Akp' nin kapatılması yönünde verilen iddianame ne kadar mesnetsiz ve komikse, alınan bu kararda bir o kadar mesnetsiz ve komiktir.
Karara bir bakarmısınız; "Akp, laiklik karşıtı eylemlerin odağıdır, fakat bu kapattırmayı gerektirecek ölçüde değildir."
Bundan dolayı parti kapatılmayacak, para cezası verilecektir. Ne şiş yanacak nede kebap.
Akp' lilerin yüreğini partiyi kapatmayarak serinletenler laikçi fanatikleride unutmamış, partinin odak olduğu yönündeki kararla bir boncukda onlara vererek; "ahadana işte! yüce mahkeme ne mal olduklarını tescil etti" avuntusu ve en ufak bir kafa bozukluğunda " şeriat üç vakte kadar gelmezse ahadana ne olayım" diye car car edecekleri bir malzeme icat etmiş oldu.
Şimdi ne oldu?
Ne olacak? Tabiki herkes mutlu oldu...
Chp ve zihniyetinin bendeleri; "Artık tescilli mürteci oldunuz" diye horozlanarak bundan sonraki her fırsatta irtica ve cumhuriyet elden gidiyor edebiyatını derinleştirerek kuvayı milliye! ruhunu şad edecekleri için içten içe mutlu oluyorlar.
Yek diğerleri de;
Akp' liler, kararın verdiği esriklikle "demokrasi kazandı" diye naralanarak kendilerinden geçip kazandıkları "pirus"(1) zaferinin keyfini sürüyorlarlar.
Demokrasi kazandı, ha!
Adalet tecelli etti ha!
Akp' nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu kanıtlandı ha!
Her şeyin tamamen siyasi saiklerle tasarlandığı ucuz bir çadır tiyatrosu seyrediyoruz.
İçerden ve dışardan verilen telkinlerin gölgesinde yapılan yargılamalardan hukuki netice çıkmayacağı gün gibi aşikar.
Anayasa mahkemesi hangi karar için toplanacak olsa, bütün herkes parmak hesabı yapıp mahkeme üyelerinin hangi cumhurbaşkanının atadığını esas alarak netice ile ilgili yorum yapmıyor muydu? Yapıyordu elbette ve kimsede yanılmıyordu.
Böyle bir denklemin oluşturduğu yargı vasatından siyasi netice dışında ne bekleyeceğiz. Adalet mi? Hukuk mu?
Daha çok bekleriz.
Bir devlet böyle buharlaştırılır. Ve bir devlet ancak böyle budanır.
Hatırlarsanız, bu davayla ilgili olarak iddianamenin açıklandığı ilk günlerde ekseriyetin tahmini partinin kapatılacağı istikametindeydi. Nedenide yukardaki parmak hesabıydı. Son 15-20 gündür bu kanaat değişmiş ve partinin kapatılmayacağı yönündeki görüşler ağırlık kazanmıştır. Peki ama neden?
Perde arkasını görebilenler; Ergenekon davasının genişletilmesinin ancak ve ancak ergenekonu kontrol eden mekanizmaların izni ve müsadesi ile imha edilebileceğini bildikleri için, taraflar arasında bir mutabakat tesis edildiğini anlamakta gecikmedi. Bu mutabakat aslında sadece bunla ilişkili bir mutabakat değil , Amerika ve İngiltere liderliğinde yeniden kurgulanan yeni projeye entegre olma sözü alınmış ve bu küçük detay çeşitli yollarla halledilmiştir.
Bakın size bir tüyo vereyim; bu tip durumları önceden tahmin etmek için uluslararası finans kuruluşlarının müşterilerine Türkiye' nin durumu hakkında yaptığı kısa dönemli analizlerini takip etmeniz yeterlidir. Verilen mesajları hakkıyla okuyup yorumlayabilirseniz gelecek için yaptığınız tahmin ve öngörüler tutabilir. Bu hadise ile ilgili finans kuruluşların karardan önce yaptığı tahminlere bir göz atarsanız ne dediğimi daha iyi anlarsınız.
