Faydalı Bilgiler

kuzay

Pesimist
Testi Suyu Nasıl Soğuk Tutar?

Testi Suyu Nasıl Soğuk Tutar?

Testinin ham maddesi, çamur çukuru veya kuyusunda dinlendirilmiş topraktır. Binlerce yıllık bir geçmişe dayanan ve insanın öğrendiği ilk teknik olan toprak kap yapımı yöntemleri en az değişikliğe uğramış bir sanattır. Sanayi makineleri çömlekçinin el ile yaptığını otomatik olarak yaparlar, o kadar.

Fırında pişirmek yoluyla çanak çömlek yapma sanatında evrim, estetiğin yanı sıra sağlamlık ve geçirimsizlik niteliklerini iyileştirmeyi amaçlar. Parçayı geçirimsiz kılabilmek için pişirme ve içini sırla kaplama yöntemleri geliştirilmişlerdir.

Testilerin suyu soğuk tutma özellikleri ise istenmeyen bir nitelikten, geçirimli olmalarındandır. Testiler düşük derecelerde pişirildikleri için nispeten gözenekli kalırlar. İçlerindeki suyu hafif hafif gözeneklerinden dışarı vererek terlerler. Bu terleme olayı aynen insanda olduğu gibi buharlaşma yoluyla ısı düzenlemesi yapar, serinlemeyi sağlar.

Testinin geçirimli topraktan yapılmış, emici özellikleri olan, gözenekli yüzeyinden dışarı çıkan su dışarıdaki sıcak havayla karşılaşınca buharlaşır. Buharlaşma sırasında su tanecikleri testi yüzeyindeki ısıyı da alırlar ve testinin sıcaklığını düşürürler.

İçindeki su ile testi arasındaki ısı alışverişinin azalmasından dolayı testinin içindeki su da ısınmaz. Bu böylece devam ettiği ve testiden dışarı sızan su buharlaşmaya harcandığı sürece, dış ortamın testiyi ısıtması önlenmiş olur. Şüphesiz bu sürede testideki su da bir miktar azalır.

Testilerin bu özellikleri en iyi Orta Anadolu gibi kara ikliminin hakim olduğu, kurak ve gecelerin serin geçtiği bölgelerde görülür. Geceleyin düşen hava sıcaklığı ile soğuyan su, sabahtan itibaren ısınan havanın kuru yani içindeki nem oranının düşük olması sebebiyle daha kolay buharlaşır ve testi içindeki suyu gün boyunca serin tutar.
 

kuzay

Pesimist
İngiltere’de trafik neden soldan akar?

İngiltere’de trafik neden soldan akar?

ir zamanlar herkes İngilizler gibi yolun solundan gidiyordu. Bunun için de çok geçerli bir sebep vardı.
Yüzyıllarca önce yolun karşısından gelenin dost mu yoksa düşman mı olduğunu kestirmek mümkün değildi. İnsanların çoğu sağ ellerini kullandıkları için yolun solundan duvar dibinden (yaya veya atla) giderek sol taraflarım emniyete alır sağ ellerini kılıçlarını hemen çekecek şekilde hazır bekletirlerdi.
Yolun solundan seyahat ilk defa 1300 yıllarında papanın Roma’ya gelecek hacıların yolda karmaşaya sebep vermemeleri için yolun solundan gitmelerini söylemesiyle resmileşti ve yüzyıllar boyu devam etti.
18. yüzyılın sonlarında ABD’de birçok atın çektiği posta arabalarında sürücü koltuğu yoktu ve sürücü en arkada ve soldaki atın üstünde oturuyordu. Bu da yolun solundan gidildiğinde karşıdan geleni ve yolun kontrolünü zorlaştmyordu.
Çok geçmeden ABD’de trafik sağdan işlemeye başladı. Fransız İhtilali sırasında ihtilalin liderlerinden Maximilien Ro-bespierre büyük bir olasılıkla Katolik kiliseye meydan okuyanlara bir jest olsun diye Parislilerden yollann sağından gitmelerini istedi.
Bir süre sonra aslında kendisi de bir solak olan Napolyon or-dulanndaki ikmal arabalannın yollann sağından gitmeleri emrini verdi ve zaptettiği her ülkede de bu uygulamayı hayata geçirdi. İngiltere hiçbir zaman Napolyon tarafından zapt edilemediğinden İngilizler yolun solundan gitme alışkanlıklanndan vazgeçmediler. Avustralya Hindistan gibi tüm eski sömürgelerinde de bu usulü devam ettirdiler. Zaten İngilizler’de Amerikalılardan farklı olarak sürücü arabanın üstünde ve sağında oturuyordu.
Modern araba teknolojisinin gelişmesi ile bu gelişimin dünyada öncüsü olan ABD’de sürücü koltuğu ve direksiyon sağdan gidişe uygun olarak sola konuldu ve dünyanın birçok bölgesinde bu şekilde yaygınlaştı.
İngiltere’de ve eski sömürgelerinde trafik akışını sağ şeride almanın faturası o kadar yüklüdür ki artık isteseler de kolay kolay bunu yapamazlar.
 

