öss tarih soruları...

tdalkaya

New member
Katılım
5 Kas 2005
Mesajlar
799
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İstanbul
2000 öss
2000 ÖSS TARİH SORU VE CEVAPLARI
46.Herodotos olayların oluşuna ilişkin birtakım listeler, kronoloji cetvelleri ve yıllıklar düzenlenmiş olduğu halde tarih biliminin oncusu olarak Herodotos gösterilmektedir.

Herodotos’un tarih biliminin oncusu olarak kabul edilmesinde, aşağıdakilerden en çok hangisinin etkili olduğu savunulabilir?

A) Araştırarak ve yansız olmaya çalışarak yazması
B) Pek çok tarihi olayı bizzat yaşamış olması
C)Tarihi olayların kimler arasında ve ne zaman olduğunu belirtmesi
D) Tarihi olayları kronolojik sıraya göre vermesi
E) Olayların geçtiği yerleri gezip görmesi


46. Sorunun öncülünde Herodotos’tan önce yapılan bazı çalışmalardan bahsedilmiştir. Belli bir sisteme ve kurala dayanmayan bu çalışmalar tarihe bilimsellik kazandıran gelişmeler değildir. Olayların kimler arasında, nerede ve ne zaman gerçekleştiğine dair çalışmalar, olayların oluşuna göre sıralanması ve olaylarla ilgili araştırmalar yapılarak olayların yansız bir şekilde açıklanmaya çalışılması Herodotos’un tarih biliminin öncüsü kabul edilmesini sağlamıştır. Soruda Herodotos’un tarih biliminin öncüsü kabul edilmesinin en etkili nedeninin sorulmasından dolayı doğru cevap olarak A seçeneğini veriyoruz.
Cevap A


47.İlk Türk devletlerinde Kurultayın savaş, barış gibi önemli konularda aldığı kararlar kağanı bağlamazdı.
Buna göre, Kurultay aşağıdakilerden en çok hangisine benzemektedir?

A)Meclis hükümeti B) Olağanüstü meclis C)Kurucu meclis

D) Ulusal meclis E) Danışma meclisi


47. İlk Türk devletlerinde, siyasal, ekonomik, sosyal ve askeri alanlarda ortaya çıkan önemli sorunları görüşmek için boy beylerinden oluşan kurula “Kurul tay” adı verilmiştir. Türk kağanının kurultaydan çıkan kararları uygulama veya uygulamama gibi yet kileri vardı. Hun İmparatoru Mete Yüeçilerin isteklerini kurultaya getirmiş, kurultayda çıkan kararı uygulamamıştır. Bu durum kurultayın danışma meclis olduğunu göstermektedir.
Cevap E


48.I. Hz. Ebubekir döneminde görevlendirilen heyet, Kur’an surelerini toplamıştır.
II. Hz. Osman zamanında Kur’an’ın düzenlemesi yapılmıştır.
III. Düzenlenen Kur’an, çoğaltılarak çeşitli yerlere gönderilmiştir.

Yukarıdakilerden hangileri, Kur’an’ın özgün halinin bozulması, değişik biçimlerinin ortaya çıkması tehlikesini kesin olarak önlemiştir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
48. Hz. Muhammed’e indirilen Kur’an-ı Kerim, deriler tahtalar ve kemikler üzerine yazılmıştı. Vahiy katipleri olarak adlandırılan kişiler ayetleri yazmışlar ancak Kur’an’ın bütünü bir kişinin elinde bulunmuyordu. Hafızlar Kur’an-ı Kerim’i ezberliyordu. Hz Peygamberin vefatından sonra yalancı peygamberler ortaya çıkmış ve Kur’an’ın içerisine sonradan ila veler yapma ihtimali ortaya çıkmıştı. Halifelerde Hz. Ebubekir zamanında bir heyet kurularak Kur’an ayetleri bir araya toplanarak kitap haline getirilmiş tir. Hz. Osman zamanında düzenlemeler yapılara’ özgün halinin bozulması ve değişik biçimlerinin c taya çıkma tehlikesi kesin olarak önlenmiştir.
Cevap D




49. Fransız İhtilali Osmanlı Devleti’nde
I. Tanzimat Fermanının ilanı
II.Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin kurulması
III. Kanun i Esasının kabul edilmesi
IV. Milliyetçilik hareketlerinin başlaması gibi gelişmelerde etkili olmuştur.

Bu gelişmelerden hangileri, Osmanlı Devleti’nin yönetim biçiminde değişiklikle sonuçlanmıştır?

A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve II

D) II ve IV E) I, II, III ve IV


49. Bu soru öğrencilerin kavramları ve temel bilgileri öğrenmelerini gerektirmektedir. Fransız ihtilali’nin Osmanlı Devleti’nde meydana getirdiği değişiklikler den Tanzimat Fermanı, kanun üstünlüğü anlayışının yerleşmesine, Yeni Osmanlılar Cemiyeti, Osmanlı Devleti’nin batılılaşmasına, milliyetçilik hare ketlerinin başlaması Osmanlı Devleti’nin parçalanmasına neden olmuştur.
Kanun-i Esasi’nin ilanıyla Osmanlı Devletinde padişahın yanında Mebusan Meclisi ve Ayan Meclisi yönetimde görev almıştır. Mebusan Meclisi’nin kurulmasıyla Osmanlı halkı vekillerini seçerek Mebusan Meclisi’ne göndermiştir. Böylece Türk tarihinde ilk defa halk yönetime ortak olmuştur. Böylece Osmanlı Devletinde “Meşruti Monarşi” dönemi başlamış ve yönetim biçiminde değişiklik olmuştur.
Cevap B


50. Osmanlı Devleti’nde Has ve Zeamet topraklarının aşağıdaki özelliklerinden hangisi, bu toprakların “maaş karşılığı” olarak verildiğinin en güçlü kanıtıdır?

A) İşlenmeyen toprakların geri alınması
B) Gelirinin fazla olması
C) Mülkiyetinin devlete ait olması
D) Devlete asker yetiştirilmesini sağlaması
E) Rütbe ve derecelere göre verilmesi


50. Osmanlı Devletinde genel olarak toprağın mülkiyeti devlete aitti. Has ve zeamet devlet toprakları arasında yer alıyordu. Yıllık geliri 100.000 akçe üzerin deki topraklara has, yıllık geliri 20.000- 100.000 akçe arasındaki topraklara zeamet ismi verilmiştir. Yüksek dereceli devlet memurlarına maaş karşılığı olarak haslar, orta dereceli devlet memurlarına maaş karşılığı olarak zeametler verilmiştir.
Soruda devlet topraklarından has ve zeamet topraklarının özellikleri verilerek ‘maaş karşılığının” en güçlü kanıtı sorulmaktadır. E seçeneği en belirgin özelliktir. Çünkü topraklar devlet memurlarının rütbe ve derecelerine göre verilmiştir.
Cevap E


51. XVIII. yüzyılda Rusya, Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde istediği yerde konsolosluklar kurma ve Osmanlı Devleti’nin Ortodoks tebaasına ilişkin söz söyleme hakkına sahip olmuştur.
Aşağıdakilerden hangisi, bu durumdan çıkarıla
bilecek sonuçlardan biri değildir?

A) Osmanlı ülkesinin Rusya’nın etkisine açık olduğu
B) Rusya’nın Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışabileceği
C) Osmanlı ülkesinde yaşayan Hıristiyanlar arasındaki dayanışmanın arttığı
D) Osmanlı Devleti’nin Rusya karşısında zayıf düştüğü.,
E) Osmanlı Devletindeki Ortodoks tebaanın, isteklerini Rusya’ya iletme imkanına kavuştuğu



51. Bu soruda, Osmanlı Devleti’nin Küçük Kaynarca Antlaşması’yla Rusya’ya verdiği ayrıcalıklardan bahsedilmiştir. Rusya’nın Osmanlı ülkesinde konsolosluk kurabilmesi ve Ortodokslar hakkında söz söylemesi A, B, D ve E seçeneklerini içermektedir. Ancak Küçük Kaynarca Antlaşması’nda verilen imtiyazların Osmanlı ülkesindeki Hıristiyanlar arasında dayanışmayı arttırdığını göstermez. Çünkü, Hıristiyanlık Ortodoksluk, Katoliklik, Protestanlık gibi mezheplere ayrılmış ve mezhepler arasında mücadeleler XVIII. yüzyılda da devam etmiştir.
Cevap D

52.XVIII. yüzyılda Osmanlı Devletinde ayanlar, halk tarafından seçilmiş; kendilerine devlet tarafından,vergi toplama, fiyatları kontrol etme ve bulunduğu bölgenin güvenliğini sağlama vb. konularda yetki verilmiştir.

Bu durum aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesi değildir?

A)Ayanlığın resmiyet kazandığının
B)Ayanların halkı temsil ettiğinin
C)Ayanların, halkın üzerinde etkili olduğunun
D)Halkın yanların çalışmalarından memnun olduğunun
E)Bazı konularda denetim sağlamak için devletin ayanlarla işbirliği yaptığının


52. Sorunun öncülünde Osmanlı Devleti’ndeki ayanlıkla ilgili bazı uygulamalardan bahsedilmiştir. Ayan; bir bölgenin, bir ülkenin ileri gelenleri ve sözü geçen onurlu kişilerine denir. XVIII. yüzyılda devlet otorite 5mm zayıflaması üzerine güçlenen ayanlar, XIX. yüzyılın başlarında kontrolden çıkmıştır. Bundan dolayı II. Mahmut ayanların varlığına son vermiştir. Osmanlı Devleti’nin yanlara vergi toplama, fiyatları kontrol etme ve bulundukları bölgenin güvenliğini sağlama yetkisi vermesi A, C ve E seçeneklerinin, yanları halkın seçmesi B seçeneğinin göstergesidir. Verilenler içerisinde halkın ayanların çalışmalarından memnun olup olmadığı yer almamıştır.
Cevap C


53. XIX. ve XX. yüzyıllarda gerçekleşen aşağıdaki olaylardan hangisinin “milliyetçilik” i yansıtmadığı savunulabilir?

A) Birinci Dünya Savaşı’nda Arapların Osmanlı Devletine karşı İngilizlerle işbirliği yapması
B) Yunanistan’ın Osmanlı Devletinden ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesi
C) Osmanlı Devleti’nin bir Avrupa devleti sayılması
D) Avusturya - Macaristan veliahdının bir Sırp öğrenci tarafından öldürülmesi
E) Bosna - Hersek ve Sırbistan’da bağımsızlık hareketlerinin başlaması


53. 1789’da ortaya çıkan Fransız İhtilali sonrasında yayılan milliyetçilik akımı, içerisinde birçok ulusu barındıran Osmanlı İmparatorluğu’nu etkilemiş ve parçalanmasına neden olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde yer alan Arapların İngiltere tarafına geçerek Osmanlı imparatorluğuna karşı mücadele etmesi, Yunanistan’ın ayrılarak bağımsız bir devlet kurması, Bosna - Hersek ve Sırbistan’da bağımsızlık hareketlerinin başlaması milliyetçilik il kesini yansıtmaktadır. Ayrıca başka bir imparatorluk olan Avusturya-Macaristan’da anlaşmazlıkların çıkması milliyetçilik akımıyla ilgilidir. Rusya’ya karşı Osmanlı toprak bütünlüğünü korumaya çalışan İngiltere ve Fransa gibi devletler 1856 Paris Antlaşması’nda Osmanlı Devletini Avrupa devleti saymışlardır. Bu durumun ulusçuluk akımıyla ilgisi yoktur.
Cevap C


54. Tanzimat döneminde, Osmanlı Devletinde Avrupa ile ilişkiler artmış, ülkede gazeteler çıkarılmış, bu gazetelerde siyasi ve kültürel konularda yazılar yazılmaya başlanmıştır.

Aşağıdakilerden hangisinin bu durumun sonuçlarından biri olduğu savunulamaz?

A)Halkın aydınlanması
B)Halkın yenilik hareketlerine öncülük etmesi
C)Halkın çevrede olup bitenlere ilgi duyması
D)Okuma ve yazmanın önem kazanması
E)Kültürel iletişimin artması


54. XIX. yüzyılda Osmanlı imparatorluğu’nun Avrupa uluslarıyla ilişkileri yoğunlaşmış ve Avrupa’daki gelişmelerin takip edilmesine önem verilmiştir. II. Mahmut tarafından Avrupa’ya gönderilen öğrenciler geri dönmüş ve Tanzimat döneminde (1839 - 1876), ülkede bazı değişikliklerin yapılması için çalışmışlardır. Bunlardan bazıları gazetelerin çıkarılması ve devle tin icraatlarının eleştirilmesi olmuştur. Osmanlı Devleti, gazetelerin çıkarılmasını maddi olarak desteklemiştir. Ancak Osmanlı halkı yenilik hareketlerine öncülük etmemiştir. Islahat hareketleri padişah ve devlet adamları tarafından organize edilmiştir.
Cevap B


55. Atatürk, Birinci Dünya Savaşı’nda Suriye ve Hicaz’da bulunan Türk ordusunun sevk ve idaresinde Almanların söz sahibi olmalarından rahatsızlık duymuş ve bunu Savaş Bakanı Enver Paşa’ya gönderdiği bir raporda dile getirmiştir.

Bu durum Atatürk’ün aşağıdakilerden hangisini önemsediğinin bir göstergesidir?
A) Bağımsız devlet anlayışını
B) Ordudaki disiplini
C) Türk - Alman dostluğunu
D) Arap topraklarında başlayan ulusçuluk hareketlerini
E) Türk ordusunun birden fazla cephede savaşmakta olduğunu


55. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordularını Alman komutanların sevk ve idare etmesi, Osmanlı Devleti’ni bağımlı bir duruma düşürmüştür. Atatürk, bu duruma itiraz ederek bağımsız devlet anlayışını önemsediğini ortaya koymuştur.
Cevap A


56. TBMM’nin 23 Nisan 1920 tarihinde açılması üzeri ne kurulan Vekiller Heyeti’nin programında, halk dilinden toplanacak kelimelerle bir sözlük oluşturulacağı belirtilmiştir.

Bu durumun aşağıdakilerden hangisi için bir hazırlık olduğu savunulamaz?

A) Türkçe’nin zengin bir dil olduğunun kanıtlanması
B) Kültür alanında inkılaplar yapılması
C) Konuşma ve yazı dili arasındaki farkın ortadan kaldırılması
D) Türkçe’nin ulusal dil haline getirilmesi
E) Türkçe’nin dünyada yaygın bir dil olduğunun Gösterilmesi


56. TBMM içinde oluşturulan Vekiller Heyeti’nin aldığı karar Türk diline önem verildiğini ve zengin bir dil olduğunun ortaya konulmaya çalışıldığını, konuşma ve yazma dilleri arasındaki farkların kaldırılmasına yönelik olduğunu göstermektedir. Dil ile ilgili yapılacak bir çalışma kültürel inkılapları da beraberinde getirmiştir. Örneğin; Türk Dil Kurumu gibi. Ancak halk dilinden toplanacak kelimelerle bir sözlük oluşturulması Türk dilinin dünyada yaygın olduğunu göstermez.
Cevap E



57. Anlaşma Devletleri’nin 22 Mart 1922 tarihinde Türkiye ile Yunanistan’a verdikleri ateşkes önerisinde şu hükümler yer almıştır:

I. Tarafların ordularını araç ve gereç bakımından güçlendirmesinin engellenmesi
II. iki taraf birlikleri arasında 10 km’lik, askerden arındırılmış bir alan bırakılması
III. Müttefikler arası bir komisyonun Türk ordusunu ve askeri durumunu denetlemesi

Bu hükümlerden hangileri, öneride Yunanistan’ın gözetilmiş olduğunu gösterir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III


57. Sakarya Savaşı’nda Türk ordusunun Yunan birliklerini mağlup etmesi üzerine Anlaşma Devletleri 22 Mart 1922’de Türkiye ile Yunanistan’a ateşkes önerisinde bulundular. Ancak Anlaşma Devletleri bu önerilerinde Yunanistan’ı gözetmişlerdir. ili. öncül de yer alan “Müttefikler arası bir komisyonun Türk ordusunu ve askeri durumunu denetlemesi” hükmü bu durumun bir göstergesidir. Anlaşma Devletleri söz konusu hükümle yalnız Türk ordusunu denetim altına almak isteyerek yanlı hareket etmiş, Yunanistan’ın tarafını tutmuşlardır.
Cevap C



58. İsmet İnönü, Lozan Konferansı’nın iç tüzük çalışmalarında,
I. Türkçe’nin Fransızca, İngilizce gibi konferans dili olmasını
II. “Karadeniz’de kıyısı olan devletler” ifadesi yeri ne bu devletlerin adlarının yazılmasını
III. Komisyon başkanlıklarından birinin de İngiltere, Fransa ve İtalya’nın yanında Türkiye’ye verilmesini önermiştir.

Bu önerilerden hangileri, İsmet İnönü’nün konferansta uluslararası eşitlik kurallarına uyulmasını sağlamaya çalıştığını gösterir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) I ve III


58. Lozan Konferansı’nın çalışma kuralları belirlenirken Anlaşma Devletleri kendileri için avantaj oluşturacak koşullar sağlamak istemişlerdir. Buna karşılık Türk heyetinin başkanı İsmet İnönü” Fransızca ve İngilizce gibi Türkçe’nin de konferans dili kabul edilmesi” ve “komisyon başkanlıklarından birinin de İngiltere, Fransa ve İtalya’nın yanında Türkiye’ye verilmesi” önerileri ile Anlaşma Devletleri’nin bu çalışmalarına karşı çıkmış ve uluslararası eşitlik kurallarına uyulmasını istemiştir.
Cevap E


59. “Ulusal egemenliğin dayanağı ‘halkçılıktır.” yargısı,
I. Cumhuriyetçilik
II. Devletçilik
III. İnkılapçılık

ilkelerinden hangilerini doğrudan destekler?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
59. Atatürk ilkelerinden halkçılık, toplumsal alanda eşitliği ve fertlerin yönetime diğer fertlerle eşit olarak katılımını öngörür. Cumhuriyetçilik, yönetimde hal kın eşit olarak seçimlere katılarak pay sahibi olmasını öngörür. Halkçılık, ulusal egemenliği temel alan Cumhuriyetçilik ilkesinin bütünleyicisidir.



60. Atatürk, 1 Kasım 1934’te TBMM’nin toplantı yılını açarken, “Ulusal, ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri toplamak; onları biran önce, genel son musiki kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu düzeyde Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir.” demiştir.

Atatürk bu sözüyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamıştır?

A) Türk musiki tarihinin çok eskiye dayandığını
B) Türk müziğinde çağdaşlaşmanın gereğini
C) Türk müziğinde batı tarzındaki müziğe de yer verilmesi gerektiği
D) Türk müziğinin evrensel müziğe olan katkısını
E) Müziğin evrensel boyutta algılanmasının önemini


60 Atatürk’ün 1 Kasım 1934’te TBMM’de yaptığı bir konuşmada ulusal, ince duyguları, düşünceleri anla tan yüksek deyişleri söyleyişleri genel son musiki kurallarına göre işlemek gerektiğini belirterek bu deyiş ve söyleyişlerin çağdaşlaştırılmasının önemini vurgulamıştır.
Cevap B


61. Türkiye’de,
I. Ayrıcalık işareti olan unvanların kullanılmasının yasaklanması
II. Eğitim ve öğretimin birleştirilmesi
III. Miladi Takvimin kabul edilmesi

gelişmelerinden hangilerinin “imtiyazsız, sınıfsız ve kaynaşmış bir ülke” oluşturmayı amaçladığı savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III


61. 1934 yılında çıkarılan bir kanun ile imtiyaz ve sınıf belirten paşa, ağa, hacı, hoca, hafız, bey, beyefendi, hanım, hanımefendi gibi unvanlar kaldırılmıştır.
1924 yılında Tevhidi-i Tedrisat Kanunu çıkarılarak eğitim - öğretim faaliyetleri birleştirilmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır. Böylece;
- Yabancı okulların ayrıcalıkları kaldırılmıştır.
- Medreseler kapanmış, mektepli-medreseli çekişmesi ortadan kaldırılarak kültür çatışması önlenmiştir. I. ve II. öncüller sınıfsız, imtiyazsız ve kaynaşmış bir toplumun oluşturulmasının amaçlandığını göstermektedir.
Cevap D



62. Atatürk, Türk milletine gideceği yolu gösterirken, “Dünyanın her türlü ilminden, buluşlarından, ilerlemelerinden yararlanılacaktır; ancak temel, kendi içimizden çıkarılmalıdır.” demiştir.

Atatürk bu sözüyle, milli eğitimde çağdaşlığın, aşağıdakilerden hangisi üzerine temellendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır?

A) Birlik ve bütünlük B) Ulusallık C) Eşitlik

D) Laiklik E) Sevgi ve sorumluluk


62. Atatürk, inkılap hareketlerini gerçekleştirerek Türk ulusuna ilerlemenin yollarını göstermiştir. Bu sırada dünya uluslarının gelişmelerinden yararlanarak (Örneğin, Medeni Kanun, Mil Takvim vs.) Türk toplumunun çağdaşlaşmasını sağlamıştır. Ancak çağdaşlaşmanın temelini ulusal değerlerimize dayandırmıştır.
Cevap B



63. I. Kütahya - Eskişehir savaşları - Kurtuluş Savaşı
II. Deme ve Tobruk savaşları - Trablusgarp Savaşı
III.. Çanakkale savaşları - 1. Dünya Savaşı
Yukarıdakilerden hangileri “Kesin sonuç alınmadığı sürece, bir savaşın kaybedilmesi savaşın tüm den kaybedilmesine neden olmaz.” yargısını doğrulamaktadır?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III


63. Verilen seçenekler içerisinde bu sorunun doğru cevabı yoktur. Çünkü, Türk ulusu Kurtuluş Savaşı’nın bir parçası olan Kütahya - Eskişehir Savaşlarını kaybetmesine rağmen Kurtuluş Savaşı’nı kazanmıştır. İtalya, Deme - Tobruk Savaşlarını kaybetmesine rağmen Trablusgarp Savaşı’nı kazanmıştır. İngiltere ve Fransa Çanakkale Savaşlarını kaybet melerine rağmen 1. Dünya Savaşı’nı kazanmışlar dır. Dolayısıyla öncüllerde verilen bilgilerin hepsi sorudaki kurala kanıt olarak gösterilebilir (I, II ve III). ÖSYM bu soruya doğru cevap olarak A seçeneğini vermiştir.
Cevap A


64. I. Genel savaş, bütün güç ve kaynakların sınırsız olarak kullanıldığı topyekün bir mücadeledir.
II. Gayri nizami savaş, düşmanın işgal etmiş olduğu bölgelerde kalan yerli halkın, düşman kuvvetlerine karşı girişmiş olduğu direnme harekatıdır.
III. Soğuk savaş, düşmanın direnme azmini ve iradesini kırmak amacıyla uygulanan siyasi, ekonomik ve psikolojik baskılara, kuvvet gösterileri ne dayanan uluslararası bir gerilimdir.

Türk Kurtuluş Savaşı’nın, yukarıda tanımlanan savaş türlerinden hangilerine açık bir örnek oluşturduğu savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III


64. Osmanlı imparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı’nda mağlup olduktan sonra ağır koşullar içeren Mondros Ateşkesi’ni imzalamış, ordularını terhis etmiş. toprakları işgale uğramış ve halkın güvenliğini sağlayamamıştır. Bu gelişmelerden sonra Türk halkı maddi-manevi bütün güç kaynaklarını kullanarak işgal güçlerine karşı direnişe geçmiştir (I. Öncül). Türk halkı kendi yaşadığı bölgeleri işgalden kurtarmak için bölgesel nitelikli Kuvay-ı Milliye birlikler’ kurarak savaşmıştır (II. Öncül). Tekalif-i Milliye Kanunu, halkın kadınıyla erkeğiyle savaşa katılması vs. I. ve II. öncüllere örnek olarak gösterilebilir. Ancak Türk Kurtuluş Savaşı’nın “Soğuk Savaş” yönü yoktur.
Cevap D

1999 YILI ÖSS TARİH SORU VE ÇÖZÜMLERİ


1.Hattuşaş’ta bulunan ve Hititlerle Mısırlılar arasında yapılan Kadeş Barışı ile ilgili olan metinde. antlaş maya Hitit Kralı Hattuşili’nin mühürü yanında, Hitit Kraliçesi Pudahepa’nın mühürü de basılmıştır.
Bu bilgi aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?
A) Antlaşmanın eşit koşullar altında yapıldığının
B) ki devletin yöneticileri arasında akrabalık kurulduğunun
C) Antlaşmanın uzun süre yürürlükte kalacağının
D) Kraliçenin devlet işlerinde söz sahibi olduğunun
E) Eski Anadolu’da, yasaların kadınları koruduğunun

1. Soruda tarihte bilinen ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşması’nın imzalanmasıyla ilgili bilgi verilmiştir. Paragrafta Hitit Kralının yanında Hitit Kraliçe sinin de imzasından bahsedilmiştir. Kralın resmi protokol ve antlaşmaları imzalaması normal bir durum dur. Kraliçenin de uluslar arası bir antlaşmaya mührünü vurması devlet işlerinde söz sahibi olduğunu göstermektedir.
Cevap D


2. Türkçe’de buğday, arpa, darı gibi tahıl adları ile altın, gümüş, bakır, kurşun, demir gibi metal adlarının bulunması ve kurganlardan kılıç, süngü, bıçak ve balta gibi silahların çıkması, Türklerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine bir kanıt olamaz?
A) Tarım ürünlerini tanıdıklarına
B) Savunma amacıyla kullanılabilecek araçlar edin diklerine
C) Mezarlara kişisel eşyaların da konulduğuna
D) Metal eşyalardan yararlandıklarına
E) Komşu ülkelerle iyi ilişkiler içinde olduklarına


2. Türkçe de buğday, arpa ve darı gibi tahıl adlarının bilinmesi A seçeneğine, kurganlardan (mezar) kılıç, süngü, bıçak ve baltaların çıkması B ve C seçeneklerine, altın, gümüş, bakır, kurşun ve demir gibi metal adlarını kullanmaları D seçeneğine kanıt olarak gösterilebilir. Verilen bilgiler içerisinde komşu ülkelerle ilişkilerden bahsedilmemiştir.
Cevap E


3. Emeviler Döneminde,
I. İlk Arap parasının basılması
II. Arap olmayan Müslümanlara mevali (köle) adı verilmesi
III. Aileler arasında iktidar mücadelesi olması
IV. Ülkeye katılan ulusların kültürlerinden yararlanılması
olgularından hangileri, Arap milliyetçiliğinin göstergesi sayılabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız IV C) IveII

D) II ve III E) III ve IV
3. Emevilerin, Arap parası basmaları ve diğer uluslardan Müslüman olanlara köle adı vermeleri, Arap milliyetçiliğinin göstergesi sayılabilir. Çünkü İslamiyet’te insanların ırkı ne
olursa olsun eşitliği esastır. Emevilerin Arap olmayanlara köle nazarıyla bakmaları Arap milliyetçiliği yaptıklarını göstermektedir.
Cevap C
4. XVI. yüzyılda Almanya’da her prens kendi kabul ettiği mezhebe tebaasını da sokma hakkına sahipti. Koyu Katolik olan Alman imparatoru bütün tebaasını zorla Katolik yapmaya çalışınca, Protestan mezhebinden olanlar ayaklanmıştı r. Almanya içindeki bu mezhep mücadelesi bütün Avrupa’ya yayılmış- tır. Fransızlar, Katolik oldukları halde, Almanya’daki Protestanları desteklemişlerdir.
Fransa’nın Protestanları desteklemesi aşağıda kilerden hangisine bağlanabilir?
A) Avrupa’daki din savaşlarına son vermek istemesine
B) Almanya’nın tek yönetim altında birleşerek güçlenmesine karşı olmasına
C) Protestan mezhebini resmen tanımış olmasına
D) Prenslerin inanç özgürlüğüne sahip olmasını onaylamasına
E) Topraklarında çeşitli mezheplerden insanların bulunmasına

4. XVI. yüzyılda Avrupa’da Reform hareketleri ortaya çıkmıştır. Reform hareketlerinden sonra Avrupa’da yeni mezhepler ortaya çıkmış ve Katolik Kilisesiyle mücadeleye başlamışlardır. Böylece XVI. yüzyıl Avrupa’sında mezhep savaşları yaşanmıştır.
Sorunun öncülünde üç durum var:
I. Almanya ve Fransa’nın Katolik mezhebinden olmaları
II. Katolik Almanya’nın Protestan prenslerle savaşması
III. Katolik mezhebine bağlı olan Fransa’nın Protestan prensleri destekleyerek Katolik Almanya ile savaşması
Fransa’nın Otuzyıl Savaşlarında, rekabet halindeki komşusu Almanya’ya karşı Protestanları desteklemesi, Almanya’nın kendi içerisinde birlik ve beraberliği sağlayarak güçlenmesini engelleme amacına yöneliktir.
Cevap B


5. Osmanlı Devleti XVII. Yüzyılda, birçok alanda duraklama ve gerileme dönemine girmiştir.
Bu dönemde görülen, duraklama ve gerileme belirtileri aşağıdakilerden hangisinde
en azdır?
A) Güzel sanatlar
B) Dış ülkelerdeki saygınlık
C) İmparatorluk sınırları içindeki topraklar
D) Hazine gelirleri (maliye)
E) Ordunun savaş gücü

5. XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti, duraklamaya başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin zayıflaması, dış ülkeler deki saygınlığı, toprakları, maliyesi ve ordunun savaş gücünde etkisini göstermiştir. Güzel sanatlarda ki gerileme devletin duraklaması veya gerilemesin de fazla etkili değildir. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde güzel sanatlarda gelişme devam etmiştir.
Cevap A

6. II. Mahmut döneminde yapılan aşağıdaki re formlardan hangisi, doğrudan devlet otoritesinin güçlendirilmesine yönelik bir uygulama değildir?
A) Devlet yönetimine bakanlık usulünün getirilmesi
B) Memurların can ve mal güvenliğinin sağlanması
C) İlköğretimin zorunlu hale getirilmesi
D) Polis ve posta teşkilatlarının kurulması
E) Yenilik hareketlerine karşı çıkan Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması



6. A, B, D ve E seçeneklerindeki bilgiler devlet otorite sini güçlendirmeye yönelik uygulamalardır. Ancak, ilköğretimin zorunlu hale getirilmesi, toplumun okur yazarlık oranının artırılmasına, toplumun kültürel durumunun yükseltilmesine yönelik bir uygulama dır.
Cevap C

7. Kırım Savaşı sonunda imzalanan Paris Antlaşması’nda yer alan hükümlerden bazıları şunlardır:
I. Osmanlı Devleti’nin bir Avrupa devleti sayılması
II. Karadeniz’in tarafsız hale getirilmesi
III.Et ak ve Buğdan’da, iç yönetimde özerkliğin bir Avrupa komisyonu tarafından düzenlenmesi
IV. Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün büyük devletlerce tanınması
Bu hükümlerden hangileri Osmanlı Devleti çıkarlarına aykırıdır?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve III

D) II ve III E) III ve IV

7. Soruda Paris Antlaşması’nın bazı maddeleri verilerek Osmanlı Devletini olumsuz etkileyenler sorul maktadır. Osmanlı Devleti, Kırım Savaşı’nı kazanmış olmasına rağmen Karadeniz’in tarafsızlığını kabul etmek zorunda kalmıştır. Yani mağlup olan Rusya gibi, Osmanlı Devleti de Karadeniz’de donanma ve tersane bulunduramayacaktı. Bu durum Osmanlı Devletini mağlup duruma düşürmüştür. Osmanlı Devleti’nin toprakları içerisindeki Eflak-Buğdan’ın iç yönetimde özerkliğin bir Avrupa komisyonu tarafından düzenlenmesi, Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışılmasına neden olmuştur. II ve III nolu öncüller Osmanlı Devleti’nin çıkarlarına aykırıdır.
Cevap D

8. Baltalimanı Antlaşması’ndan önce, yerli ve yabancı tüccarlar mallarını ülke içinde bir bölgeden diğerine taşırlarken iç gümrük vergisi ödemek zorundaydılar. Yabancı tüccarlar Baltalimanı Antlaşması’yla bu yükümlülükten kurtulmuşlar; fakat yerli tüccarlar iç gümrük vergisini ödemeyi sürdürmüşlerdir.
Aşağıdakilerden hangisi, Baltalimanı Antlaşması’yla ortaya çıkan bu durumun sonuçlarından biri değildir?
A) Osmanlı pazarlarına, yabancı tüccarların egemen olması
B) Yerli tüccarların yabancı tüccarlarla rekabet etmesinin zorlaşması
C) Bazı yerli tüccarların ticaret hayatından çekilmek zorunda kalması
D) Ticaret gelirlerinin daha çoğunun yabancılara gitmesi
E) Yerli mallarda kalitenin artması

8. A, B, C, D seçeneklerinde verilen sonuçlar, öncül deki bilgilerden kolayca çıkarılabilir. Baltalimanı Antlaşması (1838), yabancı tüccarları vergi ödeme yönüyle Türk ve Müslüman tüccarlardan daha avantajlı duruma getirmiştir. Bu durum yerli tüccarların güç kaybetmesine ve işlerinin bozulmasına yol açmıştır. XIX. yüzyılda fabrikalar sayesinde seri üretim yapan Avrupalılar, kapitülasyonlar ve Baltalimanı Antlaşması’ndan yararlanarak Osmanlı pazarlarına egemen olmuşlardır. Sanayisini kuramayan Osmanlı Devleti, ekonomik yönden Avrupa ile rekabet edememiştir. Yerli tüccarların zayıflaması ve piyasadan silinmesinden ve ucuz Avrupa mallarının pazarlara egemen olmasından sonra, yerli mallarda kalitenin artması söz konusu olamaz.
Cevap E


9. Mondros Ateşkes Anlaşması’na göre Osmanlı Devleti’nin Hicaz, Yemen, Suriye ve Irak’taki kuvvetleri en yakın Anlaşma Devletleri Kumandanlığına teslim olacaktı.
Bu madde, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın hangi özelliğine bir örnektir?
A) Osmanlı Devletini güçsüz duruma düşürme
B) Sınırları belli olmayan yörelerin, eski coğrafya adlarını kullanma
C) Osmanlı Devleti’nin hukuki varlığını tanıma
D) Osmanlı Devleti’nin müttefikleriyle bağlantısını kesme
E) Yerel direnişleri başlatma

9. Mondros Ateşkes Anlaşması’na göre, Osmanlı Devleti’nin dört farklı cephedeki askerlerini Anlaşma Devletleri’ne teslim etmesi askeri yönden ve in san gücü yönünden zayıflatılmasına yönelik bir uygulamadır. İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkesi’yle Osmanlı Devletini savunmasız duruma düşürmüşlerdir.
Cevap A

10. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcında, olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin oluşturulması ile ilgili taslakta, adı ne olursa olsun Ankara’da toplanacak meclisin dışında, üyelerini padişahın seçtiği bir Ayan Meclisi’nin de oluşabileceği tezi öne sürülmüş; ancak bu tez üzerinde durulmamıştır.
Ayan Meclisi tezi üzerinde durulmaması aşağıdakilerden hangisine bağlanabilir?
A) İstanbul’un işgalini önlemek için zaman kazanmak istenmesine
B) Ulus egemenliği ilkesinin benimsenmiş olmasına
C) İki meclisli bir sisteme geçmek istenmesine
D) İstanbul Hükümeti’nin karşı çıkmasından endişe edilmesine
E) İstanbul’daki Ayan Meclisi’nin yeterli bulunmasına

10. Ayan Meclisi’nin padişah tarafından seçilerek ülke yönetiminde söz sahibi olması, ulus egemenliğine ve milletvekillerinin seçimle belirlenmesi esasına ters düşmektedir. Bu nedenle Ayan Meclisi tezinin üzerinde durulmaması ulus egemenliği ilkesinin benimsendiğini göstermektedir.
Cevap B
11. Anlaşma Devletleri,
I. 1921 yılında Londra’da toplanacak konferansa Osmanlı Devleti’nin göndereceği delegeler arasında Mustafa Kemal’in veya O’nun yetkili kılacağı bir delegenin de bulunmasını istemişler;
II. 1922 yılında Lozan’da toplanacak olan barış konferansına, TBMM Hükümeti ile Osmanlı Hükümetini birlikte çağırmışlardır.
Bu iki durum, 1921 den 1922 yılına kadar geçen süre içinde Anlaşma Devletleri’nin aşağıdakilerin hangisi ile ilgili görüşünde bir değişme olduğunu göstermektedir?
A) Sevr Antlaşması’nın geçerliği
B) Osmanlı Devleti’nin temsil edilme hakkı
C) Anadolu Hareketi Osmanlı Devleti ikiliğinin sürdürülmesi
D) TBMM’nin gücü
E) Konferansa katılacak taraflar

11. Anlaşma Devletleri,
I. Durumda; Londra Konferansı’na TBMM’nin başkanı Mustafa Kemal’i Osmanlı delegeleri arasında davet etmişlerdir.
II. Durumda; Lozan Konferansı’na TBMM Hükümeti’ni resmen görüşmelere davet etmişlerdir.
Anlaşma Devletleri’nin bir yıl içerisinde gösterdikleri davranış değişikliği, TBMM’nin gücünün arttığını göstermektedir.
Cevap D
12. Atatürk, “Bizim halkımız çıkarları birbirinden farklı sınıflardan değil; aksine varlıkları ve çalışmalarının sonuçları birbirine lazım olan sınıflardan ibarettir.” demiştir.
Atatürk bu sözüyle, halkçılık ilkesinin hangi özelliğini vurgulamıştır?
A) Halkın, dayanışma ve işbirliği içinde olması
B) Halkın kendi geleceğine karar vermesi
C) Halkın, çalışma özgürlüğünün olması
D) Halkın, yasalar karşısında eşit olması
E) Devletin halka hizmet götürmesi

12. Atatürk’ün öncülde verilen sözü ile halkçılık ilkesinin birlik beraberlik ve dayanışma ile ilgili özelliği öne çıkarılmıştır.
Cevap A

13. Cumhuriyetin ilanrndan sonra yapılan aşağıdaki değişikliklerden hangisi, toplumsal hayattaki uygulamalarda, aynı konuda var olan farklılıkları ortadan kaldırma amacına yönelik değildir?
A) Medreselerin kapatılması
B) Şer’i mahkemelerin kaldırılması
C) Tek dereceli seçim sistemine geçilmesi
D) Miladi takvimin kabul edilmesi
E) Ölçülerde metrik sisteme geçilmesi

13. Cumhuriyetin ilanından sonraya kadar eski eğitim kurumlarından medreselerin yanında yeni tarz mektepler de bulunuyordu. Bu durum eğitim - öğretim alanında ikiliğe neden oluyordu. Bu durum medreselerin kapatılmasıyla sona ermiştir.
Şer’i mahkemelerin yanında yeni tarz mahkemeler de çalışıyordu. Hukuk alanındaki ikiliği kaldırmak amacıyla Şer’i mahkemeler kaldırılmıştır.
Miladi takvim kabulüne kadar mali işler Rumi tak vime, dini günler ise Hicri takvime göre düzenleniyordu. Miladi takvimin kabul edilmesiyle bu alanda da ikilik ortadan kalkmıştır.
Ölçülerde değişiklik yapılmadan önce arşın, endaze, okka, çeki gibi eski ve bölgelere göre değişiklik gösteren birimler kullanılıyordu. Ölçülerle ilgili inkılaptan sonra uluslar arası ölçü birimleri kabul edilerek bu alanda birlik sağlanmıştır.
Seçim sisteminde bir değişiklik olmadığından ikiliğin kaldırılması söz konusu değildir.
Cevap C

14. Atatürk 1925 Ağustosunda yaptığı Kastamonu İnebolu gezisinde halkı başı açık olarak selamladı. Elindeki başlığın adının şapka olduğunu söyledi; sağlık açısından, ekonomik ve estetik açılardan şapkanın yararlarını anlatarak onu halka tanıttı. Fesler atıldı. Şapka kullanımı kısa sürede yurda yayılmaya başladı. Arkasından, 25 Kasım 1925’te “Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun” çıkarıldı.
Bu durum Türk inkılaplarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?
A) İnkılapların birbirini tamamlar nitelikte olduğunun
B) İnkılapların, bazı engellemelerle karşılaştığının
C) İnkılapların yapılmasında bazı geleneklerin dikkate alındığının
D) Siyasi inkılaplara daha çok önem verildiğinin
E) İnkılaplar yapılırken gerekli ortamın hazırlandığının

14. Atatürk’ün Şapka Kanunu çıkmadan önce, şapkanın sağlık, ekonomik ve estetik açılardan yararlarını açıklamasından sonra şapka halk tarafından benimsenmiştir. Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun ancak şapka kullanımının yaygınlaşmasından sonra çıkarılmıştır. Bu durum inkılap hareketlerinin ortam hazırlandıktan sonra gerçekleştirildiğini göstermektedir.
Cevap E


15. Aşağıdakilerden hangisinin, bilim ve teknolojideki ilerlemeleri ve kültür alışverişini hızlandırmada diğerlerinden daha güçlü bir etken olduğu savunulabilir?
A) Hart İnkılabı’nın yapılması
B) Modern saat sisteminin kabul edilmesi
C) Türk Dil Kurumu’nun kurulması
D) Türk Tarih Kurumu’nun kurulması
E) Tekke ve türbelerin kapatılması

15. 1928 yılında Harf İnkılabı’yla Latin harflerinin kabul edilmesi; okuryazar oranını hızla artırmış, eğitim- öğretim faaliyetleri yaygınlaşmış ve Türk ulusu dik katini Arap kültüründen Batı medeniyetine çevirmiş tir. Latin harflerinin kabul edilmesi bilim, teknoloji ve kültür alışverişini hızlandırmıştır. Bize verilen seçeneklerden doğru yanıtı sağlayan en güçlü etken Harf İnkılabı’dır.
Cevap A

16. Demokrasinin baş koşulu özgürlüktür. Demokrasinin işleyebilmesi için, bireylerin özgürce tavır alabil meleri ve toplumsal olaylarda özgür istemleriyle yer almaları gerekir.
Buna göre, demokrasinin işleyebilmesi için temel koşul aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bireylerin siyasi tercihlerinin farklı olması
B) Toplumsal hayata katılabilmenin ön plana çıkarılması
C) Toplumsal olayların birbirini etkilemesi
D) Toplumda farklı inançlara sahip insanların bulunması
E) Toplumun farklı alt kültürlerden insanları kapsaması

16. Soruların çözümünde altı çizili kelime veya bölümlere çok dikkat edilmesi gerekir. Sorunun öncülün de demokrasinin en önemli koşulu olarak özgürlük verilmiştir. Demokraside seçim ve fikirlerin hiçbir et ki altında kalınmadan belirtilmesi esastır. Kişilerin fi kirlerini açıklayabilmeleri için toplumsal hayata katılabilmelerine ortam hazırlamalıdır ki, demokrasi işleyebilsin. Yoksa kişilerin fikirlerini ve isteklerini toplumsal olaylarda baskı veya başka nedenlerden dolayı açıklayamaması hem özgürlük anlayışına hem de demokrasiye ters düşmektedir.
Cevap B


17. Cumhuriyetin kurulmasından sonra gerçekleştirilen, milli eğitimle ilgili uygulamalardan bazıları şunlardır:
I. Durmaksızın daha çağdaşa ve daha doğruya yönelinmesi
II. Okuryazar olmayan birey bırakmamak ülküsüyle eğitim yatırımları yapılması
III. Halkın kendi kendini yönetmesinin bir erdem olduğu düşüncesinin eğitimle yaygınlaştırılması
Bu uygulamaların Atatürk İlkeleriyle ilişkisi aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?

I II III
A) İnkılapçılık Cumhuriyetçilik Devletçilik
B) İnkılapçılık Devletçilik Cumhuriyetçilik
C) Cumhuriyetçilik İnkılapçılık Devletçilik
D) Devletçilik Cumhuriyetçilik İnkılapçılık
E) Devletçilik İnkılapçılık Cumhuriyetçilik


17. I. Öncülde verilen eğitim alanında çağdaşlaşma, yanlış bilgi ve uygulamaların atılması, yerine modern ve çağdaşlarının alınması, sürekli ilerlemeye yönelik faaliyetlere girişilmesi Atatürk’ün inkılapçılık ilkesiyle ilgilidir. Çünkü inkılapçılık ilkesi de çağdaşlaşmayı ve ilerlemeyi amaçlamaktadır.
II. Öncülde okuryazar birey bırakmamak amacıyla yatırımların yapılması devletçilik ilkesiyle ilgilidir. Atatürk’ün devletçilik anlayışına göre devlet;
-Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın temel faktörüdür.
- Bölgeler arası farklılığı gidermek ve halkının ihtiyaçlarına cevap vermekle görevlidir.
Dolayısıyla devletin eğitim faaliyetlerine önem vermesi ve yaygınlaştırması asli görevlerinden birisi olduğu gibi yatırımların yapılması ve kaynak ayrılması da devletçilik ilkesinin bir gereğidir.
III. Öncüldeki halkın kendi kendini yönetmesi Cumhuriyetçilik ilkesiyle ilgilidir.
Cevap B

18.Cumhuriyet döneminde görülen gelişmelerden bazıları şunlardır:
I. Millet mekteplerinin açılması
II. Medeni Kanun’un kabul edilmesi
III. Öğretimin birleştirilmesi
IV. Soyadı Kanunu’nun kabul edilmesi
V. Din İşleri ve Evkaf Bakanlığı’nın kaldırılması
Bu gelişmelerden hangileri doğrudan laik devlet düzenine geçiş amacını gütmektedir?

A) I, II ve IV B) I, III ve IV C)II, IV ve V

D) II, III ve V E) I, II, IV ve V


18. Laiklik, devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil, akla ve bilime dayandırılmasıdır. II. öncül hukuk, III. öncül eğitim - öğretim alanlarında laikleşme yi sağlarken V. öncül de din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını sağlamıştır. Buna göre D seçeneği doğru cevaptır.
Cevap D


19. XVI. Yüzyılda Çaldıran ve Mohaç Savaşları birer gün sürdüğü halde, XVII. Yüzyılda Otuzyıl Savaşları otuz yıl, XX. Yüzyılda Birinci Dünya Savaşı dört yıl, İkinci Dünya Savaşı ise altı yıl sürmüştür.
Yalnızca bu örneklere bakarak, aşağıdaki genellemelerden hangisine ulaşılabilir?
A) Savaşlar kısa aralıklarla çıkmaktadır.
B) Günümüze yaklaştıkça savaşların süresi artmaktadır.
C) Savaşların süresi, nedenlerine göre değişmektedir.
D) İleri teknoloji, savaşların sürelerini kısaltmıştır.
E) Savaşların sonuca ulaşma süresi farklı olabilmektedir.


19. Sadece paragraftaki bilgiler dikkate alındığında cevabın E seçeneği olduğu görülecektir. Ancak soru çözülürken dikkat edilmezse; D seçeneği bizi yanılta bilir. Savaşların sürelerine dikkat edildiğinde D seçeneğinin aradığımız yanıt olmadığı görülecektir.
Cevap E
 
BAŞLANGIÇTAN BUGÜNE
1981-2004 ÖSS’de Çıkmış İslam Tarihi Soruları


1) İslamiyet’in ilk yıllarında Arapların özgün bir mimarileri yokken, giderek mimaride belirgin bir Arap sanatı ve üslubu doğmuştur.
Bu kültürel gelişmeyi sağlayan başlıca etken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çok tanrılı dinler
B) Eski Arap uygarlığı
C) Arap-Çin ilişkileri
D) Fethedilen ülkelerin kültürleri
E) Hellen uygarlığı
(1986-ÖSS)

2) İslamiyet’ten önce Mekke’yi ziyarete gelen Araplar, kurdukları büyük panayırda alışveriş yaparlar, eğlenceler ve spor karşılaşmaları düzenlerler sonra da Kabe’deki putları ziyaret ederlerdi.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadan çıkarılabilecek bir sonuç değildir?
A) Mekke’nin kutsal bir şehir olduğu
B) Arapların ticarete önem verdikleri
C) Arapların çok tanrılı dinlere inandıkları
D) Kutsal yerlerin ziyaret edilmekte olduğu
E) Araplar arasında siyasi birlik bulunduğu
(1987-ÖSS)

3) Aşağıdakilerden hangisi Mekkelilerin, Hicret- ten sonra Medine’de toplanan Müslümanları bir güç olarak kabul ettiklerini gösteren bir kanıt değildir?
A) Kervan ticaretini sürdürmeleri
B) Medinelilere karşı Uhut Savaşı’nı
yapmaları
C) Müslümanlara karşı baskılarını artırmaları
D) Müslümanların Kâbe’yi ziyaretlerini
engellemeye çalışmaları
E) Hz. Muhammed’le Hudeybiye
Antlaşması’nı imzalamaları
(1990-ÖSS)

4) Kudüs’ün aşağıdaki özelliklerinden hangisi, bu kentin hem Museviler hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlarca kutsal sayılmasında başlıca etkendir?


A) Bu dinlere inanan insanların birlikte
yaşadığı bir yer olması
B) Bu dinlerce önemli sayılan mabetlerin
bulunması
C) Çeşitli uygarlıkların izlerini taşıması
D) Uzun süre ticaret merkezi olması
E) Önemli bir jeopolitik konumda
bulunması
(1991-ÖSS)

5) Hicretten sonra Hz. Muhammed Medine
halkına, savaşlara kimlerin katılacağına karar verme yetkisinin kendisine ait olduğunu, Müslüman olsun olmasın herkesin eşit haklara sahip olacağını, dış baskılara karşı birlikte hareket edileceğini duyurmuştur.
Bu duyuru aşağıdakilerden hangisine bir kanıt olabilir?
A) Hicretin, yeni bir takvimin başlangıcı kabul edildiğine
B) Yeni bir devletin temellerinin atılmakta olduğuna
C) Ülke savunmasının Müslümanlara bırakıldığına
D) Askerliğin meslek haline getirildiğine
E) Askeri ve siyasi işlerin birbirinden ayrıldığına
(1992-ÖSS)

6) Hz. Ebubekir Döneminde;
- Yalancı peygamberler ortadan kaldırılmış,
- İç ayaklanmalar bastırılmış,
- Dinlerinden dönen Arap kabilelerinin yeniden Müslüman olması sağlanmıştır.
Hz. Ebubekir Dönemi’ndeki bu gelişmelerin tümü birlikte düşünüldüğünde bunlar, aşağıdakilerden hangisinin bir kanıtıdır?
A) Ayaklanmaların ekonomik nedenlerle çıktığını
B) Mezhep ayrılıklarına son verildiğinin
C) Dini ve siyasi yönden etkinlik kazanıldığının
D) Halifelik seçimlerinde kabilelerin etkili olduğunun
E) Arap kabileleri arasında göçebe hayatın yaygınlaştığının
(1993-ÖSS)
7) Yeni bir felsefi görüş veya sanat akımını yaymaya çalışanlar gibi Hz. Muhammed de İslam dinini yayarken başlangıçta büyük bir tepkiyle karşılaşmıştır.
Bu duruma bakarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
A) Toplumların alışkanlıklarını değiştirmek zordur.
B) Sosyal gelişmeler kentleşmenin bir sonucudur.
C) Dinde, düşüncede ve yönetimde eski uygulamalar geçerlidir.
D) İnsan hak ve özgürlüklerini belirli sınırları vardır.
E) Sanat etkinliklerinde dinlerin etkisi vardır.
(1993-ÖSS)

8) “Dört Halife Dönemi’nde bütün Müslümanlar kardeş kabul edildiği halde, Emeviler Dönemi’nde Araplar diğer Müslümanlardan üstün görülmüştür.”
Emeviler dönemindeki bu anlayış aşağıdakilerden hangisine ortam hazırlamıştır?
A) Hukuk alanında ilk örgütlenmenin başlamasına
B) Arap yarımadasında İslamiyet’in yayılmasına
C) Kur-ân nüshalarının eyaletlere gönderilmesine
D) Değişik kültürlerden insanların bir arada yaşamasına
E) Siyasi kargaşaların doğmasına
(1995-ÖSS)

9) İslam dünyasının ünlü bilginlerinden İbni Sina’nın “Kanun” adlı eseri Batılılar tarafından on beş defa Latince’ye çevrilerek tıp öğretiminde kullanılmıştır.
Bu durum aşağıdaki genellemelerden hangisini doğrulamaz?
A) İslam dini bilimsel gelişmelere açıktır
B) Pozitif bilimlerde İslam bilginlerinin de hizmetleri vardır
C) Tıp alanında da İslam bilgini yetişmiştir
D) Pozitif bilimler İslamiyet’le birlikte doğmuştur
E) Batı dünyası İslam bilginlerinden yararlanmıştır
(1995-ÖSS)





10) Hz. Muhammed döneminde, İslamiyet’i
yeni kabul etmiş, puta tapmaktan henüz
ayrılmış kişilerin anılarını canlandırmamak
için resim ve heykel yasaklanmış; bu ya-
sağa rağmen Emeviler döneminde Kasr-ül
Hayr Sarayı, Abbasiler döneminde ise
Balkuvara Sarayı resim, kabartma ve hey-
kellerle süslenmişti.
Aşağıdakilerden hangisi, İslam Devleti-
nin kuruluşundan Abbasiler dönemine
kadar geçen zaman içinde sanat anla-
yışındaki bu değişikliğin nedenlerinden
biridir?
A)Sınırların genişlemesi sonucu değişik kül-
türlerle ilişkiye girilmesi
B)İslam Devletinin ekonomik yönden güçlü
olması
C)Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması
D)İslamiyet’te ayrılıkların başlaması
E)Emeviler döneminde halifeliğin saltanat hali-
ne getirilmesi
(1996-ÖSS)

11) İslamiyet’i kabul eden Mısır ve Kuzey Afrika
nın Arap olmayan yerli halkı sadece din de-
ğiştirmekle kalmayarak zamanla yeni bir kim-
lik de kazandılar.Türkler ve İranlılar ise din
değiştirmelerine karşın kimliklerini korudular.
Türklerin ve İranlıların kimliklerini koruma-
ları aşağıdakilerden hangisinin bir sonucudur?
A)Arapça'yı din dili olarak kabul etmelerinin
B)İslamiyet’i gruplar halinde kabul etmelerinin
C)Araplarla siyasal ilişkilerin geç başlaması-
nın
D)Ülkelerin Arabistan'a daha uzak konumda olması
E)Eski ve köklü bir kültüre sahip olmalarının
(1996-ÖSS)

12) İslâmiyet’te dini yaymak için yapılan savaşlar kutsal sayılmış, diğer yandan İslâm Devletlerinde Müslüman olmayan tebaaya, özel vergiler gibi belli koşullarda din serbestliği tanınmıştır.
Bu durum aşağıdakilerden hangisinin göstergesi olamaz?
A) Devlet yönetiminde hoşgörü olduğunun.
B) Devlet gelirlerinin artırıldığının
C) Çeşitli vergilerin alındığının
D) İslâmiyet’in yayılması için çaba harcandığının
E)Müslüman olmayanların yönetime katıldıklarının. (1997-ÖSS)

13) Emeviler, devrinde Araplar kendilerini soylu ve diğer Müslüman uluslardan üstün görmüşlerdir.Bütün valilik ve komutanlıklara,önemli memurluklara Araplar getirilmiştir.İslam kültür ve uygarlığının oluşmasında büyük katkıları olan,Araplar dışındaki Müslüman kişilere,Arapların kız vermeleri yasaklanmıştı.
Bu bilgilere dayanarak,aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?
A)Emeviler devrinde ırkçılık politikası izlenmiştir.
B)İslam uygarlığında çeşitli kültürlerin katkıları vardır.
C)Emeviler devrinde toplumda ayrıcalıklı bir kesim vardır.
D)Emevi yönetimi,halka eşit olanaklar tanımıştır.
E)Emeviler devrinde askeri ve sivil örgütler kurulmuştur.
(1998-ÖSS)

14) Emeviler Döneminde;
I - İlk Arap parasının basılması
II - Arap olmayan Müslümanlara mevali (köle) adı verilmesi
III - Aileler arasında iktidar mücadelesi olması
IV - Ülkeye katılan ulusların kültürlerinden yararlanılması
olgularından hangileri, Arap milliyetçiliğinin göstergesi sayılabilir?
A ) Yalnız I B) Yalnız IV C ) I ve II
D ) II ve III E ) III ve IV
(1999-ÖSS)

15) I - Hz. Ebubekir tarafından görevlendirilen bir heyet, Kur-ân surelerini toplamıştır.
II - Hz. Osman zamanında Kur-ân’ın düzenlemesi yapılmıştır
III – Düzenlenen Kur-ân çoğaltılarak çeşitli yerlere gönderilmiştir.
Yukarıdakilerden hangileri Kur-ân’ın özgün halinin bozulması, değişik biçimlerinin ortaya çıkması tehlikesini kesin olarak önlemiştir?
A) I B) II C) III
D) I ve II E) II ve III
(2000-ÖSS)








16) İslam devletinin başkenti önce Medine, Ali zamanında ise Küfe idi. Emeviler başkenti Şam’a taşımış, Abbasiler Bağdat’ı kurarak başkent yapmışlardı.
Yalnız bu bilgiye dayanarak İslam Devleti’yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Egemen güç değiştikçe yönetim merkezinin de değiştiği
B) Güçlü bir merkezi otoriteye dayandığı
C) Siyasi yönden, zamanının en güçlü devleti olduğu
D) Kültürel etkileşim sağlanmak istendiği
E) Milliyetçilik duygularının güçlü olduğu
(2002-ÖSS)

17) “Abbasiler,Ülkelerinde yaşayan Türklere idari ve mali görevlerin yanı sıra askeri alanda da önemli görevler vermişlerdir”
Yalnız bu bilgiye dayanarak;
I. Abbasiler ve Türkler arasında Kültür etkileşimi vardır.
II. Türkler askerlikle tanışmıştır.
III. Abbasiler, Arap milliyetçiliği politikası uygulanmıştır.
yargılarından hangisine ulaşılır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) II ve III
D) I ve III
E) I,II ve III (2003-ÖSS)

18) “ Hz Muhammed döneminde Bedir Savaşı’nda esir alınan Mekkeliklerin bir kısmı Müslümanlara okuma ve yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakılmıştır.”
Bu durum aşağıdakilerden hangisi için bir kanıt olabilir ?
A) Arapça okuma ve yazma öğrenmenin kolay olduğu
B) Bedir Savaşı’nı Hz Muhammed’in yönettiği
C) Okuma yazma bilen esir sayısının fazla olduğu
D) Bedir Savaşı’nın Müslümanların ilk başarısı olduğu
E) Okuma yazmaya önem verildiği
(2004-ÖSS)




CEVAP:E
1997 ÖSS

Atatürk Dönemi Dış Politikası – 13 soru
1. Özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, sömürge durumunda olan bazı Asya ve Afrika ülkelerinin Türkiye’yi örnek aldıkları görülmüştür.
Türkiye’nin bu ülkeleri etkileyen yönü aşağıdakilerden hangisi olmuştur?

