Atatürk Neden Bozkurttur ?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Shawn Michaels

New member
Katılım
26 Kas 2006
Mesajlar
3,107
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ШΛŃŦΞĐ
ATATÜRK,
Kendi döneminin Adalet Bakanı olan Türkçü Mahmut Esat’ın “Bozkurt” soyadını almasını istediği için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
İlk yolcu gemisine "Bozkurt" adının konulmasını teklif ettiği için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Petrol Ofisi’nin armasını “Bozkurt” olarak tasarlattığı için Bozkurt’tur. ( Günümüzdeki kullanımında mevcut olan alev figürü, daha sonra İsmet İnönü tarafından eklettirilmiştir. Bilinçsizce “Paşa” olarak anılan İnönü’nün AtaTürk’ü ne denli kıskandığı ve milletine olan düşmanlığı bir çok eyleminde kendini göstermiştir. Soyu Türk olmayan bu zât’ın Anıtkabir’de yeri yoktur. )

ATATÜRK,
Diğer devletlerden kendisine armağan olarak “Bozkurt” heykelleri gönderildiği için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Türk’ün milli simgesi olan “Bozkurt’u”, yeni Türk Devleti’nin paralarının ve pullarının üzerinde kullandırdığı için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Milli Eğitim Bakanlığının girişine, Türk’lerin Ergenekon’dan çıkışını temsil eden bir resim yaptırdığı için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Yerli malı olarak üretilmeye başlayan bir sigaraya “Bozkurt” adını uygun gördüğü ve bu sigaranın paket resminin “Bozkurt” olmasını istediği için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Türk İzci Ocağı bünyesindeki çocuklara “Yavru Kurt” yakıştırmasını yaptığı için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Fuat Köprülü’nün kendisine: “Türkiyat Enstitüsü’nün ambleminin nasıl olması gerektiğini sorduğunda…”

– “Karlı Tanrı Dağları'nın önünde elinde meşale tutan bir "Bozkurt" olsun, Bu meşale, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ilminin ifadesi olsun. Ergenekon'dan çıkmamızda kılavuz olan Bozkurt, Türklüğün Anadolu topraklarındaki yeni devletinin kuruluşunu ifade etsin." cevabını verdiği için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Türk Ocakları’nın amblemini “Bozkurt” yaptırdığı için Bozkurt’tur.

Evet;

ATATÜRK,
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın amblemini “Kurtbaşı” olarak önerdiği için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Ankara Üniversitesi’nin diplomalarının alt köşesine “Kurtbaşı” amblemi koydurduğu için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Çalışma masasındaki çağırma zili küçük bir “Bozkurt” heykeli olduğu için Bozkurt’tur.



Atatürk ve Bozkurt


Atatürkün, Türk tarihine sevgisi ile gelişen Bozkurt sevgisi de herkesçe biliniyor. Çok önceleri kurulan Türk Ocaklarının, Milli Türk Talebe Birliğinin sembolleri Bozkurt idi. Ama resmi olarak Bozkurtun ilk kullanımı Atatürke aittir. TBMM hükümetinin 23 Ocak 1922 tarihinde Mustafa Kemal Paşanın emriyle bastırdığı ilk pulda Bozkurt resmi vardır.​


27.08.2008pul.jpg



Ayrıca Türk Ocaklarının Maarif Vekâleti (bugünkü adıyla Milli Eğitim Bakanlığı)nin girişine konulan Ergenekondan Çıkış tablosu, üzerinde Bozkurt resmi bulunan paralar ve diğer posta pulları, Bozkurt marka sigara ve Bozkurt adını taşıyan yolcu gemisi Atatürkün atalarına bağlılığını, Bozkurt sevgisini gösteriyordu. Ayrıca İzcilik-Yavrukurt Teşkilatının, ilk milli petrol şirketimiz petrol Ofisinin sembolleri de Bozkurttur. İzcilere yavrukurtlar adını veren de Atatürktür. İzciler de Atatürke Başbuğluk ünvanını vermiş, Atatürk’te buna çok sevindiğini, ünvanı gururla kabul ettiğini bildirmiştir.​


