Başörtüsü takın da cesaret görelim

B€ZGİN

Banned
Katılım
22 Ocak 2007
Mesajlar
134
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Emerald City
Kadın Yazarlardan KA-DER'e anlamlı meydan okuma: Kadınlara bıyık takıp kampanya yapacağına, başörtüsü takın da biz o zaman görelim siyasi cesaretinizi!
58036.jpg

KA-Der'in TBMM'ye daha fazla kadın aday sokabilmek için partilerin kadın vekil adayı kontenjanını artırtamasına yönelim bıyık takma kampanyasına kadın yazarlardan anlamlı ve bir eleştiri ve siyasi cesaret konusunda bir meydan okuma geldi.

Nuray Mert, dün Radikal'de kaleme aldığı yazısında kadınların TBMM'ye girmesi için kota zorunluğunun şart koşulmasını eleştirirken, Türkiye'de başörtüleri yüzünden siyasetin dışına itilen kadınların hatırlanmasını işaret etti.

Bugün gazetesi yazarı Gülay Göktürk ise bugün Nuray mert'e destek verdi ve KA-DER'i siyasi cesaretini ispat etmeye çağırdı ve meydan okudu: Nuray Mert iyi söylemiş. KA-DER kadınlara bıyık takıp kampanya yapacağına, başörtüsü taksaydı da biz o zaman görseydik siyasi cesareti. Ve tabii hakkaniyet duygusunu...

Nuray Mert'in Radikal'de yayınlanan yazısı

Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği Ka-Der şu günlerde son derece ilgi çekici bir kampanya yürütüyor. Siyasete kadın katılımına dikkat çekmek üzere, bir başarılı kadının bıyıklı fotoğrafları ile "Meclis'e girmek için erkek olmak şart mı?" diyor. Siyasete kadın katılımı konusunda çok farklı düşünsem de, kampanyayı çok 'sempatik' buldum. Ayrıca, kadınların siyasete daha fazla katılmasına tabii ki hiçbir itirazım yok.

Benim itirazım bu katılımın kota yoluyla gerçekleştirilmeye çalışılmasında. Ancak o konuya gelmeden önce, Ka-Der'cilere sürekli sorduğum, ancak geçen seçimlerden bu yana cevabını alamadığım bir soruyu tekrar sormak istiyorum. Malum, bu ülkede, siyasete katılma arzusunda olan birçok kadın, yasal engeller yüzünden parlamentoya giremiyor. Bunlar başörtülü kadınlar. Diğer kadınlar için hiç olmazsa yasal engel yok, ancak başörtülü kadının önüne, her şeyden önce yasal engel çıkıyor. Ka-Der'ci kadın arkadaşlarımızın bir kısmının bu konuda özgürlükçü düşündüğünü biliyorum. Ancak, aralarında bu konuyu bir türlü halledebilmiş değiller ve belli ki, başörtüsü takıntısı ağır basıyor ve bu konuda hiçbir açılımda bulunamıyorlar. Sonuçta, Meclis'e girebilmek için bıyıklı olmak gerekmediğine dair az da olsa örnek var ve en azından yasal bir ayrımcılık yok. Bu durumda, 'Meclis'e girebilmek için başı açık mı olmak lazım?' sorusunun cevabı son derece net. Ayrımcılığa karşı iseler, taksınlar bir başörtüsü, bir de öyle kampanya yapsınlar isterdim.

Geçen seçimlerden önce, bu tartışmayı yaptığımız bir TV programında, Ka-Der'den bir arkadaşımıza, Merve Kavakçı'nın Meclis'ten kovuluşunu hatırlattığımda. Onun başörtüsü 'siyasal simge', 'Meclis'e siyaset soktu' cevabını aldım. Kendilerine, siyasetsiz Meclis çalışmalarında başarılar dilerim.
:durdurun :vur
Gelelim, kadın kotası mevzusuna. Bu konuyu köşe yazılarına sıkıştırmak son derece zor. Geçen hafta sonu Radikal İki'de, Nüket Kardam imzalı kota yazısına uzun uzadıya cevap vermek isterdim, zira öncelikle, isim vermeden de olsa, benim bu konudaki görüşlerime eleştiri getirmişti. İtiraf etmeliyim ki, eleştirileri, bu konuda çıkan en aklı başında savunulardan biriydi. Kulaktan dolma klişelerle siyaset yorumu yapmaya girişip, kadın kotasına karşı çıkmayı 'erkek yalakalığı' diye 'özetleyen' yazarların bulunduğu 'kadınlar dünyamız'da, aklı başında yaklaşımlara rastlamak son derece sevindirici.

