SıpA
уαşℓıℓαя νє ιнтιуαяℓαя
15 Yıl Hüküm Süreceksin
Atatürk hakkında bulunulmuş birçok kehanet vardır. Bunların en ilginci, onun el falına bakan Bedevi'nin söyledikleridir.
Mustafa Kemal arkadaşları ile Bingazi'ye, Trablusgarp Savaşı'na katılmaya gidiyordu. Yolda bir Bedevi'ye rastladılar. Bedevi, el falına çok iyi baktığını ve genç subaylara da isterlerse bakabileceğini söyledi. Hepsi ellerini açarak Bedevi'nin söylediklerini dinlemeye başladı.
Sıra Mustafa Kemal'e gelince, o önce baktırmak istemedi ama arkadaşlarının ısrarı karşısında, sonunda O da elini Bedevi'ye açtı. Bedevi, ele bakar bakmaz yerinden sıçradı ve heyecan içinde; "Sen padişah olacaksın, 15 yıl hüküm süreceksin." dedi.
Genç subaylar gülüştüler ve yollarına devam ettiler. Aradan yıllar geçti, Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyet'in 14. yılında hastalandı. Karaciğeri kötüye gittiğinde çevresindekiler ona "Artık içme Paşam" dediler. Atatürk onlara, bir zamanlar yolda rastladıkları falcı Bedevi'yi hatırlattı ve gülerek: "Arap vaktiyle söylemişti, Bizim padişahlık nasıl olsa 15 yıl sürecek. Hesapça bu son senemizdir." Yıl 1938'di.
Önceden Yapılan Bir Uyarı Ama...
Çanakkale Savaş sırasında Mustafa Kemal Nablus Karargahı �nda ikinci defa 7 nci Kolordu Kumandanı olduğu yıllarda yaşanan bu olayı kendisi daha sonra şöyle anlatmıştır:
-�Bir gün Erkanı Harbiye Reisi bana o günkü raporlarını okudu.Basit raporlardı,her zamanki gibi�Yalnız bu raporlarlar içinde bir nokta dikkatimi çekti��
Evet görünürde hiç bir sonuç çıkartılamayacak bu rapordan Mustafa Kemal inanılmaz bir sonuç çıkartmış ve çok değil bir veya iki gün sonra İngilizler�in büyük taaruzu başlamıştır.Bundan sonrası Mustafa Kemal�in kendi ağzından:
�Yataktan kalktım,giyindim.İş odasına girerek bir muharebe emri yazdım."
Emirde şunlar yazıyodu:
�Düşman 19 Eylül akşamı taaruz edecektir.� �Sonra bu emre alınması gereken tedbirleri ilave ettim.Bu emri Grup kumandanı olan Liman Fon Sanders Paşa�ya da gönderdimÇok hürmet ettiğim bu zat,benim raporuma gülmüş ve �ihtiyattan zarar gelmez� diye bana da bir şey söylemeye lüzum görmemiş�
19 Eylül gecesi kolordu kumandanları telefon başında çağırarak verdiği emirlerin ve alınması gereken tedbirlerin yerine getirilip getirilmediğini sordu.Kendisine tüm tedbirlerin alındığı bildirildi.Ancak ne yazık ki,kolordu kumandanları da böyle bir emri ciddiye almamışlar ve gerekli hiç bir önlemi almamışlardı. Mustafa Kemal gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığını öğrenmek için bir müddet sonra telefon açtı� Olayın sonucunu yine Mustafa Kemal�den dinleyelim:
�Ben daha telefon konuşmamı bitirmeden,düşman topçusu muharebe hattımız üzerine ateş etmeye başladı.Gece muharebe ile geçti.Benim ordumun sağ cenahındaki ordu yarıldı,esir oldu ve boş kalan cepheden geçen düşman süvarileri Leyman Fon Sanders�in karargahına bastı.Hakikat anlaşılmıştı.Fakat neye yarar��
Düşman Donanması İle İlgili Kehaneti...