A) Yurtta ve dünyada barışı korumaya çalışması
B) Başka ulusların haklarına saygılı olması
C) Orta Doğu’da güç dengesini koruması
D) Batı demokrasi ilkelerini benimsemesi
E) Bağımsızlığını kazanma ve sürdürmedeki başarısı
(1981 - ÖSS)


Türkiye I. Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgeci devletlere karşı büyük bir bağımsızlık mücadelesi vermiş ve başarılı olmuştur.
İşte bu başarıdan dolayı Asya ve Afrika ülkeleri Türkiye’yi örnek almışlardır. Örnek alınmasının nedeni, tüm olumsuz şartlara rağmen bağımsızlık savaşının başarılmasıdır.
Sömürge durumunda olan ülkelerin çoğunluğu şartlara bakmadan bağımsızlık hareketlerine başlamışlardır.



2. Türkiye, Lozan Antlaşması’nı imzalamış olan devletlere 1936 yılında bir nota vererek, Avrupa’da gelişen buhranların Boğazların güvenliği için verilmiş olan kollektif garantiyi artık işlemez hale getirdiğini belirtmiş, Boğazların güvenliği ve egemenlik haklarının korunması için bu sözleşmenin değiştirilmesini istemiştir.
Yukarıda sözü edilen dönemin koşulları göz önüne alındığında, aşağıdakilerden hangisi Türkiye’nin bu isteğinde haklı olduğuna bir kanıt olarak gösterilebilir?

A) Dünya uluslarının giderek belli bloklarda toplanmaya başlaması
B) Milletler Cemiyeti’nin uluslararası sorunların çözümünde etkisiz olması
C) Almanya ve İtalya’nın saldırgan bir tutum içine girmeleri
D) Dünyanın önemli bir ekonomik bunalıma girmesi
E) Yabancı ülkelerin, Boğazlar statüsünün değiştirilmesi için çaba göstermeleri
(1982 - ÖSS)


Türkiye, 1923 yılındaki şartlardan dolayı Lozan’ın Boğazlar üzerinde kurduğu statüyü kabul etmişti. Fakat 1936 yılında bu şartların bozulduğunu söyleyerek yeni bir Boğazlar statüsünün belirlenmesini istemiştir. İlgili devletlere yaptığı çağrıyı iki önemli olaya dayandırmıştır:
– Almanya’nın silahlanma yarışına başlamasıyla Avrupa’da yeniden sıkıntıların başlaması
– İtalya’nın Habeşistan’ı işgal etmesiyle Akde-niz’deki güvenliğin bozulması


3. Son yıllara kadar, Türkiye’nin dış ticaretinde Batılı ülkeler önemli bir yer tutmuştur. Günümüzde ise Türkiye’nin dış ticaretinde Orta Doğu ve Afrika ülkeleri ağırlık kazanmaya başlamıştır.
Bu değişmeye yol açan etkenler arasında,
I. Türk dış politikasındaki değişikliklerin,
II. Orta Doğu ve Afrika ülkelerindeki kalkınma çabalarının,
III. Orta Doğu ve Afrika ülkelerindeki siyasal değişikliklerin,
IV. Orta Doğu ve Afrika ülkeleriyle Batı arasındaki sorunların bulunduğu ileri sürülmektedir.
Türkiye ile Orta Doğu ve Afrika ülkeleri arasındaki ticaretin artmasında, yukarıdakilerden hangilerinin öteki ikisinden daha etkili olduğu savunulabilir?

A) I ve II B) I ve III C) I ve IV

D) II ve IV E) III ve IV
(1982 - ÖSS)


Soru metninde de belirtildiği gibi Türkiye Batı’dan Doğu’ya doğru bir yönelme göstermiş, Orta Doğu ülkeleri de Batı’dan Türkiye’ye doğru bir yönelime girmişlerdir. Karşılıklı olarak bu iki tarafın birbirlerine yönelmelerinde I. ve IV. öncüller daha etkili olmuşlardır. II. ve III. öncüller ise genel olmaktan ziyade bazı özel gelişmelerdir.



4. Sovyet Rusya,
I. Lozan Görüşmeleri’nde Türkiye’nin Boğazlar konusundaki önerisini desteklemiştir.
II. Montrö Görüşmeleri’nde, Boğazlardan geçiş hakkı istemiştir.
III. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’den Boğazlarda kendisine bir üs verilmesini istemiştir.
Bu durumlara bakarak Sovyet Rusya’nın Boğazlarla ilgili politikasında hangi amaca yöneldiği söylenebilir?

A) Lozan’da kaybettiği haklarını geri almaya
B) Akdeniz yolu üzerindeki engelleri ortadan kaldırmaya
C) Türkiye’nin güçlenmesini engellemeye
D) II. Dünya Savaşı’nda bozulan Avrupa güç dengesini yeniden kurmaya
E) Türkiye’yi kendi rejimi içine almaya
(1984 - ÖSS)


A, C, D ve E seçenekleri soru kökünde verilen gelişmelerle çelişki halindedir. Rusya’nın Lozan’da herhangi bir kaybı yoktur. Türkiye’nin güçlenmesini kendi çıkarları için istemektedir. Sovyet Rusya tarih boyunca açık ve sıcak denizlere inmek için bir politika izlemiştir. Kapalı bir devlet olmaktan kurtulması bu politikadaki başarısıyla doğru orantılıdır.



5. “Dış siyasette güçlü ve sözü geçer olmanın ön koşulu içte de güçlü olmaktır.”
Aşağıdakilerden hangisi, Atatürk döneminde Türkiye’nin içte de güçlü olduğunu gösteren bir dış olaydır?

A) Türkiye’de yaşayan Rumlarla, Yunanistan’daki Türklerin karşılıklı değiştirilmesi
B) Hükümetin çıkardığı yönetmeliğe uymayan bazı yabancı okulların kapatılması
C) Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne üye olması
D) Türkiye’nin Montrö Sözleşmesi’yle Boğazlar üzerinde kesin egemenlik sağlaması
E) Musul sorununu Ankara’da İngiltere ile anlaşarak sonuçlandırması
(1984 - ÖSS)


A, B ve C seçenekleri görüldüğü gibi çok zor gerçekleşmiş olaylar değildir. Lozan Antlaşması’nın birer sonuçlarıdır. E seçeneği ise zaten Türkiye’nin aleyhine gelişmiş ve sonuçlanmış bir olaydır. Türkiye, Misak-ı Milli sınırları içinde olan Musul’u Şeyh Sait Olayı'ndan dolayı İngiltere’ye bırakmıştır. Bu da Türkiye’nin dış dünyadaki kararlılığına gölge düşürmüştür. Montrö Sözleşmesi ise büyük bir diplomatik zaferdir. Boğazlar üzerindeki egemenliğimizi yeniden kurmuştur.



6. Atatürk, 1935 yılındaki bir konuşmasında, “Savaşın ağırlığını göz önüne alamayan bazı samimiyetten yoksun önderler, saldırının araçları olmuşlardır. Denetimleri altındaki uluslara ulusçuluğu ve geleneği yanlış bir biçimde göstererek ve kötüye kullanarak onları aldatmışlardır.” demiştir.
Atatürk, bu sözleriyle hangi ülkelerin politikalarını eleştirmektedir?

A) Fransa ve İngiltere
B) ABD ve SSCB
C) Almanya ve İtalya
D) Yunanistan ve İspanya
E) Japonya ve Çin
(1986 - ÖSS)


I. Dünya Savaşı sonunda yapılan antlaşmalarda özellikle Almanya mağdur bir duruma düşürül-müştü. Bundan dolayı Almanya ve İtalya 1933 yılından itibaren yeni bir savaş hazırlığına giriştiler. Almanya silahlanmaya başladı, İtalya’da Habeşistan’ı işgal etmiştir. Atatürk’ün hedef aldığı liderler dolayısıyla Mussolini ve Hitler’dir.



7. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, 1925-1937 yılları arasında Balkan Antantı'na ve Sadabat Paktı’na öncülük etmişlerdir.
Aşağıdakilerden hangisi, bu girişimlerin amacı değildir?

A) Sınırların güvenliğini sağlamak
B) Yurtta barış, dünyada barış ilkesine uymak
C) Komşu devletlerin dostluğunu kazanmak
D) Devletlerarası güç birliği kurmak
E) Komşu devletler arasındaki anlaşmazlıklara çözüm bulmak
(1986 - ÖSS)


Türkiye, doğu ve batı sınırlarını güvenlik altına almak amacıyla önce Balkan Antantı’nı sonra da Sadabat Paktı’nı gerçekleştirmiştir.
A, B, C ve D seçenekleri bu iki paktın kuruluş amaçlarını vermektedirler.
E seçeneği ise doğru değildir. Çünkü antlaşma yapılan devletlerle Türkiye arasında çözümlenecek önemli sorunlar kalmamıştı.



8. Dış siyasette güçlü ve sözü geçer olmanın ön koşulu içte de güçlü olmaktır.
Türkiye’de aşağıdakilerden hangisi buna bir örnektir?

A) Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanması
B) Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kurtuluş Savaşı’nın başlaması
C) Saltanatın kaldırılmasından sonra Cumhuriyetin kurulması
D) Cumhuriyetin ilanından sonra Halifeliğin kaldırılması
E) Milletler Cemiyeti’ne girdikten sonra Balkan Antantı’nın imzalanması
(1988 - ÖSS)


Soruda içteki güçlülüğün dışa yansımasının hangisi olduğu sorulmaktadır. B, C ve D seçeneklerinde içteki güçlülüğün dışa yansıması yoktur. E seçeneğinde ise olaylar arasında bir ilişki yoktur. Önemli bir diplomatik olaydır.
Kurtuluş Savaşı, büyük bir başarıyla sonuçlanınca hem işgalci devletlere, hem de saltanat yanlılarına karşı bir zafere dönüşmüştür. Bunun sonucunda Türkiye Lozan Antlaşması’yla siyasi bir zafer kazanmıştır.



9. Yeni Türk Devleti, Türk topraklarını ele geçirmek isteyenlerle sonuna kadar savaşmayı, bağımsızlığına saygı gösteren devletlerle siyasal ilişkiler kurarak anlaşmalar yapmayı kendine temel ilke edinmiştir.
Buna göre, yeni Türk Devleti’nin dış politikada izlediği yol aşağıdakilerden hangisidir?

A) Barış içinde yaşama
B) Topraklarını genişletme
C) Bloklaşmaya son verme
D) Rejim değişikliklerini destekleme
E) Demokrasiyi yayma
(1991 - ÖSS)


Türkiye’nin dış politikasındaki temel ilkesi “Yurtta sulh, cihanda sulh”tur. Türk dış politikasında maceracı ve yayılmacı politikaların yeri yoktur. Gerçekçilik ve akılcılık esastır.



10. Lozan Antlaşması’nda Boğazların yönetimi, ayrı bir bütçesi olan ve Türkiye temsilcisinin başkanlık ettiği Boğazlar Komisyonu’na verilmiş; ancak daha sonra Montrö Boğazlar Sözleşmesi’yle Boğazlar Komisyonu, görevini Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakmıştır.
Bu durum aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) Boğazlardan az sayıda devletin yararlandığının
B) Boğazlarla ilgili rejimin taraflı olarak saptandığının
C) Boğazlar sorununun Avrupalı devletler tarafından çıkarıldığının
D) Boğazların zamanla uluslararası önemini yitirdiğinin
E) Boğazlar üzerindeki Türk egemenliğinin daha çok güçlendiğinin
(1993 - ÖSS)


Lozan Antlaşması’nın meydana getirdiği eksiklik Montrö Antlaşması’yla (1936) giderilerek Boğazlar Komisyonu kaldırılmış ve bunun görev ve yetkileri Türkiye’ye devredilmiştir.
Böylece Boğazlar üzerindeki Türk egemenliği daha da güçlenmiştir.



11. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1932'de Milletler Cemiyeti’ne, 1934'te Balkan Paktı’na, 1937'de Sadabat Paktı’na üye olmuştur.
Bu bilgilere dayanarak,
I. Türkiye’nin dış ülkeler arasında saygınlığı artmıştır.
II. Türkiye’de iç güvenliği tehdit eden sorunlar vardır.
III. Türkiye dünya barışına katkıda bulunmuştur.
IV. Türkiye dış güvenliğini sağlamada çok zorlanmıştır.
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) I ve II B) I ve III C) II ve III

D) II ve IV E) III ve IV
(1996 - ÖSS)


Türkiye, 1923-1930 döneminde Lozan’dan kalan problemlerle uğraşmış ve kendini düşyaya kabul ettirmiştir. 1932'de Milletler Cemiyeti’ne, 1934'de Balkan Paktı’na ve 1937'de Sadabat Paktı’na girmesi dışarıda saygınlığının arttığını ve Türkiye’nin dünya barışına katkıda bulunduğunu göstermektedir.



12. Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin,
I. Boğazlar Komisyonu'nun kaldırılması ve görevinin Türk tarafına geçmesi
II. Yabancı savaş gemilerinin Boğazlardan geçişinin sınırlandırılarak, Türkiye'nin denetimine bırakılması
III. Yabancı devletlere ait ticaret gemilerinin her iki yönde Boğazlardan geçişlerinin serbest olması
hükümlerinden hangileri, Türkiye'nin dünya devletleri arasındaki saygınlığının daha da arttığını gösterir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) I, II ve III
(2001 - ÖSS)


Lozan Antlaşması’nda Türkiye sınırları içerisinde yer alan boğazların yönetimi Avrupalı devletlerin temsilcilerinden oluşan bir komisyona bırakılmıştı. Bu komisyonun kaldırılması ve boğazlardan geçişin Türkiye’ye bırakılması dünya devletleri arasında saygınlığının arttığını göstermektedir.



13. Atatürk, “Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü, batıya karşı elde ettiği zaferlerden çok mağrur olarak kendisini Avrupa milletlerine bağlayan ilişkileri kestiği gün başlamıştır. Bu bir hata idi; bunu tekrar etmeyeceğiz.” demiştir.
Atatürk'ün bu sözleri Osmanlı Devleti'nin,
I. Diğer devletlerdeki gelişmelere uzun süre kayıtsız kalma
II. Yalnız askeri başarılarla yetinme
III. Kendini diğer devletlerden üstün görme
politikalarından hangilerini hata olarak kabul ettiğinin bir göstergesidir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) I, II ve III
(2002 - ÖSS)


Atatürk, soruda verilen sözüyle Osmanlı Devleti'nin politikalarını değerlendirmiştir. Atatürk, Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki gelişmeleri yakından izlememesini, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmasını, askeri başarılarıyla yetinmesini ve kendisini üstün görerek olumlu gelişmelerden yararlanmamasını eleştirmiştir.

Atatürk İlkeleri – 26 soru
1. “Mustafa Kemal Paşa, Çanakkale Savaşı’nda ordu komutanından savaş bölgesindeki bütün kuvvetlerin kendi emrine verilmesini, Sakarya Savaşı’nda da TBMM’den Başkomutanlıkla birlikte Meclisin yetkilerini istemiştir.”
Bu istekler onun kişiliğinin hangi yönüne örnek gösterilebilir?

A) Açık sözlülüğüne
B) Titizlik ve güç tutkusuna
C) İnandırma gücüne
D) Tez canlılığına
E) Kendine olan güvenine
(1981 - ÖSS)


Atatürk görüldüğü gibi bütün zor şartlarda görev almaktan ve sorumluluktan kaçınmamıştır. A, B, C ve D seçeneklerinin Atatürk’ün bu yönüyle ilgileri yoktur.



2. “Mustafa Kemal Atatürk,
I. Birinci Dünya Savaşı’na Osmanlı Devleti’nin de girdiği günlerde bu savaşta Almanların yenileceğini,
II. Çanakkale Savaşı’nın sonlarına doğru, düşmanın birkaç gün içinde çekilebileceğini,
III. 1937 yılında, İtalya’nın Habeşistan’a saldırmasıyla İkinci Dünya Savaşı’nın başlamış olduğunu söylemiştir.”
Bunlar, Mustafa Kemal Atatürk’ün kişiliğinin hangi yönünü örneklendirmektedir?

A) Yurtta ve dünyada barışa önem verme
B) Topluma yön verebilecek yollar bulabilme
C) Olayların gidişinden sonucun ne olacağını görebilme
D) Savaşın amaç değil, bir araç olduğuna inanma
E) Türk ulusunun gücüne güvenme
(1981 - ÖSS)


Atatürk, öncüllerde verilen gelişmelerden anlaşıldığı gibi olayların gidişatından sonucu görebilmiştir. Mustafa Kemal Paşa XX. yüzyılda yetişmiş üstün bir askeri yeteneğe sahip devlet adamıydı.
Geniş bir yorumlama gücü vardı. Üstün bir tarih bilgisine sahip olan Atatürk bütün olaylara bilimsel bir usulle yaklaşmakta ve yorumlamaktadır.



3. Mustafa Kemal Atatürk, önemli kararlar verirken ilgili heyet ya da meclis üyelerinin görüş ve onaylarını da almaya özen göstermiştir.
Bu durum Mustafa Kemal Atatürk’ün nasıl bir lider olduğunu gösterir?

A) Kötü sonuçlardan sorumlu tutulmak istemeyen
B) Kolay ve çabuk karar alma yollarını arayan
C) Yurtseverliğini kanıtlamaya çalışan
D) Heyet ya da meclis üyelerinin görüşlerini kendisininkinden üstün gören
E) Ulusal iradeyle birlikte hareket etmeye çalışan
(1982 - ÖSS)


Soruda verilen bilgi Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusal iradeyle birlikte hareket etmeye çalıştığını göstermektedir.



4. Atatürk’ün doğumunun 100. yılı kutlamalarına çeşitli ülkeler ve bazı uluslararası kuruluşlar da katılmışlardır.
Bu durum, Atatürk’ün hangi yönü ile en az ilişkili olabilir?

A) Ülkesinin bağımsızlık savaşını başarıyla sonuçlandırmış olması
B) “Ulusal irade”yi herşeyin üstünde tutması
C) Ülkesini çağdaşlaştırmada büyük başarılar sağlaması
D) “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini ortaya koyması
E) Kapitülasyonları kaldırmış olması
(1982 - ÖSS)


A, B, C ve D seçenekleri Atatürk’ün büyük bir lider olmasıyla yakından ilgilidir. Atatürk’ü uluslararası seviyeye çıkaran yönü evrensel barış düşüncesinde olmasıdır.
E seçeneğinin ise uluslararası kuruluşları ilgilendiren bir yönü yoktur.



5. “Halkçılık” aşağıdaki Atatürk ilkelerinden hangilerinin doğal bir sonucudur?

A) Devletçilik – Lâiklik
B) Devletçilik – İnkılapçılık
C) İnkılâpçılık – Lâiklik
D) Lâiklik – Milliyetçilik
E) Cumhuriyetçilik – Milliyetçilik
(1983 - ÖSS)


Halkçılık, halkın halk tarafından yönetilmesidir. Halkçılığın iki yönü vardır. Birincisi; Halkın kendi kendini yönetmesi ikincisi ise, ayrıcalıksız bir toplum oluşmasıdır. Bundan dolayı Cumhuriyetçilik ve Milliyetçilik ilkeleriyle yakından ilgilidir.



6. Düşman işgaline karşı 1918 - 1919 yılları arasında Anadolu ve Trakya’nın çeşitli yörelerinde bölgesel direniş güçleri oluşturulmuştur.
Bu durum, Atatürk ilkelerinden hangisinin Türk ulusunca daha önceden benimsenmiş olduğunu gösterir?

A) Devletçilik B) Halkçılık C) Milliyetçilik

D) İnkılâpçılık E) Bağımsızlık
(1983 - ÖSS)


Türk milletinin Anadolu ve Rumeli’de başlattığı mücadelenin amacı sömürgecilere karşı bağımsızlık savaşı idi.
Bağımsızlık, Türk milletinin bir karakteridir. Tarih boyunca bu ilkeden hiç taviz verilmemiştir.
A, B, C ve D seçeneklerinde verilen ilkeleri Türk milleti Atatürk'le birlikte tanımaya başlamıştır. Atatürk öncesi dönemde bu ilkelere rastlanmaz.



7. “Atatürk, Türk tarihini yalnız Osmanlı ve Selçuklu dönemiyle sınırlı olarak değil, çok daha gerilere giderek dünya tarihi çerçevesinde incelemeleri için tarihçileri teşvik etmiştir."
Aşağıdakilerden hangisi böyle bir çalışmanın amacı olamaz?

A) Türklerin çok sayıda devlet ve uygarlık kurmuş olduklarını göstermek
B) Türklerin, dünyanın eski bir ulusu olduğunu ortaya koymak
C) Anadolu’da ilk yaşayan kavimlerin Türk olduğunu belgelemek
D) Türklerin çoğu kez tarihin akışına yön verdiklerini göstermek
E) Asya uygarlığını yaratanlar arasında Türklerin de bulunduğunu kanıtlamak
(1984 - ÖSS)


Atatürk 1931 yılında kurduğu Tarih Kurumu ile dünya tarihi çerçevesinde incelemeler başlattı. Tarih Kurumu’nun amaçları A, B, D ve E seçeneklerinde belirtilmiştir. C seçeneği ise Atatürk’ün amacı olamaz. Bu tez tarihsel doğrularla çelişmektedir.



8. Bir ülkede demokrasinin gerçekleştirilmesi öncelikle aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?

A) Halkçılık ve medeniyetçiliğe
B) Laiklik ve devletçiliğe
C) Cumhuriyetçilik ve inkılâpçılığa
D) Bağımsızlık ve milli egemenliğe
E) Bilimsellik ve milliyetçiliğe
(1985 - ÖSS)


Bir ülkede demokrasinin gerçekleştirilmesi iki önemli şarta bağlıdır:
– Ülkenin bağımsızlığının sağlanmış olması
– Ulusal egemenliğin herşeyin üzerinde olması ve değişik fikir ve görüşlerin serbestçe söylenmesi



9. Bir devletin yönetimindeki çeşitli toplumsal gruplara kanun önünde kesin eşitlik tanıması, aşağıdaki ilkelerden hangisinin uygulandığına kanıt olabilir?

A) Milliyetçilik B) Halkçılık C) İnkılâpçılık

D) Lâiklik E) Devletçilik
(1985 - ÖSS)


Soruda verilen tanım halkçılık ilkesini ifade etmektedir. Halkçılık, halkın sınıf ya da bir zümre tarafından yönetilmesini reddeder. Herkesi kanun önünde eşit sayar.



10. Atatürk “Dünyanın her türlü ilminden, buluşlarından, ilerlemelerinden yararlanılacaktır; ancak temel, kendi içimizden çıkarılmalıdır.” demiştir.
Atatürk, bu sözleriyle eğitimin nasıl olmasını istemiştir?

A) Zorunlu
B) Mesleğe hazırlayıcı
C) Demokratik
D) Çağdaş ve milli
E) Eşitlik sağlayıcı
(1986 - ÖSS)


Soruda görülen açıklama Türk eğitiminde yeni bir anlayışı başlatmaktadır. Dışa açılma ve her türlü gelişmeyi almayı hedefleyen bir çağdaşlık ve millilik getirmiştir.



11. Atatürk döneminin temel hedeflerinden biri sanayi kuruluşlarına öncelik vermekti. Ancak halkın elinde bu amaç için yeterli sermaye yoktu.
Bu durum, aşağıdaki ilkelerden hangisini zorunlu kılmıştır?

A) Halkçılık B) İnkılâpçılık C) Devletçilik

D) Milliyetçilik E) Lâiklik
(1988 - ÖSS)


Türkiye’nin sanayileşmesi, ekonomik alanda kalkınması, büyük işletmelerin devlet eliyle kurularak özel girişimlerin desteklenmesi için Atatürk, devletçilik ilkesini ortaya atmıştır. A, B, D ve E seçeneklerinin ekonomik kalkınmayla ilgili bir özellikleri yoktur. Siyasi ve sosyal nitelikli ilkelerdir.
Atatürk'ün devletçilik anlayışı sosyalizmden çok farklıdır. Atatürk şartların gereği olarak temel byük işletmelerin devlet tarafından kurulmasına taraftardı.



12. Atatürk “Dünya milletlerinin saadetine çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve saadetini temine çalışmak demektir. En uzakta zannettiğimiz bir hadisenin bize birgün temas etmeyeceğini bilemeyiz.” demiştir.
Atatürk’ün bu sözleri aşağıdakilerden hangisinin değerini ortaya koymaktadır?

A) Bağımsız bir devlet olmanın
B) Ekonomide devletçiliği uygulamanın
C) Cumhuriyet rejimini benimsemenin
D) Uluslararası barışı korumanın
E) Laik bir devlet kurmanın
(1993 - ÖSS)


Atatürk, Cumhuriyetin kurulmasından sonra dış politikada bağımsızlığı esas alan “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini temel kabul etmiştir. Barışlar kadar savaşlar da evrenseldir. Savaş hiç bir zaman çıktığı yerle sınırlı kalmadığından dolayı Atatürk, dünyanın neresinde olursa olsun savaşların durdurulmasına çalışılması gerektiğine inanmıştır.



13. Atatürkçülüğün durağan bir düşünce olmaması aşağıdaki ilkelerden hangisine dayanmaktadır?

A) Milliyetçilik B) Devletçilik C) Halkçılık

D) İnkılâpçılık E) Cumhuriyetçilik
(1996 - ÖSS)


Atatürk, çağdaş gelişmelerin izlenmesi ve ülkemize aktarılması için inkılâpçılık ilkesini ortaya koymuştur. Böylece Atatürkçülüğün durağan olması engellenmiştir.



14. Laik devlet anlayışı aşağıdakilerden hangisini desteklemez?

A) Din ve mezhep seçme özgürlüğünü
B) Yasaların ve kuralların toplum hayatının gereksinimlerine göre düzenlenmesini
C) Kişinin özel hayatında dindar yaşama zorunluluğunun olmasını
D) Farklı din ve mezhepten olan insanların birlikte yaşamasını
E) Yeni düşünce akımlarının oluşmasını
(1997 - ÖSS)


Lâik devlet anlayışı din ve mezhep özgürlüğünün sağlanmasını, kanunların toplumun ihtiyaçlarına göre hazırlanmasını, farklı din ve mezhepten insanların birlikte bulunmasını ve yeni düşünce akımlarının oluşmasını destekler. Fakat kişilerin özel hayatını da dindarlığına müdahale lâik anlayışa ters düşer.



15. Aşağıdakilerden hangisi Atatürkçülükle bağdaşmaz?

A) Kalkınmada aklın ve bilimin rehberliğini temel alma
B) Yönetimi ulus egemenliğine bağlı tutma
C) Ekonomik kalkınmayı yabancı sermayeye dayandırma
D) Ülkenin bağımsızlığını koruma
E) Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma
(1997 - ÖSS)


Atatürkçü düşüncede ekonomik kalkınma yabancı sermayeye dayalı değildir.



16. Halkçılık ilkesi ile ilgili doğru veya yanlış bazı yargılar şunlardır:
I. Cumhuriyetçilikle yakından ilgilidir.
II. Belli bir grubun devleti anlamındadır.
III. Milliyetçilikle bütünleşir.
IV. Kanun önünde eşitliğin kabulü anlamındadır.
V. Devletin resmi dininin olmasını gerektirir.
Bu yargılardan hangileri doğrudur?

A) III ve V B) IV ve V C) I, II ve IV

D) I, III ve IV E) II, III ve IV
(1998 - ÖSS)


Halkçılık, halkın kendi kendisini yönetmesi, halkın kanun önünde eşit olması, sınıfsız ve ayrıcalıksız bir toplum oluşturması anlamına gelen ilkedir. Atatürk’ün halkçılık ilkesi; cumhuriyetçilik ve milliyetçilik ilkelerinin doğal sonucudur. Bu bilgiler dikkate alınarak, I., III. ve IV. öncüllerde verilen yargılar halkçılıkla ilgili ve doğrudur.



17. Atatürk, Medeni Bilgiler kitabında, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” şeklinde bir tanım yapmıştır.
Bu tanıma göre, Atatürk millet olmayı hangi temel özelliğe göre belirlemiştir?

A) Siyasi varlıkta birlik
B) Dil birliği
C) İnanç özgürlüğü
D) Törede yakınlık
E) Kültür birliği
(1999 - ÖSS)


Cumhuriyetin kurulduğu sırada ve günümüzde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırları içerisinde Türk, Rum, Ermeni, Yahudi vs. değişik uluslar yaşamaktadır. Türkiye Devleti mevcut halkı arasında dil, din, töre ve kültür ayrımı yapmamıştır. Ancak siyasal olarak devletimizin içerisinde birlik ve beraberlikten bahsedilmiştir.



18. Aşağıdakilerden hangisi, bir toplumda laiklik ilkesine uyulmasının etkilerinden biri değildir?
A) Halkın, dinini seçme ve vicdan özgürlüğünün olması
B) Kişinin özel hayatında serbestçe ibadet edebilmesi
C) Bireye verilen değerin artması
D) Din adına birtakım batıl inançların yayılması karşısında devletin tarafsız kalması
E) Eşitlik anlayışının yaygınlaşması
(1999 - ÖSS)


Atatürk’ün laiklik ilkesi, halka din ve inanç özgürlüğü, ibadet serbestliği, eşitlik ve bunlardan dolayı bireye değer verilmesini sağlamıştır. Ancak, yanlış ve batıl inanışlara devletin taviz vermemesi laiklik ilkesine uyulmamasının etkilerinden biri değildir.



19. Atatürk, “Bizim halkımız çıkarları birbirinden farklı sınıflardan değil; aksine varlıkları ve çalışmalarının sonuçları birbirine lazım olan sınıflardan ibarettir.” demiştir.
Atatürk bu sözüyle, halkçılık ilkesinin hangi özelliğini vurgulamıştır?

A) Halkın, dayanışma ve işbirliği içinde olması
B) Halkın kendi geleceğine karar vermesi
C) Halkın, çalışma özgürlüğünün olması
D) Halkın, yasalar karşısında eşit olması
E) Devletin halka hizmet götürmesi
(1999 - ÖSS)


Atatürk’ün öncülde verilen sözü ile halkçılık ilkesinin birlik beraberlik ve dayanışma ile ilgili özelliği öne çıkarılmıştır.



20. Cumhuriyetin kurulmasından sonra gerçekleştirilen, milli eğitimle ilgili uygulamalardan bazıları şunlardır:
I. Durmaksızın daha çağdaşa ve daha doğruya yönelinmesi
II. Okuryazar olmayan birey bırakmamak ülküsüyle eğitim yatırımları yapılması
III. Halkın kendi kendini yönetmesinin bir erdem olduğu düşüncesinin eğitimle yaygınlaştırılması
Bu uygulamaların Atatürk İlkeleriyle ilişkisi aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?

l ll lll
A) İnkılapçılık Cumhuriyetçilik Devletçilik
B) İnkılapçılık Devletçilik Cumhuriyetçilik
C) Cumhuriyetçilik İnkılapçılık Devletçilik
D) Devletçilik Cumhuriyetçilik İnkılapçılık
E) Devletçilik İnkılapçılık Cumhuriyetçilik
(1999 - ÖSS)


l. Öncülde verilen eğitim alanında çağdaşlaşma, yanlış bilgi ve uygulamaların atılması, yerine modern ve çağdaşlarının alınması, sürekli ilerlemeye yönelik faaliyetlere girişilmesi Atatürk’ün inkılapçılık ilkesiyle ilgilidir. Çünkü inkılapçılık ilkesi de çağdaşlaşmayı ve ilerlemeyi amaçlamaktadır.
ll. Öncülde okuryazar birey bırakmamak amacıyla yatırımların yapılması devletçilik ilkesiyle ilgilidir. Atatürk’ün devletçilik anlayışına göre devlet;
– Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın temel faktörüdür.
– Bölgeler arası farklılığı gidermek ve halkının ihtiyaçlarına cevap vermekle görevlidir.
Dolayısıyla devletin eğitim faaliyetlerine önem vermesi ve yaygınlaştırması asli görevlerinden birisi olduğu gibi yatırımların yapılması ve kaynak ayrılması da devletçilik ilkesinin bir gereğidir.
lll. Öncüldeki halkın kendi kendini yönetmesi cumhuriyetçilik ilkesiyle ilgilidir.



21. Cumhuriyet döneminde görülen gelişmelerden bazıları şunlardır:
I. Millet mekteplerinin açılması
II. Medeni Kanun’un kabul edilmesi
III. Öğretimin birleştirilmesi
IV. Soyadı Kanunu’nun kabul edilmesi
V. Din İşleri ve Evkaf Bakanlığı’nın kaldırılması
Bu gelişmelerden hangileri doğrudan laik devlet düzenine geçiş amacını gütmektedir?

A) l, ll ve lV B) l, lll ve lV

C) ll, lV ve V D) ll, lll ve V

E) l, ll, lV ve V
(1999 - ÖSS)


Laiklik, devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil, akla ve bilime dayandırılmasıdır. ll. öncül hukuk, lll. öncül eğitim - öğretim alanlarında laikleşmeyi sağlarken V. öncül de din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını sağlamıştır. Buna göre D seçeneği doğru cevaptır.


22. “Ulusal egemenliğin dayanağı ‘halkçılık’tır.” yargısı,
I. Cumhuriyetçilik
II. Devletçilik
III. İnkılâpçılık
ilkelerinden hangilerini doğrudan destekler?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2000 - ÖSS)


Atatürk ilkelerinden halkçılık, toplumsal alanda eşitliği ve fertlerin yönetime diğer fertlerle eşit olarak katılımını öngörür. Cumhuriyetçilik, yönetimde halkın eşit olarak seçimlere katılarak pay sahibi olmasını öngörür. Halkçılık, ulusal egemenliği temel alan cumhuriyetçilik ilkesinin bütünleyicisidir.



23. Atatürk, Türk milletine gideceği yolu gösterirken, “Dünyanın her türlü ilminden, buluşlarından, ilerlemelerinden yararlanılacaktır; ancak temel, kendi içimizden çıkarılmalıdır.” demiştir.
Atatürk bu sözüyle, milli eğitimde çağdaşlığın, aşağıdakilerden hangisi üzerine temellendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır?

A) Birlik ve bütünlük
B) Ulusallık
C) Eşitlik
D) Laiklik
E) Sevgi ve sorumluluk
(2000 - ÖSS)


Atatürk, inkılâp hareketlerini gerçekleştirerek Türk ulusuna ilerlemenin yollarını göstermiştir. Bu sırada dünya uluslarının gelişmelerinden yararlanarak (Örneğin, Medeni Kanun, Milâdî Takvim vs.) Türk toplumunun çağdaşlaşmasını sağlamıştır. Ancak çağdaşlaşmanın temelini ulusal değerlerimize dayandırmıştır.



24. Anlaşma Devletleri'nin, Mondros Ateşkes Anlaşması'na dayanarak Anadolu'yu işgal etmesi öncelikle aşağıdaki ilkelerden hangisinin önemini ortaya çıkarmıştır?

A) Devletçilik B) Bağımsızlık

C) İnkılapçılık D) Laiklik

E) Cumhuriyetçilik
(2001 - ÖSS)


İtilaf Devletleri’nin Mondros Ateşkesi’ne dayanarak Anadolu topraklarını işgal etmeleri Türk ulusunun bağımsızlığını ortadan kaldıracaktı. Bu durumda bağımsızlık ilkesi önem kazanmıştır.



25. Yeni Türk Devleti, gelirleri çok sınırlı olduğu halde, bütçe gelirinin yüzde kırkını karşılayan Aşar Vergisi'ni Cumhuriyetin ilk yıllarında kaldırmıştır.
Bu uygulama Yeni Türk Devleti'nin öncelikle hangi özelliğini gösterir?

A) Ulusal olma
B) Devletçi olma
C) Halkçı olma
D) Cumhuriyetçi olma
E) Laik olma
(2001 - ÖSS)


Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’de buğday üretimi tüketimi karşılamıyor, bu nedenle önemli miktarda dışarıdan buğday satın alınıyordu. Atatürk, tarım kesiminde üretimi teşvik edecek somut tedbirlerin alınmasına girişti. Devlet gelirlerinin % 40'ını oluşturan Aşar Vergisi kaldırılarak halkın yararına önemli bir karar alınmıştır. Dolayısıyla Aşar Vergisi’nin kaldırılması devletin halkçı özelliğini ortaya koymaktadır.



26. I. Fes ve kalpak giyilmesini yasaklayan “Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun”un kabul edilmesi
II. Türk tarihinin yalnız Osmanlı tarihinden ibaret olmayıp çok eskilere dayandığını kanıtlama amaçlı çalışmalara hız verilmesi
III. Türk dilinin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılmasının amaçlanması
Yukarıdakilerden hangileri, ulusçuluk anlayışının doğrudan bir gereğidir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2003 - ÖSS)


Ulusçuluk anlayışında, bir ulusun değer ve özelliklerinin öne çıkarılması temel ilkedir. Fes ve kalpak Türk ulusunun temel değeri olmadığı gibi şapka da Türk ulusunun bir sembolü değildir. Bu nedenle I. öncül ulusçulukla doğrudan ilgili değildir. Ancak, II. ve III. öncüllerdeki Türk tarihinin bütünüyle ilgili araştırmaların yapılması ve Türk dilinin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması amacıyla ilgili çalışmaların yapılması ulusçuluk anlayışı ile doğrudan ilişkilidir.
 
Atatürk İnkılapları – 55 soru
1. Türkiye’de çağdaşlaşma yolundaki değişmelerin en yoğun olduğu dönem aşağıdakilerden hangisidir?

A) 1923 – 1933 B) 1933 – 1938

C) 1938 – 1945 D) 1945 – 1950

E) 1950 – 1960
(1982 - ÖSS)


Türkiye, 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile hızlı çağdaşlaşma içine girmiştir. Bu çağdaşlaşma genel olarak Cumhuriyet tarihi boyunca devam etmiştir denilebilir. Ancak soruda en yoğun ifadesi kullanıldığı için sınırlandırılması gerekir. Dünyada II. Dünya Savaşı’nın belirtilerinin ortaya çıktığı tarih olan 1933 yılı Türkiye’de de savaşa karşı önlemler alınmasını zorunlu hale getirdi. Bunun bir sonucu olarak çağdaşlaşma yavaşlamaya başlamıştır.
1933-1939 yılları arasında Misâk-ı Millî’nin dışında kalan sorunların çözümüne ağırlık verilmiştir.




2. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, mezhep ve tarikat ayrılığı yüzünden bölünmelere kadar giden kardeş kavgaları olmuştur.
Cumhuriyet Dönemi’nde getirilen yeniliklerin hangisi, bu tür olayları önleyici niteliktedir?

A) Halifeliğin kaldırılması
B) Öğretimin Birleştirilmesi (Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi)
C) Laiklik ilkesinin benimsenmesi
D) Medeni Kanun’un kabul edilmesi
E) Çok partili hayata geçilmesi
(1982 - ÖSS)


Mezhep ve tarikat ayrılığının meydana getirdiği bölünmeler ve kavgalar genellikle din ve vicdan özgürlüğünün olmadığı anlamına gelir.
Din ve vicdan özgürlüğü de ancak laiklikle mümkün olabilir. Bundan dolayı Cumhuriyet döneminde devlet tarafsız bir yapıya kavuşturularak kardeş kavgaları önlenmiştir.



3. Cumhuriyet döneminde görülen gelişmelerden bazıları şunlardır:
I. Laikliğin kabul edilmesi
II. Saltanatın kaldırılması
III. Halifeliğin kaldırılması
IV. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulması
V. Yeni Türk Alfabesinin kabul edilmesi
VI. Medeni Kanun’un kabul edilmesi
Bu gelişmelerin hangileri “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur.” ilkesi ile doğrudan ilişkilidir?

A) I., III. B) I., V. C) II., IV.

D) V., VI. E) III., IV.
(1983 - ÖSS)


Osmanlı Devleti’nde egemenliği sınırlandıran en önemli kurum saltanattı. Ulusal iradeye dayanmayan bu sistemin kaldırılmasıyla en büyük engel kaldırılmış oldu. Ulusal iradenin yönetime egemen olması ilk kez TBMM’nin açılmasıyla başladı. TBMM ile saltanat arasındaki mücadele 1 Kasım 1922 yılına kadar sürdü.
I., III., V. ve VI. öncüller anayasanın bu önemli hükmüyle dolaylı olarak ilişkili olduklarından cevap olamazlar.



4. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra bir süre tek partili yönetimin sürdürülmüş olmasında aşağıdakilerden hangisinin etkili olduğu savunulamaz?

A) İnkılâpların yerleşmesini sağlama
B) Halkın belli bir siyasal olgunluğuna erişmesini bekleme
C) Kalkınma yolundaki gelişmeleri hızlandırma
D) Tek elden yönetimi, en iyi yönetim biçimi kabul etme
E) Ulusal birlik ve bütünleşmeyi çabuklaştırma
(1983 - ÖSS)


Türkiye’de tek partili dönem (1923-1946) yılları arasında yaşanmıştır. Bu dönemde iki devlet adamımızın izleri görülür. Atatürk (1923-1938), İsmet İnönü (1938-1950). Tek parti yönetiminin Tükiye’de uzun yıllar uygulanması kritik şartların etkisinden kaynaklanmıştır. A, B, C ve E seçeneklerinin tek parti döneminin yaşanmasında büyük rolleri vardır.
D seçeneği ise, Atatürk sağlığında iki kez partileşme çabası vermiş olduğundan doğru değildir.



5. 3 Mart 1924’te halifelik kaldırılmış, 2 Eylül 1925'te tekke ve zaviyeler kapatılmış, 17 Şubat 1926'da da Türk Medeni Kanunu kabul edilmiştir.
Bu üç değişiklik aşağıdakilerden özellikle hangisini gerçekleştirmek için yapılmıştır?

A) Laik devlet düzenini
B) Cumhuriyet yönetimini
C) Yurttaşlar arasında eşitliği
D) Ekonomik kalkınmayı
E) Ulusal birliği
(1983 - ÖSS)


Halifeliğin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması ve Türk Medeni Kanunu’nun kabulü gibi gelişmeler dinsel devlet düzeninin önemli ölçüde dayanaklarını ortadan kaldırmışlardır. Bu yenilikler laik devlet düzenini gerçekleştirmek için yapılmıştır.



6. Türk kadınları aşağıdaki hakların hangisinde uzun süre Avrupa ülkelerinin kadınlarından daha önde olmuşlardır?

A) Evlenme ve boşanma
B) Mal mülk edinme
C) Meslek seçme
D) Eğitim ve öğretimi sürdürme
E) Seçme ve seçilme
(1984 - ÖSS)


A, B, C ve D seçeneklerinde verilen haklara Türk kadınları 17 Şubat 1926’da kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile sahip olmuşlardır. Bu yönüyle Türk kadını bu haklarını Avrupa’ya göre geç kazanmıştır. Fakat E seçeneğine Türk kadını 1930 yılında kavuşmuştur.
Bu tarihlerde henüz Avrupa’nın hiçbir ülkesinde kadınlara bu haklar verilmemiştir. 1950’li yıllardan sonra Avrupa’da da kadınlara bu haklar verildi. Bugün İsviçre’nin bazı kantonlarında hala kadınların seçme ve seçilme hakları yoktur.



7. “Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkiye’deki patrikhaneler din işleri dışında azınlıkların haklarını izleme gibi bazı günlük işlerde de yetki sahibiydiler.”
Patrikhanelerin bu durumuna aşağıdaki yeniliklerin hangisiyle son verilmiştir?

A) Laikliğin kabul edilmesi
B) Öğretimin birleştirilmesi
C) Yeni Türk alfabesinin kabul edilmesi
D) Medeni Kanun’un kabul edilmesi
E) Türk kadınlarına siyasal hakların tanınması
(1984 - ÖSS)


Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan değişik dinlere bağlı toplumlar, kendi dinlerinin özel hukuklarına tabi idiler. Mesela Müslümanlar şer’i hukuka göre, gayrimüslümlerde kendi cemaatlerine ait özel hukuk kurallarına göre yargılanırlardı. Bundan dolayı bir hukuk birliği yoktu. Patrikhaneler dini ve dünyevi işleri birbirlerine karıştırmaktaydılar. Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle patrikhanelerin bu alandaki yetkilerine son verildi.



8. “Osmanlı İmparatorluğu’nun Meşrutiyet Döne-mi’nde 31 Mart Ayaklanması, Cumhuriyet Dönemi’nde ise Şeyh Sait İsyanı ve Menemen Olayı olmuştur.”
Aşağıdakilerden hangisi, bu olayların ortak özelliklerinden biridir?

A) Mevcut yönetime karşı olmaları
B) Kişilere yönelik olmaları
C) Dış güçler tarafından desteklenmeleri
D) Toplumun her kesiminden insanların katılması
E) Kırsal yörelerden başlamaları
(1985 - ÖSS)


31 Mart Olayı yeni ilan edilen Meşrutiyet Dönemi’ne bir tepki olarak ortaya çıkmış, tekrar mutlak hakimiyeti getirmek istemiştir. Şeyh Sait İsyanı (1925) ve Menemen Olayı (1930) da laik cumhuriyete karşı yapılmış, rejimi hedef alan olaylardır.



9. Eğitim ve kültür alanındaki gelişmelerle ilişkisi en az olan inkılâp aşağıdakilerden hangisidir?

A) Öğretimin birleştirilmesi
B) Yeni Türk Alfabesinin kabul edilmesi
C) Medreselerin kapatılması
D) Türk Tarih Kurumu’nun kurulması
E) Soyadı Kanunu’nun kabul edilmesi
(1985 - ÖSS)


A, B, C ve D seçenekleri inkılâpların özelliklerinden de anlaşılacağı gibi eğitim ve kültür hayatımızı doğrudan etkilemişlerdir. Soyadı Kanunu ise toplumsal alanda yapılan bir inkılâp olduğu için eğitim ve kültürel gelişmelerle doğrudan ilgisi yoktur.



10. “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz. Türkiye Cumhuriyeti her alanda doğru yolu gösterecek, uyaracak güçtedir.”
Atatürk’ün bu sözleri, öncelikle aşağıdakilerden hangisinin gerçekleşmesinde yol gösterici olmuştur?

A) Takvim, saat ve ölçülerin değiştirilmesi
B) Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması
C) Kadınlara siyasal haklar tanınması
D) Milli ekonominin kurulması
E) Şapka Kanunu’nun kabul edilmesi
(1985 - ÖSS)


Osmanlı döneminde şeyh ve dervişlerin faaliyetlerini sürdürdüğü yerler tekke ve zaviyeler idi. Dolayısıyla şeyh ve dervişlerin ülkede istenmemesi tekke ve zaviyelerin de istenmemesi anlamına gelir.



11. Atatürk döneminde Türkiye’de tarım, ticaret, endüstri ve bayındırlık işlerinin bir bütün olarak ele alınmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bu alanlardaki gelişmelerin birbirine bağlı olması
B) Halktan alınan ağır vergilerin kaldırılmak istenmesi
C) Dış kaynaklardan kredi almanın kolaylaşmış olması
D) Halkçılık ilkesinin yaygın olarak uygulamaya konması
E) Türkiye’nin bir tarım ülkesi haline getirilmek istenmesi
(1986 - ÖSS)


Soruda belirtilen kavramlar ülke ekonomisi ve kalkınması için birbirlerine bağlı olan ve yapılması gereken yeniliklerdir. Atatürk bu işleri birlikte düşünerek ülkenin, bütün halinde kalkınmasını hedeflemiştir.



12. Atatürk, Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet ederken onun, “en son bilimsel ve teknik ilerlemelere dayanan, ulusal ve çağdaş bir devlet” olarak yaşatılması gerektiğini vurgulamıştır.
Atatürk’ün Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etmesinin temel amacı nedir?

A) Gençleri siyasal hayata katmak
B) Yenileşmeyi sürekli kılmak
C) Yurt savunmasını gençlere bırakmak
D) Ekonomik gelişmede gençlere yetki vermek
E) Türk gençliğini korumak
(1986 - ÖSS)


Atatürk, kurduğu ulusal ve çağdaş Türk devletini yaşatmak için Onu bilimsel ve teknik gelişmelere dayandırmıştır. Gençlik, yeniliklere ve değişmelere en çok açık olan bir grup olduğundan dolayı Türk gençliğine emanet etmiştir.



13. Aşağıdakilerden hangisi Cumhuriyetin kurulmasından çok geliştirilmesi amacına hizmet etmiştir?

A) Düzenli ordunun kurulması
B) Saltanatın kaldırılması
C) Laik devlet anlayışı
D) Kurtuluş Savaşı
E) Lozan Barış Antlaşması
(1987 - ÖSS)


Seçeneklerde verilen olayları iki kısıma ayırabiliriz: Birincisi Cumhuriyete kadar meydana gelen olaylar (A, B, D ve E seçenekleri), ikincisi Cumhuriyetten sonra meydana gelen olaylar (C seçeneği). Cumhuriyet, 29 Ekim 1923’te kurulduğuna göre o tarihe kadar meydana gelen olaylar Cumhuriyetin kurulmasında etkili olabilir. Cumhuriyetten sonra meydana gelen olayın da Cumhuriyeti geliştirici olması daha mantıklıdır. O halde A, B, D ve E seçenekleri Cumhuriyetten önce olduklarına göre cevap olamazlar. Laik devlet anlayışı ise özgürlük ve demokrasinin gelişmesini sağlayacak olan bir gelişmedir.



14. Uluslararası ekonomik ilişkilerde aşağıdaki inkılâplardan hangisi Türkiye’ye önemli kolaylıklar sağlamıştır?

A) Kadınlara siyasi haklar tanınması
B) Soyadı Kanunu’nun kabul edilmesi
C) Ölçü birimlerinin değiştirilmesi
D) Medeni kıyafetlerin kabul edilmesi
E) Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması
(1987 - ÖSS)


A, B, D ve E seçeneklerinde verilen inkılâplar toplumsal nitelikli yeniliklerdir. C seçeneği ise ekonomik karakterli bir yeniliktir. Ölçü birimlerinin değiştirilmesiyle uluslararası ekonomik ilişkilerde önemli kolaylıklar sağlanmıştır.



15. Osmanlı İmparatorluğu’nda Darülfünun’un kurulmasına ve fesin dışarıdan alınmasına karşı çıkan zihniyet, Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Darülfünun’un ve fesin kaldırılmasına da karşı çıkmıştır.
Bu zihniyetteki kişilerin aşağıdakilerden hangisine karşı oldukları söylenebilir?

A) Devlet yönetimine
B) Yeni gelişmelere
C) Her türlü eğitime
D) Sınırların genişletilmesine
E) Geleneklerin korunmasına
(1987 - ÖSS)


Soru kökünde de belirtildiği gibi her yapılan yenilik bir tepkiyle veya isyanla karşılaşmıştır.
Yapılan tepkiler yeniliğin hem getirilmesine hem de kaldırılmasına karşıdır. Buradan çıkarı bozulan bir çevrenin devamlı olarak yeni gelişmelere tepki gösterdiği sonucuna varılabilir.



16. Türkiye’de “saltanat” ve “ulusal devlet” taraftarları arasındaki tartışmanın en yoğun olduğu dönem hangi yılları kapsar?

A) 1908 – 1912 B) 1915 – 1918

C) 1920 – 1923 D) 1923 – 1925

E) 1925 – 1928
(1988 - ÖSS)


Türkiye’de halkın iradesine dayanarak kurulan ilk önemli kuruluş TBMM’dir. Saltanat sisteminden çok farklı olarak yeni bir sistemin başlangıcı olmuştur. TBMM açılmasıyla birlikte Osmanlı yönetimi ile rekabet ortamına girmiştir. TBMM’nin saltanatı kaldırmasıyla Osmanlı Devleti hukuken de sona ermiş ulusal devlet anlayışı iyice güçlenmiştir. Cumhuriyetin ilanı ile saltanat yönetiminin izleri silinmiş ve ulusal devlet kesin olarak ortaya çıkmıştır.



17. Atatürk ilke ve inkılâplarında, aşağıdaki düşüncelerden hangisinin yeri yoktur?

A) Devletin bağımsızlığını koruma
B) Yönetimde millet egemenliğini sürdürme
C) Türk kültürünü çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma
D) Kalkınmada aklın, bilimin rehberliğini esas alma
E) Amaca ulaşmak için her yolu deneme
(1988 - ÖSS)


A, B, C ve D seçenekleri zaten Atatürkçülüğün temel esaslarıdır. Atatürk bilim, akıl ve demokratik yollarla inkılâpları birer birer geliştirmiştir. E seçeneğinde verilen yöntem ise diktatörlük yönetimlerinde görülen bir gelişmedir.



18. Türkiye’de Şeyh Sait Ayaklanması ve Menemen Olayı aşağıdakilerden hangisinin bir süre için ertelenmesine neden olmuştur?

A) Devletçilik politikasının
B) Milletler Cemiyeti ile ilişki kurulmasının
C) Dış ticarete ağırlık verilmesinin
D) Kadınlara siyasal haklar tanınmasının
E) Çok partili demokrasiye geçilmesinin
(1988 - ÖSS)


Şeyh Sait Ayaklanması, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın, Menemen Olayı ise Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulmasından hemen sonra meydana gelmiş ve laik Cumhuriyeti yıkmaya yönelik olaylardır. Fakat bu iki isyanda iki siyasi partinin kurulmasından sonra gelişmiştir. Bundan dolayı çok partili hayata geçilmesi mümkün olmamıştır.



19. Aşağıdaki yeniliklerden hangisi, Türkiye’de kadınlarla erkekler arasında toplumsal ve ekonomik haklar alanında eşitlik sağlama amacını gütmektedir?

A) Öğretimin birleştirilmesi
B) Halifeliğin kaldırılması
C) Cumhuriyetin ilan edilmesi
D) Medeni Kanun’un kabul edilmesi
E) Saltanatın kaldırılması
(1989 - ÖSS)


A, B, C ve E seçenekleri siyasal ve eğitim alanında yapılan inkılâplardır. Bundan dolayı toplumsal yaşayışın düzenlenmesindeki rolü çok azdır. D seçeneğinde verilen inkılâp ise kadın - erkek eşitliğini sağlayan çok önemli bir gelişmedir. Miras, evlenme, şahitlik ve boşanma gibi konularda aynı haklara kadınlar da sahip olmuştur.



20. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’de laik anlayışın yerleşmesindeki aşamalardan biridir?

A) Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun’un kabul edilmesi
B) Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun kabul edilmesi
C) Kabotaj Kanunu’nun kabul edilmesi
D) Uluslararası ölçü biriminin kabul edilmesi
E) Arazi vergisinin kabul edilmesi
(1989 - ÖSS)


B, C, D ve E seçenekleri ekonominin düzenlenmesine yönelik hareketlerdir. Bundan dolayı laik anlayışın yerleşmesinde birer aşama olamazlar.
A seçeneği ise Türkiye’de eğitim sistemini akıl ve bilim çerçevesinde yeniden düzenleyerek laikleştirmiştir.



21. En büyük gerçekler ve ilerleyişler, düşüncelerin serbestçe ortaya konması, karşılıklı aktarılması ile meydana çıkar ve yükselir.
Bu sözler, aşağıdakilerden hangisinin önemini vurgulamaktadır?

A) Egemenliğin B) Halkçılığın

C) İnkılâpçılığın D) Demokrasinin

E) Devletçiliğin
(1990 - ÖSS)


İnsanların düşünce özgürlükleri en büyük gerçekleri ve ilerlemeleri beraberinde getirir. Her şey halkın iradesine dayanır, meclise yansır ve toplumun her kesiminin örgütlenmesini zorunlu kılar.



22. Türk kadınlarına 1930 yılında belediye seçimlerine katılma, 1934 yılında da milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.
Bu gelişmelerin amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kadının yönetime katılmasını sağlama
B) Aile yapısında değişiklik yapma
C) Kadınlar arasında okur - yazar oranını artırma
D) Çok partili hayata geçme
E) Seçime katılmayı zorunlu hale getirme
(1991 - ÖSS)


Bir toplumu kadın ve erkekler oluşturur. Genellikle nüfusun yarısı kadın yarısı da erkeklerden oluşur. Geleneksel olarak Osmanlı döneminde kadının toplumsal yönü fazla gelişmedi. Bundan dolayı kadınlar atıl ve pasif bir duruma düştü. Atatürk, kadını hem üretken hem de aktif bir hale getirmek istemiştir. Böylece Atatürk demokratik bir devlet kurarken toplumun yarısına sahip olan kadınları devamlı ön planda tutarak yönetime katılmalarını sağlamıştır.



23. “Ulusal egemenlik, demokrasinin vazgeçilmez temel ögelerinden biridir.”
Aşağıdakilerden hangisi, bu ilkeye uygun bir uygulama olabilir?

A) Milletvekilliği süresinin sınırsız olması
B) Yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin tek kişide toplanması
C) Milletvekili sayısının 450’den 150’ye indirilmesi
D) Hükümet yetkilerinin Meclis yetkilerinden üstün olması
E) Reşit olan her vatandaşın oyunu serbestçe kullanması
(1992 - ÖSS)


Demokrasi, tam anlamıyla milletin hür iradesinin iktidara yansımasıdır. Halk yöneticilerini seçimle belirler. Seçim olmayan sistemlerde demokrasi oluşamaz. Her fert vatandaşlık hakkı olarak oyunu serbestçe kullanmalıdır.



24. Türkiye’de 1924 yılında hilafetin kaldırılması ve öğretimin birleştirilmesi, 1925 yılında ise kıyafette değişiklik ile tekke ve türbelerin kapatılmasına ilişkin yasalar TBMM’de kabul edilmiştir.
Bu durum aşağıdakilerden hangisinin bir kanıtıdır?

A) Devletçilik ilkesinin yaygın olarak uygulamaya konulduğunun
B) Hızlı bir çağdaşlaşmaya gidildiğinin
C) Sosyal sorunların ortadan kalktığının
D) Yönetimde yeni arayışlara gidildiğinin
E) Siyasal bağımsızlığın tamamlanmak istendiğinin
(1993 - ÖSS)


Cumhuriyetin ilanından sonra Yeni Türk Devleti’ni hızla çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak için bir politika izlendi. Bundan dolayı eski devletin izlerini taşıyan kurumların kaldırılmasına başlandı. Hilâfet, tekke ve türbe gibi kurumlar çağdaş devlet anlayışı ile çelişen kurumlardır. Hızla çağdaşlaşmaya doğru gidildiği bir Türkiye’ de bu kurumların yeri yoktu.



25. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, eski saat sistemi bırakılarak günümüz saat sisteminin esas alınmasına ve medreselerin kapatılarak çağdaş okulların varlığını sürdürmesine ilişkin yasalar kabul edilmiştir.
Bu yasaların ortak yönü aşağıdakilerden hangisidir?

A) İkilikleri ortadan kaldırma
B) Ticari ilişkileri kolaylaştırma
C) Eğitimi yaygınlaştırma
D) İlköğretimi yaygınlaştırma
E) Tarih olaylarının karşılaştırılmasında kolaylık sağlama
(1994 - ÖSS)


Aynı toplumda aynı zamanda eski saat ile yeni saat sisteminin kullanılması, medreselerin yanında çağdaş okulların bulunması, ikilik meydana getirmektedir. Birbirini anlamayan iki zümre oluşturmaktadır. Bundan dolayı bunun önüne geçmek için eski sistemi temsil eden kurumlar kaldırılarak yeni kurumlar benimsenmiş böylece ikilikler ortadan kaldırılmıştır.



26. 1925 - 1930 yılları arasında TBMM’de yalnız Cumhuriyet Halk Fırkası’nın milletvekilleri vardır.
Bu durum, Türkiye’de aşağıdakilerden hangisini güçleştirmiştir?

A) Seçimlerin yenilenmesini
B) Hükümetin denetlenmesini
C) İnkılâpların yapılmasını
D) Cumhurbaşkanının seçilmesini
E) Hükümetin kurulmasını
(1994 - ÖSS)


Tek partinin olduğu meclislerde ve yönetimlerde muhalefet olmadığından dolayı farklı görüş ve düşünceler oluşamaz. Bundan dolayı hükümetin denetlenmesi mümkün değildir.




27. Türk Dil Kurumu 1932 yılında kurulduğu zaman, yapılacak dil çalışmalarına temel olmak üzere saptanan ilkelerden biri “Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini ortaya çıkarmak” olmuştur.
Bu ilkelerin gerçekleştirilmesi öncelikle aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?

A) Türk dilinin dünyada yaygınlaştırılmasına
B) Sözlük çalışmalarının çeşitli alanlara yayılmasına
C) Dil öğretiminde birlik sağlanmasına
D) Yazı dili ile konuşma dili arasındaki kopuklukların giderilmesine
E) Dile ilişkin kaynakların araştırılmasına ve yayınlanmasına
(1995 - ÖSS)


Türk Dil Kurumu kurulmasından sonra Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ihmale uğrayan Türkçenin zenginliğini ve güzelliğini ortaya çıkarmak için çalışmalar başlattı. İhmale uğrayan Türkçenin yeniden ön plana çıkartılması için Türkçenin tarih içinde meydana gelmiş öz kaynaklarına yönelerek araştırmalar başlatıldı. Yeni sözlükler ve karşılıklı kelimeler hazırlandı.



28. Türk Medeni Kanunu ile vatandaşlara çoğu konularda önemli haklar tanınmış, bu hakların kavranıp uygulanmasında daha sonra çıkarılan kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren kanun, soyadı kanunu gibi konular da etkili olmuştur.
Bu durum Türk İnkılâbı’nın aşağıdaki özelliklerinden hangisinin bir göstergesidir?

A) Yapılan yeniliklerin birbirini tamamlamasının
B) Dünyaya örnek olmasının
C) Ulusal egemenliğe dayanmasının
D) Kültürel özellikleri korumasının
E) Dünya barışına katkıda bulunmasının
(1995 - ÖSS)


Bu soru aynı zamanda Türk inkılâbının özelliği ile ilgili bir sorudur. Soruda 1926’da kabul edilen Medeni Kanun’la kadınlara istediği mesleğe girme hakkı verilirken 1930 yılında da seçme seçilme hakları verilmiş bunu da Soyadı Kanunu’nun (1934) kabul edimesi takip etmiştir. Böylece toplumsal alanda çok sayıda inkılap yapılarak bir bütünlük sağlanmış oldu.



29. Atatürk, ülkemize yardım yapacak devlet, ülkemizi ele geçirme amacını gütmemeli ve devletimizin ulusçuluk ilkesine saygılı olmalıdır demiştir.
Atatürk, bu sözüyle aşağıdakilerden hangisine karşı olmadığını belirtmektedir?

A) Sömürgeciliğin dünyada yaygınlaşmasına
B) Yabancı sermayenin ülkenin çıkarları için kullanılmasına
C) Yabancıların devletlerin iç sorunlarına karışmasına
D) Devletlere ekonomik ayrıcalıklar tanınmasına
E) Ekonomik kalkınmada yalnız sanayileşmeye öncelik verilmesine
(1995 - ÖSS)


Cumhuriyetin ilk yıllarında sermaye yetersizliği tüm boyutlarıyla etkisini hissettirmeye başlamıştı. Bunun için iki çözüm yolu vardı: Birincisi, temel işletmeleri devlet eliyle yapmak, ikincisi de yabancı sermayeyi Türkiye’ye getirmekti. Fakat Türkiye yeni bağımsızlığını kazandığından dolayı dışarıdan gelen sermayenin ülkemizin yönetiminde etkili olmamasını Atatürk ısrarla istemiştir.



30. – Lozan Barış Antlaşması’nın 48. maddesi, Türkiye’de azınlıkların şahsi hükümlere ve aile hukukuna ait işlerinin kendi gelenek ve göreneklerine göre çözülmesine uygundu. Ancak azınlıklar, Lozan Antlaşması’ndaki haklarından vazgeçtiklerini, kendilerinin de Türk Medeni Kanunu hükümlerine uymak istediklerini bildirmişlerdir.
– Öğretimin birleştirilmesi yasası ile, okullar yanında varlıklarını sürdüren medreseler kapatılmış, azınlık okulları ve yabancı okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır.
Bu iki duruma dayanarak, Türkiye Cumhuriyeti ile ilgili,
I. Uygulamalarda birlik sağlanmıştır.
II. Gelenekler önem kazanmıştır.
III. Azınlıkların kendi aralarındaki sorunlar giderilememiştir.
IV. Yasalar güvence sağlamıştır.
V. Azınlık okulları sayıca artmıştır.
yargılarından hangilerine ulaşılır?

A) I ve II B) I ve IV C) II ve III

D) III ve IV E) IV ve V
(1997 - ÖSS)


Azınlıkların Lozan Barış Antlaşması ile elde ettikleri haklardan vazgeçmelerinde Medeni Kanun’un kabulü etkili olmuştur. Öğretimin Birleştirilmesi Kanunu ile de azınlık ve yabancı okulları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır. Bunda yasaların güvence sağlaması etkili olmuş, böylece uygulamada birlik sağlanmıştır.



31. Yargı: Dil ulusal duygunun gelişmesinde başlıca etkendir.
Durum: Türkiye Cumhuriyeti ulusal bir devlettir.
Yukarıda verilen yargı ile durum arasında ilişki kurulduğunda, aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A) Türk dilinin dünyada en yaygın dillerden biri olduğuna
B) Türk dilinin siyasi rejiminin gelişmesinde temel ögelerden biri olduğuna
C) Uzun yıllar Türkiye’de dil öğretiminde birlik sağlanamadığına
D) Kültürel ilişkilerin dili de etkilediğine
E) Türk dili ile Türkiye’de okur yazar oranının giderek arttığına
(1997 - ÖSS)


Yeni Türk Devleti milli bir devlettir. Bu açıdan Türk dili siyasi rejimin gelişmesinde temel ögelerden birisidir. Dil, kültürün en önemli unsurlarından biridir.



32. Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk Türkçe kitabın matbaada basımı 1729 yılında gerçekleşmiştir. 1729’dan Türk alfabesinin kabul edildiği 1928'e kadar geçen iki yüz yılda otuz bin kitap basılmıştır. Oysa, alfabe değişikliğini izleyen on altı yıl içinde aynı sayıda kitap basılmıştır.
1928 yılından sonra basılan kitap sayısının fazla olmasında başlıca etmen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Matbaanın kitap basımında kullanılması
B) Okuryazar oranının artması
C) Kâğıt üretimin yurt içinde yapılması
D) Basım işlerinin yurt içinde yapılması
E) Basılı kitapların el yazması kitaplardan daha ucuz olması
(1998 - ÖSS)


Kitap basımı talebe bağlıdır. İstek olmadan, pazar bulunamadan üretmenin de bir manası yoktur. 1928 yılına kadar okuryazar oranı az olduğundan basılan kitap sayısı da azdı. Ancak yeni harflerin kabulünden sonra okuryazar oranının artması kitap basımını da artırmıştır.



33. “Bu inkılap, sözcüğün ilk anda akla getirdiği ihtilal anlamından ileride, ondan daha geniş bir değişmeyi dile getirmektedir.”
Atatürk’ün, bu sözleriyle Türk inkılabına yüklediği anlam aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kendiliğinden değişme ve gelişme
B) Bir isyan sonucu değişme
C) Köklü bir değişiklik getirme
D) Bazı kurumları değiştirmeden koruma
E) Ulusal özellikleri sürdürme
(1998 - ÖSS)


İhtilâl; Türk Hukuk Lügati’ne göre, bir devletin siyasi teşkilatını, kanunî şekillere uymaksızın değiştirmek üzere güç ve kuvvetle yapılan geniş çaplı halk hareketi olarak açıklanmıştır. Buna göre ihtilâller sonucunda bozulan düzenin yerine yeni bir düzen içermemektedir.
Türk Hukuk Lügati’ne göre “İnkılap, devlet eliyle memleketin sosyal hayatının ve kurumlarının makûl ve ölçülü metodlarla köklü bir şekilde yenileştirilmesi demektir.”
Bu bilgilerden hareketle inkılâpta değiştirilen düzenin yerine daha güzel, daha yararlı ve çağdaş yeni bir düzen kurulması amaçlanırken, ihtilalde sadece eski düzeni yıkma eylemi vardır. Öncüldeki bilgide Atatürk eski kurum ve düzenin yerine köklü ve çağdaş değişiklerin yapılacağını belirtmiştir.



34. Seçim kanununda 1923 yılında yapılan değişiklikle, 50.000 erkek nüfus için bir milletvekili seçilmesi yerine 20.000 erkek nüfus için bir milletvekili seçilmesi kabul edilmiştir.
Bu değişiklikle ulaşılmak istenen amaç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Halkın devlet yönetimine katılımını artırmak
B) Herkesin seçmen olmasını sağlamak
C) Aday belirleme işini kolaylaştırmak
D) Meclisteki gruplaşmaları önlemek
E) Birden fazla partinin mecliste temsil edilmesini sağlamak
(1998 - ÖSS)


Bu bilgilere göre, halkı temsil edecek milletvekili sayısı artırılmış ve böylece halkın devlet yönetimine de katılımı artırılmıştır. Önceki sisteme göre 100.000 kişilik erkek nüfus 2 milletvekili ile temsil edilirken 1923'te yapılan değişiklikle 100.000 kişilik erkek nüfus 5 milletvekiliyle temsil edilmiştir.



35. “Demokrasinin tam ve en belirgin hükümet şekli cumhuriyettir.”
Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün bu görüşüne uygun cumhuriyet yönetiminin bir özelliği değildir?

A) Egemenliğin ulusa ait olması
B) Yönetenlerin yasalara bağlı kalması
C) Yönetilenlerin tümünün mecliste temsil edilmesi
D) Yönetenlerin belli bir süre için seçilmesi
E) Yönetilenlerin tüm eylem ve işlerinde serbest olması
(1998 - ÖSS)


Cumhuriyet idaresinde vatandaşların yöneticilerini seçmesi ve seçtikleri vekiller tarafından temsil edilmeleri en tabii haktır. Yönetenlerin görev süreleri belirli olduğundan yönetilenler zamanı geldiğinde beğenmedikleri idarecileri hür reyleriyle (oy) bulunduğu görevden uzaklaştırabilirler. Ancak yönetilenler böyle bir yetkiye sahip olduklarından dolayı bütün eylem ve işlerinde serbest değildir. Yönetilenlerin ülkenin yürürlükteki kanunlarına uymaları şarttır.



36. Atatürk, “Ülkesinin yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.” demiştir.
Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün, bu sözleriyle gösterdiği hedef ile aynı yöndedir?

A) Türkçe kökenli sözcüklerin araştırılıp bulunarak dile kazandırılması
B) Şive, ağız gibi yöresel dil özelliklerinin korunması
C) Yabancı kökenli terimlerin Türkçe okunuşları ile alınması
D) Yazı dili ile konuşma dili arasındaki farkın ortadan kaldırılması
E) Türkçenin okunması ve yazılması kolay bir dil haline getirilmesi
(1999 - ÖSS)


Atatürk, sorunun öncülünde Türk dili üzerinde yabancı dillerin etkisinden bahsetmiştir. Dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarabilmek için alternatif sözcüklerin bulunup çıkarılması ve dilimize kazandırılmasıyla sağlanabilecektir. Eğer isteklerimizi anlatmakta elimizdeki sözcükler yetmiyorsa başka dillerin istilasına uğrama ihtimali vardır. Bu durumu önlemek için A seçeneği uygun cevap olacaktır.



37. Aşağıdaki grafik, 1921 - 1930 yıllarında devlet bütçesinden yapılan harcamalarda eğitimin yaklaşık payını göstermektedir.

Aşağıdakilerden hangisi, bu grafikteki bilgilerin desteklediği bir yargı değildir?

A) Savaş yıllarında da bütçeden eğitime bir pay ayrılmıştır.
B) 1929 dünya ekonomik bunalımında bile, bütçeden eğitime ayrılan payda büyük düşme olmamıştır.
C) 1924 yılında öğretimin birleştirilmesi yasasının kabulüyle, bütçeden eğitime ayrılan pay birkaç kat artırılmıştır.
D) Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasıyla, eğitimin bütçedeki payında önemli bir artış olmuştur.
E) İnkılaplarla birlikte, bütçeden eğitime ayrılan pay da artma eğilimi göstermiştir.
(1999 - ÖSS)


1999'a kadar tarihten grafik sorusu çıkmadı. Ancak grafiğe bakılarak ve tarih bilgileri kullanılarak soru kolayca çözülebilir. 1921 - 1922 yılları Kurtuluş Savaşı’nın devam ettiği yıllardır. Savaşa rağmen eğitime pay ayrıldığı grafikte görülmektedir. Buna göre A seçeneği grafiği desteklemektedir.
B seçeneğinde 1929'da dünyada etkili olan ekonomik kriz sırasında, grafikte önemli bir düşme görülmemiştir. D seçeneğindeki bilgiye göre 1922'de Kurtuluş Savaşı sona ermiş ve grafikteki yüzdelik artmıştır. E seçeneğindeki bilgi de doğrudur.
Ancak C seçeneğindeki 1924'teki artış görüldüğü gibi birkaç kat artış olmamıştır.



38. 1934’te soyadı alma işlemleriyle ilgili olarak çıkarılan yasayla rütbe, yabancı ırk ve millet adlarını belirten sözcüklerin soyadı olarak alınması, yine aynı yılda çıkarılan başka bir yasayla da hoca, ağa, molla, beyefendi, paşa gibi ünvanların resmen kullanılması yasaklanmıştır.
Bu yasakların amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Aynı aileden kişilerin farklı soyadları almalarını engellemek
B) Toplumsal ilişkilerde ve resmi işlemlerde vatandaşları daha kesin olarak belirtmek
C) Sözcüklerin, yerinde kullanılmasını sağlamak
D) Resmi işlemleri kolaylaştırmak
E) Toplumda gereksiz ayrıcalık belirtilerini ortadan kaldırmak
(1999 - ÖSS)


Soyadı Kanunu’yla aynı yılda çıkarılan bir yasayla hoca, ağa, molla, beyefendi, paşa gibi ünvanların resmen kullanılması yasaklanmıştır. Bu ünvanlar toplumda ayrıcalık ve etkinlik ifade etmektedir. Ancak yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, halkçılık ve eşitlik ilkesini benimsediği için bazı kişilerin halk arasında ayrıcalıklı olmasını kabul etmemiştir. Bu nedenle E seçeneği doğru cevaptır.



39. Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan aşağıdaki değişikliklerden hangisi, toplumsal hayattaki uygulamalarda, aynı konuda var olan farklılıkları ortadan kaldırma amacına yönelik değildir?

A) Medreselerin kapatılması
B) Şer’i mahkemelerin kaldırılması
C) Tek dereceli seçim sistemine geçilmesi
D) Milâdi takvimin kabul edilmesi
E) Ölçülerde metrik sisteme geçilmesi
(1999 - ÖSS)


Cumhuriyetin ilanından sonraya kadar eski eğitim kurumlarından medreselerin yanında yeni tarz mektepler de bulunuyordu. Bu durum eğitim - öğretim alanında ikiliğe neden oluyordu. Bu durum medreselerin kapatılmasıyla sona ermiştir.
Şer’i mahkemelerin yanında yeni tarz mahkemeler de çalışıyordu. Hukuk alanındaki ikiliği kaldırmak amacıyla şer’i mahkemeler kaldırılmıştır.
Milâdi takvimin kabulüne kadar mali işler Rumi takvime, dini günler ise Hicri takvime göre düzenleniyordu. Milâdi takvimin kabul edilmesiyle bu alanda da ikilik ortadan kalkmıştır.
Ölçülerde değişiklik yapılmadan önce arşın, endaze, okka, çeki gibi eski ve bölgelere göre değişiklik gösteren birimler kullanılıyordu. Ölçülerle ilgili inkılaptan sonra uluslar arası ölçü birimleri kabul edilerek bu alanda birlik sağlanmıştır.
Seçim sisteminde bir değişiklik olmadığından ikiliğin kaldırılması söz konusu değildir.



40. Atatürk 1925 Ağustosunda yaptığı Kastamonu - İnebolu gezisinde halkı başı açık olarak selamladı. Elindeki başlığın adının şapka olduğunu söyledi; sağlık açısından, ekonomik ve estetik açılardan şapkanın yararlarını anlatarak onu halka tanıttı. Fesler atıldı. Şapka kullanımı kısa sürede yurda yayılmaya başladı. Arkasından, 25 Kasım 1925'te “Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun” çıkarıldı.
Bu durum Türk inkılaplarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) İnkılapların birbirini tamamlar nitelikte olduğunun
B) İnkılapların, bazı engellemelerle karşılaştığının
C) İnkılapların yapılmasında bazı geleneklerin dikkate alındığının
D) Siyasi inkılaplara daha çok önem verildiğinin
E) İnkılaplar yapılırken gerekli ortamın hazırlandığının
(1999 - ÖSS)


Atatürk’ün Şapka Kanunu çıkmadan önce, şapkanın sağlık, ekonomik ve estetik açılardan yararlarını açıklamasından sonra şapka halk tarafından benimsenmiştir. Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun ancak şapka kullanımının yaygınlaşmasından sonra çıkarılmıştır. Bu durum inkılap hareketlerinin ortam hazırlandıktan sonra gerçekleştirildiğini göstermektedir.



41. Aşağıdakilerden hangisinin, bilim ve teknolojideki ilerlemeleri ve kültür alışverişini hızlandırmada diğerlerinden daha güçlü bir etken olduğu savunulabilir?

A) Harf İnkılabı’nın yapılması
B) Modern saat sisteminin kabul edilmesi
C) Türk Dil Kurumu’nun kurulması
D) Türk Tarih Kurumu’nun kurulması
E) Tekke ve türbelerin kapatılması
(1999 - ÖSS)


1928 yılında Harf İnkılabı’yla Latin harflerinin kabul edilmesi; okuryazar oranını hızla artırmış, eğitim-öğretim faaliyetleri yaygınlaşmış ve Türk ulusu dikkatini Arap kültüründen Batı medeniyetine çevirmiştir. Latin harflerinin kabul edilmesi bilim, teknoloji ve kültür alışverişini hızlandırmıştır. Bize verilen seçeneklerden doğru yanıtı sağlayan en güçlü etken Harf İnkılabı’dır.



42. Demokrasinin baş koşulu özgürlüktür. Demokrasinin işleyebilmesi için, bireylerin özgürce tavır alabilmeleri ve toplumsal olaylarda özgür istemleriyle yer almaları gerekir.
Buna göre, demokrasinin işleyebilmesi için temel koşul aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bireylerin siyasi tercihlerinin farklı olması
B) Toplumsal hayata katılabilmenin ön plana çıkarılması
C) Toplumsal olayların birbirini etkilemesi
D) Toplumda farklı inançlara sahip insanların bulunması
E) Toplumun farklı alt kültürlerden insanları kapsaması
(1999 - ÖSS)


Soruların çözümünde altı çizili kelime veya bölümlere çok dikkat edilmesi gerekir. Sorunun öncülünde demokrasinin en önemli koşulu olarak özgürlük verilmiştir. Demokraside seçim ve fikirlerin hiçbir etki altında kalınmadan belirtilmesi esastır. Kişilerin fikirlerini açıklayabilmeleri için toplumsal hayata katılabilmelerine ortam hazırlamalıdır ki, demokrasi işleyebilsin. Yoksa kişilerin fikirlerini ve isteklerini toplumsal olaylarda baskı veya başka nedenlerden dolayı açıklayamaması hem özgürlük anlayışına hem de demokrasiye ters düşmektedir.



43. TBMM’nin 23 Nisan 1920 tarihinde açılması üzerine kurulan Vekiller Heyeti’nin programında, halk dilinden toplanacak kelimelerle bir sözlük oluşturulacağı belirtilmiştir.
Bu durumun aşağıdakilerden hangisi için bir hazırlık olduğu savunulamaz?

A) Türkçe’nin zengin bir dil olduğunun kanıtlanması
B) Kültür alanında inkılaplar yapılması
C) Konuşma ve yazı dili arasındaki farkın ortadan kaldırılması
D) Türkçe’nin ulusal dil haline getirilmesi
E) Türkçe’nin dünyada yaygın bir dil olduğunun gösterilmesi
(2000 - ÖSS)


TBMM içinde oluşturulan Vekiller Heyeti’nin aldığı karar Türk diline önem verildiğini ve zengin bir dil olduğunun ortaya konulmaya çalışıldığını, konuşma ve yazma dilleri arasındaki farkların kaldırılmasına yönelik olduğunu göstermektedir. Dil ile ilgili yapılacak bir çalışma kültürel inkılâpları da beraberinde getirmiştir. Örneğin; Türk Dil Kurumu gibi. Ancak halk dilinden toplanacak kelimelerle bir sözlük oluşturulması Türk dilinin dünyada yaygın olduğunu göstermez.



44. Atatürk, 1 Kasım 1934'te TBMM’nin toplantı yılını açarken, “Ulusal, ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri toplamak; onları bir an önce, genel son musiki kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu düzeyde Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir.” demiştir.
Atatürk bu sözüyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamıştır?

A) Türk musiki tarihinin çok eskiye dayandığını
B) Türk müziğinde çağdaşlaşmanın gereğini
C) Türk müziğinde batı tarzındaki müziğe de yer verilmesi gerektiği
D) Türk müziğinin evrensel müziğe olan katkısını
E) Müziğin evrensel boyutta algılanmasının önemini
(2000 - ÖSS)


Atatürk’ün 1 Kasım 1934'te TBMM’de yaptığı bir konuşmada ulusal, ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri söyleyişleri genel son musiki kurallarına göre işlemek gerektiğini belirterek bu deyiş ve söyleyişlerin çağdaşlaştırılmasının önemini vurgulamıştır.



45. Türkiye’de,
I. Ayrıcalık işareti olan unvanların kullanılmasının yasaklanması
II. Eğitim ve öğretimin birleştirilmesi
III. Miladi Takvimin kabul edilmesi
gelişmelerinden hangilerinin “imtiyazsız, sınıfsız ve kaynaşmış bir ülke” oluşturmayı amaçladığı savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2000 - ÖSS)


1934 yılında çıkarılan bir kanun ile imtiyaz ve sınıf belirten paşa, ağa, hacı, hoca, hafız, bey, beyefendi, hanım, hanımefendi gibi ünvanlar kaldırılmıştır.
1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkarılarak eğitim - öğretim faaliyetleri birleştirilmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır. Böylece;
– Yabancı okulların ayrıcalıkları kaldırılmıştır.
– Medreseler kapanmış, mektepli-medreseli çekişmesi ortadan kaldırılarak kültür çatışması önlenmiştir.
I. ve II. öncüller sınıfsız, imtiyazsız ve kaynaşmış bir toplumun oluşturulmasının amaçlandığını göstermektedir.



46. Atatürk, Türk milletine gideceği yolu gösterirken, “Dünyanın her türlü ilminden, buluşlarından, ilerlemelerinden yararlanılacaktır; ancak temel, kendi içimizden çıkarılmalıdır.” demiştir.
Atatürk bu sözüyle, milli eğitimde çağdaşlığın, aşağıdakilerden hangisi üzerine temellendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır?

A) Birlik ve bütünlük
B) Ulusallık
C) Eşitlik
D) Laiklik
E) Sevgi ve sorumluluk
(2000 - ÖSS)


Atatürk, inkılâp hareketlerini gerçekleştirerek Türk ulusuna ilerlemenin yollarını göstermiştir. Bu sırada dünya uluslarının gelişmelerinden yararlanarak (Örneğin, Medeni Kanun, Milâdî Takvim vs.) Türk toplumunun çağdaşlaşmasını sağlamıştır. Ancak çağdaşlaşmanın temelini ulusal değerlerimize dayandırmıştır.



47. 1 Nisan 1923 tarihinde yapılacak milletvekili seçiminden önce seçim kanununda yapılan değişiklikler şunlardır:
I. Milletvekili seçebilme yaşı 25'ten 18'e indirilmiştir.
II. Milletvekili seçmek ve seçilmek için vergi verir olmak şartı kaldırılmıştır.
III. 50 000 erkek nüfus için bir milletvekili seçilmesi yerine 20 000 erkek nüfus için bir milletvekili seçilmesi esası kabul edilmiştir.
Bu değişikliklerden hangilerinin yönetime katılımı artırdığı söylenebilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) II ve III E) l, II ve III
(2001 - ÖSS)


1 Nisan 1923'te seçim kanununda yapılan değişikliklerin üçü de Türk halkının yönetime katılımını artırıcı niteliktedir. Bu kanun değişikliğiyle;
– 25-18 yaş arasındaki yurttaşların seçimlere (yönetime) katılması
– İmkansızlıklardan dolayı devlete vergi ödeyemeyen kişilerin yönetime katılması
– 50. 000 erkek nüfus yerine 20. 000 erkek nüfus için bir milletvekili seçilmesi esasıyla illerden ve bölgelerden daha fazla milletvekilinin TBMM’ye girmesi
kabul edilerek halkın yönetime katılımı artırılmıştır. 1923'te kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmadığı için kadınların seçimlere katılmasından bahsedilmemiştir.



48. Türkiye Cumhuriyeti'nde “çocuğun dinsel eğitiminde ana babanın yetkili kılınması ve ergin çağa gelen her kişinin istediği dini seçmede serbest olması” ilkesi, uygulamada aşağıdakilerden hangisinin temel alındığını gösterir?

A) Toplumsal dayanışmanın
B) Sosyal devlet anlayışının
C) Aile birliğine ve kişiliğe saygının
D) Gelenek ve göreneklere bağlılığın
E) Yönetime katılmanın
(2001 - ÖSS)


Türkiye Cumhuriyeti’ndeki uygulamanın iki yönü bulunmaktadır. Belli bir dinsel inancı benimsemiş ailenin kendi içerisinde bu konuda çıkabilecek sorunları ve aile birliğini bozabilecek durumları önlemek amacıyla çocuğun ergin çağa kadar dinsel eğitimi aileye bırakılmıştır. Ancak, ergin çağa gelen kişilerin serbestçe dinini seçmesinin kabul edilmesi o kişinin kişiliğine saygı duyulduğunu göstermektedir.



49. I. Okuma yazmayı öğreterek okur yazarlığı yaygınlaştırma
II. Türkçe'yi yabancı dillerin baskısından kurtarma
III. Kitle iletişim araçlarının yayınlarını denetleme
IV. Türk Dili'nin zenginliklerini ortaya koyma
Yukarıdakilerden hangilerinin, Türk Dil Kurumu'nun esas çalışmalarından olduğu savunulabilir?

A) I ve II B) I ve IV C) II ve III

D) II ve IV E) I, III ve IV
(2001 - ÖSS)


Atatürk, Türkçeyi yabancı dillerin etkisinden kurtarmak, yazı diliyle konuşma dili arasındaki farklılıkları gidermek, Türkçenin zenginliğini ortaya koymak, Türkçeyi bilim dili haline getirmek ve Türkçenin kendi kurallarına göre türetilmiş kelimelerle Türkçeye milli bir gelişme yolu çizmek amacıyla Türk Dil Kurumu’nu açmıştır.



50. Yeni Türk Devleti'nde,
I. Saltanatın kaldırılması
II. Türk parasını koruma ile ilgili kanun çıkarılması
III. Mahkemelerde tanıklıkta kadın - erkek eşitliğinin sağlanması
gelişmeleri laiklik, cumhuriyetçilik ve milliyetçilik ilkeleriyle ilişki bakımından aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak gruplanmıştır?

Laiklik Cumhuriyetçilik Milliyetçilik
A) I II III
B) III I II
C) II III I
D) III II I
E) I III II
(2002 - ÖSS)


Atatürk ilkelerinin bilinmesi ve ilkelerle inkılaplar arasında ilişki kurulabilmesi bu tür soruların çözümünü kolaylaştırmaktadır. Önce soruda geçen ilkelerle ilgili kısa bilgi verelim :
Cumhuriyetçilik: Cumhuriyet bir devlet biçimidir. Cumhuriyette esas olan ilk öge, devlet başkanının belli bir süre için seçilerek iş başına gelmesidir. Bu yönüyle cumhuriyet, monarşilerden ayrılır. Devlet şekli olarak Cumhuriyet; egemenliğin bir kişi veya zümreye değil, toplumun tümüne ait olduğu devlet sistemidir. Hükümet şekli olarak Cumhuriyet; başta devlet başkanı olmak üzere devletin temel organlarının seçim ilkesine göre kurulmuş olduğu, özellikle bunların oluşmasında veraset ilkesinin rol oynamadığı bir hükümet sistemidir.
Milliyetçilik: Milliyetçilik, milletin tüm bireyleriyle milli benliğinin bilincine varması, ülke ve millet bütünlüğü içerisinde varlığını sürdürmesi ve yükseltmesi ilkesidir.
Laiklik: Laiklik din ve devlet işlerini birbirinden ayıran, dinin politik çıkarlara alet edilmesini reddeden; kişilerin din ve vicdan özgürlüğünü tanıyan ve koruyan, akıl ve bilimin egemen olduğu devlet ve toplum düzenini öngören bir ilkedir. Laiklikte hukuk kurallarının dine dayandırılmaması esastır.
I. Saltanatın kaldırılması ulus egemenliğinin (Cumhuriyet) önündeki en büyük engeldir. Çünkü, devleti idare edecek kişilerin aynı aileden gelmesi ulusun yöneticisini seçmesini engellemektedir. I. öncül Cumhuriyetçilik ilkesiyle ilgilidir.
II. Türk parasını koruma Milliyetçilikle ilgilidir.
III. İslam dinin esaslarına göre düzenlenen Mecelle'ye göre mahkemelerde iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine denk sayılıyordu. Hukukun laikleştirilmesiyle hukuk kuralları dini esaslara göre değil, akıl ve bilime dayandırılarak düzenlenmiştir. Böylece kadınlar ve erkekler şahitlik konusunda birbirine eşit kabul edilmiştir. III . öncül Atatürk'ün laiklik ilkesiyle ilgilidir.



51. Yeni Türk Devleti'nde,
I. İthal edilen malların gümrük vergilerinin artırılması
II. Üretimde kalitenin korunmasıyla ilgili kanun çıkarılması
III. Bir kısmı ticaretle uğraşan Rumların mübadele ile Yunanistan'a gönderilmesi
uygulamalarından hangilerinin, Türk mallarının iç pazarlarda sürümünü artırdığı savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2002 - ÖSS)


Yeni Türk Devleti ithal edilen malların gümrük vergilerini artırarak ülkeye dışarıdan mal girişini zorlaştırmıştır. Böylece, Türk mallarının iç pazarlardaki sürümü artmıştır (I). Üretimde kalitenin korunması dışarıdan mal girişine gereksinimi önlemiş ve iç piyasada Türk mallarına yönelimi artırmıştır (II). Mübadeleye tabî tutulan Rumların Türk ticaretine etkisi belirtilmediği için Türk mallarının sürümünü artırmasıyla ilgili bir sonuca ulaşmamız mümkün değildir (III).



52. Türkiye Cumhuriyeti’nde,
I. Öğretim Birliği Kanunu’nun kabul edilmesi,
II. tekke ve türbelerin kapatılması,
III. medreselerin kapatılması
gelişmelerinden hangilerinin kültür değişmesini kolaylaştırdığı savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) II ve III E) I, II ve III
(2003 - ÖSS)


Toplumların kültürel değişikler geçirmesi için, eski uygulamaların ve anlayışların değişmesi gerekmektedir. Bu da eski kurumların ve uygulamaların ortadan kaldırılmasıyla olacaktır. Soruda belirtilen Öğretim Birliği Kanunu’nun kabulü, tekke ve türbelerin kapatılması ve medreselerin kapatılması inkılaplarıyla eski kurumlar ve anlayışlar terk edilerek yeni kurum ve uygulamalar benimsenmiştir. Bu durum Avrupa kültürü ile etkileşimi ve kültürel değişmeyi kolaylaştırmıştır.



53. I. İnanç özgürlüğünü geliştirme
II. Yabancılara verilen ayrıcalıkları kaldırma
III. Laik devlet düzenine geçme
Yukarıdakilerden hangilerinin, Halifeliğin kaldırılması için bir gerekçe olduğu savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve III

D) II ve III E) I, II ve III
(2003 - ÖSS)


Tarihin seyri içerisinde halifelik, Müslümanların dini ve siyasi lideri olarak varlığını sürdürmüştür. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış sürecinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, laiklik ilkesini benimsemişti. Bu nedenle din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması ve dinsel kurumların faaliyetlerinin sona erdirilmesi gerekiyordu. Laik devlet anlayışında devlet, bütün dinlere aynı uzaklıkta bulunur ve biri lehinde eğilim göstermez. Türkiye Cumhuriyeti, laik devlet düzenine geçerek ülkede inanç özgürlüğünü genişletmeyi amaçlamıştır.



54. I. Arap alfabesi yerine yeni Türk alfabesinin kabul edilmesi
II. Belli bir günün hafta tatili kabul edilerek herkesin bu gün tatil yapması zorunluluğunun getirilmesi
III. Farklı uzunluklarda olan arşın ve endaze yerine metrenin kullanılması
Yukarıdaki inkılapların hangilerinde, ülke içindeki uygulamalarda birlik sağlanması amaçlanmıştır?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II

D) II ve III E) I, II ve III
(2003 - ÖSS)


Soruda Atatürk’ün inkılaplarından hangileriyle ülke içinde birliğin sağlanmasının amaçlandığı sorulduğuna göre öncülleri incelemekte fayda var.
I. Yeni Türk alfabesi kabul edilinceye kadar sadece Arap alfabesi kullanıldığı için, bu konuda ayrılık yoktu. Yeni alfabenin kabulü ile Arap alfabesi tamamen terk edilmiştir.
II. Hafta tatili pazar gününe alınarak ve tatil zorunluluğu getirilerek bu konuda birlik sağlanmıştır.
III. Farklı uzunluk ve ağırlık değeri taşıyan ölçü birimlerinin kaldırılarak ülke genelinde aynı ölçülerin kullanılması ticaret ve diğer işlerde birliği sağlamıştır.



55. Atatürk, “Benim yaptığım işler, biri ötekine bağlı ve gerekli olan şeylerdir.” demiştir.
Atatürk’ün, bu sözüyle, yaptığı işlerin,
I. birbirini tamamlayıcı olma,
II. ikili uygulamalara son verme,
III. bir ihtiyaca cevap verme,
IV. zaman içinde, yavaş yavaş benimsenme
özelliklerinden hangilerini vurguladığı savunulabilir?

A) Yalnız I B) I ve II C) I ve III

D) II ve IV E) II, III ve IV
(2003 - ÖSS)


Bu soruda Atatürk inkılaplarının özellikleri sorulmaktadır. Atatürk’ün sözünde belirttiği “... yaptığım işler, biri ötekine bağlı...” ifadesi ile I. öncülü, “... gerekli olan şeylerdir.” ifadesi ile III. öncülü rahatlıkla savunabiliriz.
 
Avrupa Tarihi – 27 soru
1. Ortaçağ’ın sonlarına doğru,
I. Avrupa devletlerinin ekonomik bakımdan geliştikleri,
II. Atlas Okyanusu kıyısındaki limanların önem kazandığı,
III. Avrupa devletlerinin sömürge imparatorlukları kurmaya başladıkları görülmüştür
Bu gelişmelerin, aşağıdakilerden hangisinin sonucu olduğu söylenebilir?

A) Reform hareketlerinin
B) Ulusçuluk akımlarının
C) Derebeylikler kurulmasının
D) Kavimler Göçü’nün
E) Coğrafya Keşiflerinin
(1982 - ÖSS)


Avrupa devletlerinin ekonomik bakımdan gelişmeleri, Atlas Okyanusu kıyısındaki limanların önem kazanması ve Avrupa devletlerinin sömürge imparatorlukları kurmaya başlamaları Coğrafya Keşiflerinin sonucunda gerçekleşmiştir.



2. I. Bazı Avrupa devletleri, Ortaçağ’ın sonlarına doğru, skolastik düşünceyi bırakıp klasik kültürü yeniden canlandırarak Rönesans’ı gerçekleştirmişlerdir.
II. XVI. yüzyıl Avrupası’nda, bazı kişi ve devletler Papalığa karşı çıkarak dinde yeni bir düzenlemeye gitmişlerdir.
Yukarıdaki olayların ortak amacı nedir?

A) Gelişmeyi önleyici engelleri kaldırma
B) Var olan toplum düzenini koruma
C) Din, düşünce ve yönetimde eski uygulamalara dönme
D) Uluslararasında kültür birliği sağlama
E) Halkı yönetime ortak etme
(1982 - ÖSS)


Orta Çağ Avrupası’nın en güçlü kurumları Kilise ve Papalık idi. Bu iki kurum varlığını, etkisini ve gücünü skolastik düşünceden alıyordu. Skolastik düşünce dogmatik bir düşünce olduğundan yeniliklere, tartışmalara ve bilime karşıydı. Bu da her türlü gelişmeyi engelleyici bir faktördü. Bundan dolayı XV. yüzyılda Avrupa’da Kilise ve Papalığa karşı bir hareket başladı. Bu hareket Rönesans ve Reform’u doğurdu. Böylece gelişmeyi engelleyici faktörler ortadan kaldırıldı.



3. İnsan haklarına ilişkin olarak 1688'den bugüne değin, bazı kuruluşlar tarafından bildirgeler yayınlanmıştır.
Bu bildirgelerin zamanla daha kapsamlı bir hale gelmesinde aşağıdakilerden hangisinin önemli bir etken olduğu savunulabilir?

A) İnsana verilen değerin giderek artması
B) Büyük savaş olasılığının giderek azalması
C) Devletlerin yönetim biçimlerinin farklı olması
D) Devletlerin kalkınma hızlarının farklı olması
E) İnsan hak ve özgürlüklerinin giderek daha çok sınırlandırılması
(1982 - ÖSS)


Avrupa’da Kilise ve Papalık gibi kurumların skolastik düşünceyi savunmaları akıl ve düşüncenin gelişmesini önlemiş, buna tepki olarak ortaya çıkan Rönesans ve Reform gibi hareketler gelişmeyi engelleyici faktörleri ortadan kaldırmıştır. Böylece Aydınlanma Çağı başlamıştır. Otuz Yıl Savaşları’nın (1618 - 1648) da sona ermesi Avrupa’da akıl, deney ve gözlem devrini açmış, böylece insan değer kazanmaya başlamıştır.



4. I. Fransa’da, XVI. Lui zamanında ve daha sonra ortaya çıkan hareketlerde ya kral tahttan indirilerek cumhuriyet kurulmuş ya da cumhuriyete son verilerek krallık veya imparatorluğa geçilmiştir.
II. Osmanlı Devleti’nde, zaman zaman iç isyanlar çıkmış ve bazı padişahlar tahttan indirilmiş olmasına karşın Osmanlı Saltanatı devam etmiştir.
Bu iki durum karşılaştırıldığında, Osmanlı Saltanatının uzun süre devam etmiş olması nasıl açıklanabilir?

A) Fransa’daki yönetimin güçsüz, Osmanlılardaki yönetimin güçlü olmasıyla
B) Fransa’daki hareketlerin devlet düzenini, Osmanlılardakilerin ise kişileri değiştirmeye yönelmiş olmasıyla
C) Fransa’daki soyluların, Osmanlılardaki yeniçerilerden daha etkin olmasıyla
D) Fransa’da dış güçlerin etkili, Osmanlılarda ise dış güçlerin etkisiz olmasıyla
E) Padişahlığın, krallıktan daha kutsal sayılmasıyla
(1982 - ÖSS)


I. Bölümde görüldüğü gibi Fransa’da isyanlar sonucu cumhuriyet, krallık ve imparatorluk gibi rejimler kurulmuştur.
II. Bölümde ise Osmanlı Devleti’nde bazı padişahlar isyanlar sonucu tahttan indirilmiştir. Seçenekleri incelediğimizde bu açıklamalara en uygun cevap B seçeneğinde görülmektedir.



5. Matbaanın icadı ve kullanımının yaygınlaşmasıyla aşağıdakilerden hangisi arasında doğrudan bir ilişki yoktur?

A) Okuma yazma bilenlerin artmaya başlaması
B) Haber ve düşüncelerin daha çabuk yayılması
C) Monarşik yönetimlerin güç kazanması
D) Reform hareketlerinin yaygınlaşması
E) Rönesans’ın doğması ve gelişmesi
(1983 - ÖSS)


A, B, D ve E seçenekleri matbaanın icadı ve kullanımından doğrudan etkilenmiş olayları vermektedir. C seçeneğinin ise matbaanın icadı ile doğrudan bir ilişkisi yoktur.



6. Avrupa’da
I. Barut yapmanın öğrenilmesi
II. Derebeyliğin yıkılması
III. Ateşli silahların yapılması
IV. Merkeziyetçi yönetimlerin güçlenmesi
olaylarının oluş sırası nedir?

A) I., III., II., IV. B) III., IV., I., II.

C) II., IV., I., III. D) IV., II., III., I.

E) I., II., III., IV.
(1983 - ÖSS)


Bu soru bir kronoloji sorusudur. Olayların gerçekleşme zamanı sorulmuştur.
İlk olarak barut yapımı öğrenilmiş, ikinci olarak barut ateşli silahlarda kullanılmış, üçüncü olarak bu silahlarla derebeylikler yıkılmış, son olarak da merkeziyetçi yönetimler güçlenmiştir.



7. I. Yeni ticaret yollarının bulunması
II. Rönesans ve Reform hareketleri
III. Fransız İhtilali
IV. Amerika’nın keşfi
V. Otuz Yıl Savaşları
VI. Mutlak krallıkların kurulması
Bunlardan hangileri, siyasal ve ekonomik açıdan Osmanlı İmparatorluğu’nu diğerlerinden daha fazla etkilemiştir?

A) I., III. B) II., IV. C) IV., VI.

D) II., V. E) V., VI.
(1985 - ÖSS)


Soruda verilen gelişmelerden bazıları Osmanlı Devleti’ni etkilemiş, bazıları ise etkilememiştir. Bunlardan yeni ticaret yollarının bulunması, Osmanlı Devleti’nin ekonomisini olumsuz etkilemiştir. Fransız İhtilâli de siyasal bakımdan olumsuz etkileyen olaylardandır. Rönesans, Reform, Amerika’nın keşfi, Otuzyıl Savaşları ve Mutlak krallıkların kurulması Osmanlı Devleti’ni etkilemeyen ya da çok az etkileyen bölgesel olaylardır.



8. Yeniçağ’da barutun ateşli silahlarda kullanılması, müstahkem mevkilerin ve kalelerin çökertilmesinde etkili olmuştur.
Avrupa’da krallar, mutlak otoritelerini gerçekleştirmek için bu gücü öncelikle aşağıdakilerden hangisine karşı kullanmışlardır?

A) Derebeyliklere
B) Sömürgelerindeki direnişçilere
C) İstilacılara
D) Farklı dinden olan toplumlara
E) Komşu devletlere
(1986 - ÖSS)


Kavimler Göçü’nden sonra ortaya çıkan derebeyler kralların mutlak otoritelerini, sınırlayarak sarstılar. Ateşli silahların icadı ve topun geliştirilmesiyle, krallar, derebeylerin şatolarını yıkarak feodaliteye son verdiler. Böylece krallar mutlak otoritelerini yeniden sağlamış oldular.



9. Ortaçağ’ın başlangıcı sayılan Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılması Asya kıtasını bile etkilemezken, Yakınçağ’ın başlangıcı sayılan Fransız İhtilali tüm dünyayı etkilemiştir.
Fransız İhtilali’nin bu derece etkili olmasının nedenlerinden biri aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Getirdiği ilkelerin evrensel nitelikli olması
B) Kısa sürede gerçekleştirilmiş olması
C) Amerikan İhtilali’nden etkilenmiş olması
D) Fransa’nın denizaşırı sömürgelere sahip olması
E) Fransa’nın güçlü bir Avrupa devleti olması
(1987 - ÖSS)


Batı Roma’nın yıkılması sonuçları bakımından bölgesel bir olaydır. Avrupa dışındaki ülkeleri hiçbir yönüyle etkilememiştir. Fakat Fransız İhtilali milliyetçilik, adalet, eşitlik ve özgürlük gibi yeni ve orjinal fikirler yaymış ve geniş halk kitlelerini etkilemiştir. Geniş halk kitlelerini ilgilendiren ilkeler ortaya atması Fransız İhtilali’nin evrensel nitelikli olay olduğunun bir kanıtıdır.



10. Skolastik düşünceyi yıkarak yerine pozitif düşünceyi getiren Hümanizma hareketlerinin İtalya’da başlamasında, İtalya’nın aşağıdaki özelliklerinden hangisi en çok etkili olmuştur?

A) Farklı rejimlerdeki devletlere bölünmüş olması
B) Önemli bir ticaret merkezi olması
C) Roma ve Hellen kültürlerinin etkilerinin sürmekte olması
D) Hıristiyan aleminin dini merkezinin burada bulunması
E) Akdeniz’in ortasında bir yarımada olması
(1988 - ÖSS)


Eski Yunan, Latin ve İbranice metinlerin incelenmesine ve çevirilerinin yapılmasına hümanizma denilmiştir. Hümanizma hareketi Rönesans’ın başlamasını sağlamıştır. Hümanizma hareketinin İtalya’da başlamasında Roma ve Helen uygarlıklarına ait eserlerin burada bulunması etkili olmuştur.



11. Aşağıdakilerden hangisi, Endüstri İnkılâbı’nın gerçekleşmesiyle ortaya çıkan hammadde ve pazar ihtiyacındaki artışın sonuçlarından biri değildir?

A) Almanya’nın İngiltere’ye rakip çıkması
B) Sömürgeciliğin yaygınlaşması
C) Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması
D) Büyük şirketlerin kurulması
E) Coğrafya Keşiflerinin başlaması
(1989 - ÖSS)


Endüstri İnkılâbı ilk olarak İngiltere’de, XVIII. yüzyıl sonlarına doğru ortaya çıkmış ve Avrupa’da hızlı bir şekilde yayılmıştır. Tabii olarak Sanayi İnkılâbı’nın sonuçları XIX. yüzyıldan itibaren ortaya çıkacaktır.
Coğrafya Keşifleri ise XV. ve XVI. yüzyılda olmuş bir olaydır. Bundan dolayı XVIII. yüzyılda meydana gelen Endüstri İnkılâbı’nın bir sonucu olamaz.



12. Yeniçağ’da görülen aşağıdaki gelişmelerden hangisi, İspanya ve Portekiz’in gelir kaynaklarını artırmalarında ve sömürgeci birer devlet olmalarında etkili olmuştur?

A) Matbaanın bulunması
B) Barutun kullanılması
C) Rönesans Hareketleri
D) Reform Hareketleri
E) Coğrafya Keşifleri
(1990 - ÖSS)


Seçeneklerde görülen olayların bütünü Yeni Çağ başlarında meydana gelmiştir.
A, B, C ve D seçenekleri, kültürel ve siyasi gelişmelere neden olmuştur. Bu olayların ekonomik bir sonuçları yoktur.
E seçeneğinde verilen Coğrafi Keşifler ise Osmanlı Devleti ile birlikte Venedik ve Ceneviz’in de olumsuz yönde etkilenmesine neden oldu. Buna karşılık İspanya ve Portekiz sömürgeci olmaya başladılar.



13. Aşağıdakilerden hangisi, Ortaçağ’da kiliseyi temsil eden Papalığın siyasal bir güç olduğuna kanıt olarak gösterilemez?

A) Kendi hakimiyetinde toprakları olması
B) Çok sayıda din adamı yetiştirmesi
C) Kralları aforoz etme yetkisinin bulunması
D) Haçlı Savaşlarını düzenlemesi
E) Krallara taç giydirmesi
(1990 - ÖSS)


Orta Çağ’da kilise, geniş topraklara ve onun getirdiği zenginliklere sahip olmuştu. Kiliseyi temsil eden Papalığın krallara taç giydirmesi, Haçlı Seferlerini başlatması, kralları aforoz etme yetkisine sahip olması ve geniş topraklara sahip olması Papalığın büyük bir güç olduğunu göstermektedir.
B seçeneği ise kilisenin devamını sağlamaya yönelik bir olaydır. Dinsel bir nitelik taşır; siyasal yanı yoktur.



14. I. Ümit Burnu’nun keşfedilmesi
II. Süveyş Kanalı’nın açılması
III. Barutun ateşli silahlarda kullanılmaya başlanması
IV. Sömürgeciliğin hızlanması
V. Amerika Kıtası’nın keşfedilmesi
Bu gelişmelerden hangileri Osmanlı ülkesinin stratejik öneminin artmasında etkili olmuştur?

A) I ve II B) I ve V C) II ve IV

D) III ve V E) IV ve V
(1991 - ÖSS)


Soruda verilen öncüller göz önüne alındığında, Ümit Burnu’nun keşfedilmesi, Osmanlı ülkesinden geçen Baharat Yolu’nun yön değiştirmesine neden oldu. Bu durum Osmanlı ülkesinin stratejik önemini azalttı. Barutun ateşli silahlarda kullanılması Avrupa’daki siyasi hayatı etkiledi. Amerika Osmanlı ülkesine uzak olduğundan ve bağlantı olmadığından stratejik öneminin artmasını etkilemedi.
Ancak Coğrafya Keşifleri’yle doğu ticaret yollarına olan hakim olan Avrupalılar sömürge imparatorlukları kurarak doğudan batıya ekonomik değeri olan malları taşımaya başladılar. Fakat kullandıkları yol oldukça uzundu. Osmanlı ülkesinde Süveyş Kanalı’nın açılması Avrupa ile Uzak Doğu arasındaki yolu yarı yarıya kısalttı. Böylece sömürgecilik ve Süveyş Kanalı Osmanlı Devleti’nin stratejik önemini artırmış oldu.



15. Bizans İmparatorluğu’nda hükümdarlık makamını kendine güvenen ve yeterince güçlü olan kişiler ele geçirebilirdi.
Bu durum, Bizans İmparatorluğu’nda aşağıdakilerden hangisine neden olmuştur?

A) Hükümdarların yetkilerinin sınırlanmasına
B) Dinin devlet yönetiminde etkisinin azalmasına
C) Askeri ve sivil yönetimin birbirinden ayrılmasına
D) Birden fazla soyun yönetime gelmesine
E) Ülkenin küçük eyaletlere bölünmesine
(1992 - ÖSS)


Bizans İmparatorluğu’nda devamlı en güçlü soy yönetime gelmiştir. Sülale yönetimi Bizans gibi birçok ülkede uygulanmıştır. Bu tarz yönetim devletin buhranlı dönemlerinde sık sık darbelere neden olmaktaydı. Darbe yapan soy tahtı ele geçirirdi. Bu nedenle Bizans otoritesi sık sık taht değişiklikleri ve onun getirdiği sıkıntılara sahne oluyordu.



16. Ortaçağ’da Hindistan ve Çin’den Avrupa’ya gelen malların çok el değiştirmesi, bu malın Avrupa’da pahalıya satılmasına neden oluyordu.
Bu durum, Yeniçağ başlarında Avrupalıları aşağıdakilerden hangisine yöneltmiştir?

