Kuran-ı Kerim ve Evrenin Oluşumu

DeRSaaDeT

Islambol
Katılım
3 Şub 2006
Mesajlar
6,597
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
118
Kainat+Resimleri.jpg

Kur’an’ı Kerim bundan yaklaşık 1400 yıl önce insanlığa yol gösterici olmak üzere Allah (c.c) tarafından indirilmiştir. Kur’an Allah’ın varlığını ve birliğini ispatlamak için değil, Allah’ı zaten tanıyan Ehli kitap (Kendisine kitap verilenler, günümüzde Yahudi ve Hristiyanlar…), Arap müşrikler (Allah tanıyan ve bunun yanında putları da ilah edinenler) ve Sabiiler (Yıldızlara tapanlar)’i doğru yola, yani Tevhid'e çağırmak amacını taşır. Kur’an’ın indirildiği toplumlar zaten Allah’ı tanıdıkları ve bildikleri için onlara Allah’ın varlığını ispatlamaya çalışmaz. Bunun yerine insanoğlunu evren hakkında düşünmeye sevketmek, geçmişte yaşamış ve Tevhid konusunda peygamberler aracılığıyla uyarılmasına rağmen reddettikleri için helak edilmiş kavimler ve anlamının ne demek olduğu ancak bugün anlaşılabilmiş olan çeşitli bilimsel gerçeklikler (o zamanın müteşabih ayetleri) belirtilerek, bu evrenin tek yaratıcısının Allah olduğu ve tek ibadet edilmesi, tek yardım dilenmesi gereken mercinin (bkz. Fatiha Suresi meali) Allah (c.c) olduğu belirtilmek istenmiştir. Bu yazımda Kur’an da belirtilmiş olan bu bilimsel gerçekliklerden yalnızca birisi olan evrenin yaratılışının Kur’an’daki anlatılışını ele almak istiyorum.

Kur’an Evrenin 6 günde yaratıldığını bildirmektedir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.
Andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize bir yorgunluk da dokunmadı. [1]


Peki nedir bu 6 gün olayı? Gerçekten evren, bizim düşündüğümüz gibi 6 günde mi yaratılmıştır? Yoksa 6 birbirinden farklı ama her birisi süre olarak bir diğerine denk periyotlarda mı yaratılmıştır? Bu olayı daha net anlayabilmek için birkaç başka ayet mealine başvuralım.

Bismillâhirrahmânirrahîm.
Bir de senden acele azap istiyorlar. Hâlbuki Allah asla va’dinden caymaz. Şüphesiz Rabbinin nezdinde
bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir. [2]


1 günün 1000 seneye eşit olması nasıl mümkün olabilir?

Yine Ashab-ı Kehf’i anlatan (Halk arasında 7 uyuyanlar olarak bilinir. Fakat gerçekten kaç kişi olduklarını sadece Allah’ın bildiği Kur’an’da belirtilmiştir. [3])bir kıssada yer alan şu ayetlere göz atalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm.
- Uykuda oldukları hâlde, sen onları uyanık sanırsın. Biz onları sağa sola çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın girişinde iki kolunu uzatmış (yatmakta idi.) Onları görseydin, mutlaka onlardan yüz çevirip kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.
- Böylece biz, birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız”? dedi. (Bir kısmı) “Bir gün, ya da bir günden az”, dediler. (Diğerleri de) şöyle dediler: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; (şehir halkından) hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise ondan size bir rızık getirsin. Ayrıca, çok nazik davransın (da dikkat çekmesin) ve sizi hiçbir kimseye sakın sezdirmesin.” [4]
- Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler. [5]


Bu son ayetlere göz atmamız gerekirse, Ashab-ı Kehf mağarada 309 sene geçiriyor. Ama ölmek şöyle dursun, ne kendileri ne de köpeklerine bu 309 senede bir yaşlılık bile gelmiyor. Gerçekten kendi dedikleri gibi ancak 1 gün veya 1 günün bir vakti kadar kalmış insan gibi kendilerine bir yaşlılık dahi gelmemiş. Peki o zaman 1 gün 309 seneye nasıl eşit olabilir?

Şimdi bir başka ayet-i kerimeye göz atalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm.
-Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: “Ne kadar (ölü) kaldın?” O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevap verdi. Allah, şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. (Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” [6]


Yiyeceğin buzdolabı veya soğuk bir ortam olmadan taze kalması ise ancak 1 gün veya birkaç gün mümkün olabilir. O zaman 1 gün 100 seneye nasıl eşittir?

