Laiklik “hırsız ve dolandırıcı”lara kaldıysa!

T

Banned
Katılım
8 May 2006
Mesajlar
3,665
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun



Malûm, “yükseköğretimde başörtüsünün serbest bırakılmasını” öngören Anayasa değişikliği, Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül tarafından önceki gün akşam saatlerinde onaylandı...

Bu onaylamayla, Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesinin son fıkrasına, “... ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibaresi eklenmiş oldu... Bu değişiklikle madde, “Devlet organları ve idari makamları, bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır” haline geldi...
Anayasa’nın, “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. maddesine ise, “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir” şeklinde yeni bir fıkra eklendi.
Böylece; “millî iradenin tecelligâhı” olan Meclis tarafından “411 oyla” yani “millî iradenin yüzde 80’i” tarafından yapılan Anayasa değişikliği, “devletin başı” tarafından da onaylanmış oldu ki; işte bu “devlet-millet mutabakatı”nın bir göstergesidir!..

BUGÜNE KADAR NİYE BEKLEDİ?
Sayın Cumhurbaşkanı; “değişikliği niçin geç onayladığını” açıklarken bir ifade kullanıyordu... Bu ifade, daha doğrusu bu gerekçe gerçekten de çok önemlidir.
Köşk’ten yapılan açıklamada deniliyordu ki;
“Sayın Cumhurbaşkanımız, meselenin anayasa değişikliğine gerek kalmadan partiler arasında sağlanacak bir mutabakatla çözümü için sivil toplum örgütlerinin başlattıkları iyi niyetli girişimlere fırsat vermek amacıyla bir süre beklemeyi uygun bulmuşlar ve bu girişimlerin sonuçlanmasını beklemişlerdir.
Ancak, kanunların yayımlanması için Anayasanın 89. maddesinde öngörülen süre içinde söz konusu girişimlerden bir sonuç alınamayacağı anlaşılmıştır.
Bu sebeplerle, anılan kanun Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Anayasanın 89. ve 104. maddeleri uyarınca yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir.”
Bu açıklama çok önemlidir...
Açıklamadan da anlıyoruz ki; sivil toplum örgütleri hep “söylenmişler” ve fakat hiçbir şey “söylememişler”dir!..
Oysa; “söylenmek” ayrı bir şeydir, “söylemek” farklı bir şey!
“Söylenen”ler, hiçbir şey “söylemez”ler!..
Bağırırlar ama konuşmazlar!..
Sadece “slogan” atarlar!..

BİRAND, SANKİ MİLİTAN BİR LAİK!

Anayasa değişikliğinin Meclis’te kabulünden sonra, “söylemek” yerine “söylenen”leri çok gördük!..
“Militan laikliğe” soyunanları da!..
Bunun en önde gelenlerinden biri de 32. Gün programının yapımcısı ve sunucusu Mehmet Ali Birand idi.
Hakkını teslim etmek gerekir ki, “başörtüsüne serbestlik verilmesin” diye, Birand; “militanca bir çaba” sarfetti!..
“Laikliğe sahip çıkmak” için öyle programlar yaptı ki; ne “objektiflik” kaldı ortada, ne “kural” ve ne de “ahlâk!”
“Eskimiş dosya”ları bile indirdi “tozlu raf”lardan!..
Yıllar önce, güya “oruç tutmadığı” için öldürülen gencin anasını da konuşturdu, “kendi aralarında kavga” yapan ve fakat “oruç tutmadığı” için dayak yediğini iddia eden “TRT’ci”yi de!..
Ne yalan söyleyeyim;
“Kapanmış dosyaları” yeniden açıp, bir anlamda “mahalle baskısı”na delil göstermeye çalışan, tabiî bu arada tam bir “militan laik” gibi davranıp “provokatörlük” sergileyen M. Ali Birand’ın ruh hali, bana; “acaba suçlular dayanışması mı?” sorusunu sordurttu!..
Bir de şunu sordum, kendi kendime:
“Laikliği savunmak bu adamlara mı kaldı?.. Eğer öyleyse vay laikçilerin haline!”
Şu hâle bakın;
Laikliğe sahip çıkmak için “Cumhuriyet mitingleri” düzenleyen Tuncayım Özkanım’dan sonra CHP Milletvekili Prof. Necla Arat’ın da “intihalci” olduğu, yani başkasının yazdığı eserlerden “aşırma” yaptığı, Türkçe ifadesiyle “hırsızlık” yaptığı ortaya çıktı!..
Vah “laikçiler” vah!..
Bir yanda “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganları, bir yanda “emeğe saygısızlık!”
Sadece Tuncayım Özkanım ve Necla Arat değil; biliyorsunuz M. Ali Birand da “dolandırıcılıktan mahkûm” olmuş ve hatta bu suçu Yargıtay tarafından da onaylanmıştı!..
Evet, “TRT’yi dolandırmış”tı M. Ali Birand!.. İddialara göre, “karısının iç çamaşırlarının faturası”nı bile TRT’ye ödettirmişti!..