Hemen belirteyim, ben önce sosyo-ekonomik, sınıfsal meseleleri çözelim, gerisi hallolur veya onları sonra çözeriz demiyorum. Benim, kadın politikalarının ve kota stratejisine kökünden itirazım var. Kardam'ın da işaret ettiği gibi, ben kadın olmanın, kendi başına siyasal bir kategori olmadığını düşünüyorum, bu konuda ayrı düşmemiz doğal. Bu noktada çok uzun bir tartışmaya girişmemiz şart. Diğer taraftan, sadece kadın kotası değil, genelde pozitif ayrımcılık (affirmative action) ve kota siyasetleri, başlı başına önemli bir tartışma konusu. Biliyorsunuz 'pozitif ayrımcılık' siyasetleri, öncelikle ABD'de ırkçılığa karşı uygulandı ve çok tartışıldı. Bunların, siyahlara karşı ırkçılığa kozmetik çözümler olarak icat edildiğini, kotaların, sistemin eşitsizliklerini maskeleme siyasetleri olduğu söylendi. Kadın konusu hassas bir konu olduğu için, itiraz edilmesi en zor alan gibi görülüyor. Bu nedenle sığ bir demokrasi tablosuna en çok kadın politikaları hizmet ediyor hale geldi.

Kotalar, pozitif ayrımcılık siyasetleri, demokratik siyasetin alanını genişletmiyor, tam tersine daraltıyor. Dahası, birçok sorunun üzerine pembe bir şal örtüyor. Örneğin gelinen noktada, kız çocuklarının eğitimi için göstermelik çabaların gerisinde, eğitim siyasetlerinin giderek daha fazla, kast sistemleri yarattığı gerçeği göz ardı ediliyor. 'Parasız eğitim' konusunda gık demeyenler, üç tane beyaz kurdelalı kız çocuğu ile poz verip günü kurtarıyor. Herkese eşit ve parasız eğitimi savunup, bu koşullar altında kız çocuğunu okula göndermemekte ısrar edenlerle mücadele edelim, ama ortada maddi sorun yokmuşçasına 'kızlarınızı okula gönderin' kampanyası düzenlemek kadar ikiyüzlü bir kadın siyaseti olamaz. Niyetimiz samimi ve ciddi ise tüm bunları konuşalım, yok siyasi şıklık derdindeysek, buyrun gönlümüzce poz verip, ayrıcalıklı kadınlar olma halimizi bir de böyle kutlayalım.

Gülay Göktürk'ün Bugün Gazetesi'nde yayınlanan yazısı

KA-DER ve başörtüsü

Nuray Mert iyi söylemiş. KA-DER kadınlara bıyık takıp kampanya yapacağına, başörtüsü taksaydı da biz o zaman görseydik siyasi cesareti. Ve tabii hakkaniyet duygusunu...

Hayır, yok, olmuyor... Yıllardır bekliyorum, KA-DER bir türlü o sıçramayı yapamıyor. Çoğu yakından tanıdığım, samimiyetine, aklına güvendiğim kadınlar; ama bu meselede tam olarak "çarşafa dolanmışlar". Ne değişmeye cesaret edebiliyor, ne mevcut pozisyonlarını göğüslerini gere gere savunabiliyor, öyle debelenip duruyorlar. Bundan sekiz yıl önce 1999 yılının Dünya Kadınlar Günü'nde "KA-DER ve Başörtüsü" başlıklı bir yazı yazmışım. Biraz önce onu okudum. Saflaşmalarda, ortaya atılan tezlerde, argümanlarda hiçbir değişiklik yok. Hiçbir şey değişmediğine göre, ben de aynı yazıdan bir bölümü bir kez daha gözüne sokmak istedim KA-DER'li dostlarımın... Belki bu defa daha iyi anlaşılır, umuduyla...