kuzay

Pesimist
Niçin üflemek soğutuyor da hohlamak ısıtıyor?

Niçin üflemek soğutuyor da hohlamak ısıtıyor?

ıcak bir içeceği, çayı, kahveyi, çorbayı üfleyerek soğutmaya çalışırız. Kışın soğuk havalarda ise ellerimizi ısıtmak için hohlarız.
Aslında iki harekette de ciğerlerimizdeki havayı dışarı veriyoruz. O zaman nasıl oluyor da bir dudak hareketi ile istediğimizde sıcak, istediğimizde soğuk hava verebiliyoruz?
Her ikisinde de ciğerlerimizden gelen havayı dışarı verdiğimiz doğrudur.
Bu havanın sıcaklığı vücut ısımız civarındadır. Çok sıcak günler hariç vücudumuz, dışarıdaki ortama göre daha sıcaktır.
Hohladığımızda bu hava ağzımızın aldığı şekilden dolayı genleşmeye uğramadan ve ısısı pek değişmeden dışarı verilir.
Açıkta, hava ile temasta olan ellerimiz bu havaya göre daha soğuk olduklarından, hohladığımız havayı oldukça sıcak hissederler.
Dudaklarımızı birleştirip hava üflediğimizde, dar bir kanaldan geçerek geniş bir boşluğa çıkan hava genleşir, enerjisinin bir kısmını harcar, sıcaklığında biraz düşüş olur. Ne var ki çorbaya üflediğimizde onun soğumasının nedeni üflediğimiz havanın düşük ısısı değildir. Sıcak bir cisimle etrafındaki hava arasındaki sıcaklık farkı ne kadar büyükse cisim o kadar hızlı soğur. Ağzımızla sıcak çorbanın üstüne üflediğimizde onun üstündeki ısınmış havanın yer değiştirmesini, yerini çevre sıcaklığındaki daha soğuk havaya bırakmasını, bu soğuk hava ile ısı alışverişi yapan çorbanın da daha çabuk soğumasını sağlarız
 

kuzay

Pesimist
Karıncanın büyük sırrı!..

İngiliz bilimadamları, kendi cinslerinden diğer hayvanlara bilinçli olarak eğitim veren tek türün karıncalar olduğunu keşfetti.


Bristol Üniversitesi'nde iki yıldır süren araştırmalarda karıncaların, birbirlerine yiyecek toplama yollarını öğrettiği ispatlandı.


Buna göre 'tandem koşusu' denen bir yöntemi kullanan karıncalar, daha önce bir yiyecek kaynağı bulan öğretmenlerini takip ediyor. Yiyeceğin yerini öğrenen karıncalar, lidersiz de bölgeyi bulabiliyor.