ACABA SOKAĞA ÇIKABİLİR MİYDİM?

Ben, hiçbir şey demiyorum... Çünkü, Hürriyet’teki 3 Ocak 2002 tarihli köşesinde Emin Çölaşan denilmesi gerekeni demiş ve şunları yazmış:
“Mehmet Ali Birand’ın TRT’deki icraatı henüz belleklerden çıkmadı.
Orada program yaparken TRT’yi, yani devleti göz göre göre dolandırmış ve epeyce parayı sahte belgelerle, şişirilmiş ve üzerinde oynanmış faturalarla cebe indirmişti. Sonunda yakalanmış, Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmış, suçu sabit görülmüş ve 11 ay 20 gün hapis cezası almıştı.
Bu ceza Yargıtay tarafından onanıp kesinleşmişti. Cezası ertelendi. Mahkeme 10 gün daha fazla hapis verseydi, bu değerli gazeteci (Allah korusun!) içeri girmiş olacaktı.
Ancak Birand’ın yaptıkları bununla da kalmıyordu. Yine TRT’de yaptığı başka sahtecilikleri de vardı. O dosyalardan da yargılandı, bu kez suçu mahkeme tarafından sabit görüldüğü halde, zamanaşımı nedeniyle dava düştü.
Bunları o zaman da bütün belgeleriyle yazmıştım. İmza taklitleri, parası devletten tahsil edilen düzmece faturalar, üzerindeki rakamlarla oynanıp şişirilmiş faturalar Mehmet Ali Birand’ın eseriydi.
Bir an düşünüp kendimi onun yerine koyuyorum. Ben böyle bir şey yapsaydım, yaptıklarım belgelenseydi, o durumlara düşseydim, acaba sokağa çıkabilir miydim?
Değil köşe yazıları yazmak ve televizyonda canlı yayın yapmak, tanıdığım ve sokaktaki tanımadığım insanların yüzüne utancımdan bakabilir miydim?
Yoksa ben de sırıtarak ve elimi koluma sallayarak ortalıkta gezinmeye devam eder miydim?”
Gelin görün ki, Birand; “utanç” filan duymadan insanların yüzüne bakabiliyor, dahası Kanal-D’de program yapmaya devam ediyor!..
Üstelik de, “suçlu” sayılabilecek insanları ekrana çıkarıp, onları “haklı” ve “mağdur” göstermeye çalışarak, bir anlamda “suçluların dayanışması” örneği veriyor!..
Kendisi de “tescilli dolandırıcı” ya!..

