Ergenekon Operasyonu’nu Doğru Anlama Kılavuzu

€rd@ls10;3233690' Alıntı:
istediğini bal gibi yaptırdı....Bölücübaşını kim teslim etti. ABD degilmiydi işin içinde.Sıcağı sıcagına 30000 kişinin katilini...ipe neden götüremedi üç başı koalisyon....

bişey bilmeyebilirsin gayet doğal ama bari biseyler yazarken küçük bir arastırma yap öle yaz.senin yapman gereken şeyi ben yapıyorum.

1-karıstırdığın tarihler var .bölücü başı bu hükümet döneminde teslim edilmedi .
aponun yakalanma tarihi 15 şubat 1999 dur .
99 seçimleri ise 18 Nisan 1999 tarihinde olmustur .abd teslim etmiş olabilir .abd nin teslim etmesi mhp-dsp-anap hükümetinin abd yandası olduğunu göstermez .şimdi neden ipe götürmedi onu anlatalım da kimlerin yüzünden asılmamıs öğren.gerçi konu bu değil ve baska bir konuda gene yazmıstım bu yazıyı ama gene yazarız sorun değil


APO ASILMA HİKAYESİ


Agir ekonomik,ve dis politika sorunlari karsisinda kelimenin tam anlamiyla çuvallayan AKP
hükümeti,sürekli yalanci gündemler olusturarak bu basarisizliklarini örtbas etmeye çalisiyor.Sifir noktada almis olduklari
terör,hükümetin gaflet ve aymazligi sonucu cüret kazanan bölücü terör örgütü tarafından yeniden tirmandirilmis,ülke tekrar
bir ates çemberi içersine sokulmus,yurdun her kösesine hergün sehit cenazeleri tasinir olmustur. Analarin yürekleri
daglanirken,aymaz AKP hükümeti ve onun genel baskani milletten kaçmakta ve asli esasi olmayan bahaneler üretmektedir.[/font]
[Basta sn. başbakan ve AKP yöneticileri, teröre çare bulacağı yerde, yanan ateşi söndüreceği, Türk analarının gözyaşlarını
dindireceği yerde, Lübnan’a niçin asker gönderdiğimizi milletimize izah edeceği yerde, bütün bu terör olaylarının sebebi
adresini başka taraflarda göstermeye çalışmaktadır. Güya MHP’yi itham ederek, sona doğru yaklaşmakta olan iktidarsız
iktidarını acaba biraz daha sürdürebilir miyim ve hesap vermekten kurtulabilir miyim diye panikle açıklamalar yapmakta,
gerçekleri apaçık ortaya koyuyoruz. Terörist başı niçin idam edilemedi ve terör yeniden nasıl bu boyutlara erişti.
İste gerçekler

tarihi süreç

Kenya’da yakalanan terörist başı Türkiye’ye getirildi. 15 Şubat 1999
Teröristbaşı Ankara 2 No’lu devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından yargılanmaya başlandı. 31 Mayıs 1999

Teröristbaşının TCK’nin 125. maddesine göre ölüm cezası ile cezalandırılmasına karar verildi. 29 Haziran 1999


Yargıtay 9.Ceza Dairesi, teröristbasi hakkında verilen idam cezasını oybirliğiyle onadı. 25 Kasım 1999
Böylece teröristbasinin idamına iliksin iç hukuk süreci tamamlanmis oldu.cezası onanan teröristbasi ayni gün Avrupa
Insan Haklari Mahkemesine basvurdu.Peki,teröristbasi bu hakki nereden almistir.İste cevap