Bismillâhirrahmânirrahîm.
- O gün günahkârları, (gözleri korkudan donup) gömgök kesilmiş olarak haşredeceğiz.
- Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar.
- Onların, hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.
- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, “Siz sadece bir gün kaldınız” diyecektir. [7]


Clockspiral.jpg

Yine yukarıdaki ayetlere göre mesela 60 senelik bir insan ömrü 10 güne veya 1 güne nasıl eşit olabilir? Kısaca belirtmek gerekirse, Kur’an’ın toptan incelenişi bizi bir sonuca vardırır. Zaman kavramı, mekana ve Allah’ın takdirine göre değişebilmektedir. Yani bu durum bizi bugünkü modern bilimin bulduğu bir gerçeğe sevkeder. Bu gerçek zamanın göreceliği kavramıdır ki bugün yapılan deneyler ve hesaplamalar da bu gerçeği ortaya çıkarmıştır. [8] Böyle bir gerçeğin 1400 sene önce insanlığa gönderilmiş bir kitapta yer alması da kuşkusuz ibret konusudur. Yani zaman görecelidir. O vakit ilk ayette Allah’ın belirttiği 6 gün kavramının 6 birbirine denk zaman birimleri (periyotlar, evreler) olduğu sonucuna kolayca varılabilir.

Şimdi gelelim bu 6 periyotta yaratılmış kainatın yaratılış detaylarına. Bunun için şu ayetlerin meallerine bir göz atmakta fayda var.

Bismillâhirrahmânirrahîm.
9) De ki: “Siz mi yeri iki günde yaratanı inkâr ediyor ve O’na ortaklar koşuyorsunuz? O,âlemlerin Rabbidir.”
10) O, dört gün içinde, yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.
11) Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.
12) Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir. [9]


Şimdi ilk anda ayeti dikkatli incelemeden ayete bakarsak evrenin yaratılışını 2+4+2=8 gün olarak yanlış bir şekilde hesaplayabilmemiz olasıdır. Fakat bu yanlış bir sonuç olacaktır. Yukarıda Fussilet Suresi 10. Ayette yer alan 'takdir etmek' ve 12. ayette yer alan 'yarattı' kelimelerinin Arapçalarına bir göz atalım. Arapçam olmadığı için bu konuda kelimeleri dilbilgisi ve İngilizce anlamı yönünden inceleyen bir site ve daha önce Arapça’sı olan bir kişinin yayınladığı bir makaleden yardım aldığımı belirtmek istiyorum.

Fussilet Suresi 10. Ayette belirtilen “vekaddera” kelimesi bu sitede “and determined” olarak çevrilmiş. [10] İngilizce “determine” kelimesinin Türkçe karşılığı ise “karar vermek, saptamak, tespit etmek” gibi manalara gelir ki mühendislik proje sorularında çok kullanılan bir teknik İngilizce kelimedir. Yani burada 10. ayette takdir etmek derken daha proje aşamasında olan bir şeyin niteliklerinin hesaplanması, belirlenmesi kastedilmektedir. Yine 12. ayette belirtilen “fekadâhunne” kelimesi de “Then He (Allah) completed them” olarak çevrilmiş. [11] Yani bunun Türkçe karşılığı ise “Sonra Allah onları tamamladı.” demektir. Bir diğer bölüm ise 10. Ayette yer alan “vece’ale” kelimesidir. Bu kelime de “And He placed” olarak yani “Ve O (Allah) yerleştirdi” olarak çevrilmiş. [12] Şimdi ayetleri tespit ettiğimiz meallerle birlikte yeniden yazalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm.
9) De ki: “Siz mi yeri iki günde yaratanı inkâr ediyor ve O’na ortaklar koşuyorsunuz? O,âlemlerin Rabbidir.”
10) O, dört gün içinde, yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı (yerleştirdi), orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti (hesapladı, belirledi).
11) Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.
12) Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı (tamamladı) ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir.