BAYBURT’TAKİ OLAYIN ASLI
Geçen Perşembe akşamı da aynısını yaptı... “Şarküteri” açmak için izin alan ve fakat yasalara aykırı olarak “açıktan içki servisi” yaptığı için Bayburt Belediyesi ile takışan bir adamı ekrana çıkartıp, onun sırtından “mahalle baskısı edebiyatı” yapmaya yeltendi...
Ne var ki; adam “Birand’ın aradığı malzeme”yi vermeyince, apar-topar ekrandan uzaklaştırıldı.
Ne yalan söyleyeyim, bu olayın “2 yıl önce” meydana geldiğini ve “provokasyon” amaçlı olduğunu bilmeme rağmen, muhabir arkadaşlarımdan “olayın aslı”nı araştırmalarını rica ettim.
Araştırma sonunda bana verdikleri bilgi şu:
“32. Gün programına çıkan İsmail Köse, 11 Temmuz 2005 günü şarküteri için Bayburt Belediyesi’ne başvurdu ve Yunus Şarküteri isimli işletmeyi faaliyete geçirdi.
Bir süre sonra belediye ekipleri, ruhsatında olmadığı halde içki sattığını, ayrıca dükkânın arka bölümünde açık içki servisi yaptığını belirledi.
Çeşitli defalar uyarılan İsmail Köse, bu kanun dışı faaliyete devam edince Belediye Encümeni’nce 21 Temmuz 2005 günü 123 YTL cezaya çarptırıldı.
Cezaya yaptığı itiraz reddedilen İsmail Köse, içki satmaya ve açık içki servisi yapmaya devam edince Belediye Encümeni bu defa Yunus Şarküteri hakkında 28 Temmuz 2005 günü 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 34. maddesine riayet etmediği gerekçesiyle kapatma cezası uyguladı.
İsmail Köse kapatma kararına Trabzon İdare Mahkemesi’nde itiraz ederken mahkeme 12 Eylül 2005’te Belediye Encümeni’nin işleminin yürütmesini durdurdu...
Bayburt Belediyesi’nin, dâvâyı Bölge İdare Mahkemesi’ne taşıması üzerine, bu defa Belediye lehine karar çıktı.
Bölge İdare Mahkemesi, belediye ruhsatına da alkollü içki yazılmasının gerektiğine, Yunus Şarküteri’nin ise bunu yerine getirmediğine karar verdi.
Daha sonra İsmail Köse, belediyeye başvurarak Tekel Bayii açmak istediğini bildirdi. Gerekli başvuruları yaptı ve kendi ismine Genç Osman Mahallesi’nde Tekel Bayii açtı.

BASKI OLSA, 4 TANE TEKEL BAYİİ OLUR MU?
Halen de, “Tekel Bayii”ni işletmeye devam ediyor...
Ve hatta, belediye sınırları dışında bir de “gazino”su var!
Muhabir arkadaşlarım, AK Partili Bayburt Belediye Başkanı sayın Bekir Çetin ile de görüşmüşler...
Birand’ın programını o da izlemiş.
Söyledikleri şu:
“Kanal D’nin yayınını provokasyon olarak görüyorum. Bayburt’ta böyle bir sorun yok. 2 sene önce de bu arkadaşımız şarküteri ruhsatıyla içki satmaya ve dükkânda açık içki servisi yapmaya çalışıyordu. Bizim Tekel Bayii ruhsatı alması yönündeki telkinlerimizi dinlemeyince, dükkânı kapattık. Trabzon Bölge İdare Mahkemesi’nden lehimize karar çıktı. Sonra Tekel Bayii ruhsatı ile başvurarak dükkânını yeniden açtı ve işletiyor şu anda. İçki satışını engelleyen yok. Hatta belediye sınırları dışında bir de gazino açtı.
Başörtüsü konusu gündeme geldi diye içki içenlere baskı varmış havası oluşturmaya çalışıyorlar. Bayburt’ta asla böyle bir şey yok. İlimizde İsmail Köse ile birlikte 4 kişi Tekel Bayii işletiyor. Benim müsaade etmediğim olay, şarküteride bunu yapamayacağı, içki satmak için Tekel ruhsatı olması gerektiğiydi.
32. Gün’de İsmail Köse belediye ile problemi olmadığını söylemek isterken yayını kestiler. Almak istedikleri malzemeyi alamayınca yayını kapattılar. Canlı yayın olsaydı bağlanıp doğruları söyleyecektik ama paket yayınmış, bir şey yapamadık.”
Olayın aslını, sanıyorum yeterince öğrendiniz...
Ve gördünüz, “nasıl bir tezgâh” döndüğünü!..
Görüyorsunuz ya;
“İki yıl önceki” bir olay, “daha yeni olmuş gibi” gösteriliyor!..
Tamamen “yasal prosedürler”den kaynaklanan bir sürtüşme; “Bayburt’un evliyalar yatağı olmasına” ve bu yüzden “içki ruhsatı verilmemesi”ne kadar götürülüyor!..
Kim götürüyor bunu?
“Tescilli dolandırıcı” Birand!..
Hani, “bozacının şahidi şıracı” derler ya; görüyorsunuz işte, “içkici”nin savunucusu da “dolandırıcı” oluyor!..
Anlayacağınız, tam bir “suçlular dayanışması!”

