MARCUSX
New member
Çanakkale gerçekleri
Çanakkale Savaşları’nın ilk önemli aşaması olan 18 Mart Deniz Zaferi 95’inci yıldönümünde törenlerle anıldı. Bir ay bir hafta sonra da kara savaşlarının yıldönümü gelecek. Tabii yine törenler yapılacak.
Ama artık Çanakkale konusunda anma törenlerinin ötesine geçilmesi gerekiyor.
Kendi tarihini inkâr edenlerin inadına...
Evet, dünyada kendi tarihini inkâr eden, etmek zorunda kalan devletler, hükümetler, hatta milletler vardır. Çünkü onların tarihinde utanılacak sayfalar vardır. Özür dilenecek olaylar vardır. Yüz kızartan sahneler vardır. Örneğin, bugün bir Alman ulusunun, Nazi dönemini ve Hitler’i saygıyla ve gururla anmasını beklemek herhalde mümkün değildir. Almanlar, altmış yıldır, insanlığın yüz karası o dönemin bir Alman karası olmadığını kanıtlamak için çırpınıp duruyor.
***
Türkiye’de inkârcılar ise bir âlem... Onlar, Türk tarihinin onur sayfalarının yok sayılmasını istiyorlar. O sayfaların başında da, büyük şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın dizeleriyle, “Yeni Türkiye’nin önsözü” Çanakkale geliyor.
Bir kısım inkârcı da, Çanakkale’yi yok saymıyor ama, o zaferi şeyhlerin, dervişlerin, evliyaların kazandığını falan kanıtlamaya çalışarak, cemaatlerine taze kan sağlıyor.
Dünyanın gözü önünde, tarihin belgeleri ışığında yaşanmış Çanakkale olayını neden inkâr ediyor, neden yok sayıyor, neden gerçekleri çarpıtmaya çalışıyorlar?
Cevap açık: Çanakkale’ye nereden bakarsanız bakın, ister Eceabat’tan, ister Anzak Koyu’ndan, ister Anafartalar’dan, ister Conkbayırı’ndan, ister Londra’dan, ister Paris’ten, ister Yeni Zelanda’dan... Karşınıza hep bir isim çıkıyor: Mustafa Kemal...
***
Mustafa Kemal sadece Çanakkale’de karşınıza çıkmıyor ki... Dört yıl geçmeden Kurtuluş Savaşı’nın lideri olarak karşınıza çıkıyor. Kurtuluş Savaşı’nın lideri olarak karşınıza çıkmakla kalmıyor, bir de cumhuriyet kurucusu, aydınlanma önderi olarak karşınıza çıkıyor.
İşte bu yüzden Mustafa Kemal’i tarihin derinliklerinde boğmak isteyenler, işe Çanakkale’den başlıyorlar. Yazdıkları yazılar, yaptıkları belgeseller, Gelibolu Yarımadası’na düzenledikleri kimi turlarda anlattıkları hurafelerle, Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşları’nda önemli bir katkısı olmadığı görüşünü yerleştirmeye çalışıyorlar.
Zaferi evliyaların kazandığı hurafesini bir kenara bırakalım. (İşin içine hurafeyi katanlardan birinin de Türkiye’nin uzun yıllar en önde gelen komutanlarından biri olduğunu da şimdilik unutalım.)
***
İnkâr cephesinin sarıldığı tezlerden biri, Mustafa Kemal’in, o sırada tümen komutanı olan yarbay rütbesinde bir subay olduğu, zaferi asıl baştaki komutanların kazandığı, Mustafa Kemal’in sadece verilen emirleri yerine getirdiği... Zaferin gerçek sahiplerinin, Başkomutan Vekili Enver Paşa, 5’inci Ordu Komutanı Alman Mareşal Liman von Sanders ve 3’üncü Kolordu Komutanı Esat Paşa olduğu iddia ediliyor.
Hiyerarşik sıralama doğru... Ama bilmiyorlar ki, 25 Nisan 1915’ten başlayarak bu savaşlar boyunca üç kez insiyatifi ele alan Yarbay (1 Haziran 1915’ten sonra Albay) Mustafa Kemal, bu zaferi Enver Paşa’ya, Liman von Sanders’e ve Esat Paşa’ya rağmen kazanmıştır. Onların bilgisizlerine, yeteneksizliklerine ve cesaretsizliklerine ve hatta engellemelerine rağmen... Üstelik, bir kez bile askeri kuralların, savaş durumu gereklerinin ve emir-komuta zincirinin dışına çıkmaksızın...
***
İnkârcıların Çanakkale’yi küçültme çabalarına karşı, işe Çanakkale gerçekleriyle başlamak gerekiyor demek ki... O çabaların asıl hedefi, bugünün ve geleceğin Türkiye’si çünkü... Amaç “Atatürk’süz Türkiye” çünkü...