Aslında Akp' nin içinde bulunduğu durum zavallı bir durumdur. Akp' nin hükümette olmasından dolayıda bu durum memlekete sirayet edecek kadar sıkıntılıdır. Peki ama Akp neden zavallı bir durumdadır.
Neden olacak, tamahkarlıklarından ve içlerindeki iktidar hırslarından dolayı.
İktidarın sağladığı gücün büyüsüne kapılıp onun kölesi olanların tipik reflekslerini gösteriyorlar.
Hadise şudur; parti kapatılmayacak fakat öyle bir karar alınacak ki, ne zaman Akp şirazesinden çıkacak gibi olursa ufak bir tehditle hizaya sokulacak duruma getirilecektir.
Mahkemenin partiyi kapatması için nitelikli çoğunluk olan yedi kişinin evet demesi gerekiyordu, fakat bir eksiği olan altı kişi buna evet dedi, kalan dört kişi bu altı kişiyle beraber bu partinin, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu ve fakat bu odak olma durumu yoğunluk kazanmadığı için ikaz mahiyetinde mali bir ceza verilmesine hükmettiler.
Bu, şu anlama geliyor;
Ey Akp, seni istediğin gibi kapattırmadık ama bizim kurguladığımız yeni organizyona tam anlamıyla tabi olmaz ve kılçıklık yaparsan senin kapanmana hayır diyen bir kişinin reyi, yarın evete çok kolay dönebilir.
Anladığım kadarıyla Akp bu pazarlığa hırsı dolayısıyla evet demiştir. Keşke buna direnebilselerdi.
Türkiye artık ne soğuk savaş şartlarının nede soğuk savaştan sonra şekillenen tek kutuplu dünya düzenin oluşturduğu şartların Türkiyesi. Yaklaşık on sene önce başlayan bu süreç, son günlerde yaşadığımız olaylarla nihai şeklini almakta. Artık geleneksel dış ve iç tehdit algılarımızla beraber AB ile ile ilişkilerimizden ekonomimize, ortadoğuya bakışımızdan Pkk ekseninde değerlendirilen bölücülük hareketlerine her ne varsa hepsi birden yeni şekil ve muhtevaya bürünmekte. Elbette iddia edildiği gibi bu değişimin tetikleyici faktörü, devletimizin müstakil iradesi değildir. Başkalarının yazdığı senaryonun figüranlığına devam ediyoruz anlaşılan.
Dünya yeni baştan kurgulanıyor ve bu kurguya göre pazarlıklar yeni baştan değerlendiriliyor. Bu süreç yeni bir dönemi işaret etmektedir, Amerika' dan bağımsız olarak gerçekleşen yeni güç merkezleri, enerji kontrolü ve yakın bir gelecek için öngörülen küresel iktisadi durgunluk gibi nedenlerle dünyanın yeni bir değişime gebe olduğunu ve ülkemizin bu senaryonun bir parçası olarak yeniden revizyona tabi tutulduğunu görmek gerekiyor.
Bu süreç Amerika' nın tek başına kurguladığı bir proje değildir. Bu sürece pazarlık güçleriyle dahil olup mutabakata oturanlar arasında neredeyse Amerika kadar güçlü, uluslararası finans konfederasyonuda vardır. Bu yeni düzenin oluşturulması için bizim ülkemizde olduğu gibi başka coğrafyalarda da örtülü operasyonlar yapılmaktadır.
Dünyada bundan sonra neler olacak tahminini başka yere ve zamana bırakalım fakat ülkemizle ilgili öngörümüzü yapalım.
Akp daha liberal bir çizgiye çekilecek.
Dini hassasiyet sahiplerinin hiç bir sıkıntısı giderilmeyecek.
İslama ilişkin her göndermeyi, laikçi fanatikler "irtica" çığırtkanlığıyla gündeme getirip birilerinin partinin kapatılması yönündeki sopasına göre Akp' liler gönüllü maymuna döneceklerdir.
Akp, bir daha böyle bir tehditin muhattabı olmamak için kucağından inmediği AB bürokratlarıyla olan münasebetleri daha bir iştahla devam edecektir.