O gün hükümeti olusturan Refah-doğru Yol partilerinin genel baskanlari,sn Necmettin ERBAKAN(başbakan),sn Tansu ÇILLER
(başbakan Yrd.) ve aralarinda bugün disisleri bakani,58.hükümetin de basbakani olan sn.Abdullah GÜL(o zaman devlet bakani),
bugün devlet bakani ve başbakan yardimcisi olan sn.Abdüllatif SENER(O zaman maliye bakani) gibi R.Tayyip ERDOGAN’in iki sag
kolunun da aralarinda bulundugu kisiler tarafından,20.06.1997 tarihinde Avrupa Insan Haklari Sözlesmesinin 11 nolu
protokolü imzalanmistir.Bu protokole göre AIHM’nin daimi olmasi ve bireysel basvuruda bulunulabilmesi mümkün kilinmistir.
Teröristbaşı da bu protokolden dogan hakkini kullanarak AIHM’ne basvurmus ve dava sonuçlanana kadar infazin ertelenmesini
istemistir.
AIHM 30 Kasim 1999 tarihi itibariyle basvuruyu incelemeye aldigini ve mahkeme iç tüzügünün 39.maddesi geregince asagida
belirtilen ihtiyati tedbire karar verilmistir.
“Insan Haklari Mahkemesi,sözlesme hükümlerine basvuranin sikayetinin kabul edilebilirligini ve esasini etkin bir biçimde
sonuçlandirana kadar,idam cezasinin infaz edilmemesi için gerekli bütün adimlari atmasini ister.
Avrupa Insan Haklari Mahkemesinin bu karari vermesi üzerine,hükümeti olusturan DSP-MHP-ANAP’in genel baskanlari,12 Ocak
2000 tarihinde toplanarak,MHP genel baskani sn.Dr.Devlet BAHÇELI’nin her kelimesi üzerinde defalarca müzakere istedigi ve
tam yedi saatte sonuçlandirilip belirlenen asagidaki tavir benimsenmistir.
“Koalisyonu olusturan DSP,MHP ve ANAP’in genel baskanlari,bugün Basbakanlikta yaptiklari toplantida,AIHM’nin teröristbasi
Abdullah ÖCALAN hakkindaki kesinlesmis idam cezasinin infazinin bir süre ertelenmesine iliskin ihtiyati tedbir kararini
ayrintilari ile degerlendirmistir.
Bilindigi gibi Türkiye’nin de yargi yetkisini kabul etmis oldugu AIHM’nin Türk yargisinca verilmis karari degistirmesi
hiçbir sekilde söz konusu değildir.Anayasamizdan ve uluslararasi taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandiginda dosya,
geregiiçin ivedilikle TBMM’ye gönderilecektir.
Genel baskanlar,hukuka saygi içinde kaldiklari bu kararin,terör örgütü ve yandasi çevrelerce milleti ve devleti ile
Türkiye’nin yüksek menfaatleri aleyhinde kullanilmak istendiginin degerlendirilmesi halinde,erteleme süreci kesilerek infaz
sürecine derhal geçilmesi hususunda görüs birligine varmislardir.


