türk ocağı
serdengeçti
Geri Kalmış İlericilik Günü
Bugün, o gün. 28 Şubat. Tek parti dönemi anlayışının, 1960’daki “klasik ihtilalci” anlayışın, 1997’deki “post modern darbeci” anlayışın, 2007’deki “e-muhtıracı” anlayışın ve günümüzdeki “son çırpınışçı” anlayışın bayram günü, geri kalmış ilericilik günüdür 28 şubat.
1930’ların “ilericilik” anlayışını 1997 senesinde en sevimsiz şekilde tedavüle sokanların, 2008 senesindeki son çırpınışlarını da bugünlerde izliyoruz. 28 Şubat manidar bir tarih yani…
Onlar için bir kutsal gün, bizim için ise gerilerde kalmış ve daha da gelmeyeceğine emin olduğumuz bir baskı döneminin sembolik tarihidir. Evet o günler geri gelmeyecektir. Zira tarihin bile tekerrür etmeye utanacağı anlar, dönemler vardır. Kebapçıların, duvarında ayet asılı diye fişlendiği, arkasında besmele olan süt kamyonlarının kamusal alana alınmadığı, değerlerimizi çağrıştıran ne varsa sakıncalı ilan edildiği, İSTİKLAL MARŞI’nın yerini 10. yıl marşlarının aldığı günler, tarihin en necis deliklerine atılmış ve üzerine sifon çekilmiş vaziyettedir.
Artık anlamalılar. Kendileri için bugün hoş bir hatıradan ibaret kalacaktır. Son çırpınışları boşunadır. Türk milleti, Türk’e ve değerlerine düşman olan bu geri kalmış ilericilerden hazzetmemekte; her geçen gün o cephenin düşman ilan ettiği saflara, doğrularına yanlışlarına bakmadan, sırf “bunların düşmanı” diye dahil olmaktadır. Bu geri kalmış ilericiler, kendilerinin hoşlanmadığından halkın hoşlanacağını hesap edemeyecek kadar bu millete yabancıdırlar; sevmediklerini beceriksizce yükselterek kendi ayaklarına kurşun sıkmaktadırlar.
Dillerinden düşürmedikleri “pozitivizm”, izah ispat metoduna dayanan ve bilimi önceleyen bir düşünce biçimidir ki, bunlar pozitivizmin gereklerini bile yerine getirmekten acizdirler. Kendi tezlerini mantık ilminin kaidelerine göre, izah-ispat metodu ile savunmayı ya becerememekte, yahut tercih etmemektedirler ve doğrudan dogmatik öğelerle, tabularla savunma yapmayı sürdürmektedirler. Bilgi üretimi özgür düşünce tarlasından yetişen bir mahsuldür ki, bunlar üniversiteleri toplama kampıyla karıştırmaya; özgürlüğü rejim tehlikesi olarak algılama hastalığını evlatları yaşındaki çocuklara yansıtmaya devam etmektedirler. Bu üniversitelerin niçin bilgi ve fikir üretmekte kısır kaldığı, niçin dünyadaki başarılı okulların seviye olarak yanına bile yaklaşamadığı gibi konularla ilgilenmek yerine, ideolojik gözlüklerle “akademik devrim muhafızlığı” yapmak, nesli tükenmekte olan bu tiplerin alışkanlığı haline gelmiştir. Ama ifade ettiğimiz gibi, bunların nesli tükenmektedir. Az kalmışlardır, daha da az kalacaklardır.
28 Şubat onların nostalji günüdür. Ama artık zaman “bizim” zamanımız, gün “bizim” günümüzdür. Göreceksiniz, artık tartışma ve hesaplaşma bile “kendi içimizde” yapılacaktır. BBP mi, AKP mi, MHP mi, şu mu bu mu diye insanlar tartışacak, konuşacaktır. Ama artık Türkiye’de CHP yoktur, olmayacaktır. Yerli olmayan, buralı olmayan, milli olmayan artık var olamayacaktır.
