Futbol Yıldızları

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Luís Nazário de Lima Ronaldo Devam



Ronaldo’nun ciddi bir sakatlık geçirmesinin ardından finalde sahaya çıkması birçok soru işaretinin doğmasına sebep oldu. Sakatlığı tam olarak geçmeden maça çıktığına inanılan O Fenômeno’nun, sponsoru Nike’ın zorlamasıyla oynadığı iddiası ortaya atıldı. Bu dönem 4 yıl boyunca Ronaldo’nun kariyeri üzerine gelen kara bulutların yıldız futbolcuyu çok zorlayacağı yılların başlangıcı oldu.

Bir yıl sonra Ronaldo’nun derslere konu olan “diz sakatlığı” kariyerinin ciddi bir şekilde bitme noktasına kadar getirdi. Sağ dizinden çok ciddi bir şekilde sakatlanan ve aylarca antrenman dahi yapamayan Ronaldo için özel kum havuzları hazırlandı. Yürümeler, ter atmalar, diz güçlendirmeler, hafif koşular, kondisyon antrenmanları derken Ronaldo belki de bugüne kadar hiçbir futbolcuya gösterilmeyen ilgi ve alaka ve dikkat ile sahalara dönebilmesi için çalıştırıldı ve tedavi edildi.



Bu sakatlık ilk ve son olmayacaktı; 2000’de sahalara ilk dönüşünde Lazio karşısında sadece 7 dakika sahada kalabildi ve dizinden yine sakatlanarak bir kez daha yere yığıldı.

2 ameliyat ve 20 aylık iyileşme süreci oldukça sancılı geçti. Yine aynı süreç başladı; özel kum havuzları bir kez daha hazırlandı, yürümeler, ter atmalar, diz güçlendirmeler, hafif koşular, kondisyon antrenmanları derken Ronaldo 2002 Dünya Kupası’na yetiştirildi.



Ronaldo, 2002’nin devamında 3. FIFA Dünya’da Yılın Futbolcusu ödülüne layık görüldü ve Inter’den Real Madrid’e 27.000.000 pound karşılığında transfer edildi. Bu transfer aylarca gündemden düşmedi. Bunu sebebi ise sadece Ronaldo değil aynı zamanda Real Madrid’e getirilen 3. Galactico olmasıydı. Inter teknik direktörü Hector Cuper ile yaşadığı problemler Ronaldo’nun Serie A şampiyonluğu yaşayamadan La Liga’ya bir kez daha geri dönmesine sebep olmuş ve Real Madrid’in Dünya yıldızlarını bünyesine katma programının 3. ismi yapılmıştı. Ronaldo, Galacticos taraftarının bağrına bastığı bir isim oldu; en azından kısa süre öncesine kadar!



Real Madrid’in Ronaldo ile ününü Dünya çapında daha da arttırma politikası işe yaradı; Ronaldo formaları Dünya’nın dört bir yanında Amerika’dan Asya’ya kırmadık reklam bırakmadı. Şan ve şöhretle Real Madrid’e gelen Ronaldo reklam kampanyasındaki başarısını Ekim 2002’e kadar sakat bekleyerek ilk başta gösteremedi. Ama Ronaldo’nun gelmesiyle patlayan bilet satışları O Fenômeno’nun yedek kulübesinde eşofmanlarıyla oturmasına rağen taraftarın her maçta O’na da ayrıca tezahürat yapmasına engel olmadı. Ronaldo sonunda ilk maçına çıktı ve Steve McManaman'ın pasıyla golünü de kaydetti. Ronaldo’nun henüz ilk maçında ortaya koyduğu performans bu yeteneğin bitmediği tam tam tersine bıraktığı yerden işine devam ettiğini taraflı tarafsız herkese gösterdi.

Ronaldo yine o bilindik tarzıyla sahadaydı. Çalımları, hızı ve şutları eskiyi aratmadı.



Ronaldo aynı güzel oyunu sezonun son maçında da sergiledi; Athletic Bilbao karşısında kaydettiği golle ilk sezonunu 23 golle tamamladı. Bu gol sayısı Şampiyonlar Ligi, ve özellikle Manchester United karşısında kaydettiği hat-tick’i kapsamazken 2003 O Fenômeno için çok daha önemli bir sene oldu. Ronaldo, Barcelona ile İspanya’da başaramadığını Real Madrid ile başardı ve yine 23 gol kaydederek tamamladığı sezonda Galacticos’u La Liga şampiyonluğuna taşıdı.


SAMBACI RONALDO



Ronaldo uluslararası arenada ilk kez 1994’de Arjantin karşısında forma giyerek boy gösterdi. 2002 Dünya Kupası’nda gol kralı olan O Fenômeno, 8 golle Altın Ayakkabı’yı kazandı. Ronaldo Bu 8 golden 2’sini final maçında ev sahibi Almanya’nın ağlarına gönderdi. Ronaldo aynı zamanda bu performansla Brezilya efsanesi “Siyah İnci” Pele’nin Dünya Kupası finallerinde kaydettiği 12 gollük performansı yakaladı. 12 gole ulaşan Ronaldo ayrıca, Dünya Kupası’nda 4 gol daha kaydedince Dünya Kupası finalleri tarihinin en golcü futbolcusu olma başarına erişecek. Ronaldo’nun daha önce kaydettiği 4 finaller golü ise 1998 Dünya Kupası’nda gelmişti.

Ekim 2005 itibariyle 90 kez milli olan Ronaldo’nun Sambacılar hesabında 57 golü bulunuyor.

2 Haziran 2004 tarihi ise O Fenômeno için ayrı bir önem taşıyor. CONMEBOL 2006 Dünya Kupası finallerine kalabilme elemelerinde ezeli rakip Arjantin ile karşılaşan Brezilya’da Ronaldo kaydettiği 3 golle yaptığı hat-trick ile uzun süre konuşuldu. Ancak bu hat-trick pek alışık olunmayan bir hat-trick oldu çünkü Ronaldo 3 golü de penaltıdan kaydetti.

RONALDO VE KADINLAR



Ronaldo Nisan 1999’da futbolcu ve model olan Milene Domingues ile evlendi. Dünya’nın gözü önünde mutlu bir aile tablosu çizen çiftin evliliği 4 yıl sonra boşanmaları ile son buldu. Ronlado ve Domingues’in 2000 senesinde doğan Ronald adını taktıkları bir çocukları bulunuyor.
 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Luís Nazário de Lima Ronaldo Devam



2005 senesinde ise Brezilyalı model ve MTV müzik televizyon kanalı sunucusu Daniella Cicarelli ile nişanlandı. Cicarelli ile Ronaldo kısa süre sonra çocuk beklemeye başladı ancak Cicarelli’nin düşük yapmasını ardından 3 ay süren ilişki sona erdi.



Ronaldo en son olarak yine model olan Raica Oliveira ile birlikte olmaya başladı.


2002 Dünya Kupası, muhteşem Brezilya takımının asistleriyle süslediği Ronaldo için ayrı bir önem taşıdı her zaman. Dünya Kupası ve Brezilya Milli Takımı kulüp seviyesinde yaşayamadığı başarıları tatmasına sebep oldu. Hollanda, İspanya ve İtalya kariyeri yeteneklerini altında kaldı. Bireysel alanda yakaladığı başarılar kulüp seviyesinde kariyerine yaklaşamadı. 1998 ve 2002 Scudetto yarışını Juventus’a kaybetti. Bu dönemde doğal olarak kupaya uzanan Juventus efsanesi Alessandro Del Piero’nun gölgesinde kalmaktan kurtulamadı.

Futbolu bilenler; bir dönem sağ dizinin kurbanı olan Ronaldo’nun sakatlıklar boğuşmadığı bir kariyeri olsaydı adının bugün Mars da dahi bileneceğine inanır.



RONALDO VE HIZ DÜNYASI




Formula 1’in can düşmanı A1 Grand Prix’i Ronaldo’nun da bir parçası olduğu dev bir motor sporları organizasyonu. A1 Brezilya Takımı’nın Brezilyalı efsane pilot Emerson Fittipaldi ile birlikte ortaklaşa sahibi olan Ronaldo yeni yeni tanınmaya başlayan ve Formula 1’in tahtını sallamaya çalışan A1 GP’de pilot olarak Nelson Piquet, Jr., Tony Kanaan ve João Paulo’yu kullanıyor.


RONALDO’NUN ZAMAN TABLOSU



1976
Eylül: Ayın 22’sinde Rio de Janeiro, Bento Ribeiro’da doğdu.

1993
Mayıs:
Cruzeiro’da harikalar yarattı; 60 maçta 58 gol kaydetti. Mayıs ayında Cruzeiro ile ilk remi kupası olan Brezilya Kupası’nı kaldırdı.

1994
Mart:
Arjantin karşısında ilk kez milli formayı taşıdı.
Haziran: Bütün maçlara yedek soyundu ama Dünya Kupası’nı kaldıran milli takımın bir parçası oldu.
Temmuz: 6 milyon euro karşılığında PSV’ye transfer oldu.

1996
Mayıs:
PSV ile Hollanda Kupası’nı kazandı.
Haziran: İspanyol devi Barcelona’ya transfer oldu.
Aralık: FIFA Dünya’da Yılın Futbolcusu ödülünü ilk kez kazandı. 1997
Mayıs: Kupa Galipleri Kupası finalinde maçın skorunu tayin eden penaltıyı kaydetti ve Katalan devine kupayı kazandırdı. La Liga’da gol kralı oldu ama şampiyonluğa ulaşamadı.
Haziran: Brezilya ile Copa America’yı kazandı ve 5 golle en golcü 2. isim oldu.
Temmuz: 30.5 milyoın euro ile rekor kırarak Inter’e transfer oldu.
Aralık: FIFA Dünya’da Yılın Futbolcusu unvanını koruyan tarihteki ilk isim oldu. Avrupa’da Yılın Futbolcusu ödülüne layık görülen ilk Güney Amerikalı oldu.



Mayıs: Inter’in UEFA Kupası’nda Lazio’yu 3-0 yenerek kupaya uzandığı finalde 1 gol kaydetti.
Temmuz: Brezilya’nın Dünya Kupası finallerin kalmasına yardımcı oldu ama finalde sergilenen kötü futbol ile Dünya’nın en büyüğü bu sefer Fransa oldu.

1999
Nisan:
Milene Domingues ile evlendi ama bu evlilik 4 yıl sürdü.
Temmuz: Gol kralı olduğu turnuvada 2. Copa America’sını kazandı.
Ekim: Lecce’yi 6-0 yendikleri maçta takımının 5. golünü kaydetti ama 6 ay sahalardan uzak kalmasına sebep olan diz sakatlığına yakalandı.



2000
Nisan:
İtalya Kupası finaliyle sahalara geri döndü. 2. devrede oyuna girdi ama 6 dakika oynadıktan sonra aynı dizinden bir kez daha sakatlanarak 2000 – 2001 sezonunun tamamını kaçırdı.

2001
Eylül:
UEFA Kupası ilk tur maçında Romanya ekibi Brasov karşısında resmen sahalara geri döndü.
Kasım: Yaklaşık 2 yıl aradan sonra ilk kez Serie A’da sahaya çıktı ama San Siro’da Lecce karşısında 14 dakika sahada kalabildi; yine sakatlandı.

2002
Haziran:
Brezilya’nın 5. Dünya Kupası’nı kazanmasının ilham kaynağı oldu. 8 golle gol kralı oldu ve bu gollerden 2Sini finalde Almanya’ya kaydetti.
Temmuz: Real Madrid’e transfer oldu.
Aralık: Kıtalararası Kulüpler Şampiyonası’nda Yokohama’da oynanan maçta şampiyon olan Real Madrid’in ve “Turnuvanın En Değerli Oyuncusu” seçildi. Kariyerinde 3. kez FIFA Dünya’da Yılın Futbolcusu oldu. Ronaldo ayrıca kariyerinde 2. kez Avrupa’da Yılın Futbolcusu seçildi.



