BOP Camilerde

Evet konuyu çok iyi anladım ve her yorumuda okudum. Benim bu konuya eleştirim bu şekilde sevgili kardeşim. Çok boyutlu düşünmek lazım basit bir konu değil. Allah'a emanet olun
 
yaw bizim burda da merkezi sistemde yapılıyor cuma namazı hutbesi falan ama dostum ben bunları hic duymamıştım.Yada ben mi dikkat etmedim diycem ama bu tür canı alıcı şeylerden bahsetselerdi haberimiz olurda ya.
 
Bugün “Büyük Ortadoğu Projesi” adıyla ortaya atılan dâvâ aslında “İslâm Âlemi Projesi” dir. Bu keyfiyet muhtevâsında Uzakdoğu’daki müslüman memleketlerinden Fas’a kadar pek çok ülkenin mevcud olmasıyla sâbittir. Peki öyleyse neden “İslâm Âlemi” adı yerine “Ortadoğu” sözü kullanılmaktadır. Bu, sadece ve sadece yahudi emellerini setr içindir. İslâm Dünyası’na yeni bir şekil vermek istenmesinin yahudi siyâsî emelleri ve İsrail’in geleceği kadar Amerika’nın müstakbel menfaatleri de rol oynamaktadır. İsrail’in İslam Dünyası’na kendi bekasını sağlamak maksadıyla vermek istediği şekil, bütün müslüman devletleri üçe-beşe bölerek gelecekte hiçbirinin kendisi için bir tehlike arzetmemesi olduğunu daha önce bir nebze izah etmiş bulunmaktayız.

Amerika’nın menfaati ise bu âlemin tabii kaynaklarını istismardır. Şöyle ki, Dünya’da günde seksen milyon varil petrol tüketilmektedir. Bunun dörtte biri Amerika tarafından tüketildiğine nazaran o en büyük petrol müstehlikidir. İstihlâk eylediği petrolün ise ancak on iki milyon varilini çıkarabilmektedir. Bu petrol üreticileri arasında rekor olmakla beraber Amerika yine de “petrol fakiri” dir. Günde beş buçuk milyon varil petrol çıkaran Suudî Arabistan, bunun kendisi yüzden birini bile istihlâk edemediğinden “petrol zengini” sayılmaktadır. Amerika’nın ise günlük sekiz milyon varil dışarıdan satın almak mecbûriyetinde olmaktadır. Bu miktar on yıl içinde on milyon varilin üztüne çıkacaktır. Zira bir çok kuyularında petrol tükenmeye yüz tutmuştur. Amerika, Suud petrolunü “Aramko” adıyla kurduğu bir şirket mârifetiyle çıkartmakta ve bu petrolün yüzde ellisini çıkarma külfeti mukabilinde bedelsiz alabilmektedir. Diğer müslüman memleketlerinde de aynı durumu gerçekleştirmek istemektedir. Bugün onun Saddam Hüseyin ‘i bahane ederek Irak’a girmesinin sebebi budur.

Afganistan’a yerleşme sebebini ise yukarıda izah edildiği üzere Çin ve Hindistan’ı kontrol altında tutabileceği bir üssü’l-harekeye sahip olma ihtiyacıdır. Buna ilâveten o ülkede mevcud bulunan ve yeni keşfedilmiş olan “pallatyum” adlı stratejik madeni ele geçirmektir. İsrail’in İslâm Âlemi üzerindeki plan ve düşüncelerinin yukarıda zikredilen sebeplere ilâveten bir de su ihtiyacına bağlı olduğunu burada ehemmiyetle tebârüz ettirmek gerekir. Gerçekten gelecekte Ortadoğu’da su ihtiyacı artan nüfus muvâcehesinde –daha da çoğalacak ve bu durum bilhassa İsrail için hayatî bir değer kazanacaktır. Bugün onun Golan Tepeleri’nden sağlayabildiği içme suyu tamamıyla kifâyetsiz olduğu gibi çölü yeşertmek gâyesiyle giriştiği teşebbüsler de suya olan ihtiyacını her an arttırmaktadır.

