Atatürk'ün sansürlenen fotoları

Geçenlerde basında çıkan haberlere göre Arşiv Antik adlı bir şirketin düzenlediği ilkyaz müzayedesinde Atatürk’ün TBMM’nin açılışında dua ederken çekilen fotoğrafın orijinali satışa çıkarılacakmış.

Gerçi bu epeyce tanıdık bir resim ama bilmediğimiz, daha doğrusu gözümüzden saklanan o kadar çok ‘öteki’ Atatürk resmi var ki!


Merak ediyoruz: Bunlar ne zaman satılacak veya gün yüzüne çıkacak?

Mesela mı? Mesela Çankaya Köşkü’nde çekilen çarşaflı kadın fotoğrafları… En başta da Latife Hanımın ve ailesininkiler.



1923-1924 yıllarında o zaman için normal sayılan kapalı, yalnız türbanlı değil, üstelik çarşaflı kadın misafirlerin fotoğrafları nedense ısrarla saklanmaktadır bazı çevreler tarafından. Hatta eski adı Akit olan Anadolu’da Vakit gazetesinin birkaç hafta önceki bir haberine göre, Cumhurbaşkanlığının internet sitesinden bile itinayla temizlenmiştir bu zamanını şaşırmış fotoğraflar.


İkinci olarak Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sona ermesinden sonra çıktığı ünlü yurt gezisinde Konya’da çekilmiş (muhtemelen 1923 başları) bir fotoğrafını görüyoruz. Solda Latife Hanım, Atatürk’e şiir okuyan bir kız öğrenciyi ilgiyle dinliyor. Sağdaki yüzleri peçeli ve çarşaflı kadınlar ise öğretmen.




İşte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çekilmiş ünlü ‘âyetli’ fotoğraf…



Başbakan İsmet İnönü kürsüde konuşuyor ve başının üzerinde irice bir hat levhası asılı göze çarpıyor. Levhadaki yazıyı dahi okuyabiliyoruz buradan. Şûra suresinin 38. ayeti yazılıdır fotoğraftaki talik levhada. Bir zamanlar TBMM’nin Kur’an’ın gölgesinde çalıştığını bilmekten yüzü kızarıyor olmalı birilerinin.

Ve işte 1923 yılının başlarındayız. Günlerden 26 Şubat 1923’tür. Lozan görüşmelerine ara verilmiş, dış ilişkiler trafiği iyice yoğunlaşmıştır.



Bu defa o devrin, yani Hakkı Tarık Us’un Vakit gazetesi Mustafa Kemal Paşa’nın ziyaret ve görüşme haberlerine geniş yer verirken ilginç bir fotoğraf da yayınlar.

Alt yazısına “Hususi fotoğrafçımızın aldığı resim” kaydı düşülen bu fotoğrafta TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa’yı başında kalpağıyla Eskişehir taşından mamul uzun bir tespihi seçerken görüyoruz. Hem de öyle böyle değil, görüntüye bakılırsa tekkelerde çekilen 999’luk tespihlere benziyor Paşa’nın elindeki.

Satın alıp almadığını bilmiyoruz tabiatıyla. Buraya fotoğrafın altındaki yazıyı da alıyorum: “Mustafa Kemal Paşa Eskişehir taşından mamul tespih vesaire satın alırken.”



Arayın bakalım bu fotoğraflara rastlayabilecek misiniz elinizdeki yayınlarda? Pek sanmıyorum. Hele sonuncusunu temin edebilmek için epeyce ter döktüğümü söylemeliyim.

İşimiz uzun ve zor anlayacağınız… Atatürk’ün resimlerine bile sansür konuluyorsa varın gerisini siz düşünün…


Mustafa Armağan


Alıntıdır....
Bu ülkede Atatürk'ün fotoları bile sansürleniosa düşünün siz ötesini yani ...
 

64general1

New member
ςคﻮคtคא_кђคภร khans' Alıntı:
Geçenlerde basında çıkan haberlere göre Arşiv Antik adlı bir şirketin düzenlediği ilkyaz müzayedesinde Atatürk’ün TBMM’nin açılışında dua ederken çekilen fotoğrafın orijinali satışa çıkarılacakmış.

Gerçi bu epeyce tanıdık bir resim ama bilmediğimiz, daha doğrusu gözümüzden saklanan o kadar çok ‘öteki’ Atatürk resmi var ki!


Merak ediyoruz: Bunlar ne zaman satılacak veya gün yüzüne çıkacak?

Mesela mı? Mesela Çankaya Köşkü’nde çekilen çarşaflı kadın fotoğrafları… En başta da Latife Hanımın ve ailesininkiler.



1923-1924 yıllarında o zaman için normal sayılan kapalı, yalnız türbanlı değil, üstelik çarşaflı kadın misafirlerin fotoğrafları nedense ısrarla saklanmaktadır bazı çevreler tarafından. Hatta eski adı Akit olan Anadolu’da Vakit gazetesinin birkaç hafta önceki bir haberine göre, Cumhurbaşkanlığının internet sitesinden bile itinayla temizlenmiştir bu zamanını şaşırmış fotoğraflar.


İkinci olarak Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sona ermesinden sonra çıktığı ünlü yurt gezisinde Konya’da çekilmiş (muhtemelen 1923 başları) bir fotoğrafını görüyoruz. Solda Latife Hanım, Atatürk’e şiir okuyan bir kız öğrenciyi ilgiyle dinliyor. Sağdaki yüzleri peçeli ve çarşaflı kadınlar ise öğretmen.




