Suud Krala Devlet Madalyasını İptal Davası
Av. Tezcan Çakır
DANIŞTAY BAŞKANLIĞI'NA / ANKARA
DAVACI : Av. Tezcan Çakır
DAVALI : Başbakanlık
T. TARİHİ : 8 .11.2007 günlü ve 26694 sayılı R. G. Tebliğ ile duyurulmuştur.
T. KONUSU : Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz El Suud'a Devlet Şeref Madalyası verilmesine ilişkin 3.11.2007 tarihli ve 2007-12760 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemidir.
OLAY:
1- 8.11.2007 günlü ve 26694 sayılı Resmi Gazete yayımlanan Tebliğ; ülkemizi ziyaret etmek üzere gelen Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz El Suud'a,
" Şeref Madalyası verilmesi "
yolunda 3.11.2007 tarihli ve 2007-12760 sayılı Bakanlar Kurulu kararı alındığını kamuoyuna duyurmuştur. Bakanlar Kurulu kararı, Resmi Gazetede yayınlanmamış olmakla beraber, söz konusu tebliğ ile alındığı anlaşılmaktadır.
2- " Devlet Şeref Madalyası " 24.10.1983 tarih ve 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Yasasının 2. maddesinin (b) bendi uyarınca verilmiştir.
3- İlgilinin madalyanın gerekçesi veya nedeni olarak da;
"… Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin her alanda güçlendirilmesi ve bölgemizin barış ve istikrara kavuşması için sorunların çözümüne yönelik şahsi çaba ve katkıları ... "
gösterilmiştir.
A- Dava ehliyeti hakkında:
1- Ankara Barosuna kayıtlı olarak serbest avukatlık yapmaktayım.1136 sayılı Avukatlık yasasının 2. maddesi,
" …. her türlü hukuki mesele ve analaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini, hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını… "
avukatlığın amacı olarak belirtmiştir. Avukatlardan oluşan baroların, hukukun üstünlüğünü sağlamakla görevli olduğu yasanın 76. maddesinde öngörülmüştür.
2- Öte yandan, 30601426046 kimlik numarasıyla, T.C vatandaşlığına sahibim.
Vatandaşı olmakla övündüğüm Ulusumun ve dolayısıyla Devletimin en üstün madalyasının, tebliğde öne sürülen gerekçelerden yoksun bir kişiye Devletim adına verilmesinden üzüntü ve elem duydum.
Madalyanın üzeri altın kaplama olmasa bile,- ki yönetmeliğin 5. maddesi uyarınca, altın kaplamalı ve "T.C." sembolünü taşıması gerekir- ülkeme ait bir değer, öne sürülen nitelik ve değerleri taşımayan bir kişiye verilmiştir. Sade bir vatandaş olarak da, Anayasanın 36. maddesi uyarınca ortaya çıkarılan bu ölçüsüzlüğe hukuki bir tavır koyabilme hakkımın olduğunu sanmaktayım.
B- Hukuki düzenlemeler:
1- 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar yasasının 2. maddesi; Devlet madalyasını üç tür olarak tanımlamıştır. Maddede aynen;
a) Devlet Şeref Madalyası; " Devlet Şeref Madalyası, Bakanlar Kurulunun teklifi, Cumhurbaşkanının tevcihi ile Türkiye Cumhuriyetinin bekası, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü, toplumun huzuru, birlik ve beraberliği için yurt içinde veya yurt dışında üstün feragat, fedakârlık, başarı ve yararlık gösteren Türk ve yabancı uyruklu kişilere verilir. "
b) Devlet Övünç Madalyası; " İlgili bakanın teklifi, Bakanlar Kurulunun onayı ve Cumhurbaşkanının tevcihi ile yurt içinde veya dışında gösterdiği sorumluluk ve görev anlayışı içinde feragat ve fedakarlık, başarı ve yararlılık dolu çalışmalarıyla Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti adına haklı gurur kaynağı teşkil ederek malul olanlara ve şehit olan kişilerin bu Kanunun 5 inci maddesinde belirtilen mirasçılarına verilir."
Dava konusu Bakanlar Kurulu kararını göremediğimiz için tebliğe itibar ederek, madalyanın yasanın 2/b maddesi uyarınca verildiğini kabul etmemiz gerekmektedir.