2003
Mayıs:
Real Madrid’in La Liga’da şampiyon olduğu sezonu 30 lig maçında 21 golle tamamladı.

2004
Mayıs:
Ronaldo gol kralı oldu ama Real Madrid şampiyonluk unvanını koruyamadı.

2005
Şubat:
Daniella Cicarelli ile evlendi ama ilişkileri sadece 3 ay sürdü.
Kasım: İspanya vatandaşlığına alındı.
 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Luís Nazário de Lima Ronaldo Devam




RONALDO HAKKINDA SÖYLENENLER



Pele: “Muhteşem. Ama önce Dünya Kupası’nı kaldırsın, sonra benimle kıyaslamaya başlarız.” Dünya Kupası’nı kazandıktan sonra: “Değişmediğini ve hala aynı hırs ve istekle oynadığını görmek çok güzel, ailesine önem veriyor ve akıllı biri. Ne kadar çok savunsanız da sizi geçecek bir yol bulabiliyor. Brezilya’da O’nun 1 numaralı hayranı benim ama yinede benimle, O’nu kıyaslamayın.”

Crujiff:
“O’nu kimseyle kıyaslamayın. Tek ihtiyacı olan kendisi olması.”

Romario: “Fransa 98’de daha iyi tanıdım. O’nunla birlikte her şeyi kazanabilirsiniz.”

Capello: “Adı üzerinde O bir4 fenomen, büyük maçlarda büyük biri olmasını biliyor.”

Jairzinho: “Bir takım topu O’nun iki ayağının arasına atabilirse % 50 golü atmış sayılır.”

Giovanni: “Dünya’nın en iyi golcüsü buna şüphe yok. Her zaman gülmesini biliyor ve başına gelen terslikleri atlatmayı başarıyor.”

Bobby Robson: “Ronaldo gibi bir futbolcuyu bulamazsınız. Sansasyonel bir futbolcu ne zaman ne yapması gerektiğini de biliyor.”

Linekar: “Ronaldo’nun topla olan hızı hayatım boyunca denediğim ama yapamadığım bir şey oldu.”

Cesar Gomez: “O’nu marke etmek hayatta yaptığım en belalı iş oldu. Maç bittiğinde 500 dakika sahada kaldığımı zannettim.”

Zubizarreta: “Bu adam her pozisyonu gol pozisyonuna dönüştürebiliyor.”

Raul: “Ronaldo’dan öğrenmeye çalışıyorum. Patlayıcı bir güç ve bir anda peşindekilerden kurtulabiliyor. Çok basit O’nun seviyesinden çok uzağım.”

Shearer: “Ronaldo etrafta görebileceğiniz en iyi futbolcu. Daha neler başarabileceğini sadece Tanrı bilir.”

 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Mark Wayne Hateley


Video İzle

Mark Wayne Hateley (d. 7 Kasım 1961 - Wallasey, İngiltere) İngiliz forvet oyuncusu. Aktif futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük yapmaya başlamıştır.
AC Milan, AS Monaco, Glasgow Rangers gibi önemli takımlarda oynayan oyuncu özellikle Ranger formsaı ile oldukça başarılı olmuştur. İngiltere Milli Futbol Takımı formasını 32 kez giymiş, 8 gol atmıştır.

Kariyeri
· 1978-1983 Coventry City 113 (34)
· 1983-1984 Portsmouth 44 (25)
· 1984-1987 AC Milan 66 (17)
· 1987-1990 AS Monaco 59 (22)
· 1990-1995 Glasgow Rangers 214 (111)
· 1995-1997 Queens Park Rangers 33 (5)
· 1996 Leeds United 6 (0)
· 1997 Glasgow Rangers 4 (1)
· 1997-1998 Hull City 29 (3)
· 1999 Ross County 2 (0)



Michael Ballack


Video İzle


Michael Ballack, 29 Ekim 1976, O zamanki Dogu Almanya’nin Görlitz kentinde dogdu.. Chemnitzer’de dikkatleri çeken Ballack, 1997 yılında Kaiserslautern’e transfer olarak Bundesliga’ya adım attı. İlk yılnda şampiyonluk yaşayan Ballack, 28 Nisan 1999’daki İskoçya maçıyla ilk kez milli formayı giydi. Ballack o yıl çıktığı 63 karşılaşmada 30 gol attı.
1999’da Bayer Leverkusen’e geçti. Leverkusen’de ligde dört sezonda 107 maçta 36 attı. 2002’de Bayern Münih’e transfer oldu. Geçtiğimiz günlerde ise Ballack, Chelsea ile üç yıllık bir sözleşme imzaladı. Bayern Münih’te üç lig şampiyonluğu yaşayan 2002, 2003 ve 2005 yıllarında Almanya’da yılın futbolcusu seçildi.
Diz bağlarındaki problemlerininin üstesinden gelen Ballack, kariyerini zirveye taşımayı başardı. 2006-2007 sezonundan itibaren Chelsea forması giymektetir.
Chelsea ile yaptığı anlaşma ile haftalık yaklaşık 370 Bin YTL ile dünyanın en fazla kazanan futbolcusu konumuna geçmiştir.



Oynadığı Klüpler
· Chemnitzer FC (Doğu Almanya, genç takım),
· 1. FC Kaiserslautern (Almanya, Alman Birinci Ligi),
· Bayer 04 Leverkusen (Almanya, Alman Birinci Ligi),
· FC Bayern München (Almanya, Alman Birinci Ligi),
· Chelsea (İngiltere, İngiltere FA Premier Lig).

Başarıları
Bayern Münih ile

· Bundesliga Şampiyonluğu 2003,2005,2006
· Almanya Kupası Şampiyonluğu 2003,2005,2006
Kaiserslautern ile
· Bundesliga Şampiyonluğu 1998
Bayer Leverkusen ile
· UEFA Şampiyonlar Ligi İkincisi 2002
Almanya ile
· FIFA Dünya Kupası İkincisi 2002
· FIFA Dünya Kupası Üçüncüsü 2006
Kişisel Başarılar
· Almanya'da Yılın Futbolcusu 2002,2003,2005
· UEFA Yılın Orta Sahası Ödülü 2002
· Soccer Digest Dünya'da Yılın Futbolcusu Ödülü 2002



Michel Platini


Video İzle

Bir italyan göçmenin torunu olan Michel Platini, 1955'de Joeuf'da doğdu. Futbola ilk olarak, babasının antrenörlüğünü üstlendiği Nancy takımında başladı. 1976 yılında Olimpiyatlar'da oynayan Platini ilk resmi uluslararası müsabakasına aynı yıl Çekoslavakya karşısında çıktı. Nancy takımında oynadığı yedi sezonda attığı 98 golün ardından 1979 yılında AS St. Etienne takımına transfer oldu.



1982 yılında rekor bir transfer ücretiyle (1.200.000 pound) Juventus'a transfer olan Platini orada da gollerine devam etti ve italyan ekibinin 4 yıl içinde 3 kez şampiyon olmasında ve ayrıca Avrupa kupalarında da büyük başarılara imza atmasında büyük pay sahibi oldu. Milli takımını '84 Avrupa Şampiyonası'na sürüklemekle kalmayan Platini, 2 hat-trick de dahil olmak üzere toplam 9 golle Fontaine'in rekorunu da kırdı.



1985 yılında Avrupa'nın En iyi Futbolcusu ödülünü de 3. kez alan Platini dünya futbol tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Platini 1978, 1982 ve en son da 1986 Dünya Kupalarında oynadı. Jübilesini Dünya Karmasıyla birlikte 1987'in ağustos ayında Wembley Stadı'nda büyük bir taraftar kitlesi önünde yapan Platini, hayatının geri kalan bölümüne adım attı.
Ancak futboldan uzak durması pek uzun sürmedi ve 1990 Dünya Kupası'na katılamayan Fransa'nın başına teknik patron olarak geçti.



Michelle Platini,onun hakkında ne kadar söylenecek şey var.....müthiş bir yetenek,ahlaklıklı ve kişilik sahibi örnek bir sporcuydu....onunla ilk 1982 yılında efsanevi juventus takımında tanışmıştık.....yanılmıyorsam o efsanevi kadroda tacconi,maldini,rossi,altobelli gibi isimler....o sıralar ilkokul 2 veya 3e gitmeme rağmen inanın juventus ilk 11ini ezbere bilirdim....müthiş bir kadroydu o.....neyse yıl 1985e gelindiğinde futbol tarihine heysel faciası diye geçecek bir futbol terörüyle karşılaştık...juventus ile liverpool takımları şampiyon kulüpler kupası finalinde brüksel şehrinin heysel stadında karşı karşıya gelmişlerdi...yine barbar ingiliz holiganlarının italyan trübünlerine saldırması sonucu çıkan izdihamda çok büyük çoğunluğu italyan olmak üzere çocuklar dahil olmak üzere tam 36 kişi ölmüştü..... ve maalesef bu olayı trt canlı yayın akışını hiç kesmeyip,bu dehşet dakikalarını bize saniye,saniye aktarmıştı....halbuki almanyadaki teyze oğlunun anlattığına göre alman tvsi hemen yayını kesmiş.....ben bir çocuk olarak bu olaylardan çok etkilenmiştim....neyse daha sonra maalesef bu kadar olay olduğu halde hakem maçı oynatmıştı....ve bu maçın ardından efsanevi futbolcu platini bu olayları protesto etmek amacıyla futbolu bırakma kararı almıştı... işte bu kadar büyük bir futbolcuydu platini....ben onu euro 84deki fransa milli takımının futbolcusundan çok , juventuslu platini olarak hatırlayacağım..... efsanevi juventus takımının forveti platini olarak....



Nandor Hidegkuti


Video İzle

Nandor Hidegkuti: Altın Gollerin Arkasındaki İsim
Efsanevi Macar futbol yıldızı Nandor Hidegkuti, 1950’li yıllara damgasını vuran sporculardan biriydi. Orta Avrupa’nın futbol dünyasında yetişen en önemli futbol yıldızlarından biri olan Hidegkuti, hem golleriyle, hem de paslarıyla öne çıkıyordu. Hidegkuti, forvetlerin arkasında oynayarak yeni bir oyun stili geliştirmişti. 1945 ve 1958 yılları arasında Macaristan’ın futboldaki altın çağında Hidegkuti, 68 kupa kazandı ve 39 gol kaydetti.
Çok az futbolcu Nandor Hidegkuti gibi sahada çok sayıda yetenek sergileyebilir. Hidegkuti muhteşem bir kondisyonla sahaya çıkardı. Maçlarda üst üste attığı gollerle tribünleri ateşleyen bu başarılı adam, çok sayıda uluslararası maçta da kendini göstermeyi bildi. Macaristan’ın 1953 yılında İngiltere’ye karşı kazandığı 6-3’lük maçın hat trick yıldızı da Hidegkuti’den başkası değildi. Macaristan’ın 1950’lerdeki rüya takımı, biraz da onun sırtında yükselmişti.
Hidegkuti, futbol hayatının altın çağını yaşadığı yıllarda, Macaristan Milli Takımı’nın 1952 yılında Olimpiyat altın madalyasını kazanmasına yardımcı oldu. Ünlü futbolcu, 1954 yılı Dünya Kupası’nda final oynayan takımın da bir parçasıydı. MTK’da 14 sene futbol oynadı. Böylece kulübünün 1951, 1953 ve 1958 yıllarında 3 tane ulusal kupa kazanmasını sağladı. 1956 yılında Macaristan’da çıkan iç karışıklıklar, ülkenin spor hayatına da yansıdı. Hidegkuti de dönemin sancılarını yaşayanlardan biriydi.
Hidegkuti, futbolculuğu bıraktıktan sonra İtalya’nın Fiorentina kulübünü çalıştırmaya başladı. Fiorentina takımının 1961 yılında Avrupa Kupa Galipleri Kupasını kazanmasını sağladı. Bundan 2 sene sonra, Gyor takımının Macaristan şampiyonasını kazanmasında rol oynadı. 1950’li yılların Macaristan takımı sadece yetenekli değil, aynı zamanda taktiksel olarak da yenilikçiydi.
Hidegkuti, 2002 yılında 80 yaşında hayata veda etti. Öldüğü zaman futbol otoriteleri “Sadece Macarlar değil, bütün futbol dünyası onu çok özleyecek. Gerçek bir efsaneyi yitirdik” diye konuştular.
 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Oleg Blokhin


Bir Hristo Stoichkov kadar ün kazanmamış olmasını 25 yıl erken dünyaya gelmişliğine bağlayanlar var. Dinamo Kiev’in efsane hocası ‘total futbol’ üstadlarından Valery Lobanovsky’nin elinde yetişen Blokhin’e S.S.C.B dışında futbol oynama izni verildiğine (Avusturya’ya gitmesine izin verilmiştir) zaten 36 yaşındaymış.