İşte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çekilmiş ünlü ‘âyetli’ fotoğraf…



Başbakan İsmet İnönü kürsüde konuşuyor ve başının üzerinde irice bir hat levhası asılı göze çarpıyor. Levhadaki yazıyı dahi okuyabiliyoruz buradan. Şûra suresinin 38. ayeti yazılıdır fotoğraftaki talik levhada. Bir zamanlar TBMM’nin Kur’an’ın gölgesinde çalıştığını bilmekten yüzü kızarıyor olmalı birilerinin.

Ve işte 1923 yılının başlarındayız. Günlerden 26 Şubat 1923’tür. Lozan görüşmelerine ara verilmiş, dış ilişkiler trafiği iyice yoğunlaşmıştır.



Bu defa o devrin, yani Hakkı Tarık Us’un Vakit gazetesi Mustafa Kemal Paşa’nın ziyaret ve görüşme haberlerine geniş yer verirken ilginç bir fotoğraf da yayınlar.

Alt yazısına “Hususi fotoğrafçımızın aldığı resim” kaydı düşülen bu fotoğrafta TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa’yı başında kalpağıyla Eskişehir taşından mamul uzun bir tespihi seçerken görüyoruz. Hem de öyle böyle değil, görüntüye bakılırsa tekkelerde çekilen 999’luk tespihlere benziyor Paşa’nın elindeki.

Satın alıp almadığını bilmiyoruz tabiatıyla. Buraya fotoğrafın altındaki yazıyı da alıyorum: “Mustafa Kemal Paşa Eskişehir taşından mamul tespih vesaire satın alırken.”



Arayın bakalım bu fotoğraflara rastlayabilecek misiniz elinizdeki yayınlarda? Pek sanmıyorum. Hele sonuncusunu temin edebilmek için epeyce ter döktüğümü söylemeliyim.

İşimiz uzun ve zor anlayacağınız… Atatürk’ün resimlerine bile sansür konuluyorsa varın gerisini siz düşünün…


Mustafa Armağan


Alıntıdır....
Bu ülkede Atatürk'ün fotoları bile sansürleniosa düşünün siz ötesini yani ...
Ya kardeş;Nedir derdiniz?Nedir amacınız?Ne anlatmaya çalışırsınız Millete bu tür ucuz haberlerle,anlatılışa bakınca sanki iş yaptıgınızı sandıgınız belli oluyor.Kimler için çalışıyor ?Neyi kaşıyorsunuz?Kendiniz söylüyorsunuz fotografların tarihini 1923 diye ve bilmiyormusunuz kıyafet devriminin 1925 yılında oldugunu ve o yıllardan önce bilmiyormusunuz kadınların aynı kıyafetler içinde oldugunu?Gösterebilirmisiniz o yıldan sonra Latife hanımın çarşaflı bir resmini ve bunlardan amacınız sizin tekrar Cumhuriyet öncesinemi dönmek özleminiz?Bunu adam gibi yapsanız olmayacakmı üç kagıt,alavere,dalavere yerine?Çıkarsınız meydana biz şeriat istiyoruz dersiniz olur biter ama yok öyle yapmazsınız,nerde cahil ,cühela var onların aklını karıştırırsınız,sonrada sizlere karşı kim var onların üzerine salarsınız.Sinsi ve inceden yavaş,yavaş yıpratmaya çalışırsınız düşman gördüklerinizi,Düne kadar Herbiriniz "enbüyük din düşmanı Atatürk" derdiniz dün herbiriniz Atatürkçü oldu,şimdi Atatürkçüsünüz ya Atatürk, aslında örtünmeyi isterdi,gibi cahil,cüheladan mürid toplamaya çalışırsınız.Çünkü artık dinimizi kullanarak toplayabileceginiz kadar mürid topladınız şimdide,sizlere karşı olan, Atatürk'e ihanet edemeyenler hedef kitleniz,sıra onlarda çünkü.Onlarıda bir kandırın,biraz daha büyüyün ve orduyuda bir halledin,bunları hesaplıyorsunuz degilmi bir taraftan senelerdir buna benzer yöntemlerle karalamaya,halkı ordudan sogutmaya çalıştıgınız gibi.
Fotografların birinde; neymiş Atatürk tesbih alıyormuş,sana ne kimin ne alıp veremediginden?Atatürk'ün ibadetini sorgulamak sizemi düştü?Gavurlarda ülkemize gelip koca koca tesbih alıp gidebiliyorlar onlardan nasıl bir anlam çıkartabiliyorsunuz?Neymiş orda o resim varmış,burda o hat yazısı varmış,bunlardan ne kazanmayı düşünüyorsunuz?Vatikanla,papazlarla,yahudiyle sıkı sıkısınız, ılımlı İslamı savunuyorsunuz ama en katı kuralların uygulanmasını ister görünüp,azınlıkların haklarınında olabilecegini aklınıza getirmiyorsunuz.O meclisin aynı zamanda bir gavurunda,ateistinde hakkını savunma yeri olması gerektigini düşünemiyorsunuz?Atatürkçü rajon kesiyorsunuz son günlerde ama,Atatürk anlayışıyla ,aranızda fersah fersah fark var.Bırakın rajon kesmeyide şu ülkeye,millete,atalarımıza hizmet etmeyi düşünüyorsanız,bırakın çıkarlarınız için dini sömürmeyi ve Atatürk'ü gerçekten anlamaya çalışın.
 