Ancak, madalya verilen kişinin yasanın 2/b maddesinde belirtilmiş kişilerden olmadığı çok açıktır.
Eğer, tebliğ ve Bakanlar Kurulu kararındaki yasal dayanak 2933 sayılı yasanın maddesi ( 2/b) ise, hukuki sakatlık daha baştan belirgin bir haldedir.
Kral Abdullah,
" …. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti adına malul ve şehit olan kişilerinden olmadığı gibi, bunların mirasçıları … "
da değildir.
Basında yer alan haberler " Devlet Şeref Madalyasının " verildiğini yazdığına itibar edersek, bu takdirde yasanın (2/a) maddesindeki koşulların oluşmadığını aşağıdaki bölümlerde açıklamağa çalışacağım.
2- Bakanlar Kurulunun 4.07.1988 gün ve 88- 13039 kararıyla kabul edilip, 7.8.1988 gün ve 19892 sayılı Resmi Gazete yayımlanan " Devlet madalya ve Nişanları Yönetmeliği " 2933 sayılı yasanın 13. maddesi uyarınca çıkarılmıştır.
Yönetmeliğin 2. maddesi kapsamı, 4. maddesi de madalyayı tanımlamıştır.
Madalya ;
" yurtiçinde veya dışında, Türkiye Cumhuriyetinin bekasında, ülkenin ve milletin bölünmez. bütünlüğünün korunmasında, Devletin yücelmesinde ve milli menfaatlere katkıda, hizmet ve vazifede, üstün feragat, fedakârlık, başarı ve yararlık gösteren kişilere verilen muhtelif cins ve değerde bir sembol… "
olarak tanımlanmıştır.
Yönetmeliğin 8 . maddesinde belirtilen kişi veya makamların, madalya ve nişanlara layık görülen gerçek veya tüzel kişileri, makama önerebilecekleri öngörülmüştür. Bu makam yönetmeliğin 4. maddesine göre, Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğüdür.
Yönetmeliğin 9. maddesi de, Genel Müdürlükte toplanan tekliflerde ilgilinin kimliği, madalyaya layık ve talep edilme sebepleri ile ve varsa belgelerin de ekleneceğini düzenlemiştir.
Yönetmeliğin düzenleme biçiminden anlaşıldığı gibi, ilgiliye madalya verilmesini isteyen bir kamu makamı ve bunun yazılı neden ve belgeleri anılan genel müdürlükte bulunmaktadır.
Bir Hukuk Devleti olduğumuzdan, herhalde " bana madalya verene, ben de bir madalya vereyim … " denilmemiştir. İdarenin yargısal denetiminin yapılması gerçekten amaçlayan bir Hukuk Devleti isek, madalyayı öneren kamu makamı, önerisinin nedenini ve belgelerini içeren dosya, anılan Genel müdürlükten resen istenip değerlendirilmelidir.
Hukuksal Durum ve İptal Nedenleri:
Bu dava; kralın ziyaret günü ve nedeni, ziyaret biçim ve protokolü, karşılanma ve ağırlama biçimi üzerine kurulu olmamakla beraber, bu hususlarda gösterilen Devlet ciddiyet ve zaafiyet eksikliği veya yetersizliği, aynı zamanda madalyanın verilmesine de neden olduğundan, gerektiği ölçüde bu gibi hususların üzerinde durulmuştur.
Elbette, bir hukukçu olarak konunun diplomatik ve tarihsel, sosyal ve siyasal boyutunu bir yana bırakarak salim kafayla hukuki açıdan değerlendirilmesi çabası içinde olmağa çalışılacaktır.
1- Öncelikle belirtmek gerekir ki, madalya verilmesinin yasal koşulları oluşmuş (!) veya oluşturulmuş veya bu dava nedeniyle hemen oluşturulabilecek olsa bile, ilgilinin ülkemize, ülkenin ve demokratik toplum düzeninin kurucu olan Mustafa Kemal Atatürk' e karşı aldığı tavırlar nedeniyle hakketmediği kanısındayım.
Öte yandan, "ulusal çıkar" kavramı, iki ülke ve toplumlar arasında yaşanılan gerçekler ile halen ve herkez için geçerli hukuk kuralları göz ardı edilerek, iki kişi arasındaki özel ilişki madalya alışverişiyle resmileştirilmiştir.