Nature Dergisi'nde yayımlanan araştırmayı yürüten Prof. Nigel Franks şunları söylüyor: "Öğretmen yolu gösterirken peşindekilerle arasını açmıyor. Ara açılırsa bekliyor. 4 kat yavaş ilerliyor, ama yolu ezberletiyor."
 

kuzay

Pesimist
Yumurtanın niçin bir tarafı yuvarlak, diğer tarafı sivridir?

Eğerköşeli olsalardı kenarları dayanıklılık bakımından çok zayıf olurdu. En dayanıklı geometrik şekil küredir ama bu şekildeki yumurta yuvarlanacak olursa nerede duracağı belli olmaz. Yumurta yuvarlanınca düz gitmez. İnce tarafı üstünde dairesel bir yol çizer. Başladığı yere yakın bir noktada durur. Yani düz bir yerde kaybolması olanaksızdır. Yumurta, tavuğun yumurta kanalında küre şeklindedir. İlerlemesi sırasında arkada kalan dairesel kasların büzüşerek hem yumurtayı ileri iterler hem de bu kısmına baskı yaparak konik biçimini sağlarlar. Yumurtanın şeklinin nedeni de budur. Sürüngenlerde bu düzenek olmadığından yumurtaları küresel biçimdedir.
 

kuzay

Pesimist
Zemzem suyu hakkında bilinmeyenler

Zemzem suyu hakkında bilinmeyenler

1-)Avrupa`da labaratuarlarda yapilan arastirmaya gore Zemzem suyu diger sulara gore cok daha az kükürt tasimaktadir.

2-) Yine ayni arastirmaya gore diger sulara gore cok daha besleyicidir ve cok daha fazla mineral barindirmaktadir.

3-) Kaynagi henuz bulunamamistir. Nereden geldigi su anki teknolojiye gore bile bilinemiyor.

Yakinlarinda hicbir kuyu yok ve denize de 80 km uzaklikta.Bu sartlarda suyunu denizden veya baska bir kuyudan almasi imkansiz.

Nasil oluyor da yillardir suyu bitmiyor,bunu kimse bilmiyor.

4-) Açligini gidermek için içen kisinin açligini, susuzlugunu gidermek için içenin susuzlugunu giderir.

5-) Sadece 1,5 metre derinligindeki ufacik bir kuyudan cikan su,hac mevsimi boyunca milyonlarca hacinin tum su ihtiyacini gostermemektedir.

6-) Dunya Saglik Orgutu (WHO)`nun raporlarina gore Dunya`daki en icilebilir ve saglikli sulardan biri.

7-) Amerika`da yapilan test sonuclarina gore Dunya`da icinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan TEK su zemzem suyu.

Ayrıca zemzem hiçbir zaman belden aşağı inmez ve anladığını üzere idrar yoluyla atılmaz yani sadece ter ile vücuttan atılır bunların hepsi bilimsel deneylerle kanıtlanmıştır.
 

k@rdelen

σяgαηιк ѕ&#1
Bunları Biliyormusunuz
Kendi dirseğini yalamanın imkansız olduğunu
Ördeğin vakvaklamasının yankı yaratmadığını ve bunu kimsenin açıklayamadığını
Dünyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arızaların %23 ünün, makinenin üstüne oturup kendi popolarının fotokopisini çekmek isteyen insanlar sayesinde meydana geldiğini
Yaşamın boyunca uyku sırasında yaklaşık 70 böcek ve 10 örümcek yiyeceğini
İdrarın zifiri karanlıkta parladığını
Eğer çok şiddetli hapşırırsan, kaburgalarından birini kırabileceğini
Hapşırmayı engellemeye calışırsan, başındaki veya boynundaki damarlardan birinin yırtılabileceğini ve ölebileceğini
Hapşırdığın sırada gözlerini açık tutmaya çalışırsan, yerlerinden fırlayabileceklerini
Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını
Dünya nüfusunun %50 sinin hiç telefonla konuşmadığını
Farelerin ve atların kusamadıklarını
1 saat süreyle kulaklıkla birşey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırdığını
Çakmağın kibritten önce bulunduğunu
Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için benzersiz olduğunu
Bu yazıyı okuyan insanların %75 inden fazlasının, dirseklerini yalamaya çalışacaklarını
Biliyormuydunuz?
 