mcerdem

New member
64general1' Alıntı:
Ya kardeş;Nedir derdiniz?Nedir amacınız?Ne anlatmaya çalışırsınız Millete bu tür ucuz haberlerle,anlatılışa bakınca sanki iş yaptıgınızı sandıgınız belli oluyor.Kimler için çalışıyor ?Neyi kaşıyorsunuz?Kendiniz söylüyorsunuz fotografların tarihini 1923 diye ve bilmiyormusunuz kıyafet devriminin 1925 yılında oldugunu ve o yıllardan önce bilmiyormusunuz kadınların aynı kıyafetler içinde oldugunu?Gösterebilirmisiniz o yıldan sonra Latife hanımın çarşaflı bir resmini ve bunlardan amacınız sizin tekrar Cumhuriyet öncesinemi dönmek özleminiz?Bunu adam gibi yapsanız olmayacakmı üç kagıt,alavere,dalavere yerine?Çıkarsınız meydana biz şeriat istiyoruz dersiniz olur biter ama yok öyle yapmazsınız,nerde cahil ,cühela var onların aklını karıştırırsınız,sonrada sizlere karşı kim var onların üzerine salarsınız.Sinsi ve inceden yavaş,yavaş yıpratmaya çalışırsınız düşman gördüklerinizi,Düne kadar Herbiriniz "enbüyük din düşmanı Atatürk" derdiniz dün herbiriniz Atatürkçü oldu,şimdi Atatürkçüsünüz ya Atatürk, aslında örtünmeyi isterdi,gibi cahil,cüheladan mürid toplamaya çalışırsınız.Çünkü artık dinimizi kullanarak toplayabileceginiz kadar mürid topladınız şimdide,sizlere karşı olan, Atatürk'e ihanet edemeyenler hedef kitleniz,sıra onlarda çünkü.Onlarıda bir kandırın,biraz daha büyüyün ve orduyuda bir halledin,bunları hesaplıyorsunuz degilmi bir taraftan senelerdir buna benzer yöntemlerle karalamaya,halkı ordudan sogutmaya çalıştıgınız gibi.
Fotografların birinde; neymiş Atatürk tesbih alıyormuş,sana ne kimin ne alıp veremediginden?Atatürk'ün ibadetini sorgulamak sizemi düştü?Gavurlarda ülkemize gelip koca koca tesbih alıp gidebiliyorlar onlardan nasıl bir anlam çıkartabiliyorsunuz?Neymiş orda o resim varmış,burda o hat yazısı varmış,bunlardan ne kazanmayı düşünüyorsunuz?Vatikanla,papazlarla,yahudiyle sıkı sıkısınız, ılımlı İslamı savunuyorsunuz ama en katı kuralların uygulanmasını ister görünüp,azınlıkların haklarınında olabilecegini aklınıza getirmiyorsunuz.O meclisin aynı zamanda bir gavurunda,ateistinde hakkını savunma yeri olması gerektigini düşünemiyorsunuz?Atatürkçü rajon kesiyorsunuz son günlerde ama,Atatürk anlayışıyla ,aranızda fersah fersah fark var.Bırakın rajon kesmeyide şu ülkeye,millete,atalarımıza hizmet etmeyi düşünüyorsanız,bırakın çıkarlarınız için dini sömürmeyi ve Atatürk'ü gerçekten anlamaya çalışın.
Ka-tı-lı-yo-rum. başka söze ne hacet
 

erlenmayer

New member
64general1 e bende katılıyorum.. atatürk müslümandı ne gariplik var tespih almasında? yada dinine de cok sahipti.. asla -sizin gibi- suistimale yeltenenlere prim vermezdi.. simdi sizin derdiniz? ne kapalının ne acık olanın birbiriyle sorunu yok bu ülkede herkes kendisine.. ama kanun var yasa var neyi kırmaya karsı gelmeye calısıyorsunuz? carsaf nedir? hangi müslümanlıkta gecer? benm dinim de yok böyle bir sey! esarp dedigimiz sey de zamanında müslüman ve gayri müslim olanların fark edilmesi için basınıza bir örtü atın seklinde söylenmiştir.. hiçbir kısıtlaması baglama sekli belirtilmemiş.. sacın gözükmesiyle ilgili bir kıstas yoktur! neyin yozlastırılmasıdır bu böyle?? ne cahilliktir bu? seriat istemek nedir cok istiorsanız cekin gidin seriat olan ülkelere! biraz okuyun arastırın.. ne din sizin dedigniz gibi ne atatürk sizin anlattıgınız gibi..
 

L@c!v€rT

New member
Mesele Atatürk'ün eşinin annesinin tesettürlü olması, Atatürk'ün tesbih alması değil ki. Mesele bu fotoğrafların sansürlenmesi.
 

dj romeo

New member
arkadaşlar konuyu açan arkadaşın en altta yazdığı cümleyi okuyun bence hemen yüklenmeyin o sadece bu resimlerin bile sansürlenip gösterilmemesini söylemiş
 

64general1

New member
L@c!v€rT' Alıntı:
Mesele Atatürk'ün eşinin annesinin tesettürlü olması, Atatürk'ün tesbih alması değil ki. Mesele bu fotoğrafların sansürlenmesidj romeo arkadaşlar konuyu açan arkadaşın en altta yazdığı cümleyi okuyun bence hemen yüklenmeyin o sadece bu resimlerin bile sansürlenip gösterilmemesini söylemiş .
Kimsenin sansürledigi yok.Şer odakları o imajı vermek istiyor.Hem yani sansürlense bile yeridir ki;Her olayı,her fırsatı,bir şeylere yormaya çalışıldıkçada olmasını dogal karşılıyorum."Atatürk tesbih alıyormuş neden saklanıyormuş" denirse,Harf devrimi olmadan mecliste olan bir eski yazıyı resmeden bir fotografa bile anlam yükleemeye kalkarsanız,Kılık kıyafet devriminden önce giyilen kara çarşafı farklı degerlendirebilecek kadar art niyetlerle donatılan insanlarımız olduktan sonra,toplumun saglıgı adına ,birilerine fırsat vermemiş diye,o sansürü yapanları,Vatanseverliginden dolayı insiyatif kullandıkları için tebrik etmek gerek.Hem nasıl sansür olabiliyor?İstediginiz fotografı yayınlayabiliyorsunuz ve hala sansür diyorsunuz.Hem Ülkemizde eline geçirmediginiz kurummu kaldıda, hala sansürden bahsedebiliyorsunuz?Sansürün hasını bugün basınımızda,kimler adına yapıldıgını sizlerde bizlerde biliyoruz.O nedenle Zeytinyagı gibi,Akkaşık gibi olmayın...
 

