degazor35
TÜRK oğlu TÜRK
- Katılım
- 6 Mar 2007
- Mesajlar
- 5,674
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Bir yazımda referandum çalışmalarında hükümetin dini istismar edeceğini belirtmiştim. Ülkenin değişik illerinden aldığım haberler bunu maalesef doğruladı. Ortalıkta, “asker şöyle, yargı böyle”, hiçbir Müslüman bu sebeple referandumda hayır dememeli” gibi söylemler dolaşıyor. Milletimizin dini inancı istismar edilerek referandumdan evet oyu çıkartılmaya çalışılıyor. Bir Müslüman asla ahmak değildir. Kur’an–ı Kerim’de ehli kitap ile ilgili hükümler bellidir. Ehli kitap ile dost olunmayacağı, onların izinin takip edilmeyeceği, onlardan alma akılla hareket edilmemesi gerektiği birçok ayet ve hadisle açık olarak belirtilmiştir. Konuyu onlar bu zemine çektiği için altını çizme ihtiyacı hissediyorum, dini hükümler bu kadar açık ve netken, kaynağı ABD ve AB olan bir Anayasa değişiklik paketine bir Müslüman’ın “evet” demesi asla mümkün değildir. Anayasa değişiklik paketinin maddeleri ilk olarak ABD’de belirlenmiş ve de yine ilk olarak ABD’de ilan edilmiştir. Bir Müslüman bu gerçeği görmek zorundadır. Türkiye’de yaşayan bir Müslüman’ın ne askerle ne de yargıyla bir problemi vardır. Neticede bu ülkede camilerden ezan eksik olmuyorsa, ibadetlerimizi huzur içinde ve güvenle yapabiliyorsak bu ülkemizin sınırlarını koruyan asker ve hukukumuzu koruyan yargı sayesindedir.
Tabii, biz bunu deyince hemen birileri peki “başörtüsü meselesi?” diyecektir. Eğer siz “kadayıfın altı kızardı” ya da “kanlı mı kansız mı?” gibi söylemlerle siyaset yapar, ardından da başörtülüleri arka bahçeniz olarak ilan ederseniz, ülkenin iç ve dış güvenliğinden sorumlu olanlar buna karşı elbette tavır alacaklardır.
Başörtüsü meselesinin hala mesele olarak devam etmesinin en büyük sebebi asker ya da yargı değildir, dini siyasetlerine alet eden ve aslında dine en büyük zararı veren siyasilerdir. Samimi bir niyetle çözüm için yola çıkan ve çözümü uzlaşma zemininde arayan siyasetçilerin bu tür meseleleri çözmesi hiç de imkansız ve de zor değildir.
AKP iktidarının da başı her sıkıştığında başvurduğu konu dini meselelerdir. Hemen hemen her seçimde bunu gördük ve son olarak referandumda da şahit oluyoruz. Fakat gerçekte böyle midir, gerçekten AKP hükümetinin milletimizin dini inançlarını yaşaması için bir gayreti, çabası mevcut mudur?
AKP iktidarı zamanında çıkarılan bir yasa ile 40 bin kilise evi açılmıştır. Misyonerlik faaliyetlerinin önü açılmıştır. Dinlerarası diyalog çalışmaları adı altında ülkemiz üzerinde emeli olanlara kucak açılmıştır. Akdamar, Sümela gibi tarihi karanlık olan ve işgalin sembolü yerler yeniden ayinlere açılmıştır. Birçok kilisenin açılışı yapılmış binlerce Türk gencinin Hıristiyan olmasına sebep olunmuştur. Gayrimüslimlere geniş imkanlar sağlanmıştır. Zina yasak olmaktan çıkartılmış, kasaplarda domuz etinin satışının önü açılmıştır.
Bu saydıklarımızın hangisinin İslam’la, Müslümanlıkla alakası vardır? Bir taraftan da binlerce cami kapatılmıştır, bazıları da kiliseye çevrilmiştir.