Les Yashin’den sonraki yıllarda uzunca bir süre Rus futbolunun tek yıldızı olarak görülen Blokhin, Dinamo Kiev’e de altın çağını yaşatan oyuncu olmuştur. İçgüdüsel yetenekleri, oyun içindeki doğru karar verme özelliği ve tekniği sayesinde Dinamo Kiev Avrupa’da da başarıdan başarıya koşmuş, 1975 yılında Kupa Galipleri Kupası’nın kazanmış, iki kez çeyrek finale, bir kez de yarı finale kalmayı başarmıştır. Eski Sovyet Futbol Ligi’nde 200’den fazla gol atmayı başaran tek isimdir. Ulusal formayla da 109 maçta 39 gole imza atan Blokhin, 100 metreyi 11 saniyenin altında koşabilen ender futbolculardandı ki, o dönem, olimpiyat rekortmeni Blokhin’den sadece 1 saniye daha hızlıydı.



Almanların Kicker dergisince kendisine “futbolun kozmonotu” lakabı takılan Blokhin’in kaç yaşına kadar top oynadığını biliyor muydunuz? 45 !

Bu uzun futbol yaşamına sığdırdığı başarılar ise : 1975 yılında Avrupa’nın futbolcusu, 1973, 74, 75 yıllarında Sovyetler Birliği’nde Yılın Futbolcusu, 1972, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 80 ve 81’de Ukrayna’da yılın oyuncusu unvanları.



Paolo Maldini


Video İzle

Paolo Maldini
26.06.1968 yılında İtalya'da doğan Milan'ın tecrübeli kaptanı Paolo Maldini,
Babası gibi futbolculuğu tercih ederek AC Milan'da futbol hayatına başlamış. 1985'te, henüz 16 yaşında ilk kez Milan forması giyen oyuncu, 20 yıldır bu formayı sırtından çıkarmıyor. İnatçı ve hırslı yapısıyla dikkat çekerken, defans bloğundaki toparlayıcı ve takımı hücuma kaldırma yönündeki başarılı performansı en önemli özellikleri arasında yer alıyor.


Milan'ın bayrak oyuncularından Paolo Maldini 2007 sezonunun sonunda futbolu bırakacağını açıkladı. Gelmiş geçmiş en başarılı defans oyuncularından ikinci kuşak Maldini'yi isterseniz hep birlikte tanıyalım.

Kariyeri boyunca Milan'da oynayan Paolo Maldini, Rossoneri ile ilk resmi maçına 20 Ocak 1985'te, Milan'ın Udinese'yle 1-1 berabere kaldığı gün çıktı. Sadece bir sezon oynadığı 84 / 85 sezonunun ardından, sadece 18 yaşında Milan'da düzenli olarak 11 oynayan bir futbolcuya dönüştü. Milan formasıyla ilk golünü 86 / 87 sezonunda atan Paolo Maldini, bunca yıldır oynadığı hiç bir maçta kırmızı kart görmeyerek kırılması zor bir rekora da imza atmış oldu.



118 kez milli formayı giyen Paolo Maldini, milli takım formasıyla da 7 gol attı. 2001 / 2002 sezonunun ardından milli takımı bıraktığını açıklayan İtalya'lı yıldızın Venezuella'lı eşinden Cristiano Maldini adında bir çocuğu da bulunuyor. Dede Cesare Maldini ve baba Paolo Maldini'nin ardından 3. kuşak Maldini olan Cristiano da 8 yaşında Milan'la 5 yıllık bir anlaşma imzaladı.

Milan formasıyla yedi kez Serie A'yı, dört kez de Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşayan Maldini'nin başarıları bunla da bitmiyor. Avrupa ve İtalya'da Süper Kupa, Kıtalararası Kupa ve İtalya Kupası gibi bir çok kupanın kazanılmasına da katkıda bulunan Paolo Maldini ayrıca, 1994 yılında Baggio'nun kaçırdığı penaltıyla hatırlanan Dünya Kupası finalinde de forma giyerek hayranlarının gönlünde taht kurmuştu.

Karizmatik görünüşü ve fair play ruhuyla her zaman takdir toplayan Paolo Maldini'yi izleme şansını elde edemeyenler için önlerinde hala sansiniz var.Yaşayan efsaneyi canlı izleyemeyenlere duyrulur..



Paolo Rossi



Video İzle


Paolo Rossi: Dünya Kupası’nın Rekor Golcüsü

23 Eylül 1956 tarihinde Prato’da doğan Paolo Rossi’nin hikayesi, Dünya Kupası tarihinde meydana gelen en olağanüstü olaylardan biri. Como, Vicenza, Perugia, Juventus, Milan, Verona gibi takımlarda oynayan Rossi, İtalya’nın 1982 Dünya Kupası’ndaki müthiş performansında önemli paya sahip.
Finallerin başlamasına 2 aydan daha az bir süre kalmıştı ki, Rossi 2 yıllık bir yasağı deldi. Ama koç Enzo Bearzot’un takımı, yine de onu İspanya’da gerçekleştirilecek 1982 Dünya Kupası finalleri için seçti.
Paolo Rossi uzun süredir formdaydı ve 1978 yılındaki müsabakalarda gelecek vaat ettiğini ortaya koymuştu. Bearzot’un onu seçmesinin temel nedeni de buydu; Rossi’nin umut vaat ettiğinden şüphe duymuyordu. Rossi, 1970’lerin sonunda pek çok yıldız oyuncuyla uyum içinde oynayabildiğini göstermişti. Hatta Juventus efsanesi Roberta Bettega ile de büyük bir ortaklık kurmuştu.



Bettega emekliye ayrıldıktan sonra Bearzot, saldırgan bir golcüye ihtiyaç duymaya başlamıştı ve Juventus’a katılmış olan Rossi de bu role çok uygun bir isimdi.
Bu karar İspanya’da bir kumar gibi algılansa da, Bearzot Rossi’ye bir şans tanıdı. Rossi ve İtalya, ilk turu bir maç bile kazanmadan geçtiler.
İspanyol Milli Takımı ikinci turda Arjantin’e karşı 2-1 kazandı. Ama fena derecede paslanmış gözüken Rossi, 4 maçta da gol atamamıştı. Herkes Brezilya’ya karşı oynanacak olan ikinci tur maçının Rossi’nin son şansı olacağını biliyordu. Tüm zamanların en klasik karşılaşmalarından biri olarak kabul edilen maçta, gerçek Rossi ortaya çıktı ve 3 gol birden atarak Brezilya’ya karşı kazanılan 3-2’lik galibiyette baş rol oynadı.
Forma giren Rossi takımını ateşledi ve İtalya’yı finale çıkardı. Finalde İtalya’nın Batı Almanya’ya karşı olan zaferinde de büyük rol oynadı Rossi; bu maçtaki final golü, onun bütün turnuvada gol kralı olmasını sağladı.



Paul Breitner


Video İzle

Büyük ve kıvırcık saçları yüzünden “Der Afro” takma adı verilen Paul Breitner, erken yaşlarda yıldız bir oyuncu oldu. 1970 yılında sadece 19 yaşındayken Bayern Munich ile anlaşma sağladı ve bir sonraki sene Batı Almanya Milli Takımı’nda ilk maçına çıktı. Paul kariyerine defans oyuncusu olarak başladı ama kariyerini sonlarına doğru orta sahaya doğru geçti.
Breitner, Avrupa’nın çıkardığı en iyi takımların gözde elemanlarındandı. Batı Almanya Avrupa Şampiyonası’nı biri 1972 diğeri de 1974 yılında olmak üzere tam iki kez kazandı. Öyle ki defans pozisyonunda üç gol atmayı bile başardı. Aynı zamanda 1974 yılında Bayern Munich Avrupa kupasını kazanarak o seneyi “Der Afro” adına fantastik bir sene yaptı. 22 yaşındayken herhangi bir futbolcunun o zamana kadar kazanma hayalini kurabileceği her şeyi kazanmıştı.



Breitner artık savaşacak yeni şeyler arıyordu. Real Madrid bir sonraki hedefiydi ve İspanya başkentinde daha fazla kupa kazanmaya devam etti. Bayern’e 3 sene sonra, 1977 yılında, geri döndüğünde Real ile iki lig şampiyonluğu ve bir İspanya Kupası kazanmıştı. Paul’un uluslararası kariyeri bu sırada geçici bir süreliğine sona ermişti. Antrenörüyle olan anlaşmazlıklar ve bazı takım arkadaşları onun Batı Almanya Ulusal Takımı’ndan bir süre ayrı kalmasına neden oldu.
1982 İspanya Dünya Kupası’yla milli takımına dönen Breitner, orta sahada görev yaptığı Batı Almanya’yı finale taşıdı. İtalya ile oynanan final maçında Breitner ağları havalandırsa da Batı Almanya, İtalya’ya 3-1 yenildi. Breitner şampiyonada Pele ve Vava’nın ardından üçüncü golcü oldu. İspanya ve Batı Almanya’da tamı tamına yedi lig şampiyonluğu kazandıktan sonra 1983 yılında futbolu bıraktı.
 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Pavel Nedvěd


Video İzle


Pavel Nedvěd (Doğumu 30 Ağustos 1972) Dünyaca ünlü Çek futbolcu, Ülkesinin en Önemli Yildizi olarak gösterilir.Nedved, Juventus'a gelmeden önce Sparta Prag ve SS Lazio formalarını da giymiştir. Lazio'dan Juventus'a 2001 yılında tam 41.2 milyon euro karşılığında transfer olmuştur.2003 yılında Avrupa'da Yılın Futbolcusu seçilmiştir. Son Düzenlenen Almanya 2006 Dünya Kupasindan sonra Milli Takimi biraktigini aciklayan Nedved,milli forma altinda 87 maçta 18 gol atmıştır.



Kariyeri
· 1992-1996 Sparta Prag 98 (23)
· 1996-2001 SS Lazio 137 (33)
· 2001- Juventus FC 151 (31)


Başarılar
· Çekoslovakya Lig Şampiyonluğu: 1992/1993
· Çek Cumhuriyeti Lig Şampiyonluğu: 1993/1994 - 1994/1995
· Çek Cumhuriyeti Kupası: 1996
· İtalya Kupası: 1997/1998 - 1999/2000
· İtalya Süper Kupası: 1998, 2000, 2002, 2003
· Serie A Şampiyonluğu: 1999/2000, 2001/2002, 2002/2003, 2004/2005, 2005/2006
· Avrupa Kupa Galipleri Kupası: 1998/1999
· UEFA Süper Kupa: 1999











Şu anda Serie B ye düşürülen Juventus formasını giymektedir... Ülkesinde ve Juvede o bir kahramandır şüphesiz; hep öyle kalacaktır...

 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Pele ''Edson Arantes Do Nascimento ''


Video İzle

Futbolda Bir Dahi: Pele
18 Temmuz 1971′de, Maracana Stadyumu’nda 180,000 kişilik kalabalık, stadyumun koşu pistinde onur turu atan siyahî futbolcuyu deliler gibi alkışlıyordu. Atletik görünümlü bu adam, altın renkli t-shirt’ünü çıkarıp seyircilere doğru sallamaya başladı. Ardından da yüzüne tuttu, ağlamaktaydı…
O gün Pele, Milli Takım’dan emekliye ayrılıyordu. 108 kez giydiği, 10 numaralı formasıyla özdeşleştiği, o 108 maçta 90 gol attığı, oynadığı dört Dünya Kupası’ndan üçünü kazandırdığı Milli Takımı’ndan…
Edson Arantes Do Nascimento adıyla Tres Coracos’da dünyaya gelmişti Pele. Babası da futbolcuydu, bir forvet. Maalesef bacağının kötü bir şekilde kırılması sonrasında profesyonel futbol yaşamını bitirmek zorunda kalmıştı ama oğlunu bir futbolcu olarak yetiştirmekte kararlıydı.
Kentin yerel takımlarından birinde futbol oynamaya başlayan Pele, aynı zamanda ayakkabı boyacılığı yaparak para kazanmaya çalışıyordu. Pele’nin hayatı 11 yaşındayken Milli Takım oyuncularından Waldemar de Brito tarafından keşfedilmesiyle değişti. Brito, Pele’yi Sao Paulo’ya getirmiş ve Santos takımı antrenörlerine “Bu çocuk dünyanın en büyük futbolcularından biri olacak.”, diyerek teslim etmişti.