64general1

New member
Latife Hanım türbanlı mıydı?

19.08.2007
SIRRI YÜKSEL CEBECİ


“TÜRBAN” ile ‘Başörtüsü”nü aynı kefeye koymak, sap ile samanı birbirine karıştırmaya benziyor.
Saf ve temiz Anadolu insanı, türban ile başörtüsü arasındaki farkı bilmez ki... Onun için önemli olan, kadının başını örtmesi... Nasıl ve ne şekilde, hatta hangi amaçla örttüğü hiç önemli değil.
Türkiye’de Silahlı Kuvvetler dahil hiçbir kurum veya kişinin, Müslüman Türk kadınının iffet simgesi olan “başörtüsü”ne karşı olması düşünülemez. Cumhuriyet tarihimizde “başörtüsü”ne kimse dil uzatmamış, uzatamamıştır.
Türkiye’de yaklaşık otuz yıldır tartışılan, Türk kadınının geleneksel “başörtüsü” değil, siyasi simge olarak kullanılan “türban”dır.
Kurtul Altuğ’un şu anekdotunu lütfen altını çizerek okuyun:
Yılların gazetecisi Altuğ, 28 Şubat sürecinin ardından Genelkurmay Başkanlığından ayrılan Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’yı Ankara’daki lojmanında ziyaret eder.
Karadayı Paşa, iki fotoğraf koyar Altuğ’un önüne. Birinde Karadayı ve ailesi, diğerinde ise İstanbul / Fatih’in Çarşamba semtinde çekilmiş kara çarşaflı kadınlar vardır.
‘Bakın’ der Karadayı Paşa, “Şu resimdeki annem, başı da örtülü. Ama başındaki örtü türban değil. Analarımızın örttüğü ve kimseye zararı olmayan başörtüsü. Ama türban siyasal bir simge olarak yurda yayılıyor. Korkarım öbür resimdeki kara çarşaf, eğer müteyakkız olmazsak, başımıza kim bilir neler gelecektir?”
Sorar Kurtul Altuğ:
- Bu resimleri Erbakan başbakanken önüne koydunuz mu, size ne yanıt verdi?
- Önüne koydum. Size söylediklerimi de aynen tekrarladım. Ama sadece önüne baktı ve sustu!
Kurtul Altuğ bu anektodu, “Bir Numaralı Tanık” adlı kitabında anlatıyor.
Daha az mı Müslüman olur?
Sayın Başbakan dahil bütün AKP’liler, Milli Görüş tarafından Türkiye’ye ithal edilen ve İslami örtünme tarzı olmayan “türban” konusundaki fikri sabitten bir türlü kurtulamıyor ve bu kelimeyi duyar duymaz soğukkanlılıklarını kaybediyorlar.
Bir öfke, bir panik, bir telaş başlıyor hepsinde.
Saf ve temiz Anadolu insanına türbanı başörtüsü diye yutturarak, yüzde 46.7 oy aldılar.
“Eşi türbanlı Cumhurbaşkanı seçeceğiz” demediler, “Eşi başörtülü Cumhurbaşkanı seçeceğiz” dediler.
Yalan söylemeyi çok iyi beceriyorlar.
Şimdi, Sayın Abdullah Gül’e bir sorumuz var:
“Cumhurbaşkanı olmayı madem o kadar çok istiyorsunuz, eşiniz türban yerine başörtüsü kullansa, başörtülü annelerimizden ve kızkardeşlerimizden daha az mı Müslüman olur?”
Türban mı, başörtüsü mü?
Sayın Başbakan, türban konusunda sürekli demagoji yapıyor.
“Yeri geldiğinde ‘Benim anam teyzem böyle giyinirdi’ diyorlar. O zaman Köşk’te niye karşı çıkıyorsun. Atatürk’ün eşi ve annesinin giyimine bakın o da ders olur” diyor.
Hayır. Bizim analarımız, teyzelerimiz Atatürk’ün eşi ve annesi gibi giyindiler, ama Emine Erdoğan ya da Hayrünnisa Gül gibi hiç giyinmediler. Türbanın ne olduğunu bilmediler bile.
Mustafa Başoğlu dostumuzun da gaflet içinde olduğunu görüyoruz. “Sayın Gül Atatürk’ten sonra eşi başı örtülü ikinci Cumhurbaşkanı olacaktır” diyor.
Sayın Gül, Atatürk’ten sonra eşi başı örtülü ikinci Cumhurbaşkanı değil, eşi türbanlı ilk Cumhurbaşkanı olacak Sayın Başoğlu!
Latife Hanım 84 yıl önce nasıl giyiniyordu, Emin Erdoğan ve Hayrünnisa Gül bugün nasıl giyiniyorlar?
Çağdaşlaşıyor muyuz, yoksa ilkelleşiyor muyuz?
Avrupa Birliği’ne türbanla mı gireceğiz?
 