Özetle

IDAM CEZASININ DEGISMESI MÜMKÜN DEGILDIR.
SÜREÇ TAMAMLANDIGINDA DOSYA,IDAMIN INFAZI IÇIN MECLISE GÖNDERILECEKTIR.
BU KARAR TERÖR ÖRGÜTÜ TARAFINDAN TÜRKIYE ALEYHINE KULLANILIRSA AIHM KARARI BEKLENMEDEN INFAZ SÜRECINE DERHAL GEÇILECEKTIR.
erif']Bu karar, teröristbasinin idamdan kurtulamayacaginin en açik ifadesidir.Dahasi MHP’nin ve genel baskan sn.Dr.Devlet
BAHÇELI’nin yogun israri ile anayasa degisikligine gidilmis, 3 Ekim 2002 tarih ve 4709 sayili kararla anayasaya,terör,savas
ve yakin savas suçlarina da ölüm cezası verilecegi hükmü konmustur.
rif'] Bir süre sonra PKK’nin yerine kurulan KADEK örgütünün terörist eylemler hazirlgina girismesi üzerine,Çin seyahatinde
bulunan Devlet BAHÇELI,bu örgün de terörist örgütler listesine alinmasi için AB’ye çagrida bulunmus ve ardindan da
Türkiye’ye bomba gibi düsen APO’nun idam sürecinin baslamasi için dosyasinin TBMM genel kuruluna sevkini istemistir.
(29 Mayıs 2002)
Bunun üzerine AB parlomentosu,Türkiye’den yeni talepler de bulunmustur.Buna göre, idam cezasinin Türkiye’nin AB üyeligi
önünde engel teskil ettigi,ayrica,anadilde ögrenim ve televizyon yayini yapilmasina dair kanuni imkan saglanmasi talep
edilmektedir.Buna MHP siddetle karsi çikmasi üzerine 7 Haziran 2002 tarihinde Cumhurbaskaninin baskanliginda liderlerin
katildigi bir AB zirvesi toplanmistir.Bu zirveden çikista basin toplantisi düzenleyen MHP genel baskani sn.Dr.Devlet BAHÇELI
aynen sunlari söylemistir:
“Geldigimiz bu noktada,10 ila 12 yil sürecek bir müzakere sürecinin arih ve] Ön sart olarak
dayatilan bu talepler,idam cezasinin bu safhada terör suçlarini da kapsayacak sekilde kaldirilmasi ve ana dilde
egitim-ögrenim ile televizyon yayini yapilmasina imkan verilmesidir.
Bugün dayatilmak istenen bu üç konu ile Kibris konusunda karsimiza çikartilan denklemi,MHP’nin bugünkü konjonktürde
kabul etmesi hiçbir sart altinda mümkün değildir.”
Devlet BAHÇELI’nin bu keskin açiklamasiyla panikleyen her nevi AB yandaslari, siyasi ömürlerinin sonuna gelmis müflis
siyasetçiler,ayrilikçi bölücü politikalar savunan marjinaller ve kendilerine dinden sonra Avrupa’yi malzeme edinen siyasi
ikbal arayicilari derhal dirsek temasina geçmisler ve bir “GÖKKUSAGI KOALISYONU” olusturmuslardir. Amaçlari Devlet
BAHÇELI’siz bir hükümet eger mümkün olursa da MHP’siz bir TBMM’dir. Bu dogrultuda yogun bir kampanya baslatmis olan bu
gruplar milletimizin kafasini karistirmak için her yöntemi denemislerdir.Bir gecede bir partinin (DSP) yarisini alip başka
bir mecraya çekmislerdir.Kamuoyu destegi kazanmak içinde gazetelere sürekli ilanlar vermislerdir.Bahse konu uyum yasalarinin
Türkiye için hayati önemde oldugunu savunan bu gruplarin bu yasalari mutlaka meclisten geçirecekleri beyanini ortaklasa
verdikleri ilanlarla kamuoyuna duyurmuslardir.
“AVRUPA HAREKETI” adli AB lobicisi bir kurulusun 3 Agustos 2002 tarihinde Türkiye’deki tüm gazetelerde boy boy çikan ilanina
bakin kimler ayni anda imza atmislardir.Adi geçen uyum yasalarinin çikarilacagina dair deklarasyona LIDER SÖZÜ basligiyla,
Bülent ECEVIT,Mesut YILMAZ,Tansu ÇILLER,Ismail CEM,Recai KUTAN ve elbetteki Recep Tayyip ERDOGAN imza atmistir.
Yogun kampanyalar yürüten bu GÖKKUSAGI KOALIYONU Türkiye’deki siyasi dengeleri alt üst etmis,siyasi etige ve geleneksel
teamüllere uymayan politik manevralarla adi geçen AB uyum yasalari meclise tasinmistir.Bu süreç islerken TBMM tutanaklarina
geçen AKP yöneticilerinin beyanatlarina bakiniz
AKP Grubu Adina Bülent ARINÇ: Ölüm cezasinin kaldirilmasi konusu,geldigimiz noktada bir zaruret ifade etmektedir.
(1 Agustos 2002)
AKP Grubu Adina Mehmet Ali SAHIN: ölüm cezasinin kaldirilmasini Parti olarak,Grup olarak biz de istiyoruz.
(1 Agustos 2002)
AKP Grubu Adina Dengir Mir Mehmet FIRAT: Asamadiniz;bundan sonra da asamayacaksiniz.(2 Agustos 200)
Bu sartlar altinda yapilan 3 Agustos 2002 tarihindeki Meclis oturumunda, Milliyetçi Hareket Partisi’nin 125
milletvekilinin dimdik ayakta durarak HAYIR oyu verdigi oylama sonucunda maalesef GÖKKUSAGI KOALISYONU’nun EVET oylariyla
teröristbasinin idam cezası kaldirilmis,anadilde ögrenim ve televizyon yayini yapilmasina iliskin 4771 nolu karar
yasalasmistir.
Bu yasanin kabulünden hemen sonra Hürriyet Gazetesine (3 Agustos 2002) demeç veren AKP genel baskani R.Tayyip ERDOGAN ;
“Bu çok büyük bir basaridir.Ben, burada özellikle TBMM’yi takdir ediyorum,alkisliyorum”demistir.[/font]
Bu sonuçlardan sonra,milletimiz aleyhine dogabilecek,daha büyük felaketlerin önlenebilmesi ve yapilan tahribatlarin
onarilabilmesi için,ve Türkiye’nin yeni geleceginin belirlenmesi için MHP genel baskani sn.Dr.Devlet BAHÇELI Türk siyasi
hayatinda görülmeyen bir erdemlilikle,Bursa Kocayayla Türkmen senliklerinde bir çagrida bulunmus, yetkinin asil sahibi olan
millete gidilmesini istemistir.Çagri sonuç vermis ve 3 Kasim 2002 de genel seçimler yapilmistir.Yapilan seçimler
neticesinde,milletin yüksek teveccühüyle AKP tek basina hükümet olmustur.Ancak milletimizin bu tercihi gelinen bugünkü
noktada kendisi için asil FELAKET olmustur.
Ekonomide Sat-Kurtul,dis politikada Ver-Kurtul,iç politikada da Ye-Kurtul siyasetini benimseyen AKP iktidari,geçen
dört yila yakin zaman içersinde acze düsmüs,millete izah edemedigi sorunlarin vebalini başka adreslere havale etmeye
yeltenmeye baslamistir.Ancak günes balçikla sivanmamaktadir.
Teröristbasini idamdan kurtarmakla yetinmeyip,MHP zamaninda anayasaya konan, terör,savas ve yakin savas suçlarina
verilen ölüm cezasini bile, 7 Mayıs 2004 tarih ve 5170 nolu yasayla kaldirmistir.Bütün bunlardan cüret kazanan bölücü
terör örgütünün artirdigi eylemler sonunda sehit olan vatan evlatlarinin hesabini veremeyen,akan kani durduramayan,
ülkenin bir bölgesinin yangin yerine dönmesine mani olamayan,bütün bunlarin sorumlusu MHP imis gibi millet kandirmaya
çalisan sn.basbakan R.Tayyip ERDOGAN’a, buradan
[FSESLENIYORUM….!

