tameer_33' Alıntı:
GAZAP ÜZÜMLERİ
Birini öldürdüğünden on yedi yıl hapse mahkum edilen,fakat dört sene sonra şartlı olarak serbest bırakılan Tom Joad,toz fırtınalarının çıplak hale getirdiği yollardan geçerek bir kamyon sırtında evine dönmektedir.Tom,daha sonra,tarlalar arasında yürürken ,yoldan geçen bir kamyonun tekerleklerinin fırlatıp attığı bir kaplumbağa görür. Kabuğuna yulaf ve arpa tohumları gömülmüş bu kaplumbağa, tekrar ayakları üzerine gelmeye çalışırken,bu tohumlardan bazılarını yere bırakır.Tom,kaplumbağayı cebine koyar.Hayvanın kabuğunda şimdi, başka bir yerde toprağa bırakılacak tohumlar vardır.Mücadele ve yeniden doğuşun bu simgesi,Tom’un gelişini-kendisini on sene önce vaftiz eden-Jim Casy ile buluşmasıyla bağlar. Jim dini inanışlarını kaybettiğini itiraf eder.Fakat insanlara yardım etmek için kendisine yeni bir yol bulacağını da kesinlikle söyler.
İkisi,beraberce hayat kalmamış,terk edilmiş Joad çiftliğine giderler. Diğer ortakçı çiftçiler gibi Joad’lar da kurumuş topraklarından ürün alamadıklarından ötürü,toprak ağasına borçlarını ödeyememiş ve bu yüzden çiftlikten atılmışlardır.Ekonomik güçlükler yüzünden pamuk yetiştirmeye mecbur kalan ortakçı çiftçiler,değişik ürün yetiştiremediklerinden, istemeyerek de olsa,bile bile toprağı yozlaştırmışlardır.Şimdi toprak sahipleri,iki ülkenin doğusundaki para babaları kendilerini sıkıştırmaktadırlar.Ürünü ortakçılarla paylaşmak istemezler.Ortakçıları topraktan atarak ve tek bir traktör kullanarak,sadece bir kişiye ücret ödeyecekler ve bütün ürünü kendilerine alacaklardır.Böylece ortakçılar evlerinden atılmalı; toprak,son parasına kurtulduktan sonra,bankacıları tatmin etmek için de satılmalıdır.Ne yapacağını bilemeyen,kızgınlık ve çaresizlik içinde bunalan ortakçı çiftçiler de,kimler olduklarını dahi bilmedikleri düşmanlarına karşı ümitsiz bir mücadele içindedirler.
Tom ve Jim,civardaki amcalarının yanında kalan ve ellerindeki beş on kuruşla,iş imkanlarının fazla olduğu söylenen California’ya gitmek üzere hazırlanan Joad ailesini bulurlar.Aile Jim Casyi’ de davet eder ve on üç kişi,kırık dökük,gıcırtılı bir kamyonla yola çıkarlar.Bu kamyonu alabilmek için Joad’lar tarım aletlerinden başka,hemen hemen bütün kişisel eşyalarını da satmışlardır.Kendilerine her zaman lazım olacak eşyalarını satarak elde ettikleri 200 doların hemen hemen yarısı,kamyonu satın almak için elden çıkarılır.Son dakikada büyükbaba gitmek istemez.Fakat aile,yaşlı adamı zorla sürükler,kamyona bindirir ve Joad ailesi Batıya doğru yola çıkar.
66 numaralı karayolu üzerinde giden kamyon,eyalet sınırına doğru yol almaktadır.Tom, sınırı geçtiği zaman hapishaneden tahliye edilmesinin şartını çiğnemiş olacağını bilir;fakat ailenin kendisine ihtiyacı olduğunu da bildiğinden onlarla kalmayı tercih eder.Eyalet sınırına varmadan,büyükbaba kalp krizi geçirerek ölür.Gömme işlemini normal yoldan yapmak için paraları olmadığından,Joad’lar büyükbabayı yol kenarında kazdıkları bir çukura gömerler.Dini ayini Casy yapar.Köhne bir otomobille aynı yolda giden Wilson adındaki iyi bir karı koca da Joad kervanına katılır. Yolda, benzin istasyonlarında ve yol kenarlarındaki hamburgercilerde herkes,insan dolu bu kamyonu hayretle süzer.Zaman zaman,şefkat hisleriyle hareket eden garson kızlar,onlara ucuz ekmek verir,kurabiye getirir.Fakat Batıya doğru yollarına devam ettikçe,halk,onları kuşku ve düşmanca tavırlarla karşılar.
Texas eyaletinde Wilson’ların otomobili bozulur.Baba Joad ve Tom, Anne Joad’a zaman yitirmemek için kamyonla yola devam etmelerini söylerler.Ailenin parçalanacağından endişe eden Anne Joad, ailenin parçalanmasına izin vermeyeceğini belirterek karşı gelir ve bunu söylerken elindeki krikoyu sallar.Kadın,Wilson’ların otomobili onarılıncaya kadar biraz ilerdeki bir kamp yerinde beklemeye razı olur.Artık buradan itibaren,zaman zaman ailenin azmini kıracak olaylara rağmen,kadının sarsılmaz inancı ailenin cesaretini ayakta tutar.Texas’tan ayrılmadan önce,California’dan dönen bir göçebe işçi,el ilanlarının halkı nasıl yanılttığını anlatır.Sözgelimi bir işyerinin sahibi 800 işçiye ihtiyacı olduğunu ilan eder.5000 kişi müracaat eder.Böylece karınları en fazla aç olan işçilerin en az para ile çalışacaklarından emin olan patron ücretleri azaltabildiği kadar azaltır.