Genç Pele henüz 16 yaşında Santos A Takımı’na kadar yükselmişti. Hatta ilk çıktığı maçta, Corinthias’ı 7 - 1 yendikleri karşılaşmada, bir de gol atmıştı. 1956 - 1957 sezonunda Santos forması altında sahaya çıktığı neredeyse her maçta fileleri havalandırmayı başardı. Yaşına rağmen Milli Takım’a çağrılması sürpriz bir karar değildi.
1958 yılında İsveç’te düzenlenen Dünya Kupası’nda daha önce kimsenin tanımadığı bu 17 yaşındaki forvet, ikisi İsveç’e karşı oynadıkları ve 5 - 2 kazandıkları final maçında olmak üzere altı gol atmıştı. Juste Fontaine’in 13 gol gibi ulaşılması zor rekorunun yanına bile yaklaşamamıştı ama yeni bir efsanenin doğuşunu müjdelemişti.
Pele, 1962 yılında düzenlenen Dünya Kupası’nda ise sadece iki maçta, Meksika ve Çekoslovakya karşılaşmalarında forma giyebildi. Sakatlıklar Pele’yi rahat bırakmıyordu. 1966′da Brezilya’nın ilk turda elendiği Dünya Kupası’nda da forma giyememişti. 1970′de Meksika’da düzenlenen kupada ise Brezilya tam bir rüya takımı görünümündeydi. Pele, Rivelino, Jairzinho ve Tostao gibi oyuncularla belki de o güne dek yakalanan en iyi jenerasyona sahiptiler. Brezilya tüm maçları farklı skorlarla kazanarak üçüncü Dünya Kupası’na ulaşmış oldu. Jairzinho 7 gol, Pele ise dört gol atmıştı. Pele, İtalya’ya karşı oynadıkları final müsabakasının 19. dakikasında Brezilya Milli Takımı’nın Dünya Kupası tarihinde attığı 100. golü atarak da başka bir istatistikte daha tarihe geçmişti.



Kariyerinde sahaya çıktığı 1360 maçta attığı 1280 gol Pele’yi gelmiş geçmiş en iyi futbolcu yapmaya yeter de artar, ancak o saygınlığını futbol sahalarından çok gerçek dünyada yaptıklarıyla kazandı. Brezilya Spor Bakanlığı’ndan UNICEF gönüllüsü olmaya kadar dünya uluslarına elinden geldiği derecede katkıda bulunmaya çalıştı.









 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Pele ''Edson Arantes Do Nascimento '' Devam






KISACA PELE
Edson Arantes do Nascimento Pele, 1940 yılında dünyaya geldi. Futbola Bauru Atletic takımında başlayan Pele, 1955 te geçtiği Santos Kulübünde 1956 da A takımına alındı.

İlk Dünya Şampiyonluğunu 1958 de tattı. Yedekler arasında İsveçe götürülen Pele oyuna girdiği zamanlarda başarılı futboluyla dikkatleri üzerine çekti ve Milli Takımın ilk onbirinde yer alarak kupayı kaldıranlar arasına girdi. 1962 Dünya Kupası onun için kötü bir dönemdi. Pele sakat olduğu için bu milli takıma çağrılmadı.

Futbolun taçsız kralı olarak adlandırılan Pele, 1970 dünya kupasında hem olgun bir futbolcu hem de dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu olduğu gösterdi ve Brezilya bu dünya kupasından da şampiyonlukla çıkarak 3. kez kupayı evine götürdü.

Her an her şeyi yapabilecek teknikte bir oyuncu olması, rakiplerin korkulu rüyası haline getirdi onu, fakat o bununla şımarmak yerine kendisini daha da geliştirmeye çalıştı. 1974 yılına kadar oynadığı Santos takımında tam 1284 gol attı. O da tatilini ABD de geçirdi ve New York Cosmos takımına transfer oldu. 1977de de futbolu bıraktı.

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu olarak gösterilen Pele, bütün dünyada futbol için ölçü ve hedef olarak gösterilmektedir.











 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Petrus Ferdinandus Johannes van Hooijdonk


Video İzle 1

Video İzle 2


PIERRE VAN HOOIJDONK
Tam adıyla
Petrus Ferdinandus Johannes van Hooijdonk
Nam-ı diğer
'Pi-Air'
Onun adını ilk kez 1997 yılında Celtic’den N.Forest’ e geçtiği yıllarda her transfer mevsiminde olduğu gibi , transfer yapma ve asparagas şampiyonu medyamızın Fenerbahçe haberleriyle duyduğumda doğrusu bu pek inandırıcı gelmemişti . Sonraları O istikrarlı ve başarılı çizgisini Hollanda – Portekiz –Hollanda gelgitleriyle sürdürmüş bu arada yılların verdiği yaşlılık dezavantajını olgunluğu ve çalışkanlığıyla birleştirmeyi başarmış , birçok sporcu vede genç futbolcuya örnek olacak bir anlayışla fiziksel kayıplarını teknik becerisi ve üstün serbest vuruş tekniğini geliştirerek kendine pozitif katkılar yapmaya devam etmiş ve ayakta kalmayı başarmış nadir yıldızlardan biri olmayı sürdürebilmiştir. Doğrusu bu dönemlerinde Pi-Air’i pek yakından izlediğimi söyleyemem takii 2001-2002 sezonunda Feyenoord ile kazandıkları UEFA kupası finaline ve attığı şahane firikiklere ve gollere kadar .
Pi-Air birkez daha kaderin cilvesi Fenerbahçe’nin gündemine gelmiş ama bu defa rakip olarak çıkmıştı Fenerbahçe’nin karşısına Feyenoord formasıyla , İstanbul’da yarı inşa stadyumun atmosferi bile sanırım onu Fenerbahçe ile buluşturacak gelecek günler için etkilemeye yetmişti ki maç sonrası atmosferi açıkladığı TV kameralarına yansıyan cümlelerinde . Evet sonrasında bir sezon sonra yıkım bir sezon geçiren Fenerbahçe için kimilerine göre emekli olmuş bir Avrupa yıldızı olarak” Uğurlu” kramponlarınıda alıp gelmişti Saraçoğlu' nun çimlerine basmak üzere …
Sonrasını hepimizin bildiği ve bu sezona damgasını vuran bir büyük yıldızı yeniden keşfedişimiz ve onun bence olağanüstü performansı var şimdi akıllarda ve gündemde olan.
Pi-Air , özellikle bu sezon ayyuka çıkan futbol dışında her kötü etmenin gündeme geldiği ve işgal ettiği sezonda , bu dikenli bahçede açan bir sarı gül oldu. Trabzon deplasmanında başlıyan frikik gollü açılışı rakiplerin dizlerini, yorumcuların dillerini titretti. Malzeme olmaya aday bir yıldızdı , kimileri onun için özel önlemler bile aldılar , iki frikik golü sonrası hakemler ceza sahası – penaltı alanı - sendromlarını Pi-Air için 188 metreden 30-35 metrelere kadar çıkarıp frikik veremez oldular. Kimileride çare olarak baraj kurdurmamayı şeçtiler . Pi-Air bir anda gündemin en kayda değer yıldızı oluverdi . Ama bunca yıllık tecrübesi , geçmişi, profosyonelliği ve özellikle aklı ile birleştirdiği oyunu, onun sadece bir frikik üstadı olmadığını göstermeye yetti , çalınmayan yada gol olmayan frikiklere rağmen o gollerini ve assistlerini sıralamaya devam etti . Umudunu yeni bir yapılanmaya bağladığı yılda Fenerbahçe’yi bir anda kolunda pazubandı olmasada ruhani liderliğini yaptığı bir havayla arkadaşlarınıda etkileyerek , sürekli eleştirilen oyun anlayışları , oyunu ve eksik kadrosuna rağmen şampiyonluk inadına sahip bir takıma ceviriverdi. Sonuç ortada , 36 yaşında bu büyük yıldız lig ve kupadaki tüm maçlarda bir maçtaki 1 dk eksiğiyle sürekli yer aldı , sakatlanmadı ve neredeyse sarıkart duasına çıkılırcasına beklenmesine rağmen 4. sarı kartını da inatla görmeyerek, cezalı duruma da düşmeyerek sezonu olağan üstü bir grafikle tamamladı . 23 gol 11 asist gibi çok başarılı bir performansa ulaşırken , kah kale çizgisinden top çıkarışıyla kah stoper gibi defansta ki savunmasıyla , kah ortasahada hep o eksikliği duyulan oyunkurucu rolüyle , kah rakipleri golleriyle avlayışıyla ona şahitlik ettik.
Tüm bunlar herkesin ondan övgüyle sözetmesine yol açan önemli göstergeler olmasına rağmen , onu sadece Fenerbahçe’lilerin sevme hegomonyasından kurtaran bambaşka ve pekte alışkın olmadığımız bir yıldız fotoğrafı daha ortaya çıktı ki bence skor başarısı ötesinde bu yazıyı yazmamı sağlayan en önemli etken bu oldu. Rakibine, hakeme, rakip taraftara saygılı , centilmen , futbolu bir oyun olarak gören , yaptığı faullerden sonra özür dilemesini bilen , hakemle ve rakipleriyle saha içinde dialoğu üstün olan, hatta yerde yatmakta olan bir rakibine kendi seyircisince atılan ne olduğu belirsiz yabancı maddelere o gol sonrası açmasına alışık olduğumuz kollarını açıp bedenini siper edecek kadar cesur olan tavrı , maç sonrası demeçlerinde ki sakin ve olgun yaklaşımı , rakibine çiklet verecek kadar ince espri anlayışı, sıcak ve sempatik yaklaşımı, iyi bir aile babası olan örnek sporcu kişiliği onu ön plana çıkaran ve taraflı tarafsız herkesin sevgisini kazanmasını sağlayan etkenlerdi.
Pi- Air gerçekten bu yıl , gerek Fenerbahçe , gerekse de Türk futbolu adına büyük bir renk ve şans oldu . Bu üstün vasıflı değerli sporcuyu bu yazı dolayısıylada birkez daha yürekten kutlamak istiyorum . Umarım özellikle ahlaki ve sportif değerlerini hergeçengün büyük bir erezyonla kaybetmeye devam eden Türk Futbolu için iyi bir ders ve umut ışığı olur.
Bu anlamda Pierre Van Hooijdonk’un Türkiye’ye geldiği ilk sezonunda yapmış olduğu katkılarla gelmiş geçmiş en iyi yabancı oyuncu olduğu iddiamı da birkez daha burada yazmayı kendime bir borç bilirim.
Sağol Pi-Air bizim dikenli bahçemizde açan bir sarı gül olduğun için , bizlere düşen görev de o dikenleri bahçeden arındırıp lacivert menekşelerle donatmak olmalı.