Ortadoğu ile ilgili bağımsız hiç bir politika üretilemeyecek, ülkemiz AB' ye güvenli olarak enerji nakleden bir coğrafya olacaktır.
Akıllı çocuk olduğu takdirde cari açığını her daim finanse edeceği ortam hazırlanacaktır. Sıcak paraya dayalı ekonomik büyüme stratejimiz devam edecek ekonominin bu gününe ait sıkıntılar gündemdem uzun süre düşmeyecektir.
Tayyip Erdoğan, karardan hemen sonra "bir daha yapmıcam abi" moduna girip sevgi,dostluk ve kardeşlik mesajları verecektir.
"Yeni Türkiye " projesi tam anlamıyla devreye girecek ve harici güçlerin vesayeti farklı bir konsept üzerinden devam edecektir.
Demokrasi kazandı ha!!!
Ömer Faruk Sanal
kaynak: Milliyetçiler sitesi
(1) Pirus Zaferi, galibi olmayan zafer anlamında kullanılan bir deyimdir. Anlayacağınız aptalların zaferidir.
Askeri ve siyasi literatürde sıkça kullanılan bir kavram, ağır kayıplar verilerek kazanılan, aslında kazananın da kaybetmeye mahkum olduğu galibiyetleri anlatmak için kullanılır. Makedon imparatoru Büyük iskender'in uzaktan akrabası Yunan Epir Kralı Pirus, MÖ 280'li yıllarda italya'ya fethe gider. Pirus'un 20 fil desteğindeki ordusu çok kanlı savaşlara tutuşur. Romalılar, topraklarını büyük bir özveriyle savunur. Ne pahasına olursa olsun zafer kazanmak isteyen Pirus, geri çekilmez. Çok kanlı geçen, iki tarafın da büyük kayıplar verdiği savaşlardan Pirus galip çıkar. Bazı kaynaklara göre Pirus, önemsiz zaferler için ordusunun neredeyse tamamını heba etmiştir. iddiaya göre Pirus, tanrim bana bir daha boyle zafer verme dedirtmiştir. O zamandan bu yana sahte zaferleri, yenenin de aslında yenilmeye mahkum olduğu galibiyetleri anlatmak için Pirus Zaferi kavramı kullanılıyor.
Karara bir bakarmısınız; "Akp, laiklik karşıtı eylemlerin odağıdır, fakat bu kapattırmayı gerektirecek ölçüde değildir."
Bundan dolayı parti kapatılmayacak, para cezası verilecektir. Ne şiş yanacak nede kebap.
Akp' lilerin yüreğini partiyi kapatmayarak serinletenler laikçi fanatikleride unutmamış, partinin odak olduğu yönündeki kararla bir boncukda onlara vererek; "ahadana işte! yüce mahkeme ne mal olduklarını tescil etti" avuntusu ve en ufak bir kafa bozukluğunda " şeriat üç vakte kadar gelmezse ahadana ne olayım" diye car car edecekleri bir malzeme icat etmiş oldu.
Şimdi ne oldu?
Ne olacak? Tabiki herkes mutlu oldu...
Chp ve zihniyetinin bendeleri; "Artık tescilli mürteci oldunuz" diye horozlanarak bundan sonraki her fırsatta irtica ve cumhuriyet elden gidiyor edebiyatını derinleştirerek kuvayı milliye! ruhunu şad edecekleri için içten içe mutlu oluyorlar.
Yek diğerleri de;
Akp' liler, kararın verdiği esriklikle "demokrasi kazandı" diye naralanarak kendilerinden geçip kazandıkları "pirus"(1) zaferinin keyfini sürüyorlarlar.
Demokrasi kazandı, ha!
Adalet tecelli etti ha!
Akp' nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu kanıtlandı ha!
Her şeyin tamamen siyasi saiklerle tasarlandığı ucuz bir çadır tiyatrosu seyrediyoruz.
İçerden ve dışardan verilen telkinlerin gölgesinde yapılan yargılamalardan hukuki netice çıkmayacağı gün gibi aşikar.
Anayasa mahkemesi hangi karar için toplanacak olsa, bütün herkes parmak hesabı yapıp mahkeme üyelerinin hangi cumhurbaşkanının atadığını esas alarak netice ile ilgili yorum yapmıyor muydu? Yapıyordu elbette ve kimsede yanılmıyordu.