Joad’lar,yollarına devam eder,New Mexico ve Arizona eyaletleri üzerinden California çölü sınırına ulaşırlar.Orada,Okie kelimesini ilk kez işitirler.Bu,Oklahoma göçebe işçilerine hakaret olarak kullanılan ve fazlalık.gereksiz varlık anlamına gelen bir kelimedir.Çöle girmeden biraz önce, nehrin kenarında,Noah aileyi terk eder.Gece konaklamak için dururlar. Şerifler onları tutuklamakla tehdit eder ve zararlı yaratıklarmış gibi davranırlar.Anne Joad bir şerifin muamelesine sinirlenir ve elindeki tava ile üzerine yürür.
Tom,Anne Joad ile şakalaşır ve ondan sonra da Noah’ın ayrıldığını söyler.Zaten büyükannenin,kendini bilemeyecek derecede aklını kaybetmesine ve kuvvetten düşmesine ve de Bayan Wilson’un hastalığına üzülen Anne Joad’ı,Noah’ın ayrılması daha çok sarsar.Bayan Wilson’un hastalığı yüzünden Wilson’lar yolculuğa devam edemeselerde Anne Joad,ailesini yine de kamyona bindirir ve yola koyulurlar.
Çölün öteki ucuna yaklaşırken,verimli topraklarıyla California vadisi önlerine açılır.Hepsi hayret,heyecan ve coşkunluk içindedirler.Fakat bu sırada,Anne Joad,geceleyin çölü geçtikleri sırada büyükannenin öldüğünü söyler.Gecikmelerinden korktuğu için sesini çıkartmamış,bütün gece ölü kadının yanında yatmıştır.Kamyonun bir köşesinde Connie ve Rose Sharon aşk yaparlar.Her şeye rağmen artık California’dadırlar.
Hooverville kampında Joad’lar bir çadır kurar ve Anne Joad ailenin işlerini düzene koymak için harekete geçer.Fakat iş yoktur.John Amca kendisini içkiye verir.Connie de gebe karısını terk eder.Şeriflerden biri, hepsine gözdağı verir ve bir kadına da ateş eder.Tom onun elindeki silahı alır ve tekmeleyerek bayıltır.Serbest bırakılma şartını ihlal eden Tom’un yeniden hapsedilmesini önlemek için Casy bütün suçu yüklenir ve polise gider.Amerikan Lejyonerlerinin kampı yakacakları öğrenilince,kamptan ayrılmaya karar verirler.Joad’lar kamptan ayrıldıkları sırada Tom,polislerin güneye gitmeleri için verdikleri emri dinlemez,kamyonu kuzeye sürer. Anne Joad,onu yatıştırır,onurlarından fedakarlık etmeyeceklerini ve halkın kendileri olduğunu söyleyerek,onları yollarından hiçbir şeyin geri çeviremeyeceğini belirtir.
Weedpatch denen bir hükümet kampında işler daha iyi gider. Kendilerine insan muamelesi yapılan ve saldırgan şeriflerden korunan göçebe işçiler burada bir kooperatif kurmuşlar ve çocukları okuma-yazma öğrenmiştir.İnsancıl,fakat her taraftan kuşatılmış bir işveren Tom’a iş verir ve kabadayıların,cumartesi gecesi yapılacak danslı eğlence sırasında zorluk çıkarmamaları için kendisini uyarır;kampta kalanlar,herhangi bir olay sırasında nasıl hareket edeceklerini planlarlar.Dans sırasında kabadayılar içeri girerken,silahlı şerifler kamp dışında isyan işaretinin verilmesini beklerler;çünkü kanun,onların ancak o zaman girebilmelerine izin vermektedir.İsyan işareti verilmez.Tom ve diğerleri olay çıkarmak isteyen kabadayıları,kaldırıp kaldırıp kampı çevreleyen çitin öte yanına fırlatmışlardır.Dans olaysız devam eder.
Aradan bir ay geçmesine rağmen Joad ailesinde,Tom dışında hiç kimse çalışmamıştır. Tom’un çalıştığı gün sayısı da sadece beştir.Anne Joad hiç olmazsa Baba Joad’ın yaşama şevk ve arzusunu kaybetmemesi için başka tarafa gitmelerinde ısrar eder.Kadın her şeyden önce aile bireyleri arasında en fazla sevdiği Tom’un,diğerlerine örnek olacak şekilde korunmasını ister.Joad’lar kuzeye hareket eder ve bir şeftali fidanlığının sahibi onlara iş verir. Adam her üç kova sağlam,lekelenmemiş şeftali için beş sent ödeyecektir.Bütün aile güneş batana kadar çalışır,fakat sadece bir dolar kazanırlar.İşin kötüsü çevredeki lokantaların fiyatları öylesine yüksektir ki bir dolarla doğru dürüst bir yemek bile yiyemeyeceklerini görürler.