SAĞLAM MALZEME BULUN!
Söyleyin Allah aşkına;
Cumhuriyeti savunmak, laikliğe sahip çıkmak böyle “hırsız ve dolandırıcı laikçiler”e kaldıysa, “Vah!.. Vah!.. Vah!..” demez misiniz?..
Ne diyordu sayın Cumhurbaşkanı;
“Kanunların yayımlanması için Anayasa’nın 89. maddesinde öngörülen süre içinde STK’ların söz konusu girişimlerinden bir sonuç alınamayacağı anlaşılmıştır.”
Nasıl netice alınsın ki;
Kimi “dolandırıcı”lığını örtbasla meşgul, kimi de “hırsız”lığını!..
Bir yandan da, “laikliğin militanlığı”nı yapmaya kalkmıyorlar mı, işte ona çok gülüyorum!..
Hani, “akıllıca” militanlık yapsalar, yine dert değil...
Ama birader, laikliği de “maskara” ettiler bunlar!..
“İflas etmiş tüccar” gibi, “eski defter”leri karıştırmaya devam ederlerse, korkarım daha çoook güldürürler kendilerine!..
Sonuç itibariyle, şunu söylemek istiyorum: Bu ülkede; “çürük malzeme” kullanan ve “malzemeden çalan” müteahhitleri içeri atıyorlar ama “çürük malzemeden program” yapanlar ve “malzeme çalan”lar, hâlâ ellerini-kollarını sallayarak “laiklik militanlığı” yapıyor!..
İşte ben de, bunu anlayamıyorum!..
---------
Kartel, operasyonu niye beğenmedi?
Kartel gazeteleri ve televizyonlarını anlamakta zorlanıyorum... "Genelkurmay'dan akredite" olmalarına rağmen, adeta "düşman" gibi yayın yapıyorlar!..
"Haritaları" açıyorlar önlerine ve "hangi askeri birliğin nerede konuşlandığını" tek tek anlatıyorlar!..
Üstelik, "kara harekâtı"nı da beğenmeyip, neredeyse "göstermelik operasyon" demeye getiriyorlar!..
Oysa, daha düne kadar, "Kuzey Irak'a girilmesini ve PKK kamplarının birer birer dağıtılmasını" isteyen kendileriydi!..
Hâl bu iken; "Hükümet"ten sonra, Genelkurmay ile de "papaz" olmalarının esbab-ı mucibesi nedir, inanın anlayamadım!..
Genelkurmay'dan, "örtü konusunda bekledikleri tepkiyi göremedikleri" için mi, yoksa "operasyon düğmesine kendileri basmadığı" için mi?..
"Gir içeri!.. Vur!.. Kır!" demeden "operasyon" başladığı için mi burun kıvırıyorlar acaba?..
Kimbilir, belki de öyledir!..
Belki de; "Bu ülkede operasyon yapılacaksa, ona da biz karar veririz" demek istiyorlardır!..


HASAN KARAKAYA
VAKİT
kaynak:www.tevhidhaber.com
 
Haberin kaynağına yazarına bak hizaya gel.
Şeriatın yılmaz savunucuları bugün demokrasi ve özgürlük mücahiti olmuş. Yanar döner liberlalleri suçluyorlar dün yanımızdaydınız bugün niye karşımıza geçtiniz diye.
 
siz daha laikliğin anlamını adam gibi bilmiyorken sizinle tartışılmaz bile.
laiklik, dini işlerle uğraşmayan kişileri/halkı anlatır. dini işlerle uğraşanlar olarak bizde diyanet kurumu var. size din diye öğretilen şey de başkalarının dini olduğu için sizinle daha fazla çene çalamayacağım. çünkü islam kişilerden değil tanrı'nın kelimesinden öğrenilir ki, sizin peşinde olduklarınız size islamı değil kendi dinlerini öğretiyorlar. müslümanlıkta örtünmek cinsel organların örtünmesiyle olur. sorarım size, bir kadın bir erkek saçını görünce cinsel açıdan tatmin oluyor mu? daha ileri gideyim. kadınların göğüsleri örtülüyor; peki, bir kadın bir erkeğin göğsünü görünce cinsel açıdan tatmin oluyor mu? örtünmek islam'ın geldiği zamanda kadına değer vermeyen arap topluluğunu dizginlemek açısından gelmiştir (ilk onlara geldiği varsayılıyor. ben o zamanda yaşamadığım için böyle yazdım). bakınız ki o zamana, o bölgede kadınlara sadece çocuk doğurma aracı muamelesi yapılıyordu. ilk doğan kız bebekler diri diri o anda toprağa veriliyordu. bu gibi üzücü olayları daha fazla yazmamak gerek. ancak sizin gözleriniz ve kalbiniz mühürlenmiş ki gerçekleri görmek için ne kadar zorlasanız da bence birşey ifade etmeyecek. sizin için üzülüyorum. bu arada radikal islam bilmem ne islam diye islam çeşitleri var. "siz sünni misiniz siz alevi misiniz?" gibi saçmalıklar oldukça dinden sapkınlığınız da olacaktır. çünkü islam mezhep vs şeyleri kabul etmez. tek ve bir gerçek islam vardır. o da tanrı'nın kelimesidir. tanrı'dan dilerim ki geç olmadan doğru yolu bulursunuz.
 