Amerika’yı nice zamandan beri kendi siyâsî emellerine mâhirâne bir sûrette kullanmış olan İsrail, Amerika’nın petrol ihtiyacını bu devlet için bir yem gibi kullanarak onu kendi emellerine paralel bir mevkîye sevkedebilmiştir. Tıpkı 19. asır nihâyetinde İngilizlere yaptığı gibi.. Fakat Amerika, girdiği her Ortadoğu memleketinde bir bünyeye dâhil olmuş yabancı unsur gibi telakkî edilip tevâlî eden yanlışları sebebiyle “Çirkin Amerikalı” hüviyetiyle arz-ı endâm edince emellerine re’sen ulaşmak yerine bir vâsıta aramak mecbûriyetini hissetmiş ve bunun için de Türkiye’yi bulmuştur. Yahudi siyâsî emelleri icâbı olarak bölünmüş olan İslâm Âlemi’ni daha da bölünmüşlüğe müncer olsa bile bir “ağabey” vâsıtasıyla tek elden güdümüne almak ihtiyacı Amerika için an-be-an artmaktadır. Girdiği her yerde istenmeyen bir müstevlî mevkiine düşmekten kurtulamaması, bu ihtiyacı gittikçe vazgeçilmez hâle getirmektedir. Bu sebeplerdir ki, Türkiye’yi onun tarihî mirasını kullanmak sûretiyle bu iş için bir “taşeronluk” a imâle etmeye çalışmaktadır. Son günlerde Türkiye’de laik ve kemalist bir düzen yerine “ılımlı İslâm” adıyla vâkî olan telkinlerin derûnî sebebi budur. Zira laik ve kemalist bir Türkiye, Âlem-i İslâm’da yadırganacağı cihetle bundan vazgeçmesi istenmektedir. Âlem-i İslâm’da Türkiye’yi bir “baş” durumuna getiren böyle bir projenin içinde hilâfetin yeniden ihyâ edilmesi arzusu bile mevzubahistir. Bunun için daha şimdiden gizli gizli çalışmalar başlamıştır. Türkiye’de laikliği ve kemalizmi –âdetâ- bir “din” gibi benimsemiş bulunan bazı çevrelerin “ılımlı İslâm” ifadelerine şiddetle karşı çıkışları, henüz su yüzüne çıkmamış bulunan bu gerçeğe vukûfiyettendir.

Bize gelince, Türk millletinin yeniden ve âlemşümûl bir kudret olmasının önündeki en büyük engel, “sakîm kemalizm ve laiklik anlayışı” olduğuna nazaran, bunların bertaraf edilmesi her türlü hâlukârda zarardan çok kâr tevlid edecektir. Bir tarattan AB, kemalizmin fârik ve mümeyyiz vasfı olan “militarizm” sebebiyle onu reddetmekte, diğer taraftan da Amerika, Ortadoğudaki şahsî emellerine ulaşabilmek için bizi kullanmak istemektedir. Şu durumda Ortadoğu petrollerinin işbaşındaki idareciler tarafından büyük ekseriyetle gaspedilmiş olmasından daha kötü olmayacak bir Amerikan plânına neden karşı çıkalım. Saddam’ın “altmış dört milyar dolarlık” serveti ona gökten mi yağmıştır?!. Etrafındaki insanların devâsâ servetleri de cabası… Demek ki, Irak petrollerini Amerika çıkarsa herhalde Irak halkına bu yerli işgalcilerden daha fazla pay vereceği muhakkaktır. Esâsen Batı ülkeleri her tarafta toprak altında mevcud olan petrolü kasalarında bir ihtiyaç akçesi olarak görmektedirler. Ucuz veya pahalı onu elde etmek mecburiyetindedirler. Batı sanayii en az daha elli sene bu petrol olmaksızın ayakta kalamaz.

Şu ihtiyaç ve yerli halklar tarafından kendilerinin müstevlî görülmesi sebebiyle yerli bir partnere ihtiyaçları mutlaktır. Bunun ilk keşfeden Amerika değildir. AB de aynı ihtiyacı hissetmekte ve bizi Amerika’ya kaptırmamak için kapısında oyalamaktadır.

Bizse tarihî miras ve şahsiyetimize avdetin önündeki engelleri tek başımıza gerçekleştiremeyeceğimizden AB ile birlikte Amerika’nın da bu husustaki yardımlarından müstağnî kalamayız. Esâsen böyle bir arzuya üç yüz milyar dolara yaklaşmış olan bir borç kamburuyla istesek de meyledemeyiz. Şu hâlde dâhildeki islâmî gelişmelere muvâzî ve muâvin bir kudret, böylece dışımızda zuhûr ediyor demektir. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.