Böyle bir denklemin oluşturduğu yargı vasatından siyasi netice dışında ne bekleyeceğiz. Adalet mi? Hukuk mu?
Daha çok bekleriz.
Bir devlet böyle buharlaştırılır. Ve bir devlet ancak böyle budanır.
Hatırlarsanız, bu davayla ilgili olarak iddianamenin açıklandığı ilk günlerde ekseriyetin tahmini partinin kapatılacağı istikametindeydi. Nedenide yukardaki parmak hesabıydı. Son 15-20 gündür bu kanaat değişmiş ve partinin kapatılmayacağı yönündeki görüşler ağırlık kazanmıştır. Peki ama neden?
Perde arkasını görebilenler; Ergenekon davasının genişletilmesinin ancak ve ancak ergenekonu kontrol eden mekanizmaların izni ve müsadesi ile imha edilebileceğini bildikleri için, taraflar arasında bir mutabakat tesis edildiğini anlamakta gecikmedi. Bu mutabakat aslında sadece bunla ilişkili bir mutabakat değil , Amerika ve İngiltere liderliğinde yeniden kurgulanan yeni projeye entegre olma sözü alınmış ve bu küçük detay çeşitli yollarla halledilmiştir.
Bakın size bir tüyo vereyim; bu tip durumları önceden tahmin etmek için uluslararası finans kuruluşlarının müşterilerine Türkiye' nin durumu hakkında yaptığı kısa dönemli analizlerini takip etmeniz yeterlidir. Verilen mesajları hakkıyla okuyup yorumlayabilirseniz gelecek için yaptığınız tahmin ve öngörüler tutabilir. Bu hadise ile ilgili finans kuruluşların karardan önce yaptığı tahminlere bir göz atarsanız ne dediğimi daha iyi anlarsınız.
Aslında Akp' nin içinde bulunduğu durum zavallı bir durumdur. Akp' nin hükümette olmasından dolayıda bu durum memlekete sirayet edecek kadar sıkıntılıdır. Peki ama Akp neden zavallı bir durumdadır.
Neden olacak, tamahkarlıklarından ve içlerindeki iktidar hırslarından dolayı.
İktidarın sağladığı gücün büyüsüne kapılıp onun kölesi olanların tipik reflekslerini gösteriyorlar.
Hadise şudur; parti kapatılmayacak fakat öyle bir karar alınacak ki, ne zaman Akp şirazesinden çıkacak gibi olursa ufak bir tehditle hizaya sokulacak duruma getirilecektir.
Mahkemenin partiyi kapatması için nitelikli çoğunluk olan yedi kişinin evet demesi gerekiyordu, fakat bir eksiği olan altı kişi buna evet dedi, kalan dört kişi bu altı kişiyle beraber bu partinin, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu ve fakat bu odak olma durumu yoğunluk kazanmadığı için ikaz mahiyetinde mali bir ceza verilmesine hükmettiler.
Bu, şu anlama geliyor;
Ey Akp, seni istediğin gibi kapattırmadık ama bizim kurguladığımız yeni organizyona tam anlamıyla tabi olmaz ve kılçıklık yaparsan senin kapanmana hayır diyen bir kişinin reyi, yarın evete çok kolay dönebilir.
Anladığım kadarıyla Akp bu pazarlığa hırsı dolayısıyla evet demiştir. Keşke buna direnebilselerdi.
Türkiye artık ne soğuk savaş şartlarının nede soğuk savaştan sonra şekillenen tek kutuplu dünya düzenin oluşturduğu şartların Türkiyesi. Yaklaşık on sene önce başlayan bu süreç, son günlerde yaşadığımız olaylarla nihai şeklini almakta. Artık geleneksel dış ve iç tehdit algılarımızla beraber AB ile ile ilişkilerimizden ekonomimize, ortadoğuya bakışımızdan Pkk ekseninde değerlendirilen bölücülük hareketlerine her ne varsa hepsi birden yeni şekil ve muhtevaya bürünmekte. Elbette iddia edildiği gibi bu değişimin tetikleyici faktörü, devletimizin müstakil iradesi değildir. Başkalarının yazdığı senaryonun figüranlığına devam ediyoruz anlaşılan.