bozparaxd7.jpg



1927 yılında Atatürk tarafından yaptırılan Türk Ocağı binasının sahnesine Atatürkün emriyle Bozkurt yerleştirilmiştir. Şu anda Resim-Heykel müzesi olarak kullanılan binanın sahnesinde bu Bozkurt yer almaktadır. Yine Atatürk döneminde devlet okullarında okuyan öğrencilerin şapkalarında da Bozkurt sembolü yer almıştır. Ankara Ulus heykelinde de Bozkurt yer almaktadır. Kahramanmaraşa yine Atatürkün emriyle düşen Türk bayrağını yerine diken bir Bozkurt heykeli dikilmiştir. Lakin Atatürkün ölümünden sonra Atatürkün bu çalışmalarının tamamına yakını ortadan kaldırıldı.​


turkiyatenstitusuif6.jpg
bozkurtsigarahm9.jpg

1924 yılında,Atatürk ün emriyle kurulan 1935 yılında Atatürk ün emri ile çıkarılan
Türkiyat Enstitüsü'nün,Atatürk tarafından "Bozkurt" markalı Türk Tekel Sigarası
belirlenen sembolü


Devlet Arması Seçilen Bozkurt

1925 yılında Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti, Türkiye Cumhuriyeti devlet armasının yapılması için Başbuğ Atatürkün direktifleriyle bir yarışma açmıştır. Bu yarışmanın sonunda Namık İsmailin bozkurtlu arması birinci seçilmiştir. Fakat yarışmaya katılan armalar yeterince görkemli olmadığından kullanılmamışlardır.

bozpulpv9.jpg



Ağustos 1926 gecesi Türkiye'nin ''Bozkurt'' adlı yolcu gemisi, Fransız ''Lotus'' gemisi ile Ege Denizi'nde çarpışır. Bozkurt gemisi batar ve 8 Türk denizcisi boğularak ölür. Ertesi gün, İstanbul'a gelen Lotus gemisinin kaptanı tutuklanır ve Türk mahkemelerince 80 gün hapis cezasına çarptırılır. Lotus gemisinin kaptanının karşı çıkışları sonucu dava, Lahey Sürekli Adalet Divanı'na intikal eder. Lahey Sürekli Adalet Divanı, 7 Eylül 1927'de, Türkiye'nin hukuka aykırı davranmadığına karar verir. Bu kararla birlikte ''Geminin adı ve Türk milletinin milli simgesi, Türk özgürlük ve bağımsızlığının timsali olmasından ötürü'', Türk heyetine, Atatürk'e verilmek üzere tunçtan bir Bozkurt heykeli armağan edilir. Bu davadan dolayı, dönemin adalet bakanı Mahmut Esat'a, Atatürk tarafından Bozkurt soyadı verilmiştir.


hykfaabq4.jpg

Atatürk'e hediye edilen Bozkurt heykeli.

Konu hakkında araştırmalar yapan Türkiye Gazetesi muhabiri Kemal Çapraz, heykelin izini sürer ve Samsun'daki Gazi Müzesi'nde bulunduğunu öğrenir. Müze müdürü Mustafa Akkaya'dan bilgi almak ister. Müdür böyle bir heykelin bulunmadığını söyler. Kemal Çapraz, bozkurt heykelinin müzenin deposunda olduğunda ısrar eder ve nihayet heykel depoda bulunup gün ışığına çıkarılır. Fakat müdür bey, akmazsa damlar misali yine zorluk çıkarmak ister ve heykelin fotoğraflarının çekilmesine izin vermez. Lakin acar gazeteci Kemal Çapraz bakanlıktan aldığı yazılı izinle heykelin fotoğraflarını çeker.