Eyüp Gökhan ÖZEKİN
ALPEREN OCAKLARI GENEL BAŞKANI
Bugün, o gün. 28 Şubat. Tek parti dönemi anlayışının, 1960’daki “klasik ihtilalci” anlayışın, 1997’deki “post modern darbeci” anlayışın, 2007’deki “e-muhtıracı” anlayışın ve günümüzdeki “son çırpınışçı” anlayışın bayram günü, geri kalmış ilericilik günüdür 28 şubat.
1930’ların “ilericilik” anlayışını 1997 senesinde en sevimsiz şekilde tedavüle sokanların, 2008 senesindeki son çırpınışlarını da bugünlerde izliyoruz. 28 Şubat manidar bir tarih yani…
Onlar için bir kutsal gün, bizim için ise gerilerde kalmış ve daha da gelmeyeceğine emin olduğumuz bir baskı döneminin sembolik tarihidir. Evet o günler geri gelmeyecektir. Zira tarihin bile tekerrür etmeye utanacağı anlar, dönemler vardır. Kebapçıların, duvarında ayet asılı diye fişlendiği, arkasında besmele olan süt kamyonlarının kamusal alana alınmadığı, değerlerimizi çağrıştıran ne varsa sakıncalı ilan edildiği, İSTİKLAL MARŞI’nın yerini 10. yıl marşlarının aldığı günler, tarihin en necis deliklerine atılmış ve üzerine sifon çekilmiş vaziyettedir.
Artık anlamalılar. Kendileri için bugün hoş bir hatıradan ibaret kalacaktır. Son çırpınışları boşunadır. Türk milleti, Türk’e ve değerlerine düşman olan bu geri kalmış ilericilerden hazzetmemekte; her geçen gün o cephenin düşman ilan ettiği saflara, doğrularına yanlışlarına bakmadan, sırf “bunların düşmanı” diye dahil olmaktadır. Bu geri kalmış ilericiler, kendilerinin hoşlanmadığından halkın hoşlanacağını hesap edemeyecek kadar bu millete yabancıdırlar; sevmediklerini beceriksizce yükselterek kendi ayaklarına kurşun sıkmaktadırlar.
Dillerinden düşürmedikleri “pozitivizm”, izah ispat metoduna dayanan ve bilimi önceleyen bir düşünce biçimidir ki, bunlar pozitivizmin gereklerini bile yerine getirmekten acizdirler. Kendi tezlerini mantık ilminin kaidelerine göre, izah-ispat metodu ile savunmayı ya becerememekte, yahut tercih etmemektedirler ve doğrudan dogmatik öğelerle, tabularla savunma yapmayı sürdürmektedirler. Bilgi üretimi özgür düşünce tarlasından yetişen bir mahsuldür ki, bunlar üniversiteleri toplama kampıyla karıştırmaya; özgürlüğü rejim tehlikesi olarak algılama hastalığını evlatları yaşındaki çocuklara yansıtmaya devam etmektedirler. Bu üniversitelerin niçin bilgi ve fikir üretmekte kısır kaldığı, niçin dünyadaki başarılı okulların seviye olarak yanına bile yaklaşamadığı gibi konularla ilgilenmek yerine, ideolojik gözlüklerle “akademik devrim muhafızlığı” yapmak, nesli tükenmekte olan bu tiplerin alışkanlığı haline gelmiştir. Ama ifade ettiğimiz gibi, bunların nesli tükenmektedir. Az kalmışlardır, daha da az kalacaklardır.
28 Şubat onların nostalji günüdür. Ama artık zaman “bizim” zamanımız, gün “bizim” günümüzdür. Göreceksiniz, artık tartışma ve hesaplaşma bile “kendi içimizde” yapılacaktır. BBP mi, AKP mi, MHP mi, şu mu bu mu diye insanlar tartışacak, konuşacaktır. Ama artık Türkiye’de CHP yoktur, olmayacaktır. Yerli olmayan, buralı olmayan, milli olmayan artık var olamayacaktır.
Eyüp Gökhan ÖZEKİN
ALPEREN OCAKLARI GENEL BAŞKANI