64general1

New member
Özgen ACAR 21.Ağustos.2007

'Halîfe-i Müslimin' Kızları...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan " Örnek alacaksan Atatürk 'ün eşi nasıl giyiniyor, ona bakarsın... O da size ders olur" diyor. Laik bir devlet olmayan Osmanlılara göz atalım.

Bilindiği üzere, Hz. Muhammet 'in ölümünden sonra yerine geçen kişilere "halife" denilmiştir. Yavuz Sultan Selim 'in halifeliği İstanbul'a getirmesinden sonra Osmanlı imparatorları da "sultan" ve "halife" unvanlarını birlikte kullanmışlardır. Bir başka deyişle, sultanlar aynı zamanda "halîfe-i müslimin (Müslümanların halifesi)" olmuşlardır.

Resimdeki Osmanlı İmparatoru ve "halîfe-i müslimin" 2. Mahmut 'un kızı, divanı ile ünlü şair Adile Sultan 'daki başörtüsü mü türban mı?

Ya da imparator ve "halîfe-i müslimin" , Abdülmecit 'in kızları Fatma ve Refia sultanlar da saçlarını başlarını açarak günah mı işlemişlerdi?

Yoksa kızlarının resimlerini yapan, ressam son halife Abdülmecit, kızı Dürrüşehvar ile fotoğraf çektirirken günaha girmiş miydi?

Başbakan'a göre, son halifenin torunu Neslişah da dini bütün Müslüman sayılmazdı! Şimdi söyleyin bakalım! Erdoğan, Müslümanların halifelerinden daha mı Müslüman?

Gül, Çankaya'da Fes Giymeli!
Basına göre Abdullah Gül ile -27 yıl önce bugün- evlendiği Hayrünnisa Özyurt 'un aralarında 15 yaş varmış. Eşi 15 yaşında, daha "safi sübyan" mış (çocuk). Yaş farkına bir şey demeye hakkımız yok. Mustafa Kemal de daha cumhuriyeti kurmadan önce 20 Ocak 1923'te İzmir'de Latife Hanım 'la evlendiğinde aralarındaki yaş farkı 17 imiş. Mustafa 42, Latife 25... Uşaklıgil ailesinin damat Mustafa ile çekilmiş aile resmine bakınız, hangisinde türban var?

14 Mart 1923 tarihli New York Times gazetesinden bir başlık: "Bayan Kemal'in giysileri bir reform çağrısı" .

17 Mart 1923 tarihli London Illustrated News dergisinde Mustafa Kemal ile omzu-başı açık Latife'nin bir resmi. "Türk kadını için özgürlük simgesi Kemal'in peçesiz eşi" .

Le Temps gazetesindeki başlık: "Gazi genç eşini yüzü açık, çizmeleriyle asker denetlemelere, lokantalara götürmekten çekinmiyor" .

Bir alıntı da az bilinen bir mektuplaşmadan yapalım. Mete Tunçay, "Toplumsal Tarih" dergisinin Mart 2003 tarihli sayısında ilginç bir mektuplaşmayı Türkçeleştiriyor:

Ankara'daki Sovyetler Birliği Büyükelçisi Suritz, Bay Kamenava 'nın eşi olan Lev Troçki 'nin kız kardeşine gönderdiği mektupta Latife Hanım'ın kadın özgürlük girişimlerini aktarıyor, kendisine bu alanda yardımcı olmasını rica ediyor. Bayan Kamenava 16 Mayıs 1924'te Latife Hanım'a gönderdiği mektupta özetle şöyle yazıyor:

"... SSCB'nin kamusal ve toplumsal yaşamı kadınlarla erkeklerin bütün hak ve yükümlülüklerinde mutlak eşitliği ilkesine göre kurulmuş olduğu için bizde genel olarak kadın sorunu mevcut değildir. Kadınlar erkeklerle eşit olarak ülkemizdeki devlet görevlerine, serbest mesleklere, siyasal ve toplumsal işlere katılmaktadırlar.

Devrim, Rusya'da çarlık rejiminin sürekli olarak (erkeklere) uyrukluk konumunda tuttuğu kadınları, yaşamın önlerine koyduğu ödevleri yerine getirme bakımından pek hazırlıksız bulmuştu. Bu nedenle, Sovyet hükümeti bütün varoluşu süresince, özellikle nüfusun geri olduğu ve Çarlık yönetimince baskı altında tutulan (Tatar, Türkmen, Votiaki, Gürcü, Ermeni Oset vb.) ulusal azınlık yörelerinde kadınların eğitimine ve kültürel çalışmalara katılmalarına büyük önem verdi..."

Latife Hanım'ın yanıtından bazı alıntılar:

".... Bizim devrimimiz yalnız siyasal değil, aynı zamanda toplumsal niteliktedir. Kadınların özgürleşmesinin gelişimi için onların kültür düzeylerinin yükselmesini birinci ödev olarak üstlenmiştir. Bu amaç, bizim dünya kadınlar hareketini ilgilendiren her şeyle yakından ilgilenmemizi zorunlu kılıyor. Şimdi siz de, benimle birlikte Türk kadınlarının en iyi temsilcilerinin, çeşitli ülkelerdeki hemcinslerimizin manevi ve maddi yaşam koşullarını niçin merak ettiklerini anlayacaksınız..."

"....Evlilikte de, artık kocalarının köleleri değiller; onlara eşit hak ve ödevlerde eşlik ediyorlar. Aile ve özel yaşam alanında sağlanan ilerleme, bize en yakın gelecekte ülkenin siyasal yaşamına katılacaklarını umduruyor."