siz daha laikliğin anlamını adam gibi bilmiyorken sizinle tartışılmaz bile.
laiklik, dini işlerle uğraşmayan kişileri/halkı anlatır. dini işlerle uğraşanlar olarak bizde diyanet kurumu var. size din diye öğretilen şey de başkalarının dini olduğu için sizinle daha fazla çene çalamayacağım. çünkü islam kişilerden değil tanrı'nın kelimesinden öğrenilir ki, sizin peşinde olduklarınız size islamı değil kendi dinlerini öğretiyorlar. müslümanlıkta örtünmek cinsel organların örtünmesiyle olur. sorarım size, bir kadın bir erkek saçını görünce cinsel açıdan tatmin oluyor mu? daha ileri gideyim. kadınların göğüsleri örtülüyor; peki, bir kadın bir erkeğin göğsünü görünce cinsel açıdan tatmin oluyor mu? örtünmek islam'ın geldiği zamanda kadına değer vermeyen arap topluluğunu dizginlemek açısından gelmiştir (ilk onlara geldiği varsayılıyor. ben o zamanda yaşamadığım için böyle yazdım). bakınız ki o zamana, o bölgede kadınlara sadece çocuk doğurma aracı muamelesi yapılıyordu. ilk doğan kız bebekler diri diri o anda toprağa veriliyordu. bu gibi üzücü olayları daha fazla yazmamak gerek. ancak sizin gözleriniz ve kalbiniz mühürlenmiş ki gerçekleri görmek için ne kadar zorlasanız da bence birşey ifade etmeyecek. sizin için üzülüyorum. bu arada radikal islam bilmem ne islam diye islam çeşitleri var. "siz sünni misiniz siz alevi misiniz?" gibi saçmalıklar oldukça dinden sapkınlığınız da olacaktır. çünkü islam mezhep vs şeyleri kabul etmez. tek ve bir gerçek islam vardır. o da tanrı'nın kelimesidir. tanrı'dan dilerim ki geç olmadan doğru yolu bulursunuz.

sen milleti laikliği bilmiyor diye azarlıyorsun ama kendin aynı hatayı yapıyorsun.. yani bilmediğin şeyler hakkında yazıyorsun kaç fıkıh, kaç dini kitap okudunda örtünmek ve cinsel tatmin hakkında bunları yazıyorsun ki???? bilmeyen de seni diyanet başkanı sanır....:clap:clap
 
sen milleti laikliği bilmiyor diye azarlıyorsun ama kendin aynı hatayı yapıyorsun.. yani bilmediğin şeyler hakkında yazıyorsun kaç fıkıh, kaç dini kitap okudunda örtünmek ve cinsel tatmin hakkında bunları yazıyorsun ki???? bilmeyen de seni diyanet başkanı sanır....:clap:clap

tanrı'nın kelimesini okumak yeter de artar bile. tanrı insanlara akılı vermişse "başkaları ne diyor aman ben de onu diyeyim" demesin diye.
 