Almanya ile birlikte,Birinci Dünya Savaşı�na giren Osmanlı İmparatorluğu her şeyini kaybetmiş durumda idi. 30 Ekim 1918�de imzaladığı Mondros mütarekesi ile Türk topraklarını kaybettiği gibi yavaş yavaş tarih sahnesinden de silinmeye başlamıştı� İstanbul�un işgal edildiği günlerde,İstanbul�a dönen Mustafa Kemal düşman zırhlılarını Dolmabahçe önünde gördüğü zaman üzüntüyle:
�Geldikleri gibi gidecekler..�
Daha sonrasını zaten biliyoruz.Sonuç olarak geldikleri gibi gittiler. İşin ilginç tarafı Nostradamus�un da bu konuyla ilgili bir kehanetinin bulumasıdır.�Centurien� adlı kitabdaki kehanet şu şekildedir:
�Kongre başkanını tutan devlet adamları
İşgal kuvvetlerince sürülecek Malta�ya
Girilmiş İstanbul�a alınmış Rodos Adası
Ama geldikleri gibi gidecekler �
4 Eylül 1919�da hatırlanacağı gibi Sivas Kongresi toplanmıştı.Kongre Başkanlığı�na, işgal kuvvetlerine karşı açıkça tavır alan Mustafa Kemal seçilmişti.Kurtuluş Savaşı�nı ve Atatürk�ü destekleyen İstanbul�daki mecliste olan milletvekilleri de işgal kuvvetlerince Malta Adası�na sürgüne gönderilmişti.Bu hatırlatmanın ışığında dörtlük bir kere daha okunursa ,durum daha iyi anlaşılacaktır.
Mustafa Sagir�in Casus Olduğunu İlk Konuşmada Bilmesi...
16 MART 1920�de İstanbul�un işgal edilmesi üzerine ,Kemalettin Sami Paşa Anadolu�ya Geçerken gemide bir Hintli ile tanışır.Bu adam Mustafa Sağır�dir. Milli Harekete yardım için Hint müslümanlarını�nın kendisini gönderdiklerini söyler.Böylelikle paşayı etkilemiştir.Ankara�ya telgraf çeken Sami Paşa,Mustafa Sagir�e ilgi gösterilmesini ister.Bir süre sonra Sami Paşa Atatürk�e Hintliyi anlatır ve görüşmesini rica eder.Ertesi gün Atatürk ,Mustafa Sagir�i kabul eder. Bu görüşme uzun sürer.Hintli gönderilir.İki paşa yalnız kalınca Atatürk:
�Bana bak Kemal bu adam casus!�� der Sami paşa:�Aman paşam siz de çok şüphecisiniz� diyerek Atatürk�e inanmaz. Atatürk konuşmayı keserek yaveri Hayati Bey�i çağırır ve şu emri verir:
-�Bu Hintli İngiliz Casusu olacak..Kendisini takip etsinler.Mektuplarını da sansürde çok dikkatli okusunlar...�
Bundan sonra mektuplar o zamanlar kimya hocası olan Avni Refik Bey�e verilir.Bir iki tecrübeden sonra gizli yazılar bulunur.Mustafa Sagir yakalanarak suçu itiraf ettirilir ve idam edilir.
Bu Kehanetine Düşman Güçleri de İnanmamıştı
Düşman Ordusu�nu tamamıyla yoketmek amacıyla başlatılan Büyük Taaruz amacına ulaşmıştı.Ordularını korkunç sondan kurtarmak isteyecek olan itilaf devletlerinden durumu gizleme amacı güden fakat bu başarıları haber alan itilaf devletleri kendisinden görüşmek üzere randevu istedikleri zaman.ATATÜRK elçilere:
�Sizinle 9 Eylül 1922 Nif(Kemalpaşa) kasabasında görüşebilirim.�
İşin ilginç tarafı,bu sırada Türk Orduları Nif�den çok uzakta bulunuyordu.Ve 9 Eylül�e kadar oraya çarpışarak varmak çok zor,hatta imkansız gibi görülmekteydi.Çünkü bu bir savaştı.Yani kesin tarih verilmesi norma şartlarda hiç bir şekilde mümkün değildi.Savaş sırasında neler olabileceğini kim önceden kestirebilirdi ki? Aradan 10 gün geçti.Bu olayı daha sonra ünlü Nutku�nda kaleme alarak şöyle demiştir:
�Dediğim gün Nif�te idim.Fakat benden randevu isteyenler orada yoktu�
Başkent Ankara
Atatürk�ün Ankara�yı Başkent yapmasının ardındaki sebep hayli ilginçti: -
�Ben Türk�ün imkansızı imkan haline getiren kudretini bütün dünyaya göstermek için Ankara�yı istedimBir gün gelecek şu çorak tarlalar yeşil ağaçların çevirdiği villalar arasından uzanan yeşil sahalar,asfaltlar ve binalarla bezenecek.Hem bunu hepimiz göreceğiz,yakında olacak��
Ankara 13 Ekim�de başkent oldu.Bazı Batılı devletler Ankara�nın nüfusu ve kırsallığı yüzünden büyükelçi göndermeyeceklerini açıklamalarına rağmen karar değişmedi.
alıntıdır.