2- Tebliğde yazılı olan madalya verilmesinin nedeni/ gerekçesi ;
" Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin her alanda güçlendirilmesi ve bölgemizin barış ve istikrara kavuşması için sorunların çözümüne yönelik şahsi çaba ve katkılar … "
imiş.
Anlaşılan odur ki, ilgili kişi iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirmek üzere geçmişte esirgememiş olduğu ilgi ve çabayı (!), ileride de devam ettirecek imiş.
Bu hususun güvenceye bağlandığı anlaşılıyor. Bunun yanı sıra, halen bölgenin barış ve istikrara yönelik katkılarından dolayı da, madalyayı hak etmiş imiş. Bu gerekçelerin neler olduğu, madalya teklif yazısında, Bakanlar Kurulu gerekçesinde görüleceğinden, resen getirtilip irdelenmelidir. Böylece, ilgilinin iki ülke ilişkilerini güçlendirme amaçlı olarak yaptığı ve yapacağı kişisel çaba ve katkılar, kamuoyunca da bilinir.
3- Somut olayda Mahkeme'nin re'sen araştırma yetkisinin harekete geçirilmesiyle, idarenin yasal sınırlarını aşıp aşmadığı anlaşılabilecektir. Uyuşmazlığın esasının çözümlenebilmesi için bu görev ve yetkinin kullanılması ve böylece idarenin, hukuka bağlılığı, yasal sınırları içinde olup olmadığı, dolayısıyla hukuka uygun bir Bakanlar Kurulu kararının tesis edilip edilmediği, hukuka saygılı bir idarenin varlığı anlaşılmış olacaktır.
"… Her ne kadar idari yargıda resen araştırma ve inceleme ilkesi geçerli ise de, bu olgu mahkemenin araştırmalarının keyfi bir şekilde yürütülebileceği anlamını gelmez…" [1] , "
"Gerçeğe ulaşılma doğrultusunda yapılan araştırma ve incelemelerin idarenin yerine geçme olarak düşünülmesi de mümkün değildir…" [2]
biçimindeki Danıştay kararları, resen araştırmanın boyutunu ve gerekliliğini ortaya koymaktadır.
İdare Hukuku öğretisinin üstadı, Ord. Prof.Dr. SS. Onar'ın konuya yaklaşımı da oldukça aydınlatıcıdır.
" Dairelerin veya kurulların bu yetkilerinin, tetkik ve hükmü başka mercilerine ait olan hususları kapsamayacağı tabiidir. …. İdari hâkimin bilgi toplama yetkisi, ancak idari hususlar hakkındadır… İdare mahkemesinin yetkisi sadece davanın unsurlarını uyuşmazlığı aydınlatacak bilgi toplamağa inhisar eder, faal idareye emir, talimat ve direktif verme kudreti yoktur… " [3]
biçimindedir.
4- Madalya verilen kişi, Türkiye Cumhuriyetinin sürekliliği, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü, toplumun huzuru, birlik ve beraberliği için yurt içinde veya yurt dışında üstün feragat, fedakârlık, başarı ve yararlık gösteren bir kişi değildir.
Eğer davalı idare, bu kanı ve iddiada ise, bunları tek tek kanıtlamalı ve belgelendirmelidir.
Ülkemiz için yaptığı fedakarlıklar, gösterdiği yararlı çalışmalar, uluslar arası arenada ülkemiz için gösterdiği çaba ve girişimler, ulusun bölünmez bütünlüğü, huzur ve birliği için yaptığı çalışmalar, nelerse kanıtlanmalıdır.
İşte bu nedenle, yargının resen araştırma yöntemini uygulamasını istemekteyim.
Kanımızca, iki ülke insanlarının Müslüman olmaları dışında hiçbir ortak yönleri yoktur.
Madalyalı kişi, Birinci Dünya ve Kurtuluş savaşında İngiltere ile birlik olup Türk askerlerin arkadan vuran bir aşiret devletin kralıdır.
Geçmişte Ulusal bağımsızlığımıza yardım ve katkısı olmadığı gibi, bugün geçerli olan Devlet ve hukuk düzenimizi kendisine benzetme çabası içindedir. Tarihin görebileceği en büyük Önderinin kimliğini, anlamını ve tarihsel ağırlığını bilmekten aciz ve saygısız bir kişidir.
Mekke'de Osmanlı mirası ECYAD kalesini yıktırarak tarihi değeri ve mirası yok etmiştir.