* * *

"Şimdi düşünelim; Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede kadınların siyasete girmesi için uğraşan bir kuruluşsunuz. Ama kadınların İslami kimlikleriyle politika yapmasına karşı çıkıyorsunuz. Peki kiminle politika yapacaksınız? Dışardan kadın mı ithal edeceksiniz? İthal edemeyeceğinize göre; iki seçeneğiniz var demektir: Ya bu Müslüman kadınların, boynu bükük bir şekilde ev köleliğine razı olanlarını tercih edeceksiniz; ya da "ev hapsine hayır" deyip kamu alanına çıkmak için mücadele edenlerle birlikte olacaksınız. Yani, ya kaderini değiştirmeye çalışan o kadını, siz de diğerleri gibi kaderine terk edeceksiniz; ya da, KADER adına destekleyeceksiniz.

* * *

Eğer KA-DER, kadın adayları destekleyip desteklememe konusunda, adaylara değil de, mensup oldukları partilerin kadın meselesindeki genel çizgilerine, yani ideolojilerine bakıyorsa; daha baştan başka türlü bir yol izlemesi gerekirdi. O vakit, seçime katılan 20 küsur partinin her birini koyardı önüne; hangi partinin kadınların özgürleşmesi açısından en uygun projeye sahip olduğuna bakar, içlerinden birini seçer ve kadınları o partiye oy vermeye çağırırdı. O zaman hep birlikte, kadınları "muavinlik"le sınırlayan İslami ideolojinin mi; kadınların tabi statüsünü değiştirmeksiniz, demokrasinin çeşnisi olarak vitrine koyan Kemalist ya da muhafazakar çizgilerin mi; yoksa kadınların ağır baskı gördüğü sosyalist hareketlerin mi kadın özgürlüğünün önünde daha büyük engel teşkil ettiklerini hep birlikte tartışırdık. Ama KADER daha başından beri böyle yapmayacağını; partilere eşit mesafede duracağını; partilere değil adaylara destek vereceğini açıklamadı mı?

* * *

Açıkça görülüyor ki; Türkiye'de feminist hareket, İslami kimliğinden soyunmadan kamu alanına çıkmak isteyen kadınlara karşı tutumunu netleştirmek zorunda. Çünkü burada, bir azınlık sorunundan, marjinal bir hareketten ya da marjinal bir talepten söz etmiyoruz. Bir ülkenin kadınlarının yüzde ellisinin başı örtülüyse ve feminizmin o çok sözünü ettiği "patriarka" bu yüzde elliye eğitim yapma, siyaset yapma, kamu alanında görev alma hakkı tanımıyorsa, (yani eve, eş ve annelik rolüne hapsediyorsa) o ülkedeki kadın hareketi, bu konuda bir tutum almak, taraf olmak zorundadır. Feministler, ya Çağdaş Yaşam'cılar kadar sığ bir çağdaşlık anlayışına sahiptirler; onlar gibi başörtülü kadınları çağdaşlığın baş düşmanı olarak mahkum edip Meclis'e girmelerini önlemek için Yüksek Seçim Kurulu'nun kapısına koşarlar...

Ya da "Başörtülü kadınlar" konusunu, kadın hareketi açısından analize çalışır; evinin dört duvarı arasından çıkıp yüksek eğitim gören, meslek sahibi olan, sosyal hayata ve politikaya katılan bir başörtülünün; kutsal eş ve annelik rolü dışında hiçbir role talip olmayan bir başörtülüden daha olumlu olduğunu anlamaya çalışırlar. Ama iki arada bir derede kalmaya daha fazla devam edemezler..."

(Haber7)
 
Teşekkürler bezgin, çok önemli bir hususa parmak basmışsın, kadın haklarını savunmak evvela örtünme hakkından başlar feminist geçinenler önce bunu öğrensin.
 
Teşekkürler kardesim katilmamak elde deilll
 
Basortusu takılır mı hiç.. Bu gericilik, irticacılıktır.. Haşa!
Modern olcaksan oranı buranı açıcaksın yoksa ne milletvekili
olunur ne radyolog!
Bezgin çok güzel bir konuya değinmişsin sağol.
 
Baş örtüsünden bu kadar çok korkacaklar elbette. Çünkü başörtüsü kadını yüceltir. Kadını bir anlamda evi dışındaki yabancılardan korur. Örneğin bu günün gençleri bile bir başörtülü kadın görse saygı gösteriyorlar.