Şu kısa hülâsâdan anlaşılacağı üzere, bir devleti büyük yapan mezkûr üç unsurun üçü de sevk-i kader ile ânbeân geri gelmekteyken buna bir de hâricî şartları ekleyerek düşünürseniz, Türkiye ‘nin yakın bir gelecekte, Osmanlı ‘nın en büyük olduğu zamandan daha büyük olacağı gerçeği ortaya çıkar. Bu günümüz şartlarında tek bir bayrak altında gerçekleşmeyebilir. Fakat unutmamak gerektir ki, İslâm Âleminin bugünkü perişanlığının asıl sebebi başsızlıktır. Hilâfetin ilgasından sonra husûle gelen boşluğu doldurmak üzere kurulmuş bulunan “İslam Konferansı Daimi Teşkilâtı” o boşluğu doldurmaya hiçbir zaman kifâyet edememiş ve gelecekte de edemeyecektir.

Yukarıda Türkiye’nin geleceği ile alâkalı olarak söylediklerimiz, başın teşekkül etmek üzere olduğunu göstermektedir. Bu oluş tamamlandığı gün İslâm Âleminin de “Kur’an Medeniyeti” nin yeni ve şa’şaalı bir safhasını idrak edeceğinden şüphe edilemez.

Müslüman milletler âilesinin her birinin toparlanma şartlarını onların zâtî ve mahallî şartlarıyla ayrı ayrı tahlil etmek îcâb ederse de biz burada bir iki noktaya kısaca temâs ederek bu uzun yazı serisini nihayetlendirmek istiyoruz.

Bu gün Filistin ‘de cereyan eden fâcia, Müslüman Arapları o topraklardan kaçırmak maksadına bağlı bir emelin neticesidir. Gerçi daha şimdiden oradaki nüfus sağa sola dağılarak yüzde elli nisbetinde azalmıştır. Filistin’in hemen yanıbaşındaki Ürdün devletinde yaşayan Filistinliler , yüzde altmıştan fazla bir ekseriyettirler. Bununla beraber Müslümanlardaki nesil bereketi sarsılan nüfus dengesini kısa zamanda telâfî edecektir. Zira -siyonist propagandaların tesiriyle- bugün İsrail’in sağladığı Dünya çapındaki destek sondur. O bu desteği bir daha bulamayacaktır. Fazladan olarak Amerika desteği de on seneye kadar artık kendisi için vârid olmayacaktır. Aksine Dünya umûmî efkarıyla birlikte Amerika’nın da desteği mağdur ve mazlum Filistinliler’in yanında yer alacaktır.

Şu muhtemel gelişmelerin Âlem-i İslâm’da husûle getireceği tesirler üzerinde ne söylense azdır. Biz burada şu kadarını ifade edelim ki, yakın bir gelecekte siyonizmin en fazla aksülamelle karşılaşacağı iki ülke, Türkiye ve Amerika olacaktır. Bu iki ülkede siyonistler için vâkî olacak hendikaptan kurtulmak, onlar için asla mümkün görünmemektedir.

Bugün İslâm Dünyası’ndaki devletler demonte olmuş (parçalarına yartılmış) bir motorun parçaları gibidir. O iktisâdî ve coğrâfî bakımdan bir montaja, yani birleştirip bütünleştirilmeye muhtaçtır. Başta “su” olmak üzere “petrol” ve “doğalgaz” gibi geleceğin en stratejik ehemmiyete hâiz maddeleri ekseriyetle bu âlemdedir. Onları birbirine düşüren ihtilafların temel müşevvik ve âmili siyonizmin, artık kemâlden zevâle dönüş safhası başlıyor.

Bugünkü hâdiselerin sebep ve tohumları geçmişte olduğu gibi, yarınkilerinki de bugündedir. Bugün nüve halindeki -siyonizme müteveccih- nefret, gitgide katmerleşerek büyüyecek ve bu müessir ortadan kalkınca İslâm Âlemi’nin birleşip kuvvetlenmesi önlenemeyecektir.

Bugünkü hâdiselerin sebep ve tohumları geçmişte olduğu gibi, yarınkilerinki de bugündedir. Bugün nüve halindeki -siyonizme müteveccih- nefret, gitgide katmerleşerek büyüyecek ve bu müessir ortadan kalkınca İslâm Âlemi’nin birleşip kuvvetlenmesi önlenemeyecektir.