Bütün bunların 1925'teki şapka yasası ile 1934-35 kıyafet yasalarının kabulünden önce olduklarını anımsayalım. Geçen yazımızdaki, Latife Hanım'ın başı kapalı resimlerinin kış günü çekildiğini gösteren bir başka resmine daha yer verelim. Eşi ile birlikte kürk yakalı paltolar içinde sıkıca giyindiklerini, hatta arkada askerler arasında fesli bir insanı da görebilirsiniz.

Emine Erdoğan 'ın ve Hayrünnisa Hanım'ın gençlik resimlerine bakınca, bırakın Atatürk'ü, Latife Hanım yaşasaydı acaba "kölelik" konusunda "umduğumu buldum" , diyebilir miydi?

Başbakan'ın demagogluğuna örnekleri sıraladık. Yunanca "demos (halk)" kökeninden gelen "demagog (halk avcısı)" Başbakan'ın aynaya bakıp utanacağını sanmıyoruz. Çünkü bunu, o her zaman yapıyor. Oldu olacak, üstelik "Cumhuriyet Bayramı" günü 29 Ekim 1950'de doğan "Cumhuriyet çocuğu" Gül'ün Köşk'te fes giymesini önersin de tam olsun bari...
 

мυℓσ

тяαкуα α&#8
Ya böyle saçma bir haber ancak böyle basın kurumlarında çıkabilir. Yok Atatürk'ün fotoğrafları sansürleniyormuş da ne bilem ne. Cumhurbaşkanı seçimleri muhabetine Atatürk üzerinden din sömürüsü yapmaya çalışıyorlar.
Bu ülke üzerinde kim üzerinen din sömürüsü yaparsanız yapın ama SAKIN AMA SAKIN Atatürk üzerinden insanların dini duygularıyla oynamayın...
 

Pessi

New member
O günün Türkiyesiyle Bugünün Türkiyesinimi KArşılaştırıyorsunuz Daha Şapkayı Yeni gören halk Bi Anda Modern giyinmeye başlayacak deil ya. Saatleri 100 yıl geriye almaya calısmakdan vazgecin
 
mesele türbanlı olması deil bunların kendi kurduu kurum tarafından sansürlenmesi hala anlamıyosunuz anlamk da istemiosnz !!!
 

мυℓσ

тяαкуα α&#8
Latife teyzem, Ata’yı korumak için örtündü


Pek yakında Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı olarak Köşk’e çıkmaya hazırlanan Abdullah Gül’ün üzerinde dönen tartışmaların en başında, eşi Hayrünnisa Hanım’ın türbanı geliyor. Bu tartışmalar sırasında Başbakan Erdoğan’ın, Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ı örnek göstermesi, konuyu başka bir düzleme taşıdı. Latife Hanım gerçekten türbanlı mıydı?

Onun için örtünme ne anlama geliyordu. Bu soruları, Latife Hanım’ın yaşayan en yakın akrabalarından Mehmet Öke yanıtladı

Türkiye yakında 11. Cumhurbaşkanı’nı karşılamaya hazırlanıyor. Abdullah Gül’ün Çankaya Köşkü’ne çıkmadan önceki süreci de epey problemli geçti. Bu problemlerin en önemlilerinden biri de eşi Hayrünnisa Gül. Çünkü Hayrünnisa Hanım, Cumhuriyet tarihi boyunca Köşk’e çıkan ilk türbanlı first lady olacak. Bu tartışmalar sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Atatürk’ün eşi Latife Hanım ve annesi Zübeyde Hanım da türbanlıydı” demesiyle tüm gözler bir kez daha Cumhuriyet tarihinin ilk first lady’sine çevrildi. Ve Latife Hanım’ın başı kapalı fotoğrafları bir kez daha gündeme geldi. Latife Hanım, Atatürk’ten boşandıktan sonra inzivaya çekildi ve 1975 yılında vefat etti. Bu sırları sadece Latife Hanım’ın çok yakın aile üyeleri biliyor. Fakat onlar da Latife Hanım’ın vasiyeti üzerine konuşmuyor. Ama Latife Hanım’ın bu türban tartışmalarının içine çekilmesinden çok rahatsız olan aile üyelerinden biri konuşmayı kabul etti. O da Mehmet Öke... Mehmet Öke, Prof. Dr. Nevzat Öke ile Gülümser Öke’nin oğlu. Gülümser Öke, Latife Hanım’ın çok sevdiği kızkardeşi Vecihe İlmen’in kızı. Mehmet Öke bu röportajda sadece kendisi ve annesi adına konuştuğunu özellikle vurguluyor.

# Çok net bir soruyla başlamak istiyorum. Latife Hanım türban takar mıydı?

Hayır. Çok kesin bir hayır dedim, çünkü o anladığımız mantıkta türban takmazdı. O zaman şehirde yaşayan kadınlar kollarının, boyunlarının bir kısmının gözükmesinden rahatsız olmazdı. Bu şehirlerdeki yüksek burjuva yahut saray çevresine mensup kişilerde zarifleştirilmiş bir din yorumuydu. Evet, sokağa çıkarken başlarına bir örtü alıyorlardı. Ama bu sadece sokak içindi. Bu dönemde Latife Teyzem peçeyi çıkarmış bir kadındır. Latife Hanım, Mustafa Kemal’le evlenince kocasının devlet reisi olmasından hareketle bir görev bilinci içinde hareket etti.