HEYKELİN BOYUTLARI
Lahey Sürekli Adalet Divanı'nca Atatürk'e armağan edilen bozkurt heykeli kaidesiyle birlikte 29 sm yüksekliğinde, 34 sm uzunluğunda olup, kaidesi 30-12'dir.
 
İster inan ister inanma Mustafa Kemal CHP'lidir. Son meclis konuşması internette heryerde dolaşıyor =)... CHP'nin parti programı ne ise Mustafa Kemal'in görüşü de odur ;). Bu görüşün NE OLDUĞU ve NE OLMADIĞI sorusuna videoda yanıt bulmak mümkün. Bugünün CHP'si ne ise o zamanın CHP'si de odur. Çünkü CHP parti programından hiç sapmadı... ;)

O videoyu da vereyim... =)

[video=Mustafa Kemal ATATÜRK ün son meclis konu?mas?.]7989[/video]


Kanıt olsun
 
benim de şu video yu paylaşasım geldi =)

Hz. Muhammed in Mezarını Yıkılmaktan Atatürk Kurtardı - YouTube

bi kaç sene önce izlemiştim peygamberimizin mezarının önünü afedersin b.k götürüyordu.

ayrıca kuran gökten inmedi ki,cebrail aracılığı ile peygamberimize geldi.allah sadece gökte mi ki de gökten gelecek bu kitap ? allah her yerde.

hayır bi arkadaşımız ottan b.ktan tartışma çıkarmayı kendisine görev edinmiş te.

ha bu arada atatürk ün hatasının olmayacağı kanısında da değilim.
 
edit: http://www.youtube.com/watch?v=7UIcQf7_v3c&feature=related

Musul'u alamayan türkiye hz muhammedin kabrini koruyacakmış =)... İngilizleri yaracak ve Suudi Arabistan'a ulaşacak öyle mi siz de bunun olabileceğine inandınız güzelmiş...

aslında çok kanıt var mustafa kemalin islam hakkındaki düşüncelerini Doğu Perinçek ortaya çıkardı Can Dündar bile bahsetti. Medeni bilgiler ansiklopedisinde yazıyor.. Keşke araştırsanız...

[video=Mustafa Kemal ATATÜRK ün son meclis konu?mas?.]7989[/video]

videoda diyo zaten "gökten indiği sanılan kitapların dogmaları" ;)
 
vay doğu perinçek in apo ile görüşmesinden bahsedip adama demediğini bırakmayanlar şimdide onu kaynak olarak göstermeye başlamış.

birde şu video ları herkes izlerse faydalı olur.

Dailymotion - Fethullah Gülen Tüm dinler tek merkezde toplanmalı dedi. - Haber Kanalı

http://www.youtube.com/watch?v=CPmN7BQS6KA

amaç belli,peki illuminati nin amacı ne ? tüm dinleri yok edip dünyayı tek merkezden yönetmek.gerisini siz düşünün.amaç tüm dinlere hoşgörü değil,dinlerin tek merkezde toplanması.

neyse demek istediğim,ilk önce ölmüşlere değil,yaşıyor olan ve kitleleri kandırmakta olan müslümancıklara bi göz atın derim.
 
Ben fethullah gülenci de nurcu da değilim Hz muhammed sav cıyım. Bunun yanında doğu perinçek adlı kişinin vatan hainliği başka konu ortaya çıkardığı belgenin doğruluğu başka bir konudur.. Zira yalan olsaydı devlet kademelerinden yalanlayanlar çıkardı ki belge devlet arşivinden çıkmış bir belgedir.. Perinçek'in vatan hainliği, fethullah'ın saçmalaması gibi onun kişiliğini gösterir. Benim Fethullah ve tayfası umrumda bile değil...
 
Yeter artik Ataturk dindarligini laf salatasi yapanlar o kadar dindarsini islami yasiyorsaniz neden olmus bir merhumun yillardir arkasinda konustugunuz bunlarin ne islamla neden dinle alakalari var

Ataturkun neye inandigi dindar olup olmadigi umrumda degil herkesin inanci kendine inanir inanmaz benim icin omrunun yarisinin cephede gecirmis bu millet icin calismis be necip millete onder olmussa varsin dizsiz olsun umrumda degil

Ruhu sad olsun onun ulkusunde yuruyenlere selam olsun....
 