Haberin kaynağına yazarına bak hizaya gel.
Şeriatın yılmaz savunucuları bugün demokrasi ve özgürlük mücahiti olmuş. Yanar döner liberlalleri suçluyorlar dün yanımızdaydınız bugün niye karşımıza geçtiniz diye.

bana kaynaktan çok bataklık gibi görünüyorr...
ayrıca farketmediğin bir noktayı vurgulayayım dediğin gibi şeriat savunucuları değillerki şeriatı savunsunlar cumhuriyete demokrasiye Atatürke ilke ve inklaplarına karşı olsunlarr
bu yepyeni bir anlayış bu yepyeni bir din
bu TÜRBAN DİNİ dir

bu dinde her şey kullanılır
Atatürk te kullanılır Cumhuriyette kullanılır Demokraside kullanılır
Allahı kullanıp şirke bile girerler Kuran-ı Kerim deki ayetleri yetersiz yada eksik gördüklerinden çevirilerine eklemeler yaparlar peygamber adına hadisler uydurup peygamberide kullanırlarr...en sağlamı veda hutbesinin bile 40 farklı çeşidi versiyonu vardır
bu Türban Dini nin sapıklığı onaylanmış tarikatları vardır cinayetleri onaylanmış örgütleri vardır....domuz bağlı yöntemleri vardır ...fadime kalkancı gibi güzelleri vardır
bu yep yeni bir dindir bu din Türban Dinidir..ve herşey kullanılır her kılığa girilir...

umarım bu farkı görmene vesile olabilmişimdir...

saygılarımla.....
 
İsLamda fıkıh konuLarına biLe giren sevgiLi üye arkadaşLar
şimdi fetva makamı da oLdunuz yaLnız
Bu kadar fıkıh biLginiz varken tanrı iLah keLimeLeri nasıL oLuyorda fetvaLarınızda buLunuyor çözemedim
İsLamda tanrı yoktur iLah yoktur ALLAH vardır..!

ayrıca digikLan..

22)haber kaynakları hakkında yorum yaparken yorumlarınızda dikkatli olunuz. "X haber kaynağı haberi vermiş bu yalandır" demek yerine
bunu belgelerle ispatlayınız.Habere inanmak zorunda degilsiniz ama kendi kafanızdanda bu kaynak yalan haber yapıyo diye birşey uydurmanız uygun degildir.
 
Buyrun kısa bir araştırm aile bulduğu Tayyip Erdoğan'ın basında da yayınlanan adli sicili:



Erdoğan hakkında açılmış, kesinleşmiş, 4616 sayılı yasa ile ertelenmiş ya da dokunulmazlık nedeni ile Meclis'te bekleyen İstanbul Adliyesi'nde 3'ü yeni olmak üzere 14, Eyüp Adliyesi'nde 1, Üsküdar Adliyesi'nde 2, Kartal Adliyesi'nde 3 adet olmak üzere toplam 20 dosya tespit edildi.

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Mü-dürlüğü'nün 27.03.2007 tarihli yazısında, "İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu tarafından Bakanlığımıza yöneltilen ve ilgisi nedeniyle cevaplandırılması için Genel Müdürlüğümüze gönderilen 7/21138 Esas No'lu soru önergesine verilecek cevaba esas olmak üzere; önergedeki hususlarının araştırılarak en geç 5 gün içinde bildirilmesini rica ederim" denildi.

Cumhuriyet Başsavcılığı Bakanlık Bürosu'nun İstanbul ceza mahkemeleri, Eyüp, Üsküdar, Beyoğlu, Bakırköy, Kadıköy, Kartal Cumhuriyet Başsavcılıkları, Genel Soruşturma Bürosu Yazı İşleri Müdürlüğü ve Memur Suçları Soruşturma Bürosu Yazı İşleri Mü-dürlüğü'ne 'çok acele-günlü' kaydıyla dağıtılan yazıda, "ı-Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkında 1985-2006 yılları arasında açılan dava sayısı, bu davaların konusu ve sonuçlarının, 2-Sayın Erdoğan hakkında kesinleşmiş olan yargı kararlarının tarihi, esas ve karar numaraları ile karar özetlerinin 3 gün içinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza bildirilmesi rica olunur." talimatları yeraldı. Talimat Fatih, Sultanbeyli ve Ümraniye adliyelerine gönderilmedi.

Başbakan Erdoğan hakkında sadece İstanbul'da 20 dava var

İstanbul, Eyüp, Üsküdar ve Kartal adliyelerinde Başbakan hakkında açılmış, kesinleşmiş, 4616 sayılı Rahşan Affı ile ertelenmiş ya da dokunulmazlık nedeniyle TBMM'de bekleyen 20 dava tespit edildi. Bu dosyalara Ankara ve Diyarbakır davaları dahil değil.