Osmanlı ‘yı parçalayarak onun yerine -Siyonizme bir nefes aldırmak için- küçük küçük devletçikler kuranlar, âdeta bir kaplan postunu kırk tilkiye kürk yapmış gibidirler. Bunların hiçbiri, bir yavru kaplan olamadı. Lakin, “öz, çekirdek ve tarih mirası” Türkiye ‘de, Türk insanının idrakinde, bâkî kaldığı için onun yakın bir gelecekte, nasıl genç bir kaplan olarak ecdâdının yerini alacağını, bütün Dünya hayret ve dehşetle müşâhede edecektir.

b-Netice

Bu oluşun esbâb-ı mûcibesini yukarıda binnisbe ifade etmiş olmamıza rağmen burada bir noktayı daha tebârüz ettirmek isteriz. O da şudur:

Allah, bir milleti yükseltmeyi murad ettiği zaman içte ve dışta iki sebep halkeder. Dıştaki sebeb rakîp ve engel unsurların zaafa sürüklenmesi, içteki sebep ise evlatların dehâ çapında zekî ve dirâyetli olarak lutfedilmesidir. Bugün Türkiye üzerinde bu iki sebeb de hatır ve havsalaya gelmeyecek bir kemâlle gerçekleşme safhasındadır.

Gerçekten Türkiye’nin geleceğine en büyük engel teşkil eden İsrail, bütün Dünyâ için Filistin’de temâdî eden zulümleri dolayısıyla daha müşahhas bir düşman hüviyetiyle tezâhür etmektedir. Dünya’daki bütün milletler sabahtan akşama kadar Filistin’deki zulümleri seyretmekte ve idareciler buna bîgâne kalırken umûmî efkâr yahudi aleyhtarlığıyla an-be-an daha şiddetli bir sûrette şartlanmaktadır. Bilhassa anti-siyonist cereyân ve bunların neşrettiği yayınlar tarihte görülmemiş bir seviyeye çıkmıştır. Bir oluşun ömrünü uzatan “itidal” dir. İfrad veya tefrit neticeye süratle yaklaşmayı sağlar. İsrail zulümlerindeki şiddet bu tabiî kanundan hâriç kalamaz.

Buna ilâveten Amerika ve AB’nin Ortadoğu’daki emelleri de bir ara “taşeron” a ihtiyacı an-be-an artırmakta ve onlar böyle bir arayış içinde bulunmaktadırlar.

Diğer taraftan on-onbeş yaş altındaki türk çocuklarına dikkat edilirse zeka, ferâset ve dirâyet itibariyle bir mevhibe-i ilâhiyye olarak tarihte misli görülmemiş bir mükemmellik arzetmektedir. İnsanlar çocuklarını pazardan seçerek alma imkânında değildir. Onların zekâ ve ferâsetleri bir mevhibe ilâhiyyedir. Bir milletin yükselişinde en büyük müessir dâhildeki “rical bolluğu” dur. Bugünkü türk çocukları bu rical mebzuliyetini vaad eder mâhiyettedir.

Sözlerimizi hulâsâ ederek diyebiliriz ki, yakın bir gelecekte Dünya’da iki beynelmilel güç kalacaktır. Bunlardan biri “yahudi enternasyonal gücü” dür. Bunun kaptan gemisi mutlaka ve mutlaka Çin’dir. İkinci enternasyonal güç ise “İslâm” dır. Onun kaptan gemisi ise Türkiye olacaktır. Unutmamak lâzımdır ki, Peygamber aleyhissalâtu ve selâm, “İza erâdallâhu şey’en hayyeel esbab.” buyurmuştur. Yani, “Allah bir şeyi murad etti mi, esbâbı ona göre halk eder.” Murâd-ı ilâhîyi ne gibi unsurlarla tesbit edebileceğimizi yukarıda bir nebze arzetmiş bulunuyoruz. O esbâb muvâcehesinde dünyaya bakıldığında Dünyâ’nın “Türk” , daha emin bir tâbirle söylemek gerekirse “müslüman” beynelmilel gücü ile yahudi beynelmilel gücünü karşı karşıya getireceği ve galebenin “İslâm” şeklinde tecellî edeceği bedâhat derecesindedir.