Ayrıca islam kadın başını örtecek diyorsa elbette en güzeli odur. Ama islam kadın başını illede örtecek demiyor. Özgür bırakıyor. Örtmezsen ahirette cesası var diye uyarıyor, korkutuyor. Biraz sert bir şekilde uyarması kadını öldürün,kesin,dövün,kırın anlamına gelmez. sadece cezasının büyük olduğu anlamına gelir.

Örneğin bir baba çocuğuna şunu yapmazsan bacaklarını kırıcam der. Duyarız. Ama çocuk yapmasa kırar mı? kımaz kıramaz. Çünkü kendi evladı. Kıyamaz. Kuran-ı kerimde bizi korkutur bu şekilde, ahirette çok büyük günah der. ama yinede özgür bırakır.herkese bir yol sunulmuştur. herkes kendi yoluna. İyi:D veya kötü.:(

Ve üniversitede başını örten kadınlar, kızlar olmalıdır. Bunun yasak olmaması gerekir. Sonuçta orada bulunan başka kimseleri rahatsız etmez. (Şeytan ve dostları dışında) Okumalarına hiç bir engel teşkil etmez.

Bu kadar çok uğraşmalarının nedeni dini bütün kadınların, kızların eğitimli hayat yaşamalarını kısıtlamaktır. başını örten bir doktor,öğretmen...vs istemiyorlar. Bu artık bir gerçektir. Kim istemiyor diye soracaksınız. Elbette devletimiz değil. Elbette ilk olarak şeytan istemiyor. Ve dışardan ülkemiz üzerinde sözü geçen güçler var elbette. Bu toplumu yok etmek için önce islama ait olan değerlerin ortadan kalkması lazım. yoksa bizi hiç bir şekilde yenemezler... Sanırım gençlerin içinde bulunduğu problemleri artık bilmeyen yoktur burada. Ve gençler büyük bir çöküşe doğru gidiyorlar. Allah sonumuz hayır etsin. Bütün insanlara hidayet nasip etsin... :) (İnşalah çok fazla tartışmalara neden olmam.Yanlışım varsa düzeltin.Kimseyi incitmek istemem. :D )

Bu arada sagol B€ZGİN Güzel bir konuya değinmişsin.
 
yanlış hatırlamıyorsam baş örtüsü ile ilgili konu açmak yasaktı
 
arkadaşlar kadınlar başalarını örmemeli değilmi ama yoksa nası abd ye gircez(ben bu abd nin) aaa hiç olur muu modren olup acım bi taraflarınızı da gezin atatürk (çok saolsun) kadınların başını açtırıp da şapka taktırıp moder avrupa(peehhhhhh modern avrupaymışş) düzeyine yükselttiiii.....
ya başlatmasınlar kadın haklarına şimdi madem haklar var LAİKLİK war neden başörtüsüyle okula girilmiyor neden insanlar başörtüsü takıpta rahat rahat dolaşamıyo? ne biçim laiklik bu?
 
Yasak gelmişti bir ara sonra siyaset ve serbest kürsü
bölümü açılınca öyle bir ban olayı kalmadı. Zaten günü birlik
bir yasaktı.
 
awd' Alıntı:
Eğer yasaksa konuyu kapatın. Benim haberim yok. :hhuzgun Haberim olmasada yönetimden özürdilerim. :utan


ben öyle biliyorum altta istinyum açıklamış sanırım
 
ishnyum846 gerekli açıklamayı yapmış Allah cc. razı olsun

Zaten yasakları eleştiren bi yazıya yasak getirmek getirmeye çalışmak garip olurdu doğrusu ki
Bu yasakların mağdur ettiği bayanlar Türkiye cumhuriyeti vatandaşıdır
 
B€ZGİN' Alıntı:
ishnyum846 gerekli açıklamayı yapmış Allah cc. razı olsun

Zaten yasakları eleştiren bi yazıya yasak getirmek getirmeye çalışmak garip olurdu doğrusu ki
Bu yasakların mağdur ettiği bayanlar Türkiye cumhuriyeti vatandaşıdır

yasaklara herkes karşıdır kim neye inanıyorsa inancı neyse öyle yaşasın derim ben
ama eski üyeler bilir ki bu konu ne zaman açılsa kalp kırmalar küfürleşmeler ve banlar artardı

herkes inandığı şekilde yaşasın
 
Baş Örtmek Yürek İster İnanç İster
 
__BeTuL__' Alıntı:
arkadaşlar kadınlar başalarını örmemeli değilmi ama yoksa nası abd ye gircez(ben bu abd nin) aaa hiç olur muu modren olup acım bi taraflarınızı da gezin atatürk (çok saolsun) kadınların başını açtırıp da şapka taktırıp moder avrupa(peehhhhhh modern avrupaymışş) düzeyine yükselttiiii.....
ya başlatmasınlar kadın haklarına şimdi madem haklar var LAİKLİK war neden başörtüsüyle okula girilmiyor neden insanlar başörtüsü takıpta rahat rahat dolaşamıyo? ne biçim laiklik bu?