*İstanbul 2. Asliye Ceza, görevi ihmal (4616 erteleme),

*4. Asliye Ceza. Ali Müfit Gürtuna ve 17 belediye yöneticisiyle bilboard davası olarak bilinen 3 ayrı ihaleye fesat karıştırma davası (4. Ağır Ceza'da birleşti),

*5. Asliye Ceza, görevi kötüye kullanma (4616 erteleme),

*6. Asliye Ceza, bir dava (4616 erteleme)

*7. Asliye Ceza, Darülaceze Vakfı Başkanı'nı zabıtalara zorla tahliye ettirip, aksine MAHKEME KARARINI YERİNE GETİRMEMEK VE GÖRVİ İHMALDEN 10 AY HAPİS CEZASI (4616)

*7. Asliye Ceza, personel taşıma araçları ihalesine fesat karıştırma (4. Ağır Ceza'da birleşti)

*9. Asliye Ceza'da görevi ihmal (4616 erteleme)

*13. Asliye Ceza'da okuduğu şiirle ilgili mahkumiyet kararı için "Bu karar hukuk tarihimiz adına bir trajedi, bir utanç sayfasıdır" sözleri yüzünden hakimlere hakaret (TBMM'de bekliyor) *11. Asliye Ceza'da Gürtuna ile birlikte görevi kötüye kullanmak (4616)

*3. Ağır Ceza'da 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na Muhalefet (4616)

*4. Ağır Ceza'da 58 belediyeciyle yargılandığı Meclis'te bekleyen ihaleyete fesat karıştırma davası *10. Asliye Ceza'da 2005'te açılmış bir,

*1. Sulh Ceza Mahkemesi'nde 2006'da açılmış iki ayrı dava,

*Eyüp Ağır Ceza, Halic'in sinek ilacıyla temizlenmesi ihalesi ve Güngören belediye binası yapımı ihalesine fesat karıştırma (TBMM'de bekliyor)

*Eyüp Ağır Ceza, İGDAŞ'daki şube inşaatlarından sayaç okuma ve reklam işleriyle ilgili ihaleye fesat karıştırma davası (TBMM'de)

*Üsküdar 2. Ağır Ceza'da 37 sanıklı AKBİL davası (TBMM'de bekliyor),

*Üsküdar Asliye Hukuk, ölmüş eski Maliye Bakanı Vural Arıkan'a 'sarhoş' ifadesi ile hakaretten 2 milyar TL manevi tazminat ödemeye mahkum oldu,

"Kartal'da bir İtalyan firmanın şikayetiyle açılan 11 kişiyle birlikte görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma davası,

*Kartal 2. Sulh Ceza'da 1986'da ormanlık araziye kaçak villa suçundan 10 AYLIK KESİNLEŞMİŞ HAPİS CEZASI (paraya çevrilip daha sonra adli sicilden silindi)

TABİ BİR DE MEŞHUR ŞEHİTLERİMİZE KELLE DEDİĞİ İÇİN AÇILAN 3 KURUŞLUK MANEVİ TAZMİNAT DAVASINDAN MAHKUM OLMASI VAR.

Şimdi belgeli konuşuyorum. Türban yasasını ortaya atan, cinlik yapıp operasyonla cumhurbaşkanına onaylatan sayın başbakanımız hakkında kesinleşen ve paraya çevrilen hapis cezaları ne oluyor? Türbana destek verenler hakkındaki davalar cezalar helal de , karşı olanların davaları hükümleri haram mı? Türbana destek veren eski hükümlü saygın Başbakan olur da, destek vermeyen laikliği savunan eski hükümlü Hırsız Gazeteci mi olur? Bizden olan hırsızlara ses çıkarmayıp karşı tarafın hırsızlarını mı ifşa edelim. Ben Mehmet Ali Birand'ı laikliği ile tanımadım. Ama laiklikten bahsettiği için, mahalle baskısını gündeme getirdiği için adamı linç etmeye kalmışlar.

YOKSA BAŞBAKAN PEŞİNDEKİ TONLARCA DAVADAN KORKTUĞU İÇİN Mİ KALDIRACAĞIM DEDİĞİ DOKUNULMAZLIK YASASINA ELİNİ SÜREMEMİŞTİR. BU BAŞKANI VE MİLLETVEKİLLERİNİ KORUYAN DOKUNULMAZLIK ZIRHI DTP'Lİ TERÖR YANDAŞLARINI DA KORUMAMAKTA MIDIR?