Tom o gece gizlice kamptan çıkar.Kamp dışındaki silahlı bekçiler, kamptaki meyve toplayıcılarını dış tahrikçilerden koruduklarını söylerler. Tarlalar arasındaki bir çadırda Tom,Jim Casy’i görür.Casy,şimdi liderdir. Çiftlik ve bahçe sahiplerinin işçi ücretlerini indirmek için kullandıkları yolları engellemeye çalışan bir grev düzenleyicisidir.Tom ve Jim konuşurlarken,yakınlarda sesler işitirler ve birdenbire yüzlerine ışık tutulur.İki kişi Casy’nin üzerine atlar.Bir tanesi elindeki kazma sapını Casy’nin kafasına indirir.Tom,adamın elindeki sopayı alır ve kafasına vurur.Olay yerinden kaçan Tom,kimseye görünmeden Joad ailesinin kaldığı çaldığı çadıra girer.Olup bitenleri aile bireylerine anlatır ve ayrılması gerektiğinde ısrar eder.Joad Anne ve doğurmak üzere olan Rose Sharon;kalması için Tom’a yalvarırlar. Tom sonunda kalmaya razı olur.
Çalıştıkları yerde ücret iyice düşürülmüş,üç kova şeftali için verilecek para iki buçuk sente indirilmiştir.genç Winfield açlıktan bayılır ve polisler de Tom’un üzerini ararlar.Çılgına dönen Joad’lar,Tom’u iki yatak şiltesi arasında gizleyerek kamptan ayrılırlar.Aile kuzeye doğru devam eder.Bir pamuk kampına vardıklarında kendilerine bir tren vagonunda kalmaları söylenir.Yüzü hala şişkin olan Tom,bir su yatağında saklanır.Bir çocuk kavgası sırasında,Ruthie bir çocuğa ağabeyinin bir şerifi öldürdüğünü gururla anlatır.Bunu duyan Anne Joad,Tom’a kaçmasını söyler.Tom,Anne Joad’a Jim Cay’nin görevini devam ettireceğini belirtir. Endişe içindeki Anne Joad,Tom’u kaçması konusunda ikna eder ve biraz da para verir.Tom işlerini yoluna koyduktan sonra parayı ödeyeceğine dair söz verir ve kaçar.
Baba Joad ise,ailesinin yönetiminin elinden kaçtığını hisseder.Daha da kötüsü Baba Joad aileyi yönetmek de istemez.Joad’lar kısa bir süre daha pamuk toplamaya devam ederler. Sağanak halinde yağan mevsim yağmuru bu işe son verir.İşçiler arasında hastalık baş gösterir.Onur ve gururun yerini hırsızlık ve dilencilik alır.Yerli Californialılar göçebe işçilere eskisinden de çok düşmanlık beslerler;polisin Okie’leri dövmesini ve eyaletten sürmesini isterler.Baskı altındaki bu göçebe işçilerin hissettikleri gazap onları bir arada tutar.
Hayatın ve ölümün karşıt noktası,kaplumbağa ve tohumun imajını yansıtır.Yağan sağanak yağmurlar suların yükselmesine neden olur. Erkekler yükselen suları önlemek için setler kazarken,Rose Sharon vagonda çocuğunu doğurur.Bebek ölü doğmuştur.Taşan sular vagona doğru yükselirken Baba ve Anne Joad ,Rose Sharon’u kuru bir samanlığa götürürler. Orada yaşlı bir çiftçinin açlıktan ölmek üzere olduğunu görürler.Bu adamın yanına yatan Rose Sharon süt dolu göğüslerini hastaya uzatarak ona meme vermeye çalışır.Onu ölümden kurtarır.
ESER HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM
Gazap Üzümleri çok sürükleyici,aynı zamanda çok akıcı bir roman. Kitap okuyucuyu içine alıyor ve kitabı elinizden bırakamıyorsunuz.Belki sırf bu yüzden kitabı,uzunluğuna rağmen,üç günde bitirdim.Kitabı çok beğendim ve herkese tavsiye ederim.
......................................
2004GAZAP ÜZÜMLERİ ROMANI ÜZERİNE BİR İNCELEME
John Steinbeck Altın Kadeh, Cennet Çayırları, Fareler ve İnsanlar, Gazap Üzümleri, Bitmeyen Kavga, Ay battı, Sardalya Sokağı gibi bazı eserleriyle dünya edebiyatında yerini almıştır. Steinbeck romanlarında genellikle alt tabakadan insanları ele almış ve onların yaşamlarını romanlarında sergilemeye çalışmıştır. Bu yüzden onun bir kızıl olduğu konusunda tartışmalar olmuştur.
Steinbeck yazdığı edebi eserleri ile çeşitli ödüller kazanmıştır. 1939’da Pulitzer, 1962’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır. Gerçekçi ayrıntıya önem veren bir romancı olarak hem toplumun psikolojisini hem de kişiyi aşan kolektif psikolojiyi yansıtır.
John Steinbeck 1939 yılında İskandinavya’ya yaptığı bir yolculuğun ardından en ünlü romanı Gazap Üzümleri’ni çıkarır ve bu yapıtıyla Pulitzer Ödülü’nü kazanır.
637 sayfalık roman, 30 bölüme ayrılmıştır. Bütün bölümler hakim bakış açısı ile nakledilmiştir. Bazı bölümlerde tabiat, topluluk bazen de bir hayvanın tasviri yapılarak roman tek düzelikten kurtarılmıştır. Romanda gerçekçi ayrıntıya önem verilmiş, hem toplumun psikolojisi hem de kişi psikolojisi yansıtılmıştır.