Dünya yeni baştan kurgulanıyor ve bu kurguya göre pazarlıklar yeni baştan değerlendiriliyor. Bu süreç yeni bir dönemi işaret etmektedir, Amerika' dan bağımsız olarak gerçekleşen yeni güç merkezleri, enerji kontrolü ve yakın bir gelecek için öngörülen küresel iktisadi durgunluk gibi nedenlerle dünyanın yeni bir değişime gebe olduğunu ve ülkemizin bu senaryonun bir parçası olarak yeniden revizyona tabi tutulduğunu görmek gerekiyor.
Bu süreç Amerika' nın tek başına kurguladığı bir proje değildir. Bu sürece pazarlık güçleriyle dahil olup mutabakata oturanlar arasında neredeyse Amerika kadar güçlü, uluslararası finans konfederasyonuda vardır. Bu yeni düzenin oluşturulması için bizim ülkemizde olduğu gibi başka coğrafyalarda da örtülü operasyonlar yapılmaktadır.
Dünyada bundan sonra neler olacak tahminini başka yere ve zamana bırakalım fakat ülkemizle ilgili öngörümüzü yapalım.
Akp daha liberal bir çizgiye çekilecek.
Dini hassasiyet sahiplerinin hiç bir sıkıntısı giderilmeyecek.
İslama ilişkin her göndermeyi, laikçi fanatikler "irtica" çığırtkanlığıyla gündeme getirip birilerinin partinin kapatılması yönündeki sopasına göre Akp' liler gönüllü maymuna döneceklerdir.
Akp, bir daha böyle bir tehditin muhattabı olmamak için kucağından inmediği AB bürokratlarıyla olan münasebetleri daha bir iştahla devam edecektir.
Ortadoğu ile ilgili bağımsız hiç bir politika üretilemeyecek, ülkemiz AB' ye güvenli olarak enerji nakleden bir coğrafya olacaktır.
Akıllı çocuk olduğu takdirde cari açığını her daim finanse edeceği ortam hazırlanacaktır. Sıcak paraya dayalı ekonomik büyüme stratejimiz devam edecek ekonominin bu gününe ait sıkıntılar gündemdem uzun süre düşmeyecektir.
Tayyip Erdoğan, karardan hemen sonra "bir daha yapmıcam abi" moduna girip sevgi,dostluk ve kardeşlik mesajları verecektir.
"Yeni Türkiye " projesi tam anlamıyla devreye girecek ve harici güçlerin vesayeti farklı bir konsept üzerinden devam edecektir.
Demokrasi kazandı ha!!!
Ömer Faruk Sanal
kaynak: Milliyetçiler sitesi
(1) Pirus Zaferi, galibi olmayan zafer anlamında kullanılan bir deyimdir. Anlayacağınız aptalların zaferidir.
Askeri ve siyasi literatürde sıkça kullanılan bir kavram, ağır kayıplar verilerek kazanılan, aslında kazananın da kaybetmeye mahkum olduğu galibiyetleri anlatmak için kullanılır. Makedon imparatoru Büyük iskender'in uzaktan akrabası Yunan Epir Kralı Pirus, MÖ 280'li yıllarda italya'ya fethe gider. Pirus'un 20 fil desteğindeki ordusu çok kanlı savaşlara tutuşur. Romalılar, topraklarını büyük bir özveriyle savunur. Ne pahasına olursa olsun zafer kazanmak isteyen Pirus, geri çekilmez. Çok kanlı geçen, iki tarafın da büyük kayıplar verdiği savaşlardan Pirus galip çıkar. Bazı kaynaklara göre Pirus, önemsiz zaferler için ordusunun neredeyse tamamını heba etmiştir. iddiaya göre Pirus, tanrim bana bir daha boyle zafer verme dedirtmiştir. O zamandan bu yana sahte zaferleri, yenenin de aslında yenilmeye mahkum olduğu galibiyetleri anlatmak için Pirus Zaferi kavramı kullanılıyor.