Onun yerine inşa ettirdiği iş merkezi- otel yapısıyla, ne kadar paragöz olduğunu göstermiştir.
Şeriat yasalarının uygulandığı, yargısız infazların ve teokratik polis devletinin geçerli olduğu, silah, petrol ve rüşvet ilişkileriyle ABD'nin kuklası olan bir devletin, ülkemizle ilişkileri tartışmalıdır.
Ulusal bir matem gününde, yerleşik diplomatik kuralları ile - anıtkabire gitmemesi, bayrağını indirmemesi, oteline çöl çadırı kimliği vermesi, ülke Cumhurbaşkanını ayağına çağırması vs gibi- Cumhuriyetin kurucusunu ve ilkelerini hiçe sayan kişiye, Türkiye Cumhuriyetinin en büyük madalyasını verilmesiyle, ulusal onurumuz kırılmıştır.
5- Öte yandan daha önceden tanışmış olmaları, 1983-1991 döneminde Cidde İslam Kalkınma Bankasından dolayı amir ve memur ilişkisi içinde bulunmaları,- madem ki kral, Bankanın patronu sayılır ve banka çalışanları da kralın memurudur - aynı manevi değerlerle donatılı olarak yaşamaları, diğerinin de benzeri bir armağan vermesi gibi olgularla devlet adına ve devlet hesabından, madalya ve buna bağlı onurlandırma belgesi verilmez. Verildiğinde, ulusal onurumuz zedelenmiş olur.
Ülkeyi ziyaret eden devlet Başkanlarına sembolik ve bir anı olarak hediye eşyalar verilmesi gelenek ise, bunun ayrıca bir madalyayla desteklenmesi gerekmez.
Ülkemizi temsilen gidilen yabancı ülkelerde ve Ülkemizi ziyaret eden devlet Başkanlarına, gerek duyulursa ve bir karşılık olarak verilmesi gerekiyorsa, açık veya örtülü ödenekten hediye eşyalar, verilegelmiştir.
Bu tür hediyelerin bedeli, tüm vatandaşlardan elde edilen gelirlerden sağlandığı halde, şimdiye kadar kimse " benden aldığım vergi ile ne diye hediyeler veriyorsun " dememiştir.
Ama hediyenin konusu ülkenin onur madalyası olduğunda; olaya oldu-bitti, ahbap – çavuş ilişkisi, karşılıklı alış-veriş gibi bakılamaz.
Hacca gidecek vatandaş sayısını arttırma amaçlı olarak görülemez.
Sorun, Ulusun vatandaşlarını, halen ve geçmişte bu ülke için savaşanlarını, savaşırken arkadan vurulan atalarımızı çok yakından ilgilendirir.
Savaşta bile, on binlerce kişi savaşır, üstün yararlılık ve fedakârlık gösterir, fakat bazılarına madalya verilir. Dünyada o kadar ilişkide olduğumuz ülkeler varken, neden şeriat ile yönetilen bir ülke başkanı seçilmiştir .?
Bir ulusun onur madalyası, herkese değil, hak edene verilir.
Devletimizin kurucusuna ve kuruluş felsefesine açıkça meydan okuyan birine, kamu vicdanı ve tepkisi göz ardı edilerek Devletin en yüksek madalyası verilemez.
Atatürk'e sevgi ve saygısızlığını her ortamda ortaya koyan kişiye Atatürk'ün kurucusu olduğu Devlet, en üstün madalyasını en aykırı kişiye veriyorsa, madalya dışında bunun bir başka nedeni, anlamı olmalıdır. Milli bayramı ve matem günlerini, alternatif bir başka toplantı ve gösteriler düzenlemekle geçiren yöneticilerimiz, ulusal matem gününü seçerek birilerine özel mesaj iletmek istemiş olabilirler.
6- 2933 sayılı yasaya göre,
" Devlet Şeref Madalyası " Bakanlar Kurulunun teklifi, Cumhurbaşkanının tevcihi ile"
ile verilmektedir. Tebliğe göre, Bakanlar Kurulu bir karar aldığı anlaşılmakta ise de, 3-13 Kasım tarihli Resmi Gazetelerde yayımlanmadığı görülmüştür. Bu durum Bakanlar Kurulu kararı olmadığı değil, yayımlanmasından kaçınıldığı anlamında kabul edilebilir.