Buyrun belge kardeşim biz bu belgeleri vermekten sıkıldık siz görmekten sıkılmadınız? Taraflı yazı yazmayı ilke edinmiş bir sözde basın kuruluşu hakkında belge istemişsiniz. Ben de size soruyorum bu saydığım davalardan herhangi birini gündeme getirmeye yürekleri yeter mi?
Bir ülkede belediye başkanlığı yapan bir adam kaça villa yapımından ceza alırsa tüm siyasi hayatı biter. Bizimkiler bütün ülkeyi satar tekrar iktidar olur. Türkiye'de basın sermayenin uşağı halibe getirilmiş gazetecilik mesleği garanti altına alınmadığı için patronun maşası haline getirilmiştir.

Sonuç = Dinci Sermayenin kalemleri kendi boranzanlıklarını, liberal patronların kalemleri kendi boranzanlıklarını yapmaktadır.

Birand'ı kapanmış konuları tekrar gündeme getirmekle suçlayanlar, adamın senelerce önce ceza aldığı bir olayı, bir bilimsel aşırma meselesini gündeme getirerek ne yapmak istemektedirler?

YOKSA LAİKLİĞİ İSTEMİYORUZ DEMEYE YÜREKLERİ YETMEDİĞİ İÇİN HATA YAPAN LAİKLİKLER ÜZERİNDEN LAİKLİĞE SALDIRMAYI YIPRATMAYI MI HEDEFLEMEKTEDİRLER?
 
senin deyiminle de ''münafıklardan korusun''
Allah'ın bahşettiği nefesi boşuna tüketmeyelim hacı.şurda tayyipin hakkındaki davaları görmezden gelip burda laf atacaksan seni islam&geyik bölümüne alalım..
 
Dinde ALLAH vardır TANRI yoktur ...KELİMEYİ SAHEDET GETİRİRKEN SON KISMI EKLEMESEKDE OLUR DİYEN ( MUHANMEDEN RE SULLAH) ZATI ADAM YERİNE KOYUP ONDAN AKIL ALANLARIN SÖYLEMLERİNDE RASTLANIR...
 
size kalmasından iyidir
sizin deyiminizle

TANRI KORUSUN

islamiyet size kalsın,insanları koyun yerine koyup rahat rahat güdesin diye değil mi?

Allah'ın/Tanrı'nın verdiği aklı kullanmayıp şeyhlere meyhlere devreden insan olmaktan Allah'a/Tanrı'ya sığınırım...
 
Fazla geldiyse size Hürriyet,Cumhuriyet
Özlemini çekiyorsanız saltanatın,sultanın
Hala önemini anlayamadıysanız milllet olmanın
Kul olun,ümmet kalın
Fetvasını bekleyin şeyhülislamın
Unutun tüm dediklerimi,yıkın diktiğiniz heykellerimi...
 
Tanrı, Allah'ın Türkçesidir. Gücenmeyiniz dilinizden.

Türkçede de Fransızcada da Almancada da Arapçada da Allah Allahtır başka karşıLık geLecek sözcük yoktur..!

Bruce Wills nasıL Türkçe de Murat Aksöz oLarak okunmuyorsa
Allah da Türkçede tanrı diye okunmaz..
nerden çıkarıyorsunuz bunLarı anLamıyorum

ayrıca sevgiLi FLetch
bu şiiri yazan arkadaş
Atatürkün bu duyguLarından nasıL emin oLmuş ki?
Benve uLu Önder tam aksini düşünürdü
ve heykeLLerimi yıkın diye ADD ciLere isyan ederdi
kendisini böyLesine din düşmanı gibi gösterdikLeri için..
 
أĸяα;2660429' Alıntı:
Türkçede de Fransızcada da Almancada da Arapçada da Allah Allahtır başka karşıLık geLecek sözcük yoktur..!

niye arap kültürüne asimile olunsun diye mi? TÜRKÇESİ, YARADAN ve TANRI'dır. Allah arapçadır.
 
haberin kaynağının tek taraflı yorum yaptığı ve laik devlet karşı faaliyetlerde bulunduğu bilinen bir gerçek...

o yüzden benim için yazı ne haber nede yorum değeri taşıyor...
 
Geri
Üst