Büyük Günah

Atatürk düşmanlarının öteden beri Atatürk’e saldırmak için kullandıkları en önemli yöntem, Atatürk’ün “dinsiz” olduğu ve “dindarlara baskı yaptığı” şeklindeki yalanı durmadan tekrarlamaktır. Şüphesiz ki, dünyanın en büyük devrimcilerinden birini, milleti için yapıp ettikleriyle değil de “inanıp inanmadığıyla” değerlendirmek, ancak az gelişmiş üçüncü dünya ülkelerine has bir durumdur. Maalesef aydınlanması yarım kalmış olan ülkemizde de Atatürk gibi bir “dünya lideri”, milleti için yapıp ettikleriyle değil de dini inancıyla değerlendirilmektedir. Her şeyden önce bu durum çok ama çok üzücüdür. Yokluk ve yoksulluk içindeki bir toplumda önce emperyalizmi dize getiren sonra da yarı bağımlı ve geri kalmış bir ümmet impratorluğundan çağdaş bir ulus yaratan Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Atatürk ile Allah arasında” kalması gereken din-inanç konusundaki tutumuna göre değerlendirilmesi, herşeyden önce günahtır! Çünkü din, Atatürk’ün de dediği gibi, “ALLAH İLE KUL ARASINDAKİ BAĞLILIKTIR”.

Atatürk İle Allah Arasında

Atatürk düşmanları, Atatürk’ü Müslüman-Türk milletinin gözünden düşürmek için Atatürk’e “dinsiz” diye iftira atmışlar, genç nesilleri bu çirkin iftirayla zehirlemişlerdir.

Allah’tan korkmayan kuldan utanmayan bu Atatürk düşmanlarının Atatürk’e yönelik bu asılsız ve çirkin iftiralarına cevap vermek için 15 yılımı vererek tam 1153 sayfalık ATATÜRK İLE ALLAH ARASINDA adlı bir kitap yazdım. Bu kitapta Atatürk’ün din anlayışını, doğumundan ölümüne kadar çok ayrıntılı bir şekilde belgelere dayalı olarak inceledim. Neredeyse bütün arşivlere girdim,yerli yabancı bütün kaynakları taradım. Ve 15 yıllık çalışmalarım sonunda Atatürk’ün bu ülkeye gelmiş geçmiş EN BİLİNÇLİ VE EN SADE İNANANLARDAN biri olduğunu gördüm. Araştırmalarım sonunda; Atatürk’ün inancını kendi içinde yaşayan, toplumun herşeyden önce dinini ANLAMASINI isteyen, bunun için DİNDE ÖZE DÖNÜŞ PROJESİ geliştiren, din istismarıyla ve yobazlıkla savaşan, başka inançlara saygı duyan samimi bir dindardır olduğunu gözler önüne serdim…

Burada Atatürk ve din konusundaki 1153 sayfalık ATATÜRK İLE ALLAH ARASINDA adlı kitabımı özetleyecek değilim; bu yazımda RAMAZAN AYI nedeniyle RAMAZAN AYLARINDAKİ ATATÜRK‘TEN kısaca söz etmek istiyorum.

Ramazan Aylarındaki Atatürk

Atatürk çok özgün bir din anlayışına sahiptir. Bu nedenle zaman zaman Atatürk’ün din konusunda söyleyip yazdıkları bizleri şaşırtabilir. (Örneğin, Medeni Bilgiler’deki din eleştirlileri… Ancak bütün bunların bir açıklaması vardır. Bu açıklamaları “Atatürk İle Allah Arasında“ adlı kitabımda bulabilirsiniz.