Neden teröristbasinin idamiyla ilgili attiginiz bu adimlari milletimize anlatmiyorsunuz
Neden idam cezasinin kaldirilmasina MHP’nin karsi çiktigini ifade etmekten kaçiniyorsunuz ?
Neden teröristbasinin idam cezasinin kaldirilmasi için söz verdiniz ?
Neden savas,yakin savas ve terör suçlarinda idam cezası verilmesini engellediniz ?
Neden savas zamaninda bile idam cezasinin tamamen kaldirilmasi için protokolü imzaladiniz ?


Neden anayasayi degistirerek imzaladiginiz bu uluslar arasi anlasmalari kanunlarin üstüne tasidiniz ?
Neden teröristbasinin yeniden yargilanmasinin önünü açtiniz ?


Neden AIHM’nin kararlari dogrultusunda yeniden yargilamayi mümkün kildiniz ?
İste apaçık gerçekler bunlar.Ve bütün bunlarin altinda sizin imzaniz var.




bilyorsan konus alim sansınlar bilmiyorsan sus adam sansınlar.
 
Ergenekon iddianamesindeki tuhaflıklarErgenekon iddianamesindeki tuhaflıklar



2450 sayfalık Ergenekon iddianamesine nüfuz ettikçe insanın tuhafına gidiyor.Söz konusu olan sanki Türkiye'nin aylardır konuştuğu darbe ve çete iddianamesi değil de, Soner Yalçın'ın yazdığı mizahi bir çete romanı.



Bugün iddianamede yer alan bazı iddiaları aktarıp yorumu size bırakacağız.

1) Başbakan Tayyip Erdoğan 22 Temmuz seçimleri öncesinde ANAP'la birleşmesin diye Mehmet Ağar'a 60 milyon dolar vermiş. (Delil iki kişi arasındaki telefon görüşmesi ve bu iddianamede yer alıyor)

2) Deniz Baykal Ergenekon operasyonları sırasında ele geçen ve kime ait olduğu bilinmeyen bir not'a göre bir firmadan 5 milyon götürmüş. (Delil sadece kime ait olduğu bilinmeyen iki satırlık yazı, iyi mi!)

3) Veli Küçük, Çevik Bir ve MHP Milletvekili Hasan Özdemir ortaklaşa Tekirdağ Malkara'da bir fabrikaya el koymuşlar ve 50 milyon doları aralarında bölüşmüşler. (Somut zerre bir delil yok ama iddia iddianamede)

4) Malkara'daki fabrikadan 50 milyon doları paylaştığı iddia edilen Veli Küçük'ün kullandığı cep telefonunun faturalarının Sedat Peker tarafından ödendiği yine iddianamede yer alan bir başka iddiadır. (Adamın milyon dolarları var ama cep telefonunun faturasını başkasına ödetmeye muhtaç öyle mi?)

5) Kemal Alemdaroğlu'na göre Ahmet Necdet Sezer mankafa imiş. Şaşırmayın böyle bir konuşmanın geçtiği telefon kaydı da Ergenekon iddianamesinde.