A) Asya ülkeleri ile doğrudan ticaret yapma yollarını aramaya
B) Asya’dan Avrupa’ya göçleri engellemeye
C) Asya ülkeleri ile siyasi ilişkileri başlatmaya
D) Temel ihtiyaç maddelerini değiştirmeye
E) Tüketim mallarının dağıtımını sınırlandırmaya
(1992 - ÖSS)


Avrupalılar Haçlı Seferleriyle İpek ve Baharat yollarının kontrolünü ele geçiremeyince bundan sonra devamlı olarak bu yollara sahip olmaya yönelik bir politika izlediler. Çünkü Doğu’nun malları Avrupa’ya kadar gelişi sırasında birçok el değiştirmesi yüzünden çok pahalıya mal oluyordu. Bu durum Avrupalıları Asya ülkeleri ile doğrudan ticarete yöneltmiş, sonuçta Coğrafya Keşifleri başlamıştır.



17. Avrupa toplumlarında Katolik Kilisesi’ne bağlılık, Haçlı Savaşlarından sonra eski gücünü kaybetmiştir.
Bu durum aşağıdakilerin hangisinde etkili olmuştur?

A) Hıristiyanların Kudüs’ü kutsal yer saymasında
B) Feodal rejimlerin kurulmasında
C) Kavimlerin yer değiştirmesinde
D) Mezhep Savaşlarının sona ermesinde
E) Özgür düşünce ortamının oluşmasında
(1993 - ÖSS)


Orta Çağ boyunca Hristiyan dünyası iki büyük mezhebin etkisi altında kaldı. Bunlar Katolik ve Ortodoks mezhepleridir. Katolik mezhebinde Papanın yanılmazlığı anlayışı hakimdi. Kilisenin büyük toprakları ve malikâneleri vardı. Haçlı Seferlerine kadar halk, bilim, düşünce, sanat ve krallar üzerinde etkili olan Katolik Kilisesi Haçlı Seferleriyle eski gücünü yitirdiğinden önceden baskı kurduğu kurumlar üzerindeki etkisini kaybetti. Böylece Avrupa’da özgür bir düşünce ortamı oluşmaya başladı.



18. Ortaçağ’da Avrupa toplumlarının soylular, rahipler, burjuvalar ve köylüler olmak üzere sınıflara ayrılması aşağıdakilerden hangisini göstermektedir?

A) Şehirli sınıfın ticaretle uğraştığını
B) Halk arasında eşitsizlik olduğunu
C) Din adamlarının yetkilerine göre sınıflara ayrıldığını
D) Halkın yaşam düzeyinin yüksek olduğunu
E) Halk arasında belli mesleklere önem verildiğini
(1993 - ÖSS)


Orta Çağ’da (375-1453) soyluluk ve zenginlik çok önemli bir ölçü olduğu için halk çeşitli sınıflara ayrılmıştı. Bu sınıflar birbirlerinden çok farklı yapıya sahiplerdi. Babadan oğula geçen bir sınıf düzeni vardı. Bu da Avrupa’da halk arasında eşitsizlik olduğunu göstermektedir.
E seçeneği cevap gibi görünüyorsa da Avrupa’daki toplumların sınıflara ayrılması mesleki bir ayrılma olmayıp asalet ve gelire göre bir düzenlemedir.



19. Ortaçağ’da kurulan devletlerin bir çoğunda hükümdarlar egemenliklerini dine dayandırmışlar ve din adamları devlet yönetiminde etkili olmuşlardır.
Bu durum aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) Laik olmayan devlet anlayışının
B) Tutsaklık uygulamasının
C) Lonca sisteminin
D) Feodal sistemin
E) Şehir devleti anlayışının
(1994 - ÖSS)


Soruda da belirtildiği gibi dine dayalı bir yönetim genellikle Orta Çağ’da hakimdi. Dine dayalı yönetim olması laik olmayan bir devlet anlayışının göstergesidir.



20. Yeniçağ başlarında Fransa’da soylular ve papazlar devleti yönetirler ama vergi bile vermezlerdi. Oysa, gelişen ekonomik hayatı elinde tutan burjuvalar bütün vergi yükünü taşırlar ama yönetime katılamazlardı.
Fransa’daki bu durum aşağıdakilerden hangisininin bir göstergesidir?

A) Sınıfların farklı haklara sahip olmasının
B) Devlet yapısının ekonomik yönden güçlü olmasının
C) Halkın, gelir düzeyine göre vergilendirilmesinin
D) Siyasi yapının güçlü bir merkeziyetçiliğe dayanmasının
E) Milli bir devlet anlayışının egemen olmasının
(1995 - ÖSS)


Fransa’da halk sınıflara ayrılmıştı. Sınıflar soylular, rahipler, burjuvalar ve köylülerden oluşurdu. Soruda da belirtildiği gibi soylular ve din adamları devleti yönettikleri halde vergi vermiyor, burjuvalar ise vergi verdikleri halde devleti yönetme hakkından mahrum kalıyorlardı. Bu da gösteriyor ki Fransa’da sınıflar farklı haklara sahip idiler.



21. XV. ve XVI. yüzyıllarda Avrupa’da skolastik düşünce bırakılmış, klasik kültür yeniden canlanmış, Papalığa karşı çıkılarak dinde yeni bir düzenlemeye gidilmiştir.
Bu gelişmelere dayanarak XV. ve XVI. yüzyıl Avrupası ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A) Düşünce özgürlüğü engellenmiştir.
B) Halk, yönetime ortak olmuştur.
C) Uluslararası kültür birliği sağlanmıştır.
D) Dinin toplum üzerindeki etkisi değişmiştir.
E) Hıristiyanlığın parçalanması önlenmiştir.
(1996 - ÖSS)


Yeni Çağ Avrupası’nda klasik kültürün yeniden canlandırılması Rönesans’a ortam hazırlamış, Rönesans sonucunda da skolastik düşünce yıkılmış ve Reform Hareketleri gerçekleşmiştir. Böylece dinin toplum üzerindeki etkisi değişmiştir.



22. Ortaçağ’ın sonlarına doğru Batı Avrupa’da toplumsal, ekonomik, düşünsel, yönetsel alanlarda değişme ve gelişmeler görülmüştür.
Bu değişme ve gelişmeler aşağıdakilerden hangisinin bir sonucudur?

A) Toplumlara tek tanrılı dinlerin egemen olmaya başlamasının
B) Şehir devletlerinin ortaya çıkmasının
C) Toplumların sınıflara ayrılmasının
D) Dünya görüşünün değişmesinin
E) İlk imparatorlukların kurulmaya başlamasının
(1997 - ÖSS)


Orta Çağ sonlarında Batı Avrupa’da toplum, ekonomi, düşünce ve yönetim alanlarında değişiklikler olmasında dünya görüşünün değişmesi etkili olmuştur.



23. Haçlı Seferleri sonunda derebeylerin çoğu ülkelerine geri dönememiştir. Dönenler ise maddi güçleri kalmadığından, topraklarını, nüfuzlarını ve ordularını kaybetmişlerdir.
Bu durum Avrupa’da aşağıdakilerden hangisine ortam hazırlamıştır?

A) Toplumda eşitliğin yaygınlaşmasına
B) Siyasi yapının değişmesine
C) Ekonomik kalkınmanın hızlanmasına
D) Tarımın önem kazanmasına
E) Sınıf farklarının ortaya çıkmasına
(1998 - ÖSS)


Kavimler Göçü’nden sonra Avrupa’da siyasi yönden karışıklıklar başladı. Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından ve kralların zayıflamasından sonra Avrupa’da uzun yıllar devam edecek “Derebeylik” (Feodalite) sistemi doğdu.
Orta Çağ Avrupası’nın siyasi hakimiyetini ele geçiren derebeyleri maddi yönden daha fazla güçlenebilmek için Haçlı Seferlerine katıldılar. Ancak savaşlarda ya derebeylerinin ölmesi, ya da askerlerini kaybetmelerinden dolayı ülkelerine döndüklerinde eski güç ve topraklarını koruyamadılar. Derebeylerinin zayıflamasına paralel olarak Mutlak krallıkların güçlenmesi Yeni Çağ Avrupası’nda siyasi yapının değişmesine neden olmuştur.



24. XIX. yüzyılın ilk yarısında Avrupa’da, buhar gücünden yararlanılmaya başlanmış, buharla çalışan makineler çoğalmış, fabrika sayısı hızla artmış ve sanayideki gelişme ivme kazanmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu gelişmelerin sonuçlarından biri değildir?

A) İşçi sınıfının önem kazanması
B) Hammadde gereksiniminin artması
C) Ekonomiyle ilgili yeni görüşlerin ortaya çıkması
D) Uluslararası ekonomik rekabetin artması
E) İlk kolonizasyon hareketlerinin ortaya çıkması
(1999 - ÖSS)


Soruda Sanayi Devrimi’yle ilgili bazı anahtar bilgiler verildikten sonra, Sanayi Devrimi’nin sonuçları sorulmuştur. A seçeneğindeki işçi sınıfının önem kazanması fabrika sayısının artmasıyla, B seçeneğindeki hammadde gereksinimi fabrika sayısı ve sanayideki gelişmelerle ilgilidir. C seçeneğindeki bilgi sanayideki gelişmelerle özdeştirilebilir. D seçeneğindeki uluslararası ekonomik rekabet, üretim fazlalığı ve hammadde ihtiyacı ile açıklanabilir.
Ancak E seçeneğindeki ilk kolonizasyon hareketleri İlk Çağ’da Fenikeliler, İyonyalılar, Yunanlılar ... gibi medeniyetlerde görülmüştür. E seçeneğindeki “ilk” sözcüğü gözden kaçırılmamalıdır.



25. XVI. yüzyılda Almanya’da her prens kendi kabul ettiği mezhebe tebaasını da sokma hakkına sahipti. Koyu Katolik olan Alman İmparatoru bütün tebaasını zorla Katolik yapmaya çalışınca, Protestan mezhebinden olanlar ayaklanmıştır. Almanya içindeki bu mezhep mücadelesi bütün Avrupa’ya yayılmıştır. Fransızlar, Katolik oldukları halde, Almanya’daki Protestanları desteklemişlerdir.
Fransa’nın Protestanları desteklemesi aşağıdakilerden hangisine bağlanabilir?

A) Avrupa’daki din savaşlarına son vermek istemesine
B) Almanya’nın tek yönetim altında birleşerek güçlenmesine karşı olmasına
C) Protestan mezhebini resmen tanımış olmasına
D) Prenslerin inanç özgürlüğüne sahip olmasını onaylamasına
E) Topraklarında çeşitli mezheplerden insanların bulunmasına
(1999 - ÖSS)


XVI. yüzyılda Avrupa’da Reform hareketleri ortaya çıkmıştır. Reform hareketlerinden sonra Avrupa’da yeni mezhepler ortaya çıkmış ve Katolik Kilisesiyle mücadeleye başlamışlardır. Böylece XVI. yüzyıl Avrupası’nda mezhep savaşları yaşanmıştır.
Sorunun öncülünde üç durum var:
I. Almanya ve Fransa’nın Katolik mezhebinden olmaları
II. Katolik Almanya’nın Protestan prenslerle savaşması
III. Katolik mezhebine bağlı olan Fransa’nın Protestan prensleri destekleyerek Katolik Almanya ile savaşması
Fransa’nın Otuzyıl Savaşları’nda, rekabet halindeki komşusu Almanya’ya karşı Protestanları desteklemesi, Almanya’nın kendi içerisinde birlik ve beraberliği sağlayarak güçlenmesini engelleme amacına yöneliktir.



26. Avrupa'da Reform hareketleri başladıktan sonra görülen bazı gelişmeler şunlardır:
I. Ogsburg Anlaşması'yla halkın, bağlı bulunduğu hükümdar veya prensin kabul ettiği mezhebe girmeye zorlanması
II. Avrupa'da yeni mezheplerin ortaya çıkması
III. Okulların kiliseden alınması
gelişmelerinden hangileri, inanç özgürlüğü doğrultusundaki gelişmeleri kolaylaştırıcı bir ortam sağlandığını gösterir?

A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve II

D) I ve III E) II ve III
(2001 - ÖSS)


Soruda verilen I. öncülde halkın inanç özgürlüğünün olmadığı açıkça belirtilmektedir. Çünkü antlaşmaya göre prens veya hükümdar hangi mezhebi benimserse o bölgede yaşayan halk da o mezhebi kabul etmek zorunda bırakılmıştır. Halkın prensin mezhebini seçmeye zorlanması da buna kanıttır.
Reform hareketlerinden sonra Avrupa’da Katolik ve Ortodoks mezheplerinden başka Protestanlık, Kalvenizm ve Anglikanizm mezhepleri ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Hristiyan halkın inanç özgürlüğünü kolaylaştırıcı bir durumu ortaya çıkmıştır (II. öncül). Dini bir kurum olan ve dinsel eğitim yapan kiliseden okulların alınması da Avrupa’da inanç özgürlüğünü sağlayan unsurlardan biridir (III. öncül).



27. Napolyon Savaşları’ndan sonra Avrupa’nın geleceğini belirlemek amacıyla Viyana Kongresi toplanmıştır. Bu kongrede Avrupa devletlerinin sınırları milliyet, din ve dil etkenleri dikkate alınmadan, Rusya, İngiltere ve Prusya’nın istekleri doğrultusunda yeniden çizilmiştir.
Bu durum aşağıdakilerden hangisine ortam hazırlamıştır?

A) Devletlerarası hukuk kurallarının aynı kalmasına
B) Uluslar arasında yeni siyasi sorunların ortaya çıkmasına
C) Din adamlarının siyasi güç kazanmasına
D) Avrupa’da ekonomik yönden birlik sağlanmasına
E) Halkların krallara bağlılığının artmasına
(2003 - ÖSS)


Viyana Kongresi’nde, Napolyon’un bozduğu Avrupa devletlerinin sınırları güçlü devletlerin istekleri doğrultusunda uluslar dikkate alınmadan çizilmişti. Bu durum zaman içinde güçlenen ulusların ayaklanmalarına neden olmuş, dolayısıyla siyasal sorunları gündeme getirmiştir. Avrupa’daki isyanlar sonucunda mültecilik artmıştır.

Eskiçağ Medeniyetleri – 16 soru
1. I. Eski Mısırlılar ilk takvimi bulmuşlar, sonra Sezar ve daha sonra da Papa XIII. Gregor bu takvimi geliştirerek bugün kullanılan takvimi oluşturmuşlardır.
II. Fenikeliler ilk alfabeyi bulmuşlar, sonra Yunanlılar ve daha sonra da Romalılar bu alfabeyi geliştirerek bugün kullandığımız Latin alfabesini oluşturmuşlardır.
Bu bilgiler, bugün yararlanmakta olduğumuz takvim ve alfabenin nasıl geliştirilmiş olduğunu göstermektedir?

A) Din ve devlet adamlarının yardımlarıyla
B) Savaşlar sırasındaki kültür alış verişleriyle
C) Yeni buluşların ödüllendirilmesiyle
D) Değişik kişi ve toplumların katkılarıyla
E) Ulusların birbirleriyle yarışmalarıyla
(1982 - ÖSS)


Bugün kullandığımız takvim ve alfabe İlk Çağ’da bulunmuş, değişik kişi ve toplumların katkılarıyla bugünkü hale getirilmiştir.
Örneğin; Mısırlıların icat ettiği güneş yılına dayanan takvim Romalılar tarafından alınarak geliştirilmiştir. Yine Fenikeliler tarafından bulunan alfabe İyonyalılar, Yunanlılar ve Romalılar tarafından yapılan değişikliklerle günümüzdeki hâline getirilmiştir.



2. I. M.Ö. 3000: Sümerler çivi yazısı kullanmışlardır.
II. M.Ö. 1280: Hititlerle Mısırlılar arasında Kadeş Antlaşması yapılmıştır.
III. M.Ö. 700: Lidyalılar ticaret hayatında para kullanmışlardır.
Bu üç olayın ortak yönü nedir?

A) Meydana geldikleri dönemlerdeki toplum yapısını yansıtmaları
B) Bu tür olayların ilk örnekleri olmaları
C) Oluşmalarında birbirlerinden etkilenmeleri
D) Uluslararası ilişkileri içermeleri
E) Uluslararası etkileşimi hızlandırmaları
(1982 - ÖSS)


Yazı, antlaşma, para, alfabe gibi icat ve gelişmeler ilk defa İlk Çağ’da gerçekleştirilmiştir. Ortak özellikleri alanlarında ilk örnekleri teşkil etmeleridir. A, C, D ve E seçenekleri ise
B seçeneğinin sonuçlarıdır.



3. İlkçağ’da, Mezopotamya’nın kuzeyine Yukarı, güneyine Aşağı Mezopotamya dendiği halde, Mısır’ın kuzeyine Aşağı, güneyine Yukarı Mısır denmiştir.
“Yukarı ve Aşağı” şeklindeki bu belirlemeler neye dayanarak yapılmıştır?

A) Ekvatora olan uzaklığa
B) Ovaların konumuna
C) Yerleşim merkezlerinin dağılışına
D) Nehirlerin akış yönüne
E) Dağlık bölgelerin konumuna
(1983 - ÖSS)


Mezopotamya’da eğim kuzeyden güneye doğru azalırken Mısır’da güneyden kuzeye doğru azalmaktadır. Her nehir gibi Fırat, Dicle ve Nil nehirleri yukarıdan aşağıya doğru akmaktadır. Bu nedenle Mezopotamya ve Mısır’da “aşağı”
ve “yukarı” şeklindeki belirlemeler nehirlerin akış yönüne göre yapılmıştır.



4. İlkçağ’da Fenike, Ortaçağ’da Venedik ve Ceneviz, Yeniçağ’da Portekiz ve İspanya, Yeniçağ’da da İngiltere en çok hangi başarılarıyla ün kazanmışlardır?

A) Güzel sanatlar B) Devlet yönetimi
C) Deniz ticareti D) Bilimsel çalışmalar
E) Harp sanatı
(1983 - ÖSS)


Fenike, Portekiz, İspanya, Venedik, Ceneviz ve İngiltere yaşadıkları çağlarda deniz ticaretiyle üstünlük kurmuşlar ve ün kazanmışlardır.




5. Hitit Krallığı, feodal beyliklerden oluşmuş bir devletti. Daha sonraları bu beylikler kaldırılmış, yerlerine valiler atanmıştır.
Bu değişiklikle ulaşılmak istenen amaç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Saltanat kavgalarını önlemek
B) Beylerden, daha önemli görevlerde yararlanmak
C) Merkezi yönetimi güçlendirmek
D) Beyler arasında anlaşmazlık çıkmasını önlemek
E) Yönetimde, yetenekli kişilere görev vermek
(1990 - ÖSS)


Hititler ilk dönemlerde feodal bir devletti. Yeni krallık zamanında feodal beylikler kaldırılarak yerine valiler gönderildi. Böylece devlet merkezi bir şekil aldı. Diğer seçenekler daha çok kralların hanedandan ve ülkenin ileri gelenleri arasından seçilmesiyle ilgili yorumlardır. Bundan dolayı cevap olamazlar.



6. Tarihte ticaret alanında değiş-tokuş usulünün ortadan kalkmasını ve böylece, ekonomik hayatın büyük ölçüde gelişmesini sağlayan buluş aşağıdakilerden hangisidir?

A) Pusula B) Para C) Yazı

D) Takvim E) Kâğıt
(1990 - ÖSS)


Soruda belirtilen bütün gelişmeler paranın bulunmasıyla gerçekleşmiştir. Parayı ilk bulan Lidyalılardır. Diğer seçeneklerin ekonomik hayatı yönlendirme bakımından önemli bir etkileri yoktur.




7. Kudüs’ün aşağıdaki özelliklerinden hangisi, bu kentin hem Museviler hem Hıristiyanlar, hem de Müslümanlarca kutsal sayılmasında başlıca etkendir?

A) Bu dinlere inanan insanların birlikte yaşadığı bir yer olması
B) Bu dinlerce önemli sayılan mabetlerin bulunması
C) Çeşitli uygarlıkların izlerini taşıması
D) Uzun süre ticaret merkezi olması
E) Önemli bir jeopolitik konumda bulunması
(1991 - ÖSS)


Kudüs’ün kutsal sayılmasında tek tanrılı dinlerin önemli mabetlerinin burada bulunması en önemli etkendir. Musevilerin Ağlama Duvarı, Hristiyanların Kamame Kilisesi, Müslümanların Mescid-i Aksa’sı Kudüs’tedir.



8. Mısır’da, öğütleri ve ahlak kurallarını kapsayan, M.Ö. 3000 yıllarına ait edebi eserler bulunmuştur. Anadolu’nun tarih öncesi dönemlerini aydınlatan, aynı yıllara ait buluntular arasında bu tür eserlere rastlanmamaktadır. Anadolu’da aynı döneme ait buluntular sadece günlük işlerde kullanılan eşyalardan oluşmaktadır.
Bu farkın, Anadolu’nun hangi özelliğinin bir sonucu olduğu savunulabilir?

A) Önemli ticaret yolları üzerinde bulunmasının
B) Sık sık istilaya uğramasının
C) İhtiyaçların Mısır’dakinden farklı olmasının
D) Yazıya geçişin daha geç başlamasının
E) Verimli topraklara sahip olmasının
(1992 - ÖSS)


M.Ö. 3000 yıllarında Mısır’da yazı kullanılırken aynı tarihte Anadolu’da henüz yazı bilinmiyordu. Anadolu’da yazılı devirlere M.Ö 2000’li yıllarda Kayseri - Kültepe’de Asurlulara ait yazılı tabletlerin bulunması ile geçilmiştir.



9. Atina şehir devletinde halkın yardımıyla başa geçen Klistenes, sınıf ayrılığını ortadan kaldırmaya çalışmış, halk meclisi kurmuş, bu meclise geniş yetkiler vermiştir.
Klistenes’in bu reformlarla ulaşmak istediği amaç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Halkın ülke dışına göçünü önlemek
B) Kanunları yazılı hale getirmek
C) Halkı dış saldırılara karşı korumak
D) Yunan şehir devletlerini birleştirmek
E) Halkın yönetime katılımını artırmak
(1993 - ÖSS)


Arhon seçilen Klistenes M.Ö. 506 yılında kitlelerin ülkenin siyasal yaşamında artan rolünü göz önünde tutarak Atina rejimini demokratlaştırmaya başladı. Demokrasinin ilk örneklerinin görüldüğü Atina demokrasisi bir sınıf demokrasisidir. Halk meclisi içinde kölelere yer verilmemiştir. Klistenes soylu sınıfını biraz daha geniş tutmak ve böylece zenginleşenlere de temsil hakkı vermek istemiştir.



10. İlkçağ’da İyonya’da;
– Tales ilk kez güneş tutulmasını hesaplamış
– Pisagor ilk kez dünyanın yuvarlak olduğunu ileri sürmüştür.
İyonya’daki bu gelişmeler aşağıdakilerden hangisini gösterir?

A) Çeşitli etnik grupların bir arada yaşadığını
B) Bilimsel çalışmalar yapıldığını
C) Yöneticilerin çok sık değiştiğini
D) İlk yerleşim yerlerinin burada kurulduğunu
E) İnsanların gelir düzeyine göre sınıflara ayrıldığını
(1994 - ÖSS)


Sorudaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi Tales ve Pisagor gibi bilginler İyonya’daki ortamın da etkisiyle bilimsel çalışmalar yapmışlardır. Diğer seçeneklerin, soru kökündeki bilgi ile bir ilişkisi yoktur.
İyonya’da serbest düşüncenin gelişmesi ve ekonomik gelişmeler, bilimsel çalışmaları hızlandırmış ve İyonya’yı önemli bir kültür merkezi haline getirmiştir



11. Urartuların mezarlarını oda ve ev biçiminde yapıp içine çeşitli eşyalar koymaları aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) Ticarette değiş - tokuş usulünü uyguladıklarının
B) Mimarlıkta geliştiklerinin
C) Birden fazla tanrıya inandıklarının
D) Barış içinde yaşadıklarının
E) Hayatın ölümden sonra da devam ettiğine inandıklarının
(1994 - ÖSS)


Urartular da Mısırlılar gibi öldükten sonra yeni bir hayatın başlayacağına inanıyorlardı. Bundan dolayı mezarlarını ev biçiminde yaparak içine kullanılacak eşya yerleştirmişlerdir. A, B, C ve D seçeneklerinin mezarların yapılmasıyla bir ilgisi yoktur.



12. Bizans’ta sanatçılar dinin ve imparatorluğun emrinde çalışmışlardır.
Buna göre Bizans’ta sanatçıların aşağıdakilerin hangisi bakımından engellendiği savunulabilir?

A) Anadolu topraklarında var olmuş çeşitli uygarlıklardan yararlanmaları
B) Siyasi otoriteyi artırmada yardımcı olmaları
C) Süslemeye dayalı eserler yapmaları
D) Yönetimden maddi destek almaları
E) İşleyecekleri konuları özgürce seçmeleri
(1995 - ÖSS)


Sanat ve düşünce adamları Bizans’ta Ortodoks Kilisesi’nin ve imparatorun kontrolünde faaliyet göstermekte idiler. Bu durum sanatçıların serbest hareketlerine zaman zaman sınırlama getirmekte idi. Bu da sanatçıların her konuyu işlemelerine engel olmaktaydı. Hükümdarın yanında yer almayan sanatçılar devamlı cezalandırılmıştır.



13. İlkçağ’da Mısır’da tarım ürünlerinden alınan verginin belirlenmesi matematiğin, Nil nehrinin taşma zamanının hesaplanması astronominin, Nil sularının taşmasıyla bozulan arazi sınırlarının yeniden saptanması ise geometrinin gelişmesinde etkili olmuştur.
Yukarıda verilen bilgilere dayanarak aşağıdaki genellemelerin hangisine ulaşılabilir?

A) İhtiyaçlar insanları bilimsel çalışmaya yönlendirmiştir.
B) Coğrafi konum tarımda verimliliği etkilemiştir.
C) Doğa olayları kontrol altına alınmıştır.
D) İnsanların yerleşik hayata geçmesinin bir nedeni tarımdır.
E) İnsanlar arasında kültür benzerlikleri vardır.
(1995 - ÖSS)


Bilimsel çalışmalar ve araştırmalar merak ve şartların zorlaması ile meydana gelmektedir. Soruda da görüldüğü gibi Nil nehrinin (taşma - çekilme) hareketleri bir takım zorluklar çıkarmış, bu da bazı bilimlerin gelişmesini sağlamıştır.
B, C, D ve E seçenekleri soruda verilen açıklamalardan çıkarılabilecek yorumlar değildir.



14. Hititlerde tarih yazıcılığı ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi, tarafsız tarih anlayışının bir göstergesidir?

A) Yıllıkların, Sümer çivi yazısıyla yazılması
B) Yıllıkların, kralların yaptıkları işler konusunda bilgi vermek için yazılması
C) Kralların, zaferleri kadar yenilgilerini de yıllıklara yazdırmış olmaları
D) Yıllıkların, özellikle ünlü kralların dönemlerini içermesi
E) Yıllıkların edebi dille yazılmış olması
(1998 - ÖSS)


Soruda tarihi olayların objektif incelenmesi ve tarih çinin tarafsızlığı gündeme getirilmektedir. Psikolojik olarak insanlar genellikle kendilerinin iyi ve güzel yönlerini ortaya koyarlar. Hitit yıllıklarında kralların zafer ve yenilgilerini bir arada yazdırmaları onların tarafsızlığını ve yıllıkların da tarafsız tarih anlayışına uygun olduğunu göstermektedir.



15. Konya yöresinde bakır ve kurşun madenleri bulunmadığı halde, bu yöredeki Çatalhöyük’te bu madenlerden yapılmış boncuk ve yüzük gibi takılar bulunmuştur.
Bu bilgiler Çatalhöyük’te yaşamış olan kültür ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi için kanıt olabilir?

A) İnsanları bir arada yaşamaya zorlayan bir otorite vardır.
B) Maden bu kültürde öteki kültürlerden daha önce kullanılmıştır.
C) Verimli bir yörede bulunulmasına karşın tarıma önem verilmemiştir.
D) Başka toplumlarla ticaret yapılmıştır.
E) Süsleme, bu kültürde çok önemli bir ihtiyaçtır.
(1999 - ÖSS)


Soruda verilen bilgiler dikkate alındığında; A seçeneğindeki idari bir otoriteden ve güçten bahsedilmediği açıkça görülmektedir. Verilen öncülde zamandan bahsedilmediği için hangi kültürün madeni daha önceden kullandığı bilinmemektedir. Yine C seçeneğinde verilen tarım faaliyetlerine öncülde yer verilmemiştir. E seçeneğindeki süslenme her toplum için ihtiyaçtır. Ancak süslenme işinin temel kuralı bakır ve kurşun madeni olmadığı gibi illa da dışarıdan getirilen madenlerden süs eşyası yapılmasını da gerektirmez.
Çatalhöyük’te bulunmayan madenlerden süs eşyaları yapılması, bu madenlerin dışarıdan gelmesiyle açıklanabilir. Bu da diğer toplumlarla ticaret yapıldığını göstermektedir.



16. Hattuşaş’ta bulunan ve Hititlerle Mısırlılar arasında yapılan Kadeş Barışı ile ilgili olan metinde, antlaşmaya Hitit Kralı Hattuşili’nin mühürü yanında, Hitit Kraliçesi Pudahepa’nın mühürü de basılmıştır.
Bu bilgi aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) Antlaşmanın eşit koşullar altında yapıldığının
B) İki devletin yöneticileri arasında akrabalık kurulduğunun
C) Antlaşmanın uzun süre yürürlükte kalacağının
D) Kraliçenin devlet işlerinde söz sahibi olduğunun
E) Eski Anadolu’da, yasaların kadınları koruduğunun
(1999 - ÖSS)


Soruda tarihte bilinen ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşması’nın imzalanmasıyla ilgili bilgi verilmiştir. Paragrafta Hitit kralının yanında Hitit kraliçesinin de imzasından bahsedilmiştir. Kralın resmi protokol ve antlaşmaları imzalaması normal bir durumdur. Kraliçenin de uluslararası bir antlaşmaya mührünü vurması devlet işlerinde söz sahibi olduğunu göstermektedir.
 
Kurtuluş Savaşı'na Hazırlık Dönemi – 35 soru

1. Kurtuluş Savaşı’mızın devam ettiği yıllarda samimi yurtseverler arasında laikliğe karşı olanlar, saltanat ve hilafet yanlıları da vardı.
Mustafa Kemal Paşa’nın böyle farklı düşüncede olan kişileri tek amaçta birleştirmesinde aşağıdakilerden hangisi etkili olmuştur?

A) İstanbul Hükümeti’nin dışında yeni bir hükümet kurması
B) Son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nin düşmanlar tarafından dağıtılmasını protesto etmesi
C) Yurtseverlik duygusunun gelişmesine önem vermesi
D) İstanbul Hükümeti emrinde önemli görevler almış olması
E) Yurdun kurtarılmasına öncelik vererek, devrimleri sonraya bırakması
(1981 - ÖSS)


Mustafa Kemal Paşa Kurtuluş Savaşı'nda yapacağı işleri ikiye ayırmıştır. Birincisi ülkeden düşmanları çıkarıncaya kadar mücadele etmek, İkincisi ise ülkenin kurtarılmasından sonra inkılâpları gerçekleştirmek.
Mustafa Kemal’i başarıya götüren olay asıl düşüncesini sonraya erteleyerek ülkenin kurtuluşu için farklı düşüncedeki insanları bir araya toplamasıdır.



2. “Mustafa Kemal Paşa, Mondros Ateşkes Antlaş-ması’ndan sonra Türk ulusunu tehlikelere karşı uyarmak ve harekete geçirmek amacıyla Havza ve Amasya’da genelgeler (tamimler) yayınlamıştır.”
Bu genelgelerin Türk ulusu üzerinde etkili olduğunu gösteren ilk belirti ne olmuştur?

A) Anadolu’da, İtilaf Devletleri’ne karşı protesto ve mitingler yapılması
B) Osmanlı Mebuslar Meclisi kararlarının, İtilaf Devletleri’nin isteklerine uymaması
C) Amasya’da Mustafa Kemal’in İstanbul Hükümeti temsilcisi Salih Paşa ile görülmesi
D) Erzurum ve Sivas’ta kongreler yapılması
E) İlk TBMM’ye, Osmanlı Mebuslar Meclisi üye-lerinin de alınması
(1981 - ÖSS)


Havza ve Amasya Genelgeleri işgal tehlikesine karşı halkı uyarmak için yapıldığına göre ilk etkileri halkın işgalleri protesto ettiği mitingler düzenlemek olmuştur. İstanbul’daki mitingler ve protestolar B, C, D ve E seçeneklerindeki olaylardan önce gerçekleştirmiştir.



3. “Son Osmanlı Mebuslar Meclisi, seçimle gelen üyelerden oluşmuştu. Bu Meclis İtilaf Devletleri’nce kapatıldı. Bunun üzerine bazı Meclis üyeleri yeni kurulan TBMM’ye katıldılar.”
Osmanlı Mebuslar Meclisi üyelerinin ilk TBMM’ye üye kabul edilmeleri, TBMM’nin hangi kararına dayandırılabilir?

A) Meclis, yürütme yetkisini hükümet eliyle kullanır.
B) TBMM’nin üstünde bir kuvvet yoktur.
C) Yasama ve yürütme yetkileri TBMM’de toplanır.
D) Vatanın geleceğini ulusal irade belirleyecektir.
E) Meclisin başkanı, hükümetin de başkanıdır.
(1981 - ÖSS)


Soru kökünden hareketle Son Osmanlı Mebuslar Meclisi, üyeleri seçimle belirlendiğinden dolayı ulusal irade ile oluşmuştur. Bu üyelerin yeni açılan TBMM’ye üye kabul edilmeleri, bunların önceden seçilmiş olmalarından kaynaklanıyor. Yani her durumda ülkenin geleceğini ulusal irade belirleyecektir. TBMM’nin tavrı bu özellikle açıklanabilir.



4. Amasya Genelgesi’nin Kurtuluş Savaşı’mızdaki önemi en çok hangi özelliğinden kaynaklanmaktadır?

A) Anadolu ve Trakya’nın her yanına duyurulmuş olmasından
B) Kurtuluş Savaşı’nın gerekçesi ve yöntemini belirtmesinden
C) İşgallerin başlamasını izleyen günlerde hazırlanmış olmasından
D) Halkı,düşmana karşı silahlı direnişe çağırmış olmasından
E) İstanbul Hükümeti’ne karşı bir hareket niteliği taşımasından
(1983 - ÖSS)


Amasya Genelgesi, Kurtuluş Savaşı’nın başlamasından hemen sonra 22 Haziran 1919'da ilan edilmiş ilk önemli genelgelerdendir. Mustafa Kemal Paşa bu genelgeyle Kurtuluş Savaşı’nın planını açıklamıştır. Kurtuluş Savaşı’nın planında bu genelge ile savaşın nasıl ve niçin yapılacağını da belirtmiştir.



5. “İtilaf Devletleri, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin dağıtılması yönünde ciddi önlemler almazlarken, son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nin Misak-ı Milli doğrultusunda kararlar alması üzerine bu Meclis’i kapatmışlardır.”
İtilaf Devletleri’nin Erzurum ve Sivas Kongrelerine karşı önlem almamış olmaları nasıl açıklanabilir?

A) Kongre üyelerinin tepkilere karşı çok geniş önlemler almış olmalarıyla
B) Erzurum ve Sivas’ın İstanbul’dan çok uzak olmasıyla
C) Anadolu hareketinin önemini anlamaktan uzak olmalarıyla
D) Kendi aralarında ortak bir amacın sağlanmamış olmasıyla
E) İstanbul Hükümeti’nin gücüyle bu kongrelerin dağıtılacağına inanmalarıyla
(1984 - ÖSS)


İtilaf Devletleri Kurtuluş Savaşı’nın başlarında Anadolu’da cereyan eden olaylara; kişisel bir hareket ve bir Osmanlı subayının yani Mustafa Kemal’in devlete karşı bir isyanıdır şeklinde bakıyorlardı. Bundan dolayı kongrelere karşı sert önlemler almadılar. Fakat Son Osmanlı Meclisi’nde genellikle milli teşkilat yanlılarının çalışmalarıyla Misak-ı Milli ilan edilince bunu çıkarlarına uygun görmediler. Bunun sonucunda harekete geçerek Misak-ı Milli’yi ilan eden Meclisi kapattılar.



6. Mustafa Kemal Paşa’nın Kurtuluş Savaşı’nın devam ettiği yıllarda Türk ulusuna “Ulusun geleceğini, ulusun kendi iradesi belirleyecektir.” ilkesini benimsetmeye çalışmasının temel amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Saltanatı yabancı güçlerin etkisinden kurtarmak
B) Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini birleştirmek
C) Mebuslar Meclisi’nin toplanmasını sağlamak
D) Yönetim şeklini değiştirmek
E) Padişahlığın yetkilerine ortak olmak
(1985 - ÖSS)


Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla başlayan Kurtuluş Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’nin artık yok sayılması gerektiğini halka devamlı telkin etmiştir. Tabii olarak halkın kendi iradesiyle kendi geleceğini belirlemesi açıkça yönetim şeklini değiştirmektir. Amasya Genelgesi’nde ifade edilen bu temel ilke ile Kurtuluş Savaşı'nın başından itibaren yeni bir yönetim şekli amaçlanmıştır.



7. Erzurum Kongresi kararları arasında, “ulusal iradenin ve toplanan ulusal güçlerin padişahlık ve halifelik makamını kurtaracağı” hükmü de yer almıştır.
Ulusal egemenlik anlayışına ters düşen böyle bir karar alınmasının temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Ortamın böyle bir değişikliğe hazır olmaması
B) İtilaf Devletleri’nden çekinilmesi
C) İmparatorluğun çökmesinin önlenmek istenmesi
D) Osmanlı Hükümeti’nin desteğine ihtiyaç duyulması
E) Halifeliğin gücünden yararlanmak istenmesi
(1986 - ÖSS)


Kurtuluş Savaşı’mızın devam ettiği günlerde samimi yurtseverler arasında her türlü düşünceye sahip insanlar da vardı. Mücadeleye katılanlardan büyük çoğunluğu hala Osmanlı Devleti’nin yeniden canlandırılabileceği görüşünde idi. Mustafa Kemal mücadele edenleri bölmemek için onların da isteklerini dikkate almıştır. Çünkü ortam başka türlü davranmaya uygun değildi.



8. Son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nde alınacak kararların taslağını Mustafa Kemal Paşa hazırladığı halde, sadece vatanın bütünlüğünü korumaya yönelik kararlarda bu taslağa uyulmuş, diğerlerinde uyulmamıştır.
Mebusların böyle farklı kararlar almalarında aşağıdakilerden hangisi en çok etkili olmuştur?

A) Çoğunluğun saltanata bağlı olması
B) Kendi çıkarlarını koruma çabasına girmeleri
C) Demokratik kurallara uymaya çalışmaları
D) İtilaf Devletleri’nin baskısından korkmaları
E) Çoğunluğun manda taraftarı olması
(1986 - ÖSS)


Son Osmanlı Mebuslar Meclisi Osmanlı Devleti’nin bir yasama organıdır. Doğal olarak bu meclis Osmanlı Devleti'nin yaşamını devam ettirmek için kararlar almıştır. Bundan dolayı Mebusan Meclisi üyeleri vatanın bağımsızlığı ile ilgili kararlarda tereddüt göstermemişlerdir. Ancak Mecliste, Müdafaa-i Hukuk Grubu ve Mustafa Kemal’in başkan seçilmesi gibi durumlarda ilgisiz davranmışlardır. Bunun nedeni de saltanata olan bağlılıklarıdır.



9. Osmanlı Mebusan Meclisi, dağıtılmadan önce Misak-ı Milli’yi kabul ederek Türk yurdunun parçalanmasına razı olmadığını ortaya koymuştur.
Bu duruma rağmen Sevr Antlaşması’nı kabul etmekle padişah aşağıdakilerden hangisine ters düşmüştür?

A) Çoğunluğun görüşüne
B) Azınlık çıkarlarına
C) Monarşik anlayışa
D) İtilaf Devletleri’nin görüşüne
E) Mondros Antlaşması hükümlerine
(1987 - ÖSS)


Çok ağır şartlar taşıyan Sevr Antlaşması Kurtuluş Savaşı’nın amaçlarına ters bir uygulama idi. Türk halkı bağımsızlık için mücadele verirken, Sevr adıyla yeniden esaret dönemini başlatacak bir antlaşma kabul edilmektedir. Padişahın bu tavrı Türk milletinin tutumuna ters bir girişimdir. Türk milleti bu antlaşmaya karşı büyük bir mücadelenin içinde olmuştur.



10. Misâk-ı Millî belgesinde Batum, Ardahan, Kars ve Batı Trakya için gerekirse serbest oylama yapılabileceği görüşü yer almıştır.
Bu yörelerin hangi özelliğinden dolayı serbest oylamanın çıkarlarımıza uygun olacağı düşünülmüştür?

A) Stratejik bakımdan önemli bölgelerde olmaları
B) Uzun süreden beri Osmanlı yönetiminde bulunmaları
C) Halkın çoğunluğunun Türk ve Müslüman olması
D) Verimli tarım topraklarına sahip olmaları
E) Temsilcilerinin Meclis-i Mebusan’da etkili olmaları
(1987 - ÖSS)


Wilson Prensipleri’ne göre çoğunlukta olunan yerlerde toplumlara Self-Determinasyon verilecekti. Bunun anlaşılması için halk oylaması (plebisit) yapılacaktı. Değişik sebeplerle kaybettiğimiz Kars, Ardahan, Batum ve Batı Trakya’nın yeniden kazanılması için Mebuslar Meclisi halk oylaması yapılmasını Wilson’a dayanarak istemektedir. Bu bölgelerde Türk ve Müslüman nüfus her yönüyle fazlaydı. Buna güvenerek halk oylaması istenmiştir.



11. Amasya Genelgesi’nde, Sivas’ta toplanacak kongre için gelecek temsilcilerin seçimini Müdafaa-i Hukuk-u Milliye, Redd-i İlhak Cemiyeti ve belediyelerin yapması istenmiştir.
Bu yolla ulaşılmak istenen temel amaç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Müdafaa-i Hukuk derneklerinin kurulmasını teşvik etmek
B) Müdafaa-i Hukuk derneklerinin gücünü Türk halkına duyurmak
C) İşgal kuvvetlerinin dikkatini Sivas’ta yapılacak kongreye çekmek
D) Milletin güvenini kazanmış, Milli Mücadele taraftarı kişilerin seçilmesini sağlamak
E) Temsilcilerin can ve mal güvenliklerini sağlamak
(1987 - ÖSS)


Müdafaa-i Hukuk-u Milliye, Redd-i İlhak Cemiyeti ve belediyeler gibi kuruluşlar, halkın en ileri gelenlerinin seçildiği ve her yönüyle milletin güvenini kazanmış kişilerden oluşuyordu.
Zaten bu kuruluşlar işgallere birer tepki olarak milletin ileri gelenlerinin halkı örgütlemesiyle kurulmuştu. Sivas’a gidecek delegelerin bu üç kuruluş tarafından seçilmesiyle kurtuluş mücadelesini halka mal etmek daha kolay ve hızlı olacaktı.


12. “Çağımızda ulusal iradeye uyulması zorunludur. Bu nedenle Meclisin toplantıya çağrılması gerekir. Bu yolla, ulus ve ülkenin kaderi üzerinde alınacak kararların Meclis denetimine sunulması şarttır.”
Sivas Kongresi’nde alınan bu karar, aşağıdakilerden hangisinin gerçekleştirilmesi için atılmış olan önemli bir adımdır?

A) Medeniyetçilik B) Devletçilik

C) Laiklik D) Demokrasi

E) Kanun önünde eşitlik
(1987 - ÖSS)


Meclisin toplantıya çağrılmasıyla ulusal iradenin egemenliği hakim kılınmak istenmektedir. Ulusal iradenin ülkenin kaderine el koyması ve alınacak kararların meclisin denetimine sunulması demokrasinin gerçekleştirilmesi amacını taşımaktadır.



13. Misak-ı Milli belgesinde politik, ekonomik ve mali gelişmemizi köstekleyen ve hukuk alanında hâki-miyetimizi sınırlayan imtiyazların ortadan kaldırılması hükmü bulunmaktaydı.
Bu hükümle, aşağıdakilerden hangisinin ortadan kaldırılması amaçlanmıştır?

A) Dine dayanan devlet düzeninin
B) Osmanlı saltanatının
C) Aşar vergisinin
D) Eski eğitim sisteminin
E) Kapitülasyonların
(1988 - ÖSS)


Misâk-ı Milli 28 Ocak 1920’de ilan edilmiştir. A, B, C ve D seçeneklerinde verilen gelişmeler Kurtuluş Savaşı’nın bitiminden sonra meydana gelen olaylardır. Zaten soruda verilen ekonomik, mali, politik ve hukuki alandaki sınırlamalar yani imtiyazlar, kapitülasyonlar anlamına gelmektedir.



14. Osmanlı İmparatorluğu’nda, İtilaf Devletleri’nin aşağıdaki girişimlerinden hangisi doğrudan “milli iradeyi” yok etmeyi amaçlamıştır?

A) Boğazların yönetimine el koymaları
B) Mebusan Meclisi’ni dağıtmaları
C) Osmanlı ordusunun büyük bir kısmını terhis ettirmeleri
D) Karadeniz kıyısındaki bazı önemli noktaları kontrol altına almaları
E) Ulaşım ve haberleşme sistemlerinin işletilmesine el koymaları
(1989 - ÖSS)


Milli irade seçimle belirlenir ve mecliste ortaya çıkar. Seçeneklerde milli irade ile ilgili olan olay Mebusan Meclisi’dir. A, C, D ve E seçenekleri daha çok bağımsızlıklara sınırlama getiren hükümlerdir.



15. Sivas Kongresi’nde “manda” sorunu tartışmalara yol açmış, bazı yurtseverler Amerikan mandasını savunmuş, fakat sonuçta bu görüş reddedilmiştir.
Manda yönetiminin reddedilmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) İstanbul Hükümeti’nin manda isteğine tepkisiz kalması
B) İstanbul Hükümeti’nin kongreye açıkça cephe alması
C) Manda yönetiminin iyi bilinmemesi
D) İngiliz ve Amerikan mandası isteyenler arasında görüş birliği sağlanmaması
E) Manda yönetiminin ulusal bağımsızlığa ters düşmesi
(1990 - ÖSS)


Kurtuluş Savaşı yıllarının çok zor şartlar altında yaşanması bazı yurtseverlerin bile umutsuzluğa kapılarak başka bir güce dayanma ihtiyacını ortaya koydu. Fakat Kongre’ye, halkı temsil eden ve toplumun ileri gelen çok seçkin kimseleri katılıyorlardı. Sivas Kongresi’ne katılanlar Kurtuluş Savaşı’nın en önemli amacı olan ulusal bağımsızlığı zedeleyen bir kararı Mustafa Kemal Paşa’nın başarılı bir politikasıyla almaktan son anda vazgeçtiler.



16. Mustafa Kemal, anayurdun parçalanması tehlikesi karşısında ülke çapında bir kongre yaparak Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetlerini birleştirmiştir.
Mustafa Kemal’in bu yolla ulaşmak istediği ilk amaç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Saltanatı kaldırmak
B) Yeni bir anayasa hazırlamak
C) Kurtuluş Savaşı’nı tek elden yönetmek
D) Cumhuriyeti ilan etmek
E) Halifeliği kaldırmak
(1990 - ÖSS)


Mondros Ateşkes Antlaşması sonucu başlayan işgallere karşı Türk halkı tehlike sezdiği yerlerde cemiyetler kurarak örgütlenme yoluna gitmiştir. Bu cemiyetler kendi başlarına örgütlenerek kararlar alıyordu. Çok sayıda olan bu cemiyetler arasında anlaşmazlıklar bazen de rekabet ortamı doğuyordu. Dolayısıyla bu cemiyetlerin bir araya getirilmesi ve tek elde toplanması gerekiyordu. Bu durum Kurtuluş Savaşı’nın daha çabuk ve düzenli olmasını sağlayacaktı.



17. İstanbul Hükümeti Amasya Protokolü’nde yer alan “Temsil Kurulu’nun rızası olmadan düşmanlarla barış görüşmelerine gidilmemesi” kararını reddetmiş, “Mebusan Meclisi’nin toplanması” kararını ise kabul etmiştir.
İstanbul Hükümeti’nin Temsil Kurulu’na verilmek istenen yetkiyi kabul etmemekle ulaşmak istediği amaç aşağıdakilerden hangisidir?

A) İstanbul’un işgal edilmesini engellemek
B) Temsil Kurulu’nu Osmanlı Meclisi’nde etkili hale getirmek
C) İtilaf Devletleri’yle ilişkileri geliştirmek
D) Merkezi otoriteyi kurmak
E) Milli birliği sağlamak
(1991 - ÖSS)


İstanbul Hükümeti “Temsil Kurulu’nun rızası olmadan düşmanlarla barış görüşmelerine gidilmemesi” kararını kabul etseydi kendi üzerinde bir gücün varlığını kabullenmiş olacaktı.
Bu da merkezi otoritenin bozulması demekti.


18. Mustafa Kemal’in Son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nde Müdafaa-i Hukuk Grubu oluşturulmasını istemesinin amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Vatanın bütünlüğünün korunması yolunda kararlar almak
B) Padişahın yetkilerini artırmak
C) Hükümette değişiklik yapılmasını sağlamak
D) Meclisin toplanabilmesi için gerekli çoğunluğu sağlamak
E) Yasama ve yürütme organları arasında uyum sağlamak
(1991 - ÖSS)


Mustafa Kemal Meclis-i Mebusan’ın, vereceği bütün kararlarda milletin kuvvetine dayanmasını istiyordu. Bu ise Mecliste kuvvetli bir grubun meydana gelmesiyle sağlanabilirdi. Anadolu adına seçilen bu milletvekillerinin bir araya gelmeleriyle vatanın bütünlüğünü ilgilendiren kararlar alınabilirdi. Bunun için Mustafa Kemal Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu ısrarla kurmak istiyordu.



19. Sivas Kongresi’nden sonra Temsil Kurulu, İstanbul Hükümeti ile yönetim yönünden ilişkiyi ve her türlü haberleşmeyi kesmiş, İstanbul’dan Anadolu’ya atanan komutan ve valileri kabul etmeyerek geri göndermiştir.
Temsil Kurulu’nun bu tutumunun amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) İtilaf Devletleri’nin dostluğunu kazanmak
B) Yerel yönetim birimi sayısını azaltmak
C) İstanbul Hükümeti’ne bağlı olmadığını göstermek
D) Düzenli ordu kurmak
E) Anadolu’daki ayaklanmaları önlemek
(1992 - ÖSS)


Sivas Kongresi ulusal nitelikli bir kongre olduğundan dolayı ortaya çıkan Temsil Kurulu da bütün Anadolu’yu temsil etmektedir. Fakat Temsil Kurulu Anadolu’da kendini kabul ettirmek, kendi başına ve gücünü halktan alan bir kuruluş olduğunu göstermek amacıyla İstanbul Hükümeti’ne karşı boykot kararı almıştır.
Boykotlar Temsil Kurulu’nun Anadolu’daki otoritesini artırmakla birlikte tamamen bağımsız ve İstanbul’a bağımlı olmadığını göstermiştir.



20. Amasya Genelgesi’nde, Sivas’ta toplanacak ulusal kongreye katılacak üyelerin, Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyetleri ve belediye başkanları aracılığıyla seçilmeleri istenmiştir.
Bu isteğin amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Hilafet ordusunu yıpratmak
B) Kararların, halkın istekleri doğrultusunda alınmasını sağlamak
C) Anadolu’da toplanacak kongrelerin sayısını artırmak
D) Yerel direnişleri başlatmak
E) İşgal güçleri arasında görüş ayrılığı yaratmak
(1992 - ÖSS)


Sivas Kongresi ulusal bir kongre olacağından dolayı buraya gelecek kimselerin halkı temsil etmeleri şart koşulmuştur. Mustafa Kemal Paşa, kurtuluş hareketini halka maletmek ve mücadele için gerekli kararları halkın almasını sağlayarak örgütlenmeyi hızlandırmak istemiştir.



21. Milli Mücadele döneminde İtilaf Devletleri, Mebuslar Meclisi’nin toplanması için işgal altındaki bölgelerde yapılan seçimleri engelleyecek bir harekette bulunmamışlardır. Fakat Mecliste Misâk-ı Millî ilan edilince Meclisi basmışlar, mebusların bazılarını tutuklayarak sürgüne göndermişlerdir.
İtilaf Devletleri’nin tutumlarındaki bu değişikliğin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Türk halkına sempatik görünmek istemeleri
B) Meclisin İstanbul’da toplanmasına karşı olmaları
C) Alınan kararları beklentilerine aykırı bulmaları
D) İstanbul Hükümeti ile Anadolu arasında anlaşma ortamının doğmasını istemeleri
E) Türk halkının kendileri ile barış yapacağına inanmaları
(1994 - ÖSS)


Soru kökünde de belirtildiği gibi İtilaf Devletleri seçimlere karışmamışlardır. Çünkü seçilenlerin İtilaf Devletleri’nin çıkarlarına aykırı davranacaklarını beklememektedirler. Ancak ortaya çıkan tablo çok farklı olmuş, Misâk-ı Millî gibi bir belgenin kabulü doğrudan işgallere karşı bir tepki özelliği gösterdiği için Meclis-i Mebusan’ı kapatmışlardır.



22. Erzurum Kongresi’nde yalnızca iç politikayı ilgilendiren ilkeler değil, bazı dış politika ilkeleri de belirlenerek ilan edilmiştir.
Erzurum Kongresi’nin bu tutumu aşağıdakilerden hangisini gösterir?

A) Meclis gibi hareket edildiğini
B) İstanbul Hükümeti’ne yardımcı olunmak istendiğini
C) Ekonomik sorunlara siyasi sorunlardan daha çok önem verildiğini
D) Yabancı ülkelerle ilişkilerin arttığını
E) İtilaf Devletleri’nin Anadolu harekatına bakış açısının değiştiğini
(1994 - ÖSS)


Demokratik sistemlerde iç ve dış politikanın temel esaslarını meclisler belirlemektedir. Bu genel bir prensiptir. Erzurum Kongresi ulusal direniş için gerekli iç ve dış politikayla ilgili kararlar aldığına göre meclis gibi hareket ettiği anlamına gelir.



23. Son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına seçilen mebuslar Cemiyetin adını taşıyan grup yerine Felah-ı Vatan adıyla yeni bir grup kurmuşlardır.
Bu durum aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) Ulusal kurtuluş harekâtının başlatılmak istendiğinin
B) Mebusların görüşlerini değiştirdiklerinin
C) İşgal kuvvetlerinin Mebuslar Meclisi üzerindeki baskılarının azaldığının
D) İstanbul’un işgal edilmesinin engellenmek istendiğinin
E) Padişahın yetkilerinin sınırlandırıldığının
(1994 - ÖSS)


Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu adına seçilen milletvekilleri İstanbul’a vardıklarında ilk olarak Mustafa Kemal’in direktifleri doğrultusunda adına seçildikleri grubu kuracaklardı. Fakat Mustafa Kemal’in ifadesiyle inançsız, ürkek ve çekingen olan bu milletvekilleri İstanbul’da görüşlerini değiştirmişlerdir.


24. Amasya Genelgesi’nin aşağıdaki hükümlerinden hangisi, Türk inkılâbının evrensel nitelik taşıdığının bir göstergesidir?

A) Vatanın bütünlüğü tehlikededir.
B) İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı görevi yerine getirememektedir.
C) Ulusun bağımsızlığını, ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.
D) Delegelerin seçimi ulusal bir sır olarak gizlenmelidir.
E) Sivas’ta ulusal bir kongrenin tez elden toplanması kararlaştırılmıştır.
(1996 - ÖSS)


İstanbul Hükümeti’ne bir başkaldırı niteliği taşıyan Amasya Genelgesi’nin “Ulusun bağımsızlığı ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.” maddesi millet egemenliğinin ve milli bağımsızlığın amaçlamasından dolayı evrenseldir. Çünkü Fransız İhtilâli’yle ortaya çıkan “Her millet kendi milli devletini kurup, kendisi yönetmelidir.” prensibine uygun düşmektedir.



25. Ulusal Mücadele döneminde:
I. İstanbul resmen işgal edilmiştir.
II. Osmanlı Mebuslar Meclisi dağıtılmıştır.
III. Misak-ı Milli ilan edilmiştir.
IV. İstanbul Hükümeti, Mustafa Kemal’e 9. Ordu müfettişliği görevini vermiştir.
V. İstanbul Hükümeti, Temsilciler Kurulu ile görüşme yapmayı kabul etmiştir.
Bu gelişmelerden hangileri Türk milletinin İstanbul Hükümeti’ne olan güvenini sarsmıştır?