Ele aldığımız bu roman 1990 yılında yapılan 9. baskıdır. Rasih GÜRAN tarafından dilimize aktarılmıştır.
Olay Örgüsü
Romanda olay örgüsü toprakları ellerinden alınınca tarım işçisi olarak çalışmak üzere “vaat edilmiş Toprak”a giden Oklahomalı göçmenlerin serüvenleri üzerine kurulmuştur. Zengin toprak sahiplerinin paraya ihtiyacı olan aç insanları sömürmesi konu edilir.
Romanda olay örgüsü birinci bölümde Oklahoma’da Mayıs ayının getirdiği değişiklikler, onu izleyen Haziran ayı ve kaçaklık ile başlar. Haziran ayının ortalarına doğru peyda olan şiddetli rüzgar ve toz bulutu, tarımla uğraşan halkın mahsulünü tarumar eder.
Rüzgar daha da arttı. Şimdi taşların altını süpürüyor, saman çöplerini, yaprakları, hatta toprak parçalarını bile sürüklüyor ve bunlar rüzgarın yönüne uyarak, tarlaların üzerinde uçuşup duruyorlardı. (s. 8)
İkinci bölümde romanın asıl kahramanı Tom’un Oklahoma’ya dönüşü anlatılır. Bölüm Tom’un Oklahoma’ya gitmesine vesile olan kamyonun tasviri ile başlar. Bölümde Tom’un dış yapısı da anlatılır.
Dışarıda, yolun kıyısında yürüyen bir adam, yolun öte yanına geçerek kamyona yaklaştı… Kamyonun lokantaya bakan basamağına oturdu. Otuzundan çok göstermiyordu bu adam. Gözleri koyu kahverengiydi, aklarında bile kahverengi izler vardı. Elmacık kemikleri çıkık ve birbirinden uzaktı… Dişleri ileri doğru çıktığından, dudakları dişlerini kapamak için yayılmış gibiydi. (s. 13-14)
Bölümde Tom’dan adı ile değil bir adam olarak bahsedilir. Tom bilmediği bu arabaya biner ve Oklahoma’ya doğru yola çıkarlar. Şoförle aralarında bir takım konuşmalar geçer. Tom arabadan inmesine yakın adama katil olduğunu söyler:
- Katildim, dedi. Bu da büyük bir laf ya. Yani senin anlayacağın, adam öldürmek demek. Yedi yıl yedim, bir olay çıkarmadığım için dört yılda bıraktılar. (s. 23)
Tom, fazla soru sorulmasından hoşlanmayan bir tiptir. Bunu da şoföre söylediği iğneli sözlerle belli eder. O, katilliğinden, hapiste yatmış olmaktan bir utanç duymaz. Çünkü kendini haklı görür.
Romanın üçüncü bölümünde bir kaplumbağanın tasviri yapılmıştır. Kaplumbağanın özellikleri inceden inceye anlatılmıştır. Onun ne yönde gittiği, nasıl ilerlediği, bölüm boyunca ele alınmıştır.
Dördüncü bölümde Tom’un kamyondan indikten sonra tozlu yolda ilerleyişi anlatılır. Yolda eskiden tanıdığı ve Tom’un bundan sonra ki hayatına büyük etkisi olacak olan Papaz Jim Casy ile karşılaşır. Casy, papazlığı bırakmıştır, bundan sonra kendisinin papaz lafzıyla anılmasını istemez:
- Şimdi sadece Jim Casy’im. Hiçbir çağrım yok artık. Bir sürü günahkar düşüncelerim var, o kadar. Ama bu düşünceler bana doğru gibi geliyor. (s. 30)
Tom Joad, Casy’nin papazlıktan vazgeçtiğini öğrenince ona katilliğinin sebebini anlatır. Çünkü o, kendisine acımasını ve dua edilmesini istemez.
- Ben ne yapmam gerekiyorsa onu yaptım. Yine de… dedi. Kavga ederken birisini öldürdüm. Sarhoşluk, dans ediyorduk… Bana bıçak çekti, ben de orada duran bir kürekle herifi öldürdüm. Küreği indirince kafası dağıldı. (s. 38-39)
Tom, hayata aldırmaz, gözü kara bir yapıya sahiptir. Fakat bu aldırmazlık ona sorumsuz olmayı getirmemiş, aksine kendinden başka herkesin sorumluluğunu yüklemiştir.
Beşinci bölümde Joad ailesinin ve diğer çiftçilerin, toprak sahipleri tarafından, topraklarından, evlerinden atılması konu edilir.
Tom ve Casy’nin eve gelişi ve bütün evlerin terkedilmiş olduğunu öğrenmesi altıncı bölümde ele alınmıştır. Bu terk edilen yerde yalnız bir kişi kalmıştır. Tom ailesinin nerede olduğunu Muley isimli bu ufak tefek adamdan öğrenir. Aile John Amca’nın evine gitmiştir.
John Amca kendini bilmez bir tiptir. Bazen onca deliliği yapar, bazen de bütün insanlara yardım etmeye çalışır. Bir gün karısının karnı ağrır, kadının istemesine rağmen doktor getirmez ve ertesi gün karısı ölür. Bundan hep kendini sorumlu tutar.
