını soracaktır çünkü, halka bırakırlarsa halk üstüne seksen yıldır oturmayan elbiseyi yırtıp çıkacak, kimliğine uyan elbiseyi giyecek ve beceriksiz terzilerede tokatı yapıştıracaktır. O sebepten halk oylamasına gidilemez, o yüzden on senede bir darbe olur, balans ayarı yapmak iktiza eder. Ve bu devletin kurumlarında " EGEMENLİK ULUSUNDUR " yazar... Tabi yersen....

Türk Ocağı
 
Türk Ocağı'nın yorumlarına teşekkürler........
 
yaw insanlar ozgurdur neden insan laikligi benımsemek zorundadır kı ben laikligin korunmasından yanayım ama baskaları laik olmak zorunda degil onların gorusudur biz nasıl laiklik istiyosak onlarda istemeyebilir saygı:D
 
Ey... Arif`in dilinde ki türküsü!
Küfrün ve imansızın korkusu
Ey... Ak şafak, ey... Türk-İslâm ülküsü;
İlelebed edeceksin devam sen,
Yaşamamın gayesisin dâvâm sen.

Eyvallah Türk Ocağı diyecek söz kalmamış.
Allahın selamı Türkün istiklalini kurtaracaklar üzerine olsun.
 
Mustafa Kemal, gerek partisinin içinde gerekse dışında, farklı ideolojik görüşlere karşı son derece hoşgörülü idi. Ama ödün vermediği tek bir konu vardı: Laiklik! Serbest Fırka'nın önderliğini üstlenecek olan Fethi Okyar'a yazdığı mektupta yer alan şu satırlar, bu konuda çok aydınlatıcıdır: "Memnuniyetle tekrar görüyorum ki, laiklik esasında beraberiz. Zaten benim siyasi hayatta bir taraflı olarak daima aradığım ve arayacağım temel budur... Laik Cumhuriyet esası dahilinde fırkanızın her türlü siyasi faaliyetinin bir engelle karşılaşmayacağına güvenebilirsiniz efendim."

"Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz;
en doğru, en hakiki yol, medeniyet yoludur. Medeniyetin emir ve isteklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir."
(M.K.Atatürk)​
 
mossat35 hani sizin herseyi sorgulayan herseye süpheyle yaklasan görüslerinize!! ne oldu.. laikliği neden hiç tartısmasız kabul ettiğiniz acık.cünkü laikliğin arkasına sığınıp kendinize pay cıkarmaya calısıyorsunuz...
 
mossat35 hani sizin herseyi sorgulayan herseye süpheyle yaklasan görüslerinize!! ne oldu.. laikliği neden hiç tartısmasız kabul ettiğiniz acık.cünkü laikliğin arkasına sığınıp kendinize pay cıkarmaya calısıyorsunuz...

Hayatta herşey sorgulanabilir. Tabi laiklikte.

Yalnız görüyorsun ne olduğunu bilmeden sorgulayanlar yanlış olduğunu iddia edenler var.

Türkiye de uygulanma şeklini, insanların neden karşı çıktığını tartışabiliriz. Emin ol Laikliği kötüleyemezler, çünkü hala onun ekmeğini yiyiyorlar. Sadece yanlıştır dinsizliktir diye kendilerine öğretilenleri yapıyor insanlar.
 
Beyler birbirimizi kandırmayalım artık. Onun bunun maskesi bizi ilgilendirmez. Önemli olan bu ülkedekilerin maskesi değil mi?

Savunamadığınız düşüncelerinize kılıf uydurmakta acemisiniz.
Laikliği bilmiyorsan iftira, çamur atma... Git öğren, öğret.
 
Türk ocağının yorumlarına katılıyorum. teşekkürler Türk ocağı...
Laiklik halkoyuna sunulamıyorsa demekki halka hitap etmeyen halkın benimsemediği bazı noktaları mevcut...içi doldurulmamış ve lastik gibi sağa özellikle sola çekiliyor...
bu halk eğer bir şeyi benimsemişse onun oyuna sunabilirsin herşeyi. demekki korkuyorsunuz...

Türbana karşı çıkıp antidemokratik gerekçelerle bacılarımızın başlarını açtırmaya çalışırken neden halk oyuna sunamadınız? denekki halk sizinle aynı düşünceye sahip değil.

halk kendi iradesiyle cumhurbaşkanını seçmek istediğinde aynı seçimlerde olduğu gibi "bazı kendini bilmez politikacı ve yazarlar" yine güzide halkıma "göbeğini kaşıyanlar" derse hiç şaşırmayacağım...

siz busunuz işte sadece dayatma ve baskılarla insanları sindirmeye çalışmak ve halk adına kendince kararlar almak... bayram temizliği için geç değil, kafanızdaki örümcek ağlarını aldırın...
 
Kimse bu ülkede laikliğe karşı değil.Kaç kez dile getirildi.gelin Laikliği dünya+da ki uygulama biçimi neyse bizde o şekilde uygulayalım.Mesela Fransada veya başka bir avrupa ülkesinde nasıl uylulanıyorsa bizde ayne o şekilde uygulayalım.
ama bazı kesimler olmazzzzz biz nasıl istiyorsak laiklik o şekilde uyggulanacak.Tabi böyle olunca ortya çıkan bu ucube laikliği kabul etmiyoruz.Çünkü genel bir tanımı yok herkes kendine göre bir uydurma laiklik tutturmuş gidiyor.

mesela Bir zamanlar A.N.Sezer "Laiklik adam olmak demektir" diye bir laf etmişti. Şimdi bu zata sorsanki laiklik anayasaya 1937 de girdi.1937 den öncekiler adam değilmiydi.çağ açıp çağ kapatan Fatih sultan mehmed adam değilmiydi.Ve hatta 1937 ye kadar Atatürk adam değilmiydi.sadece ikisene mi adam olarak yaşadı

yani görüldüğü gibi herkes kendi fikirlerine göre laiklik tanımı yapmaya çalışırsa böyle saçmalıklar ortay çıkıyor
 
Geri
Üst