A) I ve II B) I ve III C) II ve III

D) II ve IV E) IV ve V
(1996 - ÖSS)


Ulusal Mücadele döneminde 16 Mart 1920'de İstanbul İtilaf Devletleri’nin işgaline uğramış, ardından da Mebuslar Meclisi dağıtılmıştır.
Bu durum İstanbul Hükümeti’nin artık bağımsızlığını kaybettiğini ve milli iradenin yok edildiğini göstermektedir. Böylece İstanbul Hükümeti’ne olan güven sarsılmıştır.



26. Erzurum Kongresi’nde “Milli Meclisin derhal toplanmasına ve hükümet işlerinin Meclisin denetimi altında yürütülmesine çalışılacaktır." kararı alınmıştır.
Bu karar aşağıdakilerden hangisini gösterir?

A) Ulus egemenliğine önem verildiğini
B) Anayasada değişiklik yapılması gerektiğini
C) Hükümet üyelerinin Meclis içinden seçildiğini
D) İstanbul Hükümeti’nin Anlaşma Devletleri’ne tepki gösterdiği
E) Milletvekili seçimlerinin yenilenmesi gerektiğini
(1997 - ÖSS)


Meclis milleti temsil eden, milletin temsilcilerinden oluşan kurumdur. Erzurum Kongresi’nde de Milli Meclisin toplanmasının istenmesi milli egemenliğe önem verildiğinin kanıtıdır.



27. Osmanlı Anayasası,
Hükmü : Osmanlı Mebuslar Meclisi'ni açma ve kapatma yetkisi padişaha aittir.
Durum : Seçimle gelen üyelerden oluşan son Osmanlı Mebuslar Meclisi’ni İngilizler basmış, bazı milletvekilleri tutuklanmış, tutuklanmayanlardan bir kısmı Anadolu’da yeni açılan TBMM’ye katılmıştır.
Yukarıda verilen durumun Osmanlı anayasasının hükmüyle bağdaşmayan yönü aşağıdakilerden hangisidir?

A) Osmanlı Mebuslar Meclisi’nin Anadolu’da toplanmamış olması
B) Osmanlı Mebuslar Meclisi’nin seçimle gelen üyelerden oluşması
C) Osmanlı Mebuslar Meclisi üyeleri arasında fikir ayrılığı olması
D) Osmanlı Mebuslar Meclisi üyelerinin vatanın kurtarılmasını amaç edinmesi
E) İngilizlerin Osmanlı Mebuslar Meclisi’ni çalışamaz hale getirmesi
(1997 - ÖSS)


1876 Kanuni Esasi’de Meclisi kapatma yetkisi padişaha verilmiştir. Dolayısıyla İngilizlerin son Osmanlı Mebuslar Meclisi’ni çalışamaz duruma getirmeleri Osmanlı anayasasına aykırı bir durumdur.



28. I. Yurdun bütünlüğünü sağlamak
II. Hilafet ve saltanatın devamını sağlamak
III. Ulusun iradesini egemen kılmak
IV. Hristiyanlara siyasal egemenliği ve sosyal dengeyi bozucu ayrıcalıkların verilmesine karşı çıkmak
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda öne sürülmüş olan yukarıdaki görüşlerden hangileri birbiriyle çelişmektedir?

A) I ve II B) I ve III C) I ve IV

D) II ve III E) III ve IV
(1998 - ÖSS)


I., III. ve IV. öncüllerde verilen bilgiler birbiriyle örtüşmektedir. Ancak II. ve III. öncüller birbiriyle çelişmektedir.
Çünkü hilafet ve saltanatın devamını sağlamak babadan oğula -seçimsiz- bir idareyi benimsemektir. Ulusun iradesini egemen kılmada ise kişiler yerine ulusun onayının alınması vardır.



29. Sivas Kongresi gündeminde yer alan maddelerden bazıları şunlardır:
I. Yabancı işgallere karşı direnme
II. Tutuklanması için emir verilen Mustafa Kemal’i kongre başkanlığına seçme
III. Amerikan mandasını reddetme
IV. Ali Fuat Paşa’yı Umum Kuvay-ı Milliye Kumandanlığına atama
Bu maddelerden hangileri, kayıtsız şartsız bağımsızlığın amaçlandığını gösterir?

A) I ve II B) I ve III C) II ve III

D) II ve IV E) III ve IV
(1998 - ÖSS)


Sivas Kongresi’nde yabancı işgallerine ve Amerikan mandasına karşı çıkılarak her yönüyle bağımsız bir yaşam sürdürülmek istenmiştir.



30. 1919 yılında toplanan Alaşehir Kongresi’nde, Afyonkarahisar - İnegöl hattının batısındaki bölgeden düşman çekilinceye kadar savaşın devam ettirilmesi sorumluluğunun özel bir idare şeklinde yüklenilmesine yönelik kararlar alınmıştır.
Bu bilgilere dayanarak, aşağıdakilerden hangisinin Alaşehir Kongresi’nde alınan bu kararın nedenlerinden biri olduğu savunulamaz?

A) Öz savunma gereksinimi
B) İşgalin ortaya koyduğu tehdit
C) Hükümete duyulan güvensizlik
D) Mevcut yönetimden kopup ayrı bir devlet kurma isteği
E) Silahlı bir savunma gücü oluşturma gereği
(1999 - ÖSS)


Verilen paragraftan A, B, C ve E seçenekleri çıkarılabilir. Ancak Alaşehir Kongresi’nde alınan kararlardan mevcut yönetimden ayrılarak yeni bir devlet kurma fikri çıkarılamaz. Fakat mevcut hükümete halkın güvenmediği çıkarılabilir.



31. Amasya Genelgesi’nde “Milletin bağımsızlığını yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır.” maddesinin yer alması, aşağıdakilerden hangisinin değişeceğinin bir işaretidir?

A) Mebuslar Meclisi’ndeki üyelerin
B) Ülkedeki egemenlik anlayışının
C) İstanbul Hükümeti’nin
D) Merkezden yönetimin
E) Başka uluslarla yapılan antlaşmaların
(1999 - ÖSS)


22 Haziran 1919'da Amasya Genelgesi ilan edildiği sırada egemenlik hakkı Osmanlı soyundan gelen padişaha aitti. Bu da halkın kendisini yönetecek kişiyi seçme hakkı olmadığını göstermektedir. Çünkü devlet başkanı saltanat usulüyle belirleniyordu.
Bu durumda milletin kendi geleceğini kendisinin belirlemesi ülkede egemenlik anlayışının değişeceğini göstermektedir.



32. Erzurum Kongresi’nde,
I. Mebuslar Meclisi’nin derhal toplanmasının gerekli olduğunun belirtilmesi,
II. Sömürme amacı olmaması koşulu ile dış yardım alınabilmesi,
III. Doğudaki direnme derneklerinin birleştirilmesi,
IV. Doğu Anadolu illerinde büyük çoğunluğu Müslümanların oluşturduğunun belirtilmesi,
V. Vatanın parçalanmaz bir bütün olduğunun açıklanması
kararları alınmıştır.
Bu kararlardan hangileri, Erzurum Kongresi’nin yerel olmaktan çok, ulusal bir kongre olduğunu gösterir?

A) I, II ve III B) I, II ve IV C) I, II ve V

D) II, III ve V E) II, IV ve V
(1999 - ÖSS)


Erzurum Kongresi’nde alınan III. ve IV. kararlar Doğu Anadolu’nun geleceğini ilgilendiren kararlardır. Ancak, Meclisin açılması, dışarıdan yardım alınması ve vatanın parçalanmaz bir bütün olduğunun belirtilmesi, bütün ulusu ilgilendiren bir kongre olduğunu göstermektedir.



33. Sivas Kongresi ile ilgili aşağıdaki gelişmelerden hangisi, Anadolu’da başlatılan ulusal kurtuluş girişiminin bir hükümet gibi hareket edeceğine işaret eden en açık kanıtıdır?

A) İstanbul Hükümeti’nin karşı çıkmasına rağmen toplanması
B) Başkanlığına görevinden azledilen Mustafa Kemal’i seçmesi
C) Kongre’ye katılan üyelerin İttihat ve Terakki Partisi ile ilişkilerinin olmadığının açıklanması
D) Ulusal direnişi sevk ve idare için Temsilciler Kurulu’nu seçmesi
E) Manda ve himayeye karşı çıkması
(1999 - ÖSS)


Sivas Kongresi Anadolu’nun değişik illerinden katılan delegelerin oluşturduğu ulusal bir kongredir. Bu ulusal kongre, ülkenin kurtuluşu için yapılacak işleri organize edecek ve yürütme yetkisini kullanacak olan Temsilciler Kurulu’nu seçmiştir. Yetkileri bütün yurdu kapsayan bu kurul, yürütme görevini üstlendiği için hükümet gibi davranmıştır. Temsilciler Kurulu’nun ilk defa yürütme yetkisini kullanması Ali Fuat Cebesoy’un Batı Anadolu’daki Kuvay-ı Milliye birliklerinin komutanlığına tayin edilmesidir.



34. Amasya Genelgesi’nde, Sivas’ta bir kongrenin toplanması ve bütün illerin her sancağından, halkın güvenini kazanmış üç delegenin bu kongreye katılmak üzere hemen yola çıkarılması hükmü yer almıştır.
Bu hüküm, Amasya Genelgesi’nin,
I. tüm ülkenin temsil edildiği bir kuruluşu öngörme,
II. gizli maddeleri olma,
III. birlik ve beraberlik çağrısında bulunma
özelliklerinden hangileri için bir kanıt sayılabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II

D) I ve III E) II ve III
(2003 - ÖSS)


Bu sorunun paragrafa bağlı kalınarak çözülmesi istenmektedir. Hüküm cümlesindeki Sivas Kongresi’ne katılmak üzere bütün illerin her sancağından delege istenmesi I. öncüle, halkın güvenini kazanan ve yurdun her yerinden delegelerin çağrılması III. öncüle kanıt olarak gösterilebilir. Gizli maddelerden bahsedilmemiştir.



35. “Amasya’da yapılan görüşmelerin sonuçlarını içeren tutanakların protokol olduğunu kabul ettirmek ve bunları İstanbul Hükümeti’nin temsilcisi olan Bahriye Nazırı Salih Paşa’ya imza ettirmek önemliydi.”
Atatürk’ün, Nutuk’ta yer alan bu sözüyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamak istediği savunulabilir?

A) Görüşmelere resmi nitelik kazandırılmasının önemini
B) İstanbul Hükümeti’nin alınan kararları Mebuslar Meclisi’nin onayına sunmak istediğini
C) Görüşmelerle İstanbul Hükümeti’nin zaman kazanmak istediğini
D) Salih Paşa’nın görüşmelerin yapılması için İstanbul Hükümeti’ni yönlendirdiğini
E) Anlaşma Devletleri’nin görüşmeler sırasında İstanbul Hükümeti’ne baskı yaptığını
(2003 - ÖSS)


Kurtuluş Savaşı’nın hazırlık döneminde, ulusal mücadele hareketi Osmanlı Hükümeti ve Anlaşma Devletleri tarafından resmen tanınmıyordu. Temsilciler Kurulu’nun başkanı olan Mustafa Kemal Paşa, İstanbul Hükümeti’nin temsilcisiyle bir protokol imzalayarak ulusal mücadele hareketinin resmen tanınmasını sağlamıştır. Bu durum ulusal mücadele hareketinin güçlenmesini sağlamıştır.

1. İslâmiyet’in ilk yıllarında Arapların özgün bir mimarileri yokken, giderek mimaride belirgin bir Arap sanatı ve üslûbu doğmuştur.
Bu kültürel gelişmeyi sağlayan başlıca etken aşağıdakilerden hangisidir?

A) Çok tanrılı dinler
B) Eski Arap uygarlığı
C) Arap - Çin ilişkileri
D) Fethedilen ülkelerin kültürleri
E) Hellen uygarlığı
(1986 - ÖSS)


Arap sanatı başlangıçta önemli bir nitelik taşımazken Emevi ve Abbasilerle birlikte büyük bir gelişme göstermiştir. Bunda en önemli etken fethedilen Sasani, Bizans ve Mısır’ın mimarilerinin etkisiyle özgün bir Arap mimari tarzının doğmasıdır.



2. İslâmiyet’ten önce Mekke’yi ziyarete gelen Araplar, kurdukları büyük panayırda alışveriş yaparlar, eğlenceler ve spor karşılaşmaları düzenlerler, sonra da Kâbe’deki putları ziyaret ederlerdi.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadan çıkarılabilecek bir sonuç değildir?

A) Mekke’nin kutsal olduğu
B) Arapların ticarete önem verdikleri
C) Arapların çok tanrılı dinlere inandıkları
D) Kutsal yerlerin ziyaret edilmekte olduğu
E) Araplar arasında siyasi birlik bulunduğu
(1987 - ÖSS)


Bu tip sorular, soruda verilen metne göre cevaplanacak tiptendir. Burada yapılacak en önemli şey şıklara karşılık gelen anahtar kelimeleri bulmaktır:
A seçeneği için, Kâbe’deki putların ziyaret edilmesi
B seçeneği için, kurulan panayırda alışveriş yapmaları
C seçeneği için, Kâbe’deki putlar
D seçeneği için, putların ziyaret edilmesi, karşılık gelmektedir. Görüldüğü gibi E seçeneği dışarıda kalmaktadır.



3. Aşağıdakilerden hangisi Mekkelilerin, Hicret’ten sonra Medine’de toplanan Müslümanları bir güç olarak kabul ettiklerini gösteren bir kanıt değildir?

A) Kervan ticaretini sürdürmeleri
B) Medinelilere karşı Uhud Savaşı’nı yapmaları
C) Müslümanlara karşı baskılarını artırmaları
D) Müslümanların Kabe’yi ziyaretlerini engellemeye çalışmaları
E) Hz. Muhammed’le Hudeybiye Antlaşması’nı imzalamaları
(1990 - ÖSS)


Hicret’ten sonra Medine’de bir İslâm Devleti kurulmuştur. Bu devletle Mekkelilerin mücadeleleri, Arap Yarımadası’nın fethinin tamamlanmasına kadar sürmüştür. Bu arada savaşlar sırasında Arapların en önemli etkinliği olan kervan ticareti ise devam etmiştir.
B, C ,D ve E seçeneklerine bakılırsa bunların iki taraf arasındaki mücadelenin birer aşaması olduğu görülür.



4. Hicret’ten sonra Hz. Muhammed Medine halkına, savaşlara kimlerin katılacağına karar verme yetkisinin kendisine ait olduğunu, Müslüman olsun olmasın herkesin eşit haklara sahip olacağını, dış baskılara karşı birlikte hareket edileceğini duyurmuştur.
Bu duyuru aşağıdakilerden hangisine bir kanıt olabilir?

A) Hicretin, yeni bir takvimin başlangıcı kabul edildiğine
B) Yeni bir devletin temellerinin atılmakta olduğuna
C) Ülke savunmasının Müslümanlara bırakıldığına
D) Askerliğin meslek haline getirildiğine
E) Askeri ve siyasi işlerin birbirinden ayrıldığına
(1992 - ÖSS)


Hz. Muhammed Hicret’ten sonra Medine’ye sahip çıkarak, şehri korumaya yönelik önlemler almıştır. Yeni bir dinle birlikte yeni bir devletin de kurulmuş olduğunu Medine’de yaşayan halka ilan etmiştir.
A, D ve E seçenekleri tarihsel bakımdan Hz. Muhammed’den sonra meydana gelen olaylardandır. C seçeneği ise, soruda verilen Müslüman olsun olmasın ifadesine terstir. Dolayısıyla bu seçenekler cevap olamazlar.



5. Yeni bir felsefi görüşü veya sanat akımını yaymaya çalışanlar gibi Hz. Muhammed de İslâm dinini yayarken başlangıçta büyük tepkiyle karşılaşmıştır.
Bu duruma bakarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A) Toplumların alışkanlıklarını değiştirmek zordur.
B) Sosyal gelişmeler kentleşmenin bir sonucudur.
C) Dinde, düşüncede ve yönetimde eski uygulamalar geçerlidir.
D) İnsan hak ve özgürlüklerinin belirli sınırları vardır.
E) Sanat etkinliklerinde dinlerin etkisi vardır.
(1993 - ÖSS)


Yeni bir din, sanat ve düşünce akımını kabul ettirmek oldukça zordur. Tarih boyunca bu durum devam etmiştir. Hz. Muhammed kendisini çok iyi tanıyan ve hatta Muhammed-ül Emin diyen Mekkelilere karşı İslâm dinini tanıtırken büyük zorluklarla karşılaşmış, çok büyük hakarete ve tepkiye uğramıştır. Mekke’nin yeni bir dini kabul etmemesinde en önemli etken şimdiye kadarki alışkanlıklarını terketmedeki zorluklardır.



6. Hz. Ebubekir döneminde,
– Yalancı peygamberler ortadan kaldırılmış,
– İç ayaklanmalar bastırılmış,
– Dinlerinden dönen Arap kabilelerinin yeniden Müslüman olmaları sağlanmıştır.
Hz. Ebubekir dönemindeki bu gelişmelerin tümü birlikte düşünüldüğünde bunlar, aşağıdakilerden hangisinin bir kanıtıdır?

A) Ayaklanmaların ekonomik nedenlerden çıktığının
B) Mezhep ayrılıklarına son verildiğinin
C) Dini ve siyasi yönden etkinlik kazanıldığının
D) Halifelik seçiminde kabilelerin etkili olduğunun
E) Arap kabileleri arasında göçebe hayatın yaygınlaştığının
(1993 - ÖSS)


Hz. Ebubekir iç ayaklanmaları bastırarak, yalancı peygamberleri ortadan kaldırmış, böylece yeniden siyasi ve dini yönden Arap Yarımadası’nda etkinliği sağlamıştır. Soruda verilen olumsuzlukların kaldırılmasının kanıtı sorulduğuna göre seçeneklerde olumlu bir ifade bulmamız istenmektedir. Bu da sadece C seçeneğinde vardır.


7. Dört Halife döneminde bütün Müslümanlar kardeş kabul edildiği halde, Emeviler döneminde Araplar diğer Müslümanlardan üstün görülmüşlerdir.
Emeviler dönemindeki bu anlayış aşağıdakilerden hangisine ortam hazırlamıştır?

A) Hukuk alanında ilk örgütlenmenin başlamasına
B) Arap Yarımadası’nda İslâmiyet’in yayılmasına
C) Kur’an nüshalarının eyaletlere gönderilmesine
D) Değişik kültürlerden insanların bir arada yaşamasına
E) Siyasi kargaşaların başlamasına
(1995 - ÖSS)


Hz. Ali ve Emevilerin ilk dönemlerinde meydana gelen bazı olaylar Araplar arasında siyasi birliği bozmuştu. Bu olaylar Sıffin Savaşı, Hakemler Olayı ve Kerbela Olayı idi. Bu olayların meydana getirdiği olumsuzluğu gidermek isteyen Emeviler, aralarında siyasi birliği yeniden kurmak için Arap milliyetçiliğini bir devlet politikası haline getirdiler. Bu da Müslümanlar arasında siyasi kargaşaların doğmasına neden olmuştur.



8. Hz. Muhammed döneminde, İslâmiyet’i yeni kabul etmiş, puta tapmaktan henüz ayrılmış kişilerin anılarını canlandırmamak için resim ve heykel yasaklanmış; bu yasağa rağmen Emeviler döneminde Kasr-ül Hayr Sarayı, Abbasiler döneminde ise Balkuvara Sarayı resim, kabartma ve heykellerle süslenmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi İslâm Devleti’nin kuruluşundan Abbasiler dönemine kadar geçen zaman içinde sanat anlayışındaki bu değişikliğin nedenlerinden biridir?

A) Sınırların genişlemesi sonucu değişik kültürlerle ilişkiye girilmesi
B) İslâm Devleti’nin ekonomik yönden güçlü olması
C) Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması
D) İslâmiyet’te ayrılıkların başlaması
E) Emeviler döneminde halifeliğin saltanat haline getirilmesi
(1996 - ÖSS)


İslâm tarihinde Dört Halife döneminde Arap Yarımadası dışına çıkılmış, fetihler yoğunlaşmıştır. Sınırların genişlemesiyle değişik kültürlerle ilişkiye girilmesi kültür ve sanatı da etkilemiştir.



9. İslâmiyet’i kabul eden Mısır ve Kuzey Afrika’nın Arap olmayan yerli halkı sadece din değiştirmekle kalmayarak zamanla yeni bir kimlik de kazandılar. Türkler ve İranlılar ise din değiştirmelerine karşın kimliklerini korudular.
Türklerin ve İranlıların kimliklerini korumaları aşağıdakilerden hangisinin bir sonucudur?

A) Arapçayı din dili olarak kabul etmelerinin
B) İslâmiyet’i gruplar halinde kabul etmelerinin
C) Araplarla siyasal ilişkilerinin geç başlamasının
D) Ülkelerinin Arabistan’a daha uzak konumda olmasının
E) Eski ve köklü bir kültüre sahip olmalarının
(1996 - ÖSS)


İslâmiyet fetihler yoluyla yayılırken bazı toplumlar din değiştirmenin yanında yeni bir kimlik de kazandılar. Türkler ve İranlılar ise eski ve köklü kültürlerinden dolayı kimliklerini korudular.



10. İslâmiyet’te dini yaymak için yapılan savaşlar kutsal sayılmış, diğer yandan İslâm devletlerinde Müslüman olmayan tebaaya, özel vergiler gibi belli koşullarda, din serbestliği tanınmıştır.
Bu durum, aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesi olamaz?

A) Devlet yönetiminde hoşgörü olduğunun
B) Devlet gelirlerinin artırıldığının
C) Çeşitli vergilerin alındığının
D) İslâmiyet’in yayılması için çaba harcandığının
E) Müslüman olmayanların yönetime katıldıklarının
(1997 - ÖSS)


İslâm dini, Müslümanlığı yaymak için yapılan savaşları “gaza” ve “cihad” olarak değerlendirmiştir. Bu durum, İslâmiyet’in yayılmasında etkili bir faktör olmuştur.
İslâm devletlerinde Müslüman olmayan tebaaya “cizye” vermek şartıyla din ve vicdan özgürlüğü tanınmıştır. Bu uygulama; İslâm devletlerinde hoşgörülü bir ortam olduğunu, çeşitli vergilerin alınmasıyla devlet gelirlerinin de artırıldığını ortaya koymaktadır.
Paragrafta; gayrimüslimlerin devlet yönetiminde görev aldıklarına ilişkin bir bilgi yer almamıştır.



11. Emeviler devrinde, Araplar kendilerini soylu ve diğer Müslüman uluslardan üstün görmüşlerdir. Bütün valilik ve komutanlıklara, önemli memurluklara Araplar getirilmiştir. İslâm kültür ve uygarlığının oluşmasında büyük katkıları olan, Araplar dışındaki Müslüman kişilere, Arapların kız vermeleri yasaklanmıştır.
Bu bilgilere dayanarak, aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?

A) Emeviler devrinde ırkçılık politikası izlenmiştir.
B) İslâm uygarlığında çeşitli kültürlerin katkıları vardır.
C) Emeviler devrinde toplumda ayrıcalıklı bir kesim vardır.
D) Emevi yönetimi, halka eşit olanaklar tanımıştır.
E) Emeviler devrinde askeri ve sivil örgütler kurulmuştur.
(1998 - ÖSS)


Sorunun öncülünde verilen paragraf iyi okunulduğu takdirde kolay bir soru. Emevî yönetimi halkına eşit davranmış olsaydı;
– Kendilerini diğer uluslardan üstün görmeyecek,
– Valilik, komutanlık ve önemli memurluklarda sınırları içinde yaşayan diğer uluslardan insanlara da görev verecek,
– Arapların diğer uluslara kız vermelerini yasaklamayacaktı.
Bu nedenle A, B, C ve E seçenekleri paragraftan rahatlıkla çıkarılabilirken D seçeneği çıkarılamamaktadır.



12. İslâmiyeti kabul eden milletler, kutsal kitaplarını okuyabilmek için Arap dilini ve alfabesini öğrenmeye başlamışlardır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu durumun sonuçlarından biri değildir?

A) Bazı toplumlarda, İslâmlaşmanın Araplaşma şeklinde ortaya çıkması
B) İslâmiyetin İslâm ülkeleri arasında farklı algılanması
C) İslâmiyetin kutsal kitabının, özgün biçimini koruması
D) Arap kültürünün, diğer kültürleri etkilemesi
E) Arapça sözcüklerin diğer dillerde de kullanılır hale gelmesi
(1999 - ÖSS)


İslâmiyet’i sonradan kabul eden ulusların Arap dilini ve alfabesini öğrenmeleri A, C, D ve E seçeneklerini vermektedir. Ancak B seçeneğini vermemektedir. Çünkü İslâmiyet’i kabul eden milletler temel bilgilere ulaşmışlar ve kendilerine Kur’an-ı Kerim’i rehber almışlardır. Bu nedenle İslâmiyet’i farklı algılamaları söz konusu değildir.



13. Emeviler Döneminde,
I. İlk Arap parasının basılması
II. Arap olmayan Müslümanlara mevali (köle) adı verilmesi
III. Aileler arasında iktidar mücadelesi olması
IV. Ülkeye katılan ulusların kültürlerinden yararlanılması
olgularından hangileri, Arap milliyetçiliğinin göstergesi sayılabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız IV C) I ve II

D) II ve III E) III ve IV
(1999 - ÖSS)


Emevilerin, Arap parası basmaları ve diğer uluslardan Müslüman olanlara köle adı vermeleri, Arap milliyetçiliğinin göstergesi sayılabilir. Çünkü İslâmiyet’te insanların ırkı ne olursa olsun eşitliği esastır. Emevilerin Arap olmayanlara köle nazarıyla bakmaları Arap milliyetçiliği yaptıklarını göstermektedir.



14. I. Hz. Ebubekir döneminde görevlendirilen heyet, Kur’an surelerini toplamıştır.
II. Hz. Osman zamanında Kur’an’ın düzenlemesi yapılmıştır.
III. Düzenlenen Kur’an, çoğaltılarak çeşitli yerlere gönderilmiştir.
Yukarıdakilerden hangileri, Kur’an’ın özgün halinin bozulması, değişik biçimlerinin ortaya çıkması tehlikesini kesin olarak önlemiştir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2000 - ÖSS)


Hz. Muhammed’e gönderilen Kur’an-ı Kerim, deriler, tahtalar ve kemikler üzerine yazılmıştı. Vahiy katipleri olarak adlandırılan kişiler ayetleri yazmışlardı. Ancak Kur’an’ın bütünü bir kişinin elinde bulunmuyordu. Hafızlar Kur’an-ı Kerim’i ezberliyordu. Hz. Peygamberin vefatından sonra yalancı peygamberler ortaya çıkmış ve Kur’an’ın içerisine sonradan ilaveler yapma ihtimali ortaya çıkmıştı. Halifelerden Hz. Ebubekir zamanında bir heyet kurularak Kur’an ayetleri bir araya toplanarak kitap haline getirilmiştir. Hz. Osman zamanında düzenlemeler yapılarak özgün halinin bozulması ve değişik biçimlerinin ortaya çıkma tehlikesi kesin olarak önlenmiştir.



15. Emeviler Dönemi'nde,
I. İslamiyet'te ayrılıklar artmıştır.
II. İslamiyet'te Müslümanlardan alınan öşür ve zekât vergilerinin alınmasına devam edilmiştir.
III. Arap olmayan halk, Arapların diğer milletlerden üstün olmadıklarını ortaya çıkarmak için gruplar kurmuştur.
IV. Türkler, Emevilere düşman olan kuruluşlara yardım etmiştir.
Yukarıda verilenlerden hangileri, Emevilerin yıkılmasına ortam hazırlamıştır?

A) I ve II B) II ve III C) II ve IV

D) I, II ve IV E) I, III ve IV
(2001 - ÖSS)


Emeviler, Arapları diğer uluslardan üstün görmüşlerdi. Emeviler Dönemi’nde Arap milliyetçiliği yapılması sonucunda Araplar, diğer Müslüman uluslara mevali (köle) nazarıyla bakmışlar, bütün valilik, komutanlık ve memurluklara Arapları getirmişler, Arap olmayan Müslümanlara kız vermeyi yasaklamışlardır. Dolayısıyla Arapların (İslamiyet’e ters düşen) bu tür hareketleri diğer ulusların tepkisine neden olmuştur.
Emevilerin yıkılmasında; Kerbela Olayı’ndan sonra Müslüman toplulukların Şiî ve Sünnî mezheplerine ayrılmaları (I), Arap olmayan toplulukların Araplara karşı gruplar kurarak onların üstünlük iddialarına karşı mücadele etmeleri (III), Türklerin Emeviler aleyhine mücadele veren gruplara destek vermeleri (IV) etkili olmuştur. Türk komutanlarından Horasanlı Ebu Müslim Emevi - Abbasi mücadelesinde Abbasilerin yanında yer almış ve Emevilerin yıkılışında önemli rol oynamıştır.



16. İslam Devleti'nin başkenti önce Medine, Ali zamanında ise Kûfe idi. Emeviler başkenti Şam'a taşımış, Abbasiler Bağdat'ı kurarak başkent yapmışlardı.
Yalnız bu bilgiye dayanarak, İslam Devleti'yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Egemen güç değiştikçe yönetim merkezinin de değiştiği
B) Güçlü bir merkezi otoriteye dayandığı
C) Siyasi yönden, zamanının en güçlü devleti olduğu
D) Kültürel etkileşim sağlanmak istendiği
E) Milliyetçilik duygularının güçlü olduğu
(2002 - ÖSS)


İslam Devleti'nin Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerindeki merkezi Medine idi. Hz. Ali Sıffin Savaşı'ndan sonra devletin merkezini taraftarlarının çoğunlukta olduğu Kûfe'ye taşımıştır. Hz. Muaviye Emeviler Devleti'ni kurduktan sonra merkezini daha önceleri valilik yaptığı ve taraftar topladığı Şam'a taşımıştır. Emevileri yıkan Abbasiler kendilerini Şam'da güvenlik içerisinde görmemişler ve merkezlerini Bağdat'a taşımışlardır. Bu durum egemen gücün değişmesiyle birlikte yönetim merkezinin de değiştiğini göstermektedir.



17. Abbasiler, ülkelerinde yaşayan Türklere idari ve mali görevlerin yanı sıra askeri alanda da önemli görevler vermişlerdir.
Yalnız bu bilgiye dayanarak,
I. Abbasiler ve Türkler arasında kültür etkileşimi artmıştır.
II. Türkler askerlik görevi ile tanışmıştır.
III. Abbasiler, Arap milliyetçiliği politikası uygulamamıştır.
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve III E) I, II ve III
(2003 - ÖSS)


Abbasiler, idari, mali ve askeri alanlarda Türkleri görevlendirmişlerdir. Bu durum iki ulus arasında her alanda etkileşime yol açmış, bir alanda üstün olan diğerinin davranış ve anlayışının değişmesini sağlamıştır. Ayrıca, Abbasilerin devlet kademelerinde Türkleri görevlendirmesi ulusçuluk yapmadıklarını gösterir. Örneğin, ulusçuluk politikası izleyen Emeviler, Arapların dışındaki uluslardan kişilere görev vermemişlerdi.
Türkler tarih boyunca askerlik alanındaki başarılarıyla anıldıkları için, “Türkler askerlik göreviyle tanışmıştır.” yargısına ulaşılamaz.
 
Birinci TBMM Dönemi Gelişmeleri – 21 soru

1. Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın devam ettiği günlerde Batı Anadolu’daki Kuvay-ı Milliye birliklerine bir emir gönderilerek suçlu görülen yurttaşların cezalandırılmaması, bu yuttaşların İstiklâl Mahkemesine verilmesi istenmiştir.
Bu emrin aşağıdaki amaçlardan hangisine yönelik olduğu söylenemez?

A) Devlet otoritesini gerçekleştirme
B) Suçluların cezalandırılmasını geciktirme
C) Ulusal birliklerin savunma dışındaki yetkilerini sınırlandırma
D) Halkın Kuvay-ı Milliye’ye olan güvenini koruma
E) Suçluyu suçsuzdan ayırma
(1982 - ÖSS)


TBMM’nin açılmasını takip eden günlerde otoriteyi ve birliği bozucu iç isyanlar hızlanmıştır. Bu durum Anadolu’da büyük karışıklıklara neden oluyordu. Bunun önüne geçilmesi için bazı önlemler alındı. A, C, D ve E seçenekleri yayınlanan emrin amaçları arasındadır.
B seçeneği ise alınan bu karara zıt bir harekettir.


2. Türkiye’de, Kurtuluş Savaşı’nın hazırlık döneminde mahalli kongreler yapılarak TBMM kurulmuştur.
Bu gelişmeler, aşağıdakilerden hangisi için bir hazırlık sayılamaz?

A) Yeni bir devlet kurma
B) Ulusal egemenliği hakim kılma
C) Demokratikleşme sürecini başlatma
D) Ulusal bağımsızlığı kazanma
E) Yerel yönetimlere ağırlık verme
(1986 - ÖSS)


Mahalli kongreler, ulusal birlik ve bütünlüğü sağlamak amacıyla Edirne’den Erzurum’a yurdun çok değişik yerlerinde örgütlendiler. Kongreler ulusal güçleri birleştirdiler, böylece Kurtuluş Savaşı’nda etkinlik kazanmada önemli roller oynadılar.
A, B, C ve D seçenekleri bölgesel kongrelerle başlayan gelişmelerin bir sonucudur.
E seçeneği ise demokrasiyi geliştirmeye yönelik bir durumdur. Cumhuriyet döneminin bir olayıdır.


3. Aşağıdakilerden hangisinde, “Boğazların, uluslar arası bir komisyona verilerek bütün devletlerin gemilerine açık tutulması” hükmü yer almaktadır?

A) Ankara Antlaşması’nda
B) Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda
C) Moskova Antlaşması’nda
D) Sevr Antlaşması’nda
E) Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nde
(1988 - ÖSS)


Boğazların uluslararası bir komisyona verilerek bütün devletlerin gemilerine açık tutulması hükmü Sevr Antlaşması’nda yer almıştır.



4. 1921 Anayasası ile “Güçler Birliği” sisteminin kabul edilmesinin temel amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Meclisi, milletin tek temsilcisi haline getirme
B) Ekonomik alanda kalkınmayı hızlandırma
C) Mustafa Kemal’in meclis başkanı seçilmesini sağlama
D) Padişahın yetkileri ile TBMM’nin yetkilerini dengede tutma
E) Siyasal partilerin kurulmasını kolaylaştırma
(1988 - ÖSS)


Güçler Birliği, yasama, yürütme ve yargı yetkilerini meclisin elinde bulundurma sistemidir. Demokratik geleneklere tamamen zıt olan bu anlayış olağanüstü şartlarda ancak uygulanabilir. Acil ve hızlı karar alabilme ve işleri yoluna koyma amacına yöneliktir. TBMM, Kurtuluş Savaşı’nın o kritik günlerinde 1921 Anayasası’nın getirdiği güçler birliği ilkesi ile gücünü artırmış ve milletin tek temsilcisi haline gelmiştir.



5. 1921 Anayasası’na göre:
Türkiye Devleti, TBMM tarafından idare olunur ve hükümeti TBMM Hükümeti adını taşır.
1921 Anayasası’ndaki bu hükümle ulaşılmak istenen başlıca amaç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bütün yetkileri TBMM’de toplamak
B) Demokratik devletlerin dostluğunu kazanmak
C) İç isyanlara son vermek
D) Çok partili hayata geçmek
E) Yurtta ve dünyada barışı korumak
(1989 - ÖSS)


TBMM, kuruluşundan hemen sonra hazırladığı Teşkilat-ı Esâsiye (Anayasa) Kanunu ile yeni kurulan devletin otoritesini güçlendirmiştir. Bu anayasa ile TBMM bütün yetkileri üzerine almıştır.



6. İlk TBMM döneminde devletin en çok harcama yaptığı alan aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tarım ve hayvancılık
B) Ticaret
C) Sanayi
D) Milli savunma
E) Ulaşım ve haberleşme
(1989 - ÖSS)


İlk TBMM 1920 -1923 yılları arasında faaliyet göstermiştir. Kurtuluş Savaşı da 1919-1923 yılları arasında olduğuna göre, TBMM üç yıl boyunca süren Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı yönetmiştir. Savaş döneminde doğal olarak her şeyden önce askeri harcamalar birinci sırayı almaktadır.



7. Mustafa Kemal 23 Nisan 1920’de Meclise verdiği önergede “geçici kaydıyla bir hükümet reisi tanımak veya padişah kaymakamı atamak doğru değildir.” demiştir.
Mustafa Kemal bu sözleriyle aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A) İstanbul Hükümeti ile anlaşmaya çalışılacağını
B) Halifeliğin kaldırılacağını
C) Kendisinin meclis başkanı seçileceğini
D) Hükümet ve meclis başkanlarının aynı kişi olacağını
E) Meclisin kararlarında bağımsız olması gerektiğini
(1989 - ÖSS)


TBMM’nin açılmasıyla yeni bir Türk Devleti’nin temelleri atılmıştır. Kurulan hükümet milli egemenlik esasına dayanan bir halk hükümetiydi.
Bundan dolayı meclisin halkın iradesine uygun olarak çalışması gerekirdi. Bunu sağlamak amacıyla Mustafa Kemal meclise açıldığı gün bir önerge vererek meclis üzerindeki engelleri ortadan kaldırmak istemiştir.



8. İlk TBMM kendisinin üstünde bir kuvvet tanımamakla aşağıdakilerden hangisini yok saymıştır?

A) Azınlık haklarını
B) İtilaf Devletleri’ni
C) Osmanlı yönetimini
D) Eski antlaşmaları
E) Kuvay-ı Milliye’yi
(1990 - ÖSS)


Mustafa Kemal Paşa ilk TBMM’nin açıldığı günlerde meclise bir önerge vererek “TBMM’nin üzerinde bir güç yoktur.” diyerek İstanbul Hükümeti’nin Anadolu üzerinde hiçbir etkisinin olmadığını söylemiştir.



9. 1921 Anayasası’na göre, TBMM’nin yetkilerinden bazıları şunlardır :
I. Hükümette görev alacak bakanları seçme
II. TBMM Başkanını, İcra Vekilleri Heyeti’nin (Bakanlar Kurulu) tabii başkanı sayma
III. Süre dolmadan TBMM seçiminin yenilenmesine karar verme
IV. Savaş ve barışa karar verme
Bu yetkilerin hangilerinde, günümüze kadar bir değişiklik olmamıştır?

A) III ve IV B) I ve III C) II ve III

D) I ve IV E) II ve IV
(1990 - ÖSS)


I. ve II. öncüllerin geçerliliği 1921 Anayasası’yla birlikte sona ererken III. ve IV. öncüller ise özelliğini devam ettirmektedir.



10. İlk TBMM’nin, yeni bir devlet düzenine geçilmesini sağlayıcı yönleri de bulunmasına rağmen bu yönleri ön plana çıkarılmamıştır.
Böyle bir tutumun amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) İtilaf Devletleri’nin, TBMM’ye karşı düşmanca davranmalarını önlemek
B) Vatanın kurtarılmasına öncelik vermek
C) Azınlıkların ayrı devlet kurma girişimlerini önlemek
D) Komşu devletlerin güvenini kazanmak
E) Kanun-i Esasi’den yararlanmayı sürdürmek
(1991 - ÖSS)


Kurtuluş Savaşı’nın devam ettiği yıllarda idareyi elinde bulunduran TBMM ulusal güçleri büyük oranda birleştirmiş, işgallere karşı halkı duyarlı bir hale getirmiştir. Mustafa Kemal Paşa bağımsızlıkla beraber egemenlik mücadelesinin de verildiğini biliyordu. Fakat birliği bozmamak için devlet düzeni ile ilgili görüşlerini sonraya bırakmıştır. Bu dönemde bütün gücüyle vatanın kurtarılması için çalışmıştır.
Eğer o yıllarda aynı anda yeni bir devlet düzeninden bahsedilseydi bazı kişiler ulusal mücadeleye verdiği desteği çekebilirlerdi.



11. 23 Nisan 1920 tarihinde kurulan yeni Türk Devleti, içte ve dışta bazı olumsuz tepkilerle karşılaşmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu olumsuz tepkilere bir örnektir?

A) Afganistan ile TBMM arasında dostluk antlaşması imzalanması
B) İtalyanların işgal ettikleri yerlerden çekilmesi
C) Londra Konferansı’na TBMM Hükümeti’nin de çağrılması
D) Sovyet Rusya’nın TBMM ile Moskova Antlaşması’nı imzalaması
E) İtilaf Devletleri’nin Anadolu’da TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaları desteklemesi
(1992 - ÖSS)


TBMM, kurulmasıyla birlikte ülke içinde büyük isyan hareketleriyle karşılaşmıştır. Bu isyanlar, genellikle İngilizlerin kışkırtmaları, İstanbul Hükümeti’nin halkı yanlış bilgilendirmesi, ülkede ortaya çıkan otorite boşluğu ve bazı bilinçsiz unsurların tutumları sonucu çıkmıştır.
A, B, C ve D seçenekleri TBMM için çok olumlu olaylardır. E seçeneği ise Anadolu’nun güvenliğini zedeleyerek TBMM’nin otoritesini sarsmıştır.



12. İngiltere Anadolu’daki milli hareketi Osmanlı Hükümeti’ne karşı basit bir ayaklanma sayıp TBMM Hükümeti’ni tanımamayı sürdürürken, Fransa TBMM Hükümeti’ne anlaşma önerisinde bulunmuştur.
Bu durum aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) İngiltere ve Fransa’nın Avrupa’nın büyük devletleri olduğunun
B) Fransa’nın sömürgeci anlayıştan vazgeçtiğinin
C) Fransa’nın Osmanlı Devleti’ni tanımadığının
D) İngiltere ile Fransa arasında görüş ayrılığı olduğunun
E) Fransa’nın etnik ayrımcılığı desteklediğinin
(1995 - ÖSS)


İngiltere de Fransa da işgalci devletlerdir. Her ikisi de düşmanımız olarak Mondros’tan sonra topraklarımızı işgal etmişler ve azınlıkları kışkırtmışlardır. Fakat soruda ifade edildiği gibi bu iki düşman devletin TBMM’ye karşı davranışları farklı farklı olmuştur. Bunun en önemli nedeni iki ülke arasındaki Avrupa sorunudur.
İngiltere, Almanya’nın Fransa için giderek tehlikeli olması karşısında kayıtsız kalınca, Fransa’da İngiltere’ye karşı Anadolu’da tavır almış ve TBMM’yi tanıyarak işgal ettiği toprakları terketmiştir. Bunun sonucunda Londra Konferansı’nda başlayan ayrılıklar Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar devam etmiştir.


13. Aşağıdakilerden hangisi, İlk TBMM’nin otoritesinin güçlendiğinin bir göstergesi değildir?

A) İstanbul Hükümeti’nin yaptığı ve yapacağı işleri yok sayması
B) Vatana ihanet edenler için yasa çıkarması
C) Yasama, yürütme yetkilerini kendinde toplaması
D) Üyeleri arasında gruplaşmaların olması
E) Vergi oranlarını artırması
(1996 - ÖSS)


İstanbul Hükümeti’nin icraatlarının yok sayılması, vatana ihanet edenler için Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun çıkarılması, yasama ve yürütme yetkisini üzerine alması ve vergi oranını artırması, TBMM’nin otoritesinin güçlendiğini göstermektedir.
Üyeleri arasında çeşitli fikir ayrılıklarından dolayı gruplaşmaların olması ise ilk TBMM’nin otoritesinin arttığına bir delil olarak gösterilemez.



14. Kurtuluş Savaşı döneminde, İstiklal Mahkemeleri Büyük Millet Meclisi’nin salt çoğunluğunun oyu ile milletvekilleri arasından üç üye seçilerek kurulurdu.
Bu kuruluş biçimi TBMM’nin o dönemdeki yetkilerinden hangisiyle ilgilidir?

A) Yasa yapma
B) Hükümet kurma
C) Yargılama
D) Savaş ve barışa karar verme
E) Ekonomik gereksinimleri karşılama
(1997 - ÖSS)


Kurtuluş Savaşı döneminde İstiklal Mahkemeleri üyelerinin milletvekilleri arasından seçilmesi TBMM’nin yargı yetkisini kullandığını göstermektedir.



15. Mustafa Kemal, Temsilciler Kurulu adına vilayetlere, sancaklara ve kolordu komutanlıklarına gönderdiği bir genelge ile, Ankara’da bir millet meclisi açılacağını; İstanbul’un işgaliyle dağıtılmış olan Mebuslar Meclisi’nden Anadolu’ya kaçabilen milletvekillerinin haklarının saklı tutulduğunu ve açılacak olan millet meclisine onların da katılabileceğini bildirmiştir.
Bu genelge aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesi olamaz?

A) Ulusal iradenin kurumlaştırılmakta olduğunun
B) Ulusal güçlerin etkin kılınmak istendiğinin
C) Yeni meclisin geçici nitelikte olduğunun
D) Ülkede birlik ve beraberliğin sağlanmak istendiğinin
E) Temsilciler Kurulu’nun sivil ve askeri yöneticilerle birlikte hareket etmek gereksiniminde olduğunun
(1998 - ÖSS)


Temsilciler Kurulu ve Ankara’da açılacak millet meclisinden bahsedilmesi (A), vilayetlere, sancaklara ve kolordu komutanlıklarına genelge gönderilmesi (B), Mebusan Meclisi milletvekillerinin haklarının saklı olduğu ve yeni meclise katılabileceklerinin açıklanması (D), hem sancaklara ve vilayetlere, hem de kolordu komutanlıklarına genelge gönderme (E) seçenekleriyle bağdaşmaktadır. Paragrafta yeni açılacak meclisin geçici bir nitelik taşıdığı belirtilmemiştir.


16. Sevr Antlaşması’nın bir maddesine göre, Osmanlı uyruğundaki herhangi bir kişi, Anlaşma Devletleri’nin vatandaşlığına geçebilecek, vatandaşlık değiştirdiği tarihten itibaren kapitülasyonlardan yararlanabilecekti.
Aşağıdakilerden hangisi, bu yolla ulaşılmak istenen amaçlardan biridir?

A) Osmanlı ekonomik hayatında daha fazla etkinlik kazanmak
B) Yabancıların, ülkelerine dönmelerini çabuklaştırmak
C) Merkezi otoriteyi korumak
D) Osmanlı Devleti’ni azınlıklar arasında eşitlik sağlamaya zorlamak
E) Kapitülasyonların kapsadığı alanları artırmak
(1998 - ÖSS)


Osmanlı Devleti her yönden zayıflaması oranında Avrupalı devletlere büyük ekonomik tavizler vermişti. Osmanlı yönetimindeki azınlıklar ülkenin ekonomik hayatında önemli bir yere sahip olduklarından Anlaşma Devletleri Sevr Antlaşması’nda kendi uyruğuna geçen azınlıkları bu geniş olanaklardan faydalandırma yoluna gitmiştir.



17. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcında, olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin oluşturulması ile ilgili taslakta, adı ne olursa olsun Ankara’da toplanacak meclisin dışında, üyelerini padişahın seçtiği bir Âyan Meclisi’nin de oluşabileceği tezi öne sürülmüş; ancak bu tez üzerinde durulmamıştır.
Âyan Meclisi tezi üzerinde durulmaması aşağıdakilerden hangisine bağlanabilir?

A) İstanbul’un işgalini önlemek için zaman kazanmak istenmesine
B) Ulus egemenliği ilkesinin benimsenmiş olmasına
C) İki meclisli bir sisteme geçmek istenmesine
D) İstanbul Hükümeti’nin karşı çıkmasından endişe edilmesine
E) İstanbul’daki Âyan Meclisi’nin yeterli bulunmasına
(1999 - ÖSS)


Âyan Meclisi’nin padişah tarafından seçilerek ülke yönetiminde söz sahibi olması, ulus egemenliğine ve milletvekillerinin seçimle belirlenmesi esasına ters düşmektedir. Bu nedenle Âyan Meclisi tezinin üzerinde durulmaması ulus egemenliği ilkesinin benimsendiğini göstermektedir.



18. Birinci TBMM'de, hükümet kurulmasına ilişkin olarak kabul edilen ilkelerden bazıları şunlardır:
I. Meclis'in üstünde bir güç yoktur.
II. Meclis'te toplanan milli iradeyi, doğrudan vatanın geleceğine egemen kılmak esastır.
III. Padişah ve Halife, baskıdan kurtulduğu zaman, Meclis'in düzenleyeceği yasaya uygun esaslar içinde durumunu alır.
Bu ilkelerden hangileri, halk egemenliğine dayanan bir hükümet kurulmasının planlandığını gösterir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) I, II ve III
(2001 - ÖSS)


Birinci TBMM’de alınan üç karar da halk egemenliğine yöneliktir. TBMM’deki üyeler Türk ulusu tarafından vekil olarak seçilmişti. Milletin temsilcilerinden oluşan meclisin, padişah ve halifenin üzerinde bir konuma sahip olması, Türk ulusunun istekleri doğrultusunda ülkenin yönetilmesi halk egemenliğine dayanan bir hükümetin planlandığını gösterir.
Bu soruda verilen üç öncülün birden doğru cevap olması dikkat çekicidir. Önceki yıllarda bu tür sorulara rastlamamıştık. 2001 ÖSS’de 55. ve 58. sorular bu şekilde olduğundan dolayı adayların dikkat etmeleri gerekmektedir.



19. İlk TBMM'nin,
I. İstiklal Marşı'nı kabul etmesi
II. Bazı vergileri artırması
III. Misak-ı Milli'yi ilke edinmesi
durumlarından hangileri ulusalcı niteliğine kanıt sayılabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve III

D) II ve III E) I, II ve III
(2002 - ÖSS)


İlk TBMM'nin Türk ulusu için ulusal bir marş kabul etmesi, ulusal sınırları ve ulusal çıkarları belirleyerek kendisine ilke edinmesi ulusçu niteliğine kanıt sayılabilir. Bazı vergilerin artırılması TBMM'nin ulusalcı niteliğine kanıt olarak gösterilemez.



20. 20 Ocak 1921 tarihinde kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda “TBMM üyelerinin her biri, yalnız kendisini seçen ilin milletvekili olmayıp bütün milletin vekilidir.” maddesi yer almaktadır.
Bu madde ile,
I. Milletvekili seçiminde oyların sayımını kolaylaştırma
II. Birlik ve beraberliği sağlama
III. Ulus egemenliğini pekiştirme
hedeflerinden hangilerine ulaşılmak istendiği savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2002 - ÖSS)


Teşkilatı Esasiye Kanunu'nda yer alan madde ile seçilerek meclise gelen vekillerin bütün ülkenin vekili sayılması birlik ve beraberliği sağlamaya, ulusal egemenliği pekiştirmeye yöneliktir.



21. İlk TBMM’nin yasama ve yürütme güçlerini kendisinde toplamasıyla,
I. Meclis’te fikir ayrılıklarından kaynaklanacak gruplaşmaların önlenmesi,
II. Meclis üstünlüğünün sağlanması,
III. Meclis’te üye sayısının artırılması
sonuçlarından hangilerine ulaşıldığı savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2003 - ÖSS)


TBMM, kanun koyma (yasama) ve kanunları uygulama (hükümet etme/yürütme) güçlerini kendisinde toplayarak ülke idaresini üstlenmiştir. Bu iki gücün TBMM’de toplanması, Meclis üstünlüğünü sağlamıştır.

1. Eski bir yerleşme yerinde yapılan kazıda elde edilen bulgular, burada yaşayanların taş devrinden sonra, bakır, tunç ve demir devirlerine aynı zamanda girmiş olduklarını göstermektedir.
Bu yerleşme yerinde yaşayanlar için aşağıdakilerden hangisinin doğru olması en güçlü olasılıktır?

A) Madenleri işlemek için ateşten yararlanmayı geç öğrenmişlerdir.
B) Yerleşme yeri, bakır, kalay ve demir madenleri bakımından zengindir.
C) Bakır ve tunç eşyalara çok geç gereksinim duymuşlardır.
D) Taş devri uygarlığını yaşayanlar demir devrini yaşayanlardan etkilenmişlerdir.
E) Yerleşme yerinde köklü iklim değişmeleri olmuştur.
(1981 - ÖSS)


Tarih öncesi (yazısız) devirler; Eski Taş, Orta Taş, Yeni Taş, Bakır, Tunç ve Demir devirleri sırasıyla yaşanmıştır. Soruda belirtilen Taş Devri’ni yaşayan insanlara ait kalıntıların bulunduğu yerde maden devirlerine ait kalıntıların ortaya çıkarılması Demir Devri’ni yaşayan insanlardan etkilendiklerini göstermektedir.
Yerleşme merkezinde ateşin ne zaman bulunduğu, madenler bakımından zengin veya fakir olduğu, madenlere hangi oranda ihtiyaç duydukları ve iklim değişmeleri belirtilmemiştir.



2. “Çağlar boyunca Türk, İslâm ve Hıristiyan kültürlerinin etkileşmesini ortaya koymak isteyen bir araştırıcı İzmir’e gelmiştir. Çalışmalara başlayacağı sırada bu araştırıcıya incelemelerini İstanbul’da yapması önerilmiş; böyle yaparsa daha çok kanıt bulabileceği söylenmiştir.”
İstanbul’un hangi özelliğine dayanılarak böyle bir öneride bulunulmuştur?

A) Yeni Türk Devleti’nin en kalabalık ve gelişmiş kenti olmasına
B) Haçlı Seferlerinin Anadolu’ya geçiş noktası üzerinde bulunmasına
C) Bizans ve Osmanlı dönemlerinde hükümet, ticaret ve kültür merkezi olmasına
D) İstanbul’un Türklerden önce Araplar tarafından da kuşatılmış olmasına
E) Halkının, değişik kültürlerden gelen araştırıcıları hoşgörüyle karşılamasına
(1981 - ÖSS)


2. Türk, İslâm ve Hıristiyan kültürlerinin etkileşimiyle ilgili İstanbul’da daha çok kanıt bulunabilir. Çünkü İstanbul Bizans’tan itibaren bir hükümet, ticaret ve kültür merkezidir.



3. Birbirini izleyen iki tarihsel olaydan birinin, ötekinin nedeni sayılıp sayılamayacağını ortaya çıkarmak için neye bakılmalıdır?

A) Sonrakinin nedenlerinin, öncekinin sonuçları arasında olup olmadığına
B) İki olayda da aynı kişilerin etkin olup olmadığına
C) İki olayın da aynı yerde geçip geçmediğine
D) İki olayın konuları arasında bir benzerlik olup olmadığına
E) Olayların sonuçları arasındaki benzerliğe
(1982 - ÖSS)


Her zaman tarihsel olaylarda neden-sonuç ilişkisi vardır. Bu tarihin genel bir ilkesidir.
Eğer sonraki olayın nedenleri, önceki olayın sonuçları arasında varsa bu iki olay arasında bir ilişki kurulabilir.
B, C, D ve E seçenekleri ise bir tarihi olayın daha iyi araştırılması için gereklidir.



4. Ön Asya’da yapılan bir kazıda bulunan M.Ö. 4000 yılına ait bazı eserlerin, Orta Asya’da bulunan M.Ö. 5000 yılına ait eserlere benzediği görülmüştür.
Aşağıdakilerden hangisinin ortaya konması, bu uygarlığın Orta Asya uygarlığından etkilendiğine bir kanıt olabilir?

A) Bulunan eserlerin aynı tarih devrine ait olduğunun
B) Ön Asya uygarlığını yaratanların Orta Asya’dan geldiklerinin
C) Orta Asya uygarlığının ileri bir uygarlık olduğunun
D) Ön Asya uygarlığının başka uygarlıkları etkilemediğinin
E) Ön Asya’da bulunan eserlerin daha çeşitli olduğunun
(1983 - ÖSS)


5000 —|— Orta Asya
|
4000 —|— Ön Asya
|
3000 —|— Mezopotamya
|
2000 —|— Anadolu
|
0 —|—

Ön Asya uygarlığı tarihsel bakımdan Orta Asya uygarlığından daha sonra meydana gelmiştir. Sonra gelen uygarlık Orta Asya’dakine benziyorsa Ön Asya uygarlığı Orta Asya uygarlığından etkilenmiş demektir. Göç eden Orta Asya toplumları Mezopotamya’ya gelerek buradaki toplumları etkilemiştir.



5. Tarih öncesinin devirlere ayrılmasında aşağıdaki gelişmelerden hangisi daha çok etkili olmuştur?

A) Bazı hayvanları evcilleştirme
B) Giyim kuşamda değişme
C) Tarımla uğraşma
D) Toplumsal dayanışma
E) Araç ve gereç yapma
(1984 - ÖSS)


Tarih öncesi devirlerde etkileşim, değişim ve gelişme çok yavaş olmaktaydı. Bundan dolayı önemli olaylar yoktu. İnsanlar, sadece yaşamını devam ettirebilmek amacıyla basit taştan ve madenden araç ve gereç yapıyordu. Bundan dolayı devirlere ayrılma ancak kullanılan araç ve gereçlere göre yapılabilmiştir.