Pi-Air’in Futbol Kariyeri üzerine notlar

Adı : Petrus Ferdinandus Johannes van Hooijdonk
Doğum Tarihi : 29 Kasım 1969
Yeri : Hollanda, Steenbergen-Welberg
Oynadığı Kulüpler: SC Welberg, VV Steenbergen, RBC, NAC, Celtic, NottinghamForest, Vitesse, Benfica, Feyenoord, Fenerbahçe
Mevkii : Santrafor
Boy : 1.92 m
1989-91 Yılları arasında profosyonel futbol kariyerine başladığı RBC Rosendhal takımında Hollanda 2. Liginde mücadele etti . Oynadığı 69 maçta 33 gol attı ve iki sezonda toplam 5 sarı kart gördü .
1991 -92 sezonunda transfer olduğu (400.000 Florin karşılığı ) Hollanda 2. ligi temsilcisi NAC Breda takımında 2. sezonunda şampiyon olarak Hollanda 1.Ligine yükselme başarısı gösterdi ve aynı takımda 2 sezon daha forma giydi . Oynadığı 4 sezonda toplam 115 maçta 81 gole imza attı ve toplam 9 sarı 1 kırmızı kart gördü.
Bu dönemde ilk Ulusal maçını 14 aralık 1994 ‘de Lüksemburg’ a karşı oynadı . Bu dönemde forvetteki etkili ve atk oyunu sayesinde kendisine “ Süper Denizaltı “ takma adı yakıştırıldı
1995 yılı ocak ayında İskoçya’nın dev kulübü Celtic’e transfer oldu yarıda başladığı bu sezonda takımıyla İskoçya ( FA Cup) Kupasını kazandı . Aynı takımda oynadığı ikinci sezonda attığı 26 golle İskoç Ligi Gol Kralı oldu . Bu takımda oynadığı 68 maçta 44 gol attı ve toplam 3 sarı kart gördü .
1996-97 Sezonunun ikinci yarısında Premier League takımlarından Notingham Forest’e transfer oldu (14.000.000 Florin ) . Takım aynı sezon küme düştü ( Division One ) . Ancak ertesi yıl Pi-air’in de olağanüstü başarılı performansı ile (42 maç 29 gol ) Şampiyon olarak Premier Lige yükseldi .Sonraki sezon sakatlıklar ve sorunlarla istenildiği gibi geçmedi. ( Takım yine küme düştü .) Oynadığı toplam 71 maçta 36 gol atarken 13 sarı ve 1 Kırmızı kart gördü.
1999-00 Sezonunda Hollanda’ya döndü . Vitesse Arnhem’e transfer oldu ( 3.500.000 Pound , yada 11.000.000 Florin ) ve bir sezonda oynadığı 29 maçta 25 gol atarak çok başarılı bir sezon geçirdi , oynadığı maçlarda 4 sarı kart gördü .
2000-01 sezonunda Hollanda’da geçirdiği başarılı sezon sonrası Portekiz’in ünlü takımı Benfica’ ya transfer oldu ( 6.700.000 $ yada 17.000.000 Florin ) . Oynadığı 30 maçta toplam 19 gol atarken yalnızca 1 sarı kart gördü.
Yıllanmış Şarap Tadındaki Pi-Air ‘in dönüşü Muhteşem Oldu
2001-02 Sezonu başında yine ülkesine dönerek Feyenoord takımına transfer oldu (1.500.000 $.) . Ancak bu dönüş Pi-Air’in muhteşem dönüşü ve onun dolayısıyla takımı Feyenoord’un yılı oldu . Takım aynı yıl Avrupa’da UEFA Kupasını Kazanırken (Oynadığı 8 kupa maçında 8 gol atarak ) , Pierre Hollanda Ligi Gol Kralı (24 gol) oluyor , aynı zamanda Hollanda’da Yılın Futbolcusu seçiliyordu. Bu takım formasıyla oynadı 62 maçta 52 Gol atarken 3 sarı ve 1 kırmızı kart görüyordu. ( Şampiyonlar ligi 2, UEFA’ da 8, Super Kupa’da ki 1 gol – Toplam 11 gol- bu sayıya dahil değil. Yine kuplarda 5 sarı 2 kırmızı kartı bulunuyor ). 2002-03 Sezonunda da takımıyla Hollanda Kupasında Final oynadı , ancak kupayı kazanamadılar.
Ve “ Sarı- Lacivert “ Günleri
2003-04 Transfer sezonunda Birmingham’a transferi gündeme geldiğinde , belkide o maçtaki atmosferi gözlerinde canlandırdığı için soruyu soran gazatecileri “tii”’ye alıyordu . Fenerbahçe uzun süre önce isimiyle gündeme gelen “yaşlı” oyuncunun yeni evi oluyordu. 1.000.000 Euro bedelle artık Fenerbahçe’li olmuştu. Görevi ağırdı . Çok başarısız bir sezonun ardından genç bir kodro kuran Daum’un en büyük gücü olacağı o günlerde acaba bukadar tahmin edilebiliniyormuydu. “ Ölü Toplara Hayat Öpücüğü Veren “ krampon bu özelliği dışında da acaba ne yapacaktı . Hele birde Ortega sendromuna takılmış kalmış takım ve yandaşları için.
Hasret kalınan Şampiyonluk ve Anons edilen goller
“ Fenerbahçe’nin golü Pieeeeeeerre ... “
Saraçoğlunda seyircisiyle buluştuğu ilk maç Fenerbahçe ve Onun için hüsran olmuştu . Ancak bir hafta sonra Trabzon’da o “ Ölü Toplara Hayat Öpücüğü Veren “ vuruşuyla acaba Şampiyonluk yarışında en büyük rakibi olacak takımı yıktığını hissetmişmiydi. O maç sonrası Fenerbahçe’de bir şeyler değişmişti .
Başlangıçta da değindiğimiz özellikleriyle Pierre Van Hooijdonk “ Pi-Air” Fenerbahçe’de harika bir sezon geçirdi . Takımın Şampiyon olmasında en önemli katkıveren oyuncu olarak sezona ve Türk Futboluna damgasını vurdu . Oynadığı 32 Maçta 23 Gol atıp 11 de assist yaparken takımın attığı gollerin % 43’üne pay koyuyordu. Ancak tüm bu başarısına rağmen o asla egoist ve bencil bir görüntü çizmedi aksine her röportajında kendinden öte takımın başarısının önemini vurguladı ( Bir Hollanda Futbol Geleneği – kültürü- etkisi olsa gerek )
Pierre Van Hooijdonk uzun adıyla Petrus Ferdinandus Johannes nam-ı diğer “ Pi-Air “ yada “Aziz Pieere” veya “ Süper Denizaltı “. Hangi isimle çağrılırsa çağrılsın gerek geçmişi, gerek kişiliği gerekse de performansıyla tüm övgüleri hak etti. Bir fotbolsever olarak onu izleme şansını bulmanın mutluluğuyla teşekkürlerimi sunuyorum. Teşekkürler PI-AIR iyi ki sen vardın.



Pierre Van Hooijdonk’un Diğer Başarıları
Hollanda Ulusal Takımı ile ilginç bir rekor
1994 yılında başladığı Ulusal takım kariyerinde 10. yılında son oynadığı Yunanistan maçıyla 38. kez forma giyerken bu maçların 35’inde oyuna sonradan dahil olarak Hollanda takımında ilginç bir rekora sahip oldu. Bu maçlarda toplam 13 golü bulunuyor.
Fenerbahçe Tarihinin 2500. golü de Hooijdonk’dan
Bu sezon tekrarı ounanan Çaykur Rize maçında Fenerbahçe tarihindeki 2500. golü atan isim yine Pierre Van Hooijdonk oldu. 40. dakikada kazanılan penaltı atışında topu ağlara gönderen Hooijdonk, ismini altın harflerle Fenerbahçe tarihine yazdırdı.
İşte Fenerbahçenin sayılarla tarihi golleri
1. Gol 21.02.1954 Ergun ÖZTUNA
500. Gol 18.02.1967 Ogün ALTIPARMAK
1000. Gol 01.09.1980 Erol TOGAY
1500. Gol 10.12.1989 Şenol ÇORLU
2000. Gol 26.10.1996 Uche OKECHUKWU
2500. Gol 18.01.2004 Van HOOIJDONK


Pierre Van Hooijdonk’dan inciler
Röportajlarından bazı alıntılar (Türkiye öncesi ) ;

Fenerbahçeye transferi öncesi bir görüşmeden; (16 Haziran 2003 – Hollanda )

Soru - Nerede Doğdun ?
PVH - Hollanda
Soru - Hollanda da nerde?
PVH - Hastanede
Gazeteci – Niye bunu yapıyorsun bana !
PVH- Bir şey yapmıyorum !
Gazeteci – Peki o halde devam edelim , Pierre’ den sonraki diğer adın nedir?
PVH- “ van “ tabii ki !
Gazeteci – !!! … Yeter , böyle saçma bir dialoğ olurmu , diyerek çıldırır ve çeker gider !

Soru- Avrupa’da bir çok maç izledim senin dünyanın en iyi ölü topları kullanan oyunsu olduğunu düşünüyorum . Bu başarıyı nasıl sağladın ? ( Bir okur sorusu )
PVH- “Yapabileceğin en iyi şeyin ne olduğunu bilmek ve kendini ona adamak “
Bir başka Roportaj (Gazeteci ,Dominique Elshout – 2001 )
- Genel olarak kendini maçlardan sonra nasıl hissedersin ?
- Genelde sakin ve olumlu bir insanım . Kaybettiğimiz maçlardan sonra tabiiki üzülür ve sıkıntı duyarım , ancak ruh halim önemli bir değişiklik göstermez ve 1-2 saat içinde normale dönerim . en iyisinin bu olmalı bana göre
- Örnek aldığın oyuncu yada kişiler ?
- Genç yaşlarda Ruud Gullit karizması ve oyunculuğu ile benim için örnek olmuştur.
- Korkuların varmıdır? Nedir ?
- Ölümden , çünkü yaşamayı çok seviyorum . Hepimiz birgün öleceğiz ama , henüz bu sıralar uyandığımda bunu düşünmek istemiyorum . Umarın 70 yılım daha vardır.
- Tanrıya inanırmısın ?
- Benim için zor bir soru değil Ben bir Katolik olarak yetiştim .Fakat bu durum beni güncel hayatımda fazla meşgul etmez. Batıl inançlarımda yoktur .
- Kaprislimisin ?
- Hayır benim yapım genelde aynıdır , daima iyi bir modda tutarım kendimi . Problemlerimle başkalarını meşgul etmeyi sevmem. İki yüzlü insanlardan da hiç hoşlanmam.
- Para senin için önemlimidir?
- Bu işi çok para için yapmıyorum . Bunun için futbolcu olmadım. Ama futboluda sosoyalite için oynuyorsan amatör kalman daha iyi olur.
- Nasıl stress atarsın ?
- Ailemle, arkadaşlarımla zaman geçirerek, kard oyunları ve sokakta gezerek , benim kim olduğumu umursamayan arkadaşlarımla bira içerek ..
- En büyük hayalin ?
- Hayalim sağlıklı bir futbolcu olmak. Hayatımın tüm evrelerinde sağlıklı bir yaşam sürmek , çünkü bu sadece senin elinde değil .
- Ölüdüğünde nerede gömülmek istersin ?
Henüz gömülmeye mi , yakılmaya mı tam karar vermedim, amayer belli Breda.



Onun Hakkında Birkaç Anektod
Ulusal takım antrenörü D. Advocat Euro 2004 Play Off'larında 6-0 kazandıkları İskoçya maçı sonrası Pierre için " Pierre bu oyunun en önemli parçalarından birisiydi. Bütün bir hafta boyunca arkadaşlarını bu maça motive etmek için sürekli çalıştı."
Ulusal takımdan arkadaşı kaleci Van Der Saar'da onunla ilgili şunları söylüyor ;" Çok uzun boylu ve normal olarak bu kadar uzun boylu birisinin, toplara böyle isabetli ve kavis vererek vurmasını beklemezsiniz. Eylül 2002'de Şampiyonlar Ligi maçında, frikik kazandıkları zaman Feyenoord kendi sahasında Juventus karşısında 1-0 gerideydi. Van Hooijdonk topun gerisinde yerini aldı. Fakat İtalyanlar o kadar gergindi ki, her seferinde barajdan erken çıktılar. Atış üç kez yinelendi ve her defasında Hooijdonk topu aynı noktaya vurdu. Üçüncü frikik ağlara ağlara giderken, Buffon neyin geldiğini biliyordu ama atışı kurtaramadı"
 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Raúl Gonzalez Blanco


Video İzle


Figo, Zidane, Ronaldo, Beckham Real Madrid’e daha başka hangi yıldızlar gelirse gelsin taraftarlar için öyle birisi var ki her zaman daha çok sevilecek. İspanya kralı Juan Carlos’un da belirttiği gibi Raúl artık Madrid’in sembolü ve Real’de hiç kimse Raúl’dan büyük değil. Beckham’ın Madride transferi sonrasında hiç bırakmadığı kendisiyle özdeşleşen 7 numaralı formayı Raúl’dan alamaması da bunun bir göstergesi. Tabi kimse Raúl’un Madrid’in San Cristobal de Los Angeles gibi mütevazı semtinde mahallede maç yaparken büyük bir yıldız olacağını ve günün birinde İspanyol başbakanını dahi geçip İspanyanın yurt dışında tanınan en popüler ismi seçileceğini tahmin edemezdi...



1977 doğumlu genç golcünün kariyeri Athletico Madrid’de başladı.12 yaşında babasının ve kendinin taraftarı olduğu kulübe katıldı ve takımının attığı 308 golün 65 ine imza atıp İspanya küçükler kupasını kazandı. Daha sonraki seneler Athletico Madrid’in finansal sorunları nedeniyle başkan Jesus Gil genç takımdan ayrıldı ve Raúl 1994 yılında Real Madride katıldı. Sonradan Gil ve Athletico Madrid taraftarının pişmanlığını tahmin edebiliriz.