Atatürk kadınlara başlarını açtırdı diyebilecek kadar saçmalayanların ve o mesaja teşekkür edenler:

aşağıda verdiğim yazıyı okuyun bir zahmet.



Şapkaya karşı çıkanların tepkileri ve gerekçeleri, Atatürk’ün bunlara cevabı ve alınan önlemler:

Şapkaya tepkiler din örtüsü altında geldi. Yenilik karşıtları gülünç denebilecek iddialar ileri sürerek, sözde İslam savunucusu rolü üstlenerek şapkayı Atatürk’ün, dolayısıyla genç Cumhuriyetin “dinsizliğini” belgeleyen en önemli delil olarak ileri sürdüler. Şapka devrimi, 1925 yılından beri muhalif kitlelerin sembolü haline gelmiş, Atatürk devrimlerini benimsemeyenler, geleneksel yapının devamından yana olanlar, sözde din adamları ve gerici çevreler, şapkayı batılılaşmanın , dolayısıyla Hıristiyan kültürünün simgesi olarak değerlendirmişler, şapka giymeyi de İslam’dan çıkmak, Hıristiyanlaşmak, hatta dinsizleşmek olarak yorumlamışlardır. Oysa ki Atatürk tüm devrimlerinde olduğu gibi, Türk toplumuna “çağdaş olan”ı göstermek ve iddiaların aksine başa örtülen şeyin dinle herhangi bir ilgisi bulunmadığı gerçeğini topluma anlatmak amacındaydı:

“(...) Şapka giydirdim anlasınlar ki insan, kisve ile din değiştirmez ve dini, herhangi bir kisveye alet etmez! Kısa bir zamanda bunu anlayacaklardır. Din ile kisvenin farkının ne olduğunu idrak edeceklerdir. Ben bu hesapları bir “gardrop” mevzuu üzerinde duracak kadar basit görmüş veyahut üzerinde durarak, onu inkılap kabul etmiş bir insan değilim. Şapka giydikten sonra bu iş ayrı, o iş ayrı diyecekler. Anlayacaklar ki, şapka giymekle kimse dinini değiştirmez”. Atatürk, “ Din ve şapka arasında bir bağlantı yoktur” dese de onun gibi düşünmeyenler halkı örgütleyip “şapka geldi, din elden gidiyor” yaygarası çıkardılar

Halkın şapkaya tepkisinin diğer bir nedeni ise şapkanın biçiminden kaynaklanıyordu. İslam’da ister sivil, ister asker kesiminden olsun, baş giysilerinde kenar çıkıntısı bulunmazdı. Zira bu çıkıntı, namaz kılarken müminin alnının yere değmesine engel oluyordu. Bir başka söyleyişle şapka, namaz kılmanın, yani Müslüman olmanın işareti olarak algılanmaya müsait bir başlıktı.

Şapka Kanun Tasarısı, Büyük Millet Meclisince görüşülürken, taslağın Anayasaya aykırı olduğunu ileri süren Bursa milletvekili Nurettin Paşa’ya zamanın adalet bakanı Mahmut Esat (Bozkurt) şu yanıtı veriyordu: “Hürriyetin nasibi, irticanın elinde oyuncak olmak değildir… Ülkenin çıkarlarına olan şeyler hiçbir zaman Anayasaya aykırı olamaz, olmaması belirlenmiştir (mukayyettir).”