6. “Eski bir yerleşme yerinde yapılan araştırmada toprağın en alt katından en üst katına doğru sırasıyla yontma taş, cilalı taş, bakır, tunç ve demirden yapılmış araçlara rastlanmıştır.”
Sadece bu bilgiler dikkate alındığında, bu yerleşme yerinde yaşayanlar için aşağıdakilerden hangisinin doğru olup olmadığı belli değildir?

A) Demiri işlemesini en son öğrendikleri
B) Uygarlaşmalarının tarihsel gelişmeye uygun olduğu
C) Topraktan eşya yapmakta ilerlemiş oldukları
D) İlk araçlarını taşlardan yaptıkları
E) İşledikleri ilk metalin bakır olduğu
(1985 - ÖSS)


Soru paragrafında verilen bilgilerden bütün tarih öncesi dönemlerin sırayla yaşandığı anlaşılmaktadır. Araştırma yapılan yerleşim yerlerinde yaşayanlar ilk araç - gereçlerini taştan yapmışlar, ilk metal olarak bakırı işlemişler, son aşamada da demiri kullanmışlardır. Paragrafta topraktan eşya yapımıyla ilgili herhangi bir bilgi yoktur.



7. Bir tarihi olayda rolü olanların katkılarının doğru olarak değerlendirilebilmesi için aşağıdakilerden hangisinin göz önünde tutulması gerekir?

A) Olayın geçtiği zamandaki koşulların
B) Başka olaylarla benzerliklerin
C) Olayla ilgili değişik yorumların
D) Olaydan sonra kaç yıl geçmiş olduğunun
E) Eleştirinin yapıldığı günün koşullarının
(1986 - ÖSS)


Olayın geçtiği zamanın koşullarının iyi bilinmesi, bir olayda rolü olanların katkılarının doğru olarak tespit edilmesinde en önemli etkendir. A seçeneği dışındakiler (E şıkkı hariç) tarihi olayların daha iyi araştırılmasına yönelik aşamalardır. E şıkkı ise objektiflikten uzak bir görüştür.



8. Aşağıdakilerden hangisi tarihi olayların araştırılmasında başvurulan yollardan biri olamaz?

A) Kronoloji ve coğrafyadan yararlanma
B) Kaynak taraması yapma
C) Buluntuları inceleme
D) Deney yapma
E) Olaylar arasında ilişki kurma
(1988 - ÖSS)


Tarih geçmişte yaşanmış olayları incelediğinden bunların tekrarı mümkün değildir. Tekrarı mümkün olmayan olayın deney ve gözlemi yapılamaz. Tarihte deney yapma metodu olmadığından araştırma metodu kullanılır ve yardımcı bilimlerden yararlanılır.



9. Aşağıdakilerden hangisinin oluş zamanı diğerlerine göre daha belirgindir?

A) Türkiye, Şubat ayının 28'inde NATO’ya girmiştir.
B) Atatürk, XIX. ve XX. yüzyıllarda yaşamıştır.
C) Kars Antlaşması, Ekim ayının birinci yarısında imzalanmıştır.
D) Yazı, günümüzden yaklaşık beş bin yıl önce bulunmuştur.
E) Türkiye, 1932 yılında Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur.
(1990 - ÖSS)


Tarihin ana unsurları yer, zaman, insan ve olaydır. Bir olayın tarih olayı sayılabilmesi, zamanın bilinmesine bağlıdır. (A) şıkkında yıl verilmediğinden, (B) de sadece yüzyıllar belirtildiğinden, (C) seçeneğinde yıl belli olmadığından, (D) seçeneğinde yaklaşık ifadesi bulunduğundan belirginlik yoktur. (E) şıkkında yıl verilmiş, zaman kesinlik kazanmıştır.



10. Cilalı Taş Devri’nde yiyecek olarak kullanılmak üzere çeşitli bitkiler yetiştirilmeye başlanmış, su kıyılarında birbirine bitişik bahçeli evler yapılmış, taşlardan yapılan alet ve silahlar daha kesici hale getirilmiş, bitki liflerinden giysiler, yiyecekleri saklamak için topraktan çanak çömlek yapılmıştır.
Bu açıklamada, Cilalı Taş Devri’nde aşağıdakilerden hangisinin gerçekleşmiş olduğunu gösteren bir kanıt yoktur?

A) Yerleşik hayata geçilmesi
B) Topraktan eşya yapılması
C) Kullanılan silahların geliştirilmesi
D) Tarım üretimine geçilmesi
E) Yazının bulunması
(1991 - ÖSS)


Tarih devirleri ikiye ayrılır. Bu ayırımda esas olan yazıdır. Tarih öncesinde yazı yoktur, tarihi çağlarda yazı vardır. Soruda da görüldüğü gibi Cilalı Taş Devri’nin önemli gelişmeleri verilmiştir. Soruda verilen bilgilerden bu dönemde yazının kullanıldığına ilişkin bir yargıya ulaşılamaz.



11. Tanım: Tarih, insan topluluklarının geçmişteki yaşayışlarını, uğraşlarını, birbiriyle olan ilişkilerini, yer ve zaman göstererek neden-sonuç ilişkileri içerisinde inceleyen bir bilimdir.
Durum: İslamiyet’in hızlı yayılmasında diğer din ve inançlara karşı gösterilen hoşgörünün payı büyüktür. Avrupa’da ve Asya’da ezilmiş ve horlanmış insanlar Müslümanları kurtarıcı olarak karşıladılar.
Yukarıda verilen durumda tarihin tanımında yer alan öğelerden hangisine değinilmemiştir?

A) İnsan ilişkileri
B) Neden-sonuç ilişkileri
C) Yer
D) İnsan topluluklarının yaşayışları
E) Zaman
(1996 - ÖSS)


Tarihin tanımının bilinmesiyle yapılabilecek bir soru. Tanımdan hareket ederek “durum” bölümünü dikkatle okuduğumuzda tarihin ögelerinden (unsur) “zaman”a yer verilmediğini görüyoruz.


12. Kalkolitik çağda, Anadolu’da avcılık önemini kaybetmiş, tarım öncelik kazanmıştır.
Bu bilgiye dayanarak Kalkolitik çağ ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine varılabilir?

A) Verimli topraklara göç edilmiştir.
B) Yerleşik hayata geçilmemiştir.
C) İnsanların yaşantısı değişmiştir.
D) Hayvancılık yapılmamıştır.
E) Tüketim üretimden çok olmuştur.
(1996 - ÖSS)


Kalkolitik (Bakır - Taş) çağda tarımın öncelik kazanması yerleşik hayata geçilmesine, hayvanların evcilleştirilmesine ve üretimin artmasına neden olmuştur. Böylece insanların yaşantısı değişmiştir.


13. MÖ tarihleri Milat Takviminin başlangıcından geriye doğru gittikçe, MS tarihleri ise Milat Takviminin başlangıcından günümüze doğru geldikçe sayısal değer olarak artar.
Bu bilgiye dayanarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılabilir?

A) MÖ iki tarihten sayısal değeri büyük olan küçük olandan daha eski bir tarihi gösterir.
B) MÖ iki tarihin arasındaki süreyi bulmak için bu iki tarihi toplamak gerekir.
C) MÖ bir tarih ile MS bir tarih arasındaki süre, bunlardan sayısal değeri küçük olanın sayısal değeri büyük olandan çıkarılmasıyla bulunur.
D) MS iki tarihin arasındaki süreyi bulmak için bu iki tarihi toplamak gerekir.
E) MS iki tarihten sayısal değeri küçük olan büyük olandan daha yakın bir tarihi gösterir.
(1997 - ÖSS)


Milâttan Hz. İsa’nın Milâttan
sonra Doğumu sonra
|——————|——————|——————|——————|
1000 500 0 500 1000
Milât

Yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi MÖ iki tarihten sayısal değeri büyük olan küçük olandan daha eski bir tarihi göstermektedir.



14. İki devletin yaptığı antlaşmada “Her devlet kendi geleceğine kendisi karar verecek.” ilkesinin kabul edilmesi bu devletlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini gösterir?

A) Birbirleriyle savaştıklarını
B) Laik devlet anlayışını benimsediklerini
C) Geçmişlerinin çok eskiye dayandığını
D) Birbirlerinin yönetimlerine saygılı olduklarını
E) Bu ilkeyi diğer devletlere de kabul ettirdiklerini
(1997 - ÖSS)


Devletlerarası antlaşmalarda “Her devlet kendi geleceğine kendisi karar verecektir” maddesinin yer alması devletlerin birbirlerinin yönetimlerine saygılı olduklarını göstermektedir.



15. Osmanlı İmparatorluğu’nda,
– İstanbul’un fethi ile Kuruluş,
– II. Viyana Kuşatması ile Duraklama,
– Patrona Halil ayaklanması ile Lale devirleri sona ermiştir.
Bu bilgilere dayanarak, devirlerin sona ermesinde aşağıdakilerden hangisinin temel alındığı savunulabilir?

A) Diğer devletlerle ilişkilerin
B) Ünlü kişilerin
C) Önemli olayların
D) Yapılan yeniliklerin
E) Kentlerin el değiştirmesinin
(1997 - ÖSS)


Osmanlı tarihindeki Kuruluş, Yükselme, Duraklama, Lâle dönemlerinin sona ermesinde önemli olaylar etkili olmuştur. Bu durum önemli olayların devirlerin sona ermesinde etkili olduğunu göstermektedir.


16. Herodotos’tan önce tarihi olayların oluşuna ilişkin birtakım listeler, kronoloji cetvelleri ve yıllıklar düzenlenmiş olduğu halde, tarih biliminin öncüsü olarak Herodotos gösterilmektedir.
Herodotos’un tarih biliminin öncüsü olarak kabul edilmesinde, aşağıdakilerden en çok hangisinin etkili olduğu savunulabilir?

A) Araştırarak ve yansız olmaya çalışarak yazması
B) Pek çok tarihi olayı bizzat yaşamış olması
C) Tarihi olayların kimler arasında ve ne zaman olduğunu belirtmesi
D) Tarihi olayları kronolojik sıraya göre vermesi
E) Olayların geçtiği yerleri gezip görmesi
(2000 - ÖSS)


Sorunun öncülünde Herodotos’tan önce yapılan bazı çalışmalardan bahsedilmiştir. Belli bir sisteme ve kurala dayanmayan bu çalışmalar tarihe bilimsellik kazandıran gelişmeler değildir. Olayların kimler arasında, nerede ve ne zaman gerçekleştiğine dair çalışmalar, olayların oluşuna göre sıralanması ve olaylarla ilgili araştırmalar yapılarak olayların yansız bir şekilde açıklanmaya çalışılması Herodotos’un tarih biliminin öncüsü kabul edilmesini sağlamıştır. Soruda Herodotos’un tarih biliminin öncüsü kabul edilmesinin en etkili nedeninin sorulmasından dolayı doğru cevap olarak A seçeneğini veriyoruz.



17. Kazılarda ortaya çıkarılan eski yerleşim yerlerinin pek çoğunda yiyecek pişirme ve saklama kapları, giysiler, silahlar gibi eşyalara rastlanmaktadır.
Bu durum, aşağıdakilerden hangisine bir kanıt olabilir?

A) Araç ve gereçlerin paylaşılmasına önem verildiğine
B) Topluluklar arasında ticaret yapıldığına
C) İnsan gereksinimlerinin birbirine benzediğine
D) Uygarlık düzeyinin toplumdan topluma değiştiğine
E) İnsanlar arasında barışın egemen olduğuna
(2001 - ÖSS)


Sorunun öncülünde verilen paragrafta insanların araç ve gereçleri paylaşmalarından, ticaret faaliyetlerinden, toplumların uygarlık düzeyinden ve toplumlar arasında barışın egemen olduğundan bahsedilmemiştir.
İnsanların her yerde hayatlarını devam ettirebilmeleri için yeme, giyinme ve korunma ortak gereksinimlerdir. Değişik yerlerde yapılan kazılar sonucunda çeşitli toplumlarda birbirine benzeyen araç gereçlerin bulunması, insan gereksinimlerinin birbirine benzediğine kanıt olarak gösterilebilir.

Türk Dünyası – 7 soru
1. Türk-İslâm uygarlığında aşağıdakilerden hangisinin yasaklanması, oymacılık, kakmacılık ve nakkaşlık gibi süsleme sanatlarının gelişmesinde etkili olmuştur?

A) Yazı (hat) sanatı
B) Duvar çiniciliği
C) Resim ve heykelcilik
D) Figürlü plastik sanatı
E) Minyatür sanatı
(1986 - ÖSS)


Türk - İslâm uygarlığında resim ve heykelcilik gelişmemiştir. Çünkü İslâmiyet’te puta tapılan dönemleri hatırlatmasını engellemek amacıyla resim ve heykelin yapılması uygun görülmemiştir. Bu nedenle İslâm dünyasında hat, minyatür, figür ve duvar çiniciliği gibi sanat dalları oldukça gelişmiştir.



2. Çinlilerle Araplar arasında yapılan Talas Savaşı’nın dünya kültür tarihi açısından en önemli sonucu aşağıdakilerden hangisidir?

A) Batı Türkistan’ın Çin baskısından kurtulması
B) Karlukların bağımsız devlet olmaları
C) Türk - Arap mücadelesinin sona ermesi
D) Kağıt üretiminin Çin’in dışında da yaygınlaşması
E) Türklerin İslâm dinini yakından tanımaları
(1990 - ÖSS)


Cevap şıkları incelendiğinde sadece D seçeneğinin kültür tarihi ile bir ilgisi olduğunu görüyoruz. Talas Savaşı’nda kağıt tanınmış ve Müslümanlar tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Diğer seçenekler ise siyasi tarihle ilgilidir. Bundan dolayı cevap olamazlar.



3. Selçuklularda resmi yazışmalar Farsça idi. Medreselerde eğitim Arapça yapılıyordu. Halk ve ordu kesimi ise Türkçe konuşuyordu.
Bu durum, Selçuklularda aşağıdakilerden hangisine neden olmuştur?

A) Ordudaki asker sayısının azalmasına
B) Yöneticiler ile halk arasındaki bağların güçlenmesine
C) Türk dilindeki gelişmenin yavaşlamasına
D) Yabancıların siyasal baskılarının önlenmesine
E) Yönetimde bilim adamlarının söz sahibi olmasına
(1991 - ÖSS)


Dil ne kadar çok kullanılırsa gelişmesi de o derecede fazla olacaktır. Selçuklularda aktif olarak bilimsel çalışmalarda Arapça, resmi yazışmalarda Farsça kullanıldığı için Türkçenin gelişmesi yavaşlamış ve hatta duraklama dönemine girmiştir.



4. Ortaçağ’da Müslüman bilim adamlarının eski Yunan filozoflarının eserlerinden yaptıkları çeviriler, daha sonra Avrupalıların Ortaçağ anlayışından kurtulmalarında önemli bir etken olmuştur.
Bu bilgiye dayanarak, aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?

A) Avrupalılar İslâm kaynaklarından yararlanmıştır.
B) Çevirilerin yapıldığı dönemde İslâm dünyasında Avrupa’dan daha aydın bir düşünce ortamı vardır.
C) Eskiçağ Yunan düşünürleri Ortaçağ’daki Avrupa düşünürlerinden farklı bir anlayış içindedirler.
D) Ortaçağ’da Müslüman - Hıristiyan çatışması sona ermiştir.
E) İslâmiyet bilime, pozitif ve akılcı düşünceye karşı değildir.
(1994 - ÖSS)


Soru kökünden hareketle A, B, C ve E seçeneğinde verilen hükümlere ulaşılabilir. D seçeneği ile ilgili olarak XII. ve XIII. yüzyıllarda yapılan Haçlı Seferlerini hatırlarsak Müslüman-Hıristiyan çatışmasının sona ermediğini görebiliriz.



5. Selçuklu Sultanları, din ve ırk ayırımı gözetmeden halka toprak dağıtarak boş araziyi değerlendirmeyi devletin görevi saymışlardır.
Selçuklu Sultanlarının izledikleri bu politika, öncelikle aşağıdakilerden hangisini sağlamaya yöneliktir?

A) Vergi toplama düzenini
B) Üretimde artışı
C) Toprak bütünlüğünün korunmasını
D) Ülkede asayişi
E) Yönetimde sürekliliği
(1995 - ÖSS)


Selçuklu Sultanları din ve ırk farkı gözetmeksizin halka toprak dağıtmakla öncelikle üretimde artışı sağlamak istemişlerdir.



6. İslâm dünyasının ünlü bilginlerinden İbni Sina’nın “Kanun” adlı eseri Batılılar tarafından onbeş defa Latinceye çevrilerek tıp öğretiminde kullanılmıştır.
Bu durum aşağıdaki genellemelerden hangisini doğrulamaz?

A) İslâm dini, bilimsel gelişmelere açıktır.
B) Pozitif bilimlerde İslâm bilginlerinin de hizmetleri vardır.
C) Tıp alanında da İslâm bilgini yetişmiştir.
D) Pozitif bilimler İslâmiyet’le birlikte doğmuştur.
E) Batı dünyası İslâm bilginlerinden yararlanmıştır.
(1995 - ÖSS)


İslâm dini günümüzden XV yüzyıl önce doğmuştur. Bilim ise kökü çok daha eski dönemlere dayanan bir olaydır. İlk Çağ’da İyonyalıların, Mısırlıların, Sümerlerin ve Fenikelilerin buluşları bilimin ilk örneklerini oluşturmaktadır.
A, B, C ve E seçenekleri doğru bir genellemedir. D seçeneği ise yanlıştır. Çünkü bilim İslâm’dan önce de vardı.



7. Büyük Selçuklular Dönemi'nde,
I. Selçuklu sultanlarının halife sanını almaması
II. Yönetici sayısının artırılmasına gerek duyulması
III. Yetenekli öğrencilerin okutulmasının ve topluma kazandırılmasının amaçlanması
durumlarından hangilerinin, Selçuklu sultanlarının medreselerin kurulup yaygınlaştırılmasına önem vermelerinde etkili olduğu savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve III E) II ve III
(2002 - ÖSS)


Selçuklu sultanları değişik yerlerde medreseler kurdurarak her yönüyle donanımlı insan yetiştirmeyi amaçlamışlardır. Nizamiye Medreselerinin kurulması ve yaygınlaştırılması bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Selçuklu topraklarının genişlemesine paralel olarak medreselerden yetişen kadılara, müderrislere, atabeylere, devletin yazışmalarını yapacak yeterli sayıda ve kalitede insana da gereksinim artmıştır (II). Ayrıca, medreselerin kurulup yaygınlaştırılmasıyla, yetenekli kişilerin topluma kazandırılması amaçlanmıştır (III). Selçuklu sultanlarının halife sanını almaması medreselerin kurulup yaygınlaştırılmasıyla ilgili değildir (I).
 
Türk Kurtuluş Savaşı – 33 soru

1. Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın devam ettiği yıllarda Sovyet Rusya:
I. Anadolu’daki ulusal bağımsızlık çabalarını desteklemiştir.
II. Dışişleri Bakanı’nın 16 Mart 1921’de TBMM Hükümeti adına İtalya, İngiltere ve Fransa ile görüşmeler yapmasını protesto etmiştir.
III. TBMM Hükümeti’nin 20 Ekim 1921’de Fransa ile yaptığı Ankara Antlaşması’nı protesto etmiştir.
Sovyet Rusya’nın bu davranışlarından nasıl bir sonuç çıkarılabilir?

A) TBMM Hükümeti’nin Batı ile sıkı ilişki kurmasını istemediği
B) Türkiye’deki ulusçuluk akımlarından çekindiği
C) TBMM Hükümeti’ni dışarıda ve içeride güçsüz bırakmak istediği
D) Bağımsız bir Türk devletinin kurulmasını istemediği
E) TBMM Hükümeti’ni bu devletlere karşı korumaya çalıştığı
(1981 - ÖSS)


Öncüllerdeki bilgilere dayanarak Sovyet Rusya’nın ulusal direniş hareketini desteklediği, bununla beraber Türkiye’nin Batı ile ilişkilerde bulunmasını istemediği kanaatine varılabilir.



2. İlk TBMM Hükümeti;
I. I. ve II. İnönü Savaşlarını kazanması üzerine Sovyetler Birliği ile Moskova Antlaşması’nı
II. Sakarya Meydan Savaşı’nı kazanması üzerine Fransa ile Ankara Antlaşması’nı
III. Başkomutanlık Meydan Savaşı’nı kazanması üzerine de İtilaf Devletleri’yle Mudanya Ateşkes Antlaşması’nı yapmıştır.
Bu bilgilere dayanarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A) TBMM Hükümeti, haklarını savaşarak alma yanlısıdır.
B) Sovyetler Birliği ile Fransa, Yunanlılara karşıdır.
C) Sovyetler Birliği ile Fransa, Türklerle savaşı göze alamamışlardır.
D) TBMM Hükümeti, varlığını askeri alandaki başarılarıyla kabul ettirmiştir.
E) Sovyetler Birliği, İtilaf Devletleri’ni TBMM Hükümeti’yle antlaşmaya zorlamıştır.
(1982 - ÖSS)


TBMM, Kurtuluş Savaşı döneminde Batı Cephesi’nde dört büyük savaş yapmış ve kazanmıştır. Her savaştan sonra TBMM siyasal başarı kazanmıştır. Böylece askeri başarıları siyasi başarılar takip etmiştir.



3. İnönü Savaşlarını kazanan TBMM ordusu, Batı Anadolu’yu düşmandan temizleme hareketine girişmemiş, bu amaç, daha sonra Başkomutanlık Meydan Savaşı’yla gerçekleştirilmiştir.
İnönü Savaşları’nın, Kurtuluş Savaşı’mız içindeki başlıca rolü ne olmuştur?

A) İstanbul Hükümeti’nin desteğini sağlama
B) TBMM kuvvetlerinin savaş gücünü sınama
C) Düşmanın gücü hakkında bilgi edinme
D) İtilaf Devletleri’ni, Yunanistan’ı desteklemekten caydırma
E) Düşmanı oyalayarak zaman kazanma
(1982 - ÖSS)


I. ve II. İnönü Savaşları sırasında düzenli ordu yeni kuruluyordu. Bundan dolayı yeni bir ordunun taarruz yapması beklenemezdi. TBMM bu dönemde savunma savaşı yapmış, düşmanı oyalayarak zaman kazanmıştır.



4. Aşağıdakilerden hangisi, düşmanın silahlı kuvvetlerini yok etmek ve önemli arazi bölümlerini ele geçirmek amacıyla yapılmıştır?

A) Balkan Savaşı
B) Çanakkale Savaşı
C) İnönü Muharebeleri
D) Sakarya Meydan Muharebesi
E) Büyük Taarruz
(1983 - ÖSS)


Seçeneklerde verilen savaşları iki grupta toplamak gerekir: Savunma ve taarruz savaşları. A, B, C ve D seçeneklerinde verilen savaşlar birer savunma (müdafaa) savaşlarıdır. Türk ordusunun bu savaşlardaki amacı topraklarımızı işgallerden korumak ve düşmanları durdurmaktır. Büyük Taarruz ise isminden de anlaşılacağı üzere Kurtuluş Savaşı’mızın en son yapılan ve Anadolu’dan işgalcilerin çıkarıldığı ve kaybettiğimiz toprakların alındığı bir taarruzdur.



5. Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın aşağıdaki maddelerinden hangisi Osmanlı Devleti’nin hukuken sona erdiğini gösterir?

A) Doğu Trakya’da Meriç ırmağının sol sahiline kadar olan bölge onbeş gün içinde Yunanlılar tarafından terk edilecektir.
B) Doğu Trakya’nın devir teslim işi İtilaf Devletleri’nin memurları aracılığıyla otuz gün içinde yapılacaktır.
C) Lozan Konferansı’nın bitimine kadar Türkler Doğu Trakya’da sekiz bin asker bulunduracaktır.
D) İstanbul ve Boğazlar, Büyük Millet Meclisi Hükümeti yönetimine bırakılacaktır.
E) İtilaf Devletleri’nin kuvvetleri Lozan Antlaşması’na kadar İstanbul’da kalacaktır.
(1983 - ÖSS)


Kurtuluş Savaşı’nın başından itibaren İstanbul Hükümeti ile TBMM arasında bir siyasal nüfuz mücadelesi yaşanmaya başlamıştı. İstanbul Hükümeti giderek etkinlik sahasını kaybetmiş ve sadece İstanbul ve çevresinde tutunabilmişti. Kurtuluş Savaşı’nın başarıyla bitmesinin ardından yapılan Mudanya Ateşkes Antlaşması’yla sıra İstanbul ve çevresine gelmişti. İstanbul ve çevresinin alınmasıyla artık Osmanlı Devleti hukuken sona ermiştir.



6. I. İlk TBMM’nin kurulması
II. Saltanatın kaldırılması
III. Cumhuriyetin kurulması
Türkiye’deki bu gelişmeler aşağıdakilerden hangisini gerçekleştirme amacı taşımamıştır?

A) Ulusal iradeyi hakim kılma
B) Yeni bir devlet kurma
C) Anayasal düzeni kurmak
D) Demokratik yönetimi gerçekleştirmek
E) Seçim sistemini değiştirmek
(1984 - ÖSS)


Türk İnkılâp hareketinin en büyük amacı ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenliği koşulsuz olarak gerçekleştirmekti.
A, B, C ve D seçenekleri öncüllerde verilen gelişmelerin doğal bir amacıdır. E seçeneği ise yeni bir devletin kurulma şartlarından ve gelişmelerinden değil daha çok demokratik bir rejimin geliştirilmesine yöneliktir.



7. Kurtuluş Savaşı’mızın sonunda, milli çıkarlarımızı dost ve düşman devletlere onaylatmak amacıyla Lozan’a İsmet Paşa’nın (İnönü) gönderilmesinde O’nun hangi başarısı daha etkili olmuştur?

A) I. ve II. İnönü Savaşlarını kazanması
B) Türkiye’de düzenli ordunun kurulmasına katkısı
C) Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda milli çıkarlarımızı korumuş olması
D) Mustafa Kemal Paşa’nın güvenini ve arkadaşlığını kazanması
E) Çerkez Ethem İsyanını bastırması
(1984 - ÖSS)


İsmet Paşa Batı Cephesi Komutanı olarak sonuçlandırdığı savaşların sonucunda Mudanya Konferansı’na katılması doğaldı. İsmet Paşa Mudanya’da askerlik mesleğindeki maharetini diplomatik alanda da göstererek ulusal çıkarlarımızı başarıyla savunmuştur. Bu başarı daha sonra Lozan Konferansı’na İsmet Paşa’nın baş delege olarak gönderilmesinde etkili olmuştur.



8. Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın, “İstanbul ve Boğazlar, TBMM Hükümeti yönetimine bırakılacaktır.” hükmü, Osmanlı Devleti’nin ne olacağını gösteriyordu?

A) Hukuken sona ereceğini
B) Küçük bir devlet olarak kalacağını
C) TBMM Hükümeti’ne bağımlı olacağını
D) TBMM Hükümeti ile birlikte hareket edeceğini
E) Anlaşma Devletleri’ne bağımlı kalacağını
(1984 - ÖSS)


Osmanlı Devleti fiili olarak Mondros Ateşkes Antlaşması’yla sona ermiştir. Etkinliğini de gün geçtikçe kaybederek sadece İstanbul ve çevresindeki küçük bir bölgeye sıkışmıştı. Bu toprakların da alınmasıyla Osmanlı Devleti’nin hukuki varlığı da sona erecekti. Mudanya’da yer alan İstanbul ve çevresinin TBMM’ye devredilmesiyle birlikte Osmanlı Devleti’nin varlığı tamamen ortadan kalkıyordu.



9. Aşağıdakilerden hangisi, Lozan Barış Antlaşması’na, önemli bir uluslararası antlaşma niteliği kazandırmaktadır?

A) Bu antlaşmayı bütün dünya devletlerinin onaylamış olması
B) Bu antlaşmanın, geçerliliğini uzun süre koruyabilmesi
C) Bu antlaşmanın, uzun süren görüşmeler sonunda yapılmış olması
D) Bu antlaşmanın birçok antlaşmaya örnek teşkil etmesi
E) Bu antlaşmayla ilgili tarafların tüm isteklerinin gerçekleşmiş olması
(1984 - ÖSS)


Bir antlaşmanın önemli bir uluslararası bir antlaşma niteliği kazanması, geçerliliğini uzun süre koruyup koruyamadığı ile ilgilidir. Lozan’dan önce ve sonra yapılmış birçok uluslararası antlaşma vardır. Ancak bugün geçerliliğini koruyamamışlardır. C, D ve E seçenekleri normal bütün antlaşmaların birer aşaması ve özelliğidir. Lozan Antlaşması’nı bütün dünya devletleri imzalamamıştır.



10. Ağustos 1921’de çıkan bir yasada “Başkomutan, ordunun maddi ve manevi gücünü büyük ölçüde artırmak ve yönetimi bir kat daha sağlamlaştırmak için TBMM’nin bununla ilgili yetkisini meclis adına fiili olarak kullanabilir” denilmektedir.
Bu yasa, Mustafa Kemal Paşa’ya hangi gücü sağlamıştır?

A) Saltanatı kaldırma
B) İnkılâpları gerçekleştirme
C) Devlet işlerinde tek başına hareket edebilme
D) Cumhurbaşkanı seçilebilme
E) Meclisteki farklı grupları birleştirme
(1985 - ÖSS)


Eskişehir-Kütahya Savaşları’nın yenilgiyle sonuçlanması üzerine Türk ordusu geri çekilmiştir. Ordunun geri çekilmesi hem TBMM’yi hem de halkı olumsuz yönde etkilemiştir. Bunun önüne geçmek için 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal Paşa’ya TBMM’nin yetkileri geçici bir süre için verilerek tek başına hareket edebilmesi sağlanmıştır.



11. I. Dış barışın esaslarının belirlenmesi
II. Türk Devleti’nin tanınması
III. Kapitülasyonların kaldırılması
Yukarıdaki sorunlar, hangi antlaşmayla çözüme kavuşturulmuştur?

A) Ankara Antlaşması
B) Moskova Antlaşması
C) Lozan Barış Antlaşması
D) Mudanya Ateşkes Antlaşması
E) Gümrü Antlaşması
(1985 - ÖSS)


Öncüllerde verilen sorunlar ancak uluslararası bir konferansta çözümlenebilir. Seçeneklerde verilen antlaşmalar ya ikili ya da ateşkes antlaşmalarıdır. Sadece Lozan Antlaşması uluslararası bir antlaşmasıdır. Zaten Lozan Antlaşması ile Türkiye varlığını bütün dünyaya kabul ettirmiştir.



12. Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra İtilaf Devletleri, Türkiye ve Yunan devletlerine ateşkes önerisinde bulunarak her iki tarafın da askeri bakımdan kendi denetimleri altına girmesini istemişlerdir. Türk tarafı ilke olarak ateşkes önerisini benimsediği halde, denetim konusundaki öneriyi reddetmiştir.
Türk Hükümeti, İtilaf Devletleri’nin denetimi altına girmeyi hangi ilkeye ters düştüğü için reddetmiş olabilir?

A) Devletçilik B) Bağımsızlık C) Lâiklik

D) Halkçılık E) Medeniyetçilik
(1987 - ÖSS)


Türk Kurtuluş Savaşı’nın en büyük hedefi tam bağımsızlığı gerçekleştirmekti. Amaç bu iken İtilaf Devletleri hala Türk tarafını denetim altına almak için ateşkes önerisinde bulundular.
Doğal olarak TBMM bağımsızlığını engelleyen hiçbir denetimi kabul edemezdi.



13. Lozan Konferansı’nın birinci döneminde uzun tartışmalara yol açan konulardan biri kapitülasyonlardı. Çünkü, imtiyazlı devletler kapitülasyonların devamını istiyorlardı.
Bu durum, imtiyazlı devletlerin aşağıdakilerden hangisini kabul etmek istemediklerini göstermektedir?

A) Savaşın sona erdiğini
B) Demokratik ilkelerin gerekliliğini
C) Uluslararası ilişkilerin önemini
D) Ekonominin siyasal ilişkileri etkilediğini
E) Yeni Türk Devleti’nin bağımsızlığını
(1987 - ÖSS)


Kurtuluş Savaşı’nda Türk Milletinin hakkı olan bağımsızlık haklarını vermek istemeyen İngiltere, Fransa ile İtalya üçlüsü Lozan Antlaşması’nda bu kararlılıklarını devam ettirerek kapitülasyonların kaldırılmasında direnmişlerdir.



14. TBMM Hükümeti’nin ilk askeri başarısı sonucunda yaptığı antlaşma, Batı ve Güney Cepheleri’nin güçlenmesini sağlamış ve daha sonraki gelişmelerde de etkili olmuştur.
Burada sözü edilen antlaşma aşağıdakilerden hangisidir?

A) Lozan Barış Antlaşması
B) Gümrü Antlaşması
C) Kars Antlaşması
D) Moskova Antlaşması
E) Ankara Antlaşması
(1989 - ÖSS)


TBMM ilk askeri başarısını 24 Eylül 1920’de başlattığı harekât sonucu Ermenistan’a karşı kazanmıştır. TBMM, böylece Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni devletinin kurulmasını önlemiş oluyordu. Aynı zamanda TBMM’nin ülke içinde etkinliği de artmış oluyordu. Bütün bu avantajları sağlayan antlaşma Gümrü’dür.



15. Anadolu’nun Batılı devletlerin hammadde kaynağı ve pazarı olma durumundan kurtarılması amacıyla atılmış olan önemli adım aşağıdakilerden hangisidir?

A) Aşar vergisinin kaldırılması
B) Kapitülasyonların kaldırılması
C) İhracatın kontrol edilmesi
D) Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun çıkarılması
E) Gümrük vergilerinin yükseltilmesi
(1990 - ÖSS)


Avrupa’da başlayan Sanayi İnkılâbı kısa sürede Avrupa’nın zenginleşmesine ve dev kuruluşların ortaya çıkmasına neden oldu. Sanayileşen Avrupa devletlerinin hammadde ve pazar ihtiyacı artmıştır.
İşte bundan dolayı Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşamaması için ellerinden gelen her türlü faaliyeti gösterdiler ya da desteklediler. Buna rağmen Kurtuluş Savaşı kadını, erkeği, çocuğu ve yaşlısıyla kendini tutsak etmek isteyenlere karşı büyük zafer kazandı. Türklerin kurtuluşu hem ekonomik, hem de siyasi yönden oldu. Lozan Antlaşması’yla kapitülasyonların da kaldırılmasıyla ekonomik bağımsızlığımız da sağlanmış oldu.



16. İtilaf Devletleri, Londra Konferansı’na ve Lozan Barış Görüşmesi’ne hem Osmanlı Hükümeti’ni hem de TBMM Hükümeti’ni davet etmişlerdir.
İtilaf Devletleri’nin bu iki hükümeti birlikte çağırmalarının amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) TBMM’yi desteklemek
B) İstanbul Hükümeti’ne güven duyulmadığını göstermek
C) İki hükümet arasındaki görüş ayrılığından yararlanmak
D) Demokratik bir tutum ortaya koymak
E) İki hükümeti uzlaştırmak
(1991 - ÖSS)


İtilaf Devletleri Türk Kurtuluş Savaşı karşısında başarılı olamadıklarından dolayı bu başarıyı başka türlü baltalama yollarına yöneldiler. Bu amaçla Londra Konferansı’na iki tarafı birlikte çağırdılar. Amaçları iki taraf arasında ayrılık meydana getirerek istedikleri gibi Sevr Antlaşması’nın şartlarını yürürlüğe koymaktı.




17. Lozan Barış Antlaşması’nın aşağıdaki özeliklerinden hangisi, bu antlaşmanın uluslararası düzeyde önemli bir belge haline gelmesinde en az etkilidir?

A) Çok sayıda devlet tarafından imzalanmış olması
B) Türkiye’nin diğer devletlerle ilişkilerinde esas alınması
C) Çeşitli devletlerin ekonomik çıkarlarını sınırlandıran hükümler içermesi
D) Boğazlar için, çeşitli devletlerin rol aldığı bir komisyon yönetimini getirmesi
E) Türkiye’de cumhuriyetin ilanına ortam hazırlaması
(1991 - ÖSS)


Lozan Antlaşması kadar, halen yürürlükte olan ve uzun yıllar uygulanagelen ikinci bir devletlerarası antlaşma gösterilemez. Devletlerin karşılıklı menfaatlerini gözeterek hazırlamış olması sık sık itirazlara neden olmamıştır.
A, B, C ve D seçenekleri Lozan’ın uluslararası bir düzeye ulaşmasında içerdikleri hükümler bakımından önemlidir. E seçeneğindeki Cumhuriyetin kurulması ile uluslararası bir antlaşmanın siyasi bir ilişkisi yoktur.



18. Sakarya Savaşı’ndan sonra TBMM Hükümeti ile Fransa arasında yapılan Ankara Antlaşması’yla Türkiye’nin güney sınırı çizilmiştir. Ancak bu antlaşma, Fransa’nın müttefiki olan İngiltere’yi tedirgin etmiştir.
İngiltere’nin bu tedirginliğinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yunanlıların Sakarya’ya kadar ilerlemesi
B) Yeni Türk Devleti’nin daha güçlü hale gelmesi
C) Anlaşmazlıkların çok uluslu toplantılarda çözülmesi
D) Demokratik rejimlerin tehlikeye düşmesi
E) Hatay’ın Türkiye sınırları dışında kalması
(1992 - ÖSS)


Mondros’tan sonra başlayan işgallere, Türk milletinin karşılık vermesi üzerine Kurtuluş Savaşı doğmuştu. Bu dönemde Türk milletini en çok uğraştıranlar İngilizlerdir. Yunanlılara, verdikleri her türlü destekle işgallerin devam etmesini sağlamışlardır. Fransızların TBMM ile Ankara Antlaşması’nı imzalayarak Anadolu’dan çekilmesinin Yeni Türk Devleti’ni daha güçlü hale getireceğinden endişe etmiştir.


19. İsmet İnönü, Lozan Konferansı’na katılan devletlere, barışın yapılması için egemenlik ve hayat hakkımıza saygı duyulması gerektiğini belirtmiştir.
İsmet İnönü bu tutumuyla, konferansta aşağıdakilerden hangisini savunmuştur?

A) Bloklaşma
B) Korumacılık
C) Uluslararası eşitlik
D) Kuvvet kullanma
E) Karşılıksız dış yardım alma
(1992 - ÖSS)


B ve E seçenekleri bağımsızlık ilkeleriyle çelişmektedir. A seçeneği henüz bağımsızlık aşamasını tamamlamakta olan bir ülke için gerekli bir durum değildir. D seçeneği konuyla tamamen ilgisizdir.



20. TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya arasında 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması’nın başlangıç kısmında “milletlerin kendi geleceğine serbestçe karar verebilmesi” ilkesine yer verilmiştir.
Antlaşmaya bu ilkeyi koymakla, TBMM ve Sovyet Rusya aşağıdakilerden hangisi yönünde karşılıklı birbirlerine güvence vermişlerdir?

A) Bağımsızlıklarına saygı duyma
B) Dünyadaki bloklaşmaların dışında kalma
C) Avrupa diplomasisini izleme
D) Milletler Cemiyeti’ne üye olma
E) Ekonomik ilişkilerde bulunma
(1993 - ÖSS)


İki tarafı birbirine yaklaştıran en önemli olay Batı dünyasının ortak düşmanı durumunda olmalarıdır. Hem Sovyet Rusya’da hem de Türkiye’de bir geçiş dönemi yaşanıyordu. Bu geçiş döneminde yapılan Moskova Antlaşması’yla taraflar birbirlerini tanırlarken aynı zamanda temel ilkelerini de ortaya koymuşlardır. Milletlerin kendi geleceğine serbestçe karar verebilmeleri ancak bağımsızlıklarına saygı duymalarıyla mümkün olabilir.



21. Mustafa Kemal, Başkomutanlık Yasası’nın yürürlük süresinin 20 Temmuz 1922'de tekrar uzatılması gündeme geldiğinde sürenin uzatılmasını istememiştir. Buna rağmen Meclis, başkomutanlığın süresiz olarak Mustafa Kemal’de kalmasına karar vermiştir.
Meclis’in bu kararı almasında aşağıdakilerden hangisi etkili olmuştur?

A) Halkın orduyu desteklemesi
B) Başkomutanın aynı zamanda Meclis Başkanı olması
C) Meclis’te bazı grupların oluşması
D) Meclis’te yeni bir anayasa için çalışmaların başlaması
E) Başkomutana duyulan güvenin artması
(1994 - ÖSS)


Kurtuluş Savaşı’nın başından beri Türk halkı ile Mustafa Kemal adeta bütünleşmişti. Eskişehir-Kütahya yenilgisinden sonra Başkomutanlık yetkilerini üzerinde toplayan Mustafa Kemal’e halkın güveni biraz daha artmaya başladı. Sakarya Zaferi’nin kazanılmasından sonra Meclis düşmana son bir darbe vurulması için Mustafa Kemal’e olan desteğini yeniledi.



22. Lozan Antlaşması’na göre, yabancı okulların öğrenimini Türk Hükümeti düzenleyecek ve denetleyecekti. Bazı okullar bu kurala uymak istemediler ve bağlı oldukları devletlerin elçileri aracılığıyla Türk Hükümeti’yle görüşmek istediler. Ancak Türk Hükümeti onlarla bu konuda görüşme yapmayı kesinlikle reddetti.
Türk Hükümeti bu tepkisiyle aşağıdakilerden hangisini korumaya çalışmıştır?

A) Yabancı okulların sayısını
B) İnsan haklarını
C) Bağımsız devlet anlayışını
D) Yabancıların kültürlerini
E) Eğitim ve öğretimde ikiliği
(1995 - ÖSS)


Yabancı okullar kurulduğu zamandaki statüleri gereği devlet içinde devlet gibi davranıyorlardı.
Her türlü denetim ve kontrolden uzak olarak Lozan Antlaşması’na kadar geldiler. Türk Hükümeti bu keyfiliğe son vererek okullarda denetim kurmaya başladı. Böylece bağımsız devlet anlayışının gereğini yerine getirdi.



23. Aşağıdakilerden hangisi “Türkiye Devleti yalnız TBMM tarafından temsil olunur.” ilkesi doğrultusundaki gelişmelerden biri değildir?

A) Ankara Antlaşması’nın TBMM tarafından onaylanması
B) Osmanlı Hükümeti varken TBMM’nin yeni bir hükümet kurması
C) Osmanlı Hükümeti’nin Lozan’a çağrılması üzerine TBMM’nin saltanatı kaldırması
D) TBMM’nin Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyeti Moskova’ya göndermesi
E) Londra Konferansı’na Osmanlı Hükümeti ile TBMM Hükümeti’nin birlikte katılması
(1997 - ÖSS)


“Türkiye Devleti yalnız TBMM tarafından temsil olunur” ilkesi ülkenin geleceği hakkında karar verme yetkisinin TBMM’ye ait olduğunu ifade etmektedir. Fakat Londra Konferansı’na İstanbul Hükümeti’nin de katılması bu ilkeye ters düşmektedir.



24. Mudanya görüşmelerinde Fransız temsilcisi Trakya’nın TBMM Hükümeti’ne teslim edilmesini kabul ederken, İngiliz temsilcisi buna şiddetle karşı çıkmış, İtalyan temsilcisi ise, bu konuda hükümetinden bilgi alması gerektiğini bildirmiştir.
Anlaşma devletlerinin bu tutumlarına dayanarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılabilir?

A) Fransa TBMM Hükümeti’nin yanında yer almıştır.
B) İngiltere İtalya’nın politikasını desteklemiştir.
C) İtalya temsilcisi, görüşmelere hükümetinden izin almadan katılmıştır.
D) Fransa, İngiltere ve İtalya İstanbul Hükümeti’ni desteklemiştir.
E) İngiltere TBMM’nin varlığını tanımamıştır.
(1997 - ÖSS)


Mudanya Konferansı’nda Fransız temsilcisinin Trakya’nın TBMM Hükümeti’ne verilmesini kabul etmesi, Fransa’nın TBMM Hükümeti’nin yanında yer aldığını göstermektedir.



25. Lozan Antlaşması ile, Türkiye’de yaşayan azınlıklara bazı haklar tanınmıştır. Ancak bu antlaşmada, Fener Patrikhanesi’nden ve onun, azınlık oluşturan Rumların temsilcisi veya koruyucusu olduğundan söz edilmemiştir.
Bu bilgilere dayanarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılabilir?

A) Rum azınlıkların siyasi hakları kısıtlanmıştır.
B) Fener Patrikhanesi, Rumların en büyük patrikhanesi olma özelliğini kaybetmiştir.
C) Türkiye’de yaşayan yabancılar da azınlık statüsündedir.
D) Rum azınlıklara, diğer azınlıklardan daha çok ayrıcalık tanınmıştır.
E) Fener Patrikhanesi’nin siyasal ayrıcalığı yoktur.
(1998 - ÖSS)


Paragrafta belirtilen “Fener Patrikhanesi’nden ve onun azınlık oluşturan Rumların temsilcisi veya koruyucusu olduğundan söz edilmemesi”, patrikhaneye siyasal ayrıcalık verilmediğini göstermektedir.



26. Anlaşma Devletleri,
I. 1921 yılında Londra’da toplanacak konferansa Osmanlı Devleti’nin göndereceği delegeler arasında Mustafa Kemal’in veya O’nun yetkili kılacağı bir delegenin de bulunmasını istemişler;
II. 1922 yılında Lozan’da toplanacak olan barış konferansına, TBMM Hükümeti ile Osmanlı Hükümeti’ni birlikte çağırmışlardır.
Bu iki durum, 1921'den 1922 yılına kadar geçen süre içinde Anlaşma Devletleri’nin aşağıdakilerin hangisi ile ilgili görüşünde bir değişme olduğunu göstermektedir?

A) Sevr Antlaşması’nın geçerliği
B) Osmanlı Devleti’nin temsil edilme hakkı
C) Anadolu Hakeketi - Osmanlı Devleti ikiliğinin sürdürülmesi
D) TBMM’nin gücü
E) Konferansa katılacak taraflar
(1999 - ÖSS)


Anlaşma Devletleri,
I. Durumda; Londra Konferansı’na TBMM’nin başkanı Mustafa Kemal’i Osmanlı delegeleri arasında davet etmişlerdir.
II. Durumda; Lozan Konferansı’na TBMM Hükümeti’ni resmen görüşmelere davet etmişlerdir.
Anlaşma Devletleri’nin bir yıl içerisinde gösterdikleri davranış değişikliği, TBMM’nin gücünün arttığını göstermektedir.



27. Anlaşma Devletleri’nin 22 Mart 1922 tarihinde Türkiye ile Yunanistan’a verdikleri ateşkes önerisinde şu hükümler yer almıştır:
I. Tarafların ordularını araç ve gereç bakımından güçlendirmesinin engellenmesi
II. İki taraf birlikleri arasında 10 km’lik, askerden arındırılmış bir alan bırakılması
III. Müttefikler arası bir komisyonun Türk ordusunu ve askeri durumunu denetlemesi
Bu hükümlerden hangileri, öneride Yunanistan’ın gözetilmiş olduğunu gösterir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2000 - ÖSS)


Sakarya Savaşı’nda Türk ordusunun Yunan birliklerini mağlup etmesi üzerine Anlaşma Devletleri 22 Mart 1922'de Türkiye ile Yunanistan’a ateşkes önerisinde bulundular. Ancak Anlaşma Devletleri bu önerilerinde Yunanistan’ı gözetmişlerdir. III. öncülde yer alan “Müttefikler arası bir komisyonun Türk ordusunu ve askeri durumunu denetlemesi” hükmü bu durumun bir göstergesidir. Anlaşma Devletleri söz konusu hükümle yalnız Türk ordusunu denetim altına almak isteyerek yanlı hareket etmiş, Yunanistan’ın tarafını tutmuşlardır.



28. İsmet İnönü, Lozan Konferansı’nın iç tüzük çalışmalarında,
I. Türkçe’nin de Fransızca, İngilizce gibi konferans dili olmasını
II. “Karadeniz’de kıyısı olan devletler” ifadesi yerine bu devletlerin adlarının yazılmasını
III. Komisyon başkanlıklarından birinin de İngiltere, Fransa ve İtalya’nın yanında Türkiye’ye verilmesini önermiştir.
Bu önerilerden hangileri, İsmet İnönü’nün konferansta uluslararası eşitlik kurallarına uyulmasını sağlamaya çalıştığını gösterir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) I ve III
(2000 - ÖSS)


Lozan Konferansı’nın çalışma kuralları belirlenirken Anlaşma Devletleri kendileri için avantaj oluşturacak koşullar sağlamak istemişlerdir. Buna karşılık Türk heyetinin başkanı İsmet İnönü “Fransızca ve İngilizce gibi Türkçenin de konferans dili kabul edilmesi” ve “komisyon başkanlıklarından birinin de İngiltere, Fransa ve İtalya’nın yanında Türkiye’ye verilmesi” önerileri ile Anlaşma Devletleri’nin bu çalışmalarına karşı çıkmış ve uluslararası eşitlik kurallarına uyulmasını istemiştir.



29. Lozan Konferansı'nda diğer katılımcılar Türklerden,
I. Azınlık haklarının verilip verilmediğinin Anlaşma Devletleri tarafından denetlenmesini
II. Kapitülasyonların sürdürülmesini
III. Musul sorununun sonraki görüşmelere bırakılmasını
IV. Suriye sınırının Ankara Antlaşması’yla belirlenen şekilde kalmasını
istemiştir.
Bu isteklerden hangileri, Türkiye açısından bağımsız devlet anlayışına açıkça aykırıdır?

A) I ve II B) I ve III C) I ve IV

D) II ve III E) III ve IV
(2001 - ÖSS)


Türkiye Cumhuriyeti’nin başka devletler tarafından bazı konularda denetlenmesi, mali, adli ve siyasi ayrıcalıklar içeren kapitülasyonların devam ettirilmek istenmesi bağımsız devlet anlayışına aykırıdır. Çünkü bu kararlar Türkiye Cumhuriyeti’ne bazı alanlarda kısıtlamalar getirmektedir.


30. I. Yöre halkının ve milis güçlerinin Urfa'yı Fransızlara karşı başarıyla savunması
II. İstanbul'un resmen işgal edilmesi ve Mebuslar Meclisi'nin dağıtılması
III. İstanbul Hükümeti'nin Amasya Protokolleriyle Kuvayi Milliye'yi tanıması
gelişmelerinden hangilerinin ülkede birlik ve beraberliği güçlendirip Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılımı artırdığı savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) II ve III E) I, II ve III
(2002 - ÖSS)


Türk Kurtuluş Savaşı milis güçlerle başlamış, sonraki aşamalarda düzenli orduya geçilmiştir. Urfa çevresinde yaşayan halkın bölgeyi işgal güçlerine karşı savunması Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılımı artırmıştır (I). İstanbul'un işgal edilmesi ve Mebusan Meclisi'nin dağıtılması üzerine birçok komutan, milletvekili ve aydın Anadolu'ya geçerek Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılımı artırmıştır (II). İstanbul Hükümeti'nin Anadolu'da faaliyet gösteren Ulusal Kurtuluş hareketini tanıması halife ve padişah taraftarlarının da katılımını artırmıştır (III).



31. Sovyet Rusya, Kurtuluş Savaşı'nda Afganistan ve Kafkas Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında paktlar oluşturma yönünde girişimlerde bulunmuştur. Bu girişimler sonucunda bazı antlaşmalar imzalanmıştır.
Sovyet Rusya'nın bu tutumu, aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) Uluslararası ilişkilerde etkili olmak istediğinin
B) Rus halkının tam desteğini aldığının
C) Türkiye'yi tanıyan devlet sayısını sınırlamaya çalıştığının
D) Müslüman ülkeler üzerinde nüfuzunun azaldığının
E) Anlaşma Devletleri ile yakınlaşmak istediğinin
(2002 - ÖSS)


Sovyet Rusya 1918 yılında kurulmuştur. Avrupalı devletlerin tepkisini çeken Sovyet Rusya yakın bölgelerdeki devletlerle siyasal ilişkilerini güçlendirerek tanınmaya çalışmıştır. Örneğin, 1921 yılında Türkiye ile Moskova Antlaşması'nı imzalamış, Kafkas Cumhuriyetleriyle (Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan) Türkiye arasında Kars Antlaşması'nı imzalattırmıştır. Sovyet Rusya, bu girişimleriyle uluslar arası ilişkilerde etkinlik kazanmayı amaçlamıştır.



32. İsmet İnönü Lozan Konferansı'nın açılışında söz alarak, “Çok ıstırap çektik, çok kan akıttık. Bütün medeni milletler gibi hürriyet ve istiklal istiyoruz.” demiştir.
İsmet İnönü'nün bu sözü,
I. Öteki milletlerle eşit olmayı isteme
II. Düşüncelerini açıklamaktan çekinme
III. Milletini yüceltme
yönündeki tutumlardan hangilerini benimsediğinin göstergesi olabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve III

D) II ve III E) I, II ve III
(2002 - ÖSS)


İsmet İnönü, Lozan Konferansı'nın açılışındaki sözüyle Türk ulusunun medeni milletlerle eşit olmasını, yüceltilmesini benimsemiş ve bu yönde istekte bulunmuştur.



33. Lozan Konferansı görüşmeleri sırasında Türk heyetinin hazırladığı “Adli İdare Beyannamesi”nde, TBMM Hükümeti’nin yabancılara Türk mahkemelerinde tam bir adalet sağlamayı her bakımdan güvence altına alacak güçte olduğu; bu adaleti, egemenliğini bütünüyle kullanarak gerçekleştirebileceği belirtilmiştir.
Türk heyetinin bu beyannameyle,
I. TBMM Hükümeti’nin yabancıların haklarını korumada kararlı olduğu,
II. Türkiye’nin, iç işlerine karışılmasını istemediği,
III. yabancılara verilmiş olan ödünlerde değişiklik yapılması gerektiği
görüşlerinden hangilerini vurguladığı savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2003 - ÖSS)


Türkiye, Lozan görüşmeleri sırasında yabancıların haklarının korunmasıyla ilgili Avrupalı devletlere güvence vermiştir. Soruda adı geçen beyanname ile Türkiye, bütün gücünü kullanarak yabancıların haklarını korumayı taahhüt etmiştir. Bu davranışıyla da ülke içindeki sorunları başka devletleri karıştırmadan çözmeyi amaçlamıştır. “Adli İdare Beyannamesi” ile yabancılara verilen ödünlerin değiştirilmesi söz konusu edilmemiştir.
 
XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu – 37 soru

1. Kırım Savaşı’nı kazanan devletlerden biri olarak Paris Antlaşması’na katılan Osmanlı Devleti’nin, bu antlaşmanın aşağıda verilen maddelerinden hangisiyle yenilmiş bir devlet durumuna düşürüldüğü anlaşılmaktadır?

A) Osmanlı Devleti’nin, devletlerin genel hakları bakımından bir Avrupa devleti sayılması
B) Avrupa devletlerinin, Osmanlı Devleti’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tanımaları
C) Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti’nden Hıristiyan azınlığın haklarını yeniden düzenlemesini istemeleri
D) Osmanlılarla, Rusların Karadeniz’de tersane ve savaş gemisi bulundurmamaları
E) Osmanlı Devleti ile bu antlaşmayı imzalayan devletlerden biri arasında anlaşmazlık çıktığında, önce antlaşmayı imzalayan öteki devletlere başvurulması
(1981 - ÖSS)


Paris Antlaşması’nda Karadeniz tarafsız hale getirerek hem Rusya’nın, hem de Osmanlı Devleti’nin Karadeniz’de tersane ve savaş gemisi bulundurması yasaklanmıştır. Böylece Osmanlı Devleti galip çıktığı Kırım Savaşı’ndan sonra yapılan Paris Antlaşması’yla mağlup duruma düşürülmüştür.