6) İlhan Selçuk yaptığı bir telefon konuşmasında Cumhuriyet'in Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay için "Habire konaklar ve arabalar alıyor. Bu da fazla oluyor" ifadesi de yine iddianamede yer alıyor. (Bunun iddianameye alınması Balbay'ın meçhul yerlerden para aldığını ortaya koymak için mi anlayamadım?)

7) Orgeneral Çetin Doğan'ın Tuğgeneral Volkan Kaplan'la yaptığı telefon görüşmesinde Tansu Çiller için; "Geberesi kadın da Sünni. Mesut Yılmaz da öyle. Yakın olsak Karadayı sünepesine etki ederdik" şeklindeki sözleri de iddianamede.

8) Sanatçı Emel Müftüoğlu'nun mini bir torpil ricası da aynı şekilde iddianamede.

9) ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin ofisinin bilgilenmek için çağırdığı üç Türk gazeteci olayı da iddianamede darbeye dış hazırlık mealiyle yer alıyor.

10) İlhan Selçuk'un evinde bulunan bir yazılı nota göre Oral Çelik'e güya 500 bin dolar ödenecekmiş. Bu da iddianamede.(Tam bu noktada bir parantez açalım ve Oral Çelik'in Ağca ile beraber Cumhuriyet'in yayınları sebebiyle afişe olduklarını belirtelim. Hal bu iken 84 yaşındaki İlhan Selçuk Oral Çelik'e para transfer edip güya eylem yaptıracakmış.. Delil yok sadece sezgi ve yorum var)

11) Danıştay saldırganı Alpaslan Arslan'ın hesabındaki 100 milyar da iddianamede. (Baba İdris Arslan önceki akşam Saygı Öztürk'ün Manşet adlı TV programında açıkladığına göre hesaplarında var olan para, emekli ikramiyesi, satılan daire payı ve tahsil edilen bir alacak, ki bunun belgeleri ve banka kayıtları ortada... Hal bu iken savcılık hiçbir araştırma yapmaksızın bankada olan bir parayı bile Ergenekon'a bağladı)

12) Veli Küçük'le Alparslan Arslan'ın beraber fotoğrafı iddianamede önemli delil. (Alparslan Arslan'ın babası İdris Arslan yine Saygı Öztürk'ün Manşet programında; "O fotoğraftaki oğlum değil. Bunu İslamcı medya dahil herkese bildirdim, ama kimse umursamıyor. Oğlumu benden daha mı iyi tanıyorlar. Oradaki çocuk asla Alparslan değil.. Benim oğlum 1.82 boyunda, oradaki çocuk çok kısa." Bu bile o çocuğun Alparslan olmadığını kanıtlar, ama ne savcı ne de diğerleri beni dinlemiyor ve illa da o senin oğlun diyorlar)

13) Muzaffer Tekin'in Veli Küçük'ün elini öpmesi tek başına delil imiş... (Aman dikkat, el öpmelere ara verin.. Ergenekon sanığı olabilirsiniz! Yahu adam eski komutanını görmüş ve elini öpmüş olamaz mı?)

14) İnsanlara Kur'an'a el bastırarak yemin ettiren Kuvayı Milliye Derneği Başkanı Fikri Karadağ bir beyana göre meğer Hıristiyan imiş. (Öyle olduğunu hiç sanmam, ama bunun örgütle, suçla ne alakası var.)

15) Tandoğan'daki ünlü miting de Ergenekon faaliyetiymiş.(Eyvah ki eyvah... O mitinge bir milyon insan gibi ben de katılmıştım. Yoksa ben de Ergenekoncu muyum?)

16) 12 Eylül'de darbe olacağını PKK önceden öğrenmişmiş.(İyi de bu iddianın Ergenekon ile ne ilgisi var?)

17) Ergenekon: PKK, Hizbullah, Dev-Sol ve DHKP-C'nin ardındaki güç imiş. (Belge ve ciddi bir bilgi var mı, yok, ama nedense iddianamede.)

18) Ergenekon terör örgütünün öldüreceği isimler iddianameye göre şunlarmış: Süleyman Demirel, Deniz Baykal, Ahmet Necdet Sezer, Tuncay Özkan, Emin Çölaşan ve Şener Eruygur. (Bu iddiayı ortaya atan şahıs Ergenekon'un Danıştay cinayetiyle irtibatı var diyen ve bu konuda tek tanık olan Osman Yıldırım'dır.. Şimdi soralım Şener Eruygur'a da Ergenekon tarafından suikast yapılacak idiyse Şener Paşa bu örgütün yöneticisi sıfatıyla nasıl tutuklu olabilir? Ne o, yoksa adam kendi kendini mi öldürtecekti?