Sekizinci bölümde Tom’un ailesine kavuşması, ailenin şaşkınlığı anlatılır. Aile Tom’u üç yıl sonra beklemekte, Kaliforniya’ya gideceklerini ona nasıl haber vereceklerini düşünürken, Tom çıkagelir. Tom ile birlikte Casy’nin de gelmesi ana ve büyükanayı ayrıca mutlu eder. Çünkü onlar dinlerine erkeklerden daha çok bağlıdırlar. Hatta bir yemek yeme sırasında büyük ana ve ana ısrar ederek Casy’e zorla dua ettirirler.
Ana aile üzerinde babadan ziyade daha fazla otoriteye sahiptir. Ailenin reisi baba gibi görünse de gerçekte reisliği ana üstlenmiştir.
Ana heybetli bir yapıya sahiptir. Çok çalışkan ve güçlü bir kadındır. Çekilen sıkıntılara rağmen aileyi bir arada tutmayı başarmıştır. İstenmeyen bazı kişilerin firarı sayılmazsa…
Tom’un dört kardeşi vardır; Al, Noah, Rosasharn, Ruthie ve Winfield.
Al: Yakışıklı ve toy bir delikanlıdır. Gün boyunca kızların peşinden koşar, başkaları onu fazla ilgilendirmez. Tom’un adam öldürmesi ile hava atmaya çalışır.
Noah: Doğumu sırasında, ebenin geç kalmasıyla ananın çığlıklarına dayanamayan baba işe girişir ve çocuğu evire çevire çıkarır. Çocuk çıktığında yamuk bir yapıya sahiptir. Baba elinden geldiğince düzeltmeye çalışır fakat bu anormallik onda kalıcıdır. Geri zekalı değildir ama öyle görülür.
Rosasharn: Cannie ile evlidir ve hamiledir. Kocasına aşırı bir düşkünlüğü vardır.
Ruthie: Küçük kız kardeştir. Yaşı itibariyle çeşitli yaramazlıklar yapar ama bazen kendisinde genç kızlık belirtileri görülür.
Winfield: Yaramaz en küçük kardeştir. Ruthie ile birlikte sınırsız yaramazlık yaparlar.
Onuncu bölümde Joad ailesinin satılabilir ve taşınabilir her şeyi toplayıp Oklahoma’yı terk etmeleri anlatılır. Joad ailesi diğer binlerce aile gibi büyük umutlarla Kaliforniya’ya gideceklerdir:
- Tom, Kaliforniya’da yaşamak güzel olacak herhalde!.. dedi.
Tom arkasına döndü anasına baktı.
- Nereden biliyorsun? diye sordu.
- Hiç… Yani, herhalde iyidir diyorum. (s. 126).
Joad ailesi bir sabah erkenden Kaliforniya’ya gitmek için yola çıkarlar. Bunca yıl yaşamlarını sürdürdükleri, içinde barındıkları, ekmek kazandıkları, belki bazen çapkınlık yaptıkları, topraklarını, evlerini, yurtlarını terk ederler. Bu belli etmeseler de onlara ağır gelir.
Büyük baba son anda gitmekten vazgeçer. Onu bırakmayacakları için uyku ilacı içirip uyuturlar, kamyona bindirirler. Fakat bu ona ağır gelecektir. Yaşlandığı toprakları terk etmek ona göre değildir.
Ortak kaderi paylaşan ailelerin yolculukları sırasındaki durumları onüçüncü bölümde anlatılır. Joad ailesi üstü demir koskiyle ikiye ayrılmış arkasına tahtadan bir kasa yapılmıştır. Aile ara sıra benzin, yemek, uyku gibi ihtiyaçları için duraklar. Her gittikleri yerde orada konaklayıp konaklayamayacaklarını sorarlar:
Tom, çekiniyordu:
- Biz de gelip sizin yanınızda konaklayabilir miyiz?
Zayıf adam, şaşkın şaşkın baktı:
- Burası bizim değil ki, dedi… (s. 187-188)
Büyükbaba içirilen ilacın etkisi ile iyiden iyiye fenalaşır. Orada konaklayan ailelerden biri yardım etmek ister. Büyükbabayı çadırındaki şiltenin üzerine yatırır. Büyükbabaya artık ölüm gelmiş gibidir. O akşam büyük baba ölür.
Yolculuk yaptıkları sırada kanunla uğraşmak zor olacaktır. Bu yüzden büyük babayı kendileri gömmeye karar verirler. Onu bir yorgana sararlar, kimsesiz zannetmesinler diye bir şişenin içine yazı yazıp, kendi açtıkları bir çukura gömerler:
BURADA WILLIAM JAMESJOAD ADINDA İHTİYAR BİR ADAM YATMAKTADIR. KAN BOĞMASINDAN ÖLMÜŞTÜR. ONU AİLESİ GÖMDÜ, ÇÜNKÜ CENAZEYE VERECEK PARALARI YOKTU. İHTİYARI KİMSE ÖLDÜRMEDİ, KAN BOĞDU VE ÖLDÜ. (s. 201)
Onyedinci bölüm göçen halkın genel özelliklerini anlatan bir bölümdür. Onların nelerle uğraştıkları, nerelerde konakladıkları, akşamleyin yirmi ailenin nasıl bir aile oldukları anlatılır.