# Nasıl bir görev bilinci bu?

Kocasıyla Anadolu’yu gezerlerken peçesini çıkardı. Kocasıyla yan yana durdu, erkeklerin önüne çıktı, erkeklerin önünde kocasının isteğiyle konuşma yaptı. Beraber cuma namazında saf tuttular, üstünde o sırada binici pantolonu ve ceketi vardı. Üzerine de pelerin gibi bir örtü almıştı sadece. Bunu kadın ve koca yan yanadır, beraberdir ve yüzü açıktır diye bir mesaj vermek için görev bilinciyle yaptı. Yani normalde açık ve modern olan bir kadın, Köşk’e çıktığı zaman oraya kocasına mevkiinden dolayı herhangi bir laf gelmesin diye kapandı. Bu çok önemliydi çünkü karısının kılığından dolayı Paşa’ya karşı bir muhalefet geliştirilmeye başlanmıştı.

# Zaten bir gezi sırasında Latife Hanım’ın kıyafetinin uygun olduğuna dair bir fetva alınmış.

Evet, Adana gezisi sırasında böyle bir şeye ihtiyaç duydular.

# Şartlar gereği böyle yapması gerekiyordu dediniz.

Şartlar böyle olmasa Latife Hanım kapanır mıydı?

Hayır. Çünkü Latife Teyzemin söylediği bir laf var. Moskova sefirinin eşinin bir dergide tuvaletiyle fotoğrafı çıktığı zaman “Ah, keşke benim de fotoğraflarım böyle çıksa” demiştir. Ama bu bir özenti değildir, o böyle bir toplumun içinde yetişti. Bunu gavur İzmir diye niteleyenler olabilir ama teyzem böyle yetiştirildi. Latife Hanım peçeyi çıkarmıştır. Ve örtünün de sonunda muhakkak çıkarılması gerektiğini söylemiştir. Ama Mustafa Kemal’le bu konuda farklı düşünürler. Mustafa Kemal “Elimde güç olsa tüm kadınların başını bir gecede açtırırım” der. Latife Teyzem de “Bu devrimle değil evrimle olur. Kadının açılması için bilinç sahibi olması gerekir. Kadın eğitilmeli ki bu bilince sahip olsun” der.



Zorla açmak doğru değil

# Kimseyi zorla açıp kapayamayız yani.

Bir kere bu insan haklarına aykırı bir şeydir. Bunu Allah kelamı olarak kabul ettikten sonra o insana başını zorla açtırmak mümkün değil. Kadına karşı bir ayrımcılıktır. Latife Hanım kendi düşünceleri çerçevesinde türban, peçe takmayan bir kadındır. Ama kocasının yanında yurt gezilerinde kapanmıştır. Bunun dışında diplomatik mekanlarda, aile çevresinde kapanmamıştır. Boşandıktan sonra bir daha hiç kapanmamıştır.

# Ailesinde kapalı olan var mıydı?

Hayır, hiçbir zaman olmadı. Annesi çok eski fotoğraflarında bile saçını ve dekoltesini gösterebiliyordu. O dönemlerde şehirlerde bunu modernleştirdiler, fakat köylerde insanlar başlarını kapatmaya devam ediyordu. Fotoğraflarda, sen de görüyorsun, saçları gözüküyor, boyunları gözüküyor. Ama şimdi ne diyoruz? Boyun gözükmeyecek. O zaman Hayrünnisa Hanım’ın türbanı nasıl olacak?

# Ama Latife Hanım’ın bazı fotoğraflarında boynu tamamen kapalı.

İşte onlar Anadolu’yu, köyleri gezerken giydiği kıyafetler. O zamanın anlayışıyla bugünün anlayışı farklı. Bu tamamen köylülükten ileri gelen bir kapanmadır.



Biraz feragat da lazım

# Sizce teyzeniz ve Hayrünnisa Hanım arasındaki en büyük fark ne?

Latife Teyzem köşke çıktığı zaman görev bilinci içinde çıkmıştı. Teyzemin bir misyonu vardı, o da Türk kadınını modernleştirmek. Hayrünnisa Hanım da çok çalkantılı bir dönemden sonra Köşk’e çıkıyor. Onun da görevi Türkiye’yi birleştirmek ve bütünleştirmek. Kimse Hayrünnisa Hanım’dan son derece dar, uzun kuyruklu, yırtmaçlı bir kıyafet giyip çıkmasını beklemez. Ama kimse bazı şeylerden feragat etmeden bir makama sahip olamaz.

# Yani görevi gereği başını açmalı.

Hayır, açmamalı. Ama resmi törenlerde, Köşk’te verilen resmi davetlerde, yurtiçi ya da yurtdışında kocasının yanındayken, Türkiye’yi temsil ettiği her olayda başını açmasa bile kabul edilebilecek bir başörtüsü ya da saç modeli uygulamalı. Hayrünnisa Hanım’ın inancı bu. Ve onu bir kenara koymasını bekliyoruz. Bu çok zor. Ama nasıl ki Latife Teyzem kocasının yanında bazı şeylerden feragat etti, Hayrünnisa Hanım’ın da feragat etmesi lazım.



84 yıl öncesi ile bugünün şartları farklı

# “Dönemin şartları gereği böyle yaptı” diyorsunuz. O dönemin şartı buysa, bu dönmemin şartı da bu o zaman. O zaman Hayrünnisa Hanım ne yapmalı?

Hayır, bir kere üzerinden 84 sene geçti ve Türkiye modern bir ülke. Dindar vatandaşlarımız da ve laik vatandaşlarımız da var. Ateistler de, antagonistler de var. Cumhurbaşkanı eşi demek sadece ‘eş durumundan’ demek değildir. Hayrünnisa Hanım tüm Türkiye’nin first lady’si olacaktır. Ben Abdullah Bey’in çok iyi bir cumhurbaşkanı olacağına inanıyorum. Ama diyor ki “Ben cumhurbaşkanı olacağım, eşim değil” diyor. Haklı. Ama cumhurbaşkanı eşi olmak da çok önemli sorumluluklar getiriyor. Birleştirici ve bütünleştirici olmak zorunda.