k@rdelen

σяgαηιк ѕ&#1
Yemeğin yağını fazla kaçırırsanız: Yağı fazla olan yemeğin üzerine iki dilim bayat ekmek koyarak kapağını kapatın ki buharıyla birlikte yağını da çeksin Böylece evinizdeki bayat ekmekleri de değerlendirmiş olursunuz

Yemeğin tuzu fazla kaçtıysa: Pişirirken yemeğinizin tuzunun fazla olduğunu düşünürseniz içine soyulmuş patates koyabilirsiniz

Maydanozu naylon kutuya atın: Çarşıdan, pazardan aldığınız maydanozlarınızı, dereotunuzu uzun zaman dolabınızda bozulmadan, sararmadan saklamanın yolunu biliyor musunuz? Bunun için maydanoz ve dereotunu önce güzelce yıkayın Temiz bir peçeteyle sarıp iyice kurulayın Temiz, kapaklı bir naylon kutuya koyup buzdolabına kaldırın Uzun müddet bozulmadan kaldığını göreceksiniz

Ete yapışan kağıt: Buzluktan çıkarılan kıyma, genellikle kağıdına yapışır Kağıdı zorlamadan çıkartmanın da formülü var Kağıda sarılı olan kıymayı, kısa bir süre soğuk suyun altında tutun Kağıt yırtılınca da kıymayı böylece bir naylon torbaya koyun Kıyma biraz ısınınca kağıt çıkacaktır

Tabaklardaki çatlaklar: Yemek takımınızdaki tabaklarda oluşan küçük çatlaklar nedeniyle kırılmalarından ve takımın bozulmasından korkuyorsanız; tabağı bir tencereye koyun ve ağzına kadar süt ile doldurun Çok kısık ateşte 45 dakika kaynatın ve soğumaya bırakın Çatlaklardan eser kalmayacak Aynı işlemi bütün porselen objeleriniz için kullanabilirsiniz


Kuruyan Kahveler: Türk kahvesini, tazeliğini ve kokusunu kaybetmemesi için paketi kavanoza boşalttıktan sonra içine 2-3 tane kesme şeker atın Böylelikle kahve, bitinceye tazeliğini koruyacaktır

Bisküvilerin tazeliği için: Bisküvi kutusuna koyacağınız 1-2 adet kesme şeker, onların tazeliğini sürekli tutacaktır

Mayonez yaparken: Mayonez yaparken başarısızlığa uğramamak için, yağ ve yumurtanın aynı ısıda, oda sıcaklığında olması gerekir

Kek yaparken: Kullanacağımız yumurtalar oda sıcaklığında olmalıdır

Sarımsak soymak artık kolay: Sarımsakları ılık suda bekletip iki parmağınızla şöyle bir sıkarsanız çok kolay bir şekilde kabuklar çıkar

Lezzetli beşamel: Beşamelinizin çok daha lezzetli olmasını istiyorsanız, sütün içine soğanı doğrayıp, soğanın tadını alana kadar bekletin

Soğan lezzeti için: Soğanın daha lezzetli olmasını istiyorsanız, kavururken içine biraz şeker atıverin

Yemek pişirirken: Yemekleri pişirirken hemen tuzunu ve şekerini katmayın Çünkü bu katkı maddeleri, yemeklerin pişmelerini geciktirir

Patates püresi için: Patates püresini yaparken daha lezzetli olmasını istiyorsanız, içine süt de katabilirsiniz Ama ne kadar süt atacağınızı kestiremiyorsanız, süt yerine süt tozu kullanabilirsiniz Böylece hem patates püresinin kıvamını rahatça tutturabilirsiniz hem de lezzetine lezzet katmış olursunuz