Yani ayeti anlıyacağımız şekilde açıklayarak yazmamız gerekirse; Fussilet Suresi 10. Ayette belirtilen 4 günlük, yani 4 periyotluk sürenin 2 periyotu 9. Ayettenden anlaşılacağı gibi dünyanın yaratılması için geçmiştir. Diğer 2 periyotta Dünya yaratılmadan önce Dünya’nın tasarımı (takdir edilmesi, belirlenmesi) için geçen süredir. Yani Dünya 4 periyotta yaratılmıştır ve bunun ilk 2 periyotu tasarım, kalan 2 periyotu da yaratma aşamasıdır (En doğrusunu Allah bilir). Yine 12. Ayeti kerimeyi incelersek gökler de (uzay, evren) 2 periyotta yaratılmıştır. Yani toplamda diğer ayeti kerimenin belirttiği gibi kainat 6 periyotta yaratılmıştır. [1] Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise 11. Ayet mealidir. Ayetteki Sonra ifadesi yerin yaratılmasından sonrayı değil, henüz proje ve tayin etme aşamasından sonra oluşan olayları anlatmaktadır. Yani durum şöyledir: İlk 2 periyotta Dünya ve evrenin nasıl olacağı, milyonlarca kusursuz matematiksel denklemleri, elementlerin ne yapılarda olacağı tespit ve tayin edildi. Sonraki 2 periyotta evren yaratıldı. En son 2 periyotta ise Dünya’nın jeolojik yapısı yaratıldı. Ayetlerdeki anlatımda ise flashback metodundan yararlanılmıştır. Burada bir diğer önemli nokta ise yukarıdaki Fussilet Suresi 11. ayet ile şu cümle arasındaki benzerliktir.

Big-Bang.jpg

Fussilet Suresi 11) Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.

Büyük Patlama sonucunda altı yöne dağılan gaz molekülleri uzun bir dönem boyunca birbirlerinden bağımsız hareket ettiler. Sürekli genişleyen evrenin her yerinde geçerli olan fizik kurallarından kütleçekimi kanunu vasıtasıyla bağımsız gazlar birleşerek galaksileri (gök adaları) oluşturdular. [13]

Bu açıklamalarıma rağmen yukarıdaki ayetlere bakarak Kur'an'ın ilk başta Dünya sonra da uzay yaratılmıştır gibi bir düşünceyi desteklediğini düşünebiliriz. Oysa ki durumun böyle olmadığını da şu ayetlerin meallerinden daha net olarak anlıyoruz.

Bismillâhirrahmânirrahîm.
- (Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur.
- Onu yükseltmiş ve ona düzen ve âhenk vermiştir.
- O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı.
- Ardından yeri düzenleyip döşedi.
- Ondan suyunu ve merasını çıkardı.
- Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.
- Bunları sizin için ve hayvanlarınız için bir yarar kaynağı yaptı. [14]


uzay.jpg

Yani kolayca anlaşlıyor ki gece ve gündüz (yani güneş, yani gökte (uzayda) olan güneş) daha yerin jeolojik yapısı oluşmadan vardı. Bu da demektir ki gök aslında Dünyadan önce vardı.

Yazımı Kur’an-ı Kerim’de Türkçede “Büyük Patlama” olarak geçen “Bigbang” teorisine işaret ettiği düşünülen iki ayetle sonlandırmak istiyorum.

evren.jpg

Bismillâhirrahmânirrahîm.
İnkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? [15]


Bismillâhirrahmânirrahîm.
Göğü, gücümüzle Biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz (Bu ayet bir başka manaya da gelmektedir). [16]



Kaynakça:
[1] Kaf Suresi (50)/38. Ayet. Kur’an-ı Kerim Diyanet İşleri Başkanlığı Meali.
[2] Hac Suresi (22)/47. Ayet. Kur’an-ı Kerim Diyanet İşleri Başkanlığı Meali.
[3] Kehf Suresi (18)/22. Ayet. Kur’an-ı Kerim Diyanet İşleri Başkanlığı Meali.
[4] Kehf Suresi (18)/18-19. Ayetler. Kur’an-ı Kerim Diyanet İşleri Başkanlığı Meali.
[5] Kehf Suresi (18)/25. Ayet. Kur’an-ı Kerim Diyanet İşleri Başkanlığı Meali.
[6] Bakara Suresi (2)/259. Ayet. Kur’an-ı Kerim Diyanet İşleri Başkanlığı Meali.
[7] Tâhâ Suresi (20)/102-104. Ayetler. Kur’an-ı Kerim Diyanet İşleri Başkanlığı Meali.
[8] tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zel_g%C3%B6relilik
[9] Fussilet Suresi [41]/9-12. Ayetler. Kur’an-ı Kerim Diyanet İşleri Başkanlığı Meali.
[10] corpus.quran.com/wordmorphology.jsp?location=(41:10:8)
[11] corpus.quran.com/wordmorphology.jsp?location=(41:12:1)
[12] corpus.quran.com/wordmorphology.jsp?location=(41:10:1)
[13] tr.wikipedia.org/wiki/Evren
[14] Nâzi’at Suresi (79)/27-33. Ayetler. Kur’an-ı Kerim Diyanet İşleri Başkanlığı Meali.
[15] Enbiyâ Suresi (21)/30. Ayetl. Kur’an-ı Kerim Diyanet İşleri Başkanlığı Meali.
[16] Zâriyât Suresi (51)/47. Ayet. Kur’an-ı Kerim Diyanet İşleri Başkanlığı Meali.
 