Allahu ya’lemu bissevab!.. yani doğrusunu Allah bilir!..

Bu yazı Kadir Mısıroğlu‘nun “Filistin Dramı’nın Düşündürdükleri” isimli eserinin son kısmından iktibas edilmiştir.
 
Türkçe yazsanda düşündüklerini anlayabilsek.
 
Bu zaten Türkçe arkadaşım

Anlaşılan günde 300 kelime ile konuştuğundan olsa gerek bu metni anlamakta sıkıntı çekiyorsun

Ayrıca metinle ilgili yapabileceğin yorum bu kadar mı?Yukarıda bayağı ahkam kestin,bir tane fikir yazısı gelince tek diyeceğin şey bu öyle mi?

Vah benim herkesin her konuda otorite olduğu Türkiyeme vah
 
Son 3 yıldır cuma namazı kaçırmıyorum ve böyle bir şey duymadım. çamur bu !
 
Bu zaten Türkçe arkadaşım

Anlaşılan günde 300 kelime ile konuştuğundan olsa gerek bu metni anlamakta sıkıntı çekiyorsun

Ayrıca metinle ilgili yapabileceğin yorum bu kadar mı?Yukarıda bayağı ahkam kestin,bir tane fikir yazısı gelince tek diyeceğin şey bu öyle mi?

Vah benim herkesin her konuda otorite olduğu Türkiyeme vah


"Onların zekâ ve ferâsetleri bir mevhibe ilâhiyyedir"
"İfrad veya tefrit neticeye süratle yaklaşmayı sağlar."
"Bu oluşun esbâb-ı mûcibesini yukarıda binnisbe ifade etmiş olmamıza rağmen burada bir noktayı daha tebârüz ettirmek isteriz"
."Onları birbirine düşüren ihtilafların temel müşevvik ve âmili siyonizmin, artık kemâlden zevâle dönüş safhası başlıyor."

"Şu kısa hülâsâdan anlaşılacağı üzere, bir devleti büyük yapan mezkûr üç unsurun üçü de sevk-i kader ile ânbeân geri gelmekteyken buna bir de hâricî şartları ekleyerek düşünürseniz"
"Şu hâlde dâhildeki islâmî gelişmelere muvâzî ve muâvin bir kudret, böylece dışımızda zuhûr ediyor demektir"
Bunlar Türkçemi oluyor şimdi eğer öyleyse Türkçe değişmişte bizim de haberimiz yok demektir.Ayrıca milleti nasıl 300 kelime biliyor diye itham edebilirsin?300 kelime bilenler bu forumda tartışıp konuşamayacak ve aşağılanacakmı?Üstelik bunu yapan arapça ve farsçayı yogun kullanarak yapan birisi tarafından yapılması üzücüdür.
 
konu biraz dagıl gibi locked pls..
 
İslamcılık İflâs Etmiştir!


İSLAMCILIK hareketi bir ideolojidir, ilm-i kelâm terimiyle bir fırkadır. Bu hareket yakın tarihimizde Yüce İslam dinine ve Muhammed Ümmeti’ne en büyük hıyaneti yapmış, korkunç zararlar vermiştir.

Bütün İslamcıları kasd etmiyorum. Benim kasd ettiklerim şunlardır:

Ülkedeki kötü düzeni değiştireceğiz diye yola çıkmışlar, sonra kötü düzene entegre olmuşlar ve onun haram, zehirli, necis, kara, uğursuz “nimetlerini” ve rantlarını yemeye başlamışlardır.

Bu şerir, kötü, fâsık ve fâcir tâife İslam dininin ve Şeriatının kesin şekilde yasaklamış, kötülemiş olduğu her fenalığı yapmıştır.

Devamlı olarak yalan söylemişler ve Müslüman halkı aldatmışlardır.

Emanetlere hıyanet etmişlerdir.

Vaad etmişler, sözlerini tutmamışlardır.

Hizmet perdesi altında bazıları milyarlarca dolarlık kara servetlere sahip olmuşlardır.

Müslümanların paralarını, enerjilerini, fırsatlarını, imkanlarını, ümitlerini boşa harcamışlardır.

Küfre, dalâlete, şirke dolaylı olarak en büyük hizmeti etmişlerdir.

Devlete ve ülkeye büyük zararlar vermişlerdir.