Topaklaşan tart hamuru: Tart hamurunu karıştırırken topaklanmasını önlemek için içine bir yumurta sarısı ilave edin İyice yoğurarak yumurtayı hamura yedirin Böylelikle tart hamurunun topaklanmasını önlemiş olursunuz

Yumurtayı kırarken: Yumurtanın sarısını akından ayırmanın kolay yolu, yumurtayı bir huni içine kırmaktır Yumurtanın beyazı huninin içinden geçerek altına tutacağını kaba akacaktır Dikkat edilmesi gereken nokta ise yumurtanın taze olmasıdır Bayat yumurta olması durumunda sarısı patlayabilir



 

MaLum-kişi

Hbeşer-i KamilH
bugünde aydınlandım birazda olsa bilgi için teşekkürler
 

kuzay

Pesimist
neden birbirimize sarılırız ?

İnsan ırkı fiziksel temastan ciddi anlamla etkilenen varlıklardır.Birine dokunduğumuzda beynimiz oksitosin adı verilen rahatlatıcı bir hormon/nörotransmiter salgılar. Bu hormonun diğer adı da “sarılma hormonu”dur.

Oksitosinin görevleri arasında doğumu kontrol etmek, doğum sonrası süt salgılanmasını harekete geçirmek, insanlar arasındaki bağı güçlendirmek ve fiziksel cinsel teması sağlamak vardır. yapılan araştırmalar oksitosinin birleştirme ve doğumdan başka işlevleri olduğunu da göstermiştir. Bu hormon vücudunuzda dolaşmaya başladığında huzurlu ve mutlu bir ruh haline bürünürüz. Bize dokunan kişiye karşı duygusal bir bağ hissederiz. Ancak oksitosin sosyal benliğimizi sadece olumlu anlamda etkilemez. Bazı kötü etkileri de bulunmaktadır. İşte oksitosin hormonunun bilmediğiniz iyi ve kötü etkileri…

İnsanları analiz etmeye yardımcı olur

Oksitosin reseptörlerinin çoğu beynin amigdala bölümünde yer alır. Birini asık suratlı gördüğünüzde onun üzüldüğünü düşünmenizin sebebi amigdalanın fiziksel ipucundan yola çıkarak buna duygusal bir mana vermesidir. Yani oksitosin hormonu kişilerin ruh halini anlamamıza yardımcı olur.

Kıskançlığı artırır

Oksitosin kişilerin birbirine ısınmasında yardımcı olur. Ancak aynı zamanda kıskançlık duygusunu da artırdığı görülmüştür. İsrail Haifa Üniversitesi’nden araştırmacılar 56 kişinin yarısına etkisiz bir ilaç verirken diğer yarısına oksitosin hormonu verdiler. Ardından hayali bir kahramanla bir oyun oynamalarını söylediler. Oyun sonucunda 3 tane sonuç ortaya çıktı: Hayali kahraman kazandı, daha çok para kaybetti ve sonuç eşit oldu. oksitosin verilen kişilerin hayali kahraman kazandığında çok daha kıskanç olduğu ancak sonuç eşitken hiçbir şey hissetmediği görüldü.

Daha cömert olmanızı sağlar

Zürih Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada teste tabi tutulan 178 kişiden bir kısmına oksitosin spreyi sıkılırken diğerlerine etkisiz bir sprey püskürtüldü. Ve hayali bir işe para yatırmaları istendi. Oksitosinin kullanıldığı kişilerin çok daha fazla para yatırması ise araştırmacıların dikkatini çekti. Yani bu hormon kişilerin paraya bakış açısını da etkiliyor.
 

kuzay

Pesimist
Acı birşey yediğimizde niçin burnumuz akar?