Onsekizinci bölüm ailenin verdiği ilk fire ve ikinci ölümü anlatan bölümdür. Aile Kaliforniya’ya varmak üzeredir, yalnızca bir çölü geçmek gerekir. Çöle girmeden önce herkesin yaptığı gibi bir nehrin kenarında konaklarlar. Ana yemek pişirmeye koyulur, erkekler de suya girerler. Uzun bir yolculuktan sonra bu onlara iyi gelir. Noah suyu çok sever. Beli de yaptıkları yolculuk, pislik onu fazlasıyla etkilemiştir. Bu nehirden ayrılmamaya karar verir.
Tom!..
Ne var?
Tom ben buradan öteye gitmiyorum!
Tom kalkıp oturdu.
O da ne demek?
Tom bu sudan ayrılmak istemiyorum bu suyu tutturup gideceğim. (s. 291)
Büyükana çok hastadır, kocasının ölümü onu fazlasıyla üzer. Yaşlı bedeni bu ağır yolculuktan olumsuz yönde etkilenir ve yatağa düşer.
Çadıra bir adam girer, ana yerinden fırlayarak adama doğru gider. Anaya bazı sorular sorar, nerden geldiklerini, ne kadar kalacaklarını öğrenir. Oklahoma’dan geldiklerini öğrenen adam, onlara Okieler diyerek hakaret eder. Bu söze ana fena kızar eline tavayı aldığı gibi adamın üstüne yürür ve onu çadırdan kovar.
Joad ailesi o akşam yola çıkar. Kamyon kızgın çölde ilerlemeye başlar. Biraz ileride birkaç polis arabayı durdurur. Arabada tarım eşyası olup olmadığını aramak isterler fakat ana buna izin vermez, hastaları olduğunu söyler ve büyükananın yüzünü gösterir. Adamlar aramaktan vaz geçip onları bırakır.
Sabahleyin, Joad ailesi, yemyeşil uçsuz bucaksız bahçeleri olan Kaliforniya’ya varırlar. Herkes hayranlıkla bahçelere bakar, ana güçlükle kamyondan iner, yüzü bembeyazdır, herkes şaşırır. Büyükana polisler arabayı durdurmadan az önce ölmüştür, ana bir sorun çıkmasın diye kimseye söylememiş, bütün gece ölünün yanında yatmıştır.
Yirmibirinci bölüm. Büyükananın cenazesi parasızlık yüzünden devlet tarafından defnedilir. Aile hoş görünmeyen bir kampa gider ve eşyalarını indirirler. Ana her zamanki gibi herkesin karnını doyurmak için yemek yapma hazırlıklarına girişir. Ton orada tanıştığı birinden Kaliforniya ve işçiler hakkında bilgiler edinmeye çalışır.
Ana tencereleri hazırlamış babaya ileriki bakkaldan et aldırmış pişirmeye başlar. Etin kokusunu duyan aç çocuklar beşer onar ateşin etrafına toplanır.
…Değişmeden bakan küçük yeşil gözlerle seyrediyordu anayı.
- Eğer isterseniz, size biraz çalı çırpı kırayım, madam? dedi.
Ana başını işinden kaldırdı.
- Yemekmi isteyeceksin?
- Evet, madam, dedi. (s. 352)
Ana çaresiz kendi ailesinin tabaklarına birer parça et koyduktan sonra kalanını çocuklara dağıtır.
Akşam kampa bir otomobil gelir içinden bir müteahhit ve onun korumaları çıkar. Adam iş isteyenin olup olmadığını sorar. Tom’un arkadaş olduğu bir adam ücretin düşmesinden korktuğundan önce ücreti ayarlamak ister. Fakat müteahhit buna fena sinirlenir, bir takım bahaneler bularak adamı hapse attırmak ister. Onu yakalatacağı sırada adam müteahhidin yüzüne bir yumruk geçirir ve kaçmaya başlar, müteahhit sendeler Tom da düşmesi için çelme takar. Müteahhit hemen silahına sarılır ve ateş eder, kurşun yanlışlıkla bir kadının elini parçalar. Müteahhit ikinci kez ateş etmek ister fakat Casy adamın ensesine öyle bir tekme geçirir ki müteahhit yere yığılır. Casy Tom’a kaçmasını söyler uzun ısrarlarla onu ikna eder, biraz sonra polisler gelip Casy’i götürür.
Sabahleyin Rosasharn’ın kocası kimseye görünmeden firar eder. O günün akşamı Joad ailesi eşyalarını yükleyip kampı terk ederler. Kamp biraz sonra ateşe verilir. Joad ailesi güneye doğru tekrar yola çıkarlar.
Yirmiikinci bölümde Joadların küçük bir kızdan duyduğu hükümet kampına gitmelerini ve orada gördükleri insani muameleleri anlatılır.
Ailenin erkeklerinin iş bulamaması, paralarının tükenmesi ve açlığın baş göstermesi yirmi altıncı bölümde anlatılır. Aile iş bulmak amacıyla kampı terk ederler. Bir adam vasıtası ile Hooper Çiftliği’nde şeftali toplama işi bulurlar, sandığı beş senttir. Bütün aile çalışır, akşama kadar bir dolarlık şeftali toplarlar. Bu para ile bakkaldan eşya alırlar ve akşam yemeğinde et yerler. Yemekten sonra Al kız bulmak için, Tom da buraya geldiklerinde kapıdaki gürültülerin sebebini öğrenmek için gezintiye çıkar.