Atatürk, İslam dininin sosyal ve toplumsal boyutuna çok fazla önem vermiştir. Müslümanlar için kutsal ayların ve günlerin toplumsal dayanışmayı, birlik ve bütünlüğü pekiştirdiğini düşünen Atatürk, özellikle Ramazan ayına çok büyük bir önem vermiştir.

Atatürk, Ramazan aylarındaki manevi havadan etkilenmiştir: zaman zaman oruç tutmuş, oruç tutanlara kolaylıklar sağlamış, onlara büyük bir saygı duymuş, hatta Ramazan aylarında bazı kişisel zevklerinden (alkol almak, ince saz heyeti dinlemek gibi) vazgeçmiş,dahası sıkça Kuran okumuş veya özel hafızına Kuran okutarak dinlemiş, akşamları hafızları çağırtarak onlarla Kuran ve din sohbetleri yapmıştır…

Şimdi gelin lafı fazla uzatmayalım ve tanıklara kulak verelim.

Önce Atatürk’ün uşağı Cemal Granda‘yı dinleyelim:

“… Ramazanlarda Kadir gecesi ağzına kadehini koymazdı… Kadir geceleri sofra bile kurdurmazdı. Saygısı büyüktü. Bazen Mevlit dinlediği de olurdu. Miraç bölümünde, ‘Gçklere çıktı Mustafa’ denince gözleri yaşarırdı. O zaman hemen kolonya götürürdük. İnanışı samimiydi. Bence Allah’a inanıyordu.”

Atatürk Ramazan aylarında Dolmabahçe Sarayı’na gelen ve oruç tutan misafirlerine özel ilgi göstermiş; iftar sofrasıyla bizzat ilgilenmiş, ibadet etmek isteyenlere yer göstermiştir.


Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım bu konuda şunları söylemiştir:

“…Her Ramazanın bir günü ve ekseriyetle Kadir gecesi bana iftara gelirdi. O gün, imkan bulabilirse oruç da tutardı. İftar sofrasını tam eski tarzda isterdi. Oruçlu olduğu zaman iftara başlarken dua ederdi.”

Atatürk’ün Ramazan ayında kız kardeşi Makbule Hanım’a; “Ramazan geliyor, annemize hatim okutmayı ihmal etme…” diye hatırlatmada bulunup, hatim okuyacak hafıza hediye edilmek üzere bir zarf içinde para verdiği bilinmektedir.

Atatürk’ün özel hafızı Hafız Yaşar Okur, Atatürk’ün Ramazan aylarındaki davranışlarını şöyle gözlemlemiştir:

“… Ramazanların Atam için çok büyük bir önemi vardı. Ramazan gelir gelmez ince saz heyeti Çankaya Köşkü’ne giremezdi. Kandil Geceleri de saz çaldırmazdı. Sadece beni huzurlarına çağırır, Kuran’ı Kerim’den bazı sureler okuturdu.Ben okurken gözleri bir noktaya takılır, derin bir huşu içinde dinlerdi. Ruhunun çok mütelezziz olduğu her halinden anlaşılırdı.

Ramazanlarda bir ay müddetle Hacı Bayram-ı Veli ve Zincirlikyu camilerinde şehitlerin ruhuna Hatim-i Şerif okumamı emrederlerdi. O günlerde civar kasaba ve köylerden gelenlerle cami hıncahınç dolardı…”


Görüldüğü gibi Atatürk Ramazan ayları boyunca bazı alışkanlıllarından da uzak durmuştur. Örneğin incesaz heyetini Çankaya’ya sokmamış, Kandil Geceleri saz çaldırmamıştır. Ayrıca Kuran-ı Kerim okumuş, çeşitli camilerde de şehitlerin ruhlarına Hatim-i Şerif’ler okutmuştur. Atatürk’ün bütün bu davranışları, onun Ramazanın anlam ve önemini idrak etmiş inanca saygılı son derece sade bir Müslüman olduğunu kanıtlamaktadır.