Pis emellerine ulaşmak için halkın bir kısmının beynini yıkamışlar, yığınları şuursuz robotlar haline getirmişlerdir.

Kur’an ve Peygamber ahlakına aykırı her türlü fezahat ve rezaleti irtikab etmişlerdir.

Tek kelimeyle hem Türkiye’ye, hem İslam Alemine, hem de bütün insanlığa büyük kötülük etmişlerdir. Çünkü, İslam tek kurtuluş yolu ve ümittir, onlar bu yolda eşkıyalık yapıp tıkanmaya yol açmışlardır.

İslam’ın kesin şekilde yasakladığı ribayı onlar teşvik etmiş ve akıl almaz boyutlara ulaştırmışlardır. Böylece Allah’a ve Peygamber’e savaş ilan etmişlerdir.

Allah Kur’an’da takvayı kesin şekilde emr ediyor, onlarda ise takva yoktur.

Kur’an ve Peygamber israfı, lüksü, gösterişi, gururu, kibri, aşırı tüketimi, Nemrudluğu, Firavunluğu yasak ediyor. Bu habîsler bütün bu kötülükleri sergiliyor.

Gizli efsanevî servetler... Gizli hesaplar... Gizli havuzlar... Bir sürü gizli vekilharç... Bunlar gerçekten gizli midir? Hayır hayır... Allah biliyor, Kiramen Kâtibîn melekleri hepsini yazıyor...

Hortumlama hortumlama hortumlama...

Bunlar, İslam’ın temel emirlerinden olan istikamete/doğruluğa dürüstlüğe aykırı ne varsa hepsini de yapmışlardır.

Dindarlık, Müslümanlık postuna bürünerek bilcümle habaset ve hıyaneti irtikâb etmişlerdir.

Bu bir kısım bozuk İslamcılar İslam’a çok büyük zararlar vermiştir, Müslümanları mağdur etmiştir.

İslamcılık iflas etmiştir.

Aldatılmış, beyinleri yıkanmış, afyonlanmış Müslümanları bu konuda uyarmak gerekir.

Hırsızlıkla, talanla, yolsuzlukla, hortumlama ile kokuşmayla, ribayla, açık fısk ve fücurla, makyavelist politika dolapları çevirmekle, Kur’an’a ve Sünnete kesinlikle aykırı işler ve metodlarla, haram yemekle, saçı bitmedik yetimlerin haklarını yemekle ne İslam’a, ne ülkeye, ne halka, ne de gerçeğe hizmet edilebilir.

İslam yüksek ahlak, fazilet, hikmet (bilgelik), doğruluk, adalet dinidir.

Müslüman yığınları bu konularda uyarmak zaruret derecesinde gereklidir. Kolay uyanırlar mı? Uyanmazlarsa gelecekleri çok kötüdür.

Kur’an “Ey iman edenler!.. Allah’tan korkunuz ve iyilerle birlikte olunuz” buyuruyor.

Amerikalı Turist Kadın

BİR hafta kadar evvel ikindi sıralarında bizim apartmanın önünde orta yaşlı turist bir hanımın sokak kedilerine mama verdiğini gördüm. Nereli olduğunu sordum. Biraz sıkılarak “Amerikalıyım, California’da yaşıyorum...” dedi ve hemen ilave etti. “Bush’u desteklemiyorum, ondan nefret ediyorum...” Bizim sokaktaki küçük otellerden birinde kalıyormuş. Kadıncağızın kedileri, hayvanları çok sevdiği belli idi. Ona “Siz çok iyi kalplisiniz... Allah size yardım edecektir...” dedim. Sevindi, teşekkür etti. Bir turistin sokak kedilerimize yiyecek vermesi beni duygulandırdı... Allah’ın o hanıma hidayet vermesini niyaz ederim.

Kadıncağızın Amerikalı olmaktan utanması adeta ayrı bir ibret konusudur. Birkaç sene önce yazmıştım. Kapalıçarşı’da Afgan Türkmenlerinden birinin dükkanında gördüğüm diğer bir Amerikalı hanım, “ABD’li olduğumuzu söylemeye utanıyoruz da, Kanadalıyız diye yalan söylüyoruz...” demişti.