Bakanlar Kurulu kararının kesinleşmesi veya uygulanabilir bir hale gelmesi ise,
" Cumhurbaşkanının tevcihi " ile mümkündür. "
Tevcih; yöneltme, rütbe verme, mana verme, yorumlama anlamına gelmektedir.
2933 sayılı yasa ve yönetmelikte, tevcihin nasıl sağlanacağına açıklık getirmemiştir.
Tevcih; yazılı karar alma, yazılmış olan kararı onaylama veya yazılı karar doğrultusunda işlem ve eylemde bulunma biçiminde olabilir.
Hangi yöntemle sonuca ulaşılırsa ulaşılsın, Bakanlar Kurulunca bir karar alındıktan sonra yapılabilmektedir.
Bir başka anlatımla, madalya verilmesine dair Bakanlar Kurulu kararı, bir ön- hazırlık- işlemdir.
Bundan sonra Cumhurbaşkanının alacağı karar veya tavır, bu ön işleme kesinlik kazandırmaktadır. Öyleyse, ortada zincirleme- halkalı - bir idari işlemler dizini var denilebilir. Halkalı işleminin başlangıcındaki sakatlık, nihai işlemi de sakatlar.
Öte yandan, Cumhurbaşkanının kararı veya takındığı tavır, yoklukla sakattır.
Çünkü, 5678 sayılı yasada, görevde bulunan Cumhurbaşkanının yasa değişikliğinden sonra hukuki durumunun ne olacağını belirleyen geçici maddeye yer verilmemiştir.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine dair yasa, referandum sonucunda yürürlük kazanmış olduğundan, görev süresinin son ermiş olması ve 60 gün içinde halk tarafından Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılması gerekir. Yargılama sürecinde söz konusu 60 gün geçirilmiş olacağından, karar aşamasında bu tartışmanın yapılması gerektiği kanısındayım.
7- Hukuk, yaşayan ve yaşanılan toplumsal ilişki ve olaylara bir çözüm getiren, kurallara bağlayan bir bilim dalıdır. Hukuk, toplumsal olaylardan etkilenir, bunları bir kurala bağlar. Bu nedenle madalya verilmesine ilişkin yasal düzenlemeler dışında, iki ülke ve vatandaşları arasındaki tarihi, diplomatik ve sosyolojik gelişme ve olaylara bakılarak bir sonuca ulaşılmalıdır.
" Verilmiş olan madalyanın davası görülmez.", " İptal kararı verilse bile, uygulanması sorun yaratır. "
denilse bile, davanın gerçek sahibi olan toplumun tavır ve tutumuna daha çok önem vermekteyim.
Davanın usulden veya esastan reddi, hukuki inancımı ve vicdani kanımı değiştirmez.Toplumun, Devletimizin kurucusuna ve kuruluş felsefesine sahip çıkacağına inanıyorum. Demokratik ve laik bir Cumhuriyetin, şeriat kurallarını uygulayan bir ülke yöneticisine, Cumhuriyetin en üstün madalyasını vermemesi gerektiğini düşünüyorum. Somut olayda, demokratik, laik ve Hukuk Devletine yakışmayan bir karar alınmış ve uygulanmıştır. [4]
Demokrasilerde hukuk, tarafların gücü ya da statüsüne göre yorumlanmaması gereken, evrensel kurallar bütünüdür.
SONUÇ: Açıklanan nedenler ve resen görülecek sair hususlarla dava konusu kararın iptaline, avukatlık ücreti ile yargılama giderlerinin davalı idareye yükletilmesine karar verilmesini, saygılarımla arz ve talep ederim. 13.11.2007
Av. Tezcan Çakır
EK:
Dava konusu Bakanlar kurulu kararı R.G. bulunamadığından eklenilememiştir.
BK Tebliği
--------------------------------------------------------------------------------
[1] - Dn. 3. D. 25.10.1989 gün ve E:89/452-2340 s.k. Dan. Der. Sayı:78-79 sh:176
[2] _ Dn. 9. D. 20.5.2004 gün ve E2002/5192, K:2004/3381 s.k. Dan. Der. Sayı:6 sh:222
[3] . SS Onar. İ.H. Umumi Esasları Cilt 3. sh. 1984
[4] - Ana.MK.27.3.1986 E .1985/31,K.1986 /11 9.5.1986 - 19102 sayılı R.G