Şimdi de Atatürk’ün kütüphanecisi Nuri Ulusu‘ya kulak verelim:

“Atatürk otuz ramazan geceleri başta Saadettin Kaynak Hoca olmak üzere o devrin hafızları olan Hf. Yaşar, Hf. Zeki, Hf. Küçük Yaşar, Hf. Burhan, Hf. Hayrullah beyleri davet ederdi ki bu hafızlardan Hafız Yaşar aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Alaturka Müzük Şefi’ydi. 1930 yılında emekli oldu. Ama ölene kadar hep Atatürk’ün yanındaydı. Soyadı Kanunu çıkınca Atatürk ona ‘Okur’ soyadını vermiştir. Atatürk davet ettiği bu hafızlardan tek tek din konusunda bilgiler alırdı. Ayrıca çok üzerinde durduğu Türkçe Kuran’ı Kerim hakkında görüşlerini de sorardı.

Yine bir Ramazan ayı gecesinde Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’nda aceleyle beni çağırttı. Derhal makamına girdim. O gece sofra şefimiz İbrahim Bey izinli olduğundan, benim görevim olmadığı halde düzenimi ve intizamımı beyendiğinden olacak beni istemişler. Odaya girdiğimde, ‘Nuri oğlum hafızlar gelecek . Bu gece hafızların seslerini aksi sedasıyla daha güzel dinlemek için muayede salonundaki hususi daireye yemek masasını kurun, ama acele ha: kaç dakikada kurabilirsin?’ Pek tecrübelisi olduğum bir konu değildi. Derhal lazım gelen emirleri gerekli kişilere tebliğ ettim, herkes işe koyuldu. Hakikaten tam otuz dakika sonra herşey tamam gibiydi. Sevdiği çiçekleri de elimle tam masaya koyarken Atatürk, misafirleriyle birlikte gelmez mi? Masanın yanına geldi. Şöyle bir göz ucuyla masayı düzeni süzdü ve bana dönerek: ‘Aferi Nuri, İbrahim’i aratmamışsın, çiçekler de pek güzel…’ diye iltifatta bulundu. Zaten hep güzel şey yaptığımızda takdir ederdi. Amma bir de yanlış mı, hata mı yaptın, sadece bir bakardı ki, o bile yeterdi, içimize işlerdi.

Salona girdiler, sandalyeleri çekip oturdular, yemeğe başladılar. Konu yine Türkçe Kuran-ı Kerim’di. Atatürk hepsiyle ayrı ayrı ilgilendi. Kuran-ı Kerim’den okuttuğu duları zevkle dinledi.”

Nuri Ulusu’nun dediği gibi gerçekten de Atatürk özellikle DİNDE TÜRKÇELEŞTİRME ÇALIŞMALARINI başlattığı 1932 yılı Ramazan ayında sıkça tanınmış hafızlarla bir araya gelmiş, onlarla KURAN KONUŞMUŞ, KURAN OKUTUP DİNLEMİŞ, hatta bizzat KURAN OKUMUŞTUR.

Hafız Yaşar Okur‘u dinleyelim:

“1932′de Ramazanın ikinci günüydü. Atatürk ile Ankara’dan Dolmabahçe Sarayı’na geldik. Beni huzurlarına çağırdılar. ‘Yaşar Bey’ dediler. ‘İstanbul’un mümtaz hafızlarının bir listesini istiyorum. Ama bunlar musikiye de aşina olmalılar.”

Bu emir üzerine Hafız Yaşar Okur, İstanbul’un en tanınmış hafızlarından, Saadeetin Kaynak, Sultan Selimli Rıza, Süleymaniye Camii Baş Müezzini Kemal, Beylerbeyli Fahri, Darüttalim-i Musiki Azasından Büyük Zeki, Muallim Nuri ve Burhan beylerin yer aldığı bir liste hazırlamıştır.