2. XIX. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere ve Fransa sömürgelerinde yaşayanların hakları, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hıristiyanların haklarından daha sınırlıydı. Buna karşın İngiltere ve Fransa, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Hıristiyanların haklarını yetersiz bularak Osmanlı Devleti’nden Islahat Fermanı’na uyulmasını istemişlerdir.
İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Devleti’nden böyle bir istekte bulunmalarının amacı aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hıristiyanların yaşam düzeyini yükseltme
B) Kendi ülkelerindeki demokrasi ilkelerini diğer ülkelere de yayma
C) Osmanlı İmparatorluğu’ndaki parçalanma ve çöküşü hızlandırma
D) Osmanlı Devleti’ne başka devletlerin baskı yapmasını önleme
E) Sömürgelerinde yaşayanların uğradıkları haksızlıkları gizleme
(1981 - ÖSS)


XIX. yüzyılda Avrupalı devletler Osmanlı topraklarındaki azınlıkları himayelerine alarak Osmanlı Devleti’nin iç işlerine müdahale etmişlerdir. Avrupalı devletler, çıkarları doğrultusunda azınlıkların çıkardığı ulusçuluk isyanlarını destekleyerek Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasını ve çöküşünü hızlandırmaya çalışmışlardır.



3. “Osmanlı İmparatorluğu, Yükselme Devri’nde Batı ile ilgili sorunlarını kendi görüşleri doğrultusunda çözmeye çalışmıştır. Tanzimat Devri’nde ise bu tür sorunların çözülmesinde Batılı büyük devletlerle görüş birliği içinde olmaya önem vermiştir.”
Aşağıdakilerden hangisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı’ya karşı tutumundaki bu değişmenin bir açıklaması olamaz?

A) Genişleme siyasetini bu yolla sürdürmektedir.
B) Islahatların Avrupa devletlerince tanınmasına çalışmaktadır.
C) Siyasal gücünü bu yolla korumak istemektedir.
D) Büyük devletlerin olumsuz tutumlarından çekinmektedir.
E) Batı ile sorunlarını barış yolu ile çözmeye çalışmaktadır.
(1985 - ÖSS)


Osmanlı Devleti Yükselme Dönemi’nde güçlü, Tanzimat Dönemi’nde ise zayıf durumda idi. Bundan dolayı güçlü döneminde sorunlarını istediği gibi çözebilirken, zayıfladığında ise yaşam mücadelesi vermekte idi. Bunun sonucu olarak B, C, D ve E seçenekleri zayıf ve güçsüz dönemlerin politikası olabilir.
A seçeneğinde verilen genişleme siyaseti ise Tanzimat Dönemi gerçeklerine aykırıdır.



4. Osmanlı Devleti’nin Meclis-i Mebusan’da Balkan uluslarına da temsil hakkını tanımış olmasının amaçları arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Avrupa devletlerinin içişlerimize karışmasını önleme
B) Balkan uluslarını yönetime katma
C) İmparatorluğun bütünlüğünü koruma
D) Rusya’nın Balkanları slavlaştırmasını önleme
E) Meclisin devamlılığını sağlama
(1985 - ÖSS)


Osmanlı Devleti dış gelişmelerin de etkisiyle meşrutiyeti ilan ederek Meclis-i Mebusan’ı açmıştır. Meclis’in açılmasıyla Osmanlı Devleti A, B, C ve D seçeneklerindeki gelişmeleri amaçlamıştır. E seçeneğinde verilen durumun Balkan uluslarına temsil hakkının verilmesiyle bir ilgisi yoktur.



5. XIX. yüzyılda:
I. Balkan Yarımadası’nı slavlaştırmaya çalışma
II. Açık ve sıcak denizlere çıkmak isteme
III. Osmanlı ülkesindeki Ortodoksların haklarını korumaya çalışma
IV. Gücünü Avrupa devletlerine kabul ettirmeye çalışma
V. Osmanlı ülkesinde yapılan ıslahatları yetersiz bulma
VI. Hürriyetçi fikirlere karşı çıkma
girişimlerinden hangileri, Osmanlı - Rus ilişkileri üzerinde en az etkili olmuştur?

A) I., III. B) III., VI. C) II., V.

D) IV. , VI. E) I., II.
(1986 - ÖSS)


Rusya’nın XVIII. yüzyıldan itibaren güçlenmesi ve sınırlarını genişletmesi Osmanlı Devleti’nin aleyhine olarak gerçekleşmiştir. Rusya XIX. yüzyılda artık Osmanlı Devleti’nin içişlerine de karışmaya başlamıştır. I., II., III. ve V. öncüllerdeki olaylar Türk - Rus ilişkilerinde zaman zaman savaşlara da neden olmuştur. IV. ve VI. öncüllerdeki bilgiler ise ya eksik ya da yanlış yorumlar içerdiklerinden en az role sahiptirler.



6. XIX. yüzyılda, Osmanlıların girdiği savaşlar genellikle yenilgi ile sonuçlanmıştır. Osmanlı ülkesinde ticaret azınlıkların elindedir. Hammadde Avrupa ülkelerine satılmakta dışarıdan bol miktarda, ucuz ve çeşitli mallar gelmektedir.
Aşağıdakilerden hangisi bu durumun bir sonucu değildir?

A) Küçük sanayi atölyelerinin azalması
B) Yeni fabrikaların kurulması
C) İşsizliğin artması
D) Yönetimde yeni arayışların artması
E) Dış ticarette dengenin bozulması
(1986 - ÖSS)


XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde meydana gelen olumsuzluklar A, C, D ve E seçeneklerinde verilen gelişmeleri sonuç olarak ortaya çıkarmaktadır. B seçeneğinde verilen yeni fabrikaların kurulması ise soru kökündeki olumsuzluklara ters bir özellik taşır.



7. Yakınçağ başlarında, Osmanlı İmparatorluğu Ortodoks Hıristiyanları birleştiren bir güç olma özelliğini yitirmiştir.
Bu güç aşağıdaki devletlerden hangisine geçmiştir?

A) İngiltere B) Fransa C) Avusturya

D) Rusya E) Almanya
(1988 - ÖSS)


Osmanlı Devleti XIX. yüzyıla gelindiğinde eski askeri ve siyasi gücünü iyice yitirmeye başladı. Bu arada Osmanlı Devleti’nin azalan gücüne karşılık çevresindeki devletlerin de güçleri artmaya başladı.
Bu devletler Osmanlı Devleti’nden doğan boşluğu doldurmak için mücadeleye giriştiler. Seçeneklerde verilen devletlerden sadece Rusya Ortodoks olduğuna göre sorunun doğru cevabı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Diğer devletler ise Hıristiyanlığın diğer mezheplerine bağlıdırlar.
İngiltere Anglikan, Fransa Katolik, Avusturya ve Almanya ise Protestan idiler.



8. Aşağıdaki belgelerden hangisi, Osmanlı Devleti’nin ayanlara söz geçiremeyecek hale geldiğini gösteren bir kanıttır?

A) Fatih Kanunnamesi
B) Sened-i İttifak
C) Tanzimat Fermanı
D) Islahat Fermanı
E) Kanun-u Esâsiye
(1988 - ÖSS)


II. Mahmut, Alemdar Mustafa Paşa’nın ısrarıyla Anadolu ve Rumeli’de bozulan toprak sisteminin etkisiyle oluşan başına buyruk âyanlara bazı tavizler vermiştir. Âyanlarla yapılan bu anlaşmaya Sened-i İttifak denir.



9. Hünkar İskelesi Antlaşması’nda Osmanlı Devleti, Rusya bir saldırıya uğrarsa Boğazları kapatmayı kabul etmiştir.
Bu durumdan büyük ölçüde rahatsız olan devletlerden biri aşağıdakilerden hangisidir?

A) Prusya B) İngiltere C) Avusturya

D) Piyemonte E) İspanya
(1989 - ÖSS)


XIX. yüzyılda Avrupa’da etkili olan ve her an varlığını hissettiren devlet üç tanedir. İngiltere, Fransa ve Rusya.
Genellikle Avrupa’daki siyaseti bu büyük devletler şekillendirmektedir. Bu üç devlet olaylar karşısında bazen birlikte hareket etmişler, bazen karşı karşıya gelmişlerdir.
Hünkar İskelesi Antlaşması (1833) Rusya ile yapıldığı için seçeneklerde Fransa olmadığına göre doğru cevabın İngiltere olduğu anlaşılır.



10. Fransız İhtilali’nden sonra cumhuriyetçiliği ve özgürlüğü savunan kimi kitaplar Türkçeye ve azınlıkların dillerine çevrilerek Osmanlı ülkesinde de yayınlanmıştır.
Bu yayınların, aşağıdakilerden hangisi üzerinde önemli bir etkisi yoktur?

A) Tanzimat ve Islahat hareketleri
B) Ulusçuluk akımları
C) Genç Osmanlı ve Jön Türk hareketleri
D) Osmanlıların I. Dünya Savaşı’na katılmaları
E) I. ve II. Meşrutiyet hareketleri
(1990 - ÖSS)


Fransız İhtilali’yle ortaya çıkan fikir akımlarının Osmanlı Devleti’ni etkilememesi düşünülemezdi. İlk kez kanun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, eşitlik, cumhuriyet, insan hakları, ve milliyetçilik gibi kavramlar Osmanlı ülkesinde de tartışılmaya başlandı. Bunun bir sonucu olarak A, B, C ve E seçeneklerindeki gelişmeleri ortaya çıkardı.
D seçeneğinde verilen I. Dünya Savaşı’na katılmamız jeopolitik ve siyasal kaynaklıdır.



11. Osmanlı İmparatorluğu’nda, padişahın otoritesini halkın temsilcilerinden oluşan bir meclisle sınırlandırmak amacıyla meşrutiyet sistemine geçilmiştir.
Bu değişiklik aşağıdakilerden hangisinin bir sonucudur?

A) Yeniçeri Ocağı’nın kapatılmış olması
B) Osmanlı aydınlarının demokrasi alanındaki gelişmelerden etkilenmesi
C) Osmanlı İmparatorluğu’nun güçlenmesi
D) Ayanların yetkilerinin artırılması
E) Dünyada, monarşik sistemlerin sona ermesi
(1991 - ÖSS)


Fransız İhtilali’nin yaydığı bazı düşünceler Osmanlı Devleti’ne de yayılmış; demokrasi, eşitlik, milliyetçilik ve kuvvetler ayrılığı gibi ilkeler Osmanlı aydınları arasında da tartışılmaya başlamıştır. Bu aydınlar Avrupa’daki gelişmelerin kendi ülkelerinde de görülmesi için faaliyete geçtiler. Yavaş yavaş padişah otoritesinin sınırlandırılması gündeme gelmiş ve Tanzimat Fermanı’yla ilk önemli aşama tamamlanmıştır.



12. Sultan Abdülmecit, vergilerin herkesin gelirine göre toplanmasını, mahkemelerin açık yapılmasını, kimsenin haksız yere, yargılanmadan idam edilmemesini öngören Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesine izin vermiştir. Ayrıca herkesin bu fermana itaat etmesini istemiş, kendisinin de fermana uyacağını belirtmiştir.
Sultan Abdülmecit’in bu tutumu Osmanlı toplumunda aşağıdakilerden hangisinin benimsenmeye çalışıldığının bir göstergesidir?

A) Halkın yönetime katılması
B) Dini hoşgörü
C) Bütçe anlayışı
D) Kültürel bağımsızlık
E) Kanun üstünlüğü
(1992 - ÖSS)


Soruda verilen metnin son cümlesinde de görüldüğü gibi padişah Sultan Abdülmecit kendisinin de Tanzimat Fermanı’na uyacağını söyleyerek, halkı itaat etmeye davet etmiştir. Bu açıkça ülkede kanun üstünlüğünün bir göstergesidir.



13. 1877 - 78 Osmanlı - Rus Savaşı’ndan önce toplanan İstanbul Konferansı’na katılan Avrupa devletleri, Bosna - Hersek ve Bulgaristan’da hakim ve valileri kendilerinin seçmelerini Osmanlı Devleti’ne önermişlerdir. Osmanlı Devleti ise bu öneriyi reddetmiştir.
Osmanlı Devleti’nin bu öneriyi reddetmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Avrupa devletleri arasındaki görüş birliğinden yararlanmak istemesi
B) Dünyadaki siyasi bloklaşmalara karşı olması
C) Yerel yönetimlere yetki vermek istemesi
D) Ruslarla iyi ilişkiler içinde olmak istemesi
E) İçişlerine karışılmasına karşı olması
(1993 - ÖSS)


Sorudaki metinden de anlaşılacağı gibi İstanbul Konferansı kararları Avrupalı devletlerin Osmanlıların içişlerine karışma isteklerinin açık bir göstergesidir. Osmanlı Devleti’nin Avrupalı devletlerin önerilerini kabul etmemesi içişlerine karışılmasına karşı olduğunu göstermektedir.



14. Osmanlı Sultanı II. Mahmut yayımladığı bir fermanla, “kişinin malına devletçe el konulması” geleneğini kaldırmıştır.
II. Mahmut, bu fermanla aşağıdakilerden hangisini amaçlamıştır?

A) Yabancılara verilen ayrıcalıkların kaldırılmasını
B) Gelir dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesini
C) Mülkiyet hakkının güvence altına alınmasını
D) Dışardan mal alımının sınırlandırılmasını
E) Yeni bir ekonomik sisteme geçilmesini
(1993 - ÖSS)


II. Mahmut, müsadere sistemini kaldırarak herkese miras ve mülk edinebilme garantisini vermiştir. Bu durum mülkiyet hakkının güvence altına alındığını göstermektedir.



15. Osmanlılarda XIX. yüzyıla kadar, kızlar ilkokuldan sonra öğrenime devam edemezlerdi. Olanakları olanlar isterlerse evlerinde özel ders alırlardı. XIX. yüzyılda kızların ilkokuldan sonra devam edebilecekleri öğretmen ve sanayi okulları açıldı.
XIX. yüzyıldaki bu gelişme aşağıdakilerden hangisini gösterir?

A) Bütün okulların devletin denetimi altına alındığını
B) Okuma - yazma seferberliğine geçildiğini
C) Din eğitimi ile çağdaş eğitimin birleştirildiğini
D) Eğitim anlayışında değişiklik olduğunu
E) Karma eğitime (kız - erkek) geçildiğini
(1994 - ÖSS)


XIX. yüzyıla kadar kızlar için okulu olmayan Osmanlı Devleti, bu eksikliğini XIX. yüzyılda kızlar için okul açarak gidermiştir. Böylece eğitim anlayışında büyük değişiklikler yapılmıştır.



16. Osmanlı toplumunda XIX. yüzyıla kadar, halkın siyasi düşüncelerini yönlendiren önemli gelişmeler olmamıştır.
Bu durum aşağıdakilerden hangisini engellemiştir?

A) Gelenek ve göreneklerin gücünü korumasını
B) Din ile devlet işlerinin birlikte yürütülmesini
C) Yönetenler ile halk arasında kültür farkı oluşmasını
D) Halkın yönetime bağlılığının sürmesini
E) Demokrasi anlayışının gelişmesini
(1994 - ÖSS)


Bu tür soruların çözümünde anahtar kelimeyi bularak seçeneklerde aramak her zaman en doğru yoldur. Bu soruda siyasi düşünceler anahtar kelimedir. Siyasi düşünce ile irtibat kurulabilecek sadece E seçeneğinde verilen demokrasi anlayışı var. Siyasal düşüncelerin ortaya çıkmasıyla ancak demokrasi anlayışı gelişebilir.



17. II. Mahmut’tan itibaren, Osmanlı ülkesinde Avrupa usulünde eğitim gören aydın bir sınıf şahıslara göre devamlı değişen bir yönetim yerine, hukuka dayalı, kurumları olan yeni bir yönetimin kurulması için çalışmıştır.
Bu duruma göre, Osmanlı aydınlarının ulaşmak istediği amaç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Osmanlı toplumunda ulus bilincini yerleştirmek
B) Öğretim sisteminde ikiliği kaldırmak
C) Veraset sistemini değiştirmek
D) Gelenek ve göreneklerimizi sürdürmek
E) Egemenlik anlayışını değiştirmek
(1995 - ÖSS)


Avrupa tarzında eğitim gören Osmanlı aydınları Fransız İhtilali’nin yaydığı fikirlerden etkilenerek kuvvetler ayrılığı prensibini Osmanlı Devleti’nde uygulamak için mücadele verdiler. Kuvvetler ayrılığı (yasama, yürütme, yargı) kurularak hukuk devletinin temelleri atılacak böylece Osmanlı Devleti’nde egemenlik anlayışı değiştirilecekti.



18. Fransa ve İngiltere 1856 yılında imzalanan Paris Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü kabul ederken, Birinci Dünya Savaşı sırasında aralarında yaptıkları gizli antlaşmalarla Osmanlı Devleti’ni parçalamışlardır.
Fransa ve İngiltere’nin tutumundaki bu değişme,
I. Osmanlı Devleti siyasi gücünü yitirmiştir.
II. Avrupa’da sosyalist görüşlerin neden olduğu iç olaylar çıkmıştır.
III. Avrupa devletleri Osmanlı Devleti’ni yenilik yapmaya zorlamıştır.
IV. Avrupa devletlerinin hammadde ve pazar gereksinimleri artmıştır.
yargılarından hangileriyle açıklanabilir?

A) I ve II B) I ve III C) I ve IV

D) II ve IV E) III ve IV
(1996 - ÖSS)


XIX. yüzyılın sonlarına kadar (1877), İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü korudular. Çünkü çıkarları bunu gerektiriyordu. Fakat 1870'lerden itibaren Osmanlı Devleti’nin siyasi gücünü kaybettiği anlaşıldı.
Avrupalı devletlerin hammadde ve pazar ihtiyaçları arttı. Osmanlı ülkesinde 1905 yılında petrolün de bulunmasıyla İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ni paylaşma planlarında yer aldılar.



19. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin toprak kaybetmesi sonucu sınırlarının daralmasına karşın, devam eden göçler nedeniyle sınırların içindeki nüfus giderek artmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı ülkesinde bu durumun sonuçlarından biri değildir?

A) Şehirlerde günlük yaşam şeklinin değişmesi
B) Azınlık sorununun ortadan kalkması
C) Tüketimin artması
D) Konut gereksiniminin artması
E) Şehir nüfusunun artması
(1996 - ÖSS)


Osmanlı Devleti’nin XIX. yüzyılda savaşlardan yenilgiyle çıkması üzerine toprak kaybına uğraması göçlere neden oldu. Bu satırların yazarının anne tarafının da göç ettiği 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonucunda Müslüman Türkler önce İstanbul gibi merkezlere göç ettiler. Daha sonra Anadolu ve Trakya’nın çeşitli yerlerine gönderildiler.
Rumeli’den ve Kafkaslardan gelen göçmenlerle şehirlerde günlük hayat tarzı değişti, tüketim, şehir nüfusu ve konut ihtiyacı arttı. Fakat azınlık sorunu ortadan kalkmadı.



20. Osmanlı döneminde İngiltere ile yapılan Balta Limanı Antlaşması’ndan başlayarak o zamana kadar yüzde üç olan gümrük vergisi ihracatta yüzde oniki, ithalatta ise yüzde beş olarak belirlenmiştir.
Bu bilgiye dayanarak;
I. Osmanlı Devleti’nde sanayi gelişecektir.
II. Osmanlı tacirleri yabancı tacirlerle rekabet edecek duruma gelecektir.
III. Yabancı mallar Osmanlı Devleti’nin pazarlarına egemen olacaktır.
IV. Osmanlı Devleti ticaret yolları üzerindeki egemenliğini sürdürecektir.
V. Osmanlı Devleti ekonomik yönden giderek dışa bağımlı olacaktır.
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) I ve II B) I ve V C) II ve III

D) II ve V E) III ve V
(1996 - ÖSS)


Osmanlı Devleti 1838 yılında İngiltere ile yapılan Balta Limanı Anlaşması ile yeni kapitülasyonlar vermiş, yed-i vahid (tekel) sistemini kaldırmıştır. Bu durum yabancı malların Osmanlı ülkesine egemen olmasına, Osmanlı ülkesinin yarı sömürge haline gelmesine neden olmuştur. Böylece Osmanlı Devleti ekonomik yönden giderek dışa bağımlı hale gelmiştir.



21. Tanzimat Fermanı ile,
– Vergilerin herkesin gelirine göre düzenli bir şekilde toplanması
– Hiç kimsenin haksız yere ve yargısız idam edilmemesi
– Herkesin kendi mal ve mülküne sahip olması, ilkeleri kabul edilmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi bu ilkelerde gözetilenlerden biri değildir?

A) Eşitlik B) Adalet C) Özel mülkiyet

D) Kişi hakları E) Bağımsızlık
(1997 - ÖSS)


Vergilerin gelire göre alınması “eşitlik”, hiç kimsenin haksız yere ve yargısız cezalandırılmaması “eşitlik ve adalet”, herkesin kendi mal ve mülküne sahip olması “özel mülkiyet”, üç özellik de “kişi hakları” ilkeleri ile ilgilidir. Tanzimat Fermanı’nda bağımsızlıkla ilgili bir madde yer almamıştır.



22. Osmanlı Devleti’nde, XIX. yüzyılın ilk yarısında Müslüman nüfus ile Müslüman olmayanların nüfus oranları XVI. yüzyıldaki oranlarla aynıyken, XX. yüzyılın başlarında Müslümanların oranında büyük artış olmuştur.
Bu artışta aşağıdakilerden hangisinin etkili olduğu savunulamaz?

A) Dış göçlerin
B) Sınırların daralmasının
C) Uluslararası antlaşmaların
D) Savaşlarda yenilgiye uğranılmasının
E) Kentleşmeye yönelinmesinin
(1998 - ÖSS)


XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti girdiği savaşlarda başarılı olamamış, yaptığı antlaşmalarla ağır şartları kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu gelişmeler Osmanlı sınırlarının daralmasına ve daha önceden sahip olduğu topraklardan Anadolu’ya göçlere, dolayısıyla Osmanlı sınırları içinde Müslüman nüfusun artmasına neden olmuştur.
XIX. yüzyılda kentleşmeye yönelinmesi Osmanlı toprakları üzerinde yaşayan Müslüman nüfusun artma nedenlerinden değildir.



23. XIX. yüzyılda, Avrupa malları Osmanlı iç pazarlarına girmiş; diğer yandan hammadde ihracatı yoğunluk kazanmıştır.
Bu bilgiye dayanarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A) Gümrük vergileri artmıştır.
B) Yerli mal üretiminin ekonomideki payı azalmıştır.
C) Hammadde fiyatları düşmüştür.
D) Osmanlı parası değer kazanmıştır.
E) Tüketim maddesi çeşitlerinde azalma olmuştur.
(1998 - ÖSS)


Avrupa’da Sanayi Devrimi’nden sonra hızlı bir fabrikalılaşma dönemi yaşandı. Bu nedenle Avrupa’da üretim arttı. Osmanlı Devleti’nin önceden Avrupalı devletlere kapitülasyonlar vermesi bu sanayileşmiş devletlerin Osmanlı iç pazarlarına girişini kolaylaştırdı.
Osmanlı el tezgahlarının kısa sürede ucuz fiyata yeterli miktarda ürün ortaya koyamaması ve kapitülasyonlardan dolayı gümrük vergilerinin düşük olması yerli malların Avrupa mallarıyla rekabet edememesine neden oldu. Böylece el tezgahları ve yerli malların Osmanlı ekonomisindeki payı azalmıştır.



24. Kanun-i Esasi’de yer alan;
I. Padişahın Mebuslar Meclisi’ni dağıtabilmesi
II. Padişahın izni olmayan bir kanunun mecliste görüşülmemesi
III. Bakanların yalnız padişaha karşı sorumlu olması
IV. Mebuslar Meclisi üyelerinin dört yıl için seçilmesi
hükümlerinden hangileri “ulus egemenliği” ilkesine aykırı düşmez?

A) Yalnız III B) Yalnız IV C) I ve IV

D) II ve III E) II ve IV
(1999 - ÖSS)


Bir ülkede yaşayan halkın kendisini idare edecek kişileri tamamen özgür iradeleriyle belli bir süre için seçmelerine ulusal egemenlik denir. I., II. ve III. öncüllerde Meclis ve milletvekilleri üzerinde tamamen padişahın söz sahibi olması, çoğunluğun (halkın) değil, kişilerin iradesinin öne çıktığını gösterir. Bu da I., II. ve III. öncüllerdeki bilgilerin ulus egemenliğine ters düştüğünü göstermektedir.
IV. öncüldeki Mebuslar Meclisi’ne giren vekillerin belirli bir süre için halk tarafından seçilmesi ulus egemenliğine uygun düşen bir durumdur.



25. 1877 - 78 Osmanlı - Rus Savaşı’ndan önce Avrupa devletleri tarafından Osmanlı Devleti’ne bildirilen Londra Protokolü’nde, Osmanlı topraklarından olan Bosna - Hersek ve Bulgaristan’da ıslahat yapılması, bu yörelerde bulunan Osmanlı ordusunun bir kısmının terhis edilmesi ve yapılacak ıslahatın İstanbul’daki elçiler tarafından kontrol edilmesi istenmiştir.
Avrupa devletlerinin bu istekleri, aşağıdakilerden hangisine bir hazırlık niteliğindedir?

A) Osmanlı Devleti’nin içte ve dışta güç kazanmasına
B) Müslüman olmayanların Mecliste, Müslüman olanlarla aynı oranda temsil edilmesine
C) Bu yörelerin yönetimde özerklik kazanmasına
D) Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’da toprak bütünlüğünün korunmasına
E) Osmanlı Devleti’nin Avrupa devletler hukukundan yararlanmasına
(1999 - ÖSS)


Paragrafta bahsi geçen Londra Protokolü’yle Avrupa devletleri bazı Balkan uluslarına özerklik verilmesini istemiştir. Ancak verilen bilgilerde doğrudan özerklikten bahsedilmemiştir. A, B, D ve E seçeneklerinde verilen bilgilere paragraftan ulaşılamaz.



26. ll. Mahmut döneminde yapılan aşağıdaki reformlardan hangisi, doğrudan devlet otoritesinin güçlendirilmesine yönelik bir uygulama değildir?

A) Devlet yönetimine bakanlık usulünün getirilmesi
B) Memurların can ve mal güvenliğinin sağlanması
C) İlköğretimin zorunlu hale getirilmesi
D) Polis ve posta teşkilatlarının kurulması
E) Yenilik hareketlerine karşı çıkan Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması
(1999 - ÖSS)


A, B, D ve E seçeneklerindeki bilgiler devlet otoritesini güçlendirmeye yönelik uygulamalardır. Ancak, ilköğretimin zorunlu hale getirilmesi, toplumun okuryazarlık oranının artırılmasına, toplumun kültürel durumunun yükseltilmesine yönelik bir uygulamadır.



27. Kırım Savaşı sonunda imzalanan Paris Antlaşması’nda yer alan hükümlerden bazıları şunlardır:
I. Osmanlı Devleti’nin bir Avrupa devleti sayılması
II. Karadeniz’in tarafsız hale getirilmesi
III. Eflak ve Buğdan’da, iç yönetimde özerkliğin bir Avrupa komisyonu tarafından düzenlenmesi
IV. Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün büyük devletlerce tanınması
Bu hükümlerden hangileri Osmanlı Devleti çıkarlarına aykırıdır?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve III

D) II ve III E) III ve IV
(1999 - ÖSS)


Soruda Paris Antlaşması’nın bazı maddeleri verilerek Osmanlı Devleti’ni olumsuz etkileyenler sorulmaktadır. Osmanlı Devleti, Kırım Savaşı’nı kazanmış olmasına rağmen Karadeniz’in tarafsızlığını kabul etmek zorunda kalmıştır. Yani mağlup olan Rusya gibi, Osmanlı Devleti de Karadeniz’de donanma ve tersane bulunduramayacaktı. Bu durum Osmanlı Devleti’ni mağlup duruma düşürmüştür. Osmanlı Devleti’nin toprakları içerisindeki Eflak - Buğdan’ın iç yönetimde özerkliğinin bir Avrupa komisyonu tarafından düzenlenmesi, Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışılmasına neden olmuştur. ll ve lll nolu öncüller Osmanlı Devleti’nin çıkarlarına aykırıdır.



28. Baltalimanı Antlaşması’ndan önce, yerli ve yabancı tüccarlar mallarını ülke içinde bir bölgeden diğerine taşırlarken iç gümrük vergisi ödemek zorundaydılar. Yabancı tüccarlar Baltalimanı Antlaşması’yla bu yükümlülükten kurtulmuşlar; fakat yerli tüccarlar iç gümrük vergisini ödemeyi sürdürmüşlerdir.
Aşağıdakilerden hangisi, Baltalimanı Antlaşması’yla ortaya çıkan bu durumun sonuçlarından biri değildir?

A) Osmanlı pazarlarına, yabancı tüccarların egemen olması
B) Yerli tüccarların yabancı tüccarlarla rekabet etmesinin zorlaşması
C) Bazı yerli tüccarların ticaret hayatından çekilmek zorunda kalması
D) Ticaret gelirlerinin daha çoğunun yabancılara gitmesi
E) Yerli mallarda kalitenin artması
(1999 - ÖSS)


A, B, C, D seçeneklerinde verilen sonuçlar, öncüldeki bilgilerden kolayca çıkarılabilir. Baltalimanı Antlaşması (1838), yabancı tüccarları vergi ödeme yönüyle Türk ve Müslüman tüccarlardan daha avantajlı duruma getirmiştir. Bu durum yerli tüccarların güç kaybetmesine ve işlerinin bozulmasına yol açmıştır. XIX. yüzyılda fabrikalar sayesinde seri üretim yapan Avrupalılar, kapitülasyonlar ve Baltalimanı Antlaşması’ndan yararlanarak Osmanlı pazarlarına egemen olmuşlardır. Sanayisini kuramayan Osmanlı Devleti, ekonomik yönden Avrupa ile rekabet edememiştir. Yerli tüccarların zayıflaması ve piyasadan silinmesinden ve ucuz Avrupa mallarının pazarlara egemen olmasından sonra, yerli mallarda kalitenin artması söz konusu olamaz.



29. Fransız İhtilali, Osmanlı Devleti’nde,
I. Tanzimat Fermanı’nın ilanı
II. Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin kurulması
III. Kanun-i Esasi’nin kabul edilmesi
IV. Milliyetçilik hareketlerinin başlaması
gibi gelişmelerde etkili olmuştur.
Bu gelişmelerden hangileri, Osmanlı Devleti’nin yönetim biçiminde değişiklikle sonuçlanmıştır?

A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve II

D) II ve IV E) I, II, III ve IV
(2000 - ÖSS)


Bu soru öğrencilerin kavramları ve temel bilgileri öğrenmelerini gerektirmektedir. Fransız İhtilali’nin Osmanlı Devleti’nde meydana getirdiği değişikliklerden Tanzimat Fermanı, kanun üstünlüğü anlayışının yerleşmesine, Yeni Osmanlılar Cemiyeti, Osmanlı Devleti’nin batılılaşmasına, milliyetçilik hareketlerinin başlaması Osmanlı Devleti’nin parçalanmasına neden olmuştur.
Kanun-i Esasi’nin ilanıyla Osmanlı Devleti’nde padişahın yanında Mebusan Meclisi ve Ayan Meclisi yönetimde görev almıştır. Mebusan Meclisi’nin kurulmasıyla Osmanlı halkı vekillerini seçerek Mebusan Meclisi’ne göndermiştir. Böylece Türk tarihinde ilk defa halk yönetime ortak olmuştur. Böylece Osmanlı Devleti’nde “Meşruti Monarşi” dönemi başlamış ve yönetim biçiminde değişiklik olmuştur.



30. XIX. ve XX. yüzyıllarda gerçekleşen aşağıdaki olaylardan hangisinin “milliyetçilik”i yansıtmadığı savunulabilir?

A) Birinci Dünya Savaşı’nda Arapların Osmanlı Devleti’ne karşı İngilizlerle işbirliği yapması
B) Yunanistan’ın Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesi
C) Osmanlı Devleti’nin bir Avrupa devleti sayılması
D) Avusturya - Macaristan veliahtının bir Sırp öğrenci tarafından öldürülmesi
E) Bosna - Hersek ve Sırbistan’da bağımsızlık hareketlerinin başlaması
(2000 - ÖSS)


1789'da ortaya çıkan Fransız İhtilâli sonrasında yayılan milliyetçilik akımı, içerisinde birçok ulusu barındıran Osmanlı İmparatorluğu’nu etkilemiş ve parçalanmasına neden olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde yer alan Arapların İngiltere tarafına geçerek Osmanlı İmparatorluğu’na karşı mücadele etmesi, Yunanistan’ın ayrılarak bağımsız bir devlet kurması, Bosna - Hersek ve Sırbistan’da bağımsızlık hareketlerinin başlaması milliyetçilik ilkesini yansıtmaktadır. Ayrıca başka bir imparatorluk olan Avusturya - Macaristan’da anlaşmazlıkların çıkması milliyetçilik akımıyla ilgilidir. Rusya’ya karşı Osmanlı toprak bütünlüğünü korumaya çalışan İngiltere ve Fransa gibi devletler 1856 Paris Antlaşması’nda Osmanlı Devleti’ni Avrupa devleti saymışlardır. Bu durumun ulusçuluk akımıyla ilgisi yoktur.



31. Tanzimat döneminde, Osmanlı Devleti’nde Avrupa ile ilişkiler artmış, ülkede gazeteler çıkarılmış, bu gazetelerde siyasi ve kültürel konularda yazılar yazılmaya başlanmıştır.
Aşağıdakilerden hangisinin bu durumun so-nuçlarından biri olduğu savunulamaz?

A) Halkın aydınlanması
B) Halkın yenilik haraketlerine öncülük etmesi
C) Halkın çevrede olup bitenlere ilgi duyması
D) Okuma ve yazmanın önem kazanması
E) Kültürel iletişimin artması
(2000 - ÖSS)


XIX. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa uluslarıyla ilişkileri yoğunlaşmış ve Avrupa’daki gelişmelerin takip edilmesine önem verilmiştir. II. Mahmut tarafından Avrupa’ya gönderilen öğrenciler geri dönmüş ve Tanzimat döneminde (1839 - 1876), ülkede bazı değişikliklerin yapılması için çalışmışlardır. Bunlardan bazıları gazetelerin çıkarılması ve devletin icraatlarının eleştirilmesi olmuştur. Osmanlı Devleti, gazetelerin çıkarılmasını maddi olarak desteklemiştir. Ancak Osmanlı halkı yenilik hareketlerine öncülük etmemiştir. Islahat hareketleri padişah ve devlet adamları tarafından organize edilmiştir.



32. Osmanlı Devleti'ndeki bazı gelişmeler şunlardır:
I. Sened-i İttifak ile âyanlardan devletin emirlerine uyacaklarına dair söz alınmıştır.
II. “Devlet Ocak içindir.” anlayışıyla hareket eden Yeniçeri Ocağı kaldırılmıştır.
III. Tanzimat Fermanı'yla, her kuvvetin üstünde kanun kuvvetinin varlığı kabul edilmiştir.
Bu gelişmelerden hangileri, padişaha yeniden güç kazandırma amacına yöneliktir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II

D) II ve III E) I, II ve III
(2001 - ÖSS)


Osmanlı padişahları belirli şartlara uyarak kanun koyma yetkisine ve gücüne sahipti. Padişahların emirleri âyan adı verilen taşradaki bazı yöneticiler tarafından uygulanmıyordu. Bu durum padişahların güç kaybetmesine neden olmuştu. 1808 yılında imzalanan Sened - i İttifak ile âyanların padişahın emirlerini kabul etmesi, Genç Osman’ı öldürdükten sonra padişah ve devlet adamlarına isteklerini baskı yaparak kabul ettiren Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması padişahların gücünü artırmıştır. Ancak, Tanzimat Fermanı’yla padişahın halka açıklanan kanunlara kendisinin de uyacağını taahhüt etmesi, padişahın istediği gibi hareket etmesini engellemiştir. Dolayısıyla III. öncül padişaha güç kazandırma amacına yönelik değildir.



33. Osmanlı Devleti'nde,
I. Tanzimat Dönemi'nde, batılı anlayışla çalışan okulların yanında medreselerin varlığını sürdürmesi
II. İkinci Mahmut Dönemi'nde, devlet memurlarının kavuk yerine fes giymelerinin kabul edilmesi
III. İkinci Mahmut'un, resmini devlet dairelerine astırması
IV. Osmanlı matbaasının kurulması ve din kitapları dışındaki kitapların matbaada basılmasına izin verilmesi
uygulamalarından hangileri, toplumun belli bir kesiminin tepkisinden çekinildiğini gösterir?

A) I ve II B) I ve IV C) II ve III

D) II ve IV E) III ve IV
(2001 - ÖSS)


Soruda verilen II. ve III. öncüllerdeki uygulamalara herhangi bir tepkiden bahsedilmediği gibi, önceden olan uygulamaların devamı da söz konusu değildir.
I. öncülde belirtilen Avrupa tarzında açılan okulların yanında eskiden beri faaliyet gösteren medreselerin eğitim-öğretime devam etmeleri ulema sınıfı ve medrese taraftarlarının tepkilerinden çekinildiğini, kurulan Osmanlı matbaasında dini kitaplar dışında kitapların basılması hattatlardan çekinildiğini göstermektedir.



34. I. Balkanlarda Panslavizm hareketlerinin başlaması
II. Sömürgecilik hareketlerinin hızlanması
III. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması
gelişmelerinden hangilerinin, Osmanlı Devleti'ni olumsuz etkilediği savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2002 - ÖSS)


Bu tür soruların çözümünde kavramların iyi bilinmesi gerekmektedir. Çünkü, kavramların ne manaya geldiği bilinmezse faydalı mı zararlı mı olduğuna karar vermek mümkün olmaz. Sorudaki kavramlarla ilgili kısa bilgiler verelim.
Panislavizm: Slav asıllı toplulukları (Rus, Sırp, Hırvat, Slovak, Bulgar, Ukrayn, Sloven, v.s.) siyasal ve kültürel bakımdan birleştirmek isteyen harekete Panislavizm denilir. Rusya Panislavizm politikasıyla; Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışmayı ve bu devleti yıkmayı, Balkanlara egemen olmayı ve Balkanlar üzerinden sıcak denizlere ulaşmayı amaçlamıştır.
Sömürge: Bir devletin kendi ülkesi dışında ele geçirdiği veya yönetimi altına aldığı, ekonomik ve siyasal yönden çıkar sağladığı ülke ya da bölgedir. Avrupalı devletler Coğrafi Keşifler sırasında tanıdıkları ülkelere egemen olarak bu bölgelerin zenginliklerin yararlanmışlardır. Sanayi Devrimi'nden sonra Avrupalı devletlerin ham madde ve pazar ihtiyaçları artmıştır. Silah gücüyle Asya, Afrika ve Amerika kıtalarındaki topraklara egemen olan Avrupalı uluslar bu ülkelerin zenginliklerini kullanmışlardır. XIX. yüzyılda ekonomik, siyasal ve askeri yönden zayıflayan Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlerin açık pazarı haline gelmiştir.
1826 yılında Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması; merkezi otoritenin güçlenmesini ve gerekli yeniliklerin yapılmasını sağlamıştır. Dolayısıyla, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması Osmanlı Devleti'ni olumlu yönde etkilemiştir. I. ve II. öncüller Osmanlı Devleti'ni olumsuz etkilemiştir.



35. Osmanlı Devleti’nde,
I. veraset sisteminde değişiklik yapılarak hanedanın en yaşlı üyesinin hükümdar olması,
II. Avrupa’ya öğrenci gönderilmesi,
III. Avrupa’da elçilikler açılması
gelişmelerinden hangilerinin, Avrupa’yı yakından tanımaya olanak sağladığı savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2003 - ÖSS)


Soruda Avrupa’nın yakından tanınmasını sağlayan etkenler soruluyor. Öncüllere tek tek baktığımızda, I. öncül, Osmanlı padişahının belirlenme şeklini belirtiyor. II. öncüldeki Avrupa’ya öğrenci gönderilmesi, Tanzimat’tan sonra yetişen aydınlarımızın Avrupa kültürünü yakından tanımasını sağlamıştır. III. öncüldeki Avrupa’da elçiliklerin kurulması, Avrupa’daki gelişmelerin ülkemize taşınmasını sağlamıştır. Matbaanın ülkemize gelişi bu duruma örnek olarak gösterilebilir.



36. Osmanlı Devleti dışarıdan aldığı borçları ödeyemeyince, alacaklı devletler Osmanlı Devleti’nin maliyesini denetlemek için bir yönetim kurmuşlardır.
Böyle bir yönetimin kurulması, Osmanlı Devleti’nin aşağıdaki özelliklerinden hangisinin dikkate alınmadığını gösterir?

A) Anayasal düzene geçmesinin
B) Bağımsız olmasının
C) Merkeziyetçi olmasının
D) Padişahın Halife sanını taşımasının
E) Yabancılara ayrıcalıklar tanımış olmasının
(2003 - ÖSS)


Bağımsız bir devlet, başka devletlerin egemenlik haklarını kısıtlamasını kabul etmez. Duyun-u Umumiye İdaresi’nin Osmanlı maliyesini denetlemesi devletin bağımsız hareket etmesini engellemiştir. Bu da Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin bağımsızlık özelliğini önemsemediğine kanıt olarak gösterilebilir.



37. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde,
I. demiryolları yapımına önem verilmesi,
II. telgrafın kullanılmaya başlanması,
III. bazı malların ticaretini yerli ve yabancı tüccar lara yasaklayan tekel sisteminin Balta Limanı Antlaşması’yla kaldırılması
gelişmelerinden hangilerinin, merkezi yönetimin güçlendirilmesine yardımcı olduğu savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II

D) II ve III E) I, II ve III
(2003 - ÖSS)


Sorunun püf noktası, merkezi yönetimin güçlendirilmesine yardımcı olan etkenlerin bulunmasıdır. Demiryollarının yapılması sorun çıkan bölgeye asker gönderilmesini sağlamıştır. Telgrafın kullanılması, merkezin emirlerinin gerekli yerlere ulaştırılmasını ve ülke genelindeki gelişmelerden çabuk haberdar olunmasını sağlamıştır. Tekel sisteminin kaldırılması merkezi otoriteyi güçlendiren bir unsur sayılamaz.

1. “Osmanlı tarihinde II. Osman ve III. Selim, devlet düzeninde bazı değişiklikler yapmaya çalıştıkları için, Abdülaziz ve II. Abdülhamit ise devlet düzeninde yapılmak istenen değişikliklere karşı oldukları için tahtlarından indirilmişlerdir.”
Yalnız bu bilgilere dayanarak, II. Osman döneminden II. Abdülhamit dönemine kadar geçen süre içinde nasıl bir değişme olduğu söylenebilir?

A) Yenilik taraflarının güçlendiği
B) Padişahların devleti iyi yönetemedikleri
C) Halkın, düzeni korumaya çalıştığı
D) Osmanlı Devleti’nin Avrupa’dan etkilenmediği
E) Padişahların anayasal düzeni benimsedikleri
(1981 - ÖSS)


Osmanlı Devleti’nde değişik zamanlarda bazı padişahlar yenilik yapacakları veya yaptıkları için hem tahttan indirilmiş hem de öldürülmüşlerdir. Bu kötü anlayış, zamanla yenilik taraftarlarının güçlenmesiyle değişmeye başlamıştır. Yenilik taraflarının güçlenmesi devletin içinde bulunduğu kritik şartların etkisiyle oluşmuştur.



2. Osmanlı İmparatorluğu’nda;
I. 1512-1520 yıllarına Yavuz,
II. 1520-1566 yıllarına Kanuni,
III. 1564-1579 yıllarına Sokullu,
IV. 1656-1691 yıllarına Köprülüler
dönemi denmiştir.
Bu durumlara bakarak Osmanlı tarihindeki dönemlerin adlandırılmasında nasıl bir yol izlendiği söylenebilir?

A) Dönemlerin önemli olayları göz önüne alınmıştır.
B) O yıllarda tarihin akışında rol oynayan kişilere bakılmıştır
C) Dönemler, devlet yönetiminde en uzun kalanlara göre adlandırılmıştır.
D) Birbirine benzeyen padişah isimlerinin karıştırılmaması önemli sayılmıştır.
E) En yaşlı devlet adamının ismi esas alınmıştır.
(1984 - ÖSS)


Yavuz, Kanuni, Sokullu, Köprülüler ve Fatih gibi kişiler yaşadıkları dönemde tarihin akışında önemli rol oynamışlardır. A, C, D ve E seçenekleri eksik ve ilgisiz yorumlar içerdiğinden cevap olamazlar.


3. XVII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda;
I. Padişahların çoğu başarısız olmuştur.
II. Devlet dairelerinde rüşvet ve haksızlık yaygınlaşmıştır.
III. Uzun süren ve başarısızlıkla sonuçlanan savaşlara girilmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi, bu sorunların XVII. yüzyılda ortaya çıkan bir sonucu olarak kabul edilebilir?

A) Islahat hareketlerinin hızlanması
B) İç ayaklanmaların artması
C) Anayasal yönetime geçilmesi
D) Yeni ekonomik önlemler alınması
E) Batı ile diplomatik ilişkiler kurulması
(1985 - ÖSS)


Soruda verilen bu üç önemli olumsuzluk hem devlet hem de toplumsal hayatı etkilemeye başlamış, durum her geçen gün kötüleşmiştir. Özellikle padişahların XVII. yüzyılda başarısız olmaları merkezi otoritenin bozulması sonucunu doğurmuştur. Bu durum ülke içinde bazılarının fırsatları değerlendirerek isyan etmelerine neden olmuştur.



4. Aşağıdakilerden hangisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklamasına yol açan iç nedenlerden biridir?

A) Ülkede çeşitli milletlerden ve dinlerden kişiler bulunması
B) Yeni ticaret yollarının keşfi
C) Avrupa’nın bilim ve teknikte ilerlemesi
D) Avrupa Hristiyanlarının Osmanlılara birlikte karşı koyması
E) İmparatorluğun doğal sınırlara ulaşması
(1988 - ÖSS)


Osmanlı Devleti’nin duraklamasında iki önemli neden vardır: İç nedenler ve dış nedenler. Diğer seçenekler duraklamaya yol açan dış nedenleri oluştururken A seçeneği ise bir iç nedendir. Osmanlı Devleti fetihlerin de etkisiyle çok değişik ulus ve dinlerden oluşan karmaşık ve komleks bir yapıya sahipti. Bu yapı devletin eski gücünün az da olsa zayıflamasıyla birlikte aleyhine bozulmaya başladı. Bu farklı yapıdaki topluluğu uzun bir süre memnun etmek mümkün değildi.



5. Duraklama Dönemi’nde, askerlikle ilgisi olmayanların Yeniçeri Ocağı’na alınmasıyla devletten maaş alan yeniçeri sayısı artmış; ayrıca, tımar sisteminin bozulmasıyla da köylü toprağını bırakarak şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır.
Aşağıdakilerin hangisinde, bu iki durumun da önemli birer rolü vardır?

A) Ülke ekonomisinin bozulması
B) Eğitime önem verilmesi
C) Dış ülkelerle diplomatik ilişkiler kurulması
D) Toprağın elde edilen gelire göre gruplara ayrılması
E) El sanatlarında gelişme olması
(1992 - ÖSS)


Yeniçeri askerlerinin sayısı usulsüzlükler sonucu artınca devletten maaş alan asker sayısı artmış bu da doğrudan devletin mali yapısını olumsuz yönde etkilemiştir. Tımar sisteminin bozulmasıyla da hem vergiler, hem de üretim düşmüş bu da ekonomik yapıyı etkilemiştir. Seçeneklere baktığımızda sadece A seçeneği ekonomi ile ilgilidir. Diğer seçeneklerde buna yakın bir bilgi yoktur.



6. XVI. yüzyılda yaşayan Osmanlı astronomi bilginlerinden Takiyyüddin Mehmet, hükümetten aldığı izinle Tophane’de yeni bir rasathane kurulmasını sağlamış, ancak bu rasathane zamanın Şeyhülislâmının isteği üzerine yıktırılmıştır.
Bu durum Osmanlı Devleti’nde aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) Çeşitli alanlarda bilimsel çalışmalar yapıldığının
B) Toplumda bilim adamlarına büyük hayranlık duyulduğunun
C) Bilimsel alanlarda önemli buluşlar yapıldığının
D) Bilimsel çalışmanın, toplumun bazı kesimlerince desteklenmediğinin
E) Bilime önem verildiği halde sanata önem verilmediğinin
(1993 - ÖSS)


Sorunun öncülünde bahsi geçen rasathane 1578 yılında kurulmuş, 1580 yılında yıktırılmıştır. Soruda çok açık belirtildiği gibi XVI. yüzyılda bilimsel çalışmalara Osmanlı hükümeti izin verdiği halde şeyhülislam dini bahane ederek akla ve bilime karşı çıkmış ve önemli çalışmalara son verilmiştir. Buradan şöyle bir sonuca varılabilir: Osmanlı Devleti’nde bilimsel çalışmalara toplumun bazı kesimleri destek verirken bazı kesimleri de destek vermemiştir.



7. Toplumsal ve siyasal alandaki gelişmelerin evrenselleşmesi, bu gelişmelerin başka toplumların da gereksinimlerine cevap vermesine bağlıdır.
Aşağıdakilerden hangisi bu düşünceyi destekleyen bir örnek değildir?

A) Osmanlı Devleti'nde veraset sisteminde değişiklik yapılmasıyla, Osmanoğulları içinde yaşça en büyük olanın padişah olması
B) Fransız İhtilali’nin getirdiği milliyetçilik ilkesinin imparatorlukların dağılmasına neden olması
C) Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın dünyaya yeni bir yönetim şekli olan demokrasiyi getirmesi
D) 1848 İhtilalleriyle anayasal rejimlerin yaygınlaşması
E) Endüstri Devrimi’yle dünyada yaşam düzeyinin değişmesi
(1997 - ÖSS)


Fransız İhtilâli’yle ortaya çıkan milliyetçilik düşüncesi bütün toplumları etkilemiş, demokrasi Yakın Çağ’da en yaygın yönetim şekli olmuş, anayasal yönetim bütün toplumları etkilemiş, Endüstri Devrimi ile toplumların hayat standartları yükselmiştir. Osmanlı Devleti’nde veraset sisteminde değişiklik yapılması sadece Osmanlı Devleti’ni ilgilendirmiştir.



8. Osmanlı Devleti XVII. Yüzyılda, birçok alanda duraklama ve gerileme dönemine girmiştir.
Bu dönemde görülen, duraklama ve gerileme belirtileri aşağıdakilerden hangisinde en azdır?

A) Güzel sanatlar
B) Dış ülkelerdeki saygınlık
C) İmparatorluk sınırları içindeki topraklar
D) Hazine gelirleri (maliye)
E) Ordunun savaş gücü
(1999 - ÖSS)


XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti, duraklamaya başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin zayıflaması, dış ülkelerdeki saygınlığı, toprakları, maliyesi ve ordunun savaş gücünde etkisini göstermiştir. Güzel sanatlardaki gerileme devletin duraklaması veya gerilemesinde fazla etkili değildir. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde güzel sanatlarda gelişme devam etmiştir.



9. Osmanlı Devleti'nde,
I. Şehzadelerin, devlet yönetiminde deneyim kazanmaları için sancaklara gönderilmesi
II. Padişah IV. Mehmet'in ayaklanan sipahiler ve yeniçerilerin isteklerini yerine getirmesi
III. Avusturya ve İran savaşlarının uzaması
gelişmelerinden hangilerinin halkın devlete olan güveninin sarsılmasına yol açtığı savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2002 - ÖSS)


Osmanlı Devleti'nde şehzadelerin deneyim kazanarak devletin başına geçmeleri halkın devlete güvenini artırmıştır. Ancak, padişahın sipahilerin ve yeniçerilerin isteği doğrultusunda hareket etmesi ve savaşların uzun sürmesi halkın güveninin sarsılmasına neden olmuştur.



10. Osmanlı Devleti'nde kuruluşundan XVII. yüzyıla kadar geçen 300 yıllık süre içinde yalnızca elli beş sadrazam işbaşına geçtiği halde, XVII. yüzyılda altmış bir kişi sadrazam olmuştur.
XVII. yüzyıldaki bu duruma aşağıdakilerden hangisinin neden olduğu savunulamaz?

A) İç huzursuzluğun yaygınlaşması
B) Devlet adamlarının yetiştiği okul olan Enderun'un önemini koruması
C) Taht değişikliklerinin daha sık olması
D) Sadrazamların yetersiz görülmesi
E) Devlet işlerinde, padişah annelerinin de padişah kadar etkili olması
(2002 - ÖSS)


XVII. yüzyılda altmış bir kişinin sadrazam olmasında;
– Ülke içerisindeki halkın , askerlerin yöneticilerin memnuniyetsizliğinin artması (A)
– Taht değişikliklerinden sonra padişahların beğendiği veya yardım gördüğü kişileri göreve getirmesi (C)
– Rüşvet ve iltimasla iş başına gelen kişilerin yetersiz kalmaları (D)
– Padişah annelerinin bazı sadrazamlarla sorunlar yaşaması (E)
etkili olmuştur.
Devlet adamı yetiştiren Enderun'un önemini koruması sık sık sadrazam değişmesine neden olmamıştır (B).



11. Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında bulunan topraklar, devletin kuruluşundan XVII. yüzyılın sonlarına kadar artmıştır.
Bu bilgiye dayanarak Osmanlı ülkesinde,
I. Gelir ve giderlerin miktarı değişmiştir.
II. Merkezi otoritenin sağlanması kolaylaşmıştır.
III. Sınırlar yeniden belirlenmiştir.
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve III E) II ve III
(2003 - ÖSS)


Bu sorunun çözümünde verilenlerin dışına çıkmamız isteniyor. Osmanlı topraklarının sürekli genişlemesi, vergi gelirlerinin ve diğer gelirlerin artmasına yol açmıştır. Sınırlar her genişlediğinde, eski sınırlar değişmiştir. Ancak, toprakların genişlemesi merkezi otoritenin sağlanmasını kolaylaştırmamış, bilakis zorlaştırmıştır.
 
XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu – 7 soru

1. 1709'da Ruslara yenilen İsveç Kralı XII. Şarl, 1768'de Ruslara yenilen Lehliler, 1848'de de Ruslara yenilen Macarlar Osmanlı Devleti’ne sığınmışlardır.
Bu olaylara bakarak,
I. Bu dönemde Osmanlı Devleti güçlü bir devlettir.
II. Osmanlı Devleti milliyetçilik akımlarını desteklemektedir.
III. Rusya, batısındaki ülkelerle çatışma halindedir.
IV. Ruslarla Osmanlılar sürekli savaş halindedir.
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) I., II. B) I., III. C) II., III.

D) II., IV. E) III., IV.
(1983 - ÖSS)


Rusya, XVlll. yüzyıldan itibaren ekonomisini güçlendirmek amacıyla açık denizlere çıkmak istiyordu. Ayrıca Rusya’nın hedefleri arasında Baltık kıyılarına ulaşmak da vardı.
Bu arada Rusya, İsveç ve Lehistan’la mücadeleye girdi. Ruslara yenilen bu devletlerin korunmak için Osmanlı Devleti’ne sığınması ikili ilişkileri gerginleştirdi. Zor şartlarda kalan toplumlar Osmanlı Devleti’ne sığınıyorlarsa bunun nedeni Osmanlı Devleti’nin kendilerini koruyabilecek güçte olduğuna inanmalarıdır.
Özetle, “Osmanlı Devleti güçlü bir devlettir” ve “Rusya, batısındaki ülkelerle çatışma halindedir” yargılarına ulaşılabilir.



2. Osmanlı Devleti, Batı eğitim sisteminden etkilenerek XVIII. yüzyılda Mühendishane-i Bahri Hümayun, Mühendishane-i Berr-i Hümayun, Tıbbiye ve Harbiye gibi okullar açmıştır.
Bu gelişmeler Osmanlı Devleti’nin hangi alanda batılılaşmaya öncelik verdiğini göstermektedir?

A) Medrese eğitiminde
B) Yönetim şeklinde
C) Askeri alanda
D) Ekonomik alanda
E) Hukuk alanında
(1987 - ÖSS)


Soruda verilen okulların tamamı Tıbbiye de dahil askeri okullardır. Meydana gelen yenilgiler ve toprak kayıpları özellikle askeri alanda Batı karşısında geri kaldığımızı ortaya çıkarmıştır.
Batı tarzında bir ordu kurmak ve savaşların kaderini değiştirmek için askeri alandaki yeniliklere ağırlık verilmiştir.



3. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı İmparatorluğu’nda XVII. yüzyıldan XIX. yüzyılın ilk yarısına kadar yapılan ıslahatlarda askeri alana ağırlık verilmesine yol açan etkenlerden biri değildir?

A) Askeri harcamaların hızla artması
B) Yeniçeri Ocağı’nın bozulması
C) İmparatorluğun toprak kaybetmesi
D) İmparatorluğun dağılma tehlikesiyle karşılaşması
E) Devletin uluslararası saygınlığının azalması
(1989 - ÖSS)


Osmanlı Devleti XVII. yüzyılın sonlarından itibaren yıkıldığı tarihe kadar girdiği savaşlarda bazı başarılar istisna tutulursa genellikle mağlup olmuştur. Bu başarısızlıklar devletin imajını olumsuz yönde etkilemiş, beraberinde devamlı kayıplar getirmiştir. Bunlardan dolayı devlet askeri alandaki yeniliklere ağırlık vererek kaybolan imajını yeniden sağlamaya çalışmıştır. Ancak askeri harcamaların hızla artması askeri alanda ıslahat yapılmasının nedeni değil bir sonucudur.