geleceğin diyanet işleri başkanı : )
 
İnsanlık öteden beri bu konu hakkında iki farklı görüşe sahiptir. Birincisi varoluşçuluk, ikincisi yaratılışçılık. İsteyen birini secer. Verilen örnekler, yapılan açıklamalar, gösterilen kaynaklar, ne %'de 100 doğruluğu kesin, nede %'de 100 yalanlanabilir bilgiler değil. Kısacası herkes tercihini yapar ve kendi dünyasında mutlu olmayı başarabilirse ne güzel. Yok ben varlığımı ve kabul edilirliğimi hakim kılana dek mücadele edeceğim derse her iki fikirde yıpranmaya, insanlıkda acıklı muhabbetler yaşamaya devam edecek demektir.
 
Gayet güzel anlatmış ve hazırlamışsın aras : )
 
SEYDİALİ' Alıntı:
geleceğin diyanet işleri başkanı : )

Sizin camiye imam olmayı düşünüyorum canım benim =). Müezzinim ol yak içimizi yanık sesinle. Ya da sen imam ol, ben karga sesimle, makamsız falan okuyayım ezanınızı. :biggrin:

ANGEL' Alıntı:
Gayet güzel anlatmış ve hazırlamışsın aras : )

Eyvallah Muhterem Emin :p.
I am in (ben eminim). Biliyorum çok kötü espri. Hatta espri bile değil. Çok kötü. Kendimden soğudum bir an. :p

İnsanlık öteden beri bu konu hakkında iki farklı görüşe sahiptir. Birincisi varoluşçuluk, ikincisi yaratılışçılık. İsteyen birini secer. Verilen örnekler, yapılan açıklamalar, gösterilen kaynaklar, ne %'de 100 doğruluğu kesin, nede %'de 100 yalanlanabilir bilgiler değil. Kısacası herkes tercihini yapar ve kendi dünyasında mutlu olmayı başarabilirse ne güzel. Yok ben varlığımı ve kabul edilirliğimi hakim kılana dek mücadele edeceğim derse her iki fikirde yıpranmaya, insanlıkda acıklı muhabbetler yaşamaya devam edecek demektir.

Bu yazıdan anladığım senin agnostik olduğun =). Ben seni ateist sanıyordum. Bu noktada senin İslam'a veya başka tek tanrılı bir dine inanmıyor olmanı, dinlerin birbirini yok etmek ve diğerine üstünlük kurmak için ortaya çıkarılmış felsefi düşünceler olduğunu düşünmene bağlıyorum. Yani senin dinler konusunda anlamlandıramadığın nokta benim anladığım savaşlar ve yayma, yayılma çabaları, kan, vahşet, kin, nefret (ki bunlar aslında İslam için geçerli değil ;ama senin gözünle bakmaya çalışıyorum olaya). Bunların olmamasını, insanların dili, dini, ırkı ne olursa olsun dostluk içerisinde yaşamalarını arzulamak senin hayat felsefen. Doğru mu tahmin ediyorum?
 
Sayın Delibebe, bir de; "Madem öldükten sonra ebedi bir hayat var, İnsanoğlu neden gelip geçici bir dünyaya getirildi?" sorusunu aydınlatılmasını istiyorum. Böyle birşey mümkünmüdür? (Bu dünyaya sınav edilmek için getirildik gibi bir cevap verilecekse hiç konuyu açmayınız çünkü bana hiç kimse sormadı; "Bu dünyaya gelmek istermisin" diye. "Soruldu sen de kabul etttin" diyenlere; "bana ispat edin" diyeceğim. Onlarda; "inanmıyorsan dinden çıkarsın" diyecekler. Ben de; "Bana sahih tarik gösterin, o söylesin inanayım" diyeceğim. Sahih tarik kendini reklam etmeyi sevmez. Nasıl bulacağız sahih kutup'u? Yahudiler insanların inandığı, sözünü dinlediği adamları tehditle ve baskıyla kullandıklarından tarik olan, kutup olan saklıyor kendini. Ömrümüz tarik aramakla mı geçecek? Bu yahudilerin yüzünden sahih olan bilgileri alamıyoruz.)
 