Bu kanun elbette hemen benimsenmedi. Şapka Kanununun çıkmasıyla birlikte Erzurum, Rize, Sivas, Maraş, Giresun, Kırşehir, Kayseri, Tokat, Amasya, Samsun, Trabzon ve Gümüşhane gibi illerde protesto olayları yaşandı. İstiklal Mahkemeleri, TBMM’nin çıkardığı laiklikle ilgili iki yasaya karşı yükselen tepkileri kovuşturmaya başladı. Bunlar, şapka iktisası (giyilmesi) ve tekke ve zaviyelerin seddi (kapatılması) kanunlarıydı. Yasaya göre, şapkadan başka bir başlık giymekte direnmenin cezası üç aya kadar hafif hapis iken, kanunu protesto hareketleri, sistemin meşruluğuna karşı yönelen idamlık suçlar sayıldı. Şapka, İstiklal Mahkemelerinin en önemli konusu haline geldi.

Aslında Cumhuriyetin ilanı, hilafetin kaldırılması, şer’iye mahkemelerinin kapatılması, hıyanet-i vataniye yasasına “dinin politikaya alet edilemeyeceği”nin eklenmesi gibi girişimler yüzünden kabaran tepkiler, şapka olayını bahane ettiler. Din adına resmi binaların duvarlarına asılan ve halkı, yeşil sancak altında gösterilerde bulunmaya çağıran pankartlar, bu davranışı körüklemişti. Emniyet kuvvetleri ve mahkemeler, öfkeyi bastırmak için var güçleriyle çalışmaya başlarlar. Şapka aleyhinde olanlar veya her ne gerekçeyle olursa olsun şapka giymeyenler mahkemeye sevk edilir. Birçok kimse sürgün veya on-onbeş yıla varan hapis cezalarına çarptırılır. Rize’de 8, Maraş’ta 7, Erzurum’da 4 kişi idam edilir. Bir başka kaynakta da, Rize’de 8, Sivas’ta 3, İskilip’te 2, Menemen’de 28, toplam 78 kişinin idam edildiği geçmektedir

Mustafa Kemal Atatürk, şapka devriminden sonra şu görüşleri belirtmiştir: “Baylar, Takrir-i Sükun Yasasının yürürlükte ve İstiklal mahkemelerinin çalışmakta bulunduğu süre içinde yapılan işleri göz önünde getirecek olursanız, meclisin ve ulusun güven ve inancının tam yerinde kullanıldığı kendiliğinden anlaşılır. Yurtta girişilen büyük ayaklanma, cana kıyma eylemleri ortadan kaldırılarak, sağlanan dirlik ve düzenlik, elbette kamuyu sevindirmiştir. Baylar; ulusumuzun giymekte bulunduğu ve bilgisizliğin, aymazlığın, bağnazlığın, yenilik ve uygarlık düşmanlığının simgesi gibi görülen “fes”i atarak; onun yerine, bütün uygar ülkeler halklarının kullandığı şapkayı giymesi ve böylece Türk ulusunun uygar toplumlardan, anlayış yönünden de hiçbir ayrılığı olmadığını göstermesi gerekiyordu. Bunu, Takrir-i Sükun Yasasının yürürlükte bulunduğu sırada yaptık. Bu yasa yürürlükte olmasaydı yine yapacaktık. Ama buna, yasanın yürürlükte oluşu da kolaylık sağladı denirse, bu çok doğrudur. Gerçekten, Takrir-i Sükun Yasasının yürürlükte bulunuşu, kimi gericilerin kamuoyunu geniş ölçüde ağulamasına (zehirlemesine) olanak bırakmamıştır. Gerçi bir Bursa milletvekili, bütün yasama görevi boyunca hiçbir zaman kürsüye çıkmamış ve hiçbir zaman mecliste ulus ve Cumhuriyet yararlarını savunmak için bir tek söz bile söylememiş olan Bursa milletvekili Nurettin Paşa, yalnızca şapka giyilmesinin, “temel haklara, ulusal egemenliğe ve kişisel dokunulmazlığa aykırı işlem” olduğunu ileri sürmüş ve bunun, “halka uygulanmamasını sağlamaya” çalışmıştır. Ama Nurettin Paşa’nın ulus kürsüsünden alevlendirebildiği bağnazlık ve gericilik duyguları, en sonu birkaç yerde ve birkaç gericinin, İstiklal Mahkemelerinde hesap vermeleriyle söndü.”

alıntıdır: http://tr.wikipedia.org/wiki/Şapka_Kanunu#_note-zdirek

kıssadan hisse: Atatürk kimsenin başörtüsü takılıp takılmamasına karışmamıştır
fakat Atatürk'ü din düşmanı,dinsiz olarak göstermeye çalışanların adi çalışmaları Cumhuriyet döneminde görülmüş ve cezaları verilmiştir.

ve malesef günümüzde de amacı aynı olan kişiler çalışmalarına devam etmektedir.
 