Yiğit KARAAHMET

Kaynak
 

crazyowl

New member
yaa anlamıyorumm türbana niye takılıyorsunuz şimdi biri hac taksa meydanda kimse bişey diyormuu neden türbana takılıyorlarki laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıysa devlet neden milletin din inancına hemde sadece müslüman oaln kesime karışıo konunun başıyla alakasızzz ama karşı cıkan arkadaşlarda sanki konuyu ona getirmeye calsııyoralrmış gibi geliyor hem Mustafa Kemal Paşanın yaptıgı her şey yerli yerince ve zamanında yapıldı ama şimdi onları örnek gösterip alakasız şelerin yapılması çok saçma vede sadece milleti bölmeye yönelik oluyoo bi ksıım kişiler türbanı bahane edip din elden gidiyo diye propaganda yapıyor bi kısıımda bunu gosterip cumhuriyet elden gidioo diye propaganda yapıo sonra ortalık karısıooo tabi boyle olunca... baksanıza burda bile en kucuk bişeyde birbiirimize düşüyoruz
bence uyanmamız lazım...
 

ddevil

New member
64general1' Alıntı:
Ya kardeş;Nedir derdiniz?Nedir amacınız?Ne anlatmaya çalışırsınız Millete bu tür ucuz haberlerle,anlatılışa bakınca sanki iş yaptıgınızı sandıgınız belli oluyor.Kimler için çalışıyor ?Neyi kaşıyorsunuz?Kendiniz söylüyorsunuz fotografların tarihini 1923 diye ve bilmiyormusunuz kıyafet devriminin 1925 yılında oldugunu ve o yıllardan önce bilmiyormusunuz kadınların aynı kıyafetler içinde oldugunu?Gösterebilirmisiniz o yıldan sonra Latife hanımın çarşaflı bir resmini ve bunlardan amacınız sizin tekrar Cumhuriyet öncesinemi dönmek özleminiz?Bunu adam gibi yapsanız olmayacakmı üç kagıt,alavere,dalavere yerine?Çıkarsınız meydana biz şeriat istiyoruz dersiniz olur biter ama yok öyle yapmazsınız,nerde cahil ,cühela var onların aklını karıştırırsınız,sonrada sizlere karşı kim var onların üzerine salarsınız.Sinsi ve inceden yavaş,yavaş yıpratmaya çalışırsınız düşman gördüklerinizi,Düne kadar Herbiriniz "enbüyük din düşmanı Atatürk" derdiniz dün herbiriniz Atatürkçü oldu,şimdi Atatürkçüsünüz ya Atatürk, aslında örtünmeyi isterdi,gibi cahil,cüheladan mürid toplamaya çalışırsınız.Çünkü artık dinimizi kullanarak toplayabileceginiz kadar mürid topladınız şimdide,sizlere karşı olan, Atatürk'e ihanet edemeyenler hedef kitleniz,sıra onlarda çünkü.Onlarıda bir kandırın,biraz daha büyüyün ve orduyuda bir halledin,bunları hesaplıyorsunuz degilmi bir taraftan senelerdir buna benzer yöntemlerle karalamaya,halkı ordudan sogutmaya çalıştıgınız gibi.
Fotografların birinde; neymiş Atatürk tesbih alıyormuş,sana ne kimin ne alıp veremediginden?Atatürk'ün ibadetini sorgulamak sizemi düştü?Gavurlarda ülkemize gelip koca koca tesbih alıp gidebiliyorlar onlardan nasıl bir anlam çıkartabiliyorsunuz?Neymiş orda o resim varmış,burda o hat yazısı varmış,bunlardan ne kazanmayı düşünüyorsunuz?Vatikanla,papazlarla,yahudiyle sıkı sıkısınız, ılımlı İslamı savunuyorsunuz ama en katı kuralların uygulanmasını ister görünüp,azınlıkların haklarınında olabilecegini aklınıza getirmiyorsunuz.O meclisin aynı zamanda bir gavurunda,ateistinde hakkını savunma yeri olması gerektigini düşünemiyorsunuz?Atatürkçü rajon kesiyorsunuz son günlerde ama,Atatürk anlayışıyla ,aranızda fersah fersah fark var.Bırakın rajon kesmeyide şu ülkeye,millete,atalarımıza hizmet etmeyi düşünüyorsanız,bırakın çıkarlarınız için dini sömürmeyi ve Atatürk'ü gerçekten anlamaya çalışın.

AYNEN KATILIORUM.. FAZLA SÖZE GEREK YOK
 

[me|2wi$]

H & M
din ALLah Tarafından GönderiLdi ve peyGamber Tarafından anLaTıLdı...dine baĞLı oLmak iÇin ne ATaTürk Gibi büyük bi zaTa ne de ba$ka bi ki$iye kimsenin ihTiyaCı yokTur...ATaTürk şöyLe dindarmış eşi böyLeymiş Tesbih aLmış fLn bunLar kimsenin dini inanCını eTkiLememeLi..ATaTürk böyLeymiş biz de yapaLım Gibi düşünenLer varsa başTan yanLış yapar...körü körüne inanış olur bu....zaTen konuyu aÇan arkadaş da öyLe bişeyden bahseTmemiş..büyüTmeye Gerek yok benCe...
 

HTML

Üst