Tom kapıya doğru ilerler bekçi onu durdurur, kapıdan çıkmasına izin vermez. Tom ona aldırış etmez ve tel örgünün altından dışarı çıkar. Derenin kenarında bir çadır kurulmuştur. Tom merak edip oraya gider çadırdan biri çıkar, Tom çok şaşırır:
Tom:
- Casy! diye bağırdı. Casy! Hay Allah! Ne arıyorsun burada. (s. 533)
Tom Casy’den gürültülerin nedenini öğrenir. Casy ve arkadaşları burada çalışmaya gelirler fakat verdikleri beş sent daha sonra iki buçuk sente düşürülünce işçiler ayaklanma başlatır.
Casy, Tom’dan kamptakileri uyarmasını ister. Onlar aralarında konuşurken çadırın etrafından ayak sesleri duyulur. Çadırdakiler sessizce dere boyuna doğru yürümeye başlarlar, bir köprünün altına saklanırlar fakat şişko bir polis onları fark eder. Büyük bir kargaşa çıkar, polisin biri kaçmak isteyen Casy’nin kafasına elindeki çolpa vurur, başın bir yanı dağılır.
Tom ne yapacağını şaşırır adamın elinden copu kaptığı gibi şişko adamın omzuna daha sonra kafasına geçirir. Sonra kafasına ani bir sopa iner. Tom dere boyunca kaçmaya başlar. Bir meyve bahçesine saklanır, eliyle yüzünü yoklar burnu ezilmiştir, yüzü kanlar içindedir. Dereyi geçip kulübelerine gider ıslak elbiseleriyle yatar, kimseye bir şey söylemez.
Sabahleyin Tom’un durumunu ilk ana fark eder, Tom herkese olanları bir defada anlatır. O gün Tom ve Rosasharn hariç herkes işe gider. Ücretler iki buçuk sente düşer. Joadlar bu paraya çalışamayacaklardır. Hem Tom’un başına gelenler hem de Winfield’in açlıktan bayılması onları buradan gitmeye zorlamıştır.
Joadlar akşamleyin eşyaları yükleyip yola çıkarlar. Nereye gideceklerini bilmeden rastgele giderler. Bir yerde pamuk işçileri arandığını gösteren bir levha görürler. Tarlaya varmadan Tom arabayı durdurur, herkese yol boyunca düşündüklerini anlatır.
Tom derenin etrafındaki çalılık içinde yaraları iyileşinceye kadar saklanarak, aile de pamuk işçiliği yapacaktı. Yaraları iyileşince Tom da işe koyulacaktır. Ananın tereddüdünden sonra herkes kabul eder ve Tom arabadan atlayıp çalılıkların arasında kaybolur.
Yirmisekizinci bölüm ailenin pamuk işçiliğini anlatmaktadır. Joad ailesi seyyar kulübelerden birine yerleşir. Herkes sabahleyin işe gider akşam gelip ananın pişirdiği leziz yemekleri yeyip sonra yapılacakları yapıp yatarlar. Tabi her akşam Tom’a da yemek götürülür.
Bir gün Ruthie kavga ettiği bir kızı korkutmak için ağabeyinin adam öldürdüğünü çalılıkların içinde saklandığını onu da öldürebileceğini söyler. Winfield olayı anaya anlatır. Ana Tom’un başına bir şey geleceğinden korkar. Tom’a yemek götürdüğü sırada her şeyi anlatır.
- Sana bir daha dokunmak istiyorum. Tom, kör gibi oldum.çok karanlık burası. Seni gözümün önüne getirmek istiyorum. Seni hatırlamak için parmaklarımdan başka bir araç yok, ama ne yapalım… Tom, buradan gitmelisin. (s. 585)
Anası Tom’a bir miktar para verir ve Tom gider…
Ertesi gün Joadlar yeni bir iş ayarlar, bulundukları yerin biraz ötesindeki bahçeye giderler. Rosasharn’da gider fakat akşama doğru fenalaşır. Yağmur başlar, Joadlar kulübelerine dönerler:
Çabucak akşam oldu. Seyyar kulübelerde aileler birbirlerine sokuldular; damların üstüne dökülen yağmuru dinlediler. (s. 603)
Yirmidokuzuncu bölüm yağmurun etkisiyle halkın orada mahsur kalmasını anlatır. Halk orayı terk etmek ister ama yağmur o kadar ani bastırmıştır ki arabaların motoru su dolar. Herkes bir şeylerin telaşı içerisindedir, ama ne yapmaları gerektiğini kimse bilmez.
Otuzuncu yani son bölüm Rosasharn’a ayrılmıştır. Onun doğum sancıları ve doğumu anlatılır. Ruthie ile Winfield doğumu izlemek için can atar ama ana buna izin vermez. Rosasharn büyük acılar çeker:
- Bir şey yok, dedi. Geçecek… Geçecek. Ellerimi tut… Şimdi dudağını ağzına al. Tamam… Tamam. (s. 616)
Dışarıda yağmur bütün hızıyla devam eder. Erkekler selin kulübelere gelmesini önlemek için set yaparlar, fakat bu da bir işe yaramaz. Baba ve John Amca kulübeye dönerler, Rosasharn’ın bebeği ölü doğar, bebeği bir sandığa koyarlar ve üstüne bir çuval örterler. Bebeği gömme işini de John Amca’ya verirler.