NOT: İddianamedeki tuhafıklar bitmedi ama benim yerim bitti. Yorum sizin efendim.

Sabahattin ÖNKİBAR ANKARA, 29 Temmuz 2008 Salı
 
Ergenekon Neymiş !..


Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu’nun öldürülmelerinde ve 2007'de Ankara Ulus Anafartalar Çarşısı ile 2008 başında Diyarbakır Final Dersanesi'ne saldırı olayında RDX içerikli patlayıcı kullanıldığı kayıtlara geçmişti. Bu patlayıcı türünün gizli servisler tarafından kullanıldığı, 1993’teki Mumcu cinayeti ile açıklanmıştı. Son derece profesyonelce işlenen bu cinayetlerin gerçek failleri hiçbir zaman bulunamadı. Fakat şimdi bu suikastler “Ergenekon operasyonudur” deniliyor ! Yani Ergenekon dış güçlere bağlı, büyük bir gizli servis miymiş ?

Son olarak İstanbul’un Güngören mahallesi Menderes çıkmazında yaşanan kanlı eylemde de RDX içerikli patlayıcı kullanıldığı belirtildi.
Planlayıcıları için de önce “PKK ihtimali” üzerinde durulurken sonra “Ergenekon ihtimali” dendi !..

Ergenekon iddianamesi için referans alınan kişilerin ifadelerine bakarsak; bizim ulusalcı görüşteki aydınlarımız, gazetecilerimiz ve hatta PKK ile yıllarca çarpışan TSK’mizin her kademesindeki subaylarımız, hükümeti rejim değişikliğine zorlamak için masum vatandaşlara yönelik kanlı eylemler düzenleyerek, darbe yapacaklarmış !.. Hizbullah, DHKP-C ve PKK gibi teröristleri başta MİT, JİTEM ve TSK kurup, yönlendirmiş !..

Abdullah Öcalan başarısız görülünce tasfiye edilmiş! PKK kurmaylarının yerine TSK’den askerler yerleştirilecekmiş !.. Yani binlerce askerimizi yine biz vurdurmuşuz! Suikastlere kurban giden bütün aydınlarımızı Ergenekon öldürmüş !.. Masum sivilleri kendi kendimize katletmişiz. Ekonomimizi alt üst eden bu savunma bütçesini öylesine, keyfi harcamışız !...

Bu traji komediyi sahneye koyanlar, heyecanla komplo teorilerini anlatırken, karşılarına aklı başında, ulusunun değerlerine sahip çıkan birilerini gördüklerinde ter içinde kalarak saldırganlaşıyor, çocuksu hallere bürünüyorlar. Komplo teorilerini üretip Ergenekon adındaki operasyonun temellerini atan bu kişilerin tam teşekküllü bir hastanede psikolojik sağlık taramasından geçirilmesi gerekmektedir.

Dün geceki Fatih Altaylı’nın “Teke Tek” programı söylediklerime bir örnektir.
Ergenekon’un komplo teorisi babalarından Star Gazetesi Ankara temsilcisi Şamil Tayyar dün gece Ergenekon’un 1 numarası olarak düşündüğü kişinin şu an dışarıda, emekli bir orgeneral olduğunu, iddianamedeki 1 numarayla ilgili tarifin yetersiz ve anlamsız olduğunu ifade etti. Bazı ifadelerini kayıtlara geçmemek kaydıyla sadece konunun araştırılması için savcıya ilettiğini söyledi. 1 numara ile ilgili de bilgi vermiş ancak kayıtlara geçirilmediği için iddianamede yer almamış !..

Türkiye’yi alt üst eden bu operasyonun iddianamesinin dayandırıldığı kişi ise Tuncay Güney ve O da iddianamede yok! Güney’in açıklamalarını izlediğimde bende bıraktığı izlenim ruh hastası olabileceğidir. Hahamlığı konusunda ise araştırmacı-Yazar Moşe Grosman adlı bir Türk Yahudisi izleyici telefonla canlı ile yayına bağlanarak, Tuncay Güney’in “haham yardımcısı oldum” iddiasının doğru olmadığını belirtmişti.