Sonraki gelişmeleri yine Hafız Yaşar Okur’dan dinleyelim:

“O ana kadar bunların niçin çağrılmış olduğunu ben de bilmiyordum. O gün anladım ki, tercüme ettirlmiş olan bayram tekbirlerini kendilerine meşk ettirecektir. Hafızlar ikişer ikişer oldular ve şu metin üzerine meşke başladılar. ‘Allah büyüktür…Allah büyüktür…’

Atatürk, Cemil Said Bey‘in Kuran tercümesini getirtti. Bizlerin tercüme konusunda tek tek fikirlerini aldıktan sonra hemen hemen sabaha kadar tartıştık. Daha sonra ayağa kalkarak ceketlerinin önünü iliklediler. Kuran-ı Kerim’i ellerine alıp Fatiha Suresi’nin Türkçe tercümesini açıp halka okuyormuş gibi ağır ağır okudular. Bu haeketleriyle bizlerin halka nasıl hitap etmemiz gerektiğini göstermek istiyorlardı.

Sonra Atatürk: ‘Sayın hafızlar, içinde bulunduğumuz bu kutsal ay içinde camilerde okuyacağınız mukabelelerin tamamını okuduktan sonra Türkçe olarak da cemaate açıklayacaksınız. İncil’de Aramca yazılmış ama sonradan bütün dillere tercüme edilmiştir. Bir İngiliz İncilini İngilizce, bir Alman İncilini Almanca okur. Herkes okunan mukabelelerin manasını anlarsa dinine daha çok bağlanır” dediler.

Sonra yanındakilere: ‘Gazetelere haber verin, yarın camilerde okunacak surelerin Türkçe tercümesi de okunacaktır’ emrini verdiler.”

Atatürk, bu hafızlarla 1932 Ramazan ayında sıkça toplantılar yapmıştır: Camilerde Kuran okuyacak hafızlarla bizzat ilgilenmiş, hatta defalarca hafızlara Kuran’ın nasıl okunacağını göstermiştir.

Saaddetin Kaynak anlatıyor:

“Dolmabahçe Sarayı’nda büyük muayede salonunda saz takımı toplanmıştı. Atatürk bir imtihan ve tecrübe yapmaya hazırlanmış görünüyordu. Elinde Cemil Said’in Türkçe Kuran-ı Kerim’i vardı. Evvela Hafız Kemal’e verdi okuttu, fakat beyenmedi. ‘Ver bana, ben okuyacağım’ dedi.

Hakikaten okudu, ama hala gözümün önündedir, askeri kumanda eder, emir verir gibi bir ahenk ve tavırla okudu.”


Atatürk’ün Oruç Araştırmaları

Atatürk her konuyla olduğu gibi din konusuyla da “bilimsel” gözle ilgilenmiştir. Atatürk’ün dünyadaki diğer devrimcilerden en temel farklarından biri dini “akıl dışı” diye dışlamaması ve din üzerine de kafa yormasıdır.

Atatürk bir taraftan Ramazan aylarındaki manevi havayı solurken diğer taraftan oruç ibadetini anlamaya çalışmıştır. Okuduğu bazı kitaplarda “oruçla ilgili” bazı bölümlerin altını çizip, bazı notlar alması onun “orucu anlama” çabasının bir yansımasıdır.

Atatürk, Leon Caeteni‘nin “İslam Tarihi” adlı eserini okurken orucun anlatıldığı bazı satrıların altını çizmiş, ve sayfa kenarlarına bazı özel işaretler koymuştur.

Örneğin, Hz. Muhammed’in, nefsine hakim olamadığı için hadım olmak isteyen İbn-i Mazun’a onay vermemesi; “nefsine hakim olmak istiyorsa oruç tutmasını” söylemesi, Atatürk’ün dikkatini çekmiştir:

“Peygamber onay göstermedi. Heveslerini yatıştırması için oruç tutmasını tavsiye etti.”

Atatürk, önemli gördüğü bu satırın altını boydan boya çizmiştir.

Atatürk, aynı kitapta ‘Ramazan bayramının ortaya çıkışını” anlatan bölümle de ilgilenmiştir.