Hikmet Bilâ
Çanakkale Savaşları’nın ilk önemli aşaması olan 18 Mart Deniz Zaferi 95’inci yıldönümünde törenlerle anıldı. Bir ay bir hafta sonra da kara savaşlarının yıldönümü gelecek. Tabii yine törenler yapılacak.
Ama artık Çanakkale konusunda anma törenlerinin ötesine geçilmesi gerekiyor.
Kendi tarihini inkâr edenlerin inadına...
Evet, dünyada kendi tarihini inkâr eden, etmek zorunda kalan devletler, hükümetler, hatta milletler vardır. Çünkü onların tarihinde utanılacak sayfalar vardır. Özür dilenecek olaylar vardır. Yüz kızartan sahneler vardır. Örneğin, bugün bir Alman ulusunun, Nazi dönemini ve Hitler’i saygıyla ve gururla anmasını beklemek herhalde mümkün değildir. Almanlar, altmış yıldır, insanlığın yüz karası o dönemin bir Alman karası olmadığını kanıtlamak için çırpınıp duruyor.
***
Türkiye’de inkârcılar ise bir âlem... Onlar, Türk tarihinin onur sayfalarının yok sayılmasını istiyorlar. O sayfaların başında da, büyük şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın dizeleriyle, “Yeni Türkiye’nin önsözü” Çanakkale geliyor.
Bir kısım inkârcı da, Çanakkale’yi yok saymıyor ama, o zaferi şeyhlerin, dervişlerin, evliyaların kazandığını falan kanıtlamaya çalışarak, cemaatlerine taze kan sağlıyor.
Dünyanın gözü önünde, tarihin belgeleri ışığında yaşanmış Çanakkale olayını neden inkâr ediyor, neden yok sayıyor, neden gerçekleri çarpıtmaya çalışıyorlar?
Cevap açık: Çanakkale’ye nereden bakarsanız bakın, ister Eceabat’tan, ister Anzak Koyu’ndan, ister Anafartalar’dan, ister Conkbayırı’ndan, ister Londra’dan, ister Paris’ten, ister Yeni Zelanda’dan... Karşınıza hep bir isim çıkıyor: Mustafa Kemal...
***
Mustafa Kemal sadece Çanakkale’de karşınıza çıkmıyor ki... Dört yıl geçmeden Kurtuluş Savaşı’nın lideri olarak karşınıza çıkıyor. Kurtuluş Savaşı’nın lideri olarak karşınıza çıkmakla kalmıyor, bir de cumhuriyet kurucusu, aydınlanma önderi olarak karşınıza çıkıyor.
İşte bu yüzden Mustafa Kemal’i tarihin derinliklerinde boğmak isteyenler, işe Çanakkale’den başlıyorlar. Yazdıkları yazılar, yaptıkları belgeseller, Gelibolu Yarımadası’na düzenledikleri kimi turlarda anlattıkları hurafelerle, Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşları’nda önemli bir katkısı olmadığı görüşünü yerleştirmeye çalışıyorlar.
Zaferi evliyaların kazandığı hurafesini bir kenara bırakalım. (İşin içine hurafeyi katanlardan birinin de Türkiye’nin uzun yıllar en önde gelen komutanlarından biri olduğunu da şimdilik unutalım.)
***
İnkâr cephesinin sarıldığı tezlerden biri, Mustafa Kemal’in, o sırada tümen komutanı olan yarbay rütbesinde bir subay olduğu, zaferi asıl baştaki komutanların kazandığı, Mustafa Kemal’in sadece verilen emirleri yerine getirdiği... Zaferin gerçek sahiplerinin, Başkomutan Vekili Enver Paşa, 5’inci Ordu Komutanı Alman Mareşal Liman von Sanders ve 3’üncü Kolordu Komutanı Esat Paşa olduğu iddia ediliyor.
Hiyerarşik sıralama doğru... Ama bilmiyorlar ki, 25 Nisan 1915’ten başlayarak bu savaşlar boyunca üç kez insiyatifi ele alan Yarbay (1 Haziran 1915’ten sonra Albay) Mustafa Kemal, bu zaferi Enver Paşa’ya, Liman von Sanders’e ve Esat Paşa’ya rağmen kazanmıştır. Onların bilgisizlerine, yeteneksizliklerine ve cesaretsizliklerine ve hatta engellemelerine rağmen... Üstelik, bir kez bile askeri kuralların, savaş durumu gereklerinin ve emir-komuta zincirinin dışına çıkmaksızın...
***
İnkârcıların Çanakkale’yi küçültme çabalarına karşı, işe Çanakkale gerçekleriyle başlamak gerekiyor demek ki... O çabaların asıl hedefi, bugünün ve geleceğin Türkiye’si çünkü... Amaç “Atatürk’süz Türkiye” çünkü...
Hikmet Bilâ