ABD elbette hatalı ve günahkâr bir ülkedir ama bu hallere düşeceğini rüyamda görsem inanmazdım. Adalet de, demokrasi de, insan hakları de ve sonra Irak’ta, Afganistan’da en barbarca ve zalimce işkenceler yap, sivil halkı katlet, toplu ölümlere sebebiyet ver. Bu ne korkunç tezattır. ABD’yi bugünkü hale kimler düşürdü? Siyonistler ve onların peşine takılanlar. Küçük ve gelip geçici İsrail devletini ayakta tutmak için bütün insanlığın sonunu getirecek 3’üncü Dünya Savaşı yangınını körüklüyorlar. ABD bu yanlış siyaseti ile kendisini yakacak ve yıkacaktır. Amerikan halkının çoğunluğu bunu biliyor ama Başkan Bush takımına anlatamıyor.

Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler Irak’a General Townshend kumandasında 15 bin kişilik bir askerî kuvvet çıkartmışlardı. Bu kuvvet biraz ilerledi ve sonra Osmanlı birlikleri tarafından Kutülamare’de kuşatıldı. Uzun süren kuşatmadan ve çarpışmalardan sonra İngiliz birlikleri başlarındaki general ile birlikte teslim oldular.

Osmanlılar, General Townshend’i esir alınca ona gereken hürmeti gösterdiler, İstanbul’a yolladılar, Heybeliada’da bir köşkte ikamet ettirdiler, bir Türk zabitini de kendisine yaver olarak verdiler, kelimenin tam anlamıyla paşalar gibi yaşattılar YAŞA... Osmanlı ve Müslüman asaleti ve necabeti...

Amerikalıların Iraklı subaylara neler yaptıklarını gördük. Yüksek rütbeli bir Iraklıyı vahşice asarken zavallının başı koptu. Neron bunları görseydi, ne yamyam adamlar derdi!

Zalim bir rejim, batmadan önce zulmünü çok arttırırmış...

ABD, savaşın da bir hukuku ve kuralları olduğunu unutuyor.

Nerede Selahaddin, nerede Bush ve avanesi.

Türkiyemizde de birtakım Bush hayranları ve bendeleri var.

Zerre kadar imanı ve iz’anı olan bir Müslüman böylesine bir zalime dost olmaz, hele bende hiç olmaz.

Bu bendeler, bizim evin önündeki sokak kedilerine yiyecek veren iyi kalpli ve vicdanlı Amerikalı kadın kadar olamıyorlar. Ne demişti? “Amerikalıyım ama Bush’tan nefret ediyorum.”



Mehmet Şevket EYGİ
 
Dini kullanıyorlar işte apaçık :mad:

Benim Dinim siyasete bulaştırılmayacak kadar güzel bir dindir :mad:

Bide neymiş terörle mücadele ya get rte önce boptan çekilde ondan sonra inanalım!!!
 
Kod:
# Tahrik edici,yerici,uzlaşma zemini arama kaygısından uzak,yıkıcı yorumlarda bulunmak yasaktır.
Biraz daha konuşursan konuşacak dilin kalmayacak!!!!
Adamın dediğine bakın ya senin dinin nedir bilmem :mad:

recep tayyip kalksana
ampulleri yaksana
Vatan elden gidiyor
yan gelip yatsana

uzun uzun kavaklar
anası ağlayan evlatlar
sen satmaya doymadın
gözünü doyursun kara topraklar


anası ağlayan evlatlar derken Şehit Anaları kastedilmektedir anlamazsın sen :goz:
 
Kod:
# Tahrik edici,yerici,uzlaşma zemini arama kaygısından uzak,yıkıcı yorumlarda bulunmak yasaktır.

Biraz değil bayağı ağır bir itham.Biliyorsun ki böyle ithamlar olmamalı müslümanlar arasında.
Ayrıca bu sözleri sinirlendiğin için sarfettiğin belli.
Belki de bozkurt arkadaşımla bir çoğu aynı fikirler üzerinde (siyasi olmayan) anlaşacağınız bir ortamı germişsiniz.Ve oyunun baş aktörleri olmuşsunuz.