Bunun sebebi acı, baharı ya da keskin kokulu yiyeceklerin mukus salgısının incelmesine ve kolayca akar hale gelmesine sebep olmalarıdır. Bu tür yiyeceklerin bu sayede ciğerlerin ve solunum yollarının temizlenmesine yardımcı olduğu biliniyor. Acı birşey yediğimizde gözlerimiz yaşarır ve burnumuz akmaya başlar. Aslında eşzamanlı olarak aynı şey akciğerlerimizde de olur. Acı yiyeceklerin özofagus yani yemek borusundaki ve midedeki sinir uçlarını uyararak vücudumuzun bu tip tepkiler vermesine yol açtığı düşünülüyor. Kimi araştırmacıların çalışmaları, acı yiyeceklerin içinde bulunan maddelerin, solunumla ilgili hastalıklarda kullanılan ilaçlardaki maddelerle çok benzeştiğini ortaya koymuş. Bunlara ek olarak mukus salgısını bu şekilde hareketlendiren maddelere “mukokinetik” dendiğini belirtmekte fayda var. Kırmızı biber bu tip maddelerin en iyi örneği. Sarımsağın ve soğanın ise mukus temizleyici özelliği var.
 

kuzay

Pesimist
Amerikalıların elektrikli aletleri neden 110 voltla çalışır? Bizimkiler 220 voltla ?

Kullanılan gerilimin düzeyi arttıkça, aynı güç talebine yanıt verebilmek için göze alınması gereken ‘dağıtım kayıpları’ azalır. Fakat buna karşılık, elektrik kullanımına bağlı kazalar sonucunda ölüm olasılığı artar. Dolayısıyla 110 veya 220V tercihi, güvenlik ile ekonomi arasındaki en iyi çözüm arayışından kaynaklanmıştır. ABD’de elektriğin, doğru akım sistemleriyle ilk kullanılmaya başladığı sıralarda, 110V’un daha güvenli olacağı düşünülmüş, daha sonra alternatif akıma geçildiğinde, bu gerilim düzeyi korunmuştur.Avrupa’da ise, ilk kullanım keza 110V’la başlamış olmakla beraber, 220V’la da güvenli bir şekilde çalışılabileceği kanaatine varılınca, bu yüksek gerilim düzeyine geçilmiştir. Altyapıyı bir kere 110V’a göre oluşturduktan sonra değiştirmek, ciddi bir maliyeti gerektirdiği gibi, tek başına yetersizdir de. Çünkü tüm elektrikli alet stoğunun da, yeni gerilim düzeyine uyarlanması gerekir.

110V’un 220V’a göre, güvenlik açısından üstünlüğü var. Buna karşılık, düşük gerilim bazı sıkıntılar doğurur.Aynı güçle çalışan iki aygıttan; 110V’luk olanı, 220 V’luk olanına oranla, iki misli akım çekmek zorundadır. Örneğin 1.5kW’lık bir elektrik süpürgesi 220V’ta 6,8 A, 110 V’ta ise 13.5 A kadar akım çeker. Sonuç olarak, düşük gerilim tercihi halinde; kablo kesitlerinin daha kalın olması gerekir ve bir prizden çekilebilecek güç miktarı daha düşüktür. Bu güç düzeyinin aşılması olasılığı; çoğu aygıtın, başlatma sırasında normal çalışma haline göre daha fazla güç çekmesi nedeniyle yüksektir ve güvenlik amacıyla, prizlere giden dağıtım hatlarına ‘devre kesici’lerin konması gerekir. Bu yüzden olsa gerek, devre kesiciler ABD’de, Avrupa’dan çok daha önceleri yaygınlaşmış bulunuyor.
 

kuzay

Pesimist
Bamyadaki sümüksü mukus salgısı ne işe yarar?