__BeTuL__' Alıntı:
arkadaşlar kadınlar başalarını örmemeli değilmi ama yoksa nası abd ye gircez(ben bu abd nin) aaa hiç olur muu modren olup acım bi taraflarınızı da gezin atatürk (çok saolsun) kadınların başını açtırıp da şapka taktırıp moder avrupa(peehhhhhh modern avrupaymışş) düzeyine yükselttiiii.....
ya başlatmasınlar kadın haklarına şimdi madem haklar var LAİKLİK war neden başörtüsüyle okula girilmiyor neden insanlar başörtüsü takıpta rahat rahat dolaşamıyo? ne biçim laiklik bu?

Bu kadar ciddi bir konuya ancak bu kadar lakait bir yaklaşımda bulunulabilirdi tebrik ederim.İnanç özgürlüğü diye birşey var isteyen istediğini giyer kimse karışamaz.Atatürk kimsenin başını zorla açtırmadı sadece bir model gösterdi benimseyenler oldu benimsemeyenler oldu her insanın kendi hür iradesi var.Sokakta evinde kısacası hemen heryerde Türban-Başörtüsü ile gezebilirsin kimse kimseyi yolun ortasında çevirip kıyafetine karışmıyor.

Okula gelince her yerin bir kılık kıyafet yönetmeliği var.Uyar yada uymazsın senin bileceğin iş.Uymazsan neticesine katlanırsın.

Sizin görüşünüz şu anda iktidarda ve ellerinde anayasayı bile değiştirebilecek kudret var değiştirsinler sizde rahatlayın işte 5 sene oldu niye hala bir gelişme yok ? Gidin oy verdiğiniz partinin kapısını aşındırın işinizi halletsinler.Niye yapmıyorlar madem o kadar hak özgürlük arıyorlar hak diyorsunuz niye size hakkınızı vermiyorlar bir düşünün bakalım bulabilecekmisiniz?

5 yıl önce üniversite,camii önlerinde Türbana özgürlük diye hak arayan gençler nereye kayboldu.Ne değişti özgürlük mü verdiler üniversitelerde ha ne değişti nerede protestolarınız? niye gıkınızı çıkaramıyorsunuz AKEPE ye ?

Ayrıca forumda türban konusunun tartışılması hoşgörülmeyecekti yanlış hatırlamıyorsam.
 
__BeTuL__´isimli üyeden Alıntı
arkadaşlar kadınlar başalarını örmemeli değilmi ama yoksa nası abd ye gircez(ben bu abd nin) aaa hiç olur muu modren olup acım bi taraflarınızı da gezin atatürk (çok saolsun) kadınların başını açtırıp da şapka taktırıp moder avrupa(peehhhhhh modern avrupaymışş) düzeyine yükselttiiii.....
ya başlatmasınlar kadın haklarına şimdi madem haklar var LAİKLİK war neden başörtüsüyle okula girilmiyor neden insanlar başörtüsü takıpta rahat rahat dolaşamıyo? ne biçim laiklik bu?

Ŧ ℓ ε ŧ ¢ ħ' Alıntı:
Atatürk kadınlara başlarını açtırdı diyebilecek kadar saçmalayanların ve o mesaja teşekkür edenler:
aşağıda verdiğim yazıyı okuyun bir zahmet.

kıssadan hisse: Atatürk kimsenin başörtüsü takılıp takılmamasına karışmamıştır
fakat Atatürk'ü din düşmanı,dinsiz olarak göstermeye çalışanların adi çalışmaları Cumhuriyet döneminde görülmüş ve cezaları verilmiştir.

ve malesef günümüzde de amacı aynı olan kişiler çalışmalarına devam etmektedir.