4. Osmanlı Devleti Küçük Kaynarca Antlaşması’yla Kırım’ın bağımsızlığını tanımış, ancak Müslüman halkın dini bakımından kendisine bağlı kalmasını Rusya’ya kabul ettirmiştir.
Osmanlı Devleti bu tutumuyla aşağıdakilerden hangisini korumaya çalışmıştır?

A) Kırım’ın Karadeniz ticaretindeki yerini
B) Gerçekleştirdiği ıslahat hareketlerini
C) Kırım halkıyla kültürel bağlarını
D) Ortodoks Kilisesi’nin saygınlığını
E) Rusya ile Kırım arasındaki ilişkileri
(1993 - ÖSS)


Osmanlı Devleti Rusya’ya 1768-1774 savaşında mağlup olup ağır şartlar taşıyan Küçük Kaynarca Antlaşması’nı imzalamıştır. Bu antlaşma ile Kırım gibi çok önemli bir bölgenin bağımsızlığını kabul etmiştir. Kırım’ın kaybı diğer toprakların kaybından çok farklıdır.
Çünkü ilk olarak halkı Türk ve Müslüman olan bir toprak kaybediliyordu. Bundan dolayı kültürel ve dinsel olarak Kırım’la olan irtibatı sürdürmek için Kırım halkının dini bakımdan halifeye bağlılığı devam ettirilmek istenmiştir.



5. XVIII. yüzyılda Rusya, Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde istediği yerde konsolosluklar kurma ve Osmanlı Devleti’nin Ortodoks tebaasına ilişkin söz söyleme hakkına sahip olmuştur.
Aşağıdakilerden hangisi, bu durumdan çıkarılabilecek sonuçlardan biri değildir?

A) Osmanlı ülkesinin Rusya’nın etkisine açık olduğu
B) Rusya’nın Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışabileceği
C) Osmanlı ülkesinde yaşayan Hıristiyanlar arasındaki dayanışmanın arttığı
D) Osmanlı Devleti’nin Rusya karşısında zayıf düştüğü
E) Osmanlı Devleti’ndeki Ortodoks tebaanın, isteklerini Rusya’ya iletme imkânına kavuştuğu
(2000 - ÖSS)


Bu soruda, Osmanlı Devleti’nin Küçük Kaynarca Antlaşması’yla Rusya’ya verdiği ayrıcalıklardan bahsedilmiştir. Rusya’nın Osmanlı ülkesinde konsolosluk kurabilmesi ve Ortodokslar hakkında söz söylemesi A, B, D ve E seçeneklerini içermektedir. Ancak Küçük Kaynarca Antlaşması’nda verilen imtiyazların Osmanlı ülkesindeki Hristiyanlar arasında dayanışmayı arttırdığını göstermez. Çünkü, Hristiyanlık Ortodoksluk, Katoliklik, Protestanlık gibi mezheplere ayrılmış ve mezhepler arasında mücadeleler XVIII. yüzyılda da devam etmiştir.



6. XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde âyanlar, halk tarafından seçilmiş; kendilerine devlet tarafından, vergi toplama, fiyatları kontrol etme ve bulunduğu bölgenin güvenliğini sağlama vb. konularda yetki verilmiştir.
Bu durum aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesi değildir?

A) Âyanlığın resmiyet kazandığının
B) Âyanların halkı temsil ettiğinin
C) Âyanların, halkın üzerinde etkili olduğunun
D) Halkın âyanların çalışmalarından memnun olduğunun
E) Bazı konularda denetim sağlamak için devletin âyanlarla işbirliği yaptığının
(2000 - ÖSS)


Sorunun öncülünde Osmanlı Devleti’ndeki âyanlıkla ilgili bazı uygulamalardan bahsedilmiştir. Âyan; bir bölgenin, bir ülkenin ileri gelenleri ve sözü geçen onurlu kişilerine denir. XVIII. yüzyılda devlet otoritesinin zayıflaması üzerine güçlenen âyanlar, XIX. yüzyılın başlarında kontrolden çıkmıştır. Bundan dolayı II. Mahmut âyanların varlığına son vermiştir.
Osmanlı Devleti’nin âyanlara vergi toplama, fiyatları kontrol etme ve bulundukları bölgenin güvenliğini sağlama yetkisi vermesi A, C ve E seçeneklerinin, âyanları halkın seçmesi B seçeneğinin göstergesidir. Verilenler içerisinde halkın âyanların çalışmalarından memnun olup olmadığı yer almamıştır.



7. Osmanlı Devleti'nde XVIII. yüzyıldan itibaren görülen aşağıdaki gelişmelerden hangisi, Avrupa devletleriyle diplomatik ilişkilere eskisinden daha fazla önem verildiğinin en güçlü göstergesidir?

A) Padişah Abdülaziz'in Avrupa'ya gezi amacıyla gitmesi
B) Avrupa'ya öğrenci gönderilmesi
C) Avrupa'da, devamlı elçiliklerin kurulması
D) Avrupa'dan askeri ve teknik alanlarda uzman getirilmesi
E) Türk matbaasının açılması
(2002 - ÖSS)


Osmanlı İmparatorluğu güçlü olduğu dönemlerde Avrupa ülkelerinde elçi bulundurma gereksinimi duymamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, Avrupalı devletlerin siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel üstünlüğünü kabul ettikten sonra durum değişmiş ve Lale Devri'nde Avrupa'nın önemli merkezlerinde geçici elçilikler açmıştır. Avrupa'daki siyasal gelişmeleri takip etmek amacıyla kurulan elçilikler III. Selim döneminde sürekli hale getirilmiştir. Bu gelişmeler Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa devletleriyle diplomatik ilişkilere eskisinden daha fazla önem verdiğini göstermektedir.

1. “Osmanlı tarihinde II. Osman ve III. Selim, devlet düzeninde bazı değişiklikler yapmaya çalıştıkları için, Abdülaziz ve II. Abdülhamit ise devlet düzeninde yapılmak istenen değişikliklere karşı oldukları için tahtlarından indirilmişlerdir.”
Yalnız bu bilgilere dayanarak, II. Osman döneminden II. Abdülhamit dönemine kadar geçen süre içinde nasıl bir değişme olduğu söylenebilir?

A) Yenilik taraflarının güçlendiği
B) Padişahların devleti iyi yönetemedikleri
C) Halkın, düzeni korumaya çalıştığı
D) Osmanlı Devleti’nin Avrupa’dan etkilenmediği
E) Padişahların anayasal düzeni benimsedikleri
(1981 - ÖSS)


Osmanlı Devleti’nde değişik zamanlarda bazı padişahlar yenilik yapacakları veya yaptıkları için hem tahttan indirilmiş hem de öldürülmüşlerdir. Bu kötü anlayış, zamanla yenilik taraftarlarının güçlenmesiyle değişmeye başlamıştır. Yenilik taraflarının güçlenmesi devletin içinde bulunduğu kritik şartların etkisiyle oluşmuştur.



2. Osmanlı İmparatorluğu’nda;
I. 1512-1520 yıllarına Yavuz,
II. 1520-1566 yıllarına Kanuni,
III. 1564-1579 yıllarına Sokullu,
IV. 1656-1691 yıllarına Köprülüler
dönemi denmiştir.
Bu durumlara bakarak Osmanlı tarihindeki dönemlerin adlandırılmasında nasıl bir yol izlendiği söylenebilir?

A) Dönemlerin önemli olayları göz önüne alınmıştır.
B) O yıllarda tarihin akışında rol oynayan kişilere bakılmıştır
C) Dönemler, devlet yönetiminde en uzun kalanlara göre adlandırılmıştır.
D) Birbirine benzeyen padişah isimlerinin karıştırılmaması önemli sayılmıştır.
E) En yaşlı devlet adamının ismi esas alınmıştır.
(1984 - ÖSS)


Yavuz, Kanuni, Sokullu, Köprülüler ve Fatih gibi kişiler yaşadıkları dönemde tarihin akışında önemli rol oynamışlardır. A, C, D ve E seçenekleri eksik ve ilgisiz yorumlar içerdiğinden cevap olamazlar.


3. XVII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda;
I. Padişahların çoğu başarısız olmuştur.
II. Devlet dairelerinde rüşvet ve haksızlık yaygınlaşmıştır.
III. Uzun süren ve başarısızlıkla sonuçlanan savaşlara girilmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi, bu sorunların XVII. yüzyılda ortaya çıkan bir sonucu olarak kabul edilebilir?

A) Islahat hareketlerinin hızlanması
B) İç ayaklanmaların artması
C) Anayasal yönetime geçilmesi
D) Yeni ekonomik önlemler alınması
E) Batı ile diplomatik ilişkiler kurulması
(1985 - ÖSS)


Soruda verilen bu üç önemli olumsuzluk hem devlet hem de toplumsal hayatı etkilemeye başlamış, durum her geçen gün kötüleşmiştir. Özellikle padişahların XVII. yüzyılda başarısız olmaları merkezi otoritenin bozulması sonucunu doğurmuştur. Bu durum ülke içinde bazılarının fırsatları değerlendirerek isyan etmelerine neden olmuştur.



4. Aşağıdakilerden hangisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklamasına yol açan iç nedenlerden biridir?

A) Ülkede çeşitli milletlerden ve dinlerden kişiler bulunması
B) Yeni ticaret yollarının keşfi
C) Avrupa’nın bilim ve teknikte ilerlemesi
D) Avrupa Hristiyanlarının Osmanlılara birlikte karşı koyması
E) İmparatorluğun doğal sınırlara ulaşması
(1988 - ÖSS)


Osmanlı Devleti’nin duraklamasında iki önemli neden vardır: İç nedenler ve dış nedenler. Diğer seçenekler duraklamaya yol açan dış nedenleri oluştururken A seçeneği ise bir iç nedendir. Osmanlı Devleti fetihlerin de etkisiyle çok değişik ulus ve dinlerden oluşan karmaşık ve komleks bir yapıya sahipti. Bu yapı devletin eski gücünün az da olsa zayıflamasıyla birlikte aleyhine bozulmaya başladı. Bu farklı yapıdaki topluluğu uzun bir süre memnun etmek mümkün değildi.



5. Duraklama Dönemi’nde, askerlikle ilgisi olmayanların Yeniçeri Ocağı’na alınmasıyla devletten maaş alan yeniçeri sayısı artmış; ayrıca, tımar sisteminin bozulmasıyla da köylü toprağını bırakarak şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır.
Aşağıdakilerin hangisinde, bu iki durumun da önemli birer rolü vardır?

A) Ülke ekonomisinin bozulması
B) Eğitime önem verilmesi
C) Dış ülkelerle diplomatik ilişkiler kurulması
D) Toprağın elde edilen gelire göre gruplara ayrılması
E) El sanatlarında gelişme olması
(1992 - ÖSS)


Yeniçeri askerlerinin sayısı usulsüzlükler sonucu artınca devletten maaş alan asker sayısı artmış bu da doğrudan devletin mali yapısını olumsuz yönde etkilemiştir. Tımar sisteminin bozulmasıyla da hem vergiler, hem de üretim düşmüş bu da ekonomik yapıyı etkilemiştir. Seçeneklere baktığımızda sadece A seçeneği ekonomi ile ilgilidir. Diğer seçeneklerde buna yakın bir bilgi yoktur.



6. XVI. yüzyılda yaşayan Osmanlı astronomi bilginlerinden Takiyyüddin Mehmet, hükümetten aldığı izinle Tophane’de yeni bir rasathane kurulmasını sağlamış, ancak bu rasathane zamanın Şeyhülislâmının isteği üzerine yıktırılmıştır.
Bu durum Osmanlı Devleti’nde aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) Çeşitli alanlarda bilimsel çalışmalar yapıldığının
B) Toplumda bilim adamlarına büyük hayranlık duyulduğunun
C) Bilimsel alanlarda önemli buluşlar yapıldığının
D) Bilimsel çalışmanın, toplumun bazı kesimlerince desteklenmediğinin
E) Bilime önem verildiği halde sanata önem verilmediğinin
(1993 - ÖSS)


Sorunun öncülünde bahsi geçen rasathane 1578 yılında kurulmuş, 1580 yılında yıktırılmıştır. Soruda çok açık belirtildiği gibi XVI. yüzyılda bilimsel çalışmalara Osmanlı hükümeti izin verdiği halde şeyhülislam dini bahane ederek akla ve bilime karşı çıkmış ve önemli çalışmalara son verilmiştir. Buradan şöyle bir sonuca varılabilir: Osmanlı Devleti’nde bilimsel çalışmalara toplumun bazı kesimleri destek verirken bazı kesimleri de destek vermemiştir.



7. Toplumsal ve siyasal alandaki gelişmelerin evrenselleşmesi, bu gelişmelerin başka toplumların da gereksinimlerine cevap vermesine bağlıdır.
Aşağıdakilerden hangisi bu düşünceyi destekleyen bir örnek değildir?

A) Osmanlı Devleti'nde veraset sisteminde değişiklik yapılmasıyla, Osmanoğulları içinde yaşça en büyük olanın padişah olması
B) Fransız İhtilali’nin getirdiği milliyetçilik ilkesinin imparatorlukların dağılmasına neden olması
C) Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın dünyaya yeni bir yönetim şekli olan demokrasiyi getirmesi
D) 1848 İhtilalleriyle anayasal rejimlerin yaygınlaşması
E) Endüstri Devrimi’yle dünyada yaşam düzeyinin değişmesi
(1997 - ÖSS)


Fransız İhtilâli’yle ortaya çıkan milliyetçilik düşüncesi bütün toplumları etkilemiş, demokrasi Yakın Çağ’da en yaygın yönetim şekli olmuş, anayasal yönetim bütün toplumları etkilemiş, Endüstri Devrimi ile toplumların hayat standartları yükselmiştir. Osmanlı Devleti’nde veraset sisteminde değişiklik yapılması sadece Osmanlı Devleti’ni ilgilendirmiştir.



8. Osmanlı Devleti XVII. Yüzyılda, birçok alanda duraklama ve gerileme dönemine girmiştir.
Bu dönemde görülen, duraklama ve gerileme belirtileri aşağıdakilerden hangisinde en azdır?

A) Güzel sanatlar
B) Dış ülkelerdeki saygınlık
C) İmparatorluk sınırları içindeki topraklar
D) Hazine gelirleri (maliye)
E) Ordunun savaş gücü
(1999 - ÖSS)


XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti, duraklamaya başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin zayıflaması, dış ülkelerdeki saygınlığı, toprakları, maliyesi ve ordunun savaş gücünde etkisini göstermiştir. Güzel sanatlardaki gerileme devletin duraklaması veya gerilemesinde fazla etkili değildir. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde güzel sanatlarda gelişme devam etmiştir.



9. Osmanlı Devleti'nde,
I. Şehzadelerin, devlet yönetiminde deneyim kazanmaları için sancaklara gönderilmesi
II. Padişah IV. Mehmet'in ayaklanan sipahiler ve yeniçerilerin isteklerini yerine getirmesi
III. Avusturya ve İran savaşlarının uzaması
gelişmelerinden hangilerinin halkın devlete olan güveninin sarsılmasına yol açtığı savunulabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III
(2002 - ÖSS)


Osmanlı Devleti'nde şehzadelerin deneyim kazanarak devletin başına geçmeleri halkın devlete güvenini artırmıştır. Ancak, padişahın sipahilerin ve yeniçerilerin isteği doğrultusunda hareket etmesi ve savaşların uzun sürmesi halkın güveninin sarsılmasına neden olmuştur.



10. Osmanlı Devleti'nde kuruluşundan XVII. yüzyıla kadar geçen 300 yıllık süre içinde yalnızca elli beş sadrazam işbaşına geçtiği halde, XVII. yüzyılda altmış bir kişi sadrazam olmuştur.
XVII. yüzyıldaki bu duruma aşağıdakilerden hangisinin neden olduğu savunulamaz?

A) İç huzursuzluğun yaygınlaşması
B) Devlet adamlarının yetiştiği okul olan Enderun'un önemini koruması
C) Taht değişikliklerinin daha sık olması
D) Sadrazamların yetersiz görülmesi
E) Devlet işlerinde, padişah annelerinin de padişah kadar etkili olması
(2002 - ÖSS)


XVII. yüzyılda altmış bir kişinin sadrazam olmasında;
– Ülke içerisindeki halkın , askerlerin yöneticilerin memnuniyetsizliğinin artması (A)
– Taht değişikliklerinden sonra padişahların beğendiği veya yardım gördüğü kişileri göreve getirmesi (C)
– Rüşvet ve iltimasla iş başına gelen kişilerin yetersiz kalmaları (D)
– Padişah annelerinin bazı sadrazamlarla sorunlar yaşaması (E)
etkili olmuştur.
Devlet adamı yetiştiren Enderun'un önemini koruması sık sık sadrazam değişmesine neden olmamıştır (B).



11. Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında bulunan topraklar, devletin kuruluşundan XVII. yüzyılın sonlarına kadar artmıştır.
Bu bilgiye dayanarak Osmanlı ülkesinde,
I. Gelir ve giderlerin miktarı değişmiştir.
II. Merkezi otoritenin sağlanması kolaylaşmıştır.
III. Sınırlar yeniden belirlenmiştir.
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve III E) II ve III
(2003 - ÖSS)


Bu sorunun çözümünde verilenlerin dışına çıkmamız isteniyor. Osmanlı topraklarının sürekli genişlemesi, vergi gelirlerinin ve diğer gelirlerin artmasına yol açmıştır. Sınırlar her genişlediğinde, eski sınırlar değişmiştir. Ancak, toprakların genişlemesi merkezi otoritenin sağlanmasını kolaylaştırmamış, bilakis zorlaştırmıştır.

1. Mimar Sinan ve Yunus Emre gibi kişilerin saygınlığını günümüzde de sürdürmeleri nereden kaynaklanmaktadır?

A) Çok eser bırakmış olmalarından
B) Yaşadıkları dönemde saygı görmüş olmalarından
C) Eserlerinin bugünkü gereksinimleri bile karşılayabilmesinden
D) Eserlerinin, kendi dönemlerindeki sorunlarla ilgili olmasından
E) Türk ve İslâm olmalarından
(1982 - ÖSS)


Mimar Sinan ve Yunus Emre gibi kişilerin bıraktıkları eserler günümüze kadar ulaştığı gibi bugünkü ihtiyaçlarımızı da rahatlıkla karşılamaktadır. Yapılan köprüler, camiler, hanlar, imarethaneler, hamamlar hâlâ hayranlıkla seyredilen ve kullanılan eserlerdir. Yunus’un eserleri de aynı durumdadır. Şu an toplumların en çok ihtiyaç duyduğu, sevgi, birlik ve beraberlik konularını devamlı gündeme getirmiştir.



2. Osmanlılarda toprağı kullanma hakkı, devletin denetimi altında halka verilmişti. Devlet, toprağını iyi kullanmayan ve arka arkaya üç yıl boş bırakanların topraklarını ellerinden alıp başkalarına verirdi.
Böyle bir uygulamanın en önemli amacı ne olabilir?

A) Toprak sahiplerinden vergi almak
B) Devlet memurları ve askerlerin maaşlarını toprak gelirleriyle ödemek
C) Topraklar üzerindeki haklarını korumak
D) Üretimin sürekliliğini sağlamak
E) Üreticilere yardımcı olmak
(1984 - ÖSS)


Osmanlı toprak sistemi olan tımar Türk - İslâm devletlerinde görülen iktanın geliştirilmiş şeklidir. Her iki toprak sisteminde de amaç aynıdır. Üretimi sürekli kılmak ve artırmaktır.
A, B, C ve E seçenekleri de bu amacı destekleyici bilgilerdir. Bu seçeneklerde amaçtır. Ancak soruda en önemlisi sorulduğundan cevap olamazlar.



3. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yeni tarzda öğretim yapan okulların yanında, mahalle mektepleri ve medreseler de varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Bu durum aşağıdakilerden hangisine yol açmıştır?

A) Dinsel baskının artmasına
B) Yeni bir eğitim politikasının saptanmasına
C) Kültür çatışmalarının ortaya çıkmasına
D) Okur - yazar sayısının azalmasına
E) Bilim ve teknolojinin gelişmesine
(1986 - ÖSS)


XIX. yüzyılda açılan mekteplerde daha çok Batı kültür ve lisanının etkisiyle yapılan eğitim ile medreselerden yetişenler arasında zaman zaman sürtüşmeler yaşanmıştır. İki farklı eğitimin etkisiyle yetişen nesiller birbirlerini anlayamamışlardır. Doğu-Batı kültür çatışması bütün boyutlarıyla imparatorluğun yıkılışından sonra da devam etmiştir. Bu durum 1924 yılında kabul edilen Tevhid-i Tedrisat’la sona ermiştir.



4. Osmanlı tarihinin;
Kuruluş Dönemi’nde ümmet
Tanzimat Dönemi’nde devlet
Meşrutiyet Dönemi’nde Türklük anlayışı egemen olmuştur.
Aşağıdakilerden hangisi bu gelişmelerde etkili olamamıştır?

A) Yönetimdeki kişiler
B) İslâm dini
C) Avrupa’daki gelişmeler
D) Siyasal değişmeler
E) Ekonomik yapı
(1986 - ÖSS)


E seçeneğinde verilen ekonomik yapının Osmanlı Devleti’nin değişik zamanlarda karşılaştığı bu fikirlere bir etkisi olmamıştır. Ümmet, devlet ve Türklük gibi kavramlar etkili olduğu dönemlerde devleti yönetenlerin dünya görüşlerini ifade etmektedir.



5. Aşağıdakilerden hangisi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde görülen bir yenilik (ıslahat) değildir?

A) Divan’dan Meclis-i Mebusan’a geçiş
B) Medrese’den Enderun’a geçiş
C) Yeniçeri Ocağı’ndan Nizam-ı Cedit’e geçiş
D) Mecelle’den Kanun-i Esasi’ye geçiş
E) Monarşiden Meşrutiyete geçiş
(1986 - ÖSS)


A, C, D ve E seçeneklerinde verilen yenilikler önceki kurumun kaldırılmasıyla gerçekleştirilmiştir. B seçeneğinde görülen Medrese’den Enderun’a geçiş bu şekilde olmamıştır. Her iki kurum birlikte devam etmişlerdir. Birbirlerine alternatif olarak ortaya çıkmamışlardır. Yalnızca Enderun, medreseden yaklaşık yüzyıl sonra ortaya çıkmıştır.



6. Yeniçeri Ocağı’nda Duraklama Dönemi’ne kadar “Ocak devlet içindir.” anlayışı egemenken, bu dönemden sonra, “Devlet Ocak içindir.” anlayışı egemen olmaya başlamıştır.
Aşağıdakilerden hangisi, Yeniçeri Ocağı’ndaki bu anlayış değişikliğinin bir sonucu değildir?

A) Devletin güçlü bir dayanağını yitirmesi
B) Yeniçeri Ocağı’nın saygınlığının artması
C) Gerilemenin hız kazanması
D) Savaşlarda yenilginin artması
E) İsyanların artması
(1987 - ÖSS)


Yeniçeri Ocağı’ndaki anlayış değişikliği ülkeyi ve padişahı zor duruma soktuğu gibi ocağın saygınlığının azalmasına da neden olmuştur.



7. I. Ahmet döneminde, şehzadeleri sancaklarda görevlendirme uygulaması kaldırılarak, hanedanın en yaşlı üyesinin saltanatın başına geçmesi yasallaştırılmıştır.
Bu durumun, Osmanlı yönetiminde yarattığı aksaklık aşağıdakilerden hangisidir?

A) Devlet otoritesinin yok olması
B) Ülkede sık sık iç isyanların çıkması
C) Valide sultanların saltanata egemen olması
D) Şehzadelerin yönetim deneyimi ve tanınma fırsatı bulamaması
E) Devlet adamlarının sık sık değiştirilmesi
(1987 - ÖSS)


Fatih’le birlikte şehzadeler sancaklara giderek hem tercübelerini artırırlar hem de tanınırlardı. I. Ahmet’in getirdiği kâfes usulü bundan sonra padişahların deneyimsiz olmasına ortam hazırlamıştır.



8. Osmanlı Devleti topraklarından haslar hanedan mensuplarına ve vezirlere, zeametler kadılara, tımarlar da askerlere kiraya verilirdi.
Bu uygulamada, devlet topraklarının kiraya verileceği kişilerin idari mevkileri ile aşağıdakilerden hangisi arasında bir paralellik kurulmaya çalışılmıştır?

A) Toprakların gelirleri
B) Halkın yaşam biçimi ve düzeyi
C) Kişilerin yetişmiş olduğu yöreler
D) Toprakların yerleşim merkezlerine yakınlığı
E) Kişilerin ihtiyaçları
(1987 - ÖSS)


Osmanlılarda devlet adamlarına ve memurlara maaş yerine toprak verilirdi. Devlet adamlarının yetki ve sorumluğuna göre toprak dağıtılırdı. Rütbesi yüksek olana daha çok toprak, rütbesi küçük olana da küçük toprak verilirdi. Yani toprakların gelirleri ile rütbeler arasında bir paralellik bulunurdu.



9. Osmanlı Devleti yönetiminde, belli dönemlerde geçerli olmuş ilkelerden bazıları şunlardır:
I. Ülke hanedan üyelerinin ortak malıdır.
II. Devlet yönetimi hükümdar ile oğullarına verilmiştir.
III. Yönetim hanedanın en yaşlı üyesinin hakkıdır.
Bu ilkeler, aşağıdakilerden hangisi ile ilgili anlayışı ortaya koymaktadır?

A) Bağımsızlık B) Adalet C) Egemenlik

D) Halkçılık E) Eşitlik
(1989 - ÖSS)


Belirtilen ilkeler Osmanlı egemenlik anlayışını ortaya koymaktadır.



10. Aşağıdakilerden hangisi, Osmanlılarda devlet işlerinin görüşüldüğü “Divan”ın bir karar organı olmaktan çok bir danışma organı olduğunu gösterir?

A) Divan görüşmelerinin belli günlerde yapılması
B) Divan’ın gerekli görülen yerde toplanması
C) Gördüğü işlerin özelliklerine göre çeşitli adlar alması
D) Kararlarda son sözün padişaha ait olması
E) Divan’da büyük davalara bakılması
(1991 - ÖSS)


Divan’da alınan kararların uygulanması ancak padişahın onay vermesiyle mümkündü. Padişah bu kararları onaylayıp onaylamamakta serbestti. Bu durum Divan’ın bir danışma organı olduğunu göstermektedir.



11. Osmanlı Devleti’nde padişahların tahta çıkışları incelendiğinde, ölen padişahın yerine oğlunun, erkek kardeşinin veya amcasının geçtiği görülür.
Bu durum, Osmanlı Devleti’nde aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) Bazı padişahların uzun süre tahtta kalmadığının
B) Padişahlıkta deneyime önem verildiğinin
C) Egemenlik hakkının hanedanın kız çocuklarına tanınmadığının
D) Padişah değişikliğinde dış güçlerin etkili olduğunun
E) Merkezi otoritenin zayıf olduğunun
(1994 - ÖSS)


Osmanlı veraset sisteminde hanedanın erkek çocuklarına padişah olma hakkı verilirken kız çocukları bu hakkın dışında tutulmuştur.



12. XVI. yüzyılda, Osmanlı Devleti’nde sınırların genişlemesiyle eyalet sayısı artmıştır.
Bu durumun aşağıdakilerden hangisine neden olduğu savunulamaz?

A) Beylerbeylerinin sayısının artmasına
B) Eyalet yönetiminde yeni yöntemlerin ortaya çıkmasına
C) Beylerbeylerinin öneminin artmasına
D) Eyalet gelirlerinin azalmasına
E) Merkezi otoritenin denetim gereksiniminin artmasına
(1998 - ÖSS)


XVI. yüzyılda Osmanlı topraklarının genişlemesine paralel olarak beylerbeylerinin sayısı arttı (A), yönetimde yeni yöntemler uygulandı (B), yöneticilerin önemi arttı (C), gelişmelerin denetim altında tutulabilmesi için çalışmalar yapıldı (E).
Bu sonuçlar savunulabilir. Ancak eyalet gelirleri devlet topraklarının genişlemesiyle azalmamıştır.



13. Osmanlı Devleti’ndeki uygulamalardan bazıları şunlardır:
I. Ülkenin, devleti yöneten aile bireylerinin malı sayılması
II. XVI. yüzyılın sonuna kadar, şehzadelerin devlet yönetiminde deneyim kazanmaları için sancaklara vali olarak gönderilmesi
III. Ölen hükümdarın yerine tahta geçme hakkının, hükümdarın erkek çocuklarına ait olması
IV. XVII. yüzyıldan itibaren, tahta geçme hakkının devleti yöneten ailenin en yaşlı erkeğine verilmesi
Bu uygulamaların hangilerinde, taht kavgalarını önleme amacı vardır?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız IV

D) I ve III E) II ve IV
(1998 - ÖSS)


Soruda verilen I., II. ve III. öncüllerdeki bilgilere göre ülkenin aile bireylerinin ortak malı veya hükümdarın oğullarının hakkı sayılması taht kavgalarına neden olabilecek etkenlerdir. Ancak, IV. öncülde tahta geçecek şahsın kesin olarak kanunla belirlenmesi taht kavgalarını önlemeye yöneliktir.


14. Osmanlı Devleti’nde;
I. Toprağını nedensiz olarak terk eden köylüyü belli bir süre içinde geri getirme,
II. Toprağını nedensiz olarak üç yıl üst üste işlemeden bırakan köylünün toprağını bir başkasına verme,
III. Köylüden ürettiği ürünün vergilerini alma,
IV. Köylüden toplanan vergileri, askerlerin eğitilmesi, donatılması gibi uygun görülen işlere harcama
uygulamalarından hangileri tarım üretiminin artırılması amacına yöneliktir?

A) I ve II B) I ve III C) II ve III

D) II ve IV E) III ve IV
(1999 - ÖSS)


Bu sorunun doğru cevabı A seçeneğindeki I ve II nolu öncüllerdir. Çünkü toprağını terkedenlerin geri getirilmesi ve üç yıl üst üste ekilmeyen toprakların işleyecek kişilere verilmesi tarım üretiminin artırılmasıyla ilgili bir uygulamadır.
Vergilerin toplanması ve harcanması tarım üretiminin sonunda olacak bir durumdur.



15. Osmanlı Devleti’nde Has ve Zeamet topraklarının aşağıdaki özelliklerinden hangisi, bu toprakların “maaş karşılığı” olarak verildiğinin en güçlü kanıtıdır?

A) İşlenmeyen toprakların geri alınması
B) Gelirinin fazla olması
C) Mülkiyetinin devlete ait olması
D) Devlete asker yetiştirilmesini sağlaması
E) Rütbe ve derecelere göre verilmesi
(2000 - ÖSS)


Osmanlı Devleti’nde genel olarak toprağın mülkiyeti devlete aitti. Has ve zeamet devlet toprakları arasında yer alıyordu. Yıllık geliri 100.000 akçe üzerindeki topraklara has, yıllık geliri 20.000 - 100.000 akçe arasındaki topraklara zeamet ismi verilmiştir. Yüksek dereceli devlet memurlarına maaş karşılığı olarak haslar, orta dereceli devlet memurlarına maaş karşılığı olarak zeametler verilmişir.
Soruda devlet topraklarından has ve zeamet topraklarının özellikleri verilerek “maaş karşılığının” en güçlü kanıtı sorulmaktadır. E seçeneği en belirgin özelliktir. Çünkü topraklar devlet memurlarının rütbe ve derecelerine göre verilmiştir.



16. Osmanlı Devleti ile ilgili olarak, aşağıdakilerin hangisinde I. de verilenin II. ye ortam hazırladığı savunulamaz?

I. II.
A) Padişahlığın Osmanlı hanedanına ait olması Meşrutiyetin ilan edilmesi
B) Merkezi otoritenin zayıflaması Toprak yönetiminin bozul-ması
C) Milliyetçilik hareketle-
rinin yaygınlaşması Sınırların daralması
D) Savaşların uzun sür-
mesi Maliyenin bozulması
E) Ayarı bozuk akçeyle
maaş ödenmesi Yeniçerilerin ayaklanması
(2002 - ÖSS)


Bu tür soruların çözümünde biraz bilgi biraz da verilen bilgilerin nelere yol açtığının çıkarılabilmesi gerekmektedir. Seçenekleri kısa kısa ele alacak olursak şunları söyleyebiliriz:
– Padişahlığın Osmanlı hanedanına ait olması saltanat sisteminin uygulandığını göstermektedir. Bu durum padişahın yanında bir meclisin bulunmasını gerektiren meşrutiyetin ilan edilmesine ortam hazırlamamıştır (A). Meşrutiyet imparatorluğun dağılmasını ve Avrupalı devletlerin Osmanlı İmparatorluğu'nun iç işlerine karışmasını engellemek amacıyla ilan edilmiştir.
– Osmanlı merkezi idaresinin bozulması “Dirlik” sisteminin, dolayısıyla toprak yönetiminin bozulmasına ortam hazırlamıştır (B).
– Milliyetçilik hareketlerinin etkisiyle isyanlar çıkmış, Osmanlı İmparatorluğu'ndan önce Rumlar sonra da Sırplar, Romenler ve Karadağlılar ayrılmıştır (C).
– Savaşların uzun sürmesi harcamaların artmasına dolayısıyla maliyenin bozulmasına ortam hazırlamıştır (D).
– Ayarı bozuk akçeyle maaş ödenmesi yeniçerileri önce esnaflarla sonra da yönetimle karşı karşıya getirmiştir (E).



17. Osmanlı Devleti önce Kayı Boyu’na dayalı bir beylikken, daha sonra imparatorluk haline gelmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi Osmanlıların beylik döneminde sahip olmadıkları halde, imparatorluk döneminde kazandıkları özelliklerden biridir?

A) Çok uluslu olma
B) Osmanlı soyu tarafından yönetilme
C) Müslüman devlet olma
D) Siyasi varlığını koruma mücadelesi verme
E) Yönetimde hiyerarşiyi temel alma
(2003 - ÖSS)


Sorunun başına lüzumsuz bir cümle girilmiş, soru kökü okunarak çözülebilecek bir soru. Burada adayların imparatorluk kavramını bilmeleri gerekiyor. İmparatorluk: Birçok ulusun güçlü bir devlet tarafından yönetilmesiyle ortaya çıkan bir yönetim biçimidir. Bu tanımdan sonra Osmanlı Devleti’nin “İmparatorluk Dönemi”nde kazandığı özelliğin çok ulusluluk olduğu açıktır.

1. Genel olarak Türklerde sanat Uygurlara kadar taşınabilir malzemeden deri, ahşap, metal ve taş işçiliğine dayalıdır. Uygurlarda ise sanat manastır, saray yapımı ve bunların iç donanımı biçiminde gelişme göstermiştir.
Türklerde sanatta görülen bu gelişme, aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) Göçebe hayattan yerleşik hayata geçildiğinin
B) Ülkenin sınırlarının genişlediğinin
C) Komşu devletlerle ilişkilerin zayıfladığının
D) Ticaret anlayışının değiştiğinin
E) Ülkenin istilalardan korunduğunun
(1994 - ÖSS)


Türk medeniyet tarihinin dönüm noktası yerleşik hayata geçilmesidir. Türkler Uygurlara gelinceye kadar göçebe bir hayat tarzının etkisiyle taşınabilir malzemeler kullanarak bir sanat geliştirmişlerdir. Yerleşik hayata geçilmesiyle birlikte saray yapımı da başlamıştır.



2. Uygur Türkleri, başta Budizm olmak üzere çeşitli dinlere bağlı değişik kültürlerle ilişki kurdukları halde, dini terimlerin bile Türkçe karşılıklarını kullanmaya özen göstermişlerdir.
Uygurlar bu davranışlarıyla aşağıdakilerden hangisini korumaya çalışmışlardır?

A) Toprak bütünlüğünü
B) Yönetim biçimlerini
C) Milli benliklerini
D) Toplumda eşitlik anlayışını
E) Eski inanç sistemlerini
(1995 - ÖSS)


Türk devletleri tarih boyunca milli benliklerini koruyarak varlıklarını devam ettirmişlerdir. Her yeni kabul ettikleri şeyleri kültürleri ile uzlaştırmışlardır. Uygurlar Budizm’i kabul etmelerine rağmen dini terimleri Türkçe kullanarak milli benliklerini korumaya çalışmışlardır.



3. Hazar Devleti yöneticilerinin Museviliği kabul etmelerine rağmen, halk arasında Müslüman, Hıristiyan ve Şamanist olanlar da vardı. Halk arasındaki davalara Musevi, Müslüman, Hıristiyan ve Şamanistlerden oluşan bir hakimler kurulu bakıyordu.
Bu durum, Hazar Devleti’nde aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) Kurucularının Musevi olduğunun
B) Halk arasındaki davaların hızlı sonuçlandırıldığının
C) Yöneticilerinin seçim yoluyla görevlendirildiğinin
D) Adalet ve hoşgörünün egemen olduğunun
E) Halk arasındaki sorunların dinsel nitelikli olduğunun
(1996 - ÖSS)


Paragraf dikkatlice okunacak olursa devlet yöneticilerinin Musevi olmalarına rağmen diğer din mensuplarına karşı adaletli ve hoşgörülü oldukları anlaşılacaktır.



4. Göktürk hükümdarı Bilge Kağan şehirlerin surlarla çevrilmesi, Budizm ve Taoizm’in tanıtılması gibi konuları Meclise getirmiş, fakat bu görüşler Mecliste reddedilmiştir.
Bu bilgiye dayanarak Göktürklerle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?

A) Hükümdar bazı inanç sistemlerinin bilinmesini istemektedir.
B) Mecliste sadece belli konular tartışılmaktadır.
C) Hükümdarın Meclise sunduğu her öneri kabul edilmemektedir.
D) Hükümdar demokratik bir tutum içindedir.
E) Hükümdar şehirlerin korunmasını istemiştir.
(1996 - ÖSS)


Bilge Kağan değişik dinlerin tanıtılması ve şehirlerin surlarla çevrilmesini istemiş, fakat Meclis bunu reddetmiştir. Sorunun öncülünde verilen bilgilerden A, C, D ve E seçeneklerine ulaşmamız mümkündür. Mecliste yapılan görüşmeler sırasında hem değişik dinlerin tanıtılması hem de şehirlerin surlarla çevrilmesi teklifinin yapılması, Mecliste sadece belli konuların tartışılmadığını göstermektedir.



5. Uygur şehirlerinden İdikut’ta kervansaraylar ile Maniheist, Hıristiyan, Budist mabetlerinin ve manastırların harabeleri yan yana bulunmuştur.
Bu bilgiye dayanarak Uygurlar hakkında aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A) Tek Tanrı inancında olanlar sayıca fazladır.
B) İnsanlar ibadetlerinde özgürdür.
C) Ticaretle uğraşanların sayısı azdır.
D) Mimarinin dışındaki sanatlar gelişmemiştir.
E) İnsanların çoğunluğu şehirlerde yaşamaktadır.
(1997 - ÖSS)


İdikut’ta Mani, Hıristiyan ve Budist mabetlerin ait kalıntıların yan yana bulunması, Uygurlarda insanların ibadetlerinde özgür olduğunu göstermektedir. Üç dinin mabedinin aynı yerde bulunması, bu durumu kanıtlamaktadır.



6. Göktürklerle ilgili bilgilerden bazıları şunlardır:
I. İlk kez “Türk” adını taşıyan kavim olarak ortaya çıkmışlardır.
II. Doğu batı olmak üzere iki koldan yönetilmişlerdir.
III. Kendilerine özgü yazıya geçmişlerdir.
IV. Orta Asya’da devlet kurmuşlardır.
V. Hükümdarları, komşu ülke hanedanlarıyla akrabalık kurmuştur.
Bu bilgilerden hangilerine dayanarak Göktürklerde ulusçu bir devlet anlayışı olduğu söylenebilir?

A) I ve III B) II ve III C) II ve IV

D) III ve IV E) IV ve V
(1998 - ÖSS)


Sorudaki öncüller değerlendirildiğinde cevabın A seçeneği olduğu açıkça görülür. Çünkü devletin mensup olduğu ulusun “Türk” adını kullanması ve yine Göktürk yazısı adıyla alfabe kullanması ulusçu bir devlet olduğunu göstermektedir.
Yönetimler ve devletlerin kurulduğu bölgeler devletlerin ulusçu bir devlet olup olmadıklarını gösteren unsurlardan değildir.



7. – İslamiyet’ten önce Türk sanatında, hayvanları ve bu hayvanların birbirleriyle mücadelelerini gösteren motifler ön planda olmuştur. Bu motifler kemer tokası, kılıç, hançer kabzası, süs eşyası, koşum takımı gibi taşınabilir malzeme üzerine işlenmiştir.
– Eski Mısır’da aristokrat mezarlarının duvarlarına yiyecek, içecek, tohum ekimi, ekmek fırını, balık ve kuş avını gösteren resimler yapılmıştır.
Bu iki durum aşağıdakilerden hangisinin göstergesidir?

A) Yeraltı zenginlikleri bol olan yörelerde sanatın erken geliştiğinin
B) Sanatın, yerleşik yaşama geçtikten sonra başladığının
C) Sanatın toplumların yaşam koşullarını yansıttığının
D) El sanatlarının gelişmesinde ticaretin önemli bir rolü olduğunun
E) Sanata verilen önemin toplumdan topluma değiştiğinin
(1999 - ÖSS)


Paragrafta verilen bilgilere göre; sanat eserlerinin yeraltı kaynaklarının bolluğuyla ilgili olmadığı, dolayısıyla A seçeneğinin doğru olmadığı ortaya çıkar. B seçeneğinde verilen bilgiler doğru değildir. Çünkü Türklerin göçebe yaşadıkları döneme ait sanat eserlerinden bahsedilmiştir.
D seçeneğinde belirtilen el sanatlarıyla ticaret arasındaki ilişki paragrafta belirtilmemiştir. E seçeneğindeki sanatın değerinin toplumdan topluma değiştiği doğrudur. Ancak bize verilen bilgilerde sanata önem veren iki medeniyetten bahsedilmiş sanata verdikleri önemin derecesi açıklanmamıştır.
C seçeneğindeki toplumların yaşam tarzlarını açıklaması doğrudur. Göçebe toplumlarla yerleşik toplumların sanat anlayışları ortaya konulmuştur.



8. Türkçede buğday, arpa, darı gibi tahıl adları ile altın, gümüş, bakır, kurşun, demir gibi metal adlarının bulunması ve kurganlardan kılıç, süngü, bıçak ve balta gibi silahların çıkması, Türklerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine bir kanıt olamaz?

A) Tarım ürünlerini tanıdıklarına
B) Savunma amacıyla kullanılabilecek araçlar edindiklerine
C) Mezarlara kişisel eşyaların da konulduğuna
D) Metal eşyalardan yararlandıklarına
E) Komşu ülkelerle iyi ilişkiler içinde olduklarına
(1999 - ÖSS)


Türkçede buğday, arpa ve darı gibi tahıl adlarının bilinmesi A seçeneğine, kurganlardan (mezar) kılıç, süngü, bıçak ve baltaların çıkması B ve C seçeneklerine, altın, gümüş, bakır, kurşun ve demir gibi metal adlarını kullanmaları D seçeneğine kanıt olarak gösterilebilir. Verilen bilgiler içerisinde komşu ülkelerle ilişkilerden bahsedilmemiştir.



9. İlk Türk devletlerinde Kurultayın savaş, barış gibi önemli konularda aldığı kararlar kağanı bağlamazdı.
Buna göre, Kurultay aşağıdakilerden en çok hangisine benzemektedir?

A) Meclis hükümeti
B) Olağanüstü meclis
C) Kurucu meclis
D) Ulusal meclis
E) Danışma meclisi
(2000 - ÖSS)


İlk Türk devletlerinde, siyasal, ekonomik, sosyal ve askeri alanlarda ortaya çıkan önemli sorunları görüşmek için boy beylerinden oluşan kurula “Kurultay” adı verilmiştir. Türk kağanının kurultaydan çıkan kararları uygulama veya uygulamama gibi yetkileri vardı. Hun İmparotoru Mete Yüeçilerin isteklerini kurultaya getirmiş, kurultayda çıkan kararı uygulamamıştır. Bu durum kurultayın danışma meclisi olduğunu göstermektedir.



10. Selenga Nehri ile Baykal Gölü kıyılarında yapılan kazılarda, Hunlar Dönemi'nde yapılmış,
I. Sulama kanalları
II. Tahılları saklamak için özel olarak açılmış çukurlar
III. Tahılları öğütmek için kullanılan taşlar
IV. Saban demirleri ve oraklar
bulunmuştur.
Bu buluntulardan hangileri, Hunlar Dönemi'nde tarım yapıldığının doğrudan kanıtıdır?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve III

D) I ve IV E) II, III ve IV
(2001 - ÖSS)


Bu tür soruların bizden ne istediği çok iyi anlaşılmalıdır. Soru cümlesindeki “doğrudan” sözcüğünün altı çizilerek vurgu yapılmış. Bu nedenle öncüllerden tarım faaliyetlerine kesin kanıt olabilecekler seçilmelidir.
Hunların açtıkları tahıl saklama çukurları (II. öncül) ve tahıl öğütmek için kullandıkları taşlar (III. öncül) Hunlar döneminde tarım yapıldığına doğrudan kanıt olarak gösterilemez. Çünkü bahsedilen tahıl ürünlerini sattıkları hayvansal ürünler karşılığında Çin’den veya başka bir devletten almış olabilirler. Ancak, Hunlara ait sulama kanalları (I. öncül), saban demirleri ve oraklar bulunması (IV. öncül) bölgede tarım yapıldığına doğrudan kanıt olarak gösterilebilir.



11. İslamlıktan önceki Türk devletlerinin geleneklerinden bazıları şunlardır:
I. Siyasi, ekonomik, kültürel işlerin kurultayda görüşülüp karara bağlanması
II. Kimin kağan olacağının belirlenmesinde bazı özelliklerin ölçüt alınması
III. Kağanın belli bir ailenin üyesi olması
IV. Ülkenin, kağan ailesinin ortak malı sayılması
geleneklerinden hangileri, “demokratik” yönetimin özellikleriyle bağdaşabilir?

A) I ve II B) I ve III C) II ve III

D) II ve IV E) III ve IV
(2001 - ÖSS)


ÖSS’de çıkan tarih sorularını çözmek için kavramların hangi anlama geldiği, toplum üzerindeki etkileri bilinmeli, kavramların içi adaylar tarafından dolduruldurulmalı ve hangi tarihsel olayla ilişkili, hangisiyle ilişkisiz olduğu ayırt edilebilmelidir.
Demokrasi, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim şeklidir. Demokraside millet, hakimiyetini en büyük çoğunluğun veya bütün halkın hükümetine verir ve bu şekildeki hükümetlere demokratik hükümet denir. Demokratik yönetimlerde;
– Çoğunluk kararının üstünlüğü kabul edilmiştir.
– Toplum fertlerinin devlet idaresine katılmasını sağlamak için, siyasal haklar vazgeçilmez niteliktedir.
Sorunun öncülünde verilen devletin önemli işlerinin kurultayda görüşülerek karara bağlanması (I. öncül) ve kağanın belirlenmesinde belli kuralların ölçüt alınması
(II. öncül) demokratik yönetimin özellikleriyle bağdaştırılabilir. Çünkü, kurultay bir meclis gibi çalışıp değişik kesimlerin temsilcilerinden oluşmaktadır.

1. Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarında eğitim için Mısır ve Suriye’ye öğrenciler gönderilmiş, bu ülkelerdeki bazı bilim adamları da medreselerde ders vermek üzere Anadolu’ya getirilmiştir.
Bu durum aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?

A) Osmanlıların medrese eğitimini temel almasıyla
B) Bu dönemde medrese eğitiminde Mısır ve Suriye’nin ileri bir düzeyde olmasıyla
C) İslâm ülkeleri arasında kültürel ilişkilere önem verilmesiyle
D) Mısır ve Suriye’den başka yerde medrese eğitimi olmamasıyla
E) Batı eğitim kurumlarıyla ilişki kurulmamış olmasıyla
(1985 - ÖSS)


Kuruluş Devri’nde Osmanlı medreseleri henüz olgunluk çağına erişemedikleri için Halep, Şam, İran, ve Türkistan gibi eğitimi ileri düzeyde olan yerlere öğrenci gönderilmiş veya o bölgelerden hoca getirtilmiştir.



2. Cem Sultan ile II. Bayezid arasındaki saltanat kavgası, önceleri Osmanlı İmparatorluğu’nun bir iç sorunu iken giderek bir dış sorun haline gelmiştir.
Cem Sultan’ın aşağıdaki davranışlarından hangisi bu olayın bir dış sorun haline gelmesinde başlıca etken olmuştur?

A) Karamanoğulları Beyliği ile işbirliği yapması
B) Önce Rodos Şövalyeleri’ne, sonra Papa’ya sığınması
C) İstanbul halkının desteğini sağlamaya çalışması
D) Kendi adına hutbe okutarak para bastırması
E) Osmanlı topraklarını ikiye ayırmaya çalışması
(1988 - ÖSS)


Cem Olayı (1481 -1495) yılları arasında devam etmiş ve Osmanlı Devleti’ni uzun yıllar uğraştırmış bir iç sorun iken kısa zamanda bir dış sorun haline gelmiştir. Cem Sultan II. Bayezid’e karşı giriştiği taht mücadelesinde başarılı olamayınca dış destek aramak için önce Rodos’a sonra da papaya sığınarak Osmanlı Devleti’ni bir dış sorunla karşı karşıya getirmiştir. Diğer seçenekler ise Cem’in ülke içinde nüfuzunu artırmaya yönelik faaliyetlerdir. Bundan dolayı cevap olamazlar.



3. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi ile Bizans İmparatorluğu’na son verildiği halde, İstanbul’da Ortodoks Kilisesi’nin varlığı korunmuştur.
Aşağıdakilerden hangisi, Fatih’in bu yolla ulaşmak istediği bir amaç olamaz?

A) Hristiyan dininde mezhep ayrılıklarına son vermek
B) Yönetimi altındaki Hıristiyanlara hoşgörü ile davranıldığını ortaya koymak
C) Ortodoks Kilisesi’nin hareketlerini kontrol altında tutmak
D) Katolik Kilisesi’ne karşı bir güç oluşturmak
E) Balkanlarda yapılacak savaşlarda Rumların desteğini sağlamak
(1990 - ÖSS)


Fatih, İstanbul’un fethinden dolayı gelen tepkileri önlemek için Venedik’e imtiyazlar, Ortodoks Kilisesi’ne de varlığını devam ettirme hakları vermiştir. Fatih böylece Hristiyanları ve Avrupa’yı bölmeyi amaçlamıştır.
B, C, D ve E seçenekleri Fatih’in amaçları arasındadır. A seçeneği ise amaçlarına uygun değildir.
Çünkü A seçeneği, Hristiyan dünyasını parçalamadan çok birliğini sağlamaya yöneliktir. Bu yönüyle Fatih’in amacı olamaz.



4. Fatih Sultan Mehmet zamanında:
– Cenevizlerden Amasra,
– İsfendiyaroğullarından Sinop,
– Karamanoğullarından Konya ve Karaman’ı almıştır.
Fatih’in bu gelişmelerle ulaşmak istediği amaç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dış ülkelerle ilişkileri artırmak
B) Anadolu’da siyasi birlik sağlamak
C) Denizlerde üstünlük sağlamak
D) İslâmiyet’i yaymak
E) Avrupa ülkelerinin doğu ile ticaretini engellemek
(1992 - ÖSS)


1402 Ankara Savaşı’yla Anadolu’da siyasi birlik bozulmuştu. Bu nedenle her tahta çıkan padişah birlik için olağanüstü gayret gösteriyordu. Buna rağmen Fatih döneminde hala birlik sağlanamamıştı. Bu nedenle Fatih öncelikle Anadolu’da giriştiği faaliyetlerde siyasi birliği sağlamayı amaçlamıştır.



5. Fatih Sultan Mehmet’in yerli ve yabancı bilginlere çalışma ortamı sağlamakla ulaşmak istediği amaçlardan biri aşağıdakilerden hangisidir?

A) Devlet yönetiminde yabancılardan yararlanmak
B) İstanbul’un bir bilim ve kültür merkezi olarak saygınlığını arttırmak
C) İmparatorluğun Avrupa’da sınırlarını genişletmek
D) İstanbul’da Batı’dakine benzer okullar açmak
E) Anadolu’da siyasi birliği sağlamak
(1994 - ÖSS)


Fatih’in yerli ve yabancı bilginlere İstanbul’da çalışma ortamı sağlamasının amacı İstanbul’u cazip hale getirerek şehrin bir bilim ve kültür merkezi olmasını sağlamaktır.
Fatih bunun yanında Bizans döneminde yetişmiş bilginlerin birikimlerini başka yerlere götürmelerini önlemek de istemiştir.



6. II. Bayezid döneminde İspanya’da Hıristiyan engizisyon mahkemelerinin işkencelerinden kaçan Yahudiler en güvenli yer olarak gördükleri Osmanlı ülkesine yerleşmişlerdir.
Yukarıda verilen bilgilere dayanarak aşağıdaki yargıların hagisine ulaşılamaz?

A) Müslüman olmayan yabancılar Osmanlı ülkesinde güvenlik içindedir.
B) O dönem Hıristiyan dünyası hoşgörülü değildir.
C) II. Bayezid döneminde Osmanlı ülkesinde yaşayan Yahudilerin nüfusu artmıştır.
D) Müslümanlar arasında hoşgörü yoktur.
E) Engizisyon yalnız Hıristiyanları değil diğer dinlerden olan kişileri de yargılamıştır.
(1995 - ÖSS)


Hristiyan dünyasının hoşgörüden uzak politikaları İspanya’dan Yahudi ve Müslümanların göç etmelerine neden olmuştur. Özellikle Yahudiler Hristiyan hoşgörüsüzlüğünden Müslümanların hoşgörüsüne sığınmışlardır. 1492 yılında Yahudilerin büyük bir kısmı Osmanlı ülkesine yerleştirilmiştir. Bu nedenle Yahudiler 1992’de kurtuluşlarının 500. yılını kutladılar.
A, B, C, ve E seçenekleri soruda verilen metne uygun çıkarımlardır. D seçeneği ise sorunun metni ile çelişki halindedir. Bu nedenle bu yargıya ulaşılamaz.



7. Aşağıdakilerden hangisi, 1535 - 1740 yılları arasında verilen kapitülasyonların, bunları imzalayan padişahın saltanatı süresince geçerli olduğunu gösterir?

A) Her padişahın, sorunları önceliklerine göre çözme yoluna gitmesi
B) Fransa'nın, bir süre için Osmanlı Devleti'nin desteğine gereksinim duyması
C) Kapitülasyonları veren padişahın, Fransa'yı yanına çekmekle Avrupa siyasi birliğini bozmak istemesi
D) Kapitülasyonların her padişah tarafından yenilenmesi
E) Fransa'ya verilen kapitülasyonların başka ülkelere de verilmesi
(2001 - ÖSS)


XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti, Fransa’ya ekonomik, hukuksal, dinsel bazı ayrıcalıklar tanımıştır. Verilen ayrıcalıkların içerisine kapitülasyonların her padişah tarafından yenileneceğine dair madde konulmuştur. Dolayısıyla kapitülasyonların bunları imzalayan padişahın saltanatı süresince geçerli olduğu belirtilmiştir. Böylece, kapitülasyonların padişahların dönemlerine göre veya olayların gidişine göre değişikliklere uğrayabileceği açıkça belirtilmiştir. Bu durum Osmanlı Devleti’nden önemli ölçüde menfaat sağlayan Fransa’nın Osmanlılara karşı düşmanca politikalar izlemesini engellemiş ve iki devlet arasında uzun yıllar savaş yaşanmamıştır. Ayrıca, Fransa Avrupa’da Osmanlı Devleti’ne karşı kurulan oluşumlarda uzun yıllar yer almamış, Hristiyan birliğinin dışında kalmıştır.
 
eyvallah kardeş çok sağolasın. Allah gönlüne göre versin
 
benim yazılım vardı çok faydası oldu tesekkür ederim
 
walla bu kadarına da pes... helal olsun... bu kadarına sadece tşk etmek az bile ama elden ne gelir :( ellerinize sağlık.. süper olmuşş :D:D
 
saol kardeş ellerine sağlık:)
güzel we faydalı bi paylaşım olmuş
 
Geri
Üst