Allah razı olsun güzel hazırlanmış...
Delibebe birde şu noktalama işaretleri yerine çıkanları
(’)(HHResim.com - Sinirsiz Resim Yükle) halledersen okuması çok daha kolay olacak ;)
 
Allah razı olsun güzel hazırlanmış...
Delibebe birde şu noktalama işaretleri yerine çıkanları
(’)(HHResim.com - Sinirsiz Resim Yükle) halledersen okuması çok daha kolay olacak ;)

Dayı onlar bende normal görünüyor :biggrin:. Düzelttim yine de. Kesme işaretine çevirdim. Her ne kadar yazım ve noktalama yönünden yanlış kullanım olsa bile.

Edit: Sende kesme işaretleri bile hatalı. Bir de evdeki bilgisayardan bi girsen sonra :biggrin:
 
Makalelerinizi okumayı gerçekten seviyorum ve inanılmaz şeyler öğreniyorum..
Çok teşekkürler...
 
Sevgili DeLiBeBe kardeşim, merhabalar. Öncelikle verdiğin bilgiler ve bu konularda aydınlanmak isteyen kişilere faydalı olacağı için Allah emeklerini zayetmesin. Allah senden razı olsun. Bazen savunduğumuz düşüncenin içerisinde farklı akımları çağrıştıran noktalar olabilir. Konuyu bilimsel ve çok dikkatli bir dil ile yazmadım. Her ne dediysem, her ne yazdıysam, bu ne anlam taşıdıysa yüzde yüz takip etmedim. İnanç açısından kendimi ateist olarak nitelendiriyorum. İnsanların maddi ve manevi anlamdaki ihtiyaçları sınırsız ve bunları karşılayacak kaynaklar sınırlı ve farklıdır. Bu yapı, doğası gereği kaynağa sahip olmak isteyen sistemlerin, insanların çatışmasına yol açar. İnanmak bazı insanlar için bir ihtiyaçtır, bazı insanlar için değildir. İnsana dair bir çok değer, bir çok yaşam şekli, bir çok tercih aynı değildir çünkü onca sayılan kültürel yapıtaşı sonucunda ortaya çıkan bir sonuçtur bu. O nedenle çok farklı dil, bayrak, yönetim şekli, inanma şekli, beslenme ve giyinme şekli v.b. vardır. Eğer konular hakkında yazılanları okuyorsan benim dinleri gereksiz veya saçma bulmayacağımı anlamış olmalısın. Sadece, dine dayalı kaynaklardan verilen bilgiler özel hayatımda rehber niteliği taşımıyor. Manevi açıdan kendimi bir ihtiyaç içinde görmüyorum. İnsanların neden savaştığını biliyorum, sonsuz bir mutluluk ve kardeşlik düşüncesini savunmuyorum. Dinlerin bir birini yok etmeyi amaçladığını düşünmüyorum. Hem kendi içinde, hem de diğer sistemlerle çatışması normal. Bu savaçlar çok doğal. Güçlü olmak, hakim olmak, daha çok kaynak sahibi olmak, daha çok sevilmek, beğenilmek gibi bir çok nedenle bu çatışmalar insanlık tarihi boyunca sürüp gidecek. Her alanda devam edecek. Siyasi, ekonomik, dini. Hıristiyanlığın İncil, İsa, Kilise değerleri, Yahudiliğin Tevrat, Musa, Sinagog ve ağlama duvarı değerleri, İslamiyetin Kur'an, Hz. Muhammed, Cami değerleri savundukları amaç açısından farklı değilki. Hepsi insanlığı iyiliğe, dürüstlüğe, inanç ve ibadet yoluyla yaradana karşı iyi bir kulluğa sevk etmeye çalışıyor. Farklı olan ibadet mekanları, kitaplar ve temsilcileri. Beni farklı olmak değil anlamsız, gereksiz çatışmalar üzüyor. Bu son yazacaklarım eleştiri değil espri amacı taşımaktadır. Vizyonunu dar tuttuğunu düşünüyorum. Ne o öyle ''Osmanlı geliyor'' tezi! Ben olsam ''Selçuklu geliyor'' yazardım. Ve hatta biraz daha abartı olsun diye ''Adem ile Havva'' geliyor yazardım!!
 
Allah senden razi olsun kardeşim bu çok değerli öğretici eğitici doğrulayıcı bilgileri paylaştıgın için.
 
Geri
Üst