Şimdi sportif direktör olan Jorge Valdano o zamanlar teknik direktördü ve Raúl’u keşfedip 1.takıma aldı. Öyle ki Raúl 17 yaşında aldığı bu fırsata hediye olarak şu anki eşi eski manken Mamen Sanz’dan olan ilk çocuğuna Jorge ismini verdi,bu arada ikinci oğlunu da ünlü golcü Hugo Sanchez’e atıfta bulunarak Hugo koydu. Hierro, Laudrup,Luis Enrique ,Zamorano’lu kadroda oynamak onun için zor olsa da Raúl ikinci maçında Athletico Madrid’e müthiş bir futbolun ardından ilk golünü atarak öcünü de alıyordu bir bakıma,Henüz 18 ine varmamış olmasına rağmen bütün Santiago Bernabeu Stadı onu alkışlıyordu.

Raúl Gonzalez Blanco şüphesiz dünyanın en iyilerinden kurulu Real Madrid’in kaptanı olarak büyük bir oyuncu .Onu büyük yapan ; 98-99 ve 00-01 sezonlarındaki İspanya ligi gol krallığı, 34 golle İspanyol milli takımı ile en fazla gol atan oyuncu olması, 43 golle şampiyonlar liginde en fazla gol atan oyuncu olması ve İspanya liginin 139 golle en golcü ismi olması.Şüphesiz Raúl imza attığı başarıları ve bu enleri saymakla bitiremeyiz ve en önemlisi önünde futbol oynayacak daha çok seneler var. Genç futbolcunun kariyeri harika bir gelişim içinde; 17 yaşından bugüne kadar bir oyuncunun kaldırabileceği hemen hemen bütün kupaları kazandı. Ayrıca Raúl büyük maçları seven bir golcü,Golcü futbolcu Real Madrid’in Şampiyonlar Ligi şampiyonu olduğu son iki finalde de gol attı. Bu başarılara imza atan Raúl kariyeri ile gurur duyuyor fakat onu üzen tek konu İspanya milli takımı ile bir başarıya kavuşamamak olsa gerek. Genç yıldız futbol hayatını noktalamadan İspanya milli takımı formasıyla bir Avrupa veya Dünya Kupası Şampiyonluğu istiyor.

Raúl şu anda şüphesiz dünyanın en ünlü yıldızlarıyla oynuyor fakat performans çizelgesine baktığımızda en başarılı ve en bol gollü döneminin Morientesle yan yana oynadığı zamanlar olduğunu görüyoruz. Raúl her zaman Figo ,Zidane ,Roberto Carlos gibi yıldızlarla oynamanın bir onur olduğunu söyleyerek Real Madridle ilk antrenmanlara çıktığı yıllardaki mütevazı kişiliğini sürdürüyor. Raúl’un bu yetenek ve nu kadroyla daha çok başarılara imza atacağı kesin.


Raúl’un özel hayatına bakarsak futbolcunun hobileri sinema, kitap, avcılık , bilgisayar oyunları ve çocuklarıyla zaman geçirmek ,Mamen Sanz ile evli iki çocuk babası , her golünün ardından yüzüğünü öpmesi ve gollerini eşine adaması eşini ne kadar çok sevdiğini fazlasıyla gösteriyor. Raul hayatının en mutlu anını oğlu Jorge’nin doğumu olarak belirtirken en mutsuz anı olarak 2000 de Fransaya karşı kaçırdığı penaltıyı vurguluyor. Futbolcunun en sevdiği yemekler İspanyaya has deniz ürünleri salatası olan paella ve domatesli prinç. Sinemayı seven Raúl’un en beğendiği aktör Tom Hanks ken en beğendiği aktris ise Michelle Pfeiffer .Dahası Raúl spor programları ve belgesel izlemeyi sevip sık sık eşiyle Madrid’de boğa güreşi gösterilerine gidiyor.



Raúl için ne dediler :?


İspanya Kralı Juan Carlos: “ Raúl Madrid ,Madrid Raúl demek.”

Zinedine Zidane: “Raúl harika bir oyuncu ve genç yaşına rağmen takımda bizler için bir lider. Ataklarımıza o yön veriyor,özellikle oyun zekasına hayranım top ondayken rakibin yapabileceği tek şey bir sonraki hareketini tahmin etmek yerine şutuna engel olmak olmalı.”

David Trezeguet : “ Raúl sadece kendi takımı değil futbolu da tasvir ediyor”


Roberto Carlos : “ Kazanma hırsı ile bizi devamlı ileriye sürüklüyor”


Alex Ferguson : “Eğer hava alanında bir pasaport görevlisi olsaydım,Raúl’u rövanş maçında İngiltere’ye sokmamak için elimden geleni yapardım.”


Luis Figo :” O insan üstü bir kişi “


Pele : “Onun Brezilyada doğmasını isterdim ”


Jorge Valdano : “Raúl lambadaki bir cin gibi ,her teknik adamın isteyebileceği bir kişi”

Di Stefano : “ Raúl dünyada kimsenin yapamayacağı bir şeyi yaptı ve çocuk yaşta 100.000 kişinin doldurduğu sahada bir maça çıktı









 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Ricardo Izecson dos Santos Leite ''Kaká''


Video İzle

Ricardo Izecson dos Santos Leite (bilinen adıyla Kaka) 22 Nisan1982'de Brezilya'da doğmuştur. Günümüz forvet kriterlerine uygun sürat çalım ve sert şutlarıyla son derece başarılı bir futbolcudur.



Brezilya'nın Sao Paolo takımında yıldızı parlayan Kaka, 2003 yılında 8.5 milyon € karşılığında Milan'a transfer olmuştur. Şu anda A.C Milan'da oynamaktadir. Forvetin arkasinda merkez orta sahada, ofansif orta saha oyuncusudur. Milan'da 22 numaralı formayı giymektedir. Brezilya milli takımının 2002 ve 2006 Dünya Kupası kadrolarinda da yer bulan Kaka şu ana kadar Brezilya milli takımıyla çıktığı 37 maçta 12 gol kaydetmiştir ve ayrıca dünya külüplerininde gözüne girmiştir. Bir çok kişi de merak uyandıran kaka ismi ise küçük kardeşinin küçüklüğünde gerçek ismi olan ricardoyu söleyememesinden dolayı portekizcede ricardo anlamına gelen caca kelimesini kullanmasından gelmektedir.











 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Roberto Baggio


Video İzle

Roberto Baggio 18 Şubat 1967'de Vicenza yakınlarındaki küçük Caldogno kasabasında doğdu. Babasının bir mağazası vardı. Annesi Matilde ise sekiz çocuklu bir ev kadını olarak oldukça meşguldü.

Bu yüzden Roberto ile fazla ilgilenimiyor onu kendi dünyasına bırakıyordu.Çok fazla okul hayatına yönelmeyen Roberto çoğu zamanını futbol oynayarak geçiriyordu. Bunu öylesine abartmıştı ki sırf bu yüzden babasından sopa yemişti.

Roberto futbol kariyerine 9 yaşında kasaba takımında başladı. İlk koçu Gian Pero Zenere, ondaki bu yeteneği keşfetti.Roberto, birkaç maçtan sonra yıldız oluverdi. Birçok gol atmış ve birçok golün de pasını vermişti.

1982'de, 6 gol birden attığı Leva maçında futbolcu izleyen Antonio Mora'nın dikkatini çekti. 15 yaşında üçüncü ligde mücadele eden Vicenza'ya 500 dolar karşılığında transfer oldu.




"DİKKAFALIYIM"

İlk milli maçını oynamak üzere 16 yaş altı milli takıma çağrıldı. 1984-85 sezonu Roberto ve Vicenza için çok parlak oldu. Baggio ligde ve kupada 34 maçta 22 gol attı ve Vicenza da ikinci lige yükseldi. Aynı yıl ilk genç milli maçını oynadı. Sezon sonunda ise birinci lig takımı Fiorentina'ya geçti.

Fiorentina'daki ilk iki sezonunda dizini kırarak ciddi bir ameliyat geçirdi. Roberto bu ameliyattan sonra kazandığı niteliklerin kendisini zirveye taşıdığını düşünüyor: "Bir daha futbol oynamamam gerekirdi. O zaman bende olmadığını düşündüğüm birçok özelliğimi farkettim: Güçlü karakter, azim, kendine sonsuz güven, dikkafalılılık ve başka bir çok şey"
Yeşil sahalara Mayıs 1987'de Napoli'ye attığı ilk birinci lig golüyle döndü. Ertesi yıl, büyük bir aşama kaydetti. 27 birinci lig ve yedi kupa maçında oynadı, dokuz gol attı.

Budizme yöneldi ve Soka Gakkai tarikatının üyesi oldu.
1988'de iyice farkedildi: 30 lig maçında 15 gol ve 10 İtalya Kupası maçında, inanılmaz güzellikte dokuz gol. Bu başarının ödülünü Hollanda'ya karşı oynanan milli maç kadrosuna çağrılarak aldı.

Sezon sonunda uzun süredir birlikte olduğu kız arkadaşı Andrenia ile evlendi. 1989-90 sezonunu da çok iyi geçirdi. Attığı 19 golün yanısıra Fiorentina'nın ilk kez UEFA kupasında final oynamasını sağladı.



TARAFTAR TRANSFERİNDEN SONRA TERÖR ESTİRDİ
Fiorentina Roberto Baggio'yu o dönemin transfer rekorunu kırarak 17 milyon dolar karşılığı Juventus'a sattı.

Fiorentina taraftarları ‘‘küçük prens’’ lakabıyla kahramanlaştırdıkları Baggio'nun transfer edilmesini hazmedemediler ve taşkınlıkları ile olayı protesto ettiler.



İtalya'da yapılacak 1990 Dünya Kupası'nda oynamak üzere milli takıma alındı. Turnuvaya yedekler arasında başladı. İtalya ilk iki maçını, 1-0 kazandı. Bunun üzerine teknik direktör Azeglio Vicini, onu forvet Toto Schillachi'yle birlikte hücuma yönelik oynattı.

Bu ikili takıma büyük heyecan getirdi. Baggio Çekoslavakya'ya karşı kupanın en güzel golünü attı ve İtalya çeyrek finale yükseldi. Arjantin'e karşı oynanacak çeyrek final maçı öncesi Baggio büyük bir şok yaşadı. Çünkü ilk yarıda kendisine görev verilmemişti.

Bir röportajında ‘‘Bana yorgun olduğumu söyledi. Oysa 23 yaşındaydım ve oynamak için çimleri yiyebilirdim!’’ Baggio oyuna ikinci yarıda girdi. 1-1 biten maç penaltılara kaldı. Penaltıyı gole çevirmeyi başardı ama sonunda kazanan Arjantin oldu.


Juventus'taki ilk sezonu (90-91) yine muhteşemdi. Lig, UEFA Kupası, İtalya Kupası ve İtalya Süper Kupası'nda, 47 maçta toplam 27 gol...

2 Aralık 1990'da Roberto-Andrenia Baggio çiftinin ilk çocukları doğdu: Valentina. 1992-93 sezonu en iyi sezonuydu. Attığı altı golle Juventus'a UEFA kupasını kazandırdı. Ligde attığı 21 gol de kariyerinin açık göstergesiydi. Sonraki sezon Avrupa'nın ve dünyanın en iyi oyuncusu olarak seçtildi.19952te l ikinci çocuğu Mattia doğdu.




İTALYA'YI YIKAN PENALTI

ABD'de yapılan 1994 Dünya Kupası'na gelindiğinde Baggio attığı kritik gollerle İtalya'yı sırtında finale taşıdı. Yarı finalde sakatlandı. Doktorların yasağına rağmen sahaya çıktı. Maç penaltılara kaldı. Baggio topun başına geçti ve topu üsten auta attı. Tüm turnuva boyunca onunla ile umutlanan İtalyanlar onunla yıkılmıştı. Hayatı boyunca bu anı unutamamıştı. Onunla bereber tüm sporseverlerin zihninde bu kare adeta donuklaşmıştı. Baggio denildiğinde ilk akla gelen penaltı kaçırışıydı artık...

Bu kötü olaydan etkilensede takımı Juventusa o yıl lig şampiyonluğunu ve İtalya Kupası'nı kazandırdı.95'te Milan'a transfer oldu burada çoğunlukla yedekler arasında kaldı.

Durgun geçen iki sezondan sonra Bologna'ya transfer oldu ve bu onun yeniden doğuşu oldu.Tam bitti denilirken 26 maçta 22 gol atarak hem gol kralı oldu hemde kendisini eleştirenlere en güzel cevabı vermiş oldu.

Fransa 98'in ilk maçında Baggio yine sahadaydı. Şili maçında İtalya bir penaltı kazandı. Roberto topun başına geçtiğinde ABD '94'ü hatırlayan İtalyanların çoğu bakmaya korktu. Ama o bu penaltıyı gole çevirerek 4 yıl süren kabusuna son verdi. Maldini diğer maçlara Baggio'yu yedek kulübesine oturtarak başladı. Ve İtalya Fransa'ya penaltı atışları sonucu elendi.