Haham yardımcısı olmak için fakülte bitirmek gerektiğine dikkat çeken Grosman, “Bu adam güzel rol yapıyor. Orijinali rabi olan, Amerikalıların rabay dedikleri haham yardımcılığı için ilahiyat fakültesi bitirmek gerekir. Bunun dışında da eğitimler gerekir ve bu eğitimlerle yaklaşık 8-10 yıl sürer rabay olmak. Acaba tüm diğer söyledikleri de bunlar gibi mi merak ediyorum. Ayrıca, Yahudi olduğunu söylüyor. Sonradan Yahudi olunmaz.

Yahudilik tıpkı Türklük gibi doğuştandır.
Musevilik ise İslâmiyet gibi sonradan seçilebilir” şeklinde konuya açıklık getirdi.

Yazık ki bu kişinin bir takım belge ve ifadelerine dayandırılarak 13 aydır hapiste yatan kişiler var, süreç içinde bir kişi öldü, biri de ağır hasta olduğu için çıkarıldı. İçeride tutuklu olarak bulunan kişilerin pek çoğu emekli, yaşlı ve dolayısıyla yılların getirdiği yorgunlukla önemli hastalıkları olan insanlar…

2,455 sayfalık iddianamenin büyük kısmı hukuken ne kadar kabul görebilir ?..

Yani bir insanı hukuken suçlayabilmeniz için kesin ve maddi delilleriniz olması gerekir. Gizli Tanıkların ifadeleri ne kadar güvenilir olacak? Birileri, birilerini sevmiyorsa, intikam almak için ya da bir takım zorlamalarla ifadeler veriyorsa, ne olacak? Türkiye’yi böylesi bir operasyonla bölmeye alet olanlar tarihte bütün bunların hesabını verebilecekler mi?

Tutuklanarak hapsedilen insanların pek çoğu aylarca emperyal güçlere dikkat çekerek, “Kıbrıs elden gidiyor”, “Türkiye’nin ulusal devlet yapısı ve Türkiye’nin toprak bütünlüğü tehlikede” dediler. Şimdi Kıbrıs’ta “Tek vatandaşlık, tek egemenlik” deniliyor, “TSK Ada’dan çıksın” deniliyor. Hükümetteki yetkililer Kıbrıs’taki “Tek Egemenlik” konusunda ne yapacaklar? TSK, çekilecek mi yavru vatandan ?..

Ermenistan’a sınırlar açılsın mı, açılmasın mı gizli görüşmeleri sürerken, Ermeni meselesi üzerine milli tarihçimiz, TTK Başkanı Yusuf Halaçoğlu görev süresi bittiği için kendisine bile ibra edilmeden görevine son verildi. Ermenistan’a sevimli görünebilmek için mi ? Sayın Halaçoğlu’nun yerine atanan Ali Binici, Türk Tarih Kurumu’nu yönetebilecek vasıflara haiz midir? Sözde Ermeni soykırımını kabul edecek misiniz ?

Sınırları açıp, Ermenistan’ın coğrafyada kuvvetlenip büyümesine ön ayak olacak mısınız ? Ülkemizde Ermenilerin işledikleri katliamları, bürokratlarımıza yönelik stratejik cinayetlerini ve çok değil sadece 1992 yılında Azerbeycan’daki Türkmen soydaşlarımıza yönelik soykırımı ayaklar altına alacak mısınız ? Dağlık Karabağ bölgesinin halen Ermeni işgalinde bulunduğunu ve ülkemizden de toprak taleplerini olduğunu unutacak mısınız ?

Hemen hemen her gün üstelik de çoğu sınırlarımız içinde kalleşçe şehit edilen Mehmetçiklerimiz varken, eğer siz derseniz; “PKK’yı MİT, JİTEM ve TSK kurdu”, yüreği yaralı şehit ailelerine ne yaparsınız, biliyor musunuz ? Kısa bir süre önce TSK’mizin aldıkları istihbarat üzerine sınırlarımızdan girmek üzereyken yakaladıkları PKK’lı teröristlerin üzerinden Amerika’nın Irak’a gönderdiği ve kaybolan glock marka tabancalar ve kanlı eylem planları çıkmıştı. Hikaye mi yani şimdi bütün bunlar ? TSK’nin yıpratılmasından kimlerin yararı olabilir, ne amaçla yapılır ve bu lanet plana kimler ortak olmaktadır ?

Atatürkçü-Laik kesimleri sindirmek için ek gözaltı ve tutuklamalar gelecek mi? Davası açılmış olmakla birlikte henüz yargılanmayan, dolayısıyla suçları kesinleşmemiş kişiler için, taraflı medyanın manşetten verdikleri karalayıcı haberlerin ülkemize, bu kişi ve kurumlara verdikleri zararları maddi manevi tazmin edebilecekler mi ?

İstanbul’da yapılan hain saldırının hemen bir sonrası Kerkük’te Kürtlerin düzenlediği mitingde de patlama oldu; yine pek çok ölü ve yaralı var. Patlamanın ardından Kürt göstericiler Türkmen kurumlarına ait binalara saldırdı. Eylemlerin ortak hedefi sivillerdi ve özel seçilmiş siyasi zamanlama ile stratejik olarak gerçekleştirilmiş görünüyor. Taraflı komplo teoricileri üzerinden gidersek Ergenekon bu durumda Kuzey Irak’ta da Kürt-Türkmen çatışması çıkarmayı hedefliyor, öyle mi ? ..

Bugün gündemde yer alan diğer ilgi çeken haber ise Başbakan Erdoğan’ın İstanbul’da yaşanan patlama gecesinde olay yerine 5 dakika mesafedeki Veliefendi Hipodromu'ndaki programını akşam saatlerinde iptal ettiği oldu. Başbakan Erdoğan bu soruları son derece sert yanıtladı ve tepkisinde haklı da olabilir ama yine de kendisinin bilgisi dışında bu sorulara maruz bırakılıp, kendisini zorda bırakmak, kamuoyunda kafaları karıştırmak için özellikle programını değiştirecek ortam yaratılmış olamaz mı ?..

Nurten AKYAZILILAR
 
Ahmet HAKAN


İddianamedeki en geyik belge

"ERGENEKON İddianamesi Geyikleri" başlıklı bir kitap yazılsa...

Hiç kuşkunuz olmasın...

Acayip oylumlu, çok eğlenceli müthiş bir kitap çıkar ortaya...

Kitabın en matrak bölümü ise, Ergenekon tutuklusu Fikri Albay’ın evinde bulunan bir belgenin yer aldığı bölüm olur...

Fikri Albay’ın evinde ne türden bir belge mi bulunmuş?

Cevap veriyorum:

Yaşar Büyükanıt Paşa ile Başbakan Tayyip Erdoğan arasında gerçekleşen gizli bir görüşmenin tutanakları...

Belgeye göre...

"Gizli görüşme" aşağı yukarı şöyle bir havada cereyan etmiş:

YAŞAR PAŞA: Sayın Başbakan! Sizi hangi yabancı güçlerin buralara getirdiğini biliyoruz... Memleketi satmaya çalıştığınızın da farkındayız... Ama şunu bilin ki: Bizi satın alamayacaksınız...

TAYYİP ERDOĞAN: (Kara Murat’a ayar veren Bizans Tekfuru’nun küstah adamı edasıyla) Ha! Ha! Ha! Daha fazla direnme Yaşar Paşa! Artık bu memleket bizden sorulur... Her yeri ele geçirdik... Bir tek siz kaldınız... Gideceğin başka bir yer yok... Sen de bize katıl...

YAŞAR PAŞA: Asla ve kata... Tek kişi kalsam bile sizin saflarınıza geçmem...

TAYYİP ERDOĞAN: İnat etme Yaşar Paşa...

YAŞAR PAŞA: Burada daha fazla duramam...

TAYYİP ERDOĞAN: Hata yapıyorsun Paşa... Pişman olacaksın...

Görüldüğü gibi...

Yaşar Paşa "Fatih’in fedaisi Kara Murat" rolünde... Tayyip Erdoğan ise "Bizans Tekfuru’nun Osmanlı’daki adamı" rolünde...

* * *

Çok değil birazcık akıl, izan ve irfan süzgecinden geçirildiğinde...

Fikri Albay’ın evinde ele geçirilen bu belgeye yapılacak tek bir hareket var:

Buruşturup çöp sepetine fırlatmak...

Ancak...

Sevgili kahraman savcımız Zekeriya Öz, "Tamek’se koy sepete" yöntemine gösterdiği sadakatten milim taviz vermediği için...

Bu gerzek metni, "Ergenekon İddianamesi"nin "Ekler" bölümüne büyük bir titizlik ve özenle yerleştirmiş...

Peki bu durumda kafa bulmazsın da ne yaparsın?

Gerçi "Ergenekon İddianamesi"ne vahiy muamelesi çeken bazı demokrat kalemlerimiz, "Sulandırma arkadaşım sulandırma" diyerek meselenin ciddiyetine dikkat çekebilirler...

Onlar için hazırladığım, "Ben ne yapayım birader? Malzeme sulu" şeklinde bir yanıt, çıkınımda saklıdır...
 
Geri
Üst