Bamya (Hibiscus esculentus), ebegümecigiller (Malvaceae) ailesinden, ülkemizde de kültürü yapılan, çiçek ve meyveleri müsilaj (sizin sümüksü olarak tanımladığınız) bakımından zengin olan ve sebze olarak kullanılan bir bitkidir.
Birçok ilacın temelini teşkil eden bitkiler dünyasında, bitkilerin içerdiği çeşitli etken maddelerle gerekli korunmayı sağlamaktadır. Bamyanın da çiçeklerden hazırlanan infusyon (%5) dahilen göğüs yumuşatıcı bir etkiye sahiptir. Bamyanın lapa halinde dışarıdan çıbanları olgunlaştırıcı olarak kullanıldığı, genç meyvelerinden hazırlanan yemeklerin müshil ve yumuşatıcı etkiye sahip olduğu, yani kabızlığa karşı etkili olduğu bildirilmektedir. Çiçeklerinden hazırlanan çayınsa nefes darlığı ve astım için yararlı olduğu belirtilmektedir Bamya bu özelliklerini bileşiminde bulunan müsilajdan alır.
 

kuzay

Pesimist
Yarasalar niçin kan emer?

Çoğumuz belki hayatımızda hiç yarasa görmemişizdir. Çünkü yarasalar insanlardan uzaklarda, genellikle mağara kovuklarında yaşar ve geceleri zifiri karanlıkta ortaya çıkarlar. Yarasalar tabiatın harikulade yaratıklarından biridir. İnanılmaz özelliklere ve örnek bir toplumsal dayanışmaya sahiptirler.
Dünyada dokuz yüz değişik yarasa çeşidi olduğu biliniyor. Kan ile beslenmeleri insanların gözünde onları vampir ile özdeşleştirmiş, hep korkulan bir hayvan olmuşlardır. Halbuki yarasaların çoğu kan ile beslenmez. Zararlı böcekleri yiyerek insanlığa faydaları dokunur. Sadece bir yarasa bir saat içinde üç yüz böcek yiyebilir. Muz, avakado gibi ticari değeri yüksek ağaçların çoğalmaları için polenlerinin taşınmasında en önemli rolü yarasalar oynar.
Şimdi gelelim yarasaların şaşırtıcı özelliklerine. Bir kere yarasa uçabilen tek memeli hayvandır. Dünyada nüfus sayısı olarak da ikinci sıradadırlar. Dünyanın en küçük memelisi de bir yarasa türüdür. İlk olarak Tayland'da keşfedilen bu minik yarasa 2-3 gram ağırlığında ve bir yaban arısı büyüklüğündedir.
Yarasalar yönlerini bulmak ve beslenmek için çok yüksek titreşimli ses dalgaları yayarlar. Bu ses dalgalarının frekansları 20 binin üzerinde, yani ultrasonik oldukları için insanlar bunları duyamaz. Bu ultrasonik sesler yerdeki avdan yansıyarak yarasaya geri gelir. İşitme sistemi il ebu geri gelen sesi algılayan yarasa avının bulunduğu yeri kesinlikle saptar. Hatta devamlı gönderdiği ses dalgaları sayesinde onun hareketini de izleyebilir. Yarasaların bazılarının bir çeşit sonar olan bu sistemi o kadar gelişmiştir ki, dişilerini arayan erkek kurbağaların seslerinden büyüklüklerini ve iyi bir av olup olmadıklarını anında saptayabilirler.
Yarasalar gece ava çıkmak için, ay varsa onun kayboluşunu, yani tam karanlığı beklerler. Sıcak kanlı memeli hayvanların kanları ile beslenen yarasalar genellikle atları sığırlara tercih ederler. Salgısında bulunan pıhtılaşmayı önleyici bir madde 20-30 dakika kanın sürekli akmasını sağlar ve beslenme gerçekleşir. Bir kez kanını emdikleri hayvanla karşılaşırlarsa diğerlerini bırakıp yine ona saldırırlar.
Vampir yarasalar arka arkaya iki gece kan içmedikleri takdirde ölürler. Her gece vücut ağırlığının en az yarısı kadar kan içmek zorundadırlar. Doğumdan sonra anne, emzirmenin yanında yavruya takviye olarak, kusarak kan da verir. Bu yetersiz kalırsa bir başkası yardımcı olur. Hatta yetişkin yarasaların, ölmek üzere olan bir başkasına ağızdan kan verip onu kurtardıkları görülmüştür. Toplumsal dayanışmanın bu kadar güçlü olduğu az canlı topluluğu vardır.
 
Üst