1998'de İnter'e transfer oldu. Sakatlığı nedeniyle pek iyi bir sezon geçirmedi. Sonraki sezon da yedek kulübesinden çıkamadı. Inter'in satış listesine koyduğu Roberto Baggio'ya ülkemizin üç büyükleridi transfer listesine koymuştu ama o, ‘‘Ailem ve arkadaşlarımla birlikte olmak için İtalya'da kalmak istiyorum. Futbol kariyerimi de İtalya’da noktalamayı düşünüyorum’’ ifadesi ile tercihini İtalya'dan yana kullandı ve Brescia'ya transfer oldu.

Ve Futbol u Brescia da bıraktı....



 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Roberto Carlos


Video İzle

10 Nisan 1973'te doğan Brezilyalı ünlü bir futbolcu "Roberto Carlos", Real Madrid ve Brezilya Milli Futbol Takımı'nın vazgeçilmez oyuncularındandır. Defansın sol kanadında oynamasına rağmen attığı frikik ve uzaktan gollerle tanınır. 1997 yılında Fransa Milli Futbol Takımı'na attığı frikik golü hayatında bir dönüm noktası olan Carlos, Almanya 2006 Dünya Kupasından Sonra Milli Takımı Bıraktığını Açıkladı.



Kariyeri
· Brezilya Milli Futbol Takımı (118/9)
· Şubat 1992 - 2006
· Palmeiras 1992-1995 (102/16)
· Inter Milan 1995-1996 (37/5)
· Real Madrid 1996- (523/69)

Başarıları
· 1993 Brezilya Ligi Palmeiras ile
· 1996 Olimpiyat Oyunları Bronz Madalya Brezilya ile
· 1997 İspanya Ligi Real Madrid ile
· 1997 Copa América Brezilya ile
· 1998 UEFA Şampiyonalar Ligi Real Madrid ile
· 1998 Kıtalararası Kupa Real Madrid ile
· 1998 FIFA Dünya Kupası İkinciliği Brezilya ile
· 1999 Copa América Brezilya ile
· 2000 UEFA Şampiyonlar Ligi Real Madrid ile
· 2001 İspanya Ligi Real Madrid ile
· 2002 UEFA Şampiyonlar Ligi Real Madrid ile
· 2002 UEFA Süper Kupa Real Madrid ile
· 2002 Kıtalararası Kupa Real Madrid ile
· 2002 FIFA Dünya Kupası Şampiyonluğu Brezilya ile
· 2003 İspanya Ligi Real Madrid ile







 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Romário De Souza Faria


Video İzle

Romário De Souza Faria, (d. 28 Ocak 1966 - Río de Janeiro, Brezilya) Brezilyalı golcü futbolcu. Halen Kuzey Amerika'da kurulu USL Profesyonel Futbol Ligi takımlarından Miami FC'de forma giymektedir.
Kırk yaşına bastığı 28 Ocak2006 günü FIFA resmi kayıtlarına göre profesyonel futbol yaşantısındaki 950. golünü atarak futbol tarihinin en golcü oyuncularından birisi oldu.
1987 - 2005 yılları arasında 70 kez Brezilya Milli Futbol Takımı formasını giydi. Bu maçlarda 55 gol attı. 1994 FIFA Dünya Kupası'nın ülkesinin almasında büyük rol oynadı.




Başarılar
· Rio de Janeiro Şampiyonluğu (1985-1999) - 7 kez gol krallığı, 4 kez şampiyonluk
· KNVB Kupası (1988-1991) - 3 kez şampiyonluk
· Hollanda Ligi (Eredivisie) (1991) - şampiyonluk
· Hollanda Ligi (Eredivisie) - 3 kez gol krallığı
· 1988 Yaz Olimpiyat Oyunları (1988) - gümüş madalya
· Copa America (1989-1997) - 2 kez şampiyonluk ve gl krallığı
· La Liga (1994) - şampiyonluk ve gol krallığı
· 1994 FIFA Dünya Kupası - şampiyonluk ve en değerli oyuncu ödülü
· FIFA Konfederasyonlar Kupası (1997) - şampiyonluk ve gol krallığı
· Brazilian Ligi (2000) - şampiyonluk



Futbolla ilgisiz insanlar bile Romário’nun adını bir şekilde duymuş, duymamışlarsa da birkaç sene önce bir cips reklamında donsuz halde yaşadığı gol sevincini görmüşlerdir.
Oynadığı her takımda, her koşulda araba dolusu gol atan, ’94 Dünya Kupasında Seleção forvetinde Bebeto ile uyumuyla Brezilya’ya kupayı getirmekle kalmayıp aynı sene FIFA tarafından da dünyanın en iyi oyuncusu seçilen Romário de Souza Faria, hem ’90’lara hem de futbol tarihine damgasını vurmuş bir isimdir.
Peki ben neden on küsur yıl önce dünya kupasını kazanmış ve Avrupa’da fırtına gibi esmiş bir futbolcu hakkında bunca zaman sonra bir yazı yazıyorum? Cevap basit: Romário günümüzde de Brezilya futboluna damgasını vurmaya devam ediyor.
Rio’nun favelalarından birinde dünyaya gelmiş, futbola Vasco Da Gama’da başlamış, PSV, Barcelona, Valencia, Flamengo, Fluminense formalarını giymiş ve son olarak yine Vasco Da Gama’ya dönmüş olan Romário’nun futbolundan söz etmeden önce sahada yaptıklarının yanında nispeten daha az duyulmuş olan ününden bahsetmek istiyorum.
Brezilya’da çeşitli zamanlarda, birçok insana, “Romário nasıl bir oyuncudur?” diye sorduğumda tek bir kişi bile lafa, “Harika bir forvettir, ’94’te dünyayı sallamıştır, Barcelona’da golleri dizmiştir,” diyerek başlamadı. Hep bir ağızdan sarf edilen, “Piçtir, pis herifin tekidir,” gibi sıfatları atlatıp, “İnanılmazdır, şiir gibi goller atar,” kısmına gelmek epey zaman aldı. Brezilyalıların gözünde futbolundan ziyade kötü karakteriyle canlanan Romário’nun akıllarda bu şekilde kalmasının birçok sebebi var.
Disiplinsizliği yüzünden oynadığı her takımda teknik direktörlerle (Cruyff’tan Parreira’ya, Luís Aragonés’ten Zagallo’ya) yumruk yumruğa gelen, Rio’da oynadığı dönemlerde takımların antrenmanlarına gitmek yerine keyif yapan veya plaja inip fut-vôlei (Rio ile özdeşleşmiş, bir çeşit plaj futbolu) oynayan, kazandığı büyük paralara rağmen ailesine yardım etmediği için babasının kendi kendini kaçırtıp fidye istemesine sebep olan, adam döven (üstteki fotoğrafta da sivil giyimli haliyle bir Fluminense taraftarını pataklarken görülebilir. Vur abi, hak etmiştir o!), kadın döven, geceleri kulüplerden çıkmayan, sağa sola sataşmaya meraklı, her ortamda bela çıkarmaya müsait bir kişilik olan Romário, tüm bu olumsuz özelliklerine rağmen eşine az rastlanır futbol yeteneği sayesinde oynadığı hemen her takımda bir şekilde başarılı olmayı becermiştir.
Oynadığı 1000 küsur maçta 900 küsur gol atan ve vücut yapısından dolayı Brezilya’da Baixinho (Kısacık) lakabıyla anılan delişmen forvet Romário birkaç hafta sonra 40 yaşına basacak. Futbolda, hele de forvet oyuncularında nadir rastlanan yaşına ve grileşmeye başlayan saçlarına rağmen oynamaya, oynarken de gollerini sıralamaya devam ediyor.
Brasileirão 05’i 22 golle gol kralı olarak kapamış olması da bunun açık bir göstergesi. Sonraki sezon için iddialı olduğunu ve 1000 gole ulaşmadan futbolu bırakmayı düşünmediğini de defalarca açıkladı.



Vasco Da Gama’nın ligdeki maçların yarısında oynayarak (deplasman maçları Rio’dan uzaktaysa Romário efendi değerlisini kaldırmaz, Vasco deplasmana giderken o da plajın yolunu tutar), antrenmanlara uğramadan ve üstte bahsettiğim nahoş alışkanlıklarını dibine kadar gerçekleştirerek kazandığı başarıya bakılırsa futbolu bırakmasına da gerek yok gibi görünüyor.
Romário’nun futbolunun beni en çok etkileyen yanıysa kariyeri boyunca sahada pek koşmadan, topu ayağına her aldığında müthiş hareketler yapmadan veya olağanüstü bir fiziğe sahip olmadan, top kontrolü ve hız gibi yeteneklerinden ziyade gol atma konusundaki hislerini, yeteneğini ve fırsatçılığını kullanmasıdır. Romário futbol tarihindeki en büyük golcülerden biridir ve attığı goller insanın aklından zor çıkar. ’94 Dünya Kupasında, 3-2 sonuçlanan ünlü Brezilya-Hollanda maçında sol kanattan gelen topa havada asılı kalarak, ayağının ucuyla dokunup attığı gol insanın gözlerini doldurur.
2005’te Brezilya’nın 3-0 üstünlüğüyle sonuçlanan Guatemala maçıyla Seleção’ya veda eden Romário (ki kendisi de bu maçta bir gol atmıştı) futbol tarihinin en skorer ikinci oyuncusu. Aynı listede 1281 golle birinci sırada bulunan Pelé’nin elinden alıp almayacağını zaman gösterecek.
Brasileirão 05’ten akılda kalanları değerlendirdiğim yazılar böylece sonlanıyor. Madem serinin son yazısı Romário’ya denk geldi, bu yazıyı da Baixinho’nun, kendisine futbolu doğru zamanda bırakmak hakkında öğüt veren Pelé’ye verdiği karşılıkla kapatalım:
“Pelé’nin şairliği ancak ağzını kapalı tuttuğunda anlaşılır. Ben ona karışmıyorum, onun bana neden karıştığını da anlamıyorum. Pelé’ye bir oyuncu olarak saygım var, ama kişisel anlamda Pelé’nin ağzını açtığında fena halde sıçtığını düşünüyorum.” (Romário, Ocak 2005, Copacabana plajı)





 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Ronald Koeman


Video İzle

21 Mart 1963 Groningen Dogumlu Eski Hollandali Futbolcu Ronald Koeman,Altin Yillarini Fc Barcelona Klübünde gecirdi. Özellikle mesafe tanimayan sert ve kaleyi bulan frikikleri ile tüm dünyada ün yapti.1992 Sezonunda Ilk Kez Düzenlenen Sampiyonlar Liginde Finalde Italyan Sampdoria’ya Uzatmada Frikikten attigi Gol ile Fc Barcelona’nin Sampiyonlar Liginin Ilk Sampiyonu Olmasini Sagladi.Bu Golün Hizi Saatte 250 km idi. Futbolu Biraktiktan sonra Teknik Dierktörlüge atilan Koeman, 2005 sezonunu SL Benfica takiminda gecirdikten sonra, 2006/2007 Sezonunda Hollanda’nin PSV Eindoven Klübünün Teknik Patronluguna Soyundu.













 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Ronaldinho Gaúcho


Antremanını İzle


Video İzle 1


Video İzle 2


Ronaldo de Assis Moreira

Gerçek adı; Ronaldo de Assis Moreira ama kimileri Ronaldinho Gaúcho
olarak tanıyor ya da bütün Dünya’nın bildiği adıyla sadece Ronaldinho..

BU ADAMIN ADI NE ?..

Brezilya’nın ada dili olan Portekizce’de Ronaldinho kelimesi “küçük Ronaldo” anlamına geliyor ve bu yıldız futbolcunun fiziksel özellikleri sebebiyle değil küçükken Inter’de top koşturan ve hayranı olduğu Ronaldo sebebiyle Ronaldo de Assis Moreira’ya verilen ad.. Adının sonuna eklenen Gaúcho kelimesi ise Brezilya’nın Rio Grande do Sul bölgesinde oynayan futbolculara takılan “mutlu” anlamını taşıyan ek bir lakap..


Ronnie 21 Mart 1980’de Brezilya’nın Porto Alegre şehrinde doğdu.. Oldukça fakir bir ailenin çocuğu olan Ronaldinho’nun bugünlere gelmesi sadece yeteneğiyle değil hayata bakış açısı sayesinde oldu..