John Amca, suyu yara yara, çalılıkların yanında hızlı akan dereye kadar yürür sandığı dereye bırakır:
- Git de onlara söyle! dedi. Caddelere gir. Oralarda kok ve böylece durumu anlat. Sen ancak derdini böyle anlatırsın. Kız mısın, erkek misin? Bilmiyorum bile, öğrenmeye de niyetim yok. Şimdi git ve caddenin birisinde yat. Belki o zaman anlarlar. (s. 626)
su gittikçe yükselir. Ana daha kuru bir yer bulmaları gerektiğini söyler. Rosasharn, çocuklar, baba, John Amca ve ana oradan ayrılırlar. Al onlarla birlikte gelmez. Çünkü yeni bir kız bulmuştur ve onun yanında kalır.
Yola çıkanlar tepede bir samanlık görürler. Soluk soluğa samanlığa varırlar. İçine girerler burası gerçekten kurudur. Fakat orada yalnız değillerdir, köşede biri çocuk iki kişi vardır. Onlar da yağmurdan kaçıp oraya sığınmışlardır. Adam hastadır:
- Açlıktan ölüyor. Pamuk toplarken hastalandı. Altı gündür ağzına bir lokma bir şey girmedi. (s. 635)
Ana çocuktan Rosasharn’ın üzerine örtmek için battaniye ister, çocuk pis bir yorgan getirir. Rosasharn üzerindekileri çıkarıp yorganın altına girer.
Çocuk anaya devamlı bir şeyler anlatır. Babasının hastalığının süt ya da çorba içmekle iyileşeceğini söyler. Ana Rosasharn’ın yüzüne bakar, kız ananın ne anlatmak istediğini kavrar. Herkesi dışarı çıkarır. Adamın yanına yaklaşır, yorganı sıyırarak göğsünü açar:
- İşte, dedi. İşte alsana!
Elini adamın başının altına götürdü ve düşmemesi için tuttu. Parmaklarıyla tatlı tatlı adamın saçını okşuyordu. Rose of Sharan başını kaldırdı, samanlığın karanlığına doğru baktı. Dudaklarını kenetledi ve esrarlı bir şekilde gülümsedi. (s. 637)
Mekân
Gazap Üzümleri’nde mekan çok çeşitlidir. Mekan Joad ailesinin göç ettiği yerlere göre değişiklik göstermektedir.
Birinci mekan, Oklahoma’dır. Burası Joad ailesinin hemen hemen yaşamlarının çoğunun geçtiği, geçimlerini buradaki pamuk tarlalarından sağladıkları yerdir. O topraklar kendilerinin olmasa da orada mutludurlar.
İkinci mekan Kaliforniya’ya varıncaya kadar izledikleri yoldur. Joadlar yol boyunca karşılaştıkları kişilerin durumunu görmüş, bazılarından da Kaliforniya hakkında bilgiler edinmişler, fakat bunlara inanmamışlardır. Yollar Joad ailesinden üç kişinin eksilmesine neden olmuş, aile bütünlükleri bozulmuştur.
Üçüncü mekan Kaliforniya kentinde iş olan ve kamp kurabilen her yerdir. Mekanlara göre ailenin psikolojisi de şekillenmiştir. Ailenin bir süre kaldığı hükümet kampında hepsi de adaletin verdiği rahatlıkla mutludur, bir yolun kenarında kurulan kampta kaldıklarında ise sürekli bir şeylerin olacağı endişesini taşırlar.
Diğer mekanlarda şeftali ve pamuk toplamak için gittikleri bahçelerdeki barakalardır. Buralarda pek rahatsız sayılmazlar ama parasızlık ve doğal koşullar onların rahatını bozar.
Son mekan ise yağmurdan kaçmak için sığındıkları eski bir samanlıktır. Aile bu mekanda fazla zaman geçirmemiştir ya da bu romanda işlenmemiştir. Mekanın şartlarına göre yaşanan olay aile üyelerinin ne kadar zor durumda olurlarsa olsunlar yine de yardıma ihtiyacı olanlara ellerinden geldiğince yardım edebileceklerini göstermektedir.
Eser yazar tarafından realist bir bakış açısı ile ele alınmıştır. Realizm (gerçekçilik) insanı doğal ortamında yani gündelik yaşamı içinde ele alır. Realistler genelde orta ve alt tabakaya mensup insanları eserlerine konu ederler.
Gazap Üzümleri isimli romanda Steinbeck alt seviyeden insanları ele almış onları günlük yaşamları içerisinde incelemiştir. Roman her bakımdan realizmin özelliklerini taşır.
Kahramanların yaşadıkları veya yaşayacakları yerler uzun uzun tasvir edilir. İnsanların yaşadığı olaylar tüm gerçekliği ile anlatılmıştır. Zamanın önemli ekonomik ve toplumsal sorunları ve bunların neden olduğu yıkımlar acı ve yergici bir dille gözler önüne serilir.
Romanda ele alınan Joad ailesinde esas ev reisi anadır. Ana ailenin bütünlüğünü sağlamaya çalışır fakat bunu başaramaz. Romanın sonunda aile iyice azalır. Aileden ayrılan üyelerin büyükana ve büyükbaba hariç akıbetleri belli değildir.
Aile üyelerine ne olduğu veya olacağı belirtilmemiştir. Roman belirsizlik üzerine bitmiştir.
osmanlı dönemi ödevini sabah verecem