Biraz daha konuşursan konuşacak dilin kalmayacak!!!!
Adamın dediğine bakın ya senin dinin nedir bilmem :mad:

recep tayyip kalksana
ampulleri yaksana
Vatan elden gidiyor
yan gelip yatsana

uzun uzun kavaklar
anası ağlayan evlatlar
sen satmaya doymadın
gözünü doyursun kara topraklar


anası ağlayan evlatlar derken Şehit Anaları kastedilmektedir anlamazsın sen :goz:
Bakınızdini siyasete alet edme oyunlarına gelmenin son örneği.Bir çok hükümetler ,başbakanlar ve hatta hatta gerizekalı bakanlar gördü bu millet.Hepsinin 2 tane gündem konusu oldu.
1-Din istismarcılığı,laiklik ve türban
Dini temellerin,ve hatta şeriat hükümlerinin şiddetle uygulanması gerektiğini belirten partiler geldi geçti.Siyaset dini temel aldı ve başardılarda.Çünki bu millet dindar bir millettir.Dinine laf söyletmez.
Diğer taraftan laikliği savunmasına rağmen,laikliğin mana ve önemine hiç riayet etmeyen düzen partileride din üzerinden istismarcılık yaptılar.Ekonomik alanda sıkıştıklarında gündemde hemen laiklik ve türban oldu.

2-Geçim derdi
Bu mevzu sonu gelmeyecek bir sorun.Yoktan var edildiğini söylenen bir memlekette ,hiç bir yönetici olmasın ki dış devletlerin kapısında para,pul aramamış olsun.Dincisi,dinsizi,
ama her hükümet gibi sıkışınca halkın fakirliği üzerinden siyaset yapmakta bu işin en ucuzu olsa gerek.

Çok uzun zamandır koalisyon yönetimlerinin saçma yönetimlerinden bıkmış halk belki kurtuluş çaresi ve siyasi iktidar için akp yi seçmiştir.Savunduğum,yada ideolojisini paylaştığım bir parti olmamasına rağmen memleketin güç birliği ve güçlü bir yönetim için oy verenlerdenim.
Belki karalanacak,eleştirilecek çok yönleri olabilir.
Ama bir çok iktidarın yapamadığı şeylerin üztesinden geldikleri de olmuştur.
Herkes Türkiye'de takım tutar gibi siyasi parti tutarsa bu işin sonu yine eski koalisyon hükümetleri gibi olacaktır.

Bir de ;
iyi yada kötü,dinci yada dinsiz,ne olursa olsun bir başbakan ve meclis üyeleri yüce Türk milletini temsil eden bir olgudur.Haklarında yerici ve aşağılayıcı ifadeler kullanmak onları o meclise gönderen halkı aşağılamaktır diye düşünüyorum.
Bir de şu düşüncem var ki yorum yapacaksanız son cümle üzerine yorum yapın;
HANGİ SİYASETÇİNİN MEMLEKETİ KURTARMAK ,VATANA HİZMET ETMEK ADINA O MECLİSE GELDİĞİNE İNANIYORSUNUZ?

İŞİN ÖZÜ RANT VE GEÇİM DAVASI DEĞİL Mİ?
 
Benim Dinim siyasete bulaştırılmayacak kadar güzel bir dindir :mad:

Bu nedemek şimdi?

İslam siyasete karışmaz onu mu demek istiyorsun?Eğer evetse bu senin dinindir.

Hiçbir konu yoktur ki dini mübin İslam ahkam vaz etmesin

''Ulul emrine biat etmeden ölenin ölümü cahiliye ölümü gibidir'' hadisi İslamın siyasetin içinde olduğunun delilidir.Eğer bunu kötüye kullanan olursa,bu sistemin yani İslamı değil şahsın kabahatidir.Şahsın kabahatine binaen İslamı siyasetden ayırırsan tağutla hükmedersin.Tağutla hükmedenin ahvali malumdur

BOP la ilgili yazıma hala bir yorum gelmedi.Birisi dedi ki bu Türkçe mi?

Tabi bu millet bir gecede cahil bırakılıp 300 kelime ile iletişime mahkum edildiği sebeble yazım anlaşılmadı ve hakkında yorum yapılmadı.Hep tırı vırı şeyler söylendi

Artık bu milletin evlatları gözünü açmalıdır.Son yüzelli senesinden gelecek 20 yılını ilmi ve dini mizan-sakim militarist rejimle değil-ile tartmalıdır
 
bunları duyurmanız güzelde at gözlüklü olanlar için farketmiyor
her zaman gözüne sokarsanız belki acaba mı diye bir gün kendine sorabilme ihtimali olabilir
 
Geri
Üst