Futbolunu sergilerken de görüldüğü gibi her zaman gülen, neşeli kimliğiyle ön plana çıkan Ronaldinho insanlara güvenen bir iyi niyet timsali..

Kısa süre önce 2005 senesinin “Avrupa’da Yılın Futbolcusu” ödülünü alan Ronaldinho, 2004’de de “FIFA Dünya’da Yılın Futbolcusu” ödülünü kazandı.. Ancak buralara gelmek bu kadar da kolay değil..



AZMİN BAŞARISI..

Önceleri bir futbolcu olan ancak daha sonra ailesini
geçindirmek için Grêmio Football Portoalegrense’de oto parkı idare eden babası Joao Da Silva Moreira, girdiği havuzda boğularak hayata gözlerini yumdu.. Ronaldinho henüz 8 yaşındaydı.. Şimdilerde menajeri de olan abisi Assis'in futboldan kazandığı para ile geçindirmeye çalıştığı ailede, kendisine örnek aldığı abisinin yolunda ilerleyen küçük Ronnie, fakirliğin hat safhada yaşandığı Rio Grande do Sul’da ilk olarak plaj futboluna adım attı..

Oldukça iyi bir futbolcu olan ve 18 numaralı formasıyla milli takım formasını da taşıyan Ronaldinho’nun abisi Roberto Assis, Gremio döneminde harikalar yarattığı sırada diz bağlarından sakatlanınca İsviçre, Japonya ve Meksika’da şansını denedi ancak yedek olmaktan öteye geçemedi.. Assis, futboldan uzaklaşıp da küçük kardeşinin topla neler yapabileceğini fark ettiği dönemde geride bıraktığı yıllarda kazandığı tecrübeyle Ronaldinho’nun menajeri olmaya karar verdi.. Assis’in bu kararı ve küçük yaşta kendisini izleyenleri büyülemeyi başaran Ronaldinho’nun yeteneği, iyi bir iş birliğinin ve servetin kapılarını aralayan ilk adım oldu..

Brezilyalı gençlerin %99’unun yaptığı gibi.. Futbolun para kazanmanın ve aile geçindirmenin en önemli yollarından biri olan yeşil sahada herkes Ronaldinho kadar şanslı olamaz ama henüz 14 yaşında ne kadar büyük bir yetenek olduğunu önce ailesine ve ardından da kendisini seyretmeye gelenlere gösteren Ronaldinho, abisinin de yardımıyla Gremio futbol kampında futbol oynamaya başladı.. Ortada resmi kontrat ya da bir anlaşma yoktu ancak kısa sürede ortaya koyduğu performans Brezilya 17 yaş altı milli takımına, U17’ye seçilmesini sağladı..



İLK BAŞARI ULUSAL FORMAYLA GELDİ..

Mısır’da düzenlenen şampiyonada, U17 takımında adını
duyurmayı başaran Ronaldinho turnuvanın en golcü futbolcusu olarak Brezilya’ya geri döndüğünde Gremio tarafından uzatılan sözleşmeye imzasını attı.. 1998’de resmi bir sözleşme ile Gremio formasını taşıyama başlayan Ronaldinho o zamanlar, ailesini ancak geçindirecek kadar para kazanmaya başladı..

1998’de sadece 4 maça çıkan ve gol kaydedemeyen genç yetenek, bir sene sonra kumun etkisini üzerinden atıp da yeşil çimde oynamaya alıştığında, çıktığı 17 maçta attığı goller ve verdiği paslarla şehrinin takımını gururlandırmaya başladı.. İkinci senesinde 5, üçüncü senesinde de 8 gol kaydeden genç yetenek, henüz Brezilya’daki son senesinin tadını çıkarttığını farkında değildi..

1999’da Wanderley Luxemburgo’nun yönetimindeki milli takıma çağırılan Ronaldinho aynı sene, 26 Haziran’da, hayranı olduğu yıldızların taşıdığı samba formasını sırtına geçirdi ve ilk uluslararası golünü Venazuella’ya karşı kaydetti.. Bu gol öyle sıradan bir gol olmadı hem çok güzel hem de Copa America’yı da Brezilya’nın müzesine kazandıran bu gol ertesi gün Brezilya basınında “Yeni Pele yolda” başlıklarını atmasını sağladı..

Kısa sürede Güney Amerika’ya üs kuran futbolcu simsarları Ronaldinho’nun ne kadar yetenekli bir futbolcu olduğunu Avrupa’da bağlı bulundukları kulüplere iletmeye başladı..



ADIM ADIM AVRUPA..


İlk teklifin gelmesi fazla gecikmedi.. İngilizlerin köklü kulübü Leeds United, Gremio’nun kapısını çalan ilk takım oldu.. Gremio’nun kesinlikle vazgeçmek istemediği Ronaldinho için (rakam bugün hala kesin olarak doğrulanmasa da) sonraları mali kriz yaşayan Leeds’in önerdiği rakam dönemin basınına göre tam 75 milyon euroydu !..

Gremio, Leeds’in ne teklif ettiği rakamı geri çevirdi.. Ancak hem Gremio hem de Brezilyalı futbolseverler Ronaldinho’nun kısa süre sonra yuvadan uçacağını farkındaydı.. Kapıyı ikinci kez çalan Hollanda’nın futbolcu fabrikası PSV Eindhoven oldu.. Gremio, Hollanda temsilcisini de geri çevirmeyi başardı ancak değerini yavaş yavaş farkına varmaya başlayan ve her teklifte biraz daha tecrübe kazan abisi ve menajeri Assis, kapıya üçüncü gelen Paris Saint German ile el sıkıştı..

Her ne kadar P.S.G ile anlaştıklarında Ronaldinho’nun 1 Temmuz 2001’den itibaren bedelsiz ayrılmaya hakkı olsa da Gremio’nun bu alış verişten bir miktar kazanç sağlama talebi Fransız ekibi tarafından mantıklı bulundu ve bugünün değimiyle “yetiştirme parası” olarak Gremio’ya 4.5 milyon dolar ödendi..



FUTBOLU HIZLI OLABİLİR AMA YA ADAPTASYONU ?..

Ronaldinho’yu Avrupa’ya getiren P.S.G. teknik direktörü Luis Fernandez, genç sambacının tavırları ve performansı karşısında pek de memnun kalmadı.. Fernandez’e göre adaptasyon sorunu yaşayan Ronaldinho, Paris’te futboldan çok gece hayatına merak sardı ve kendisinden bekleneni veremedi..

2001 – 2002’de PSG ile 28 maça çıkan Ronaldinho sadece 9 gol atabildi, 8 sarı kart gördü ve 9 kez oturduğu yedek kulübesinde pek de rahat durmadı.. Ronaldinho, ikinci sezon biraz daha iyi olmasına rağmen kendisinden beklenen bu değildi.. PSG defteri 55 maç ve 17 gol ile kapanmak üzereydi.. Avrupa kupalarına kalamayan PSG’de Ronaldinho’nun da kalmaya niyeti yoktu ve bunu açık açık dile getirdi..



GELSİN DÜNYA KUPASI, GELSİN BAŞARI..


2002’de Ronaldinho, Brezilya’nın Dünya Kupası’nı kaldırmasını sağlayan önemli isimlerden biri oldu.. Ne Kore’de ne de Japonya’da “ölümcül üçlü” Ronaldo, Ronaldinho ve Roberto Carlos’u kimse durduramadı.. Özellikle yarı final maçında Shizuoka’da İngiltere’ye 30 metreden David Seaman’ı avlayarak kaydettiği gol turnuvanın en güzel anlarından birini oluşturdu (orta mıydı acaba?).. Gerçi Ronaldinho o maçı tamamlayamadı ve Danny Mills’e yaptığı faulün ardından oyundan atıldı..

Kaldırdığı Dünya Kupası, PSG’de yaşanan hayal kırıklığı ve Ronaldinho’nun Avrupa kupalarında boy göstermek istemesi Avrupa’nın elitlerini aynı adreste buluşturdu; Ronaldinho’nun abisi Assis’in adresi..

PSV ikinci kez Ronaldinho için girişimlerde bulundu.. Araya giren Manchester United, Hollanda ekibini saf dışı bırakmayı başardı hatta David Beckham’ın yerine yeni bir yıldız arayan Manu transferi bitirmek üzere olduğunu bile remi bir şekilde duyurdu.. İngiliz basını haftalarca Ronaldinho’nun Premier League’de neler yapabileceğini yazdı.. Ama bu yazılanların hepsi birer hikaye olmaktan öteye geçmedi..



NOU CAMP BİR KONSER SALONUYSA, RONNIE DE BİR ORKESTRA ŞEFİ !

“PSV mi ?.. Manchester United formasıyla vereceği pozun saati mi ?..” derken işi bitiren Laporta oldu.. Barcelona 27 milyon Euro karşılığında, Brezilya’nın yakın zamanda Dünya futboluna damgasını vurması beklenen yıldız sambacısı Ronaldinho’yu resmen Katalan devinin renklerine bağladığını 19 Temmuz 2003’de erken saatlerde duyurdu..


2003 – 2004 sezonundan itibaren Ronnie, Avrupa’ya adapte olduğunu hemen göstermeye başladı.. Bunun sebebi belki de Fransızca’ya alışamaması ve İspanyolca’yı çok daha kolay anlaması oldu.. Ya da Barcelona’ya ilk geldiğinde de söylediği gibi “kendimi evime gelmiş gibi hissetim” diyerek evine duyduğu özlemi Barcelona şehrinin gidermesi..

İlk yılında Barca’nın La Liga’yı ikinci sırada tamamlamasını sağladı.. 32 maça ilk 11’de çıktı 15 gol kaydetti.. Samuel Eto'o, Deco, Ludovic Giuly, Lionel Messi ve Henrik Larsson’un da desteğiyle Ronaldinho 2004-2005’de Barcelona’ya 5 yıl aradan sonra 17. şampiyonluğunu kazandırdı..

 

ƒoŋksiyoŋeL

New member
Ronaldinho Gaúcho Devam --->





ÖDÜLLERDEN HAT-TRICK !..


Mart 2004’de Pele fazla gecikmedi ve Ronaldinho’yu
“Yaşayan En İyi Futbolcular” listesine aldı.. 20 Aralık 2004’de Arsenal'den Thierry Henry ve Milan'dan Andriy Shevchenko’yu sollayan Ronaldinho FIFA tarafından Dünya’da Yılın Futbolcusu seçildi.. Ronaldinho’yu bu ödüle 157 ulusal takım teknik direktörü ve 145 ulusal takım kaptanı layık gördü.. 29 Haziran 2005’de milli takım ile kazandığı 2. Konfederasyon Kupası’nda Ronaldinho’nun payı çok büyük oldu.. İlk kupada en golcü futbolcu olan Ronnie ikincisinde de yapacağını yaptı ve finalde Arjantin’i 4-1’le deviren sambacılarda 47’de golün adı oldu.. UEFA, 2004 – 2005 Şampiyonlar Ligi’nde sergilediği performansın ardından O’nu Devler Ligi’nin en iyi golcüsü seçti.. Dünya’nın en prestijli ödüllerinden birini daha yakın geçmişte müzesine götüren Ronaldinho 2005’in Ballon D'Or ödülüne layık görüldü..

Kazandığı finallerin ardından mutlaka bir çalgı bulan ve hem çalıp hem de dans eden Ronaldinho kısa süre önce Katalan devi Barcelona ile nikah tazeledi ve değeri tam 150.000.000 euro..





HER TÜRLÜ “BİR” KAZANAN..


Bu arada Ronaldinho kimilerine göre pek de yakışıklı biri sayılmaz, ancak Dünya’nın en çok ziyaret edilen sitelerinden AskMen.com’a göre Dünya üzerinde yaklaşık 18.7 milyon genç kızın odasında Ronaldinho posteri var.. Ayrıca Nike ve Pepsi ile yaptığı reklam anlaşmaları sayesinde 2003’den beri Dünya’nın en çok kazanan futbolcuları arasında..



“Bu adamın özel hayatı nasıl ?” diye merak edenlere bir dip not:
Bir ödül töreninde Ronaldinho’ya sorulur:

- Hey Ronnie, kız arkadaşın yok mu ?

Cevap bu neşeli sambacının özetidir adeta, elindeki topu gösteren Ronaldinho şöyle der:

- İşte burada görmüyor musunuz !









 

HTML

Üst