“O sene (Hz) Muhammed taraftarlarına fitre zekatı vergisinin ödenmesini emretti. Bundan bir iki gün önce Müslümanlara bir konuşma yaptığı rivayet olunuyor. Ramazan ayı sonunda (Hz) Muhammed bütün ashabı ile birlikte şehirden çıkarak musallaya gitti. Salatül-iyd (bayram namazı) denilen namazı orada kıldı. Orucun bitimi bu namaz ile kutlanmış oluyordu. İlk defa olarak böyle bir adet yapılmakta idi…”

Önemli bularak bu satırların altını çizen Atatürk, ayrıca, “ilk defa olarak böyle bir adet yapılmakta idi” cümlesinin başına iki adet “X” işareti ve “Dikkat” anlamında bir “D” harfi koymuştur.

***

İşte, yobazın, liboşun “dinsiz” ve “din düşmanı” diye aşağılamaya çalıştığı ATATÜRK.

Varın siz karar verin kimin gerçekten dindar, kimin ise Allah’la aldatan yobaz olduğuna!…

Ayrıca, önemli olan Atatürk’ün inanıp inanmadığı, az ya da çok inandığı değil bu millet için yapıp ettikleridir.

Not: Atatürk ve din konusunda aklınıza takılan bütün soruların cevaplarını, Atatürk’ün din anlayışınının bilinmeyenlerini ATATÜRK İLE ALLAH ARASINDA adlı kitabımda bulabilirsiniz…

Sinan Meydan,5 Ağustos 2011
İLK KURŞUN
 
bende senle aynı taraftayım yani ne nurcu ne fetocu lakin şu anda islam a en fazla zarar verenler feto gibi ne idüğü belirsiz kişilerdir.sen kalkmış atatürk ün lafını koymuşsun,adam öldü gitti,bizlere bu ülkeyi miras bıraktı,sen yaşıyan kişileri,islam a en fazla zarar verenleri eleştirmiyorsun yerden yere vurmuyorsun da,ölen bi kişi için bu kadar konuşabiliyorsun.

işte benim hayret ettiğim nokta budur.hepiniz de aynısınız yok akp li değilim yok nurcu değilim yok feto cu değilim dersiniz fakat onların bi hatalarını sizin yüzünüze çarptığımızda çark edersiniz.

seni tanımam etmem o yüzden fetocu olmayabilirsin fakat eleştireceksen bi düşün islam a en fazla kim zarar veriyo diye,ondan sonra eleştirmeye onlardan başla.

eleştireceksek ben herkesi eleştiririm,kendimi bile çok fazla eleştiririm, gerekirse atatürk ü de eleştiririm hiç sorun değil.sonuçta o da bi insan peygamber değil.

belirtmek istediğim bi nokta daha var o zamanlar atatürk,silah arkadaşları,türk halkı kahramanca mücadele ederken,sözde islamcı müslümancıklar nasıl elin gavuru ingilizlerle bir olurum diye hesap yaparlardı.

darbe yıllarında gelen amerikan filosuna secde eden islamcılar ı ayrıca belirtmek isterim.

islam a en fazla zarar veren yine islam ın içine yerleşen müslümancıklardır.islam a kimse onlar kadar fazla zarar veremez.

fetocuların,nurcuların ne b.k oldukları,islam a kullanıp,milyonları kandırdıklarını görüyorsun ve susuyorsun,işin içinden profesyonelce çıkıyorsun ama iş atatürk e gelince durum değişiyor birden onun soyunu sopunu hatta allah ile onun kendi arasındaki o özel bağı bile sorguluyorsun.

pes valla.bunu yapan insanın ben bikere müslümanlığından şüphe ederim.gerçek bi müslüman hiçbir zaman böle konularda seçicilik yapmaz.
 
Yeter artik Ataturk dindarligini laf salatasi yapanlar o kadar dindarsini islami yasiyorsaniz neden olmus bir merhumun yillardir arkasinda konustugunuz bunlarin ne islamla neden dinle alakalari var

tesekkürler
By_S€KOPY

Konu kapali
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst