İşbirlikçilerin Hedefi Kemalizmdir İleri !..
Figen ÖZEN
30 Ağustos’ta Mustafa Kemal, şimdiki adıyla Zafertepe’de Türk Ulusuna şu emri vermişti :
" Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir, ileri !.. ’’
Mustafa Kemal’in emri harfiyen yerine geldi.
Düşman vatan topraklarından kovuldu.
Bağımsızlığı için can veren Türk Ulusu emperyalizmin devlerine diz çöktürdü.
Şimdi ise bir yerlerden başka bir emir veriliyor.
Hedef Kemalizm, hedef Cumhuriyet, hedef vatanın bölünmez bütünlüğü;
ileri. İlerliyorlar; nefes almadan, duraksamadan ilerliyorlar.
1930’da yazdığı kitapta Kurt Zeimke sömürgeciliğin en büyük düşmanı Kemalizm’dir diye yazmıştı. Doğrudur, emperyalizmin en büyük ve en amansız düşmanı Kemalizm’dir. İşte bu nedenle emperyalistler ve onların işbirlikçileri hedef olarak Atatürkçülüğü seçmişlerdir. Çünkü Atatürkçülük, bağımsızlıkçı, vatanın ve milletin çıkarlarını önde tutan, yabancı devletlerin nasihatlerini kabul etmeyen, emperyalizme direnen, dünü bugünü kapsayan yarını aydınlatan bir anlayıştır.
Eğer sömürgeciliğe karşı iseniz, hele hele bir de Kemalist ideolojiyi yaşam felsefesi olarak kabul etmişseniz siz onların gözünde hedefsiniz; üstelik emperyalist güçlere TARAF olmadığınız için de suçlusunuz. Ergenekon soruşturmasında uydurma bilgileri manşet olarak kullanmayı adet haline getiren işbirlikçilerin gazetesi TARAF bakın nasıl bir sürmanşet kullanmış:
‘’1923’te kurulmuş,2008’de arınıyor’’ Bu nasıl bir kin, nasıl bir nefrettir anlamak mümkün değil. Kimsesizlerin kimsesi olan Mustafa Kemal’in Türk Milleti ile birlikte Cumhuriyet için 2008’de arınıyor diye manşet atmak vatan hainliği ile eş değerdir. Ayrıca cumhuriyetin arınmaya ihtiyacı da yoktur.1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti her türlü esaretten, bağımlılıktan, zilletten, yabancılardan şefaat isteme gibi bir gafletten arınmış bağımsız bir devlettir.
Kendi öz kaynakları ile geçinen, milli değerlerine ve vatan topraklarının bütünlüğüne sahip çıkan Cumhuriyetin,29 Ekim 1923’ten beri yapılan tüm saldırılara rağmen ayakta durması, temellerinin bağımsızlık anlayışının güç kattığı bir harçla nasıl sağlamlaştırıldığının bir göstergesidir.
Ancak 10 Kasım 1938’den bu yana dışa bağımlılık nedeniyle, Kemalist devrimlerin ötelenmesi emperyalistlerin işine yaramış ve Türkiye’yi çökertmek için her türlü oyun sahneye konmuştur. Bu oyunun senaryosu ABD ve AB emperyalizmi tarafından yazılmış; dünün Ali Kemalleri, Damat Ferit Paşaları, Molla Mustafalarının günümüzde yaşayan benzerleri tarafından sahneye konulmuştur. Onlar emperyalizmin kuklalarıdır; kimi İngiltere Kraliçesine sadakat yemini etmiş, kimi de Saros’tan gelen yeşil dolarlara veya AB’nin Avrolarına biat etmişlerdir.
Hedef sadece Kemalist ideoloji değildir.
Hedef Cumhuriyetin sağlam dayanaklarıdır.
Hedef bağımsız olması gereken Türk Yargısıdır.
Türk Silahlı Kuvvetleridir.
Üzülerek ifade etmek gerekir ki, AKP’nin kapatılma davasının açılmasıyla birlikte Türk Yargı’sına yapılan iç ve dış dayatmalar artmıştır. Bunun yanı sıra savcılık makamının iddia makamı olduğunu bilmezden gelenler, Ergenekon İddianamesini hazırlayan Zekeriya Öz’ü ‘’iyi savcı ’’ ; AKP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvuran Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını ise ‘’kötü savcı’’ olarak nitelendirmiştir. Hatta bununla da yetinmeyip Sn. Abdurrahman Yalçınkaya’yı yazdıkları yazılarla adeta tehdit etmişlerdir. Onların tümü karanlık ‘’Sabah’’ların, işbirlikçilerin ‘’Taraf’’ı olan gazetelerin kalemşorlarıdır.
Peki, Sn. Erdoğan’ın Akdeniz Ülkeleri Birliği Toplantısı’na katılmak için gittiği Fransa’da, Sarkozy’e ‘’AB Ülkelerini etkileyin, AKP’nin kapatılmasına tepki göstersin’’ricasına ne demeli ? Ben diyecek bir şey bulamadım.Ya siz ?... Şimdi Bağımsızlık Savaşı’nda Manisa’nın işbirlikçi Valisi Hüsnü (yadis) Beyi hatırlayın. Bağımsızlık Savaşı zaferle sonuçlanınca Yunanistan’a kaçmış dinini ve milliyetini değiştirmiştir. Ölünce de Yunanistan bu vatan hainini – ölmüş bir insanın ardından bu tabir kullanmak istemezdim ama – bir çöp gibi kimsesizler mezarlığına gömmüştür. ABD’nin ve AB’nin oyuncağı olan günümüz işbirlikçileri, işlevleri bitip bir kenara atılınca bazıları gibi Cumhuriyet bağırsaklarını boşaltıyor cümlesini asla kullanmayacağım.
Biz Kubilay’ın katili Derviş Mehmet ve hempaları için bile böyle düşünmedik. Refah ve Fazilet Partileri kapatılınca da suçları sabit olup hüküm giymiş insanları dışkıya benzetmek aklımıza gelmedi. Çünkü Türk Yargısına güvenimiz tam. Beğensek de beğenmesek de hem Yüce Mahkemenin hem de Ergenekon Davasının görüleceği mahkemenin kararlarına saygılıyız.
Kemalist İdeoloji bana yalnız Cumhuriyete, milli değerlerimize değil aynı zamanda insanlara da saygılı olmayı öğretti.
İşte biz Kemalistler ve işbirlikçiler arasındaki fark.
‘’Türkiye, Türklere bırakılmayacak kadar değerlidir ’’ gerçeğini bilenler; doğal kaynaklarımızı,zengin madenlerimizi, bereketli topraklarımızı ele geçirmek için uğraş veriyorlar.
Ama karşılarında büyük bir engel var. Atatürkçü Düşünce ve Bağımsızlık Anlayışı. İşte bu nedenle bu emri verdiler.
İŞBİRLİKÇİLER, İLK HEDEFİNİZ KEMALİZMDİR, İLERİ…
Bu emri kim mi verdi ?..
Kim mi bu işbirlikçiler ?..
Düşünün, çok zorlanmadan tümünün isimleri gelecek aklınıza .
Benden söylemesi..