Yani Müslümanlığı dilden düşürmeyip her dem siyasete alet eden siyasilerin 8 yıllık tek başlarına iktidar oldukları dönemde Müslümanlık adına hiçbir şey yapmadıklarını gördük. Bu sebeple AKP, askeri ve yargıyı hedef tahtasına oturtarak, kendi sorumluluğunu bir kenara atamaz. MGK’yı sivilleştirmeyi, darbe iddialarıyla askeri köşeye sıkıştırmayı iyi bilen iktidar başörtüsünü mü halledemeyecekti? Rahatlıkla halledebilirdi ama eğer halletseydi bugün referandumda siyasi malzeme olarak kullanamayacak, ABD’nin talepleri doğrultusunda asker ve yargıyı topun ucuna koyamayacaktı.
Bu gerçeklerden yola çıkarak her Müslüman referandumda “HAYIR” demeli ve siyasilere gereken dersi vermelidir.
Murat ÇABAS
Tabii, biz bunu deyince hemen birileri peki “başörtüsü meselesi?” diyecektir. Eğer siz “kadayıfın altı kızardı” ya da “kanlı mı kansız mı?” gibi söylemlerle siyaset yapar, ardından da başörtülüleri arka bahçeniz olarak ilan ederseniz, ülkenin iç ve dış güvenliğinden sorumlu olanlar buna karşı elbette tavır alacaklardır.
Başörtüsü meselesinin hala mesele olarak devam etmesinin en büyük sebebi asker ya da yargı değildir, dini siyasetlerine alet eden ve aslında dine en büyük zararı veren siyasilerdir. Samimi bir niyetle çözüm için yola çıkan ve çözümü uzlaşma zemininde arayan siyasetçilerin bu tür meseleleri çözmesi hiç de imkansız ve de zor değildir.
AKP iktidarının da başı her sıkıştığında başvurduğu konu dini meselelerdir. Hemen hemen her seçimde bunu gördük ve son olarak referandumda da şahit oluyoruz. Fakat gerçekte böyle midir, gerçekten AKP hükümetinin milletimizin dini inançlarını yaşaması için bir gayreti, çabası mevcut mudur?
AKP iktidarı zamanında çıkarılan bir yasa ile 40 bin kilise evi açılmıştır. Misyonerlik faaliyetlerinin önü açılmıştır. Dinlerarası diyalog çalışmaları adı altında ülkemiz üzerinde emeli olanlara kucak açılmıştır. Akdamar, Sümela gibi tarihi karanlık olan ve işgalin sembolü yerler yeniden ayinlere açılmıştır. Birçok kilisenin açılışı yapılmış binlerce Türk gencinin Hıristiyan olmasına sebep olunmuştur. Gayrimüslimlere geniş imkanlar sağlanmıştır. Zina yasak olmaktan çıkartılmış, kasaplarda domuz etinin satışının önü açılmıştır.
Bu saydıklarımızın hangisinin İslam’la, Müslümanlıkla alakası vardır? Bir taraftan da binlerce cami kapatılmıştır, bazıları da kiliseye çevrilmiştir.
Yani Müslümanlığı dilden düşürmeyip her dem siyasete alet eden siyasilerin 8 yıllık tek başlarına iktidar oldukları dönemde Müslümanlık adına hiçbir şey yapmadıklarını gördük. Bu sebeple AKP, askeri ve yargıyı hedef tahtasına oturtarak, kendi sorumluluğunu bir kenara atamaz. MGK’yı sivilleştirmeyi, darbe iddialarıyla askeri köşeye sıkıştırmayı iyi bilen iktidar başörtüsünü mü halledemeyecekti? Rahatlıkla halledebilirdi ama eğer halletseydi bugün referandumda siyasi malzeme olarak kullanamayacak, ABD’nin talepleri doğrultusunda asker ve yargıyı topun ucuna koyamayacaktı.
Bu gerçeklerden yola çıkarak her Müslüman referandumda “HAYIR” demeli ve siyasilere gereken dersi vermelidir.
Murat ÇABAS