Atatürk elbette kimsenin başörtüsüne karışmamıştır. İşte burda kafalar karışmıştır. Karıştırılmıştır. Daha önce böyle bi yasak mı vardı ? Bu yasak şu anda var, yani Atatürk böyle bi yasak koymadığına göre bu yasağın manası ne o zaman, ne oldu şimdi, başörtüsü laikliğe aykırı mı o zaman :D Laikliği Atatürk getirdi değil mi ? Atatürk'ün devlet anlayışında milletin başını açmak yoktu, öyle bi amacı olsaydı onu o zaman yapardı ki yapmadı çünkü laikliğin aslında özgürlük olduğunu çok iyi biliyordu, bazıları ise Atatürk'ün görüşleriyle tamamen zıt şeyler uydurup, onun adını kullanıp, laikliği anlamadıkları halde onun hakkında yorum yapıyolar :D Kısaca soracak olursak bu insanlara;

1. Laikliği kim getirdi ?
2. Cevaba göre hareket edelim, o zaman neden bu yasağı kendi koymadı ?

Evet arkadaşlar, cevapları alıyoruz :D
 
İşte pointrin bahsettiği eski üyelerden biri damlamış bile fletch tartışmayı yorum yapmayı laf sokmadan yapabilmeyi sataşmadan sağa sola yapmayı öğren artık

İsteyen istediğine teşekkür eder bunu öğren
Sen kim olarak hangi sıfatla hesap sormaya kalkabiliyosun oda ayrı bi konu tabi ama sıkıntı veriyosun konu sahiplerine her konuda uyandırıyım sıkıntı vermek iyi bi meziyet değildir
 
B€ZGİN' Alıntı:
İşte pointrin bahsettiği eski üyelerden biri damlamış bile fletch tartışmayı yorum yapmayı laf sokmadan yapabilmeyi sataşmadan sağa sola yapmayı öğren artık

İsteyen istediğine teşekkür eder bunu öğren
Sen kim olarak hangi sıfatla hesap sormaya kalkabiliyosun oda ayrı bi konu tabi ama sıkıntı veriyosun konu sahiplerine her konuda uyandırıyım sıkıntı vermek iyi bi meziyet değildir


ilk önce yazılanı oku arkadas kimseye neden tessekkür ettiniz dememiş sadece edenler bi zahmet şu yazıyı okusun demiş
 
B€ZGİN' Alıntı:
İşte pointrin bahsettiği eski üyelerden biri damlamış bile fletch tartışmayı yorum yapmayı laf sokmadan yapabilmeyi sataşmadan sağa sola yapmayı öğren artık

İsteyen istediğine teşekkür eder bunu öğren
Sen kim olarak hangi sıfatla hesap sormaya kalkabiliyosun oda ayrı bi konu tabi ama sıkıntı veriyosun konu sahiplerine her konuda uyandırıyım sıkıntı vermek iyi bi meziyet değildir

sıradan bir T.C. yurttaşıyım.
kimseye sataşmıyorum veya hesap sormuyorum,boşuna gerginlik yaratmaya çalışma!



ContractKiller' Alıntı:
Atatürk elbette kimsenin başörtüsüne karışmamıştır. İşte burda kafalar karışmıştır. Karıştırılmıştır. Daha önce böyle bi yasak mı vardı ? Bu yasak şu anda var, yani Atatürk böyle bi yasak koymadığına göre bu yasağın manası ne o zaman, ne oldu şimdi, başörtüsü laikliğe aykırı mı o zaman :D Laikliği Atatürk getirdi değil mi ? Atatürk'ün devlet anlayışında milletin başını açmak yoktu, öyle bi amacı olsaydı onu o zaman yapardı ki yapmadı çünkü laikliğin aslında özgürlük olduğunu çok iyi biliyordu, bazıları ise Atatürk'ün görüşleriyle tamamen zıt şeyler uydurup, onun adını kullanıp, laikliği anlamadıkları halde onun hakkında yorum yapıyolar :D Kısaca soracak olursak bu insanlara;

1. Laikliği kim getirdi ?
2. Cevaba göre hareket edelim, o zaman neden bu yasağı kendi koymadı ?

Evet arkadaşlar, cevapları alıyoruz :D

Atatürk zamanını bilmiyorsan hiç zorlama kendini
kamusal alanda türban takılması yasaktır!
Atatürk zamanında da bu böyleydi,şimdi de böyle
rahatsız olan girmez kamusal alana!
anlaşılmayan bir nokta var mı???

çok imalı mesajlar yazıyorsunuz birşey demiyorum şimdilik
ama seviyenizi düşürmeyin!
 
Geri
Üst